top of page

Rusya: 658 milyon ton nadir toprak element rezervine sahibiz

  • 26 Şub
  • 12 dakikada okunur

Rusya Doğal Kaynaklar Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, ülkenin nadir toprak element rezervine ilişkin bilgilere yer verildi. 

Nadir toprak elementlerinin karmaşık bir yapıya sahip olduğu ve yalnızca cevherle birlikte çıkarılabildiğine işaret edilen açıklamada, ülkenin bu alandaki mevcut rezervlerinin Rus ekonomisinin gereksinimlerini karşılayabilecek düzeyde olduğu belirtildi.

Açıklamada, ülkenin 29 farklı ve toplam 658 milyon ton nadir toprak element rezervine sahip olduğu bilgisine yer verildi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün yaptığı açıklamada, ABD'ye nadir toprak elementi alanında birlikte çalışma fırsatı sunmaya hazır olduklarını söylemişti.

Kaynak: AA


İran Dışişleri Bakanı Arakçi: Baskı altında ABD ile müzakere etmeyeceğiz

İran Dışişleri Bakanı Arakçi, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile düzenlediği ortak basın toplantısında, "Baskı, tehdit ve yaptırım altında ABD ile müzakere etmeyeceğiz. Bu nedenle, maksimum baskı politikası sürdüğü sürece İran ile ABD arasında nükleer konuda doğrudan müzakere mümkün değildir" dedi


Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye ziyaretinin ardından İran’a gelerek İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile bir araya geldi. Lavrov ve Arakçi, Dışişleri Bakanlığı’nda gerçekleşen ikili ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Arakçi, kapsamlı ve yapıcı görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek, "Toplantıda tüm konuları gözden geçirdik. İkili ilişkilere gelince, ekonomik iş birliğimiz hızla ilerliyor. Ortak Ekonomik İşbirliği Komisyonu ise Nisan ayında düzenlenecek. İş birliğimiz, enerji, demiryolu, tarım, ticaret, turizm gibi birçok başka alanı kapsıyor" dedi.

"Gazze’ye yönelik yeni kuşatma planını kınadık"

Bölgesel konularda Rus mevkidaşıyla verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Arakçi, "Filistin, Lübnan ve Suriye konularında kapsamlı görüşmeler yaptık. İran, İsrail’in Filistin’deki saldırılarını her zaman kınamış ve bu tutumunu da sürdürmektedir. Görüşmede, Gazze’ye yönelik yeni kuşatma planını da ele aldık ve bu planı sert bir şekilde kınadık. Bölge ülkeleri, bu kabul edilemez girişime karşı ortak bir duruş sergiledi. Bu kapsamda, İran’ın talebiyle İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı yakında düzenlenecek" ifadelerini kullandı.

"Suriye’de barış ve istikrarın sağlanması için desteğimizi sürdüreceğiz"

İran ile Rusya’nın Suriye konusunda tutumlarının oldukça yakın olduğunu ifade eden Arakçi, "İran, Suriye’de istikrar, huzur, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğin korunmasını, ayrıca halkın iradesine dayalı bir ilerleme sağlanmasını desteklemektedir. Suriye’de barış ve istikrarın sağlanması için desteğimizi sürdüreceğiz. Lübnan konusunda ise, İran’ın tutumu, bu ülkenin hükümeti ve halkına tam destek vermeye dayanmaktadır. Lübnan’ın yeniden inşasının, ateşkesin devam etmesinin ve İsrail’in Güney Lübnan’daki işgal altındaki topraklardan, Filistin ve Suriye’deki diğer işgal bölgelerinden tamamen çekilmesinin gerekliliğini önemle vurguluyoruz" dedi.İran’ın bölgedeki direniş gruplarını her zaman desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini ifade eden Arakçi, "Direniş gruplarının adil ve doğru idealler için mücadele ettiğine inanıyoruz ve onların belirleyeceği her türlü mücadeleyi İran da destekleyecek" dedi.

"Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışı sağlamayı amaçlıyoruz"

Arakçi, "Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışı sağlamayı amaçlıyoruz ve bu konuda yardımcı olmaya hazırız. Afganistan’daki gelişmeler hem bizim hem de Rusya’nın dikkatle izlediği bir konu. Bu konuda sürekli olarak görüşmelerimiz devam etmekte ve daha fazla istişarede bulunmayı planlıyoruz" dedi.

Arakçi, İran’ın nükleer programı konusunda Rusya ile iletişim halinde olduklarını ve bu iletişimin devam edeceğini ifade ederek, "Hukuki, siyasi ve uzman ekiplerimiz sürekli olarak iletişim halinde ve bu temaslara devam edeceğiz. Dün üç Avrupa ülkesiyle gerçekleştirdiğimiz görüşmeleri Sayın Lavrov’a detaylı bir şekilde anlattım" ifadelerini kullandı.

"ABD ile müzakere etmeyeceğiz"

İran’ın nükleer müzakereler ve Batı ülkeleriyle ilişkileri konusundaki tutumunu değinen Arakçi, "Nükleer konuda, Rusya ve Çin ile işbirliği ve koordinasyon içinde hareket edecek ve tutumumuzu bu doğrultuda uyumlu hale getireceğiz. İran’ın tutumu ise net. Baskı, tehdit ve yaptırım altında ABD ile müzakere etmeyeceğiz. Bu nedenle, maksimum baskı politikası uygulandığı sürece, İran ile ABD arasında nükleer konuda doğrudan bir müzakere yapılması mümkün değildir" dedi.

"Ticaret hacmi yüzde 13’ten fazla arttı"

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise İran ile ticari ilişkilerin yaptırımlara rağmen geliştiğini belirterek, "Geçtiğimiz yıl ticaret hacmi yüzde 13’ten fazla arttı. Bu artışın devam etmesini umuyoruz" dedi.İran ile bölgesel ve uluslararası konuların ele alındığını ifade eden Lavrov, görüşmelerde nükleer anlaşma konusunun da gündeme geldiğini belirtti. Lavrov, "Diplomasi kapasitesi hala mevcut. Çözüm yolları bulmak için işbirliğini sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.Bölgesel gelişmelere de değinen Lavrov, Filistin topraklarındaki durumun endişe verici olduğunu vurgulayarak, "Batı Şeria’daki mevcut durum kabul edilemez" dedi.Suriye konusuna da değinen Lavrov, "Suriye’de istikrarın sağlanması konusunda mutabıkız. Siyasi sürecin kapsayıcı olması önemli. Suriye Ulusal Meclisi’nin sonuçlarını beklemeliyiz" şeklinde konuştu.


Kremlin'den Trump'a NATO itirazı

ABD Başkanı Donald Trump'ın "Putin'in Ukrayna'da NATO birliklerini kabul edeceği" yönündeki açıklamalarına Kremlin'den "kabul edilemez" çıkışı geldi


Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın "Rusya'nın Ukrayna'da barış gücü birliklerini kabul edeceği" yönündeki açıklamalarına Kremlin'den tepki geldi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov gazetecilere yaptığı açıklamada, Kremlin'in NATO barış güçlerinin Ukrayna'da bulunmasının kabul edilemez olduğu yönündeki duruşunu yineledi. 

Pazartesi günü Oval Ofis'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u ağırlayan Trump, Fransız mevkidaşına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile konuştuğunu ve Putin'in Ukrayna'da NATO barış güçlerini kabul edeceğini belirtmişti. 

Geçtiğimiz hafta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, NATO birliklerinin başka ister “Avrupa Birliği bayrağı altında" ister "ulusal bayraklar altında” konuşlandırılmasının Rusya için “kabul edilemez” olacağını dile getirmişti. Peskov'un bu sabahki açıklamaları, Trump'ın iddiasının aksine, durumun değişmediğini gösteriyor.


KİM YALAN KİM DOĞRU SÖYLÜYOR ?

AB ALTINDA NATO BİRLİKLERİ KABUL EDİLEBİLİR Mİ ?

HANİ ZELENSKY GİTMELİYDİ ? ŞİMDİ TRUMP EVET KONUŞLANDIRABİLİRİZ DEMEYE BAŞLADI ?


WP'den Macron-Trump görüşmesi analizi: Ukrayna için ikna çabaları

Macron ve Trump arasındaki görüşme, BM'deki tarihi oylamayla daha da dikkat çeken bir hal kazandı. BM'de, Rusya'ya destek veren ABD'nin Başkanı ile görüşen Macron, Ukrayna için ikna çabalarına devam etti



Washington ve Moskova arasındaki dikkat çeken yakınlaşma sürerken Trump'la Oval Ofis'te bir araya gelen Macron, transatlantik bağları kurtarmak için çabaladı.

Macron'un Oval Ofis'te transatlantik bağları düzene koyma çabası verdiği esnada, Birleşmiş Milletler'de (BM) gerçekleştirilen bir oylama iki taraf arasında kopmaya başlayan bağları gözler önüne serdi. ABD, BM'de Ukrayna'nın Rusya tarafından işgalinin üçüncü yıldönümünde yapılan oylamalarda iki kez Rusya ile aynı oyu kullandı. HATTA LAVROV ABD PRAGMATİZMİNİN BİR ÖRNEĞİ DEDİ !

Rusya'yı kucaklamasının işareti

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post, bunu 2003 yılında yaşanan kopukluğa benzetti. Gazete, "Bu, 2003'teki Irak Savaşı'ndan bu yana uluslararası arenada Batılı müttefikler arasındaki en derin bölünmeydi" diye yazdı. Aynı zamanda bu hamle, Trump'ın müttefikleri yerine tarihi düşmanı olan Rusya'yı kucaklamasının da bir başka işareti olarak yorumlandı.

Gazetede yer alan bir makalede iki liderin görüşmesinin hırçın bir atmosferde geçmesi yönünde bir beklenti olduğuna da değinildi. Ancak kameraların karşısında iki lider genelde pozitif bir tablo çizdi. Washington'da böyle bir beklenti olmasının nedeni ise Trump ve Macron'un karışık geçmişi. Macron'un Trump'la uzun ve karmaşık bir ilişkisi oldu; Trump'ın ilk dönemindeki karşılaşmaları zaman zaman el sıkışma ve karşılıklı saygı gösterileriyle, zaman zaman da Trump'ın yoğun öfkesiyle manşetlere taşındı.

Macron bu seferki Washington ziyaretinde ABD'den Ukrayna'ya verilecek güvenlik garantileri için destek olmasını istedi. Ne Trump ne de Macron sonrasında yaptıkları açıklamalarda birbirleriyle çelişmedi ancak bir fikir birliğine varılmış gibi de görünmediler. 

Washington Post'a göre Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'daki savaşa kalıcı bir son vermeyi kabul edeceği yönündeki taahhütlerine inanmış görünüyor. Ancak Avrupalı liderler, Trump ile bu konuda aynı görüşü paylaşmıyorlar. Avrupalı liderlere göre Ukrayna'ya sağlam güvenlik garantileri vermeyen bir anlaşma, Rusya'nın yeniden silahlanmasına ve daha sonra Ukrayna'yı yeniden işgal etmesinin önünü açabilir. ABD lideri ise bu korkulara şüpheyle yaklaşıyor. Çünkü Trump'a göre anlaşma imzalandığında "herkes kendi işine bakacak."

Macron Trump'ı ikna etmeye niyetlenmişti

Ziyaret öncesinde Macron, Trump'ı Putin'le yakınlaşmanın ABD Başkanı'nın çıkarlarına uygun olmadığına ikna edebileceğine dair söz vermişti. Avrupalılar, Trump'ın ABD'nin Moskova'ya karşı on yıllardır sürdürdüğü ihtiyatlı tutumunu değiştirmesinden ve ABD'nin Rusya ile Avrupalıları ve Ukraynalıları dışlayan ilk görüşmelerinden endişe duymaya başladılar. Trump'ın son günlerde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'e yönelik saldırıları, ABD'nin Kiev'e vereceği desteğe ilişkin belirsizliği daha da derinleştirdi. Aynı zamanda Avrupa'nın, ittifak denklemini yeniden kuran Trump'a ilişkin endişelerini artırdı ve Macron'un uzun zamandır savunduğu, AB'nin kendi güvenliği için harekete geçmesi gerektiği yönündeki duyguyu da  pekiştirdi.

Macron: Ateşkes haftalar içinde gelebilir

Trump ile görüşmesinden sonra Fox News'e röportaj veren Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ateşkes anlaşmasının "haftalar içinde" gerçekleşebileceğini söyledi. Macron, Ukrayna ve AB'nin dışta tutulduğu Riyad görüşmeleri sonrasında gerçekleşen Washington ziyaretiyle ilgili: "Biz barış istiyoruz. Başkan Trump'ın girişiminin çok olumlu olduğunu düşünüyorum" dedi.

Macron sonrasında da Ukrayna için verilmesi gereken güvenlik garantilerinin önemini yineledi. 

AB'nin baş diplomatı Kaja Kallas Pazartesi günü Brüksel'de gazetecilere verdiği demeçte “ABD'den gelen mesajlara baktığımızda, Rus söyleminin çok güçlü bir şekilde temsil edildiğini görüyoruz” demişti. 

Macron Washington seyahati öncesinde aralarında bu hafta Trump'la görüşecek olan İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın da bulunduğu Avrupalı liderlerle telefonda görüştü. Fransa ve İngiltere aylardır Ukrayna'ya olası bir savaş sonrası konuşlanma konusunda sessiz tartışmaların ön saflarında yer alıyordu ancak Ukrayna'ya asker konuşlandırılması konusunda diğer AB ülkeleriyle net bir plan oluşturamamışlardı.


Doktorlardan iz yok: 160'tan fazla doktor İsrail hapishanelerinde

İsrail'in Gazze saldırıları altında son ana kadar görevlerinin başında olan Gazzeli doktorlar İsrail hapishanelerinde gözaltında tutuluyor. Sivil toplum örgütleri doktorların güvenliğinden endişeli

örev yaparken İsrail tarafından gözaltına alınan 160’tan fazla sağlık çalışanının akıbeti belirsizliğini koruyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) aralarında 20’den fazla doktorun bulunduğu sağlık çalışanlarının durumundan endişe ettiğini sürekli yineliyor.

Filistin merkezli sivil toplum kuruluşu olan Sağlık Çalışanları İzleme Örgütü (HWW) 162 sağlık çalışanının İsrail hapishanelerinde gözaltında tutulduğunu doğruladı. Bu kişilert arasında Gazze’nin önde gelen doktorları da yer alıyordu. Aynı zamanda Gazze’deki çatışmalar sırasında görev yaptıkları hastanelerden kaybolan 24 doktorun da akıbeti belirsiz.

HWW’nin Direktörü Muath Alser, Gazze'den çok sayıda doktor, hemşire, sağlık görevlisi ve diğer sağlık çalışanlarının alıkonulmasının uluslararası hukuka göre yasadışı olduğunu ve tıbbi uzmanlık ve bakımdan mahrum bırakarak sivillerin acılarını daha da arttırdığını söyledi.

Alser, “İsrail'in sağlık işgücünü bu şekilde hedef alması, Filistinlilere sağlık hizmeti sağlanması üzerinde yıkıcı bir etki yaratıyor; büyük acılara, sayısız önlenebilir ölüme ve tüm tıbbi uzmanlıkların etkili bir şekilde ortadan kaldırılmasına neden oluyor” dedi.

DSÖ, savaşın başlamasından bu yana Gazze'den 297 sağlık çalışanının İsrail ordusu tarafından gözaltına alındığını doğruladığını ancak kaçının serbest bırakıldığı ya da gözaltında tutulduğuna dair güncel bir veriye sahip olmadığını açıkladı. DSÖ, İsrail hapishanelerindeki tutukluların rutin olarak şiddet ve kötü muameleye maruz kaldıklarına dair haberlerin ardından “İsrail'in gözaltındaki Filistinli sağlık çalışanlarının refahı ve güvenliği konusunda derin endişe duyduğunu” söyledi.

Gazze’de direnişin sembolü olan doktor da gözaltında


Gazze’de devam eden insanlık dramının en çarpıcı karelerinden biri yıkıntılar arasında İsrail tankına ilerleyen Dr. Hussem Abu Safiya’nın görüntüsü olmuştu. İsrail’in ‘Boşaltın’ dediği hastaneyi terk etmeyi reddedip oğlunu kurban veren doktor da hala gözaltında


Piyanist filminin afişini andıran görüntü İsrail’in 1 yılı aşkın süredir devam eden Gazze operasyonu için sembol karelerden biri oldu. ‘Hastaların babası’ olarak anılan Dr. Hussem Abu Safiya bu görüntünün çekilmesinden kısa bir süre sonra İsrail ordusu tarafından gözaltına alındı. Nerede olduğu bilinmiyor. Dr. Safiya, İsrail tarafından zorla tahliye edilene kadar Gazze’nin kuzeyindeki Kamal Adwan Hastanesi’nin müdürüydü.


Suriye Lideri Şara: Silahlar devlet elinde toplanmalı

Suriye'nin başkenti Şam'da Suriye Ulusal Diyalog Konferansı başladı. Konferansta konuşan Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, silahların devlet elinde toplanması gerektiğine vurgu yaptı

Ulusal Diyalog Konferansı'nın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, "Silahın tek elde, yani devletin elinde toplanması bir lüks değil, zorunluluk ve farzdır" dedi. Suriye'nin yaşadığı acılara ve çektiği sıkıntılara değinen Şara, ülkenin birlik içinde iyileşmesi gerektiğini vurgulayarak, "Sizleri, Suriye'nin iyileşmesi, yaralarının sarılması ve teselli edilmesi için birlik olmaya, birlikte çalışmaya çağırıyoruz" diye konuştu.

Suriye halkının, vatanına olan bağlılığını ve sorumluluğunu yerine getirme zorunluluğu olduğunu hatırlatan Şara, "Suriye, sizlere güveniyor. Onu bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağınızdan, onu ihmal etmeyeceğinizden ve onu koruyup inşa etmek için uykusuz kalacağınızdan eminim" ifadesini kullandı.

'Etkili diplomasi üzerine çalıştık'

Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani de "Geçtiğimiz yıllarda Suriye, rejimin yarattığı sistematik bir savaşla, sınırlı olmayan istisnai koşullarla karşı karşıya kaldı ve özgürleşmenin ardından baskılara boyun eğmedik, açıklık ve etkili diplomasi üzerinde çalıştık" dedi.

Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve yeni yatırım fırsatlarının açılması için çalıştıklarını belirten Şeybani, "Egemenliğimize ve kimliğimize yönelik hiçbir tecavüzü kabul etmeyeceğiz ve halkımızın iradesine saygı duyanlara açık olurken, yanımızda yer alan taraflarla ilişkiler kurmaya istekli olacağız." diye konuştu.

Konferansın sonuçları tavsiye niteliği taşıyacak

Yeni yönetim tarafından 12 Şubat'ta kurulan Hazırlık Komitesi, Ulusal Diyalog Konferansı için yurt içi ve yurt dışından 600'ü aşkın kişiye davetiye gönderdi. Komite üyeleri, katılımcıların ülkenin tüm kesimlerinden seçildiğini vurguladı.

Ülkenin siyasi geleceği için önemli görülen konferansta, geçiş döneminde adalet, yeni anayasa, kurumların yeniden inşası ve reformu, kişisel özgürlükler, sivil toplum kuruluşların önemi ile ekonomi başlıklarıyla gün boyu 6 çalıştay düzenlenecek.

TAM KONFERANS ÖNCESİ DÜRZİ PLANI DEVREYE GİRDİ !

Konferansın sonuçları, ülkenin yeni yöneticilerine tavsiye niteliği taşıyan kararlar olacak ve bağlayıcılığı bulunmayacak.

Hazırlık Komitesi, konferans öncesinde ülkenin farklı illerinde 30'dan fazla toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantılara 4 binden fazla kişinin katıldığını açıklayan komite, ilk olarak 16 Şubat'ta Humus'ta toplantı düzenlemiş, ardından Suriye'nin Tartus, İdlib, Hama, Süveyda, Dera, Deyrizor ve Halep illerinde bölge temsilcileriyle bir araya gelmişti.

Ayrıca Komite, terör örgütü PKK/YPG işgalindeki Haseke ve Rakka illerinin temsilcileriyle başkent Şam'da oturumlar gerçekleştirmişti.

Kaynak: AA


Bakanlıkta sahte video skandalı: Trump'ın Musk'ın ayaklarını öptüğü video ekranlara verildi

ABD'de bakanlık binasına yapılan siber saldırı tüm dünyanın dikkatlerini Washington'a yöneltti. Ekranlara ABD Başkanı Donald Trump'ın teknoloji milyarderi Elon Musk'ın çıplak ayaklarını öptüğü ve ayaklarına masaj yaptığı sahte video verildi


ABD Konut ve Şehircilik Bakanlığı'ndaki ekranları hacklendi. Ekranlarda bir anda ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk’ın yapay zeka ile oluşturulan bir videosu gösterilmeye başlandı. Video üzerinde “Gerçek kral çok yaşa” yazarken Trump’ın Musk’ın ayaklarını öptüğü de görüldü.

Video, kısa sürede izlenme rekoru kırdı. Sosyal medya paylaşımları, saatler içerisinde toplamda 6,4 milyondan fazla kez görüntülendi. Musk'ın "gerçek kral" olarak tanımlandığı yapay zeka videosu, Trump'ın geçen hafta Truth Social'da yayınlanan bir gönderide kendisini "kral" statüsünde görmesine atıfta bulunuyor olabilir yorumları yapıldı.


Saldırının arkasında kimin olduğu bilinmiyor.

New York Times, söz konusu saldırının federal çalışanlara performans analizi maili gelmesinden kısa bir süre sonra gerçekleştiğini yazdı. Video, aynı zamanda Trump'ın federal çalışanların uzaktan çalışmasını sona erdiren kararını da takip etti. Çalışanların ofise döndüğü gün onları bu video karşılamış oldu. New York Times'a konuşan bir kişi, yöneticilerin monitörlerin nasıl hacklendiğini tespit edemediğini ve en sonunda çareyi fişi çekmekte bulduklarını anlattı. 



Havadayken içi dumanla kaplandı: Delta uçağı acil iniş yaptı

ABD'nin Georgia eyaletinde, Delta Hava Yollarına ait uçağın kabininin dumanla kaplanması üzerine yolcular tahliye edildi. Geçtiğimiz hafta yine Delta'ya ait bir uçak iniş sırasında kaza yapıp pistte ters dönmüştü

ABD'deki uçak kazaları arttı

FAA, 29 Ocak'ta Ronald Reagan Havalimanı yakınlarında American Airlines'a ait bir yolcu uçağıyla "Black Hawk" tipi bir askeri helikopterin çarpıştığını duyurmuş, kazada 67 kişi hayatını kaybetmişti. 1 Şubat'ta Philadelphia kentinde hava ambulansının bir alışveriş merkezi yakınına düşmesi sonucu uçaktaki 6 kişi hayatını kaybetmişti.

Öte yandan 17 Şubat'ta da yine Delta Hava Yollarına ait bir yolcu uçağı, Kanada'nın Ontario eyaletindeki bir havalimanına inişi sırasında ters dönmüş, 80 kişi taşıyan uçaktaki yolculardan 18'i yaralanmıştı. 


Eski İsrail Başbakanı paylaştı: Orta Doğu’ya barış sözü veren kayıp harita

Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert, 2008 yılında Filistin lideri Mahmud Abbas’a sunduğu haritayı ilk kez medya ile paylaştı.


Yıl 2008’di. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Filistin liderini Orta Doğu’ya barış getirebileceğine inandığı bir plana ikna etmeye çalışıyordu. Bu çift devletli bir çözümdü, bugünlerde böyle bir olasılık imkansız gibi görünüyor.

Önümüzdeki 50 senede sana şu an önerdiğimi önerecek tek bir İsrail lideri bile bulamazsın. İmzanı at, haydi tarihi değiştirelim

BBC’nin aktardığına göre uygulansaydı, işgal altındaki Batı Şeria topraklarının yüzde 94’ünde bir Filistin devleti kurulacaktı. Olmert’in çizdiği harita zaman içinde bir mite dönüştü. Çeşitli taklitleri üzerinde yıllarca konuşuldu ama asla medyayla paylaşılmadı. Bugüne kadar.

Norma Percy’nin pazartesi günü iPlayer’da yayınlanmaya başlanan “İsrail ve Filistinliler: 7 Ekim’e giden yol” isimli belgeselinde Olmert, 16 Eylül 2008’deki görüşmede Mahmud Abbas’a gösterdiği haritayı paylaştı. Olmert yapımcılara, “Bu haritayı ilk kez medyaya gösteriyorum” dedi.


Haritaya göre Olmert, Batı Şeria’nın yüzde 4.9’unun İsrail tarafından ilhak edilmesini önerdi. Bu bölgelere Yahudi yerleşim bölgeleri kurulacaktı. Olmert, bu toprakların karşılığında İsrail’in Batı Şeria ve Şeridi sınırında aynı miktarda toprak vermesini önerdiğini ifade etti. İki Filistin bölgesinin birbirine bir tünel veya otobanla bağlanması önerildi.

Belgeselde Olmert, Filistin liderinin kendisine “Başbakan, bu çok ciddi. Çok çok ciddi” diye yanıt verdiğini belirtti.

Kudüs için de bir plan sundu

Olmert, Kudüs için de bir plan sundu: Her iki taraf da şehrin bazı bölümlerini başkentleri olarak kabul edebilecek, “kutsal havzanın” yönetimi ise - dini mekanların bulunduğu Eski Şehir ve civar bölgeler de dahil olmak üzere - İsrail, Filistin, Suudi Arabistan, Ürdün ve ABD'den oluşan bir mütevelli heyetine devredilecekti. Planın uygulanması durumunda Batı Şeria ve Ürdün Vadisi’ndeki birçok Yahudi yerleşimi boşaltılacaktı. İsrail'in bir önceki başbakanı Ariel Şaron 2005 yılında birkaç bin Yahudi yerleşimciyi Gazze Şeridi'nden zorla çıkardığında, bu durum İsrailli sağcılar tarafından ulusal bir travma olarak görülmüştü. Olmert’in planı kapsamında 10 binler yerleşimcinin zorla çıkartılması gündeme gelecekti. BBC’ye göre bu durum şiddet olasılığını ciddi anlamda artırabilirdi.

Ancak iki tarafın da böyle bir girişimin sonuçlarının ne olacağını öğrenmesine fırsat olmadı. Görüşemnin sonunda Olmert, imzalaması için Abbas’a haritanın bir kopyasını verdi. Abbas imza atmayı reddetti ve teklifi tam olarak anlamak için haritayı uzmanlara göstermesi gerektiğini ifade etti. Olmert, Abbas’la ayrılmadan önce ertesi gün görüşmek üzere anlaştıkların söyledi. Olmert, “Tarihi bir adım atmak üzere olduğumuzu bilerek ayrıldık” dedi.

Ama bahsi geçen görüşme hiç olmadı. Abbas’ın özel kalem müdürü Rafik Hüseyni, o gün Kudüs’ten uzaklaşırken arabada plana gülüp geçtiklerini söyledi. Filistinliler planın ölü doğduğuna inanıyordu. Olmert’in başı bir yozlaşma skandalıyla beladaydı ve istifa etmeyi planladığını çoktan duyurmuştu.

'Ne kadar iyi olsa da topal ördekti'

Hüseyni, “Olmert ne kadar iyi bir insan olsa da maalesef bir topal ördekti. Plan bir yere varmayacaktı” dedi.

Gazze'deki durum da işleri karmaşıklaştırdı. kontrolündeki bölgeden aylarca süren roket saldırılarının ardından Olmert, aralık sonunda İsrail'in Dökme Kurşun Harekatı adı altında büyük bir saldırı düzenlenmesini emretti ve üç hafta süren yoğun çatışmalar başladı.

Olmert belgeselde yine de Abbas’ın o gün anlaşmayı imzalamasının çok zekice olacağını söyledi: “Çünkü böylece sonradan gelecek bir İsrail başbakanı iptal etmeye çalıştığında dünyaya başarısızlığın sebebinin İsrail olduğunu söyleyebilirdi."

Bu görüşmeyi takip eden Şubat ayında İsrail’de seçimler yapıldı. Filistin devletine karşılığıyla bilenen Likud’dan Binyamin Netanyahu kazandı. Olmert’in planı, bir olasılık olmaktan çıkıp, katan fırsatlar listesine katıldı.



Netanyahu'yu ülkesine davet eden Merz: Almanya'yı ziyaret edebilmesinin yollarını bulacağımıza söz verdim

Almanya'da genel seçimlerin galibi Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı Genel Başkanı Friedrich Merz, hakkında tutuklama emri olan İsrail Başbakanı Netanyahu'ya ülkesini ziyaret etmesinin yollarını bulmak için söz verdiğini dile getirdi


Almanya'da dünkü genel seçimlerden galip çıkan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz, hakkında tutuklama emri olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkesini ziyaret etmesinin yollarını bulmak için söz verdiğini söyledi.

"Ziyaret için yollar bulacağımıza söz verdim"

Merz, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada Netanyahu ile dün telefonda görüştüğünü belirterek, "Beni aradı ve tebrik etti. Birbirimizi çok iyi tanıdığımızı biliyorsunuz" dedi.

Netanyahu'ya, Almanya'da hükümet kurulduktan hemen sonra görüşmeleri gerektiğini söylediğini aktaran Merz, "Planlaması halinde tutuklanmadan Almanya'yı ziyaret edebilmesinin ve tekrar ayrılabilmesinin yollarını ve araçlarını bulacağımıza söz verdim" ifadesini kullandı. Merz, bir İsrail başbakanının Almanya'yı ziyaret edemeyeceği düşüncesinin garip olduğunu ve Netanyahu'nun ülkesine ziyarette bulunabileceğini savundu.

UCM Netanyahu için tutuklama kararı çıkarmıştı

UCM, Gazze'de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan dolayı İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmıştı. Mahkeme, ayrıca İsrail'in, UCM'nin yargı yetkisine ilişkin itirazlarını reddederek, Filistin topraklarında işlenen suçlar üzerinde yargı yetkisinin bulunduğuna hükmetmişti. Geçen günlerde Hollanda'ya giden İsrail askerleri de Gazze'deki savaş suçlarından ötürü haklarında tutuklama kararı çıkartılması endişesiyle ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştı.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
1710

1️⃣ COGAT ve Gazze Sonrası Plan İsrail’in COGAT birimi (Coordination of Government Activities in the Territories) Gazze sonrası “askeri-sivil geçiş modeli” kuruyor. • COGAT artık sadece “işgal koordin

 
 
 
410

Avrupa’nın aşırı sağcı partileri ekonomide solcu oldu Çünkü daha küçük devlet çağrısı, oylarının büyük bölümünü aldıkları işçi sınıfında...

 
 
 
4010

Trump, Hamas'ın Gazze Ateşkes Teklifine Yanıt Vermesi İçin Pazar Günü Son Tarihi Belirledi Anlaşma sağlanamazsa Trump, 'Daha önce hiç...

 
 
 

Yorumlar


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page