top of page

Notlar

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 8 May
  • 16 dakikada okunur

İnşasına 1473'te başlanan ve Rönesans ustalarından Michelangelo'nun çizdiği tavan freskleriyle bilinen Vatikan'ın ünlü yapılarından Sistina Şapeli tarihi günlerinden birini yaşıyor.

Yeni papa seçimi için kardinallerin bir araya geldiği konklava ev sahipliği yapan tarihi yapı bugün Michelangelo'yla James Bond'u bir araya getiriyor.

Zira 80 yaşın altındaki 133 kardinali, Katolik dünyasının yeni ruhani önderini seçmek için bir araya getiren konklavın gizliliğini korumak için alınan önlemler yüksek teknolojiyi tarihi binaya sokmuş durumda.

Tarihi şapelin zemini konklav için birkaç metrelik bir platformla yükseltildi.

Bazı Vatikan yetkililerine göre bu geçici döşemenin altında sinyal bozucu cihazlar bulunuyor. Bazı yetkililerse sinyal bozucuların şapelin yaklaşık 20 metre yükseklikte üst pencerelerine yerleştirilmiş olabileceğini söylüyor.

Kesin olansa şapelin sinyal bozucularla donatılmış olduğu.

Vatikan papalık seçimine hazırlanıyor: Tüm dünya bu bacadan çıkan dumana bakacak

Bunun yanı sıra, kimsenin içerden bilgi veya görüntü alamaması için pencerelere film çekildi ve cep telefonu sinyallerini engelleyen özel fayanslar döşendi.

2013'teki son konklavda, Vatikan'a "Faraday kafesi" adı verilen cihazların kurulduğuna yönelik çok sayıda haber çıkmıştı. Bu cihazlar elektromanyetik alanlara karşı koruma sağlayarak iletişim güvenliğini artırma amacıyla kullanılıyor.

Pazartesi günü Vatikan yönetimi tarafından yapılan açıklamada, dünyanın bu en küçük devletindeki telefon uydularının TSİ 16.00 itibariyle pasif hale getirileceği ve yeni papa açıklanana kadar bu halde kalacağı duyuruldu.

Papa seçimine katılacak kardinaller, Aziz Petrus Bazilikası'nın hemen bitişiğinde yer alan yaklaşık 130 odalı Santa Marta konutunda konaklayacak.

Pazartesi günü konutun tamamı konklav hazırlıkları için boşaltıldı ve güvenlik personeli burayı da 'elektronik temizlikten' geçirdi.

Konklavların olaylı tarihi: 33 aylık seçimde sarayın çatısı nasıl söküldü

Reuters'a konuşan güvenlik prosedürlerine hakim bir kaynak, pazartesiden itibaren konuttaki internet bağlantısının yavaşlatıldığını söyledi.

Kaynak ayrıca kardinallerin konuttan şapele otobüslerle götürüleceğini, isteyenlerin kısa mesafeyi yürüyebileceğini ancak bunun için izole kalacağı yan kapıyı kullanmak zorunda olduklarını söyledi.

Kardinaller ayrıca seçim sürecinde bahçelerde yürümek veya hava almak isterlerse dışardan kimseyle görüşemeyecekleri şekilde korunacak ve böylece bilgi aktarımının önüne geçilecek.

Bunun yanı sıra Vatikan'da görev yapan rahipler, aşçılar, temizlikçiler, şoförler ve diğer çalışanlar, gördükleri veya duydukları şeylerin gizliliğini korumak adına yemin etti. Ölene kadar yemini bozmanın cezasıysa Katolik Kilisesi'nden aforoz edilmek.

Kaynak: Gazete Oksijen



Trump açıkladı: ABD ile İngiltere tarifeler konusunda masaya oturuyor

Trump, ikinci başkanlık dönemine damga vuran vergi tarifeleri sonrası şimdi de İngiltere ile kritik bir ticaret anlaşmasına hazırlanıyor. Çelikten ilaca, otomobilden teknolojiye masada geniş kapsamlı başlıklar var. Oval Ofis’te yapılacak görüşme, küresel dengeleri etkileyebilir

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Her gün aynı saatte, en önemli gelişmeler e-posta kutunda! Şimdi ücretsiz üye ol, gündemi kaçırma!

Geçtiğimiz ocak ayında ikinci başkanlık dönemine başlayan Donald Trump göreve başlar başlamaz birçok konuda köklü değişikliklere gitti.

Yaptığı ani manevralarla hem iç hem de dış politikada beklenmeyen etkilere neden olan ABD başkanı, göreve gelişinin 72. gününde dünyanın birçok ülkesine ek gümrük vergileri açıkladı. Özellikle Çin'e ağır vergiler koyan Trump, o dönem Türkiye'ye olan vergiyi en alt seviyede zorunlu tuttuğu yüzde 10 olarak açıkladı.

Piyasalar alt üst oldu

ABD'nin en büyük 500 şirketinden oluşan S&P 500 endeksi, Trump'ın 'Kurtuluş Günü' adını verdiği tarife duyurusu ile ağır darbe aldı. Trump'ın tarifleri açıkladığı ilk gün S&P 500 endeksi yüzde 15 değer kaybetti. 

Dahası, kısa sürede hem dünya hem de ABD içinden gelen tepkiler sonrası ABD yönetimi adeta U dönüşü yaparak bu vergileri Çin hariç olmak üzere erteledi. Trump'ın tarifeleri erteleme kararı sonrası ise Amerikan borsaları yüzde 12 kazançla günü kapatmıştı. 

Donald Trump'ın tarifelerinden Avrupa Birliği ülkeleri ise yüzde 39 olarak etkilendi. Geçtiğimiz yıllarda birlikten ayrılan İngiltere ise yüzde 10 vergiye tabii tutuldu. 

İngilizlerle anlaşma kapıda

Öte yandan ABD ve İngiltere'nin bugün tarifeleri düşürmek için bir anlaşma duyurması bekleniyor. Trump kendi sosyal medya uygulaması olan Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada 'Yarın sabah saat 10:00'da Oval Ofis'te, büyük ve çok saygın bir ülkenin temsilcileriyle büyük bir ticaret anlaşması olacak. Çok sayıda anlaşmanın ilkleri gerçekleşecek' ifadelerini kullandı. Donald Trump her ne kadar ticaret anlaşması olarak duyursa da yapılan görüşmelerde daha spesifik konular hakkında da el sıkışılması gündemde.

Kritik ürünlerde vergi yüzde 25

İngilizler özellikle İngiliz çeliği ve arabaları üzerindeki tarifeleri azaltmak istiyorlar. ABD ise ilaçlar ve teknoloji tarafında Londra'nın adım atmasını istiyor. ABD her ne kadar İngiltere'ye yüzde 10 ek vergi koysa da en kritik mallardan olan çelik ve alüminyumda bu oran yüzde 25 durumunda. Yeni anlaşmayla beraber bu vergilerin tamamının kalkması gündemde.

Kaynak: Gazete Oksijen



Yumuşak güç' kavramının teorisyenlerinden siyaset bilimci Joseph Nye hayatını kaybetti

New Jersey eyaletinin South Orange bölgesinde Ocak 1937'de doğan Nye, Princeton ve Oxford Üniversitelerinde siyaset, felsefe ve ekonomi eğitimleri gördü



ABD'de "yumuşak güç" kavramının teorisyenlerinden siyaset bilimci Joseph Nye, 88 yaşında yaşamını yitirdi.ABD'deki Harvard Üniversitesinden yapılan açıklamaya göre Nye, 6 Mayıs'ta hayatını kaybetti.

New Jersey eyaletinin South Orange bölgesinde Ocak 1937'de doğan Nye, Princeton ve Oxford Üniversitelerinde siyaset, felsefe ve ekonomi eğitimleri gördü.

Siyaset bilimi alanında doktora yaptıktan sonra 1964'te Harvard'ın kadrosuna katılan Nye, 1993-2001'de ABD Başkanlığı yapan Bill Clinton döneminde ülke yönetiminde görevler üstlendi.

Nye, 1993-94'te Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanlığı yapmasının ardından ABD Dışişleri Bakanlığı, Ulusal İstihbarat Konseyi ve Savunma Bakanlığında üst düzey görevlerde bulundu.

Askeri olmayan güçlerin diğer ülkelerin davranışlarını nasıl etkileyebileceğini inceleyen "yumuşak güç" kavramının teorisyenlerinden kabul edilen Joseph Nye'nin, kariyeri boyunca neo-liberal görüşleri savunduğu biliniyor.

Çeşitli üniversiteler ve uluslararası düşünce kuruluşlarında üst düzey görevler üstlenen Joseph Nye'nin "Yumuşak Güç: Dünya Politikasında Başarıya Giden Yol", "Amerikan Yüzyılı Bitti mi?" ve "Liderliğe Bağlı: Amerikan Gücünün Değişen Doğası" dahil 10'dan fazla yayımlanmış kitabı bulunuyor.

Kaynak: AA


Harvard Üniversitesi profesörleri, Başkan Trump yönetiminin okula sağlanan 8,7 milyar dolarlık federal fonları soruşturma kararına karşı dava açmıştı.

Trump yönetiminin "antisemitizmle mücadele" politikası kapsamında hedef aldığı Columbia Üniversitesi de okulun 400 milyon dolarlık fonunun kesilmemesi için hükümetin taleplerine uyulması kararı aldığını açıklamıştı.

Pensilvanya Üniversitesine (UPenn) ayrılan 175 milyon dolarlık federal fonun ise okulun yüzme takımında yer alan bir transseksüel sporcu nedeniyle geçen ay askıya alındığı belirtilmişti.

Kaynak: AA


Kremlin Sözcüsü Peskov'dan ateşkes uyarısı: Gerekli karşılık verilecek

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın Ukrayna’da 3 günlük ateşkes ilanıyla ilgili, “Saldırı olmayacak ancak Kiev rejimi mevzilerimize veya tesislerimize saldırmaya devam ederse gerekli karşılık verilecektir” dedi


BAE Sudan'ın diplomatik ilişkileri kesme kararını tanımadığını açıkladı

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Port Sudan otoritesinin Sudan'ın meşru hükümetini ve halkını temsil etmediğini belirterek, bu otoritenin diplomatik ilişkileri kesme kararını "tanımadığını" açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Her gün aynı saatte, en önemli gelişmeler e-posta kutunda! Şimdi ücretsiz üye ol, gündemi kaçırma!

BAE Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "Sudan'ın sözde Güvenlik ve Savunma Konseyi tarafından yapılan açıklama, BAE ile Sudan Cumhuriyeti ve kardeş halkları arasındaki sağlam ilişkileri etkilemeyecek" ifadesi kullanıldı.

Port Sudan otoritesinin Sudan'ın meşru hükümetini ve halkını temsil etmediği belirtilen açıklamada, bu otoritenin BAE ile ilişkileri kesme kararının tanınmadığına dikkati çekildi.

Sudan'ın BAE aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) açtığı soykırım davasına atıfta bulunulan açıklamada, "Sudan'daki savaşan taraflardan biri olan Port Sudan otoritesinin BAE ile diplomatik ilişkileri kesme kararı, UAD'nin davayı reddetmesinden sadece bir gün sonra bir tepki olarak geldi" değerlendirmesi yapıldı.

Söz konusu kararın "barış görüşmelerinden kaçmak için bir manevra" olarak nitelendirildiği açıklamada, diplomatik ilişkileri kesme kararının "utanç verici" olduğu ve reddedildiği belirtildi.

Açıklamada, "Sudan ve kardeş halkının önceliklerini ön planda tutan, askeri otoriteden bağımsız bir sivil liderliğe, halkının yarısını öldürmeyen, diğer yarısını aç bırakmayan ve yerinden etmeyen bir liderliğe ihtiyacı var" ifadesi kullanıldı.

Sudan halkının, özellikle de BAE'de ikamet edenlerin son kararlardan etkilenmeyeceğine işaret edilen açıklamada, BAE'nin son 50 yıldır Sudan'a destek verenlerin başında yer aldığı ve halkına yardım eli uzatmaktan çekinmeyecekleri vurgulandı.

Sudan'da 3. yılına giren çatışmalar ve BAE ile gergin ilişkiler

Sudan'da 15 Nisan 2023'ten beri ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında çatışmalar yaşanıyor.

Sudan yönetimi, çatışmaların başından beri Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) başta İHA olmak üzere HDK'ye silah, mühimmat, lojistik ve mali destek vermekle suçluyor.

BAE ise bu suçlamaları sürekli olarak reddediyor.

Sudan, 5 Mart'ta, Batı Darfur'daki Masalit etnik grubuna yönelik soykırımda BAE'nin HDK'ye destek verdiğini ileri sürerek UAD'de dava açmıştı.

UAD ise 5 Mayıs'ta, Sudan'ın BAE'ye karşı açtığı soykırım davasında "yetkisizlik" kararı vererek, davanın UAD'deki davaların yer aldığı genel listeden çıkarıldığını duyurmuştu.

Sudan'ın geçici başkenti konumundaki Port Sudan, 4 gündür art arda dron saldırılarına maruz kalıyor ve bu saldırılar sonucunda yangınlar ve patlamalar meydana geliyor.

Sudan hükümeti bu saldırılardan HDK'yi ve ona destek verdiğini iddia ettiği BAE'yi sorumlu tutuyor.

Sudan Güvenlik ve Savunma Konseyi, dün, Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığında olağanüstü toplanmıştı.

Toplantının ardından açıklama yapan Sudan Savunma Bakanı Yasin İbrahim Yasin, devam eden saldırının ardından konseyin, "Birleşik Arap Emirlikleri'ni 'saldırgan ülke' olarak ilan etme, BAE ile diplomatik ilişkileri kesmek ve Sudan'ın Büyükelçiliği ile Başkonsolosluğu'nu geri çekme" kararlarını aldığını söylemişti.

Sudan'dan BAE kararı: 'Saldırgan ülke' ilan etti, diplomatik ilişkileri kesti

Kaynak: AA


Suriye Cumhurbaşkanı Şara: İsrail saldırılarını önlemek için arabulucularla temastayız

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, İsrail saldırılarını önlemek için arabulucularla temasta olduklarını söyledi. Şara, "Arabulucularla durumun sakinleşmesi ve gerginliğin azaltılması için çabalar sürüyor. Böylece olaylar iki tarafın da kontrolünü kaybetmesine neden olacak noktaya gelmeden önlenebilir" dedi


Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İsrail saldırılarını önlemek için arabulucularla temasta olduklarını bildirdi. Fransa'yı ziyaret eden Şara, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Elysee Sarayı'nda yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. İsrail'in Suriye'ye düzenlediği saldırılarla ilgili olarak Şara, "Arabulucularla birlikte bölgedeki durumun sakinleşmesi ve gerginliğin azaltılması için çabalar sürüyor. Böylece olaylar, her iki tarafın da kontrolünü kaybetmesine neden olacak bir noktaya gelmeden önce önlenebilir" dedi.

Macron Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile görüştü, İsrail'e tepki gösterdi

İsrail'in Suriye'ye müdahalesinin rastgele ve düzensiz olduğunu belirten Şara, "Ayrıca İsrail, 1974 tarihli anlaşmayı ihlal etmiştir. Şam'a ulaşmamızdan itibaren, ilgili tüm taraflara Suriye'nin 1974 anlaşmasına bağlı olduğunu ve UNDOF güçlerinin (Birleşmiş Milletler'in Golan Tepeleri'ndeki Ateşkes Gözlem Gücü) mavi hatta geri dönmeleri gerektiğini bildirdik. UNDOF güçlerinin birkaç kez Şam'a ziyaretler oldu. Biz, İsrail ile ilişkisi olan tüm ülkelerle iletişim kurarak, İsrail'in Suriye içişlerine müdahale etmeyi durdurması, Suriye hava sahasını ihlal etmemesi ve bazı tesisleri bombalamamaları için baskı yapmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Suriye'ye yaptırımlar

Esad döneminde Suriye'ye uygulanan yaptırımlara değinen Şara, yaptırımların devam etmesi için hiçbir gerekçe olmadığını savundu. Suriye'nin Avrupa'daki durumla yakından ilişkili olduğuna inandığını belirten Şara, "Ülkenin güvenliğinin istikrarı, ekonomi ve ekonomik büyümeyle bağlantılıdır. Aynı şekilde, bu büyüme de güvenliğin istikrarına bağlıdır. Ancak mevcut yaptırımlar, bu süreci doğrudan engelleyen ciddi zorluklar yaratmaktadır." dedi Yaptırımlar konusunu Cumhurbaşkanı Macron ile geniş bir şekilde ele aldıklarını söyleyen Şara şunları kaydetti: "Suriye üzerindeki yaptırımların devam etmesinin etkilerini ayrıntılı biçimde anlattık. Bu yaptırımların, önceki rejimin işlediği suçlar nedeniyle uygulandığını ifade ettik. Ancak o rejim artık yok ve rejimin sona ermesiyle birlikte yaptırımların da kaldırılması gerekir. Yaptırımların devamı için artık hiçbir gerekçe yok, çünkü bu yaptırımlar artık halkı hedef alıyor, katliamları gerçekleştiren rejimi değil. Sayın Macron'un bu konuda anlayışlı olduğunu düşünüyorum. Avrupa Birliği içinde teknik bazı konuların değerlendirildiğini biliyoruz. Bu toplantıdan Suriye halkı için iyi haberlerle çıkmayı umuyoruz. Sayın Macron da bu yaptırımların Suriye halkının üstünden kaldırılması için elinden gelen tüm çabayı göstereceğini ifade etti."

Suriye'de bulunan yabancı savaşçılar

Suriye'de bulunan yabancı savaşçılarla ilgili bir soruya Ahmed Şara, Esad rejimine karşı Suriyelilere yardım etmek için ülkeye gelenlerin devrim sürecinde yaşanan gelişmelere göre farklı gruplara ayrıldığını belirtti. Şara, "Safımızda olan bu bireyler için tüm devletler nezdinde onların Suriye yasalarına bağlı kalacaklarını ve kendi ülkelerine ya da komşu ülkelere herhangi bir tehdit oluşturmayacaklarını taahhüt ettik. Suriye devleti bu konuda güvence vermektedir" dedi. Yabancı savaşçılara vatandaşlık verilmesi konusunun anayasaya ile ilgili olduğunu vurgulayan Şara, "Suriye Anayasası'nda vatandaşlık elde etme kriterleri belirlenmiştir, kimin Suriyeli sayıldığı ve nasıl vatandaş olunacağı açıkça tanımlanır. Bu yabancı savaşçılardan bazıları, anayasa tarafından belirlenecek yasal şartları taşıyorsa, vatandaşlık alabilecek kişiler arasında yer alabilir. Zira birçoğu Suriyeli kadınlarla evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur. Bu mesele, Suriye halkının yanında duran ve ona yardım edenlere yaraşır şekilde, saygılı, uygun ve onurlu bir biçimde çözülmelidir" diye konuştu.

Suriye'nin sahil bölgesindeki olaylar

Sahil bölgesinde yaşanan olaylarla ilgili iki komite kurulduğunu dile getiren Şara şöyle devam etti: "Biz, halk arasında barışın korunması için iki komite oluşturduğumuzu belirtmiştik. Suriye devleti, sivil öldürme, halkın malına zarar verme, kan dökme ya da insan hayatına kast etme suçlarını işleyen herkesi yasal olarak cezalandırma yükümlülüğünü taşımaktadır. Bu suçları işleyenler kim olursa olsun, ister devlete bağlı olanlardan, isterse devletle bağlantısı olmayanlardan ya da eski rejimden kalan unsurlardan olsun, devlet yasal çerçevede cezalandırılacaktır. Devlet, Suriye'de yaşanan her şeyin sorumluluğunu üstlenmektedir ve bu sorumluluğu yerine getirmektedir. Ancak, uygun soruşturmalar yapıldıktan sonra, sorumlu olan kişiler ve bu olayları kimin gerçekleştirdiği tespit edilecektir."

Kaynak: AA


Macron Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile görüştü, İsrail'e tepki gösterdi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına ilişkin, "Komşularının toprak bütünlüğünü ihlal ederek, kendi güvenliğinizi sağlanabileceğinizi düşünmüyorum" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült


Macron, Avrupa'ya ilk ziyaretini Paris'e gerçekleştiren Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'yı Elysee Sarayı'nda ağırladı.

Görüşmeleri sonrasında Şara ile ortak basın toplantısı düzenleyen Macron, Fransa’nın Suriye ile uzun bir tarihe sahip olduğunu belirterek, Suriye halkının 2011’den bu yana dile getirdiği, kökenleri, dini, statüsü ne olursa olsun herkesin eşit yurttaşlıktan faydalanabildikleri, birlik içinde, özgür bir Suriye isteklerini her daim desteklediklerini ifade etti.

Devrik Esad rejiminin korkunç suçları hakkında uluslararası adalete başvurulması gerektiğini ve Fransa’nın bunu yaptığını kaydeden Macron, "Beşar Esad’in düşmesi, hepimiz için bir rahatlama ve mutluluk oldu. Artık size, halkın barış ve birliğinin yolunu yeniden bulmaktan geçen son derece zorlu bir durumun üstesinden gelmek kalıyor" ifadelerini kullanarak, Suriye toplumunun tüm unsurlarını kapsayan barışçıl geçiş süreci istediklerini söyledi.

Suriye’de son günlerde, Dürzi toplumunun yaşadığı bölgelerde meydana gelen olaylara işaret eden Macron, Şara’ya koşulsuz tüm Suriyelilerin korunması, bu olayların faillerinin yargılanması ve cezalandırılması beklentisini dile getirdiğini aktardı.

Ekonomik toparlanma yaşanmadan ve altyapılar iyileştirilmeden Suriye’nin yeniden istikrara kavuşamayacağını dile getiren Macron, "Diasporadakiler de dahil Suriyeliler, ülkelerinin yeniden inşasına katkı sağlamak istiyor" dedi.

"AB’nin Suriye'ye yönelik yaptırımlarını kademeli olarak kaldırmayı sürdüreceğiz"

Macron, Suriye’nin inşasında Avrupa Birliği’nin (AB) ülkeye yönelik "yaptırımları kademeli olarak kaldırmaya" devam edeceğini ve ABD’nin de bunu yapmaya teşvik edilmesi gerektiğini belirtti.

Bunun yanı sıra Macron, Suriye’ye verilecek uluslararası fonların doğru kullanımına yönelik garantilerin sağlanmasının önemini vurguladı.

Macron, "Suriye’nin istikrarı ve birliği, Orta Doğu’nun istikrarı, Fransızların ve Avrupalıların güvenliği açısından önemlidir" ifadelerini kullandı.

DEAŞ’ın hala “uluslararası barış ve güvenlik açısından “en ciddi terör tehdidi” olmaya devam ettiğini belirten Macron, DEAŞ’la mücadele konusunda Suriye’nin işbirliğine ihtiyaçları olduğunu kaydetti.

SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'yi "DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyonun vazgeçilmez ortağı" olarak niteleyen Macron, Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta yapılan anlaşmayı memnuniyetle karşıladığını söyledi.

Öte yandan Macron, Suriye’nin silahlı terörist grupların sığınağı olmaması gerektiğini, Suriye yönetiminin Esad rejiminden kalan kimyasal silahların tespiti ve yok edilmesi için Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) ile işbirliği içinde çalışmayı sürdüreceğini ifade etti.

Macron, Hizbullah’a karşı da ortak mücadele edilmesinin gerekli olduğunu belirterek, "İşbirliğimizin önemli bir kısmı da Hizbullah’a karşı mücadeleyi artırmak, yoğunlaştırmak ve sistemleştirmek, İran’ın ve bölgedeki vekillerinin etkisine karşı mücadele etmek, Suriye’nin ve Lübnan’ın istikrarına yardımcı olmaktır" dedi.

Şara’nın Fransa’ya gelişiyle ilgili yapılan eleştirilere cevap veren Macron, "Benim gördüğüm ortada bir yöneticinin var olduğu." ifadesini kullandı. Macron, Şara’nın, Fransa’nın mücadele ettiği ve kınadığı Esad rejimine son verdiğini hatırlattı.

Macron, Fransa’nın Suriye’deki yabancı savaşçılar ve aileleri için ne gibi adımlar atacağına ilişkin soru üzerine de Suriye ile işbirliği içinde olduklarını belirterek, "Bu soruyu detaylı olarak cevaplandırmak için henüz çok erken ancak Fransa’nın bu süreçte adaletin sağlanması, Fransız ve Suriye halkının güvenliğinin sağlanması konusunda güvenilir bir ortak olacağı açıktır" şeklinde konuştu.

İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarıyla ilgili Macron, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bombalamalara ve (toprak) ihlallerine gelince, bunların kötü uygulamalar olduğunu düşünüyorum. Komşularının toprak bütünlüğünü ihlal ederek, kendi güvenliğinizi sağlanabileceğinizi düşünmüyorum. Bu konuda hiç kimseye çifte standart uygulamayacağım. İsrail’le birlikte daha yakın bir diyalog kurulmasını istiyorum"

Kaynak: AA


Grönland'da casusluk iddiaları' Danimarka'yı harekete geçirdi: ABD'li yetkili bakanlığa çağrılacak

Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, "ABD istihbarat kurumlarının Grönland'da casusluk faaliyetlerini artıracağı" iddiasıyla ilgili ABD'nin Kopenhag Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Jennifer Hall Godfrey'in bakanlığa çağrılacağını açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült


Danimarka, ABD istihbarat birimlerinin Grönland'daki istihbarat faaliyetlerini artırmakla görevlendirildiğine dair iddiaların ardından ABD'nin Kopenhag Büyükelçiliği Maslahatgüzarının Dışişleri Bakanlığı'na çağrılacağını duyurdu. Danimarka basınındaki haberlere göre, Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, Polonya'da düzenlenen Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı'na katılmak üzere yola çıkarken gazetecilere ABD basınında yer alan iddialara ilişkin açıklamada bulundu.

Trump yönetiminden istihbarat örgütlerine Grönland talimatı

"ABD istihbarat kurumlarının Grönland'da casusluk faaliyetlerini artıracağı" iddialarını konu alan haberlerin endişe verici olduğunu belirten Rasmussen, iddiaların doğruluğunu teyit edebilmek amacıyla ABD'nin Kopenhag Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Jennifer Hall Godfrey'in Bakanlığa çağrılacağını aktardı.

Ne olmuştu?

The Wall Street Journal'ın haberinde, ABD yönetiminin, Grönland ile ilgili istihbarat faaliyetlerini artırma kararı aldığı ve bu kapsamda istihbarat teşkilatlarına bölgede daha aktif rol almaları yönünde talimat verdiği öne sürülmüştü. Söz konusu gelişmeler, ABD Başkanı Donald Trump'ın daha önce dile getirdiği Grönland'ı satın alma arzusunu gerçekleştirme yönünde atılan ilk somut adımlardan biri olarak değerlendiriliyor.

Trump, göreve geldiği ilk günlerden itibaren yaptığı açıklamalarda, Grönland'a ilişkin "satın alma, ilhak etme veya kontrol altına alma" gibi söylemlerde bulunmuştu. Mart ayında ABD Kongresine hitap eden Trump, "Ulusal güvenlik ve hatta küresel güvenlik açısından Grönland kritik önemde. Bunu sağlamak için ilgili tüm taraflarla birlikte çalışıyoruz. Öyle ya da böyle elde edeceğiz." ifadelerini kullanmıştı.



Trump'ın temsilcisine Rusya'dan yanıt: Ateşkesin önündeki tek engel Putin değil Kiev

Rusya ile Ukrayna arasında 30 günlük bir ateşkesin önündeki tek engelin Putin’in buna karşı çıkması olduğunu söyleyen Trump’ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Kellogg’a Moskova'dan yanıt geldi. Rusya Dışişleri Sözcüsü Zaharova, "Ateşkesin önündeki tek engel Kiev'dir" dedi



Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Rusya’nın ateşkese karşı olmadığını gösterdiğini belirterek, "Ateşkesin önündeki tek engel, anlaşmaları ihlal eden ve uzun vadeli ateşkesin şartlarını ciddi şekilde müzakereye yanaşmayan Kiev'dir" dedi. Zaharova yaptığı yazılı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg’un Fox News'e verdiği röportajda, “Rusya ile Ukrayna arasında 30 günlük bir ateşkes sağlanmasının önündeki tek engelin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu öneriye karşı çıkması” şeklindeki ifadelerini eleştirdi.

New York Times yazdı: Trump'ın tutumu yumuşadı, Ukrayna'ya Patriot gönderilecek

Rusya’nın hiçbir zaman ateşkese karşı olmadığının altını çizen Zaharova, bunu iki kere gösterdiklerini belirtti. Zaharova, Trump’ın mart ayında önerdiği "enerji alt yapı tesislerine yönelik saldırıların 30 günlüğüne durdurulması"nı desteklediklerini ve Rusya'nın Paskalya Bayramı’nda ateşkes ilan ettiğini hatırlatarak, “Kiev'in bunlara uyması uzun vadeli bir ateşkese doğru atılmış bir adım olabilirdi. Ne yazık ki Kiev her ikisini de sabote etti” ifadesini kullandı.

Washington'dan Chicago'ya kadar olduğu gibi 1200 kilometrelik mesafeye sahip tüm muharebe temas hattı boyunca ve 30 gün gibi uzun bir sürenin ateşkes rejiminin üzerinde çalışılması gereken çok sayıda nüansı beraberinde getirdiğini defalarca dile getirdiklerini bildiren Zaharova, ateşkese uyumun kontrolünün önem taşıdığını kaydetti. Zaharova, bu sürenin Ukrayna ordusu tarafından muharebe potansiyelinin artırılması, hızlandırılmış seferberlik ve silah temini için kullanabileceğini kaydetti.

"Barışçıl niyetlerinin bir sınaması olacak"

Böylesi bir durumda 30 gün içinde çatışmanın yeni bir şiddette alevleneceğini dile getiren Zaharova, şunları kaydetti: "Dolayısıyla ateşkesin önündeki tek engel, anlaşmaları ihlal eden ve uzun vadeli ateşkesin şartlarını ciddi şekilde müzakereye yanaşmayan Kiev'dir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Zafer Bayramı'nda ilan ettiği 8-10 Mayıs tarihlerindeki 72 saatlik ateşkes sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin sergileyeceği tavır, onun barışçıl niyetlerinin bir sınaması olacak."



Trump'tan Hindistan ile Pakistan arasındaki çatışmanın sona ermesi çağrısı

ABD Başkanı Donald Trump, Hindistan ile Pakistan arasındaki çatışmanın sona ermesi çağrısında bulunup çözüm için desteğe hazır olduğunu belirtti


Başkan Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen bir törende Hindistan ve Pakistan arasındaki çatışmaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Her iki ülke ile de çok iyi ilişkilere sahip olduğunu vurgulayan Trump, bu sorunun bir an önce çözülmesini umduğunu ifade etti.

Trump, "Bu korkunç bir durum. Benim pozisyonum her iki ülkeyle de iyi geçinmek. İki ülkeyi de çok iyi tanıyorum ve bu işi çözdüklerini görmek istiyorum. Çatışmanın durduğunu görmek istiyorum." değerlendirmesini yaptı.

İki tarafın da karşılıklı olarak birbirine saldırı yaptığını belirten Trump, "Her iki ülkeyle de çok iyi geçiniyoruz. Bunun bittiğini görmek istiyorum. Yardım edebileceğim bir şey olursa elbette orada olacağım" ifadesini kullandı.

Hindistan'ın Pakistan'a saldırısı

Hindistan, 22 Nisan'da Pahalgam bölgesinde 26 kişinin öldürüldüğü terör saldırısına misilleme gerekçesiyle 6 Mayıs'ta Pakistan toprakları ve yine Pakistan'ın kontrolündeki Azad Keşmir bölgesine füze saldırıları düzenledi.

Hint ordusu "terör yapılanması" şeklinde nitelediği 9 hedefi vurduğunu açıklarken, İslamabad yönetimi saldırılarda sivillere ait 6 noktanın hedef alındığını ve 26 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Pakistan ordusu, Hindistan tarafının saldırısı sırasında 5 savaş uçağı düşürdüğünü açıklarken, Yeni Delhi yönetimi bunu teyit etmedi.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, başkanlık ettiği kabine toplantısında, askeri saldırıları "Sindoor operasyonu" şeklinde adlandırmış ve operasyonu "gurur anı" olarak nitelendirmişti. Hintçe sözlüğüne göre "Sindoor" kelimesi "evli Hindu kadınların alınlarına sürdüğü kırmızı toz" anlamına geliyor.


Pakistan: 'Tam kapsamlı savaşa' hazırız ama bundan kaçınmaya çalışıyoruz

Pakistan Savunma Bakanı Asıf, ordunun 'tam kapsamlı savaşa' hazırlıklı olduğunu ancak bundan kaçınmaya çalıştıklarını belirterek, "Biz topyekün savaşa hazırız. Bu konuda hiçbir şüphe yok. Hindistan bu çatışmanın şiddetini ve risklerini artırıyor, buna hazırlıksız yakalanamayız" dedi


Pakistan Savunma Bakanı Khavaja Muhammed Asıf, Hindistan'ın son saldırısını iki ülke arasındaki gerilimi 'tırmandırmaya yönelik davet' olarak nitelendirerek, ülkesinin 'topyekün savaştan' kaçınmaya çalıştığını belirtti. CNN'e açıklamalarda bulunan Asıf, Hindistan'ın dün düzenlediği füze saldırılarının, 'açık bir ihlal' ve iki ülke arasındaki gerilimi 'tırmandırmaya yönelik davet' olduğunu vurguladı.

Üç soruda Hindistan-Pakistan çatışmaları

Pakistan ordusunun 'tam kapsamlı savaşa' hazırlıklı olduğunu ancak bu tür bir savaştan kaçınmaya çalıştıklarını kaydeden Asıf, "Biz topyekün savaşa hazırız. Bu konuda hiçbir şüphe yok. Hindistan bu çatışmanın şiddetini ve risklerini artırıyor, buna hazırlıksız yakalanamayız" dedi. Asıf, Pakistan ordusunca düşürüldüğü belirtilen Hint jetlerine de değinerek, "(Hindistan) Üç uçağın düşürüldüğünü zaten kabul etti. Bu uçaklar yakın hava muharebesinde düşürüldü. Uçaklarımız tarafından füzeler ateşlendi ve onlar vuruldu. Çok basit" ifadesini kullandı. Öte yandan, Asıf'ın düşürülen jetlere ilişkin açıklamasının aksine, Hint yetkililer herhangi bir uçağın düşürüldüğüne yönelik açıklama yapmadı.

"Daha ileri adım atarlarsa, o zaman daha da uygun karşılık vereceğiz"

Dawn gazetesinin haberine göre, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'in Siyasi İşler Danışmanı Rana Sanaullah da Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) toplantısının ardından bölgede artan gerilime ilişkin açıklamalarda bulundu. Sanaullah, Hindistan'ın iki ülke arasındaki gerilimi artırmadığı sürece Pakistan'ın "sorumsuzca hareket etmeyeceği" konusunda uluslararası topluma taahhütte bulundu. Hindistan'ın saldırılarına "uygun" karşılık verdiklerini savunan Sanaullah, "Eğer onlar (Hindistan) daha ileri adım atarlarsa, o zaman daha da uygun bir karşılık vereceğiz" dedi.

Hindistan merkezli 16 Youtube kanalına erişim engellendi

Pakistan Telekomünikasyon Otoritesi (PTA), yanlış bilgi yaydığı ve Pakistan karşıtı propaganda yaptığı gerekçesiyle, Hindistan merkezli 16 YouTube kanalına erişimi engelledi. PTA tarafından yayımlanan açıklamada, Pakistan’ın dijital ekosistemini güvence altına almak ve ulusal güvenliği korumak amacıyla 31 YouTube videosunun ve 32 internet sitesinin erişiminin engellendiği belirtildi. Engellenen içeriklerin, kamu algısını yönlendirmeyi ve ulusal birliği zayıflatmayı amaçlayan yanıltıcı ve zararlı söylemler yaydığı savunulan açıklamada, "Ulusal çıkarları tehdit eden her türlü içeriğe karşı sıkı önlemler almaya devam edeceğiz" ifadesine yer verildi.

Kaynak: AA


Papalık seçimi süreci başladı

Vatikan'da Katolik Kilisesi'nin yeni papasını belirlemek üzere seçim süreci (Konklav) başladı


Katolik dünyasının ruhani liderini belirlemek üzere gerçekleştirilen seçim süreci, Vatikan’daki Sistine Şapeli’nde yerel saatle 16.30'da (TSİ 17.30) başladı.

Kardinal seçmenler, Hristiyan ilahileri eşliğinde Sistine Şapeli’ne girerek yemin etti. Ardından geleneksel ‘Extra Omnes’ yani Latince ‘İşi olmayanlar çıksın’ komutu verildi ve kardinaller, dış dünya ile tüm bağlantılarını keserek tamamen kapalı kapılar ardında yeni papa için oy kullanmaya başladı.


ABD’de Temyiz Mahkemesi gözaltındaki Türk öğrenci Rümeysa Öztürk’ün Vermont’a nakline hükmetti

ABD’de İkinci Temyiz Dairesi, Filistin’i desteklediği gerekçesiyle gözaltına alınan Türk doktora öğrencisi Rümeysa Öztürk’ün, kefalet duruşmasına katılması için Vermont’a nakledilmesine hükmetti


ABD’nin New York kentindeki İkinci Temyiz Dairesi, Filistin’i desteklediği gerekçesiyle gözaltına alınan Türk doktora öğrencisi Rümeysa Öztürk hakkında kararını verdi. Mahkeme, Öztürk’ün "kefalet duruşmasına katılmasının engellenmesine dair itirazında" hükümetin nakil erteleme talebi reddederek, Öztürk’ün Louisiana’da kefalet duruşmasının yapılacağı Vermont’a nakledilmesine hükmetti.

Öztürk, 14 Mayıs’a kadar Vermont’a nakledilecek

Temyiz Mahkemesi, Öztürk’ün en geç 14 Mayıs’a kadar Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) gözetiminde kefalet duruşmasının yapılacağı Vermont’a nakledileceğini belirterek, Vermont Bölge Mahkemesi’nin bu yeni karara göre duruşma takvimini değiştirme hakkına sahip olduğunu belirtti.

Ne olmuştu?

Massachusetts eyaletindeki Tufts Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Rümeysa Öztürk, 25 Mart’ta yerel saatle 17.15 sıralarında Boston kentinde evinin yakınlarında ABD İç Güvenlik Bakanlığına bağlı Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) ajanları tarafından gözaltına alınmıştı. Fulbright bursu alan ve doktora eğitiminin son yılında olan Öztürk, arkadaşlarıyla iftara gitmek için evinden çıktığı sırada durdurulmuş ve etrafı bir anda yüzleri kapalı 6 sivil ICE görevlisi tarafından sarılmıştı. Öztürk, itirazlarına rağmen yaklaşık 2 dakika sonra kelepçelenerek bir araca bindirilmişti.ABD İç Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Filistin destekçisi Öztürk’ün "Hamas’ı destekleyen faaliyetlerde bulunduğu" iddia edilmiş, İç Güvenlik Bakanlığı’ndan bir sözcü Öztürk’ün Louisiana eyaletindeki ICE İşlem Merkezi’ne transfer edildiğini söylemişti. Boston Bölge Mahkemesi, ise Öztürk’ün sınır dışı edilmesini geçici olarak durdurmuştu.

Öztürk’ün avukatları tarafından açılan davada, Vermont’ta düzenlenecek kefalet duruşmasına fiziksel olarak katılabilmesi için mahkeme nakil kararı vermiş ancak ABD hükümeti bu nakil kararını temyize götürerek durdurmak istemişti.


Trump yönetiminden istihbarat örgütlerine Grönland talimatı

The Wall Street Journal, Trump yönetiminin istihbarat birimlerinin başkanlarına Grönland'daki bağımsızlık hareketleriyle Ada'daki ABD faaliyetlerine yönelik kamuoyunun tutumu hakkında daha fazla bilgi toplanması için talimat verdiğini yazdı


ABD Başkanı Donald Trump'ın Grönland'ı satın alma isteğini açıkça dile getirmesinin ardından istihbarat kurumlarından Ada'da ABD yanlısı yerel aktörlerin tespit edilmesini talep etti.


ABD Hazine Bakanı Bessent'ten 'Çin'le müzakere' açıklaması

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Çin'le karşılıklı ek gümrük vergileriyle ilgili müzakerelerin 10 Mayıs Cumartesi günü İsviçre'de başlayacağını söyledi. Bessent, herhangi bir ticaret anlaşması konusunda nihai kararı ABD Başkanı Donald Trump'ın vereceğini ifade etti


ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Çin ile karşılıklı gümrük vergileriyle ilgili müzakerelerin cumartesi günü başlayacağını açıkladı. Bessent, ABD Temsilciler Meclisi'nin Finansal Hizmetler Komitesi'nde düzenlenen oturumda konuştu. Hangi ülkelerle ticaret anlaşması yapılmasına yakın olunduğuna dair soruyu cevaplayan Bessent, müzakerelerin hala sürmesi dolayısıyla bunu söylemenin ABD'nin yararına olmayacağını ve olası anlaşmaları tehlikeye atabileceğini kaydetti.

ABD Hazine Bakanı Bessent: 17 ticaret ortağıyla görüşmeler sürüyor, bu hafta anlaşmalar açıklanabilir

Bessent, detayları açıklayamayacağını ancak ABD'nin önemli ticaret partnerleriyle görüşmelerin devam ettiğini dile getirdi. ABD'nin Çin ile tarife müzakerelerine dair soruyu yanıtlayan Bessent, "İsviçre'ye gideceğim ve müzakereler cumartesi günü başlayacak" dedi. Bessent, Çin ile görüşmelerin kendisi ve ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer tarafından yürütüleceğini ifade etti. Çin ile görüşmelerin ileri düzeyde olup olmadığı sorusuna cevaben Bessent, görüşmeler konusunda cumartesi günü başlangıç yapacaklarını dolayısıyla henüz ileri düzey denemeyeceğini söyledi.

New York Times inceledi: Çin neden Fas'taki fabrikalara yatırım yapıyor?

Bessent, herhangi bir ticaret anlaşması konusunda nihai kararı ABD Başkanı Donald Trump'ın vereceğini kaydetti. ABD Hazine Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamada, Bessent'in 8 Mayıs'ta İsviçre'ye gideceği ve orada "Çin'in ekonomik konulardaki baş temsilcisiyle" bir araya geleceği bildirilmişti. Ayrıca ABD Ticaret Temsilciliği (USTR) de Temsilci Greer'ın İsviçre'ye gideceğini ve Çinli mevkidaşıyla bir araya gelerek ticaret konularını ele alacağını duyurmuştu.

ABD Hazine Bakanı Bessent ve Ticaret Temsilcisi Greer'ın bu hafta İsviçre'de Çinli yetkililerle görüşeceğinin açıklanmasının ardından Çin tarafı da Ekonomik İlişkilerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng'ın ABD'li yetkililere görüşeceğini doğrulamıştı.

Kaynak: AA





 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page