Notlar 1
- mutlunecmettin
- 9 May
- 17 dakikada okunur
Trump açıkladı: ABD ile İngiltere tarifeler konusunda masaya oturuyor
Trump, ikinci başkanlık dönemine damga vuran vergi tarifeleri sonrası şimdi de İngiltere ile kritik bir ticaret anlaşmasına hazırlanıyor. Çelikten ilaca, otomobilden teknolojiye masada geniş kapsamlı başlıklar var. Oval Ofis’te yapılacak görüşme, küresel dengeleri etkileyebilir
Kritik ürünlerde vergi yüzde 25
İngilizler özellikle İngiliz çeliği ve arabaları üzerindeki tarifeleri azaltmak istiyorlar. ABD ise ilaçlar ve teknoloji tarafında Londra'nın adım atmasını istiyor. ABD her ne kadar İngiltere'ye yüzde 10 ek vergi koysa da en kritik mallardan olan çelik ve alüminyumda bu oran yüzde 25 durumunda. Yeni anlaşmayla beraber bu vergilerin tamamının kalkması gündemde.
Kaynak: Gazete Oksijen
Trump'tan FED Başkanı'na: Fikri olmayan aptal
Trump, sosyal medya platformu Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda Fed Başkanı Powell'ı hedef aldı
ABD Başkanı Donald Trump, ABD Merkez Bankasının (Fed) politika faizini sabit tutmasının ardından Fed Başkanı Jerome Powell'a yönelik "hiçbir fikri olmayan bir aptal" ifadesini kullandı.
Trump, sosyal medya platformu Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda Fed Başkanı Powell'ı hedef aldı.
ABD Başkanı Trump, "'Çok geç' Jerome Powell, hiçbir fikri olmayan bir aptal. Bunun dışında onu çok seviyorum. Petrol ve enerji düştü, neredeyse tüm maliyetler (market ve yumurta) düştü, neredeyse enflasyon yok, tarife parası ABD'ye akıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Fed, dün politika faizini beklentiler dahilinde yüzde 4,25-4,50 aralığında sabit tutmuştu.
Fed Başkanı Jerome Powell, Bankanın faiz kararının ardında yaptığı açıklamada, büyük tarife artışlarının sürdürülmesi halinde enflasyon ve işsizliğin artabileceği, ekonomik büyümenin yavaşlayabileceği uyarısında bulunmuştu.
Kaynak: AA
Yıkımdan önceki sessizlik
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Dünya ekonomisinin temelini oluşturan yapı, çoktan dev bir saadet zincirine dönüşmüş durumda. Sistemde dolaşan paranın büyük bir kısmı, fiziki (altın) karşılığı olmayan bir güven illüzyonuna dayanıyor. Bu illüzyonun adıysa: “ABD’ye güven.” ABD fiziksel üretim savaşını çoktan kaybetti; yeni hegemonya artık verinin kontrolü üzerinden inşa ediliyor. Bu aşamada en kritik soru şu: Yeni model, fiziksel üretim kavgası ve dijital hegemonya üzerine kurulurken, biz bu oyunun neresindeyiz? Yerimiz neresi olacak?
Bir önceki yazımda, Trump ve ekibinin benimsediği yeni ekonomik modelin, “Hem pastam dursun hem karnım doysun” yaklaşımına dayandığını belirtmiştim. Üretimi yeniden ülke içine çekmeyi hedefliyorlar; fakat bunu, yıllardır karşılıksız bastıkları dolarlarla dönen mevcut finansal düzeni bozmadan gerçekleştirmeye çalışıyorlar demiştim. Bu, oldukça paradoksal bir hedefti.
Zira dünya ekonomisinin temelini oluşturan yapı, çoktan dev bir saadet zincirine dönüşmüş durumda. Sistemde dolaşan paranın büyük bir kısmı, fiziki (altın) karşılığı olmayan bir güven illüzyonuna dayanıyor.
Bu illüzyonun adıysa: “ABD’ye güven.”
Trilyonlarca dolar kâğıt üzerinde tanımlı bir değerden ibaret. Eğer ABD üretimi ülke içine çekmeye kalkarsa, bu karşılıksız paraların önemli bir kısmı da anavatanına dönecektir. Ve bu da uzun süredir ertelenen büyük bir ekonomik yıkımın fitilini ateşleyecektir.
Tam da bu sürecin ortasında, Trump dünyaya yeni gümrük tarifelerini ilan etti ve piyasalar son beş yılın en kötü haftasını yaşadı.
Dow Jones endeksi 2.231 puan (%5.5) düştü. S&P 500 %5.97, Nasdaq ise %5.82 değer kaybetti. Nasdaq, 2022’den bu yana ilk kez zirvesinden %20’nin üzerinde geriledi. Trump’ın göreve geldiği günden bu yana borsada 10 trilyon dolarlık bir kayıp yaşandı. Sadece bir günde, dünyanın en zengin milyarderleri 350 milyar dolar kaybetti.
İronik olan ise, bu saadet zincirinin potansiyel çöküşünü en iyi bilenlerin, zincirin en tepesindekiler olması. Bugün küresel servetin yaklaşık %40’ı bu küçük azınlığın elinde. Ve onlar da çok iyi biliyorlar ki, ellerindeki servet –dolarlar, hisseler, fonlar– artık üretime değil, ABD’ye olan güven beklentisine dayanıyor. Gerçek dünyada reel karşılığı olmayan devasa bir varlık balonunun üzerinde oturuyorlar.
Peki soru şu: Hem üretimi ülkeye geri çekmek hem de karşılıksız dolarların ABD’ye dönmesini engellemek mümkün mü? Böyle bir model mümkün mü?
Savaş çıkmaz
Bundan sonra yazdıklarım, artık tahminler ve olasılıklar dünyasına ait.
Birinci olasılık: Savaşlar ile mümkün. Ama bu kez bölgesel değil, küresel ölçekte bir savaş. Çünkü bu kadar karşılıksız parayı sistemde hareketli tutabilecek tek unsur, yıkılıp yeniden inşa edilmesi gereken bir dünya olabilir. Fakat Trump doğrudan savaştan yana değil. O bir tüccar; pazarlık, baskı ve zorlama yöntemleriyle çözüm üretmeye, istediğini almaya inanıyor. Üstelik dünya artık eski usul savaşları yürütemiyor. Bu ölçekte bir savaşın nükleer güçleri devreye sokmasıysa, insanlığın sonunu getirebilir. Kimse bu riski almak istemeyecektir. Evet, maalesef yerel savaşlar ve katliamlar hep olacak; ama küresel ölçekte bir savaşı pek olası görmüyorum.
Mega projeler
İkinci olasılık: Çılgın projeler. Ancak bugün dünyada, bu kadar büyük bir karşılıksız para yığınını yutabilecek çılgın projelerin sayısı on binlere ulaşırsa mümkün olur. Bu kadar sayıda çılgın projeyi zaten dünya iklimi kaldıramaz. %1’lik zümrenin sadece tarifelerde kaybettiği servet düşünüldüğünde, birkaç mega projenin bu para için denizde bir kum tanesi olacağı da aşikâr. Önümüzdeki dönemde bolca çılgın proje göreceksek de bunlar sistemin yapısal sorunlarını çözmeyecek, yalnızca yüzeysel pansuman işlevi görecektir.
Peki ilk iki olasılık, gerçekte pek de olası değilse, bu model nereye inşa edilecek?
Bunun yanıtını yine rakamlarda aramak lazım.
2024 itibarıyla ABD, yaklaşık 2 trilyon dolarlık fiziksel ürün ihraç ederken, 3.27 trilyon dolarlık ithalat yaptı. Yani yıllık ticaret açığı yaklaşık 1.3 trilyon dolar. Bu, 27 trilyon dolarlık ABD GSYİH’si içinde ciddi bir oran.Bu yüzden “çılgın tarifeler” stratejisi, ABD’ye başta verdiği zarara rağmen aslında içinde bir mantık da taşımıyor değil. ABD, fiziksel ürün savaşını çoktan kaybettiğinin farkında. Çin gibi üretim devleri karşısında artık üstünlük kurması mümkün değil. Bu yüzden agresif korumacı politikalara yöneliyor. İthalatı sınırlamak, üretimi içeri almak istiyor. Kavga ediyor, tehdit ediyor, pazarlık masasında dirsek atıyor. Fiziksel ürün dünyasında artık kaybedecek bir şeyi kalmamış; zaten bu savaşı çoktan kaybetmiş durumda.ABD’nin asıl ihracat gücü fiziksel ürünlerde değil, veride yatıyor. Bugün dijital altyapılar, sosyal medya uygulamaları, dizi platformları, tarayıcılar, reklam algoritmaları ve arama motorları üzerinden küresel ölçekte bir veri ihracatı yapılıyor. ABD, Netflix üzerinden içerik, Twitter üzerinden reklam, Google üzerinden ise sıralama satıyor. Veriyi yöneten, işleyen ve pazarlayan küresel lider konumunda. Bu nedenle ekonomik modelini de fiziksel ürünler üzerine değil, veri temelli bir hegemonya üzerine inşa etmek zorunda. Araba, çamaşır makinesi ya da yumurta değil; tartışmasız liderlik veride korunacak.
Yeni elitler
Tam da bu nedenle, Trump’ın başkanlık yemin töreni çok şey anlatıyordu. İlk kez geleneksel devlet protokolünün dışına çıkılmış, törenin en görünür alanlarına veri ekosisteminin devleri yerleştirilmişti. Oysa normalde bu koltuklar eski başkanlara, bakanlara ve üst düzey devlet yetkililerine ayrılırdı. Bu kez sahneye en yakın noktada dünyanın en zengin veri şirketlerinin CEO’ları oturuyordu.
Bu yalnızca bir oturma düzeni değişikliği değildi; gücün, temsilin ve meşruiyetin yeni aktörler üzerinden yeniden tanımlandığının sembolüydü. Eskiden siyasi elitlerin yönettiği geçiş töreni, artık dijital elitlerin görünürlüğüyle yeni bir kimlik kazanmıştı.
Yeni dönemin mimarları artık onlar.
Çok beklemeyiz
Önümüzdeki süreçte Trump, fiziksel üretim alanında daha agresif ve çatışmacı bir siyaset izleyecek. Burası onun savunmada olacağı ve masada çözüm arayacağı alan. Bu cephede diplomasi, siyaset ve pazarlık devreye girecek. Bu nedenle karşısındaki liderlerin de tek adam gücünde, kararlı ve bürokratik hantallığa takılmadan müzakere yürütebilecek nitelikte olması şart. Zira bu modelde pazarlık masada yapılmalı, karar da aynı masada alınmalı. İşte bu yüzden Avrupa Birliği gibi modeller bu tablo içinde önemli bir dezavantajla karşı karşıya.
Fiziksel ürünler alanında kavga sürerken, ABD esas savaşı dijital platformlar, algoritmalar ve kullanıcı davranışlarının kontrolü üzerinden kazanmak istiyor.
Bu aşamada en kritik soru şu: Yeni model, fiziksel üretim kavgası ve dijital hegemonya üzerine kurulurken, biz -hem bir ülke olarak hem de bu ülkenin bireyleri olarak- bu oyunun neresindeyiz? Yerimiz neresi olacak?
Şurası kesin; yanıtı öğrenmek için çok beklemeyeceğiz.
Yıkımdan önceki sessizlik sona ermek üzere…
Trump duyurdu: ABD ile İngiltere arasında 'çığır açan' ticaret anlaşması
ABD ile İngiltere arasında ek gümrük vergileriyle ilgili yürütülen müzakerelerde anlaşmaya varıldı. ABD Başkanı Trump anlaşma için, "ABD'nin en değerli müttefiklerinden biriyle çığır açan bir ticaret anlaşması duyurmaktan heyecan duyuyorum" dedi
ABD Başkanı Donald Trump, ABD ile İngiltere arasında varılan ticaret anlaşmasının, özellikle tarım alanında olmak üzere Amerikan ihracatına milyarlarca dolarlık artan pazar erişimi sağlayacağını ifade etti. Trump, Oval Ofis'te ABD ve İngiltere arasındaki ticaret anlaşmasına ilişkin açıklamada bulundu. ABD Başkanı Trump, "İngiltere ile çığır açan bir ticaret anlaşmasına vardığımızı duyurmaktan büyük bir heyecan duyuyorum" dedi.
"Müzakere edilen bir dizi anlaşmanın ilki"
İngiltere ile varılan anlaşmanın yönetiminin son dört haftadır müzakere ettiği bir dizi ticaret anlaşmasının ilki olduğunu anlatan Trump, bu anlaşmayla İngiltere'nin de ABD'ye katılarak "mütekabiliyet ve adaletin" uluslararası ticaretin temel ve hayati bir ilkesi olduğunu teyit ettiğini söyledi. Trump, "Anlaşma, özellikle tarım alanında Amerikan ihracatı için milyarlarca dolarlık artan pazar erişimini içeriyor, Amerikan sığır eti, etanol ve büyük çiftçilerimiz tarafından üretilen hemen hemen tüm ürüne erişimi önemli ölçüde artırıyor" diye konuştu.
Amerikan mallarının gümrük süreçlerinin de hızlandırılacağı, böylece ABD'nin ihracatının çok hızlı bir onay sürecinden geçeceğini, bürokrasinin olmayacağını ve işlerin her iki yönde de çok hızlı ilerleyeceğini ifade eden Trump, "Birleşik Krallık, Amerikan ürünlerine haksız ayrımcılık yapan çok sayıda tarife dışı engeli azaltacak veya kaldıracak" dedi. Trump, son detayların haftalar içinde netleşeceğini kaydederek, Amerikan kimyasalları, makineleri ve izin verilmeyen diğer birçok endüstriyel ürün için yeni pazar erişimi de elde edeceklerini dile getirdi.
Amerikalı çiftçiler için 5 milyar dolarlık yeni ihracat fırsatı
Trump, "Ayrıca, tarihi bir adım olarak, anlaşma Birleşik Krallık'ı ABD ile ekonomik güvenlik uyumuna getirecek planları da içeriyor. Bu türünün ilk örneği. Yani büyük bir ekonomik güvenlik çerçevemiz var ve bu da son derece önemli" ifadelerini kullandı. Her iki ülkenin de ekonomik güvenliğin ulusal güvenlik olduğu konusunda hemfikir olduğunu vurgulayan Trump, "Çelik gibi kilit endüstriler ve teknolojiler için güçlü bir sanayi tabanına, uygun ihracat kontrollerine ve korumalara sahip olduğumuzdan emin olmak için müttefikler olarak birlikte çalışacağız" dedi.
Öte yandan Trump, Truth Social'dan yaptığı paylaşımda, anlaşmayla Amerika'nın yüzde 10'luk gümrük vergilerinden 6 milyar dolar dış gelir, Amerikalı çiftçiler ve üreticiler için 5 milyar dolar yeni ihracat fırsatı elde edeceğini ve bir alüminyum ve çelik ticaret bölgesi ve güvenli bir ilaç tedarik zinciri oluşturularak hem ABD'nin hem de İngiltere'nin ulusal güvenliğinin artırılacağını bildirdi.
Beyaz Saray'dan anlaşmaya ilişkin paylaşılan bilgilere göre de iki ülke endüstriyel ve tarımsal pazara erişimi geliştirmek için birlikte çalışacak. Anlaşmayla ABD firmalarının İngiltere'nin tedarik pazarındaki rekabet gücü artırılırken, ABD'nin ihracatı için gümrük prosedürleri kolaylaştırılacak. İngiltere'nin yüksek kaliteli havacılık bileşenlerine ayrıcalıklı erişim yoluyla ABD havacılık üreticilerinin tedarik zinciri güvence altına alınırken, ilaçlar için güvenli bir tedarik zinciri oluşturulacak. ABD'nin İngiltere'ye yönelik 2 Nisan'da duyurduğu yüzde 10'luk tarife oranı ise yürürlükte kalacak.
Çelik ve alüminyuma uygulanan vergi kaldırıldı
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ABD ile varılan ticaret anlaşmasının tarihi öneme sahip olduğunu belirterek, anlaşma kapsamında ABD'nin çelik ve alüminyuma yönelik tarifelerinin İngiltere'ye uygulanmayacağını ve otomobillere de gümrük vergisinin yüzde 10'a düşürüleceğini bildirdi. Starmer, Jaguar Land Rover'ın tesisinde, ABD Başkanı Donald Trump ile telekonferans görüşmesinin ardından anlaşmaya ilişkin açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Otomobilde vergi yıllık 100 bin araç için yüzde 10'a düştü
Anlaşmayla, ABD'nin çelik ve alüminyuma getirdiği yüzde 25 gümrük tarifesinin İngiltere için sıfıra indirileceğini belirten Starmer, ABD'nin İngiltere'den otomobil ithalatında uyguladığı yüzde 27,5 seviyesindeki tarifelerin de yıllık 100 bin araç için yüzde 10'a düşürüleceği bilgisini verdi. Starmer, bunun gümrük vergisinde "büyük ve önemli bir indirim" olduğunu ifade ederek, gelecekte otomobillere yönelik söz konusu kotanın artırılabilmesi için alan olduğunu söyledi.
"Süreç boyunca birbirimize güvendik"
Anlaşmanın İngiltere'deki işletmeleri ve istihdam edilen binlerce kişiyi koruyacağını dile getiren Starmer, "Tarihi bir ekonomik refah anlaşmasının temelleri üzerinde mutabık kaldığımızı açıklamaktan gerçekten memnuniyet duyuyorum. Bu anlaşma, gelecek için inanılmaz bir platform oluşturacak" dedi. Starmer, "tarifelerle ilgili daha ileri gitmek istediklerini", ancak bu anlaşmayı şu anda hayata geçirmenin önemli olduğunu ifade etti.
Tarım ürünlerine yönelik gümrük tarifelerinde "standartlar konusunda kırmızı çizgileri" olduğunu dile getiren Starmer, bu standartlara sadık kaldıklarını bildirdi. Starmer, Trump'ın anlaşmaya sadık kalacağına güvenip güvenmediği sorusuna, "Başkan ve ben birbirimize saygı duyuyoruz ve bu süreç boyunca birbirimize güvendik. Her birimiz, kendi ülkelerimiz için en iyi anlaşmayı elde etmek üzere müzakere ekiplerimizi görevlendirdik" cevabını verdi. İngiliz medyasında yer alan haberlere göre, anlaşma kapsamında, ABD Başkanı Trump'ın karşılıklı tarifeler çerçevesinde 2 Nisan'da açıkladığı ve asgari oran olan yüzde 10'luk gümrük vergisi uygulanmaya devam edilecek.
İngiltere'nin ABD'ye otomobil ihracatı lüks markalardan oluşuyor
İngiltere'den ABD'ye yapılan otomobil ihracatında ağırlıklı olarak Bentley, Jaguar Land Rover ve Aston Martin başta olmak üzere lüks markalar yer alıyor. ABD, Avrupa Birliği'nin ardından İngiltere'nin en büyük ikinci otomobil ihracat destinasyonu olarak öne çıkıyor. İngiliz Motorlu Araç Üreticileri Topluluğu (SMMT) verilerine göre, İngiltere, ABD'ye geçen yıl değeri 7,5 milyar sterlini aşan 100 binin üzerinde otomobil ihraç etti.
Ukrayna ile maden anlaşması da yürürlükte
Trump ayrıca, ABD ile Ukrayna arasında nadir elementler anlaşmasının resmen imzalanarak yürürlüğe girdiğini açıkladı. ABD Başkanı, "Ukrayna ile yasama organları tarafından da tamamen onaylanan nadir elementler anlaşmasını henüz sonuçlandırdık. Bugün (Ukrayna) Devlet Başkanı (Volodimir) Zelenskiy ile konuşacağım" dedi. Anlaşmanın imzalanmasından dolayı mutlu olduğunu dile getiren Trump, "Anlaşma artık imzalandı ve onaylandı. Artık çok büyük miktarda, çok yüksek kaliteli nadir toprak elementine erişimimiz var" ifadelerini kullandı. Ukrayna ile ABD arasında, nadir toprak elementleri anlaşması çerçevesinde 18 Nisan'da bir mutabakat zaptı imzalanmıştı.
Müzakerelere beş kala Çin'den açıklama: ABD çözüm istiyorsa tarifeleri kaldırmaya hazır olmalı
Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Hı Yadong, ABD ile 9-12 Mayıs tarihlerinde İsviçre'de gerçekleşecek müzakerelerle ilgili konuştu. Hı Yadong, "Eğer ABD gerçekten sorunları müzakere yoluyla çözmek istiyorsa, samimiyet göstermeli, yanlışından dönmeye ve tarifeleri kaldırmaya hazır olmalı" dedi
Çin, ABD ile karşılıklı gümrük vergisi artışlarıyla tırmanan ticaret geriliminin çözümü için yarın İsviçre'de yapılacak müzakereler öncesinde Washington yönetimini samimiyet göstermeye ve tarifeleri kaldırmaya çağırdı. Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Hı Yadong, yaptığı açıklamada Çin'in müzakerelerin baskı ve zorlama aracı olarak kullanılmasını kabul etmeyeceğini belirterek, "Eğer ABD gerçekten sorunları müzakere yoluyla çözmek istiyorsa, samimiyet göstermeli, yanlışından dönmeye ve tarifeleri kaldırmaya hazır olmalı" ifadesini kullandı.
Trump duyurdu: ABD ile İngiltere arasında 'çığır açan' ticaret anlaşması
Sözcü Hı, Çin'in tek taraflı tarifelere karşı olduğunu yineleyerek, bir anlaşmaya varma adına ilkelerinden ödün vermeyeceğini vurguladı. Hı, Çin'in uluslararası eşitlik ve adalete zarar vermeyeceğinin altını çizdi ABD ve Çinli yetkililer, tarife müzakereleri için 9-12 Mayıs tarihlerinde İsviçre'de bir araya gelecek. Müzakerelerde ABD tarafını Hazine Bakanı Scott Bessent, Çin tarafını ise Ekonomik İlişkilerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng temsil edecek. Görüşmeler, iki ülke arasındaki nisan ayında yaşanan restleşmenin ardından bu konuda yürütülecek ilk müzakere olacak.
Çin ticaret savaşını fentanil ile bitirebilir mi?
ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan'da, aralarında Çin'in de olduğu ticaret ortaklarına "karşılıklı tarifeler" kapsamında ek gümrük vergileri açıklamıştı. Çin'in karşılık vermesiyle iki ülke arasında başlayan tarife restleşmesi sonunda ABD, Çin'e uyguladığı gümrük tarifesini yüzde 145'e kadar çıkartmış, Çin de ABD'ye yüzde 125 gümrük tarifesi getirmişti. Washington yönetimi, diğer ülkelere getirdiği ek tarifeleri 90 gün ertelerken Çin'e yönelik tarifeler yürürlüğe girmişti. Başkan Trump, Çin ile müzakereler öncesinde ABD'nin iyi niyet ifadesi olarak tarifeleri düşüreceği iddiasını reddetmişti.
Kaynak: AA
Çözülemeyecek bir sorun değil
“Çin, kontrol konusunda dünyanın en etkili ülkelerinden biridir” diyen Shen, Çin’in fentanil konusunda görüşme teklifinde bulunma planından haberdar olmadığını belirtti.
“Fentanil sorunu hiçbir zaman teknik olarak çözülemeyecek bir mesele olmadı” diyen Shen, “Bu yalnızca siyasi bir sorundur ve samimiyet olduğu sürece saniyeler içinde çözülebilir” ifadelerini kullandı.
Fentanil konusunda iş birliği, 2022 yılında dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’a yaptığı ziyaretin ardından askıya alınmıştı. Görüşmeler, ancak Kasım 2023’te Şi’nin Biden ile bir zirve gerçekleştirmesinin ardından ve Washington’un, Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı’na bağlı bir adli tıp enstitüsüne uyguladığı yaptırımları kaldırmayı kabul etmesinden sonra yeniden başladı.
Eylül ayında Çinli yetkililer, denetime tabi kimyasal maddelerin listesini genişletti. Ancak uygulama hâlâ bir kedi-fare oyunu niteliğinde; çünkü üreticiler her seferinde alternatif kimyasallar geliştirebiliyor. Durumu daha da karmaşık hale getiren şey ise bu kimyasalların birçoğunun aynı zamanda yasal farmasötik ilaçların üretiminde de kullanılıyor olması.
Beyaz duman yükseldi: Katoliklerin yeni papası ABD'li Robert Prevost
Vatikan'daki papalık seçiminde (Konklav), 69 yaşındaki ABD'li Kardinal Robert Francis Prevost'un yeni Papa olarak seçildiği ve 'Papa 14. Leo' adını aldığı açıklandı
Katoliklerin son ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis'in 21 Nisan'daki vefatının ardından makamın 'boş' ilan edildiği (Sede Vacante) Vatikan'da, ruhban sınıfının papadan sonraki en önemli din adamı konumundaki kardinaller, papa seçiminin ikinci gününün öğleden sonraki oturumunda yeni papayı belirledi. Katolik Kilisesi'nin 267'nci papasının belirlendiği, Sistine Şapeli'nin bacasında beyaz dumanın tütmesiyle anlaşıldı.
14. Leo adını aldı
Beyaz dumanın çıkmasının ardından yeni Papa, Aziz Petrus Bazilikası'nın büyük locasından dünyaya tanıtıldı. Yeni papayı dünyaya, 'Protodiacono' unvanını taşıyan Fransız Kardinal Dominique Mamberti, büyük locadan Latince "Habemus Papam (Bir papamız var)" diyerek, 69 yaşındaki ABD'li Kardinal Prevost'un yeni Papa olarak seçildiğini duyurdu ve 'Papa 14. Leo' adını aldığını açıkladı.
Yeni Papa 14. Leo, ilk konuşmasında barış vurgusu yaptı. Konuşmasında Papa Franciscus'u da anan Papa Leo, diyaloglarla köprülerin kurulması gerektiğini belirtti. Uzun yıllar görev yaptığı Peru'ya özel selam gönderen Papa Leo, acı çekenlere yardım eden bir Kilise için birlikte yürüyeceklerini söyledi. Bu arada, yeni Papa'nın 133 kardinalden en az üçte ikisinin (89) oyunu alarak seçildiği biliniyor.
Vatikan'ın Aziz Petrus Meydanı'nda dumanın çıkmasını bekleyen pek çok kişi, dumanın renginin beyaz olduğunu görünce büyük sevinç yaşadı, bazı vatandaşlar gözyaşlarını tutamadı. Katolik Kilisesi'ndeki 266 Papa'dan bugüne kadar 200'den fazlası İtalyan olurken, en son 2013 yılındaki Konklav'da ilk kez Amerika kıtasından bir Papa seçilmiş ve Arjantinli olan Papa Francis olmuştu.
İlk ABD'li Papa Prevost kimdir?
Vatikan'daki Konklav'da yeni papa seçilen ABD'li Kardinal Prevost 14 Eylül 1955'te Illinois eyaletinin Chicago kentinde dünyaya geldi. Peru'da uzun yıllar görev yapan ve Peru vatandaşlığı da bulunan Prevost, 1982'de rahip olarak atandı. Prevost, Amerika kıtasından ikinci, ABD'den ilk papa olma unvanını kazanırken, yoksullara yönelik tutum ve göçmen politikalarında Papa Francis ile benzer görüşlere sahip olduğu belirtiliyor.
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile polemik
Bu arada, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, 29 Ocak'ta Fox News'e verdiği mülakatta "Hristiyanlıkta bir kavram vardır, ailenizi seversiniz, sonra komşunuzu seversiniz, sonra toplumunuzu seversiniz, sonra yurttaşlarınızı seversiniz, sonra da dünyanın geri kalanına öncelik verirsiniz. Aşırı solun büyük bir kısmı bunu tamamen tersine çevirmiştir." diye konuşmuştu. Prevost ise X hesabından yaptığı paylaşımında Vance'in açıklamasına karşılık, "JD Vance yanılıyor: İsa bizden başkalarına olan sevgimizi derecelendirmemizi istemiyor." ifadesini kullanmıştı.
New York Times yazdı: Bu pazar seçim olsaydı AfD sandıktan birinci çıkabilirdi
Almanya'da 328 milletvekili bulunan yeni CDU/CSU/SPD koalisyonunun başbakan adayı olan CDU lideri Friedrich Merz ilk oylamada başarısız oldu, ikinci turda şansölye seçildi. Zayıf ekonomi, koalisyon içi huzursuzluk ve yükselen AfD tehdidi görevine gölge düşürdü
Friedrich Merz’in partisi, Almanya’nın ulusal seçimlerini Şubat ayı sonunda kazandı. Haftalar süren koalisyon görüşmelerinin ardından Merz, Salı günü öğleden sonra, başarısız bir parlamento oylaması ve saatlerce süren gecikmenin ardından nihayet şansölyelik koltuğuna oturdu.
Bu süre zarfında, Merz’in neredeyse tüm sorunları daha da kötüleşti.
Merz’in canlandırma sözü verdiği durgun Alman ekonomisine ilişkin tahminler, ABD Başkanı Donald Trump’ın vergileri ve ticaret savaşı nedeniyle daha da kötüleşti. Trump yönetimiyle ilişkiler ise gitgide daha da bozuluyor.
Bu pazar seçim olsa AfD sandıktan birinci çıkabilirdi
Trump’ın ekibindeki birçok kişinin destek verdiği aşırı sağcı siyasi parti Almanya için Alternatif (AfD), çoğu ankette Merz’in merkez sağdaki Hristiyan Demokratlarıyla başa baş durumda. Ulusal seçim bu Pazar yeniden yapılsaydı, AfD birinci gelebilirdi.
Salı günü şimdiye kadarki en büyük darbe geldi. Merz, parlamentodaki ilk oylamada şansölye olmak için yeterli oyu alamadı. Koalisyonundaki 18 milletvekili onu desteklemeyi reddetti. Bu, modern Almanya’da bir ilk oldu. Her ne kadar öğleden sonra yapılan ikinci oylamada görevi kazanmış olsa da, bu yaşananlar Merz için büyük bir probleme dönüştü.
Merz, şansölye olarak zaten iki büyük zorlukla yüz yüzeydi. Merz, hem Avrupa’ya hem de dünyaya Almanya’nın on yıl önce eski Şansölye Angela Merkel dönemindeki gibi liderlik rolünü üstlenmeye hazır olduğunu göstermek zorunda. Aynı zamanda, siyasetteki sıradanlıktan bunalmış Alman halkına ana akım partilerin gerekli değişimi getirebileceğini kanıtlaması gerekiyor.
Yasaları geçirmekte zorlanacak
Salı günkü ilk oylama yenilgisi muhtemelen bu iki görevi de daha zor hale getirdi. İçeride, bu tökezleme Merz’in koalisyonunun parlamentoda ezici bir çoğunluğa sahip olmadığının bir göstergesi.
Merz, seçmenlerin milyonlarca yeni göçmene yönelik endişelerini yatıştırmak amacıyla Almanya’nın sınırlarını sıkılaştırmak ve göç politikalarını sertleştirmek istiyor. Ekonomik büyümeyi teşvik etme umuduyla düzenlemeleri azaltmayı ve bürokrasiyi modernize etmeyi hedefliyor. Almanya’nın ekonomisi geçen yıl küçüldü ve son beş yıldır enflasyona göre büyüme göstermedi.
Yeni şansölye ayrıca, ordu için, altyapı iyileştirmeleri için ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik girişimler için borçla finanse edilecek harcama yasalarını da geçirmek zorunda. Bu girişimlerin hepsi, seçim sonrası dönemde merkez sol partilerle yaptığı anlaşmayla onaylandı ancak henüz yasalaşmadı.
Yabancı liderler, Merz’in bu yasaların ne kadarını hayata geçirebileceğini ve hükümetinin ne kadar süreceğini merak edebilir. Harcama yasaları özellikle Avrupa’daki ortaklar için önemli; çünkü Trump’ın Amerikan desteğini çekme tehditleri karşısında Avrupa'nın kendi savunması için daha fazla sorumluluk üstlenmesini bekliyorlar. Merz, görevdeki ilk tam gününü Çarşamba günü Paris ve Polonya’nın Varşova kentine giderek geçirecekti.
Paris’te Merz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa’da savunma ve güvenlik taahhütlerini teyit ettikleri bir basın toplantısı düzenledi.
Trump artık Merz’i zayıflamış olarak görebilir ve bu da yeni şansölyenin Washington’un savunma ve ekonomi politikalarını eleştirirken Amerikan başkanıyla kişisel bir ilişki kurma çabalarını zorlaştırabilir.
Bu sarsıntının etkisi, Salı öğleden sonra Merz’in koalisyonundaki, merkez sol Sosyal Demokratlar da dahil olmak üzere, üyeleri yeniden hizaya getirmiş gibi görünüyor. Merz, sabahki oylamaya kıyasla 15 oy daha aldı.
Bazı milletvekilleri özel olarak, ilk firelerin kişisel protestolar olduğunu — Merz’in seçimden bu yana politika tercihleriyle koalisyondaki birçok kişiyi kızdırdığını — ama onu gerçekten engellemek gibi bir niyet taşımadığını öne sürdü. Belki de bu utanç, gelecekte daha fazla birliktelik sağlar.
Ancak bu gelişmeler AfD’yi de cesaretlendirdi. Muhalefette olmak, Merz’e göre daha kolay: işleyişteki bozukluklara yüklen, iktidarı suçla ve popülist gündemi, statükodan bıkmış bir ülke için tek çözüm olarak sun.
AfD fırsatı değerlendiriyor
AfD temsilcisi Bernd Baumann, Salı günü ikinci parlamento oylamasından kısa süre önce yaptığı bir konuşmada “Bu hükümet aşırı bir istikrarsızlıkla başlıyor” dedi ve şöyle devam etti: “Ve istikrarsız kalacak. Bu, Almanya’nın ihtiyaç duyduğu şeyin tam tersidir”
Merz, AfD’yi uzak tutmanın en iyi yolunun ekonomi gibi sorunları çözmek olduğunu biliyor. Anketler, seçmenlerin kendisini kişisel olarak beğenmediğini gösteriyor; tıpkı dünyanın birçok demokrasisinde olduğu gibi, insanlar eski siyasi elitlerden usanmış durumda.
Merz’in buna dair başka bir kanıta ihtiyacı varsa, Salı sabahı ilk ve başarısız oylamadan birkaç saat önce Berliner Morgenpost gazetesine bakabilirdi.
“Friedrich Merz’in büyük günü, ama Almanya’da bir coşku yok” başlığı atılmıştı.
Trump: Çin bizimle bir anlaşma yapmayı çok istiyor
ABD Başkanı Donald Trump, İsviçre'de Çin ile yapılacak müzakerelerin önemine vurgu yaparak, "Çin, bizimle bir anlaşma yapmayı çok istiyor. Bunun nasıl sonuçlanacağını göreceğiz" değerlendirmesini yaptı
ABD Başkanı Trump, İngiltere ile vardıkları ticaret anlaşmasını kamuoyuna açıklamak için Oval Ofis'te düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
ABD Başkanı, Çin ile İsviçre'de yapacakları görüşmelerin çok önemli olduğunu, yapılacak bir ticaret anlaşmasının Çin için de çok fayda sağlayacağını söyledi.
Trump, "Bizimle bir anlaşma yapmayı çok istiyorlar. Hepimiz oyun oynarız, ilk aramayı kimin yaptığı, kimin yapmadığı önemli değil. Önemli olan tek şey o odada ne olduğudur. Çin, bizimle bir anlaşma yapmayı çok istiyor. Bunun nasıl sonuçlanacağını göreceğiz" şeklinde konuştu.
Müzakerelere beş kala Çin'den açıklama: ABD çözüm istiyorsa tarifeleri kaldırmaya hazır olmalı
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile çok iyi bir ilişkisinin olduğunu anlatan Trump, iki ülkenin anlaşmasının tüm dünya için de faydalı olacağına vurgu yaptı.
İsviçre'deki görüşmelerin öneminin altını çizen ve bu görüşmelerde çok önemli konuların masaya yatırılacağını belirten Trump, "Çin bu süreçte bir şeyler yapmak istiyor" dedi.
Çin'de rekabet edebilmeleri için bu ülkenin dışarıya açılması gerektiğini ifade eden Trump, bu durumda Pekin ile rekabet koşullarının değişeceğini düşündüğünü söyledi.
ABD Başkanı, Çin ile İngiltere arasında yapılması muhtemel ticaret anlaşmasına ilişkin, "Bu konuda bir endişe duymuyorum" yorumunu yaptı.
İran'ı bombalamak istemem
Öte yandan Trump, bir soru üzerine İran ile yürüttükleri müzakerelerin de iyi geçtiğini ve bu sürecin diplomatik açıdan başarılı bir şekilde sonuçlanmasını umduğunu söyledi.
İran'ı bombalamak istemediğini kaydeden Trump, "İran konusunda herhangi bir bombalamaya, büyük bir bombalamaya gerek kalmadan bu sorunu çözmek istiyorum. Ben bunu yapmak istemiyorum. Onların çok başarılı olmalarını istiyorum" değerlendirmesini yaptı.
İsrail'de 2025'in başından bu yana 340 kişi askere gitmemek için yurt dışına kaçarken yakalandı
İsrail'de 2025'in başından bu yana celp gönderilen 340 kişinin askere gitmemek için yurt dışına kaçarken yakalandığı açıklandı. Yakalananlardan 52'sinin askerlik hizmetini reddeden Ultra-Ortodoks Yahudi olduğu belirtildi
İsrail'de büyüyen asker açığı
İsrail'in başta Gazze Şeridi olmak üzere 7 Ekim 2023'ten itibaren bölgede yükselen saldırganlığı nedeniyle asker ihtiyacı da artmaya başladı. İsrail basını, askeri kaynakların orduda 10 bin asker açığı olduğu yönündeki değerlendirmesine işaret etmişti. Orduda Haredilerin askere alımıyla ilgilenen Avigdor Dickstein, 23 Nisan'da toplamda 18 bin 915 Ultra-Ortodoks Yahudi'ye askerlik celbi gönderildiğini ancak bu yıl yalnızca 232'sinin orduya katıldığını açıklamıştı. Öte yandan, İsrailli esirlerin serbest bırakılması için saldırıların durdurulması talebiyle ordunun çeşitli birimlerinden 11 bin yedek ve emekli asker bildiriler yayımlamıştı.
Kaynak: AA
Pakistan Başbakanı Şerif: Meşru müdafaa hakkımızı saklı tutuyoruz
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile telefonda görüşen Pakistan Başbakanı Şerif, Hindistan'ın saldırılarının ülkesinin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini, Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesi uyarınca Pakistan'ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğunu söyledi
Şerif, ABD Başkanı Donald Trump'ın bölgenin güvenliğine yönelik duyduğu endişeyi takdirle karşıladıklarını dile getirdi. Görüşmede, iki ülke arasındaki iletişimin sürdürülmesi konusunda karşılıklı mutabakat sağlandı.
"Harris'in kaybetmesine şaşırmadım"
Biden, eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Trump'a karşı kaybetmesine "şaşırmadığını" da söyleyerek, "Başkan yardımcısının başkan olmak için nitelikli bir kişi olmadığını düşündüğüm için değil ama cinsiyetçi bir yol izledikleri için şaşırmadım. Yani, bu bir kadın. Gerçekten de, melez bir kadının ülkeyi yönetemeyeceği fikrini savunan bu kadar başarılı ve tutarlı bir kampanya görmemiştim. Ve bunu oldukça iyi oynadılar" diye konuştu.
ABD Kongresi'nde Meksika Körfezi'nin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi için oy kullanıldı
ABD Temsilciler Meclisi, Başkan Donald Trump'ın Meksika Körfezi'nin adını "Amerika Körfezi" olarak değiştirmeye yönelik imzaladığı başkanlık kararnamesini yasalaştırmak için oylama yaptı
Cumhuriyetçilerin önderlik ettiği Temsilciler Meclisi'nde söz konusu yasa tasarısı 211'e karşı 206 oyla kabul edildi. Georgia eyaletinin Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Marjorie Taylor Greene tarafından sunulan yasa tasarısına, Cumhuriyetçi partiden sadece Nebraska eyaleti temsilcisi Don Bacon karşı oy kullandı.
Yasa tasarısı metninde, "ABD'nin bir yasasında, haritasında, yönetmeliğinde, belgesinde, evrakında veya diğer kayıtlarında Meksika Körfezi'ne yapılan herhangi bir atıf, 'Amerika Körfezi'ne yapılan bir atıf olarak kabul edilecektir" ifadesi yer alıyor.
Bu çerçevede her federal ajansa, İçişleri Bakanlığının denetiminde isim değişikliğine uygun olarak her belgeyi ve haritayı güncelleme talimatı veriliyor.
Söz konusu tasarının yasalaşması için, Senato’da yapılacak oylamadan da geçip son olarak Başkan Trump tarafından imzalanması gerekiyor.
Meksika Körfezi tartışması
Trump, 20 Ocak'ta Beyaz Saray'da imzaladığı kararnameyle Meksika Körfezi'nin adının "Amerika Körfezi" olarak değiştirilmesi emrini vermişti.
Söz konusu kararnamede, "Başkan Trump, hükümete sağduyu getiriyor ve Amerikan medeniyetinin temellerini yeniliyor" ifadesi yer almıştı.
Kaynak: AA
Cezayir Fransızca'yı terk etti, Arapça ve İngilizce kullanma kararı aldı
Cezayirli kurumlar, resmi belgeler ve idari yazışmalarda Fransızca kullanımını resmen bırakarak yalnızca Arapça ve İngilizce kullanacaklarını duyurdu
Bu adım, ülkede Fransızcanın idari geleneklerden çıkarılmasını güçlendirmeyi amaçlıyor. Cezayir Futbol Federasyonundan yapılan açıklamada, federasyona bağlı tüm kurumların faaliyetlerinde "Arapça" dilini kullanmalarının istendiği belirtildi.
Federasyona bağlı birimlerden "disiplin kurulu tutanakları, hakem atamaları, maç programları, itiraz komitesi kararları ile çeşitli kurum ve ortaklara gönderilen yazışmalarını Arapça yapmaları ve bu uygulamanın en kısa sürede hayata geçirilmesi" talep edildi.
Arapça kullanımının 2025-2026 spor sezonunda tüm birimler düzeyinde zorunlu olacağı kaydedildi.
Bu karar, 30 Nisan'da gerçekleştirilen federasyon yönetim kurulu toplantısında alındı.
Cezayir hükümeti, mart ayında da üniversitelerde tıp eğitiminin gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren İngilizce olarak verilmesi kararı aldı. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, tıp eğitiminde Fransızcadan İngilizceye geçişi "doğru bir adım" olarak nitelendirdi.
Cezayir su ve kanalizasyon şirketi SEAAL, daha önce yalnızca Fransızca düzenlenen su faturalarını artık Arapça ve İngilizce bir formatta sunmaya başladığını duyurdu.
Cezayir ile Tipasa şehirlerinin su dağıtımından sorumlu SEAAL, 2006'dan 2021'e kadar Fransız "Suez" grubu ile yapılan bir ortaklık sözleşmesi kapsamında Fransız yönetimi altında faaliyet gösterdi.
Ancak Eylül 2021'de Cezayir makamları, görevlerini yerine getirmekte yetersiz kaldığı ve başarısız olduğu gerekçesiyle Fransız şirketin sözleşmesinin yenilenmeyeceğini açıkladı.
SEAAL, çarşamba günü yayımladığı açıklamada, bu adımın, hizmetlerini modernleştirme ve müşterileriyle iletişimini güçlendirme çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.
Kaynak: AA
Trump'a dava açan New York Başsavcısı James'e 'kredi dolandırıcılığı' soruşturması
FBI, New York Başsavcısı Letitia James hakkında kredi başvurularında usulsüzlük iddiasıyla cezai soruşturma başlattı. James, ABD Başkanı Trump'ın ceza aldığı emlak dolandırıcılığı davasını 2022'de açan isimdi
Comments