2909
- mutlunecmettin
- 1 saat önce
- 15 dakikada okunur
Rusya, Ukrayna’ya büyük çaplı İHA ve füze saldırısı başlattı
Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha, Rusya’nın yüzlerce füze ve dronla “büyük çaplı” bir hava saldırısı düzenlediğini açıkladı
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Ukrayna'nın başkenti Kiev, dün gece saatlerinde yoğun drone ve füze bombardımanına maruz kaldı. Bağımsız gözlemciler, bunun tam kapsamlı savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna başkentine ve çevresine yönelik en büyük Rus saldırılarından biri olduğunu bildirdi.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Rusların Ukrayna'nın farklı bölgelerine yoğun hava saldırısı gerçekleştirdiğini belirtti. Zelenskiy, Rus ordusunun bu saldırıda 40'tan fazla füze ve yaklaşık 500 insansız hava aracını (İHA) kullandığını söyleyerek, "Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik yoğun saldırısı 12 saatten fazla sürdü. Başkentteki bombardıman sonucu Kardiyoloji Enstitüsü’nün binası hasar gördü. Kiev'de şu ana kadar 12 yaşında bir kız çocuğu da dahil dört kişi hayatını kaybetti” ifadelerini kullandı.
Kiev Askerî İdaresi Başkanı Tymur Tkachenko, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada kentte en az üç kişinin öldüğünü, yaklaşık 10 kişinin yaralandığını söyledi. Ölenlerden birinin 12 yaşında bir kız çocuğu olduğu belirtildi ancak bu bilgi henüz resmî olarak doğrulanmadı.
Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha, Rusya’nın yüzlerce füze ve dronla “büyük çaplı” bir hava saldırısı düzenlediğini açıkladı. Saldırının, Rusya’nın saldırganlığını durdurmaya zorlamak için daha sert yaptırımların gerekliliğini ortaya koyduğunu belirten Sybiha, X platformunda şu ifadeyi paylaştı:“Kişisel olarak, arkadaşlarının cepleri için, ekonomisi ve rejimi için Putin bu savaşı sürdürmenin tehlikesini hissetmeli. Onu bu anlamsız savaşı durdurmaya zorlayabilecek olan budur.”
Saldırıdan ülkenin diğer bölgeleri de etkilendi. Güneydeki Zaporijya kentinde en az 16 kişi, aralarında üç çocuk da olmak üzere, yaralandı. Yetkililer, birçok binanın hasar gördüğünü ve yangın çıktığını bildirdi. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, şehirde alevler içinde kalan binalar görüldü.
Reuters muhabirlerine göre Kiev üzerinde dronlar uçarken saatler boyunca yoğun hava savunma ateşi duyuldu. Kentte şiddetli patlamalar da yaşandı. Saldırının sabah 09.15 itibarıyla (GMT 06.15) hâlâ devam ettiği bildirildi.
Kiev Belediye Başkanı Vitali Kliçko, saldırı sonucu bir devlet kardiyoloji hastanesinde yangın çıktığını açıkladı.
Bazı kent sakinleri güvenlik için metro istasyonlarına sığındı; yer altında seyyar yataklarda uyuyan veya sandalyelerde oturarak gelişmeleri telefonlarından takip eden insanlar görüldü.
Komşu Polonya, güneydoğusundaki iki kentin yakınlarında hava sahasını kapattı ve hava kuvvetleri jetlerini alarma geçirdi.
Kaynak: Reuters
Yunanistan Başbakanı'ndan Türkiye'ye 'casus belli' çağrısı
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye'ye, Yunanistan'ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarma kararını uygulaması durumunda bunu savaş nedeni sayacağı yönündeki kararından vazgeçmesi çağrısında bulundu
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, BM Genel Kurulu’ndaki temaslarına değinerek Türkiye’ye “casus belli” kararını geri çekme çağrısında bulundu. Miçotakis haftalık sosyal medya paylaşımında “Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Ancak aradan 30 yıl geçti, artık casus belli kararının kaldırılmasının zamanı geldi. İleriye giden yol diyalogdur, silah dili değil” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 8 Haziran 1995'te aldığı bir kararla, Yunanistan'ın 31 Mayıs 1995'te aldığı karasularını 6 milden 12 mile çıkarma kararını uygulaması durumunda bunu casus belli sayacağını ilan etmişti.
Miçotakis, Yunanistan’ın Güneydoğu Avrupa ve Akdeniz’de istikrar unsuru olarak görüldüğünü, cazip bir yatırım merkezi olduğunu ve bölgeyi Avrupa’ya bağlayan bir enerji köprüsü rolü üstlendiğini vurguladı.
İspanya Başbakanı Sánchez’in eşi "kamu malını kötüye kullanmak"tan yargılanacak
Eşi hakkında beş ayrı soruşturma yürütülen İspanya Başbakanı giderek artan siyasi baskıyla karşı karşıya
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in eşi Begoña Gómez, kişisel danışmanının işe alınmasıyla ilgili olarak "kamu malını kötüye kullanma" suçlamasıyla dokuz kişilik jüri önünde yargılanacak. Söz konusu danışman da aynı soruşturma kapsamında inceleme altında.
Yargıç Juan Carlos Peinado, Gómez’in suçlamaları “ayrıntılı şekilde açıklamak” üzere mahkemede hazır bulunmasını emretti. Ancak El País’in haberine göre Gómez duruşmaya katılmadı ve yerine avukatını gönderdi.
Madrid Yüksek Mahkemesi ayrıca, Gómez’i Madrid Complutense Üniversitesi’nde iki yüksek lisans programı ve özel bir kürsüde eş-direktörlük yaptığı döneme ilişkin dört ayrı suçlamadan da soruşturuyor: Nüfuz ticareti, ticari yolsuzluk, marka hakkı gaspı ve yetkisiz müdahale.
Gómez’in avukatı, eski Sosyalist içişleri bakanı Antonio Camacho, Peinado’nun kararına itiraz etti. Camacho, “kanıt yetersizliği” bulunduğunu ve kararın İspanya Ceza Kanunu’nun “aşırı” yorumuna dayandığını savundu.
Başbakan Sánchez, ayrı bir davada görevi kötüye kullanma ve nüfuz ticaretiyle suçlanan kardeşiyle birlikte eşini de kamuoyu önünde savundu. Sosyalist bakanlar da başbakana destek verdi. İçişleri Bakanı Fernando Grande-Marlaska soruşturmayı “kanıtsız bir ihtimal araştırması” olarak nitelendirdi. Ulaştırma Bakanı Óscar Puente ise bu ayın başında yargıcı siyasi önyargıyla suçladı.
Bunun üzerine Yargıç Peinado, her iki bakana da iftira davası açtı. Muhalefetteki muhafazakâr Halk Partisi ise Sosyalistleri yargıcı “hedef almak” ve yargı bağımsızlığını zayıflatmakla itham etti.
Dava, Sánchez’in artan siyasi sıkıntılarına yeni bir halka ekledi. Sosyalist İşçi Partisi (PSOE), aralarında İspanya Başsavcısı’nın da bulunduğu bir dizi yolsuzluk skandalıyla sarsılmış durumda. Başsavcı, Madrid’in etkili Halk Partili lideri Isabel Díaz Ayuso’nun partneri hakkında bilgi sızdırmakla suçlanıyor ve yakında yargılanacak.
Moldova'da halk parlamento seçimi için sandık başında
Moldova parlamentosundaki 101 sandalye için 14 siyasi parti, 4 siyasi blok ve 4 bağımsız aday yarışıyor
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Moldova'da halk, yeni parlamento üyelerini belirlemek üzere oy kullanmaya başladı. Moldova Merkez Seçim Komisyonu verilerine göre 1 milyon 98 bini yurt dışında olmak üzere 3 milyon 299 bin seçmenin bulunduğu ülkede, 36 bölgede ve yurt dışındaki büyükelçiliklerde yerel saatle 07.00'de oy kullanma işlemi başladı.
Milletvekili seçimi için 301'i yurt dışında, 12'si Moldova sınırları içinde bulunan ve tek taraflı bağımsızlığını ilan eden "Transdinyester" bölgesinde, 68'i de Gagauz Özerk Yeri'nde olmak üzere 2 bin 274 sandık kuruldu. ABD ve Kanada dahil 10 ülkede posta yoluyla da oylama yapılıyor.
Yaklaşık 3 bin yerel ve yabancı gözlemcinin izlediği seçimde, sandıklar yerel saatle 21.00'de kapanacak. Seçimde sandık çıkış anketi yapılmayacak.
Seçmenlerin en az üçte birinin oylamaya katılması halinde parlamento seçimi geçerli kabul edilecek.
Seçime 14 parti, 4 blok ve 4 bağımsız aday katılıyor
Moldova parlamentosundaki 101 sandalye için 14 siyasi parti, 4 siyasi blok ve 4 bağımsız aday yarışıyor.
Seçime katılan siyasi partiler yüzde 5, parti koalisyonları yüzde 7, bağımsız adaylar da yüzde 2 oy oranındaki seçim barajlarını aşabilirlerse parlamentoya girebilecek.
Seçim mücadelesinin iktidardaki Cumhurbaşkanı Maya Sandu'nun kurduğu Eylem ve Dayanışma Partisi (PAS) ile Sosyalistler, Komünistler ve "Moldova'nın Geleceği" partilerinden oluşan "Vatansever" bloku arasında geçmesi bekleniyor.
Moldova'da erken parlamento seçimi yapılmıştı
Moldova'da Temmuz 2021'de erken parlamento seçimine gidilmişti.
Seçimde Cumhurbaşkanı Sandu'nun kurduğu PAS partisi, oyların yüzde 52,80'ini alarak tek başına hükümeti kurabilmişti.
Sosyalistler ve Komünist partilerinden oluşan siyasi blok "BECS" ise yüzde 27,17 oyla seçim yarışında ikinci olmuştu.
Kaynak: AA
Tetik mekanizması yaptırımları yeniden yürürlükte: İran'ın nükleer programı hakkında ne biliyoruz?
Birleşmiş Milletler, İran'a yönelik "snapback" (tetik mekanizması) yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koydu. Peki Batı'da endişe yaratan İran'ın nükleer programında son durum ne?
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Birleşmiş Milletler'in (BM) İran'ın nükleer programı nedeniyle uyguladığı yaptırımları yeniden yürürlüğe koyması, Tahran yönetiminin elindeki nükleer programı yeniden gündeme getirdi.
Bu hafta New York'ta düzenlenen BM Genel Kurulu'nda İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, yaptırımları durdurmak için son dakika diplomatik girişimlerde bulundu. Ancak İran'ın dini lideri Ali Hamaney, ABD ile diplomasiyi “tamamen çıkmaz sokak” olarak nitelendirdi.
Öte yandan, Çin ve Rusya'nın yaptırımları durdurma çabaları başarısızlıkla sonuçlandı.
İsrail-İran savaşında ne oldu?
Fransa, Almanya ve İngiltere'nin, 28 Ağustos'ta İran'ın dünya güçleriyle 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaşmaya uymadığını açıklamasıyla 30 günlük yaptırım süresi başladı.
Tahran, anlaşmanın 2018 yılında ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk yönetimi altında ABD'nin tek taraflı olarak anlaşmadan çekilmesiyle geçersiz hale geldiğini savunsa da başarılı olamadı.
O zamandan beri Tahran, özellikle haziran ayında İsrail'in İran'a karşı başlattığı 12 günlük savaşın ardından, BM'nin nükleer denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimlerini ciddi şekilde kısıtladı. Bu savaşta hem ABD hem de İsrail, İran'ın önemli nükleer tesislerini bombaladı.
Arakçi cuma günü New York'ta yaptırımlarla ilgili olarak, “Bunun İran halkını, özellikle de haklarını savunma kararlılığını etkileyeceğini düşünmüyoruz. Asıl soru, bunun diplomasiyi nasıl etkilediği. Diplomasi yolunu kapattı” dedi.
"Snapback" (tetik mekanizması) yaptırımları nedir?
İran'ın 2015 yılında dünya güçleriyle imzaladığı nükleer anlaşmada müzakere eden diplomatlar tarafından “snapback” (tetik mekanizması) olarak adlandırılan süreç, BM Güvenlik Konseyi'nde veto edilemez şekilde tasarlandı ve anlaşmanın tarafları Güvenlik Konseyi'ne İran'ın anlaşmaya uymadığını bildirdikten 30 gün sonra yürürlüğe girdi.
Bu süreç, İran'ın yurtdışındaki varlıklarını yeniden dondurdu, Tahran ile silah anlaşmalarını durdurdu ve İran'ın balistik füze programının geliştirilmesini cezalandırdı.
Snapback uygulamasını yürürlüğe koyma yetkisi 18 Ekim'de sona erecekti, bu da Avrupa ülkelerini bu önlemi kaybetmeden önce kullanmaya sevk etmiş olabilir. Bundan sonra, herhangi bir yaptırım girişimi, geçmişte İran'a destek veren ülkeler olan BM Güvenlik Konseyi üyeleri Çin ve Rusya'nın vetosuyla karşılaşacaktı.
Çin, İran ham petrolünün en büyük alıcısı olmaya devam ediyor ve bu durum snapback uygulanırsa etkilenebilir, Rusya ise Ukrayna'ya karşı savaşında İran'ın insansız hava araçlarına güveniyor.
Batı neden endişeli?
İran, nükleer programının barışçıl olduğunu ısrarla dile getiriyor. İranlı yetkililer daha fazla nükleer silah geliştireceklerini de ifade ediyor. İran şu anda uranyumu, silah sınıfına yakın seviyelere kadar zenginleştiriyor ve bunu yapan tek nükleer silah programı olmayan ülke konumunda.
2015 tarihli orijinal nükleer anlaşmaya göre, İran'ın uranyumu yüzde 3,67 saflığa kadar zenginleştirmesi ve 300 kilogramlık uranyum stoğu bulundurmasına izin verilmişti. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)savaştan hemen önce İran'ın stokunu 9 bin 874,9 gram kilogram olarak belirlemişti ve bunun 440,9 kilogramı yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyumdu. Bu, İran'ın isterse birkaç nükleer silah üretmesine olanak tanıyacaktı.
ABD istihbarat kurumları, İran'ın henüz bir silah programına başlamadığını, ancak “eğer isterse nükleer cihaz üretmek için daha iyi bir konuma gelmesini sağlayacak faaliyetlerde bulunduğunu” değerlendiriyor.
Kritik nükleer tesisler
Başkent Tahran'ın yaklaşık 220 kilometre güneydoğusunda bulunan İran'ın Natanz nükleer tesisi, ülkenin ana uranyum zenginleştirme tesisi. ABD ve İsrail, haziran ayında bu tesisi vurdu. IAEA'ya göre, İsrail tesisin yer üstündeki kısmını yok etmeden önce, uranyum yüzde 60 saflığa kadar zenginleştirilmişti. Bu, silah sınıfına çok yakın bir seviye.
İran'ın Merkez Platosu'ndaki tesisin bir başka kısmı, hava saldırılarına karşı korunmak için yeraltında bulunuyor. Tesis, uranyumu daha hızlı zenginleştirmek için birlikte çalışan santrifüj gruplarından oluşan çok sayıda “kaskad” çalıştırıyor. IAEA, bu santrifüjlerin tamamı olmasa da çoğunun, tesise giden elektriği kesen İsrail saldırısı sonucu tahrip edildiğini düşündüğünü açıkladı. ABD de tesise sığınak delici bombalar attı ve tesise büyük hasar verdi.
Tahran'ın yaklaşık 100 kilometre güneybatısında bulunan İran'ın Fordo nükleer zenginleştirme tesisi de ABD'nin sığınak delici bombalarıyla hedef alındı. ABD, Isfahan Nükleer Teknoloji tesisini ise daha küçük mühimmatla vurdu.
İsrail, Arak ağır su reaktörü de dahil olmak üzere programla ilişkili diğer tesisleri ayrı ayrı hedef aldı.
Lavrov: Türkiye'nin kendine ve halkına saygı duyduğundan hiç şüphemiz yok
ABD Başkanı Trump'ın, Rusya'dan gaz ve petrol alımından vazgeçmesi yönündeki talebi sonrasında Türkiye'nin takınacağı tutuma yönelik beklentisi sorulan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, "Türkiye'nin pozisyonuna saygı duyuyoruz. Türkiye'nin kendine ve halkına saygı duyduğundan hiç şüphemiz yok" dedi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu yüksek düzeyli haftası marjında, New York'ta yaptığı basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı. Rus hava sahasında NATO ve Avrupa Birliği'nin (AB) olası müdahalesini değerlendiren Lavrov, "Topraklarımız üzerinde, hava sahamızda herhangi bir uçan nesneyi düşürmeye yönelik girişimler olursa, insanların toprak bütünlüğümüzü ve egemenliğimizi ihlal etmekten çok pişman olacaklarını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Lavrov, Rus topraklarının dışında uçan bir insansız hava aracına (İHA) müdahale etme konusunda herkesin haklı olacağını belirtirken, Rusya'nın hiçbir ülkenin hava sahasını ihlal edecek bir girişimde bulunmadığını yineledi. Ukrayna ile Rusya arasındaki toprak anlaşmazlığıyla ilgili soruyu yanıtlayan Rus Dışişleri Bakanı, "Kimse 2022'de Ukrayna sınırlarına geri dönmeyi beklemiyor, bu siyasi açıdan körlük olur" dedi. Ukrayna'nın, Rusya'nın da kabul ettiği Nisan 2022 tarihli barış önerilerini uygulaması durumunda Kırım ve Donbas hariç 1991 sınırlarını koruyabileceğini dile getiren Lavrov, "Ukrayna bunu da baltaladı, kendi girişimini uygulamaktan kaçındı." diye ekledi.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin pozisyonuna saygı duyuyoruz"
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye'nin bölgesindeki gelişmeler karşısında takındığı tavır ve aldığı kararlara "saygı duyduklarını" söyledi. ABD Başkanı Donald Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Rusya'dan doğalgaz ve petrol alımından vazgeçmesi yönündeki talebi sonrasında Türkiye'nin takınacağı tutuma yönelik beklentisi sorulan Lavrov, bu konuda "tahminde bulunmak istemediğini" dile getirdi. Rus Dışişleri Bakanı, "Ancak Türkiye ve diğer ortaklarımız hakkında söylediklerimi tekrar etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin pozisyonuna saygı duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kendine ve halkına saygı duyduğundan hiç şüphemiz yok" dedi.
"Kürt meselesinin fitilini ateşlemek isteyenler var"
Lavrov, Kuzey Irak'ta yaklaşık 8 yıl önce Irak'taki Kürtlerin bağımsızlık referandumuna uluslararası toplumun destek vermemesiyle ilgili soruya ilişkin, Kürtlerin "devam eden bir savaşının olmadığını" hatırlattı. Kürt meselesinin herkesin gözü önünde fitilini ateşlemek istemediklerini belirten Lavrov, "Çünkü Kürt yapıların tamamı barışçıl planlara sahip değil ve hepsi barışı desteklemiyor. Bölgede çok sayıda Kürt'ün yaşadığı düşünüldüğünde, bu Kürt meselesinin fitilini ateşlemek isteyenler var ve bence Orta Doğu bir başka büyük patlamaya daha tahammül edemez." ifadelerini kullandı. Lavrov, "Bu yüzden herkesin barışmasını savunuyoruz" diyerek, Irak, Suriye veya İran gibi mevcut varlık gösteren ülkeler dahil, bölge ülkeleri arasında "diyalog kurulmaz ve ulusal bir mutabakat sağlanmazsa" ülkelerin dağılacağını dile getirdi.
Bakan Lavrov, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bazıları bunun ulusların kendi kaderini tayin hakkı olduğunu söyleyebilir ancak siz öyle değilsiniz. Devam eden bir savaşınız yok. Dolayısıyla bu tür koşullarda anlaşmaya varmak mümkün ve Bağdat bunu kanıtladı ve biz bu süreci aktif olarak destekliyoruz."
Kaynak: AA
İsrail basını: Netanyahu, ABD'nin ateşkes teklifinde bazı değişiklikler istiyor
İsrail basınında, Başbakan Netanyahu'nun, ABD Başkanı Trump'la görüşmeden önce Gazze'de ateşkesle ilgili sunulan 21 maddelik yeni teklifte bazı değişiklikler yapmayı istediği öne sürüldü
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 29 Eylül'de ABD Başkanı Donald Trump yapması planlanan 21 maddelik yeni ateşkes teklifinin ele alınması bekleniyor. Yedioth Ahronot gazetesinin İsrailli yetkililerden aktardığı haberde, Tel Aviv yönetiminin, Hamas ile esir takası anlaşması da dahil olmak üzere 21 maddelik teklifi uygulamaya koymasının muhtemel gözüktüğü belirtildi.
ABD'nin teklifindeki maddelerin çoğunun kabul edilebilir hatta İsrail'e uygun olduğu ancak Netanyahu'nun Trump'la görüşmeden önce bazı bölümlerin düzeltilmesini istediği aktarıldı. Kanal 13 televizyonunun dünkü haberinde, Tel Aviv'deki üst düzey yetkililerin, ABD yönetiminin Gazze konusunda artık "sabrının tükenmeye başladığını" düşündüğü ifade edilmişti. Haberde, Beyaz Saray'ın son günlerde İsrail'e Hamas ile anlaşmaya varması için giderek artan bir baskı uyguladığı ve Trump'ın da 29 Eylül'de Netanyahu ile yapacağı görüşmede Gazze'deki savaşı sona erdirme konusunda kararlı bir tavır takınmasının beklendiği aktarılmıştı.
The Times of Israel gazetesi de bugün 21 maddelik ateşkes teklifinin maddelerini haberleştirmişti. Habere göre, teklifin en önemli maddeleri arasında, "Gazze'nin, terörden arındırılmış bir bölge olması, İsrail ve Hamas teklifi kabul ederse, savaşın derhal sona ermesi, sağ ve ölü tüm İsrailli esirlerin iade edilmesi, Hamas'ın, Gazze'nin yönetiminde hiçbir rol oynamaması, İsrail'in, Gazze'yi işgal veya ilhak etmemesi ve şu anda işgal ettiği toprakları da kademeli olarak devretmesi" yer aldı.
Kaynak: AA
Norveç gemisi' gerilimi: Rum Kesimi NAVTEX yayımladı, KKTC protesto etti
KKTC, GKRY'nin Norveç gemisinin izinsiz faaliyetleri için yayımladığı NAVTEX'i protesto etti. KKTC Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında, geminin bir an önce izinsiz faaliyetine son vermesi ve kıta sahanlığını terk etmesi istendi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı,Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY), Norveç bayraklı bir gemi aracılığıyla KKTC hidrokarbon ruhsat sahalarında izinsiz faaliyetler yürütmesi için yayımladığı NAVTEX mesajlarını protesto etti. KKTC Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, GKRY'nin 'Ramform Hyperion' adlı Norveç bayraklı gemi aracılığıyla KKTC'nin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) tahsis ettiği hidrokarbon ruhsat sahalarında izinsiz faaliyetlerde bulunduğunun tespit edildiği belirtildi. Açıklamada, "Söz konusu geminin KKTC’nin onayı olmaksızın icra ettiği faaliyetleri ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin anılan faaliyetlere dair yayımladığı NAVTEX mesajlarını protesto ediyoruz" ifadeleri kullanıldı.
"Rum Yönetimi gerginliği tırmandırmayı tercih ettiğini bir kez daha gösterdi"
Ramform Hyperion gemisinin bir an önce bu izinsiz faaliyetine son vermesini ve kıta sahanlığını terk etmesi talep edilerek, geminin Akdeniz'deki KKTC kıta sahanlığında araştırma yapabilmek için KKTC makamlarından izin alması gerektiği vurgulandı. Kıbrıs adasının eşit sahibi olan Kıbrıs Türk halkının Ada’nın etrafındaki suların da eşit sahibi olduğu hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Kıbrıs Türk halkı Ada ve etrafıyla ilgili atılacak tüm adımlarda eşit söz ve hak sahibidir. Yalnızca Kıbrıs Rum halkını temsil etmekte olan Rum Yönetimi'nin Kıbrıs Türk halkı adına Ada’nın etrafında tek yanlı tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Bugüne kadar yaptığımız tüm yapıcı önerilere rağmen, tek taraflı faaliyetleriyle Kıbrıs Türk halkının Ada ve etrafıyla ilgili eşit haklarını ihlal girişimlerini sürdüren Rum Yönetimi, Ada’da ve Doğu Akdeniz bölgesinde işbirliği yerine gerginliği tırmandırmayı tercih ettiğini bir kez daha göstermiştir."
Dışişleri'nden açıklama: KKTC makamlarının haklı tepkisini destekliyoruz
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli de sosyal medya hesabı üzerinden 'Ramform Hyperion' adlı Norveç bayraklı geminin faaliyetlerine ilişkin açıklama yaptı. Keçeli, açıklamasında şunları kaydetti:
"Kıbrıs Adası'nın eşit sahibi olan Kıbrıs Türk halkı, Ada’nın etrafındaki deniz alanları üzerinde de eşit hak sahibidir. Yalnızca Kıbrıs Rum halkını temsil eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY), Kıbrıs Türk halkı adına Ada’nın etrafında tek taraflı tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Bu çerçevede, 'Ramform Hyperion' adlı Norveç bayraklı geminin, Ada’nın güneyindeki ve Kıbrıs Türk halkının da eşit hak sahibi olduğu kıta sahanlığında icra ettiği izinsiz faaliyetlere dair KKTC Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada kayıtlı görüşleri paylaşıyor, KKTC makamlarının ortaya koyduğu haklı tepkiyi destekliyoruz. Bu vesileyle, üçüncü tarafları GKRY’nin uzlaşmaz tutumuna destek olmak yerine diyalog ve iş birliğini teşvik etmeye davet ediyoruz."
ABD'nin 21 maddelik 'Gazze'de ateşkes' teklifi ortaya çıktı
The Times of Israel gazetesi, ABD'nin 21 maddelik Gazze'de ateşkes teklifini paylaştı. Teklif, İsrail saldırılarının durmasını ve tüm esirlerin 48 saat içinde bırakılmasını, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde kalmasının teşvik edilmesini ve Hamas'ın yeni yönetimde yer almamasını içeriyor
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
İsrail basını, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Gazze'de ateşkes anlaşması için sunduğu 21 maddelik yeni teklife ilişkin ayrıntıları duyurdu. The Times of Israel gazetesi, Witkoff'un teklifi olduğu iddia edilen 21 maddelik planı haberleştirdi. Haberde, teklifin amacının "Gazze'de savaşı sona erdirmek ve Filistin Devleti'ne giden yolu açmak" olduğu belirtildi.
ABD'nin teklifi, bu hafta başında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu sırasında Arap ve Müslüman liderlerle yapılan görüşmede sunduğu bilgisine yer verilen haberde, teklifin, İsrail saldırılarının durması ve tüm İsrailli esirlerin 48 saat içinde serbest bırakılmasını, ABD'nin Filistin-İsrail diyalogunun kurulmasını sağlamasını, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde kalmasının teşvik edilmesini ve Hamas'ın yeni yönetimde yer almamasını içerdiği kaydedildi. Öneride özellikle yardım girişi konusundaki maddenin belirsizliği, Filistin Yönetimi'nden bir ateşkes teklifinde ilk kez bahsedilmesi ve Hamas kabul etmese dahi kısmen uygulanacağına işaret edilmesi dikkati çekti.
Haberde, henüz Hamas'a sunulmadığı belirtilen teklifte yer alan 21 madde şu şekilde sıralandı:
Gazze, komşularına tehdit oluşturmayan, radikalleşmenin ortadan kaldırıldığı, terörden arındırılmış bir bölge olacaktır.
Gazze, (Filistinli) halkın yararına yeniden geliştirilecektir.
İsrail ve Hamas bu öneriyi kabul ederse, savaş derhal sona erecek, İsrail ordusu tüm saldırılarını durduracak ve Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilecektir.
İsrail'in anlaşmayı kamuoyu önünde kabul etmesinden sonraki 48 saat içinde, sağ ve ölü tüm İsrailli esirler iade edilecek.
Esirler iade edildikten sonra İsrail, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış birkaç yüz Filistinli esiri ve savaşın başlangıcından bu yana esir alınan binden fazla Gazze sakinini serbest bırakacak, birkaç yüz Filistinlinin naaşını teslim edecek.
Esirler iade edildikten sonra barış içinde bir arada yaşamayı taahhüt eden Hamas üyeleri affedilecek, Gazze Şeridi'nden ayrılmak isteyen üyelere ise kendilerini kabul eden ülkelere gitmek için güvenli geçiş hakkı tanınacaktır.
Anlaşmaya varıldığında, Gazze Şeridi'ne Ocak 2025'teki anlaşmada belirlenen miktardan daha az olmamak kaydıyla insani yardım girişi başlayacaktır. Bu kapsamda günde 600 kamyon yardım, kritik altyapının yenilenmesi ve molozların kaldırılması için gerekli ekipmanların girişine izin verilecektir.
Yardımlar, her iki tarafın da (Hamas ve İsrail) müdahalesi olmaksızın, Birleşmiş Milletler (BM), Kızılay ve bağımsız diğer uluslararası kuruluşlar tarafından dağıtılacaktır.
Gazze, halka günlük hizmetleri sağlamakla sorumlu olacak Filistinli teknokratlardan oluşan geçici bir geçiş hükümeti tarafından yönetilecektir. Hükümet, ABD'nin Arap ve Avrupalı ortaklarıyla istişare ederek kurduğu yeni bir uluslararası kuruluş tarafından denetlenecektir. Filistin Yönetimi reform programını tamamlayana kadar Gazze'nin yeniden inşası için bir finansman çerçevesi oluşturacaktır.
Modern Orta Doğu şehirlerinin inşasında deneyimli uzmanların bir araya getirilmesi, yatırımları çekmek ve istihdam oluşturmak amacıyla Gazze'nin yeniden inşası için bir ekonomik plan oluşturulacaktır.
Katılımcı ülkeler tarafından müzakere edilmiş indirimli gümrük tarifeleri ve erişim oranları ile bir ekonomik bölge kurulacaktır.
Kimse Gazze'yi terk etmeye zorlanmayacak, terk etmeyi seçenlerin ise geri dönmesine izin verilecek. Ayrıca Gazze sakinleri kalmaya teşvik edilecek ve orada daha iyi bir gelecek inşa etme fırsatı sunulacak.
Hamas, Gazze'nin yönetiminde hiçbir rol oynamayacak. Tüneller dahil olmak üzere saldırı amaçlı askeri altyapının yıkılması ve inşasının durdurulması konusunda taahhüt verilecek. Gazze'nin yeni liderleri, komşularıyla barış içinde bir arada yaşamayı taahhüt edecek.
Hamas ve diğer Gazze gruplarının yükümlülüklerini yerine getirmesini ve Gazze'nin İsrail'e veya kendi halkına tehdit oluşturmamasını sağlamak için bölgesel ortaklar tarafından bir güvenlik garantisi verilecektir.
ABD, Arap ülkeleri ve diğer uluslararası ortaklarla Gazze Şeridi'ndeki güvenliği denetlemek üzere derhal konuşlandırılacak geçici bir uluslararası istikrar gücü oluşturmak için çalışacaktır. Bu güç, uzun vadeli bir iç güvenlik organı olarak görev yapacak bir Filistin polis gücü oluşturacak ve eğitecektir.
İsrail, Gazze'yi işgal veya ilhak etmeyecek, İsrail ordusu, bölgede değişen güvenlik güçleri istikrarı sağlandıkça şu anda işgal ettiği toprakları kademeli olarak devredecektir.
Hamas bu öneriyi geciktirir veya reddederse, yukarıdaki noktalar terörden arındırılmış bölgelerde uygulanacak ve İsrail ordusu bu bölgeleri kademeli olarak uluslararası istikrar gücüne devredecektir.
İsrail, Katar'da gelecekte saldırı düzenlememeyi kabul eder. ABD ve uluslararası toplum, Doha'nın Gazze'de önemli arabuluculuk rolünü kabul eder.
Nüfusu radikalleşmeden uzaklaştırmak için bir süreç oluşturulacaktır. Bu süreç, İsrail ve Gazze'deki zihniyet ve anlatıları değiştirmek amacıyla dinlerarası diyalogu da içerecektir.
Gazze'nin yeniden inşası ilerledikçe ve Filistin Yönetimi reform programı uygulandıkça Filistin halkının arzusu olarak kabul edilen Filistin Devleti'nin kurulması için güvenilir bir yolun koşulları oluşabilir.
ABD, barış içinde bir arada yaşama için siyasi bir ufuk üzerinde anlaşmak üzere İsrail ve Filistinliler arasında bir diyalog kuracaktır."
Kaynak: AA
Lavrov BM Genel Kurulu'nda konuştu: Ukrayna'ya güvenlik garantileri için Moskova'nın şartlarını açıkladı
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, BM 80. Genel Kurulu'nda konuştu. Lavrov, "Kiev rejiminin kontrol altında kalan bölgelerde, Rusların ve Rusça konuşanların haklarının tesis edilmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde Ukrayna'nın güvenlik garantileri ele alınabilir" dedi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Filistinli sivillerin vahşice öldürülmesinin hiçbir haklı gerekçesi olmadığını belirterek, "Aslında dünya, Filistin Devleti'nin kurulmasına ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını gömmeyi amaçlayan bir tür darbe girişimiyle karşı karşıya" dedi. Lavrov, ABD'nin New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu'nda konuştu. Rusya Dışişleri Bakanı, devletlerin egemen eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğini ve bunun çeşitli kriz ve sorunlara yol açtığını belirterek, "Eşitlik ilkesine koşulsuz uyulmasından yanayız." ifadesini kullandı.
"Dünya, BM kararlarını gömmeyi amaçlayan bir darbe girişimiyle karşı karşıya"
Filistin meselesine değinen Lavrov, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırılarını kınadıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Ancak Filistinli sivillerin vahşice öldürülmesinin ve terör saldırılarının hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere yönelik toplu cezalandırmanın hiçbir haklı gerekçesi yok. Filistin çocukları saldırılar ve açlık nedeniyle ölüyor, hastane ve okullar yıkılıyor, yüz binlerce insan evsiz kalıyor. Batı Şeria'nın ilhak edilmesi planlarının da hiçbir gerekçesi yok. Aslında dünya, Filistin Devleti'nin kurulmasına ilişkin BM kararlarını gömmeyi amaçlayan bir tür darbe girişimiyle karşı karşıya."
Lavrov, bazı Batılı devletlerin Filistin Devleti'ni tanıdıklarını söyleyerek, "Bunu yapacaklarını birkaç ay önce bildirdiler. O halde sorum şu, neden bu kadar beklediler? Görünen o ki, BM Genel Kurulu'na kadar tanımak için hiçbir şey ve hiç kimsenin kalmayacağını umdular. Böyle bir senaryonun önüne geçmek için acilen harekete geçilmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.
"İran'a yönelik yaptırımlar yasa dışı"
Batı’nın dün BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Çin ve Rusya'nın, İran'ın nükleer programıyla ilgili 2015 tarihli anlaşmanın uzatılması yönündeki teklifini reddettiğini dile getiren Lavrov, bunun "Batı’nın BMGK’deki yapıcı çözüm arayışlarını sabote etme yaklaşımını ve baskı yoluyla Tahran'dan tek taraflı tavizler alma isteğini açığa çıkardığını" söyledi. Lavrov, "Böyle bir politikanın izlenmesi kabul edilemez. Batı'nın, BM'nin İran’a yönelik yaptırımları yeniden devreye sokmasına yönelik tüm manipülasyonlar ve bu yaptırımlar yasa dışı" değerlendirmesini yaptı.
"Ukrayna konusunda müzakerelere açığız"
Ukrayna krizinin temel nedenlerinin ortadan kaldırılması konusunda müzakerelere açık olduklarını dile getiren Lavrov, Rusya’nın güvenliği ve çıkarlarının garanti edilmesi gerektiğini vurguladı. Lavrov, "Kiev rejiminin kontrol altında kalan bölgelerde, Rusların ve Rusça konuşanların haklarının tesis edilmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde Ukrayna'nın güvenlik garantileri ele alınabilir" ifadelerini kullandı.
"NATO Avrasya’yı kuşatmaya çalışıyor"
NATO’nun doğuda Rus sınırlarına doğru genişlemeye devam ettiğini kaydeden Lavrov, Batı’nın, Rusya’nın güvenlik garantileriyle ilgili tekliflerini görmezden geldiğini belirtti. Sergey Lavrov, Rusya’nın NATO ve Avrupa ülkelerine saldırma niyetinde olmadığını, ancak Rusya’ya karşı her türlü saldırıya karşılık verileceğini vurguladı. NATO’nun Pasifik Okyanusu, Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı’nda faaliyetlerini yoğunlaştırma girişiminde bulunduğunu dile getiren Lavrov, bunun Rusya, Çin ve bölgedeki ülkeler için tehdit oluşturduğunu bildirerek, "NATO, Avrasya’yı askeri anlamda kuşatmaya çalışıyor" ifadesini kullandı.
"Rusya ve ABD dünyadaki durumdan sorumlu"
Rusya ve ABD’nin dünyadaki durumdan ve insanlığı yeni bir savaşa sürükleyebilecek risklerin önlenmesi konusunda sorumlu olduğunu belirten Lavrov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’ye Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması'nın (New START) süresinin bitiminden itibaren bir yıl boyunca antlaşmaya uyma teklifinde bulunduğuna dikkati çekti. Lavrov, bunun stratejik istikrarın korunmasına katkıda bulunacağına işaret ederek, "Bu teklifin hayata geçirilmesinin, stratejik silahlanma yarışının önlenmesi, nükleer füze alanında öngörülebilirlik düzeyinin korunması ve Rusya-ABD ilişkilerinin iyileştirilmesi için gerekli koşulları yaratacağını düşünüyoruz." dedi.
"BMGK genişletilmeli"
BMGK’nin reform edilmesi ve genişletilmesi, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin de BMGK’de temsil edilmesi gerektiğini vurgulayan Lavrov, BM Genel Sekreterliğini BM Şartı’nın tarafsızlık ve eşit mesafe ilkelerine sıkı sıkıya uymaya çağırdı. Lavrov, 14 Aralık'ın Uluslararası Sömürgecilikle Mücadele Günü olarak ilan edilmesi çağrısında da bulundu.
Kaynak: AA
Yorumlar