2409
- mutlunecmettin
- 24 Eyl
- 19 dakikada okunur
ABD Dışişleri Bakanı, BM'yi "hiçbir iş yapmamakla" suçladı
ABD basınında çıkan "Hamas, Trump'a mektup gönderdi" iddialarını da yanıtlayan Rubio, "Hamas gibi kötü bir grup bile Trump'ın çözüm ve etki gücü olan tek kişi olduğunu biliyor" dedi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, BM Genel Kurulu'nun 80. Genel Kurulu'nun başladığı sırada Ukrayna'daki savaşa ve Gazze'de devam eden saldırılara işaret ederek, Birleşmiş Milletleri (BM) "hiçbir iş yapmamakla" suçladı.
Rubio, katıldığı Fox and Friends programında gündemi değerlendirdi.
BM'nin Ukrayna ve Gazze konusunda hiçbir rol üstlenmediğini savunan Rubio, ABD Başkanı Donald Trump'ın BM Genel Kurulunda yapacağı konuşmada buna değineceğini belirtti.
Rubio, "Başkan (Trump) BM'ye kendi anlamı ve amacını bulması için meydan okuyacak çünkü hiçbir iş yapmıyor gibi duruyorlar. Ayrıca çok fazla para harcamakta da iyiler." ifadesini kullandı.
Hamas'ın mektubu
ABD basınında çıkan "Hamas, Trump'a mektup gönderdi" iddialarını da yanıtlayan Rubio, bu konuda çelişkili ifadeler kullandı.
Rubio konu hakkında, "Hamas, Fransa'ya mektup göndermedi, Hamas başka bir ülkeye mektup göndermedi. Hamas açıkça görünüyor ki sözüm ona Trump'a mektup gönderdi. Çünkü Hamas gibi kötü bir grup bile Trump'ın çözüm ve etki gücü olan tek kişi olduğunu biliyor" dedi.
Fox News, Hamas'ın ABD Başkanı Donald Trump'a bir mektup gönderdiğini ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına 2 ay ara verilmesi garantisi sunması halinde, elindeki İsrailli esirlerin yarısını "hemen" serbest bırakmayı önerdiğini öne sürmüştü.
Kaynak: AA
Trump'tan 'hava sahasını ihlal' sorusuna yanıt: NATO ülkeleri Rus uçaklarını düşürebilir
ABD Başkanı Trump, "NATO ülkeleri, hava sahalarına giren Rus uçaklarını düşürmeli mi?" sorusuna, "Evet, öyle düşünüyorum" yanıtını verdi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
ABD Başkanı Donald Trump, NATO üyesi ülkelerin, hava sahasına giren Rus uçaklarını düşürebileceğini söyledi ABD Başkanı Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, BM Genel Kurulu marjında ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Trump, Zelenski ile yaptığı görüşmede, ABD'nin Ukrayna'ya olan desteğini yinelerken, Avrupa ülkelerinin Rusya'dan petrol ve doğalgaz almaması gerektiğini savundu.
BM binasında yapılan basına açık görüşmede Trump, ABD'nin Ukrayna'ya olan desteğine vurgu yaparak, "Ukrayna'nın verdiği mücadeleye büyük saygı duyuyoruz." dedi. ABD Başkanı, "NATO ülkeleri, hava sahalarına giren Rus uçaklarını düşürmeli mi?" şeklindeki bir soruya, "Evet, öyle düşünüyorum" diye yanıt verdi. Trump, "Peki siz o NATO ülkelerine destek verecek misiniz?" sorusuna ise, "Duruma göre" karşılığını verdi.
"En büyük ilerleme, Rus ekonomisinin çok kötü durumda olması"
Avrupa ülkelerinin Rusya'dan petrol ve doğalgaz almaya son vermesi çağrısında bulunan Trump, Macaristan Cumhurbaşkanı Viktor Orban ile görüşeceğini ve bu görüşmeden sonra Orban'ın da Moskova'dan doğal az almayı durduracağına inandığını söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ne zaman görüşüp savaşın sona ermesine yönelik son durumu değerlendireceği sorulan Trump, "Bir ay içinde bu konuda sizi bilgilendiririm" dedi. Trump ayrıca, "Şu anda en büyük ilerleme, Rus ekonomisinin çok kötü durumda olması" değerlendirmesini yaptı.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ise, Trump'a kişisel olarak teşekkür ederken, ABD ile Avrupa'nın Moskova'ya daha güçlü yaptırımlar uygulamasını ve Avrupa'nın Rusya'dan petrol ve doğalgaz almayı durdurmasını talep ettiklerini belirtti.
Macron'dan Trump'a Nobel şartı: Ancak Gazze'deki çatışmayı durdurursa mümkün
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Filistin'i tanıma kararını eleştiren ABD Başkanı Trump'a yanıt verdi. Trump'ın Nobel Barış Ödülü'nü istediğini hatırlatan Macron, "Nobel ancak Gazze'deki çatışmayı durdurursanız mümkün" dedi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Fransa CumhurbaşkanıEmmanuel Macron, ABD Başkanı Donald Trump'ın Nobel Barış Ödülü'nü "ancak Gazze'deki çatışmayı durdurarak" alabileceğini belirtti. Fransız kanalı BFMTV'ye verdiği röportajda Macron, ülkesinin Filistin Devleti'ni tanıma kararını değerlendirdi. Macron, bu kararın Orta Doğu'ya barışı getirebileceğini ve Fransa'nın Filistin Devleti'ni tanıma kararında yalnız olmadığını vurguladı.
İsrail-Filistin meselesinin çözüme kavuşmasının zaman alacağı değerlendirmesinde bulunan Macron, "Bu bir günde gerçekleşmeyecek adım adım ilerleyen bir çalışma. İsrail ile birlikte yaşayabilir bir Filistin'e ihtiyacımız var" şeklinde konuştu.
"Nobel istediğini söyleyen bir ABD Başkanı görüyorum"
Öte yandan Macron, ABD Başkanı Trump'ın, Fransa'nın Filistin Devleti'ni tanıma kararına getirdiği eleştirileri reddetti. Trump’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya atıfta bulunan Macron, "Harekete geçmiş, Nobel Barış Ödülü'nü istediğini söyleyen bir ABD Başkanı görüyorum. Bu sabah (BM) kürsüsünde bunu yineledi, 'Barış istiyorum. Yedi çatışmayı çözdüm' Nobel Barış Ödülü ancak (Gazze'deki) çatışmayı durdurursanız mümkün" dedi. Macron ayrıca Fransa'nın Filistin Devleti'ni tanıma kararına karşı İsrail'in olası bir misillemede bulunması durumunda "tepkisiz" kalmayacaklarının ve her duruma hazırlıklı olduklarının altını çizdi.
Macron, dün Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde düzenlenen Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans’ta Filistin Devleti'ni tanıdıklarını duyurmuştu. Trump, 80. BM Genel Kurulu'na hitap ettiği konuşmada, göreve geldiği günden bu yana 7 savaşı durdurduğunu belirtmiş ve Orta Doğu'daki çatışmaları da durdurmaya çalıştığını savunmuştu.
Kaynak: AA
Hamaney müzakere masasına dönmeye karşı: Telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilir
İran'ın dini lideri Ali Hamaney, ABD ile nükleer müzakerelere dönmenin ülkenin ulusal çıkarlarına hiçbir katkı sağlamayacağını savundu. Hamaney, "Aksine mevcut durumda ABD'yle müzakere etmek telafisi mümkün olmayan büyük zararlara yol açabilir" dedi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
İran'ın dini lideri Ali Hamaney, mevcut durumda ABD'yle müzakere etmenin ulusal çıkarlarına hiçbir katkı sağlamayacağını, aksine telafisi mümkün olmayan büyük zararlara yol açabileceğini söyledi. İran devlet televizyonuna konuşan Hamaney, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Birleşmiş Milletler'in 80. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak üzere New York'ta bulunduğu bu günlerde ülkesinin ABD'yle müzakerelerini değerlendirdi.
Hamaney, "Mevcut durumda ABD'yle müzakere etmek ulusal çıkarlarımıza hiçbir katkı sağlamadığı gibi bize hiçbir faydası da yoktur. Aksine mevcut durumda ABD'yle müzakere etmek telafisi mümkün olmayan büyük zararlara yol açabilir" dedi. Washington yönetiminin müzakere değil zorbalık yaptığını dile getiren Hamaney, "ABD'nin nükleer müzakerelerden maksadı, İran'ın nükleer faaliyetlerini, uzun veya kısa menzilli füze sahibi olmasını sonlandırmak böylece saldırdığı zaman İran'ın cevap verebilecek kabiliyetinin bulunmamasıdır" ifadelerini kullandı.
"ABD ile müzakere tam bir çıkmaz"
ABD'nin fırsatını bulduğunda çeşitli saldırılar düzenlediğini ve ülke yetkililerine terör saldırıları yaptığını belirten Hamaney, "Böyle bir tarafla müzakere yapılmaz. Bana göre ABD ile müzakere tam bir çıkmazdır." değerlendirmesinde bulundu. Ülkesinin nükleer silaha ihtiyacının bulunmadığını, bu nedenle uranyum zenginleştirme oranını ülkenin ihtiyacı olan yüzde 60 seviyesine çıkardıklarını vurgulayan Hamaney, İran'ın nükleer bomba üretme amacının bulunmadığını kaydetti.
Kaynak: AA
Trump'tan Rusya için 'kağıttan kaplan' yorumu: Ukrayna topraklarını geri kazanabilir, belki de daha ileri gidebilir
ABD Başkanı Trump, Ukrayna'nın AB ve NATO desteğiyle savaşı kazanıp eski sınırlarına dönebileceğini belirtti. Rusya için "kağıttan kaplan" nitelemesinde bulunan Trump,. "Ukrayna, ülkesini eski haline getirebilir ve kim bilir belki de daha da ileri gidebilir" ifadesini kullandı
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya'nın askeri ve ekonomik açıdan kötü durumda olduğunu savunarak, Ukrayna'nın, Avrupa'nın ve NATO'nun desteğiyle savaşın başındaki topraklarını geri kazanabileceğini, "hatta daha ileri gidebileceğini" belirtti. Trump, Truth Social hesabından, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gidişatına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Ülkesinin tamamını geri kazanabilecek pozisyonda"
Rusya'nın askeri ve ekonomik açıdan iyi durumda olmadığını savunan Trump, "Bence Ukrayna, Avrupa Birliği'nin de desteğiyle savaşıp ülkesinin tamamını geri kazanabilecek bir pozisyonda. Ukrayna ülkesini eski haline getirebilir ve kim bilir belki de daha da ileri gidebilir" ifadesini kullandı. Trump, NATO'nun desteğine sahip Kiev'in, savaşın başladığı zamanki sınırlarına dönmesinin çok mümkün olduğunu kaydetti.
"Rusya büyük ekonomik sıkıntılar içinde"
ABD Başkanı, Rusya'nın kısa sürede kazanabileceği iddia edilen bir savaşı 3,5 yıldır sürdürdüğünü ve halen kazanamadığını belirterek, Rusya için "kağıttan kaplan" nitelemesinde bulundu. Rusya'nın birçok bölgesinde insanların savaşa ilişkin doğru bilgilere sahip olmadığını ve uzun benzin kuyrukları bulunduğunu öne süren Trump, "(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin ve Rusya büyük ekonomik sıkıntılar içinde. Şimdi Ukrayna'nın harekete geçme zamanı. Her halükarda, her iki ülkeye de başarılar diliyorum" değerlendirmesini yaptı. ABD olarak Ukrayna'nın faydalanabilmesi için NATO'ya silah satmayı sürdüreceklerine de işaret eden Trump, "Herkese iyi şanslar" ifadesini kullandı.
"Bırakın Ukrayna topraklarını geri alsın"
Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesinde de bu görüşünü tekrarladı. ABD Başkanı, Rusya-Ukrayna savaşının hiç başlamaması gereken bir savaş olduğuna işaret ederek, "Bu korkunç bir savaştı, sona ermesi gerekirdi ve Rusya bunu durdurmalıydı" dedi. Rusya'nın aradan geçen 3,5 yılın ardından halen savaşı kazanamadığını ve "aslında göründüğü kadar güçlü olmadığını" savunan Trump, "Ukrayna konusunda az önce yaptığım açıklamayı gördünüz. Gerçekten böyle hissediyorum. Bırakın Ukrayna topraklarını geri alsın" diye konuştu.
Kaynak: AA
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen tarih verdi: Rus fosil yakıtlarına ilişkin sayfa 2027'ye kadar kapatılacak
ABD Başkanı Trump'la yaptıkları görüşmede, Rusya'nın fosil yakıtlardan elde ettiği gelirleri hızla azaltma konusunda mutabık kaldıklarını belirten AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, "Avrupa, 2027 yılına kadar Rus fosil yakıtlarına ilişkin sayfayı tamamen kapatmış olacak" ifadelerini kullandı
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa'nın 2027 yılına kadar Rus fosil yakıtları kullanımını tamamen bitireceğini bildirdi. Von der Leyen, X hesabından yaptığı paylaşımda, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurul toplantıları için bulunduğu New York'ta, ABD Başkanı Donald Trump ile iyi bir görüşme gerçekleştirdiğini açıkladı.
Trump ile Rusya-Ukrayna Savaşı'nı görüştüklerini belirten von der Leyen, "Rusya'nın fosil yakıtlardan elde ettiği gelirleri hızla azaltmanın gerekli olduğu konusunda mutabık kaldık" ifadesini kullandı. Von der Leyen, 19. yaptırım paketi ile AB'nin Rusya'ya baskıyı artıracağını, Avrupa pazarlarına Rus LNG ithalatının yasaklanacağını ve üçüncü ülkelerdeki rafinerileri ile petrol tüccarlarının hedef alınacağını anımsatarak, "Avrupa, 2027 yılına kadar Rus fosil yakıtlarına ilişkin sayfayı tamamen kapatmış olacak" değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa hava sahasına yapılan ihlaller de dahil olmak üzere Kremlin'in provokasyonlarını da ele aldıklarını bildiren von der Leyen, bunların, verecekleri tepkiyi test etmek üzere yapılan girişimler olduğunu belirtti. Von der Leyen, Avrupa'nın doğu kanadını güçlendirmek için savunma çabalarını hızlandırdığını anlattı.
"Avrupa iki devletli çözümü kararlılıkla destekliyor"
Görüşmede, Orta Doğu'daki durumu da ele aldıklarına dikkati çeken von der Leyen, "Her ikimiz de sivillerin acılarının sona ermesi gerektiği konusunda hemfikiriz. Avrupa, iki devletli çözümü kararlılıkla desteklemektedir" ifadesini kullandı. Von der Leyen, Ukrayna'daki kayıp çocukların durumunu görüştüklerini, Trump'a bu konudaki kararlılığından dolayı teşekkür ettiğini, Avrupa ve ABD'nin çocukları geri getirmek için birlikte çalışacağını kaydetti.
Kaynak: AA
Beyaz Saray'dan 'kasıtlı eylem' iması: Trump adım attı, BM binasındaki 'yürüyen merdiven' durdu
Beyaz Saray, BM binasındaki yürüyen merdivenin ABD Başkanı Donald Trump ile eşi Melania Trump adım attığı anda durmasına ilişkin açıklama yaptı. Sözcü Leavitt, "Eğer BM'de birisi kasıtlı olarak onu durdurduysa, bu kişi derhal işten çıkarılmalı ve soruşturulmalıdır" ifadesini kullandı
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Beyaz Saray, ABD Başkanı Donald Trump'ın Birleşmiş Milletler (BM) binasına girişinde yürüyen merdivenlerin aniden durmasına ilişkin, "kasıtlı yapıldıysa ilgili kişi işten çıkarılmalı" çağrısı yaptı. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Trump ile eşi Melania Trump'ın sabah karşı karşıya kaldığı duruma ilişkin X hesabından bir açıklama yaptı.
Leavitt, "Eğer BM'de birisi, Başkan ve First Lady yürüyen merdivene adım atarken kasıtlı olarak onu durdurduysa, bu kişi derhal işten çıkarılmalı ve soruşturulmalıdır" ifadesini kullandı.
The Times'ın haberini hatırlattı
Beyaz Saray Sözcüsü ayrıca, The Times gazetesinin pazar günü bu konuyu haber yaptığını ve bunun kasıtlı bir eylem olabileceğini ima etti. The Times'ın haberinde, BM'deki bazı görevlilerin, fonları kesen Trump yürüyen merdivene geldiğinde, merdiveni bilerek durdurup "BM'nin parası bitti" mesajı vermek için kendi aralarında şakalaştıkları öne sürüldü.
Kaynak: AA
Fed Başkanı Powell: Çift taraflı riskler, risksiz bir yolun olmadığı anlamına geliyor
Fed Başkanı Powell para politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Enflasyona yönelik kısa vadeli risklerin yukarı yönlü, istihdama yönelik risklerin ise aşağı yönlü olduğunu belirten Powell, "Bu zorlu bir durum, çift taraflı riskler, risksiz bir yolun olmadığı anlamına gelir" diye konuştu
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell, tarife kaynaklı enflasyon etkilerinin nispeten kısa ömürlü olacağını belirterek, "Fiyat seviyesindeki bu tek seferlik artış muhtemelen birkaç çeyreğe yayılacak ve bu dönemde biraz daha yüksek bir enflasyon olarak kendini gösterecektir" dedi. Powell, ABD'nin Rhode Island eyaletinin Providence kentindeki ticaret odasının ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, para politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Son verilerin ekonomik büyüme hızının yavaşladığını gösterdiğini ifade eden Powell, işsizlik oranının hala düşük olmasına karşın artış gösterdiğini belirtti. Powell, istihdam artışlarının yavaşladığını ve istihdama yönelik aşağı yönlü risklerin arttığını kaydederek, aynı zamanda enflasyonun son zamanlarda hızlandığını ve hala bir miktar yüksek seyrettiğini bildirdi. Son aylarda, risk dengesinin değiştiğinin açıkça görüldüğünü ifade eden Powell, bu durumun geçen haftaki toplantılarında politika duruşlarını nötre yaklaştırmaya yönelttiğini anlattı.
"Büyümedeki yavaşlama, büyük ölçüde tüketici harcamalarındaki yavaşlamayı yansıtıyor"
Powell, büyümenin, yılın ilk yarısında yaklaşık yüzde 1,5 oranında arttığını ve geçen yılki yüzde 2,5'lik büyümenin altında kaldığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Büyümedeki yavaşlama, büyük ölçüde tüketici harcamalarındaki yavaşlamayı yansıtıyor. Konut sektöründeki faaliyetler zayıf kalmaya devam ederken, işletmelerin ekipman ve maddi olmayan varlıklara yaptığı yatırımlar geçen yılın hızına göre toparlandı. Fed sistemi genelinden nitel bilgiler toplayan bir rapor olan Eylül Bej Kitabı'nda belirtildiği gibi işletmeler belirsizliğin beklentilerini olumsuz etkilediğini söylemeye devam ediyor. Tüketici ve işletme güveni ölçümleri ilkbaharda keskin bir düşüş yaşadı, o zamandan beri artış gösterse de yılbaşına göre düşük kalmaya devam ediyor."
"İstihdama yönelik aşağı yönlü riskler arttı"
İş gücü piyasasında, hem istihdam arzında hem de talebinde belirgin bir yavaşlama yaşandığını aktaran Powell, bunun alışılmadık ve zorlu bir gelişme olduğunun altını çizerek, "Daha az dinamik iş gücü piyasasında, istihdama yönelik aşağı yönlü riskler arttı" dedi. Powell, işsizlik oranının ağustos ayında yüzde 4,3'e yükseldiğini ancak geçen yıl boyunca düşük bir seviyede nispeten istikrarlı kaldığını belirterek, işverenlerin son üç ayda aylık bazda ortalama sadece 29 bin kişi istihdam etmesiyle bordrolu işlerdeki artışların yaz aylarında keskin bir şekilde yavaşladığını aktardı. Son dönemdeki istihdam yaratma hızının, işsizlik oranını sabit tutmak için gereken "başa baş noktası" oranının altında seyrettiğini aktaran Powell, diğer bazı iş gücü piyasası göstergelerinin ise genel olarak istikrarlı kalmaya devam ettiğini bildirdi.
"Uzun vadeli beklentilerin çoğu yüzde 2 enflasyon hedefiyle tutarlı"
Powell, enflasyonun, 2022'deki zirvelerinden önemli ölçüde gerilediğini ancak yüzde 2'lik uzun vadeli hedeflerine göre bir miktar yüksek kalmaya devam ettiğini belirterek, dalgalı gıda ve enerji kategorileri hariç tutulduğunda, çekirdek kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksinin geçen ay yüzde 2,9 arttığını ve bunun da bir önceki yılın aynı dönemine göre daha yüksek olduğunu ifade etti.
Geçen yıl düşüş gösteren mal fiyatlarının enflasyondaki artışa öncülük ettiğini belirten Powell, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gelen veriler ve anketler, bu fiyat artışlarının daha geniş fiyat baskılarından ziyade büyük ölçüde daha yüksek tarifeleri yansıttığını gösteriyor. Konut da dahil olmak üzere hizmetlerde enflasyon yavaşlamaya devam ediyor. Kısa vadeli enflasyon beklentileri ölçütleri, tarifelerle ilgili haberler nedeniyle bu yıl boyunca genel olarak yükseldi. Ancak önümüzdeki bir yıl veya daha sonrasında, uzun vadeli beklentilerin çoğu ölçütü yüzde 2 enflasyon hedefimizle tutarlı kalmaya devam ediyor."
"Birkaç çeyreğe yayılacak ve biraz daha yüksek bir enflasyon olarak ortaya çıkacak"
Powell, ticaret, göç, maliye ve düzenleyici politikalardaki önemli değişikliklerin genel ekonomik etkilerinin henüz görülmediğini belirterek, "Makul temel senaryo, tarifelerin enflasyon üzerindeki etkilerinin nispeten kısa ömürlü olacağıdır" dedi. Tarife artışlarının tedarik zincirlerine yansımasının muhtemelen biraz zaman alacağını belirten Powell, "Sonuç olarak, fiyat seviyesindeki bu tek seferlik artış muhtemelen birkaç çeyreğe yayılacak ve bu dönemde biraz daha yüksek bir enflasyon olarak ortaya çıkacaktır." ifadelerini kullandı. Powell, bunlara karşın enflasyonun seyri konusundaki belirsizliğin yüksek kalmaya devam ettiğini belirterek, "Daha yüksek ve daha kalıcı bir enflasyon riskini dikkatlice değerlendirip yöneteceğiz. Fiyatlardaki bu tek seferlik artışın sürekli bir enflasyon sorununa dönüşmemesini sağlayacağız" değerlendirmesini yaptı.
"İkili görevimizin her iki tarafını da dengelememiz gerekiyor"
Powell, enflasyona yönelik kısa vadeli risklerin yukarı yönlü, istihdama yönelik risklerin ise aşağı yönlü olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Bu zorlu bir durum, çift taraflı riskler, risksiz bir yolun olmadığı anlamına gelir. Çok agresif bir gevşeme yaparsak, enflasyon sorununu çözemeyebilir ve yüzde 2 enflasyona tam olarak ulaşmak için daha sonra geri adım atmak zorunda kalabiliriz. Kısıtlayıcı politikayı çok uzun süre sürdürürsek, iş gücü piyasası gereksiz yere zayıflayabilir. Hedeflerimiz bu kadar gergin olduğunda, çerçevemiz ikili görevimizin her iki tarafını da dengelememizi gerektiriyor."
İstihdam üzerindeki artan aşağı yönlü risklerin hedeflerine ulaşma risklerinin dengesini değiştirdiğini ifade eden Powell, son toplantılarında daha tarafsız bir politika duruşuna doğru bir adım daha atmanın ve federal fon oranı hedef aralığını 25 baz puan düşürerek yüzde 4 ila yüzde 4,25'e indirmenin uygun olduğuna karar verdiklerini anlattı. Powell, "Hala orta derecede kısıtlayıcı olarak gördüğüm bu politika duruşu, olası ekonomik gelişmelere yanıt vermek için bizi iyi bir konumda bırakıyor" dedi. Fed Başkanı Powell, politikalarının önceden belirlenmiş bir rotada olmadığını vurgulayarak, gelen verilere, gelişen görünüme ve risk dengesine dayanarak uygun politika duruşu belirlemeye devam edeceklerini aktardı.
New York borsası Powell'ın açıklamaları sonrası düşüşle kapandı
New York borsası, Powell'ın enflasyon ve istihdama yönelik riskler nedeniyle zorlu bir durumla karşı karşıya olduklarını yinelemesi sonrası günü düşüşle tamamladı. Kapanışta Dow Jones endeksi yüzde 0,19 azalarak 46.292,78 puana geriledi. S&P 500 endeksi yüzde 0,55 azalışla 6.656,96 puana ve Nasdaq endeksi yüzde 0,95 kayıpla 22.573,47 puana indi.
Kaynak: AA
BM'de Gazze zirvesi | Trump: Savaşı bitirmek istiyoruz, bu grup bunu başarabilir
BM Genel Kurulu marjında düzenlenen Gazze toplantısı sona erdi. ABD Başkanı Trump, "Gazze'deki savaşı sona erdirmek istiyoruz. Bu topluluk bunu başarabilir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "Çok çok verimli, güzel bir toplantıyı bitirdik. Ben memnunum, sonucu da hayrolsun" diye konuştu
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın da katıldığı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu marjında düzenlenen Gazze konulu toplantı yapıldı. BM binasında düzenlenen toplantı basın kapalı gerçekleştirilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump yan yana oturdu.
Toplantıya, Türkiye ve ABD'nin yanı sıra Endonezya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Pakistan ve Mısır'ı temsilen devlet veya hükümet başkanları katıldı.
Trump: Savaşı belki de şu anda sona erdirebiliriz
ABD Başkanı Trump, toplantının başında yaptığı kısa açıklamada, "Bu çok önemli bir toplantı olacak. Orta Doğu'nun büyük liderleriyle önemli bir toplantı olacak. Gazze'deki savaşı sona erdirmek istiyoruz, sona erdireceğiz. Belki de şu anda sona erdirebiliriz" değerlendirmesini yaptı. Orta Doğu'da savaşın olmaması halinde hayatın daha güzel olacağını dile getiren ABD Başkanı, "Burada, esirlerin geri dönmesinin ve savaşın sona erdirilmesinin mümkün olup olmayacağını konuşacağız" dedi. Toplantıdan sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dahil bölgedeki diğer isimlerle de görüşeceğini ifade eden Trump, "Bu durum çok uzun sürdü ve biz bunun sona ermesini istiyoruz. Esirleri de geri almak istiyoruz" diye konuştu.
Toplantıya katılan liderlerin çok saygın ve önemli isimler olduğunu belirten ABD Başkanı Trump, "Bu grup, diğer herkesten daha fazla bunu başarabilecek bir grup. Bu topluluk bunu başarabilir. Burada 32 toplantı yaptık ama benim için önemli olan toplantı buydu çünkü muhtemelen hiç başlamaması gereken bir şeyi sona erdireceğiz" ifadelerini kullandı.
"İsrail hariç bölgedeki büyük oyuncularla çok başarılı bir toplantı oldu"
Trump, toplantının çıkışında BM binasından ayrılırken basın mensuplarına kısa bir açıklama yaptı. Trump, "Gazze konusunda çok iyi bir görüşme gerçekleştirdik. İsrail hariç bölgedeki büyük oyuncularla çok başarılı bir toplantı oldu ama onlarla da görüşeceğim. Gazze ile ilgili bazı konularda çalışacağız ancak bugün önemli liderlerle çok iyi bir görüşme yaptık." ifadelerini kullandı.
Erdoğan: Ben memnunum, sonucu da hayrolsun
Cumhurbaşkanı Erdoğan da toplantının ardından Türkevi önünde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Gazze Zirvesi'nde Donald Trump'la birlikteydiniz. Buradan barış için, oradaki masum siviller için somut bir adım çıkmasını bekliyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, "Sonuç bildirgesi herhalde biraz sonra açıklanır. Gerek Sayın Trump'ın gerek Sayın Temim'in (Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani) yapacağı açıklamalarla bu akşamki toplantının sonuç bildirgesi ortaya çıkar ve çok çok verimli güzel bir toplantıyı bitirdik" karşılığını verdi. "Siz memnun musunuz? sorusu üzerine Erdoğan, "Ben memnunum. Sonucu da hayrolsun" dedi.
Kaynak: AA
Almanya'nın 126 milyar euroluk 2026 planı: Bütçe açıklarına değil, geleceğe harcanacak
Almanya Maliye Bakanı Klingbeil, ekonomiyi canlandırmak, rekabet gücünü artırmak ve istihdamı güvence altına almak amacıyla 2026 için 126,7 milyar euroluk yatırım planını açıkladı. Klingbeil, bu paranın bütçe açığını kapatmak için değil, ülkenin geleceği için kullanılacağını söyledi
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Almanya Maliye Bakanı Lars Klingbeil, 2026 için 126,7 milyar euroluk rekor yatırım planını açıkladı. Yatırımlar; altyapı, iklim koruma, savunma ve sanayi alanlarını kapsarken, amaç ekonomiyi canlandırmak, rekabet gücünü artırmak ve istihdamı korumak. Klingbeil, yıllardır ihmal edilen altyapının yenilenmesi gerektiğini belirterek bunun için büyük bir finansman dönüşümü başlattıklarını söyledi. Bu yatırımların bütçe açıklarını kapatmak için değil, ülkenin geleceği için kullanılacağını vurguladı.
2026 bütçesi kapsamında Almanya’nın toplam harcamalarının 630 milyar euroya ulaşması planlanıyor. Bunun içinde altyapı, iklim koruma ve savunma alanlarına ayrılan ek fonlar da bulunuyor. Klingbeil, ekonomiyi canlandırmak, rekabet gücünü artırmak ve istihdamı güvence altına almak amacıyla 2026 yılı için 126,7 milyar euroluk rekor yatırım yapacaklarını belirtti.
Çelik ve otomotiv sektörlerindeki istihdamı koruyacaklarını dile getiren Klingbeil, Çin’den gelen ucuz ve çevreye zararlı çeliğin yerli üretimi tehdit etmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Otomotiv sektörü için de elektrikli araçlar ve şarj altyapısına daha fazla destek verileceğini belirtti. Bakan, bütçe açığını kapatmak için değil, geleceğe yatırım yapmak için borçlanacaklarını vurgulayarak bunun maliye politikasında bir değişim olduğunu belirtti.
Kaynak: ANKA
Erdoğan, BM Genel Sekreteri ile görüştü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşmesinde Türkiye’nin barış çabaları, BM reformu ve Gazze’ye insani yardım konularını görüştü
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 80. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitabının ardından Guterres ile görüştü.
BM Genel Merkezindeki görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM 80. Genel Kurul'una ilişkin hazırlanan defteri de imzaladı. Görüşmede, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran ve Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç da yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Sekreteri Guterres'le görüşmesinde uluslararası toplumun Gazze'ye insani yardımların erişimi için İsrail'e baskısını artırması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede Ukrayna-Rusya savaşının sona erdirilmesi için Türkiye'nin gayretlerini artırdığını, ateşkes, barış çabalarının yoğunlaştırılmasının önemini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, BM sisteminde revizyon ihtiyacının net biçimde ortaya çıktığını, Türkiye'nin çalışmalara her türlü katkıyı sağlamayı sürdüreceğini belirtti.
Politico analizi, BM'de Trump'tan dünyaya: Ne dersem yapacaksınız
ABD Başkanı Donald Trump, BM’deki konuşmasında üye ülkelere adeta emir yağdırdı. Trump'ın bu sözleri Avrupa kanadında tepki çekti
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
ABD Başkanı Donald Trump, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada uluslararası iş birliği mesajı vermek yerine sert çıkışlarda bulundu. Trump, göçten iklim krizine, Rusya’dan enerjiye kadar birçok başlıkta üye ülkelere adeta emir yağdırdı.
Trump, 190’dan fazla üye devlete seslenirken “Sınırlarınızı kapatın”, “Rus petrolünü almayın”, “İklim krizini unutun” gibi ifadeler kullandı.
“Ben bu işte gerçekten iyiyim. Ülkeleriniz cehenneme gidiyor” diyen Trump, ABD’nin ise “dünyadaki en ateşli ülke” olduğunu söyledi.
Bir Latin Amerikalı diplomat konuşmayı, “Başarılı bir şirketin CEO’sunun diğer CEO’lara ne yapmaları gerektiğini söylemesi gibi” diye yorumladı.
Politico: Çelişkiler ve yanlış bilgiler
Politico'nun haberine göre Trump, konuşmasında çok sayıda çelişkili ve yanlış iddiada bulundu. Londra’nın şeriat yasalarına geçtiğini öne sürdü, karbon ayak izinin önemli olmadığını söylerken aynı anda hava kirliliğinden yakındı.
Konuşması sık sık kampanya mitinglerini andırdı; yer yer transkripsiyon uygulamalarının bile konuşmayı “Ulusa Sesleniş” olarak kaydetmesine neden oldu.
“BM boş sözlerden ibaret”
ABD Başkanı, BM’nin etkisiz olduğunu da alaya alarak şöyle dedi:
“Yaptıkları tek şey çok sert ifadelerle yazılmış bir mektup kaleme almak, sonra da hiçbir şey yapmamak. Bu boş sözler savaş çözmez.”
Trump ayrıca, İsviçre’deki mahkumların yüzde 72’sinin yabancı olduğunu öne sürerek göçmen karşıtı söylemlerini yineledi.
Avrupa’dan sert tepki: Yanlış söylüyor
Bir Avrupalı yetkili, Trump’ın sözlerini “bilgisiz ve zararlı” olarak nitelendirdi. Yetkili, “Avrupa’nın Rusya’ya karşı yaptırımlar uyguladığını, Kremlin’e bağımlılığı azalttığını ve milyarlarca dolar harcayarak Ukrayna’yı desteklediğini görmezden geliyor” dedi.
Göç konusunda da Trump’ın abartılı bir tablo çizdiğini belirten Avrupalı diplomat, “Kıtayı istilaya uğramış gibi gösteriyor, bu doğru değil” ifadelerini kullandı.
Küresel vizyon yok
Trump konuşmasında biyolojik silahların azaltılmasına yönelik bir girişimden bahsetse de genel olarak küresel sorunlara dair ortak bir vizyon ortaya koymadı.
Diplomatlara göre bu durum, Washington’un çok taraflı kurumları güçlendirmek yerine daha da zayıflattığını gösteriyor.
Konuşmanın sonunda ülkelerin “soylu bir tarihe ve eşsiz bir mirasa” sahip olduğunu söyleyen Trump, baştaki sert çıkışlarını yumuşatmaya çalıştı. Ancak Avrupalı bir yetkili, “Dünya bunu sineye çekecek, çünkü başka çaresi yok” dedi.
Kaynak: Gazete Oksijen
Reuters analizi: Alkol ve sağlık lobisi arasında çıkan gerilim
Alkol devleri, Birleşmiş Milletler’in sağlık anlaşmasına yönelik kısıtlamaları sulandırmak için kulis yaptı. Reuters'ın haberine göre, Heineken, Meksika tekila üreticileri ve Belçikalı bira lobisi, WHO’nun “alkolde risksiz seviye yok” yaklaşımına karşı çıkıyor
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
Belçikalı bira üreticileri, Meksika’nın tekila üreticileri ve Hollandalı bira devi Heineken, bu yaz dünya hükümetlerini Birleşmiş Milletler’in sağlık anlaşmasında alkol kısıtlamalarının sertleştirilmesini engellemek için lobi çalışmalarına başladı.
Reuters’ın incelediği mektup ve e-postalar, 1 trilyon dolarlık küresel içki endüstrisinin, “hiçbir içki seviyesi risksiz değildir” diyen Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) karşı mücadeleyi yoğunlaştırdığını ortaya koydu.
DSÖ uzmanı Dag Rekve, “Nüfus düzeyinde alkolün zararları tutarlı ve belgelenmiş” dedi. Kurum, küçük miktarlarda içkinin bile belirli kanserler ve hastalıklarla bağlantılı olduğunu vurguluyor.
Alkol şirketleri ise bilimin daha karmaşık olduğunu savunuyor ve “ölçülü içmenin düşük riskli” olduğunu öne sürüyor. Uluslararası Sorumlu İçki İttifakı (IARD) Başkanı Julian Braithwaite, sektörün amacı için “Alkol tartışmasının kontrolünü yeniden almak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Taslakta değişiklik: Sert önlemler sulandırıldı
25 Eylül’de kabul edilmesi planlanan BM destekli sağlık anlaşmasının ilk taslağında alkol vergilerinin artırılması ve satış kısıtlamaları gibi DSÖ önerileri yer alıyordu ancak eylül başındaki son versiyonda bu ifadeler “ülkeler kendi koşullarına göre değerlendirmeli” şeklinde yumuşatıldı.
Meksika Tekila Sanayi Odası (CNIT), hükümetine mektup yazarak vergiler ve satış kısıtlamalarıyla ilgili ifadelerin çıkarılmasını istedi.
Heineken, reklamlara sınırlama getirilmesi yerine yalnızca çocuklara yönelik reklamların engellenmesini önerdi.
Belçikalı Biracılar Derneği, sağlık bakanının “radikal pozisyonlar” aldığından şikayet ederek, “tüm içki tüketimini azaltma” vurgusunun çıkarılmasını istedi.
Endüstri: Adil ve bilimsel olsun
CNIT, amaçlarının anlaşmayı zayıflatmak olmadığını, sadece “bilimsel açıdan sağlam ve sektör için adil” hale getirmek olduğunu söyledi. Heineken ve Belçikalı biracılar da özel sektörün BM sürecinde görüş bildirme hakkı olduğunu savundu.
Ancak DSÖ’nün üst düzey yetkilisi Jeremy Farrar, Reuters’a “Alkol, kirlilik gibi sağlığa zarar veren temel nedenleri daha güçlü biçimde ele almak zorundayız. Bir değişim şart” dedi.
“Sıfır risk yok” vurgusu arttı
DSÖ, 2022’den bu yana alkol üzerine yayımladığı raporları artırdı ve 2023’te “hiçbir içki seviyesi güvenli değildir” pozisyonunu benimsedi. Buna karşılık, sektör devleri mesajlarını güçlendirme arayışında.Diageo, mart ayında küresel lobi ekibine yeni bir pozisyon açtı; gerekçe: “WHO’dan gelen benzeri görülmemiş baskı.”
Oksijen'in notu: Diageo'nun bünyesinde Johnnie Walker, Guinness, Tanqueray, Baileys, Smirnoff, Captain Morgan, Don Julio, Buchanan’s gibi dünyaca bilinen markalar bulunuyor.
Carlsberg CEO’su Jacob Aarup-Andersen, ölçülü içkinin sosyalleşme ve ruh sağlığı için faydalarını öne çıkardı.
Nevada Üniversitesi’nden halk sağlığı uzmanı Prof. Eric Crosbie ise şirketlerin argümanlarına şüpheyle yaklaşılması gerektiğini belirterek, “Unutmayın, bunlar ticari işletmeler. Amaçları para kazanmak” sözlerini kullandı.
Kaynak: Gazete Oksijen
BBC inceledi: Filistin'i devlet olarak tanımak ne anlama geliyor?
Filistin, BM üyelerinin yaklaşık %75’i tarafından tanınıyor. Güvenlik Konseyi’nde ABD dışındaki dört daimi üye artık Filistin’i destekliyor. Peki bu uluslararası arenada ne anlama geliyor?
A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Pazar günü yaptığı açıklamada, “Ortadoğu’da büyüyen dehşet karşısında barış ve iki devletli çözüm ihtimalini canlı tutmak için harekete geçiyoruz. Bu, güvenli bir İsrail’in yanında yaşanabilir bir Filistin devleti anlamına geliyor” sözlerine yer verdi.
İsrail Başbakanı Netanyahu ise kararların “Hamas’ın korkunç terörünü ödüllendireceğini” savundu. ABD de adımlara güçlü bir şekilde karşı çıktı. ABD Başkanı Trump dün BM'de yaptığı açıklamada Filistin'i tanımanın 'Hamas'a büyük bir ödül' olacağını öne sürdü.
Filistin’i tanımak ne anlama geliyor?
BBC'ye göre Filistin, aynı anda hem var olan hem de olmayan bir devlet konumunda. Dünyanın büyük bölümünde diplomatik tanınırlığı var; yurtdışında temsilcilikleri bulunuyor ve Olimpiyatlar dahil birçok uluslararası spor organizasyonuna katılıyor.
Ancak İsrail’le süregelen ihtilaf nedeniyle uluslararası kabul görmüş sınırları, başkenti ve ordusu yok. 1990’larda imzalanan barış anlaşmalarının ardından kurulan Filistin yönetimi, İsrail’in Batı Şeria’daki askeri işgali nedeniyle toprakları ve halkı üzerinde tam yetkiye sahip değil. İsrail’in işgal gücü olduğu Gazze ise 7 Ekim'den beri yıkıcı bir savaşın ortasında.
Dolayısıyla tanıma kararı daha çok sembolik bir nitelik taşıyor. Fiilen sahadaki durumu değiştirmeyecek olsa da siyasi ve moral açıdan güçlü bir mesaj niteliğinde.
Eski İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de Temmuz ayında BM’de yaptığı konuşmada, “Britanya’nın iki devletli çözümü destekleme konusunda özel bir sorumluluğu var” diyerek bu sembolik yükümlülüğe dikkat çekmişti.
Tarihsel bağlar
Lammy o dönem 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu’na da atıf yaptı. O dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un imzasını taşıyan deklarasyon, Filistin’de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasına destek verirken, aynı zamanda “mevcut gayrimüslim toplumların medeni ve dini haklarına zarar verilmeyeceği” sözüyle birlikte yayınlanmıştı.
Buna rağmen, Balfour’un Filistinlilerin ulusal haklarına doğrudan bir atıf yapmadığını savunan İsrail yanlısı görüşler de uzun süredir dile getiriliyor.
İki devletli çözüm çıkmazda
1948’de İsrail’in kuruluşunun ardından, paralel bir Filistin devletinin kurulması çabaları defalarca başarısız oldu. Batı Şeria’daki İsrail yerleşimleri ve 1967 savaşından bu yana işgal altında tutulan Doğu Kudüs, uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılmasına rağmen İsrail kontrolü altında bulunuyor.Bugün “iki devletli çözüm” ifadesi, siyasetçilerin sık sık dile getirdiği ancak fiilen içi boşalmış bir slogan olarak değerlendiriliyor.
Kimler Filistin’i tanıyor?
Filistin halihazırda BM’nin 193 üyesinden yaklaşık %75’i tarafından tanınıyor. Örgütte “daimi gözlemci devlet” statüsüne sahip; bu da katılım hakkı verse de oy hakkı tanımıyor.
İngiltere ve Fransa’nın son kararlarıyla birlikte, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden dördü artık Filistin’i tanımış oldu. Çin ve Rusya, Filistin’i 1988’de tanımıştı. Bu durum, ABD’yi İsrail’in yanında yalnız bırakıyor.
Washington, 1990’larda Filistin Yönetimi’ni tanımıştı. Ancak özellikle Donald Trump döneminde ABD politikası İsrail yanlısı bir çizgiye oturdu.
Neden şimdi?
Daha önceki İngiliz hükümetleri, Filistin’in tanınmasını barış sürecinin bir parçası ve “maksimum etki yaratacak” bir anda atılacak adım olarak değerlendirmişti. Ancak Gazze’deki insani felaket, İsrail’in askeri operasyonuna yönelik artan öfke ve Batı kamuoyundaki büyük fikir değişiklikleri birçok hükümeti harekete geçirdi.
Eylemlerini eşgüdümle açıklayan bu ülkeler, savaşın sona ermesi ve sonrasındaki siyasi sürece dair düşünceleri canlandırmayı hedefliyor.
ABD’nin karşı çıkışı
Trump yönetimi, tanıma adımına açıkça karşı çıkıyor. ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, haziran ayında Washington’un artık Filistin devletinin kurulmasını desteklemediğini söyledi. Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise tanıma girişimlerinin Hamas’ı “cesaretlendireceğini” savundu.
Rubio ayrıca bu adımın İsrail’i Batı Şeria’yı ilhak etmeye yönelteceğini, bunun da Gazze’de ateşkesi daha da zorlaştıracağını dile getirdi.
Oksijen'in notu: Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile 1975 yılından itibaren resmi ilişkilerini sürdüren Türkiye, 15 Kasım 1988'de sürgünde ilan edilen Filistin Devleti'ni ilk gün tanıyan ülkeler arasında yer almıştır.
Kaynak: Gazete Oksijen


Yorumlar