top of page

17 Nisan

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 17 Nis
  • 30 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 18 Nis

Gazze ateşkesi için kritik 48 saat

Hamas dün İsrail’in ateşkes teklifine 48 saat için yanıt vereceğini duyurdu. Fransız Haber Ajansı’na konuşan Hamas grubundan üst düzey yetkili, “Büyük olasılıkla 48 saat içinde anlaşmanın arabulucularına yanıtımızı ileteceğiz. Halen istişarelere devam ediyoruz” dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Yetkili, teklifin Gazze’de tutulan 10 İsrailli canlı rehinenin serbest bırakılması karşılığında en az 45 günlük bir ateşkes içerdiğini söyledi. Teklif ayrıca İsrail hapishanelerindeki bin 231 Filistinli mahkûmun serbest bırakılmasını ve 2 Mart’tan bu yana abluka altında olan bölgeye (Gazze Şeridi) insani yardım girişini de kapsıyor.

Haberde, söz konusu teklifte Hamas da dahil olmak üzere Gazze’deki diğer Filistinli grupların silahsızlanması koşuluyla “savaşa kalıcı bir son verilmesi” maddesinin bulunduğu da yer aldı.

'Silahlar kırmızı çizgi' demişlerdi 

Hamas yetkilisi Sami Ebu Zuhri, Al Jazeera’ya yaptığı açıklamada, Hamas’ın silahsızlanma yönündeki hiçbir talebi kabul etmeyeceğini ve “işgal olduğu sürece direnişin devam edeceğini” söyledi.

Ebu Zuhri, “Hamas’ın silahsızlandırılması talebi duyulması bile kabul edilebilir bir şey değil. Bu bir kırmızı çizgi değil, bir milyon kırmızı çizgi. Herkes bunun bir rüya olduğunu anlamalı” diye konuştu.

İsrail hükümeti ise teklifin içeriğine dair henüz yorum yapmadı. Kaynaklara göre, Hamas’ın kaçırdığı 251 rehineden 58’i hâlâ Gazze’de. İsrail ordusu rehinelerden 34’ünün öldüğünü öne sürüyor.


Görevi devrettikten sonra kamuoyu önünde ilk konuşma: Biden'dan Trump'a 'soygun' suçlaması

Eski ABD Başkanı Joe Biden, görevi devrettikten sonra kamuoyu önünde yaptığı ilk açıklamada, Başkan Donald Trump yönetiminin federal iş gücünü azaltma kapsamında hedef aldığı Sosyal Güvenlik İdaresini (SSA) savunarak Trump'ın kurumu soymak istediğini söyledi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Chicago kentinde düzenlenen "Engelliler için Savunucular, Danışmanlar ve Temsilciler" konferansında konuşan Biden, Trump yönetiminin SSA'ya "balta vurduğunu" ifade etti. Başkanlığı devrettikten sonra kamuoyu önünde ilk kez açıklama yapan Biden, Trump yönetiminin aralarında en deneyimlilerinin de bulunduğu SSA çalışanı 7 bin kişiyi işten çıkardığını ve daha fazla çalışanı göndermeyi planladığını belirtti.

Vergi indirimine işaret etti

Trump yönetiminin 100 günden az bir sürede "çok fazla zarar ve yıkıma sebep olduğunu" ve SSA'yı "soymak istediğini" savunan Biden, "Neden soymak istiyorlar? Milyarderlere ve büyük şirketlere büyük vergi indirimleri sağlamak için" değerlendirmesini yaptı.

SSA Başkan Vekili Michelle King, 18 Şubat'ta Hükümet Verimliliği Departmanının (DOGE), kurumun veri tabanına erişim sağlamak istemesi üzerine görevinden istifa etmişti. Trump, göreve geldikten sonra DOGE üzerinden, federal kurumlarda çalışan binlerce kişinin işine son vermişti.

Özellikle yeni işe başlayanları kapsayan toplu işten çıkarmalar sonucu ülke genelinde birçok sendika ve kuruluş, Trump hükümetine dava açmıştı.


Peru'nun eski lideri Humala ve eşine yolsuzluktan 15 yıl hapis cezası YİNE BİR DAVA ! FRANSA (sarkozy le pen ) ABD KORE ROMANYA BOSNA HERSEK FİLİPİNLER !!!!! PERU !

Peru'nun eski Devlet Başkanı Ollanta Humala, kara para aklamaktan suçlu bulunarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Humala ile birlikte eşi Nadine Heredia da aynı cezayı aldı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Başkent Lima'daki bir mahkeme, Humala'nın 2006 ve 2011'deki seçim kampanyalarını finanse etmek için Brezilyalı inşaat şirketi Odebrecht'ten yasadışı para aldığını belirtti.

Savcılar Humala'ya 20 yıl, Heredia'ya ise 26 buçuk yıl hapis cezası verilmesini talep etmişti. Üç yıldan uzun süren yargılamanın ardından mahkeme uzun zamandır beklenen kararını açıkladı.

Humala ile birlikte Milliyetçi Parti'yi kuran eşi Nadine Heredia da kara para aklamaktan suçlu bulunarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Humala duruşmaya bizzat katılırken, Heredia duruşmayı görüntülü bağlantıyla dinledi. 62 yaşındaki eski cumhurbaşkanı ve eşi, kendilerine yöneltilen suçlamaları reddettiklerini ifade etti.

Peru Dışişleri Bakanlığı, Heredia'ya Brezilya tarafından sığınma hakkı verildiğini ve oğlunun kendisiyle birlikte seyahat edebileceğini açıkladı.


Beyaz Saray: Çin'e uygulanacak gümrük vergisi bazı kalemlerde yüzde 245'e ulaştı

Beyaz Saray, elektrikli araçlar ve enjektörler gibi bazı ithalat kalemlerinde Çin'e uygulanan gümrük vergisi oranının yüzde 245'e ulaştığını açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Beyaz Saray, Çin'den ithal edilen bazı ürünlere uygulanan gümrük vergilerinin, daha önce yürürlükte olan tarifelerle birlikte toplamda yüzde 245'e ulaştığını açıkladı. Beyaz Saray'ın dün yayımladığı bilgi notunda, Çin'in misilleme tarifeleri sonucunda bu ülkeden yapılan ithalatın yüzde 245'e varan gümrük vergisiyle karşı karşıya olduğuna dair bir ifadenin yer alması bazı kafa karışıklıklarına yol açmıştı.

Trump Çin'i vergiye boğdu, Hindistan için büyük fırsat doğdu

AA muhabirine konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi, Çin'den ithal edilen ürünlere uygulanan gümrük vergisi oranlarına açıklık getirdi. Yetkili, yüzde 125 oranındaki karşılıklı tarifelere, yüzde 20 oranındaki fentanil vergileri ve 301. Madde kapsamındaki vergilerin dahil edildiğini, bu gümrük vergisi oranlarının da ürününe göre yüzde 7,5 ile yüzde 100 arasında değiştiğini belirtti. Elektrikli araçlar ve enjektörler gibi ürünlerin 301. Madde kapsamında yüzde 100 gümrük vergisine tabi olduğunu kaydeden yetkili, bu ürünlere aynı zamanda fentanil ve karşılıklı vergilerin de uygulandığını, böylece toplam gümrük vergisi oranının yüzde 245'e ulaştığını bildirdi.

Kaynak: AA


Trump Çin'i vergiye boğdu, Hindistan için büyük fırsat doğdu

ABD ile Çin arasında süren ticaret savaşında Trump'ın Çin'e getirdiği %145 ek gümrük vergisi Hindistan için büyük bir fırsat yarattı. Ancak Hindistan bu boşluğu doldurmaya hazır mı?


Hindistan, ABD'ye yaptığı ihracatın büyük bir kısmına %27 oranında gümrük vergisi uygulamakla karşı karşıyayken bile, şirket yöneticileri ve hükümet yetkilileri bu durumun iyi bir tarafı olduğunu düşünüyordu. Hindistan'ın en büyük ekonomik rakibi Çin ve Vietnam gibi daha küçük rakipleri daha da kötü durumdaydı.

Hindistan son yıllarda Çin'e alternatif bir üretim ülkesi olmak için yoğun çaba sarf ediyordu ve son gelişmelerden sonra aniden bir avantaj elde etmiş gibi görünüyor.

Hindistan ve küçük rakipleri ek gümrük vergilerinde 90 günlük ertelemeler aldı ve ABD Başkanı Donald Trump Çin'e karşı gümrük vergisini %145'e yükselterek iki katına çıkardı.

Hindistan için önemli bir fırsat doğdu

Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin iktidar partisinden Parlamento üyesi ve ülkenin iş dünyası lobisinin önde gelen isimlerinden Praveen Khandelwal, Çin'den Amerika'ya yapılan ithalata getirilen yüksek verginin “Hindistan'ın ticaret ve sanayisi için önemli bir fırsat” olduğunu söyledi.

Oldukça büyük bir işgücüne sahip olan Hindistan uzun süredir Çin'in ağırlığını koyduğu imalat sektörüne girmeye çalışıyor ancak fabrikaları henüz hazır değil. Modi geçtiğimiz 10 yıl boyunca “Make in India” adını verdiği bir hedefin peşinden gitti.

Hükümet stratejik sektörlerde üretim yapan şirketlere 26 milyar dolardan fazla bütçe ayırarak teşvikler verdi ve Hindistan'ın Çin ithalatına bağımlılığını azaltmak adına yabancı yatırımları çekmeye çalıştı.

Foxconn'un ilgisi Çin'den Hindistan'a kaydı

Başarılar da elde edildi. Bunlardan en dikkat çekeni, Tayvanlı fason üretici Foxconn'un Apple için Hindistan'da iPhone üretmeye başlaması ve bazı işleri Çin'den taşıması oldu.

Ancak on yıl içinde Hindistan'da imalatın rolü, hizmetler ve tarıma kıyasla, ekonominin %15'inden %13'ünün altına düştü.

İmalatın ve getirebileceği istihdamın Hindistan'ın küresel bir güç olarak yükselişi için çok önemli olduğu düşünülüyor. Hindistan'ın beş katı büyüklüğünde bir ekonomiye sahip olan Çin, dünyanın geri kalanının satın almak istediği şeyleri üretip satarak refaha doğru hızla ilerleyen Asya ülkelerinin en büyüğü. Ancak imalat, Doğu Asya ekonomilerinin çoğunda %25'lik bir paya sahip, yani Hindistan'dakinin iki katı.

Hindistan'a 10 yıl yetmedi

Modi'nin yönetimi altında kamu altyapısı uzun bir yol kat etti. Ancak 10 yıl, ülkenin büyüyen işgücünü işletmelerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde eğitmek için yeterli bir süre olmadı. Hindistan'ın ekonomik açıdan güçlü bölgelerini birbirine bağlamak söz konusu olduğunda da yol engebeli olmaya devam ediyor.

Yeni Delhi'den sekiz şeritli yeni bir otoyolla sadece bir saat uzaklıkta bulunan Haryana'daki Rai Sanayi Bölgesi, bu yüzyılın başlarında buğday ve hardal mahsulü yetiştirilen toprakları kaplıyor. Tozlu ızgara üzerindeki fabrikalardan bazıları 20 yıldır otomobil parçaları ve işlenmiş gıdalar üretiyor. Diğerleri ise yeni başlıyor ve yakın zamanda bir atılım yapmayı umuyor.

2019'da araçlar için lityum-iyon piller üreten LiKraft'ı kuran Vikram Bathla, teknolojiye erişimin işinin önündeki en sinir bozucu engel olduğunu söyledi. Büyük ölçüde, toplu olarak satın alınması gereken ve sevkiyatı zaman alan ithalata bağımlı olan Bathla, teknik işleri yapmak için ihtiyaç duyduğu kişileri işe almakta zorlanıyor.

Kalifiye çalışan sorunu

Bathla şu sözleri kaydetti:

Ekipman satın alabiliriz ve alıyoruz da. Bunların çoğu Çin'den geliyor. Sahip olmadığımız şey bunları kullanacak kalifiye işçiler”. Bathla, beş yıldır kendisinden 15 yıl önce işe koyulan rakiplerine yetişmeye çalıştığını söyledi.

 

Üretim işletmelerine yönelik bir ticaret örgütünün genel sekreteri olan Anil Bhardwaj, pahalı hammaddelerin buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu söyledi. Bhardwaj ayrıca yüksek arazi maliyeti, doğru türde mühendis eksikliği ve bankalardan iyi finansman sağlanamamasının da sorunu büyüttüğünü söyledi. Bhardwaj'ın ve diğer işletme sahiplerinin karşılaştığı zorlukların birçoğu tutarsız hükümet politikaları ve bürokrasiden kaynaklanıyor.

Adalet sistemi iyi işlemiyor

Bhardwaj ayrıca üreticilerin karşılaştığı daha az belirgin bir ihtiyaçtan da bahsetti: iyi işleyen bir adalet sistemi. Hindistan'daki mahkemelerin yavaş ve kararlarının keyfi olduğunu belirten Bhardwaj, meslektaşları gibi küçük işletmelerin daha iyi avukatlara ve siyasi nüfuza sahip büyük firmaların insafına kaldığını söyledi.

 

Eyaletler, Çin'in fabrikalarını dünyanın gıpta ettiği üretim sisteminin bazı kısımlarını kopyalamayı başardı. Tamil Nadu eyaletindeki Apple tedarikçilerinden oluşan bir grup, bazı tahminlere göre dünyadaki iPhone'ların %20'sini üretiyor. Son birkaç yıla kadar neredeyse tamamı Çin'de üretiliyordu.

Tamil Nadu'nun ana havaalanındaki kayıtlar, Trump'ın %27'lik gümrük vergisini açıklamasından önceki haftalarda, Apple ve diğer şirketlerin stok yapmasıyla birlikte giden elektronik sevkiyatının iki katına çıkarak ayda 2 bin tonu aştığını gösteriyor. Trump'ın Cuma günü akıllı telefonları ve diğer elektronik cihazları gümrük vergisi kapsamı dışında tutma kararı, iPhone'ları Amerika'ya gönderme telaşını azaltabilir.

Hindistan'da iPhone üretimi artabilir

Yine de uzun vadeli değişiklikler söz konusu. Apple'ın tedarikçileriyle yakın çalışan ve planlarını kamuoyuna açıklama yetkisi olmayan bir kişi, tedarikçilerin üretimi artırmayı umduklarını, böylece Hindistan'ın dünyadaki iPhone'ların %30'unu üretebileceğini söyledi.

Politikacı Khandelwal, Hindistan'ın elektronik, otomobil parçaları, tekstil ve kimyasallar da dahil olmak üzere pek çok sektörde Çin'e karşı uygulanan %145'lik gümrük vergisinin yarattığı bir gecelik avantajı kullanmaya hazır olduğunu söyledi.



İlk mesajı 'diyalog' oldu: Sırbistan'ın yeni başbakanı akademisyen Macut

Sırbistan'da akademisyen Djuro Macut liderliğinde yeni hükümet kuruldu. Meclis'te 153 milletvekili yeni hükümet için güvenoyu verdi, 46 milletvekili ise karşı oy kullandı. Macut, "Herkesi diyaloğa davet ediyorum. Sırbistan bölünmelerden yoruldu. Görevim memnuniyetsizlikleri görüşmek" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Sırbistan'da akademisyen Prof. Dr. Djuro Macut'un başbakanlık görevini üstlendiği yeni hükümet, Meclis'ten güvenoyu aldı. Sırbistan Meclisi, ülkede Kasım 2024'te yaşanan ölümlü kazanın ardından düşen hükümetin yerine gelecek yeni kabineyi görüşmek üzere toplandı.

Sırbistan protestolarında neden Ferrari bayrağı dalgalanıyor?

Meclis'te 153 milletvekili, Macut liderliğindeki yeni hükümet için güvenoyu verdi. Muhalefetten 46 milletvekili ise karşıt oy kullandı. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in hükümeti kurmakla görevlendirdiği akademisyen Macut, 30 bakandan oluşan yeni kabine üyelerini tanıtırken, 8 yeni isim dikkati çekti.

"Herkesi diyaloğa davet ediyorum"

Macut, Meclis'te yaptığı konuşmada, Sırbistan'ın Avrupa Birliği (AB) üyeliği yolunda emin adımlarla ilerlemeyi sürdüreceğini ifade ederek, Kosova meselesinde açık ve baskısız bir diyalog yürüteceklerini söyledi. Sırbistan'ın Novi Sad kentindeki ölümlü kazanın ardından süren öğrenci gösterilerine işaret eden Macut, "Herkesi diyaloğa davet ediyorum. Sırbistan bölünmelerden yoruldu. Benim görevim memnuniyetsizlikleri görüşmek olacak" dedi.

Novi Sad'daki kaza sonrası Sırbistan'da neler oldu?

Novi Sad'daki tren istasyonunda 1 Kasım 2024'te beton sundurmanın çökmesi nedeniyle 16 kişi ölmüş, kazanın ardından hükümete tepki gösteren öğrenciler, ülke genelinde "Dur Sırbistan" sloganıyla gösterilere başlamıştı. Binlerce üniversite, yüksekokul ve lise öğrencisi, başta Belgrad olmak üzere ülkenin çeşitli kentlerinde hükümet karşıtı büyük gösteriler düzenlemişti.

NYT yazdı: Sırbistan’da öğrenci hareketi 100 binden fazla kişiyi sokağa döktü

Öğrenciler, tren istasyonundaki ölümlü kazada sorumluluğu bulunanların cezalandırılmasını, ihmal şüphesi bulunulan istasyonun yapım ve onarım çalışmalarına ilişkin tüm belgelerin yayımlanmasını, önceki gösterilerde gözaltına alınan öğrenci ve akademisyenlerin serbest bırakılmasını talep etmişti. Cumhurbaşkanı Vucic, öğrencilerin taleplerinin yerine getirildiğini kaydetmişti. Öğrenciler, taleplerinin 'tam anlamıyla' yerine getirilmediğini savunarak, ülke genelinde gösteriler düzenlemeye devam ediyor.

Kaynak: AA


Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Grossi: İran nükleer silah elde etmeye çok uzak değil

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Grossi, İran'ın nükleer silah elde etme ihtimali için, "Bu yapboz gibi, ellerinde parçalar var ve bir gün tamamını birleştirebilirler. Bunu başarmak için kat edilmesi gereken bir yol var. Ancak buna çok uzak değiller" yorumunu yaptı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Mariano Grossi, İran'ın nükleer silah elde etmeye çok uzak olmadığını belirtti. Grossi, Le Monde gazetesine verdiği röportajda, İran'ın nükleer silah faaliyetlerini değerlendirdi. Bugün İran'a ziyaret gerçekleştirecek olan Grossi, birçok bomba üretmek için yeterli malzemesi bulunan İran'ın henüz nükleer silaha sahip olmadığını kaydetti.

"Son 4 yılda kayda değer bir hızlanma gösterdi"

Grossi, Tahran hükümetinin nükleer silahı elde etme ihtimaline değinerek, "Bu yapboz gibi, ellerinde parçalar var ve bir gün tamamını birleştirebilirler. Bunu başarmak için kat edilmesi gereken bir yol var. Ancak buna çok uzak değiller, bunu kabul etmek gerekiyor. Son 4 yılda, İran'ın bu alanda kayda değer bir hızlanma gösterdiğini gözlemledik" değerlendirmesinde bulundu.

Beyaz Saray: Trump, İran'ın nükleer programa sahip olduğunu görmek istemiyor

İran ve ABD arasında, İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili Umman'da başlatılan diyalog sürecine UAEA'nın da dahil edilmesi gerektiğini vurgulayan Grossi, "Olası bir anlaşmayla ilgili görüşümüzü bildirmemiz gerekeceğini biliyorlar çünkü kontrol etmek bize düşecek" ifadesini kullandı. Rafael Mariano Grossi, ABD'nin, 2015'te imzalanan ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan anlaşmayı beğenmediğini ve bu sefer daha basit bir anlaşmaya varmak istediğini savundu. Grossi, olası yeni bir anlaşmayla İran'ın nükleer konusundaki bazı faaliyetlerinin doğrudan yasaklanmasının hedeflendiğini kaydetti.

Savaşı engellemek için belki de son fırsat

Bunun karşılığında olası anlaşmayla İran'a yaptırımların kaldırılması veya bu ülkeye yönelik yatırımı teşvik edecek adımların atılmasının öngörüldüğünü anlatan Grossi, 2015'te Fransa, İngiltere, Almanya, Çin ve Rusya'nın da dahil olduğu KOEP'i imzalayan grubun bugün çok kutuplaşmış olduğunu ve planın artık işe yaramadığını belirtti. Grossi, uluslararası gelişmelerin farklı aktörlerin rollerini ve İran'ın nükleer faaliyet sürecine etki etme kapasitelerini değiştirdiğini belirterek, "Nihai hedef, barışın sağlanması, savaşın önlenmesi ve İran'da nükleer silahın ortaya çıkmasının engellenmesidir" ifadesini kullandı.

İran ile ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya (5+1) ülkeleri arasında 2015’te imzalanan KOEP, yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlenmesini ve denetim altına alınmasını öngörüyordu.

Kaynak: AA



Almanya'da federal mahkeme Yunanistan üzerinden ülkeye gelen sığınmacıların geri gönderilebileceğine hükmetti

Almanya'da federal mahkeme, Yunanistan üzerinden ülkeye gelen bekar, sağlam ve sağlıklı sığınmacıların geri gönderilebileceğine hükmetti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Leipzig Federal İdare Mahkemesi, Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'nin başvurularını kabul edilemez bularak reddettiği ve Yunanistan'a geri gönderilmelerine karar verdiği sığınmacıların açtığı davayı karara bağladı.

Mahkemenin kararına göre, Yunanistan üzerinden Almanya'ya gelen bekar, sağlam ve sağlıklı sığınmacılar geri gönderilebilecek.

Kararda, Yunanistan'daki kabul sistemindeki eksikliklere rağmen bu savunmasız olmayan grubun aşırı bir zorlukla karşı karşıya kalmadığı, dolayısıyla bu kararın uygulanmasıyla insan haklarının ihlal edilmeyeceği ifade edildi.

Kaynak: AA



İngiltere'yi ziyaret eden İsrail Dışişleri Bakan Saar hakkında acil tutuklama emri çıkarılması istendi

İngiltere'ye sürpriz ziyarette bulunan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar hakkında acil tutuklama emri çıkarılması için girişimde bulunuldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İngiltere merkezli Küresel Hukuki Eylem Ağı (GLAN) ile Gazze'de savaş suçu işleyen İsrailli askerleri takip ederek ulusal ve uluslararası davalarda yargılanmalarını hedefleyen Belçika merkezli Hind Receb Vakfı, söz konusu girişime ilişkin ortak yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, Saar'a yönelik acilen tutuklama kararı talep edildiği belirtilerek, suçlamaların özellikle geçen yıl sonunda Kemal Advan Hastanesi'ne yapılan kuşatmayla ilgili olduğunun altı çizildi. Bu kuşatmanın, hastane müdürü Dr. Husam Ebu Safiyye'nin kaçırılması ve işkenceye uğramasıyla sonuçlandığı vurgulandı.

"Gazze'deki büyük sivil ölümleri ve acılardan doğrudan sorumlu"

İsrailli Bakan'a yönelik tutuklama emri talebinin Westminster Sulh Mahkemesine iletildiği kaydedilen açıklamada, Saar'ın Filistin'de işkence, kasıtlı öldürme ve mülkün geniş çapta yok edilmesi gibi uluslararası insancıl hukuku ihlal etme suçlarına destek olduğu kaydedildi.

Bu girişimin, güvenlik nedeniyle ismi açıklanamayan ortaklarla birlikte Gazze'de çalışan ve burada geniş çapta çalışma yapmış bir grup doktorun sunduğu kanıtlarla desteklendiğine değinilen açıklamada, insan hakları gruplarının da Londra Metropolitan Polisi'ne bir suç duyurusunda bulunduğu aktarıldı.

Açıklamada, İsrailli Bakan'ın 7 Ekim 2023'teki kolektif kararlar sonucu Gazze'deki büyük sivil ölümleri ve acılardan doğrudan sorumlu olduğunun altı çizilerek, "Saar'ın hükümetin askeri politikasını şekillendirmedeki merkezi rolü, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından soykırımsal olarak kabul edilebilecek bir kampanyanın sorumlusu olarak görülmektedir" denildi.

"İngiltere yetkilileri el sıkışmak yerine kelepçe takmak zorundalar"

Açıklamada, GLAN Direktörü Gearoid O Cuinn'in de değerlendirmelerine yer verilerek, şu ifadeler kullanıldı:

"Gideon Saar'ın Filistin'deki büyük ölümler, yıkımlar ve acılarla doğrudan bağlantılı olduğunu ve rolünü ayrıntılı şekilde kanıtladık. İngiltere yetkilileri, el sıkışmak yerine kelepçe takmak zorundalar. Bu yüzden, mahkemelerden acilen müdahale etmelerini istedik"

Hind Receb Vakfının Kurucusu ve Başkanı Dyab Abou Jahjah da "Gideon Saar, Londra'da özgürce yürüyemez çünkü Gazze’deki Filistinli siviller molozların altında gömülü halde. Gazze'de masum insanları aç bırakma, yerinden etme ve öldürme rolü hesap vermeyi gerektiriyor. Hiçbir resmi unvan bu vahşetleri mazur gösteremez" ifadelerini kullandı.

İsrail Dışişleri Bakanlığından dün yapılan açıklama Saar'ın İngiltere ziyareti doğrulanırken, İngiltere tarafından söz konusu ziyarete ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı.

İsrailli Bakan, sürpriz ziyarette bulundu

İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Saar'ın dün Londra'da İngiltere Dışişleri Bakanı Lammy ile bir araya geldiği bildirilmişti.

İkili arasındaki görüşmede, başta İran'ın nükleer programı olmak üzere bölgesel meselelerin ele alındığı aktarılmıştı.

Görüşmede Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşmasının yenilenmesine ilişkin müzakerelerin ve Gazze Şeridi'ndeki İsrailli esirlerin durumunun da masaya yatırıldığı bildirilmişti.

Ayrıca, ikilinin İsrail-İngiltere ilişkilerinin geliştirilmesini de konuştuğu belirtilmişti.

Lammy, 12 Ocak'ta İsrail'i ziyaret etmiş, Saar ile yaptığı görüşmede, Gazze, İran, Suriye ve Lübnan dahil bölgesel konuların ele alındığı aktarılmıştı.

İngiliz bakan, 13 Ocak'ta Ramallah'ta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya gelmişti.​​​​​​​

Kaynak: AA



Fitch'ten 'ticaret savaşı' revizyonu: Küresel büyüme tahminini düşürdü

Fitch, tırmanan ticaret savaşı gerilimi nedeniyle küresel büyüme tahminini düşürdü. Kredi derecelendirme kuruluşu, dünya ekonomik büyüme tahminini yüzde 2,3'ten yüzde 1,9'a revize etti. Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahmini ise bu yıl için yüzde 2,5 ve gelecek yıl için yüzde 3,5 oldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, küresel ticaret savaşındaki ciddi tırmanış dolayısıyla ekonomik büyümeye ilişkin tahminlerini düşürdüğünü belirterek, bu yıl küresel ekonominin yüzde 1,9 büyüyeceğini öngördü. Fitch, geçen ay açıkladığı Küresel Ekonomik Görünüm raporu için özel bir güncelleme yayımladı.

Gümrük vergileri baskıyı artırdı: DTÖ'den küresel ticarette daralma öngörüsü

Kredi derecelendirme kuruluşunun konuya ilişkin açıklamasında, küresel ticaret savaşındaki ciddi tırmanışa yanıt olarak dünya büyümesine ilişkin tahminlerin keskin bir şekilde düşürüldüğü ifade edildi. ABD'nin 2025'te yıllık büyümesinin yüzde 1,2 ile pozitif kalmasının beklendiği belirtilen açıklamada, ancak büyümenin yıl boyunca yavaşlayarak dördüncü çeyrekte yalnızca yüzde 0,4 olacağının tahmin edildiği bilgisi verildi.

Açıklamada, Çin'in büyümesinin bu yıl ve gelecek yıl yüzde 4'ün altına düşeceğinin, Euro Bölgesi büyümesinin ise yüzde 1'in oldukça altında kalacağının öngörüldüğü belirtildi. Dünya ekonomik büyümesinin bu yıl yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesinin beklendiği, bu oranın Covid-19 salgını hariç tutulduğunda 2009'dan bu yana en zayıf büyüme oranı olacağı ifade edildi. Fitch'in mart ayında yayımladığı raporda, küresel ekonomik büyüme tahmini yüzde 2,3 olmuştu.

ABD için enflasyon tahmini yüzde 4'ün üzerine çıkarıldı

Açıklamada, ABD'nin "Kurtuluş Günü" tarifelerinin beklenenden çok daha kötü olduğu belirtilerek, ek tarifelerin 90 gün süreyle durdurulduğu ve Çin ile ABD arasındaki misillemelerin, karşılıklı tarife oranlarını yüzde 100'ün üzerine çıkardığı anımsatıldı. ABD'nin efektif tarife oranının mart ayındaki varsayımın üzerine çıktığına, ülkenin ticaret politikasını tahmin etmenin zor olduğuna işaret edildi.

Fed Başkanı Powell: Ekonomi Fed'in hedeflerinden uzaklaşıyor

Tarife artışının ABD-Çin ticaret akışını önemli ölçüde etkileyeceğine dikkatin çekildiği açıklamada, ABD'de olumsuz arz şokunun belirgin olabileceği ifade edildi. ABD'ye dair enflasyon tahmininin yüzde 4'ün üzerine revize edildiği bilgisi verilen açıklamada, "Büyük politika belirsizliği iş dünyasının yatırım beklentilerine zarar veriyor, hisse senedi fiyatlarındaki düşüşler hanehalkı servetini azaltıyor ve ABD'li ihracatçılar misillemeden etkilenecek." değerlendirmesi yapıldı.

"ECB'den ve gelişmekte olan piyasalardan daha derin faiz indirimi bekliyoruz"

Açıklamada, Çin ekonomisinin geçen yıl beklenenden daha hızlı büyüdüğü, ancak net ticaretin büyümenin 3'te 1'ini oluşturduğu belirtilerek, büyümenin keskin bir şekilde yavaşlayacağı ifade edildi. Gelecek 18 ay içinde ABD'nin gümrük vergisi gelirlerinin bir kısmının vergi indirimleri de dahil olmak üzere ABD ekonomisine geri dönmesinin beklendiği ifade edilen açıklamada, ancak dünyanın en büyük iki ekonomisi yavaşladıkça, yayılma etkilerinin geniş bir alanda hissedileceği ve bu durumun tahminlere yansıyacağı belirtildi.

Açıklamada, kötüleşen büyüme görünümüne rağmen ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz indirimine gitmeden önce dördüncü çeyreğe kadar bekleyeceğinin öngörüldüğü vurgulandı. ABD hanehalkının orta vadeli enflasyon beklentilerinde son 2 ayda endişe verici bir sıçrama yaşandığı belirtilen açıklamada, "ABD dolarındaki şaşırtıcı zayıflama diğer merkez bankalarına gevşeme için daha fazla alan yarattı ve şimdi Avrupa Merkez Bankasından (ECB) ve gelişmekte olan piyasalardan daha derin faiz indirimleri bekliyoruz" ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, düşük emtia fiyatlarının, büyüme yavaşladıkça ABD dışında parasal gevşemenin daha hızlı olmasını kolaylaştıracağı kaydedilerek, 2025 Brent petrol fiyatı varsayımının 5 dolar azalışla 65 dolara çekildiği bildirildi.

Büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edildi

Fitch'in mart ayında yayımladığı raporda, bu yıl ABD'nin yüzde 1,7, Euro Bölgesinin yüzde 0,7, Çin'in yüzde 4,4 büyüyeceği öngörülmüştü. Kredi derecelendirme kuruluşunun güncel raporunda, bu yıl için tahmin edilen büyüme oranları ABD için yüzde 1,2'ye, Euro Bölgesi için yüzde 0,6'ya ve Çin için yüzde 3,9'a çekildi. Bu yılki büyüme beklentisi, Japonya için yüzde 0,8 ve Birleşik Krallık için yüzde 1 oldu.

Türkiye için 2025'te yüzde 2,5 büyüme tahmini

Türkiye ekonomisine ilişkin tahminlerin de yer aldığı raporda, ülke ekonomisine dair büyüme tahmininin bu yıl için yüzde 2,5 ve gelecek yıl için yüzde 3,5 olduğu görüldü.



İsrail Ordusu hiçbir durumda Gazze’den ayrılmayacağını açıkladı

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde ele geçirdiği bölgelerde her durumda kalacağını söyledi. Katz, “Geçmiştekinden farklı olarak, (İsrail ordusu) temizleyip ele geçirdiği bölgelerden artık çekilmiyor” dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün yaptığı açıklamada İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde ele geçirdiği bölgelerde her türlü “geçici ya da kalıcı durumda” kalacağını söyledi. “Geçmiştekinden farklı olarak, (İsrail ordusu) temizleyip ele geçirdiği bölgelerden artık çekilmiyor” diyen Katz sözlerine şöyle devam etti:

“Ordu, Gazze'de, tıpkı Lübnan ve Suriye'de olduğu gibi düşmanla, (İsrail) yerleşimleri arasında tampon olmak üzere güvenlik bölgelerinde kalmaya devam edecek... İsrail’in politikası nettir: Gazze’ye hiçbir insani yardım girmeyecek. Bu yardımı engellemek, Hamas’ın halk üzerinde bir araç olarak kullanmasını engelleyen başlıca baskı kozlarından biridir”

İsrail, 2 Mart’tan bu yana Gazze’de geçiş noktalarını kapatarak bölgeye temel ihtiyaç malzemelerinin girişini engelliyor. İsrail 18 Mart’ta Gazze’ye yönelik saldırılarını yeniden başlatarak, ocak ayında yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının ikinci aşamasına geçmeyi reddetti.

Bölgesel kaynakların paylaştığı verilere göre savaşın başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail’in saldırılarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 51 bin Filistinli hayatını kaybetti.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kasım ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze’de savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkardı. İsrail Gazze'ye yöneik saldırıları nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı tarafından da yargılanıyor. 



Pentagon'da bilgi sızdırmayla ilgili soruşturmada idari izne çıkarılanların sayısı 3 oldu

ABD Savunma Bakanlığında (Pentagon), Bakan Yardımcısı Steve Feinberg’in özel kalemi Colin Carroll'un, devam eden bir soruşturma nedeniyle zorunlu idari izne çıkarıldığı belirtildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

CNN'e konuşan Pentagon'dan kaynaklara göre, Carroll, bakanlık binasından güvenlik ekibi eşliğinde ayrıldı.

Kaynaklar, Carroll'un zorunlu idari izne çıkarılmasının, son zamanlarda Pentagon'dan sızan haberlerle bağlantılı olarak Savunma Bakanı Pete Hegseth'in Özel Kalem Müdürü Joe Kasper ile yaşanan anlaşmazlıklarla ilgili olduğunu belirterek, bunu "yönetimle anlaşmazlık yaşayan kişilerin tasfiyesi" olarak niteledi.

Carroll, son bir hafta içinde Pentagon'dan zorunlu idari izne çıkarılan 3. kişi oldu.

Bu hafta Hegseth'in kıdemli danışmanlarından Dan Caldwell ve Özel Kalem Müdür Yardımcısı Darin Selnick'in de bilgi sızdırma iddialarıyla ilgili soruşturma kapsamında zorunlu idari izne çıkarıldığı kaydedilmişti.

Hegseth'in Özel Kalem Müdürü Joe Kasper, 23 Mart'ta, son zamanlarda kurumdan yapılan "yetkisiz açıklamalarla ilgili" kapsamlı soruşturma yapılacağını duyurmuş, soruşturmalarda yasalara uygun şekilde "yalan makinesi"nin de kullanılacağını kaydetmişti.

Kasper, ayrıca yetki sınırını aşarak ifşada bulunduğu tespit edilenlerin cezai kovuşturmaya tabi tutulacağını bildirmişti.

Kaynak: AA



Kursk eski valisi tutuklandı: Devleti 1 milyar ruble dolandırmakla suçlanıyor

Rusya'da eski Kursk Bölge Valisi Smirnov tutuklandı. Smirnov, Ukrayna sınırında tahkimat inşası sürecinde devleti 1 milyar ruble (yaklaşık 12 milyon 100 bin dolar) dolandırmakla suçlanıyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Rusya'da eski Kursk Bölge Valisi Aleksey Smirnov, 'devleti dolandırdığı' suçlamasıyla 2 ay süreyle tutuklandı. Moskova’daki Meşçanskiy Mahkemesi'nin basın servisinden yapılan açıklamada, Smirnov ve eski yardımcısı Aleksey Dedov'un dolandırıcılık şüphesiyle gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, Smirnov'un yürütülen soruşturma kapsamında 15 Haziran'a kadar tutuklu kalmasına karar verildiği kaydedildi. Valilik görevini Mayıs-Aralık 2024 tarihlerinde üstlenen Smirnov'un, Ukrayna sınırında tahkimat inşası sürecinde 1 milyar ruble (yaklaşık 12 milyon 100 bin dolar) dolandırdığı iddia ediliyor. Ukraynalı askerlerin 6 Ağustos 2024'te Rus toprağı Kursk bölgesine girmesinin ardından iki ülke orduları arasında çatışmalar başlamıştı.

Kaynak: AA



ABD-İran görüşmesinin ikinci turu Roma’da

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Garibabadi, ABD ile cumartesi günü yapılacak dolaylı müzakerelerin ikinci turuna ev sahipliği yapacak ülkenin Roma olduğunu söyledi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD-İran arasında cumartesi günü yapılacak dolaylı müzakerelerin ikinci turunun yeri belli oldu. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Garibabadi, yaptığı açıklamada, "Şu ana kadar karşı taraftan müzakerelerin yerinin değiştirilmesine dair yeni bir talep almadık. İkinci turun görüşme yeri Roma olarak belirlendi" dedi.Garibabadi, müzakerelerin yapılacağı yerin tartışılmasının içeriğe kıyasla önemsiz olduğunu belirterek, "Bu tür konular genellikle teknik sebeplerle, taraflardan birinin talebiyle ya da lojistik ve destekle ilgili ihtiyaçlardan dolayı gündeme gelir. Başlangıçta Umman’ın görüşmelerin sabit yeri olması planlanmıştı ancak ardından Roma konusu gündeme geldi. İran tarafı bu konuya özel bir hassasiyet göstermedi. Biz esas olarak içeriğe ve asıl işe odaklanmalıyız ve gereksiz ayrıntılarla zaman kaybetmemeliyiz" diye konuştu.

"Umman bize yakın ama karşı tarafa uzak"

Müzakerelerde iki taraf için mesafenin eşit olmasının önemli olduğunu vurgulayan Garibabadi, "Karşı tarafın müzakere yerini değiştirme talebiyle bir ya da iki kez karşılaştığımızda her ne kadar bir istikrarın olması daha iyi olsa da kabul ettik. Önemli olan bu görüşmenin nerede yapıldığından çok, iki taraf için de mesafenin eşit olmasıdır. Umman bize yakın ama karşı tarafa uzak ve bu tür hususlar da dikkate alınıyor" ifadelerini kullandı.Müzakereler nerede yapılırsa yapılsın Umman’ın arabulucu ülke olacağını söyleyen Garibabadi, "Yer değişikliği kilit bir konu değil. Ancak sabit bir yerin olması sürecin istikrarı açısından daha iyi olur. Eğer önerilen ülke, İran’ın ciddi siyasi sorun yaşadığı bir ülke değilse, gelen taleplere olumlu yaklaşıyoruz. Bu tür detaylar medya ve kamuoyu için önemli olabilir ancak müzakerenin içeriğini etkilemez" dedi.

"İlk turun başarılı olması yanıltıcı olmamalı"

Umman’da gerçekleşen ilk tur görüşmelere ilişkin değerlendirmede bulunan Garibabadi, "İlk tur, üç saatten kısa bir sürede tamamlandı ve ciddi bir anlaşmazlık yaşanmadı. Dolaylı müzakerelerde görüşmeler genellikle uzun sürer. Ancak ilk turun başarıyla tamamlanması sonraki görüşmelerin de aynı şekilde sonuçlanacağı anlamına gelmez. Müzakere bir süreçtir. Karşı tarafın bu sürece ne kadar ciddi yaklaştığı ve üçüncü tarafların baskılarından ne ölçüde etkilendiği ilerleyen turlarda netleşecektir" dedi.Garibabadi, "Biz, görüşmelerin sadece bir günde değil farklı günlerde de devam etmesine hazırız. Amacımız, gerçekten bir uzlaşıya varmanın mümkün olup olmadığını görmek. İkinci önemli konu ise tehditlerdir. Karşı taraf, İran gibi bu süreçte gerçekten ciddi mi, yoksa samimi bir niyetle bu görüşmelere katılmamış mı? ABD’nin bölgede gerçekleştirdiği askeri yığınak ve tehdit oluşturan adımlar, bu müzakerelerdeki uzlaşı niyetini ve ciddiyetini sorgulanabilir hale getirebilir" ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığı "Roma" haberlerini yalanlamıştı

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, ABD merkezli Axios haber sitesinin dış politika muhabiri Barak Ravid’e ikinci turun Roma’da yapılacağına dair yaptığı paylaşım nedeniyle tepki göstermiş, "Futbolda kalenin yerini değiştirmek, profesyonel bir hata ve adil olmayan bir harekettir. Ancak diplomaside böyle bir hareket ki bu, müzakerenin mantığını ve sanatını kavrayamayan radikal unsurlar tarafından teşvik ediliyor, her türlü başlangıcı yıkıma sürükleyebilir" demişti.Bekayi, ayrıca, "Yürütülen istişarelerin ardından ikinci tur müzakerelere yine Maskat’ın ev sahipliği yapmasına karar verildi. Görüşmeler, 19 Nisan Cumartesi günü gerçekleştirilecek" ifadelerini kullanmıştı.Ravid, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Üç kaynağın bana verdiği bilgiye göre, ABD ile İran arasındaki nükleer görüşmelerin ikinci turu, sonunda cumartesi günü Roma’da gerçekleşecek" demişti.

İlk tur "olumlu ve yapıcı" geçmişti

Müzakerelerin ilk turu, 12 Nisan Cumartesi günü Umman’ın başkenti Maskat’ta İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un katılımıyla Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed el-Busaidi’nin arabuluculuğu ile dolaylı olarak gerçekleştirilmişti. Görüşmelerin ardından her iki taraf da süreci "olumlu ve yapıcı" olarak değerlendirmişti.



California Valisi Trump'ın diğer ülkelere tarife uygulama yetkisine karşı dava açılacağını duyurdu

California Valisi Gavin Newsom, ABD Başkanı Donald Trump'ın, aralarında Çin, Kanada ve Meksika'nın da bulunduğu ülkelere yönelik uyguladığı gümrük tarifelerine karşı hukuki süreç başlatılacağını duyurdu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Vali Newsom'ın Ofisi, Trump'ın gümrük tarifeleriyle ilgili Kuzey California Bölge Mahkemesi'nde başlatılacak hukuki sürece ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada, Trump'ın söz konusu tarifeleri uygularken başkana yalnızca dış tehditlere karşı mali işlemleri dondurma ve engelleme yetkisi tanıyan Uluslararası Acil Ekonomik Güçler Yasasını (IEEPA) kullanmasının yasalara aykırı olduğu ve bu yüzden hukuki süreç başlatılacağı bildirildi. 

Bu tarifelerin yürürlüğe geçmesi için kongre onayı gerektiği kaydedilen açıklamada, dava kapsamında mahkemeden tarifelerin durdurulması için acil tedbir talep edileceği belirtildi.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Newsom, tarifelerin IEEPA kapsamında değerlendirilemeyeceğini aktarırken, Trump'ın tarifelerinin California'daki ailelerin, işletmelerin ve eyaletin ekonomisi üzerinde "yıkıcı etki yarattığını" vurguladı.

California, ABD eyaletleri arasında en büyük ekonomiye sahip konumda bulunuyor.

Trump'ın tarifelerine karşı yürütülen hukuki süreç

Daha önce Çin'den ithalat ve ihracat yapan Florida merkezli Simplified işletmesi, Trump'ın Çin menşeli ürünlere getirdiği gümrük vergilerini uygulamak için kullandığı Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler Yasası'nın (IEEPA), başkanın yetki sınırlarını aştığını öne sürmüştü.

Dava dilekçesinde, Trump'ın Çin'e uyguladığı tarifelerin "yasa dışı" olarak kabul edilmesi ve uygulanmasının durdurulması talep edilmişti.

IEEPA'nın neredeyse 50 yıllık tarihinde hiçbir başkanın bu yasayı gümrük vergileri koymak için kullanmadığı kaydedilen dilekçede, yasa metninde gümrük vergilerinden bahsedilmediği ve yasada başkanlara vergi uygulama yetkisi tanındığına dair bir ifade yer almadığı vurgulanmıştı.



Trump, Japon yetkililerle tarifeler konusunda "büyük ilerleme" sağlandığını belirtti

ABD Başkanı Donald Trump, Japon yetkililerle tarifeler konusunda yaptıkları görüşmede "büyük ilerleme" kaydedildiğini bildirdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı, Truth Social sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşımda bulundu. Trump, "Ticaret konusunda Japon delegasyonu ile bir araya gelmiş olmaktan büyük onur duyuyorum. Büyük ilerleme" ifadelerine yer verdi.

Trump, çarşamba günü sabah saatlerinde yaptığı bir başka paylaşımda, Japonya'nın tarifeler, askeri destek maliyeti ve ticaret adaleti konularını görüşmek üzere geldiğini belirtmişti.

Japonya delegasyonu ile yapılacak toplantılara hazine ve ticaret bakanlarıyla birlikte kendisinin de katılacağını aktaran Trump, "Umarım Japonya ve ABD için iyi (harika) bir anlaşma sağlanabilir." değerlendirmesinde bulunmuştu.

ABD, Japonya'ya yüzde 24 oranında karşılıklı tarife açıklamıştı

ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan'da ABD'nin ticaret partnerlerine uygulanacak karşılıklı tarife oranlarını duyurmuştu.

Temel tarife oranının yüzde 10 olacağını belirten Trump, ülkelerin uyguladığı tarifeler ve tarife dışı engelleri hesaba katarak ülkeye göre değişen gümrük vergisi oranlarını paylaşmıştı.

Bu kapsamda, ABD'nin Japonya'dan ithalatına yüzde 24 oranında gümrük vergisi uygulanması öngörülmüştü.

Trump, 9 Nisan'da ise Çin hariç diğer ticaret ortakları için ek tarifeleri 90 gün süreyle durdurduğunu, bu sürede yüzde 10'luk temel tarife oranının uygulanacağını açıklamıştı.

Kaynak: AA


Üniversitenin direnişi Trump'ın baskılarını artırıyor

Trump, "Bağımsızlığımızı müzakere konusu etmeyiz" çıkışıyla meydan okuyan Harvard Üniversitesi'ne sert çıktı. "Harvard nefret ve aptallık öğretiyor" diyen Trump, buraya verilen fonların kesilmesi gerektiğini savundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, hükümet denetimine tabi olmayı reddeden Harvard Üniversitesi'ne baskıyı artırdı. Sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımıyla dünyanın en prestijli üniversitelerinden Harvard'ı sert ifadelerle hedef alan Trump, Harvard için "Artık düzgün bir öğrenim yeri olarak bile kabul edilemez. Dünyanın en iyi üniversiteleri ya da kolejleri arasında yer almamalı. Nefret ve aptallık öğretiyor ve artık federal fon almamalı" ifadelerini kullandı. 

Harvard Üniversitesi'nin, bir çok üniversitenin aksine Beyaz Saray'ın üniversiteye kabul, işe alım, siyasi eğilimler ve akademik programlar ile ilgili konularda hükümet denetimine tabi olmayı reddetmesi Trump'ı kızdırdı.

Harvard Üniversitesi Başkanı Alan Garber dün yaptığı "Bağımsızlığımızı ya da anayasal haklarımızı müzakere konusu etmeyiz" açıklamasıyla, Trump yönetiminin baskılarına meydan okumuş ve hükümet denetimine tabi olmayı kabul etmediklerini duyurmuştu.

Trump ile Harvard arasındaki anlaşmazlık

ABD'de Trump yönetimi, aralarında Harvard'ın da olduğu birçok üniversiteye yönelik, başta Filistin yanlısı kampüs protestoları ile çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını gerekçe göstererek, federal fonları dondurma tehdidinde bulunmuştu. Yönetim, Harvard Üniversitesine çeşitli kuruluşlar tarafından verilen 8,7 milyar doları aşkın hibenin 'sivil haklar yasalarına uygun şekilde kullanıldığından emin olmak amacıyla' soruşturma açıldığını duyurmuştu.

Federal yönetimin bu tehdidine karşılık Harvard Üniversitesi, Trump'ın 'üniversitede reform' yönündeki taleplerini kabul etmeyeceğini açıklamıştı. Harvard Üniversitesi profesörleri, Trump yönetiminin okula sağlanan 8,7 milyar dolarlık federal fonları soruşturma kararına karşı dava açmıştı. 

Bunun üzerine üniversiteye bilimsel araştırmalar için verilecek 2 milyar 200 milyon dolarlık federal fonu dondurduğunu duyuran Trump, ayrıca üniversiteyi kâr amacı gütmeyen eğitim kurumu olarak sahip olduğu vergi muafiyetinden yoksun bırakmakla tehdit etmişti. Harvard'a verilmesi öngörülen ancak dondurulan fonların büyük bir bölümünün üniversitenin tıbbı alanlardaki araştırmaları için öngörüldüğü belirtilmişti. Bu araştırmalarla üniversite laboratuvarlarında, yeni ilaç ve tedaviler geliştiriliyor.

Trump üniversitelere yönelik artan baskısını "Antisemitizm ve Hamas'a destek" iddiaları ile gerekçelendiriyor.


Kanada Başbakanı Carney'den seçim açıklaması: Esas mesele, Trump'a kim karşı koyabilecek?

Kanada'da parti liderleri, yaklaşan seçimler öncesinde ABD gerilimini tartıştı. Kanada Başbakanı Mark Carney, "Bu seçimde esas mesele, Trump'a kim karşı koyabilecek" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Kanada'da 4 parti lideri, 28 Nisan'da yapılması planlanan erken genel seçim öncesinde katıldıkları tartışma programında, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine karşı nasıl bir tutum sergileyeceklerine ilişkin konuştu.

Liberal Parti lideri ve Başbakan Mark Carney, Muhafazakar Parti lideri Pierre Poilievre, Yeni Demokrat Parti lideri Jagmeet Singh ve Quebec Bloku Partisi lideri Yves-François Blanchet, yaklaşan seçimler öncesinde, Quebec eyaletinde Fransızca yayın yapan Kanada resmi yayın kuruluşu CBC'nin radyo kanalı Radio-Canada'da bir araya geldi.

Fransızca yapılan münazara kapsamında göç sorunundan dış ilişkilere kadar pek çok konuyu ele alan liderler, seçim vaatlerine ilişkin konuştu. Trump'ın tarifeleri karşısında, "Quebec'in ve genel olarak Kanada'nın değerlerinin korunması konusunda tüm liderlerin birlik içinde" olduğunu vurgulayan Carney, "Tedarik yönetiminden, Fransızca dilinden ve Quebec kültüründen asla taviz vermem. Amerikalılar karşısında hepimizin bu konuda hemfikir olduğunu düşünüyorum" dedi.

Liderler, Trump'ın ocakta başkanlık görevine gelmesinin ardından başta çelik ve alüminyum olmak üzere Kanada'nın çeşitli sektörlerine yönelik uyguladığı tarifelere karşılık Kanada'nın da misilleme tarifeler başlatmasının vatandaşlar üzerindeki dayanışma duygusunu artırdığını ve birçok kişinin ABD ürünleri yerine yerel ürünleri tercih etmesine neden olduğunu kaydetti.

Söz konusu "boykot hareketi" kapsamında Singh ve Blanchet, yerli üretim meyve ve sebzelere yöneldiklerini belirtirken, Carney artık ABD üretimi şarap satın almadığını, Poilievre ise "dünyanın en iyi eti olan Kanada sığır etini" tercih ettiğini ifade etti.

'Trump'a kim karşı koyabilecek'

Ülkedeki göç konusuna da değinen liderler, Kanada'ya yeni gelecek göçmen ve sığınmacıları ülkeye entegre etme kapasitesinin yeniden değerlendirilmesi gerektiği konusunda hemfikir olduklarını belirtti. Carney, "Göç sistemi işlemiyor, özellikle pandemiden sonra." diye konuşarak, eski Başbakan Justin Trudeau döneminde ülke nüfusunun göç nedeniyle yaklaşık yüzde 3 oranında arttığını belirtti. Federal hükümetin "belli sınırları" olduğunu ve sağlık alanında yeni programlara yatırım yapmayı planlamadığını kaydeden Carney, mevcut sağlık programlarını ise sürdüreceğini dile getirdi.

"Biz hala aynı partiden, aynı gruptan bahsediyoruz, lideri değiştirmeniz, felsefenizi değiştirdiğiniz anlamına gelmez." diyen Blanchet, Liberal Partili Trudeau ile Carney arasındaki benzerliğe işaret etti.

Poilievre de son 10 yılda ülkeyi zayıflattığını öne sürdüğü Liberalleri Kanada'yı "ekonomik tehditlere karşı daha kırılgan" hale getirmekle suçladı ve Carney'in Trudeau ile aynı seçim vaatlerini tekrarladığını öne sürdü.

Bunun üzerine Carney, bu eleştirileri reddederek, "Bu seçimde esas mesele, Trump'a kim karşı koyabilecek?" şeklinde konuştu.

Göreve yeni geldiğine dikkati çeken Carney, bir aydır oturduğu başbakanlık koltuğunda elde ettiği başarıları şöyle sıraladı: "Fransa, İngiltere ve Avustralya ile anlaşmalar imzaladık. ABD ile yürütülecek müzakerelere ön hazırlık yaptık. Vergileri düşürdük ve çalışanlar için destek programları oluşturduk."

Liderler arasında 17 Nisan'dan İngilizce bir tartışma yapılması bekleniyor.

Ne olmuştu?

ABD Başkanı Trump'ın Kanada'ya yönelik gümrük vergileri ve tehditleriyle iki ülke arasında gerginlikler devam ederken 2015'ten bu yana başbakanlık görevini yürüten Justin Trudeau, 14 Mart'ta görevinden istifa ederek kabinesini feshetmişti. Trudeau'nun istifasının ardından ekonomist Mark Carney, ülkenin yeni başbakanı olmuştu. Trump, Kanada'nın "ABD'nin 51. eyaleti" olması yönündeki açıklamalarını defalarca yinelerken, Carney, Kanada'nın "asla" ABD’nin bir parçası olmayacağını vurgulamıştı. Tarife gerilimlerinin devam ettiği bir dönemde, erken seçim çağrılarının artması üzerine Carney, 23 Mart'ta parlamentoyu feshederek 28 Nisan'da erken seçim yapılacağını duyurmuştu.

NYT: Trump, İsrail'in İran'a saldırma planını reddetti

 

Kaynak: AA



NYT: Trump, İsrail'in İran'a saldırma planını reddetti

İsrail, İran'ın nükleer tesislerine saldırmak için ABD'nin yardımını gerektirecek planlar geliştirdi. Ancak bazı yetkililerinin şüpheleri vardı. NYT, Trump kabinesindeki bölünmelerin ardından İsrail'in İran'ı bombalama planını reddettiğini yazdı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült


İsrail, İran’daki nükleer tesisleri en erken gelecek ay vurmayı planlamıştı. Ancak ABD Başkan Donald Trump, son haftalarda yapılan değerlendirmeler sonucunda İran’ın nükleer programını sınırlayacak bir anlaşma müzakere etme yönünde karar alarak bu planı durdurdu. Bu bilgi, kabine yetkilileri ve görüşmeler hakkında bilgilendirilen kişiler tarafından aktarıldı.

İç tartışmaların ardından gelen karar

Trump bu kararını, İran’ın askeri ve ekonomik açıdan zayıfladığı bir dönemde, diplomasi yürütme ile İsrail’in saldırısını destekleme seçeneklerini aylar süren iç tartışmaların ardından verdi.

Tartışmalar, ABD yönetiminde geleneksel olarak saldırgan tutumlu olan bakanlar ile askeri bir saldırının İran’ın nükleer hedeflerini yok edebileceği ve büyük çaplı bir savaşı önleyebileceği konusunda şüphe duyan diğer yetkililer arasındaki görüş ayrılıklarını ortaya koydu. Sonuçta, şimdilik askeri eyleme karşı bir uzlaşı oluştu ve İran müzakerelere açık olduğunu gösterdi.

İsrailli yetkililer, mayıs ayında İran’daki nükleer tesislere saldırı planlarını geliştirmişti. Bu planları uygulamaya hazırdılar ve zaman zaman ABD’nin de onay vereceği konusunda iyimserlerdi. Bilgilendirilen yetkililere göre, planların amacı İran’ın nükleer silah geliştirme kapasitesini en az bir yıl geriye itmekti.

Planların neredeyse tamamı, sadece İsrail’i İran’ın misillemesinden korumak için değil, aynı zamanda saldırının başarısını sağlamak için ABD’nin yardımını gerektiriyordu. Böylece ABD, saldırının merkezî bir parçası olacaktı.

Şimdilik, Trump askeri harekât yerine diplomasi yolunu seçti. İlk başkanlık döneminde, Obama yönetimi tarafından müzakere edilen İran nükleer anlaşmasını feshetmişti. Ancak ikinci döneminde, Orta Doğu’da yeni bir savaşa sürüklenmekten kaçınmak isteyen Trump, Tahran ile müzakerelere başladı ve birkaç ay içinde bir anlaşmaya varılması için süre tanıdı.

Bu ayın başlarında Trump, İsrail’e ABD’nin bir saldırıyı desteklemeyeceğini bildirdi. Bu kararı, geçtiğimiz hafta Washington’a gelen Başbakan Binyamin Netanyahu ile yaptığı Oval Ofis görüşmesinde paylaştı. Görüşmede, ABD’nin İran ile görüşmelere başladığı da duyuruldu.

Toplantı sonrası İbranice yapılan bir açıklamada Netanyahu, İran ile yapılacak bir anlaşmanın ancak “tesislerin imhası, tüm ekipmanların Amerikan denetimi altında sökülmesi ve Amerikan uygulamasıyla” mümkün olabileceğini belirtti.

Bu haber, İsrail’in gizli askeri planları ve Trump yönetimi içindeki gizli tartışmalar hakkında bilgilendirilen çok sayıda yetkiliyle yapılan görüşmelere dayanmaktadır. Görüşülen kişilerin çoğu, askeri planlamaları tartışabilmek için isim vermeme koşuluyla konuştu.

İsrail Amerikan uçaklarını istiyordu

Başlangıçta, Netanyahu’nun talebiyle üst düzey İsrailli yetkililer, ABD’li muhataplarına, yeraltındaki nükleer tesislere yönelik bir İsrail komando baskını ve hava bombardımanı kombinasyonu içeren bir plan sundu. İsrailliler, bu operasyonda Amerikan uçaklarının da rol almasını umuyordu.

Ancak İsrailli askeri yetkililer, komando operasyonunun ekim ayından önce hazır olamayacağını belirtti. Netanyahu ise daha hızlı bir harekât istiyordu. Bu nedenle İsrailli yetkililer, yine ABD desteği gerektirecek kapsamlı bir hava bombardımanı planına yöneldi.

Bazı ABD'li yetkililer başlangıçta İsrail planlarını değerlendirmeye daha açıktı. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael E. Kurilla ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz, Trump’ın desteği halinde ABD’nin İsrail saldırısına nasıl destek verebileceğini tartıştı.

ABD, Yemen'deki İran destekli Husilere karşı savaşını yoğunlaştırırken, Kurilla Beyaz Saray’ın onayıyla Ortadoğu'ya askeri ekipman ve uçak sevk etti.

Gönderilen tüm ekipman, Husilere yönelik saldırılarda kullanılabilecek şekilde konuşlandırıldı. Ancak ABD'li yetkililer, bu silahların İsrail’e İran’a karşı verilecek olası destek için de hazır bulundurulduğunu belirtti.

Trump’ın İsrail’in askeri hamlesine destek vermeye açık olduğuna dair işaretler vardı. ABD, uzun süredir İran’ı Husilere silah ve istihbarat sağlamakla suçluyor. 17 Mart’ta Trump, Husilere saldırılarını durdurmaları çağrısında bulunurken İran'ı da hedef aldı ve "Husiler tarafından atılan her kurşun, İran'ın silahları ve liderliği tarafından ateşlenmiş sayılacak" dedi. Trump, İran’ın sorumlu tutulacağını ve “sonuçlarının ağır olacağını” yazdı.

Ancak Trump yönetimi içinde bazı yetkililer İsrail planı konusunda şüpheci olmaya başladı.

Bu ay düzenlenen bir toplantıda Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard, Amerikan silahlarının bölgedeki birikiminin İran'la istenmeyen bir çatışmayı tetikleyebileceğine ilişkin yeni bir istihbarat değerlendirmesi sundu.

Çeşitli toplantılarda, Beyaz Saray Genel Sekreteri Susie Wiles, Savunma Bakanı Pete Hegseth ve Başkan Yardımcısı JD Vance de saldırı planına dair şüphelerini dile getirdi. İran konusunda genellikle sert tutumuyla bilinen Waltz bile, İsrail planının kapsamlı bir ABD desteği olmadan başarılı olabileceğinden şüphe etti.

Bu toplantılar, İran’ın dolaylı görüşmelere açık olduğunu açıklamasından kısa süre sonra yapıldı. Mart ayında Trump, İran’a doğrudan müzakere teklif eden bir mektup göndermişti, ancak Ayetullah Ali Hamaney bu teklifi reddetmiş görünüyordu. 28 Mart’ta üst düzey bir İranlı yetkili dolaylı görüşmelere açık olduklarını bildiren bir mektup gönderdi.

Bu ayın başlarında İsrail’i ziyaret eden Kurilla, Beyaz Saray’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı planını askıya almak istediğini İsrailli yetkililere bildirdi.

Netanyahu, 3 Nisan’da Trump’ı aradı. İsrailli yetkililere göre, Trump telefonda İran planlarını tartışmak istemediğini belirtti ancak Netanyahu’yu Beyaz Saray’a davet etti.

Netanyahu 7 Nisan’da Washington’a geldi. Ziyaret, kamuoyuna Trump’ın gümrük tarifelerine karşı lobi çalışması olarak sunulsa da, İsrailliler için asıl gündem İran’a yönelik saldırı planıydı.

Ancak Netanyahu henüz Beyaz Saray'dayken, Trump kamuoyuna İran ile görüşmelerin başladığını açıkladı.

Özel görüşmelerde Trump, müzakereler sürerken Mayıs ayında İsrail’e askeri destek sağlamayacağını Netanyahu’ya net şekilde iletti.

Ertesi gün Trump, İsrail'in İran’a yönelik askeri saldırı seçeneğinin hâlâ masada olduğunu söyledi: "Eğer askeri güç gerekirse, askeri güç kullanılacak. İsrail, doğal olarak, bunun lideri olacak."

Netanyahu’nun ziyaretinden sonra Trump, CIA Direktörü John Ratcliffe’i Kudüs’e gönderdi. Ratcliffe geçen Çarşamba günü Netanyahu ve Mossad Başkanı David Barnea ile bir araya gelerek İran'a yönelik çeşitli seçenekleri görüştü.

Görüşmede müzakereler ve askeri saldırılar dışında, ABD destekli gizli İsrail operasyonları ve daha sıkı yaptırım uygulamaları da değerlendirildi.

ABD’li yetkililer uzun zamandır, İsrail’in tek başına İran’ın nükleer tesislerine ciddi zarar veremeyeceğini söylüyordu. İsrail uzun süredir ABD’nin en büyük konvansiyonel bombası olan 30 bin librelik bunker buster bombasını talep ediyor.

İsrail, mayıs saldırısı için birçok seçenek üzerinde durdu ve bunları ABD’li yetkililerle tartıştı.

Netanyahu başlangıçta hava saldırılarıyla komando baskınlarının birleştiği bir planı destekledi. Bu plan, geçen Eylül ayında İsrail’in Suriye’de yeraltı bir füze üretim tesisine yönelik gerçekleştirdiği operasyonun daha büyük ölçekli bir versiyonu olacaktı.

Bu operasyonda İsrail, önce hava saldırılarıyla karakol ve hava savunma tesislerini hedef almış, ardından helikopterlerle bölgeye inen komandolar yeraltı tesisine sızarak önemli ekipmanları imha etmişti.

Ancak ABD’li yetkililer, İran’ın bazı kritik tesislerinin sadece komando baskınlarıyla etkisiz hale getirilemeyeceğinden endişeliydi. İran’ın nükleer silah üretimine yakın zenginleştirilmiş uranyumu, ülke genelinde farklı tesislerde saklanıyor.

İsrailli yetkililer, başarılı olabilmek için Amerikan uçaklarının hava saldırılarıyla komandoları koruması gerektiğini belirtti. Ancak İsrail askeri komutanları, böyle bir operasyonun aylarca planlama gerektirdiğini söyledi.

Bu durum, Kurilla'nın görev süresinin yakında sona erecek olması nedeniyle ek zorluklar yarattı. Hem İsrailli hem de ABD’li yetkililer, planın Kurilla görevdeyken uygulanmasını istiyordu. Netanyahu ise hızla harekete geçmek istiyordu.

Komando planı rafa kaldırıldıktan sonra, İsrail ve ABD yetkilileri, Mayıs başında başlayacak ve bir haftadan fazla sürecek kapsamlı bir hava bombardımanı planı üzerinde çalışmaya başladı.

İsrail’in geçen yıl düzenlediği bir saldırı, İran’ın Rus yapımı S-300 hava savunma sistemlerini yok etmişti. Yeni bombardıman kampanyası, kalan hava savunma sistemlerinin yok edilmesiyle başlayacak ve böylece İsrail savaş uçakları nükleer tesislere daha rahat ulaşabilecekti.

İsrail’in nükleer tesislere yönelik bir saldırısı, muhtemelen İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırılarını tetikleyecek ve bu da ABD desteğini gerektirecekti.

İranlı üst düzey yetkililer, saldırı halinde ülkenin kendini savunacağını açıkladı. İran Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, 6 Nisan’daki konuşmasında İran’ın savaş istemediğini ve ABD ile diplomatik yollarla çözüm aradığını söyledi. Ancak ekledi: "İslam Cumhuriyeti’nin egemenliğine yönelik herhangi bir saldırıya güçlü ve ağır sonuçları olan bir karşılık vereceğiz."


Reuters: Rusya, Amerikan şirketini orduyu beslemesi için kullanacak

Rusya'nın, devlet kontrolüne aldığı ABD menşeli Glavprodukt'u orduya gıda temin etmek için kullanmayı planladığı ortaya çıktı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Kremlin’in el koyarak devlet kontrolüne aldığı Amerikan menşeili Glavprodukt adlı gıda şirketin, Rus ordusuna gıda tedarik etmek için kullanılması planlanıyor. Reuters tarafından görülen bir belgeye göre bu adım, Moskova ile Washington arasındaki ilişkileri gerebilir. 

ABD ile Kremlin, Ukrayna’daki savaşı durdurmak için müzakere yürütürken, konserve gıda üreticisi Glavprodukt da bu süreçte gündeme geldi. Şirket, ekim ayında el konulan ve devlet kontrolüne alınan tek Amerikan firması konumunda.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Glavprodukt'un durumunun, ABD-Rusya ilişkilerini yeniden şekillendirme sürecinde ele alınacağını söyledi.

Reuters’ın incelediği, Glavprodukt’un yeni yönetimi tarafından Rusya Başsavcılığı'na gönderilen bir mektuba göre, el koyma kararı, üretimin istikrarını sağlamak ve gelecekte ulusal muhafızlar ile savunma bakanlığına tedarik için gerekli olduğu gerekçesiyle alındı.

Şirket şu anda, Los Angeles merkezli Leonid Smirnov’dan alınarak Rusya’nın federal mülkiyet yönetim kurumu Rosimushchestvo’nun kontrolü altında bulunuyor. Rusya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Rosimushchestvo, Glavprodukt'un geleceğine ilişkin yorum taleplerine yanıt vermedi.

12 Mart’ta, Moskova Tahkim Mahkemesi, Başsavcılık Ofisi'nin talebi üzerine Glavprodukt’un varlıklarına el koydu. Konuyla ilgili duruşmanın 18 Nisan’da yapılması planlanıyor. Smirnov ise suçlamaları reddediyor ve davayı “Rus usulü bir şirket gaspı” olarak nitelendiriyor.






İsrail'in İran'a saldırmayı planladığı bildirildi


Yabancı dezenformasyona ilişkin ABD ofisinin kapatılması


Nijerya ve Güney Afrika'nın madencilik anlaşması

Gündemin Başında


İtalya ve Japonya'dan yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump'ın tarifelerini düşürmek için müzakere etme umuduyla Washington'a gitti. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Trump'ın dün ABD-Japonya ticaret görüşmelerine beklenmedik şekilde katılmasının ardından bugün Beyaz Saray'da Trump ile görüşecek . Bu görüşmeler, Trump'ın geçen ay ABD ticaret ortaklarına uyguladığı sert tarifelerden geri adım atmaya istekli olup olmadığına ve ne kadar geri adım atacağına dair erken bir bakış sunabilir. Bunlar, hem ABD Federal Rezervi hem de Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) dün ticaret savaşının sonuçları hakkında yeni uyarılarda bulunmasıyla birlikte geldi.



Görüşmelerde son durum.


Trump dün sosyal medyada Japon ticaret heyetiyle görüştükten sonra "Büyük İlerleme" kaydedildiğini yazdı. Trump daha fazla ayrıntı vermedi, Japonya'nın baş ticaret müzakerecisi ise ülkelerin bu ayın sonlarında başka bir toplantı yapmayı kabul ettiğini ve Trump'ın tarifelerini "son derece üzücü" olarak nitelendirdi.

Bloomberg'in haberine göre Meloni'nin, ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) endüstriyel mallara uygulanan tarifelerin çoğunu kaldırmasını önermesi bekleniyor. AB ticaret komiserinin bu hafta başında Washington'a yaptığı ziyarette çok az ilerleme kaydedildi.

Büyük resim.


ABD Federal Rezerv Başkanı Jerome Powell dün, mevcut gidişatla tarifelerin enflasyonda geçici bir artışa yol açmasının "çok muhtemel" olduğunu söyledi. Bankanın hem istikrarlı fiyatları hem de istihdamı teşvik etme yönündeki ikili hedeflerinin gerginleştiği "zorlu bir senaryo"nun ortaya çıkabileceğini söyledi.

Bu arada, DTÖ dün ticaret savaşının bu yıl Kuzey Amerika'dan yapılan ihracatı yaklaşık %13 oranında azaltma yolunda olduğu konusunda uyardı. Bu hesaplama, Trump'ın %10'luk genel tarifelerinin yürürlükte kaldığı ancak doksan günlük duraklamanın ardından daha yüksek vergilerin hiçbirinin geri getirilmediği bir senaryoya dayanıyordu.

"Çin ölçeğe sahip ve Amerika Birleşik Devletleri sahip değil - en azından kendi başına değil. Tek uygulanabilir yolu başkalarıyla koalisyonda olduğu için, Washington'ın karmaşık bir küresel rekabette tek başına hareket etmesi özellikle akıllıca olmaz."


—CFR uzmanı Rush Doshi ve The Asia Group'tan Kurt M. Campbell, Dışişleri


Tarifeler Çiftçileri Nasıl Etkiliyor?


Why It Matters

Tarifeler genellikle büyük, soyut terimlerle tartışılır: ticaret savaşları, ekonomik strateji, küresel güç mücadeleleri. Ancak Wisconsin'deki ginseng çiftçileri için etkileri acı verici derecede kişiseldir. Why It Matters'ın bu bölümünde Amerika'nın en niş ama aynı zamanda en kazançlı ihracatlarından birine nasıl vurduklarını dinleyin.


Dinlemek

Dünya çapında

El Salvador'daki ABD senatörü. Salvador yetkilileri dün Senatör Chris Van Hollen'ın (D-MD) Amerika Birleşik Devletleri'nin yanlışlıkla onu Salvador hapishanesine transfer etmesinden önce Maryland'de yaşayan Kilmar Abrego Garcia'ya erişimini engelledi . Van Hollen'a göre El Salvador başkan yardımcısı, Abrego Garcia'nın serbest bırakılmamasının sebebinin Washington'ın onun hapsedilmesi için para ödemesi olduğunu söyledi. ABD Yüksek Mahkemesi, Washington'a Abrego Garcia'nın dönüşünü kolaylaştırmasını emretti. Ayrı olarak, dün bir ABD federal yargıcı Trump yönetiminin sınır dışı etmelerin durdurulması emrini dikkate almaması nedeniyle mahkemeye hakarette bulunduğuna dair muhtemel sebep bulduğunu söyledi.



İsrail'in "güvenlik bölgeleri" tutma planı. Savunma Bakanı Israel Katz dün, İsrail'in Gazze, Lübnan ve Suriye'nin belirli bölgelerinde asker konuşlandıracağını süresiz olarak söyledi. İsrail topluluklarını korumak için tampon bölgeler oluşturacaklarını da sözlerine ekledi. Lübnan ve Suriye, İsrail'in kendi topraklarındaki askeri varlığını egemenlik ve uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendirdi. AP'nin bildirdiğine göre plan "askeri işgalin sözlük tanımına uyuyor" gibi görünüyor.



İran müzakereleri. İsrail Trump nükleer görüşmeler lehine teklifi reddetmeden önce, ABD'nin yardımıyla önümüzdeki ay İran nükleer tesislerine saldırmayı planlıyordu , ismi açıklanmayan kaynaklar New York Times'a söyledi. ABD ve İsrail hükümetleri yorum yapmadı. ABD Orta Doğu elçisi Steve Witkoff, hafta sonu yapılacak ABD-İran görüşmeleri öncesinde kamuoyuna yaptığı açıklamaları sertleştirdikten sonra, İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi dün Tahran'ın uranyum zenginleştirmeye devam etme yeteneğinin " pazarlık konusu olmadığını " söyledi.



İngiltere'nin cinsiyet kararı. Birleşik Krallık'taki (BK) en yüksek mahkeme dün, bir kadının yasal tanımının yalnızca biyolojik cinsiyete atıfta bulunduğuna ve transseksüel kadınları hariç tuttuğuna karar verdi . Karar , aynı cinsiyetten alanların kullanımıyla ilgili hükümet rehberliğinde değişikliklere yol açabilir. Yargıçlardan biri, kararın "bir veya daha fazla grubun diğerine karşı zaferi" olarak okunmaması gerektiğini ve BK yasalarının transseksüel insanlara ayrımcılık ve tacizden koruma sağlamaya devam ettiğini söyledi.



Yabancı dezenformasyon ofisi kapatıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı, dün yabancı dezenformasyonu takip etmekten sorumlu bir birimi kapattı , Dışişleri Bakanı Marco Rubio söyledi. Yaklaşık kırk çalışan ücretli izne çıkarıldı. Ofis, hükümetlerin ve terörist grupların çabalarını takip etmişti. Rubio, ayrıntı vermeden Amerikalılara sansür uyguladığını iddia etti. Birimin önceki bir versiyonunu yöneten eski bir yetkili, kapatılmasının "tek taraflı silahsızlanma" anlamına geldiğini söyledi.



Ukrayna ile ilgili istişareler. Bakan Rubio ve Witkoff, Rusya-Ukrayna savaşını görüşmek üzere bugün Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya geldi. Bu arada Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad el-Thani, Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşüyor. Katar, geçmişte savaşta arabuluculuk yapmaya çalıştı ve ayrıca ABD'nin İran ile müzakerelerinde rol oynuyor.



Somali'de hava saldırıları. Somali ve ABD orduları dün gece geç saatlerde Somali'nin merkezinde on iki el-Şebab savaşçısını öldüren hava saldırıları gerçekleştirdi, Somali hükümeti söyledi. Mogadişu ayrıca Somali sularında militan grup için silah taşıdığını tespit ettiği gemilerin mürettebatını vurup öldürdüğünü bildirdi. Saatler önce, el-Şebab savaşçıları başkentin yaklaşık 150 mil kuzeyindeki bir kasabaya saldırmıştı.



Nijerya-Güney Afrika mineralleri paktı. İki ülke, madencilikte iş birliğini artırmak için Abuja'da bir mutabakat zaptı imzaladı , Nijerya maden bakanı bugün söyledi. İnsansız hava araçları kullanarak jeolojik haritalama, mineral verilerini paylaşma ve mineral keşfi konusunda birlikte çalışmayı planlıyorlar. Nijerya'nın madencilik sektörü şu anda ülkenin ekonomik çıktısının yüzde birinden daha azını oluşturuyor.


Sahra Altı Afrika'nın ABD'nin Ekonomik ve Ulusal Güvenliği Açısından Önemi


A sign welcoming U.S. President Joe Biden is seen, on the day of his arrival at Catumbela Airport in Catumbela, Angola, December 4, 2024.

Elizabeth Frantz/Reuters


Brenthurst Vakfı'ndan Richard Morrow, bu makalede, ABD'nin kritik mineral tedarik zincirlerini güçlendirmek için en iyi yolun, işlemsel neo-sömürgecilik yerine bölgeyle ilişkiler kurmak olduğunu yazıyor .


Sırada Ne Var?

Uluslararası Para Fonu (IMF) Direktörü Kristalina Georgieva bugün Dünya Bankası ve IMF Bahar Toplantıları öncesinde konuşuyor.


Malezya Başbakanı'nın bugün Bangkok'ta Myanmar'daki cunta lideriyle görüşmesi bekleniyor.


Yarın Art Dubai kültür festivali başlıyor.

Deprem Myanmar Sağlık Sistemini Çöküşün Eşiğine Getiriyor


Patients lie on beds inside the compound of Sagaing Hospital following a strong earthquake near its epicenter, in Sagaing, Myanmar, April 2, 2025.

Reuters


Jonathon Foster ve Thinn Thinn Hlaing, Think Global Health için yazdıkları makalede , doğal afetin ülkedeki 2021 darbesinden bu yana şiddetli saldırı altında olan sağlık sistemini zorladığını belirtiyor.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
18

Beyaz Saray: Rusya 50 gün içinde anlaşmaya varmazsa ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacak Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, Başkan Trump’ın...

 
 
 
17

Savaşları bitireceğim' demişti: Trump'ın ilk 5 ayındaki saldırı sayısı, Biden'ın 4 yılını geçti ABD Başkanı Trump, ikinci döneminde...

 
 
 

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page