top of page

10 Haziran

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 10 Haz
  • 28 dakikada okunur

WhatsApp'ın uyarısıyla ortaya çıkmıştı: Casus yazılım skandalında İsrailli şirketle İtalya hükümeti karşı karşıya geldi

İtalya ile İsrailli casus yazılım üreticisi 'Paragon Solutions', ülkede bir gazetecinin şirketin yazılımıyla dinlendiği iddialarının ardından anlaşmalarını sonlandırdı. İki taraf da sözleşmenin kendi inisiyatifleriyle feshedildiğini savundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Ocak ayı sonunda İsrailli şirket Paragon Solutions'ın geliştirdiği 'Graphite' casus yazılımının, İtalya da dahil olmak üzere pek çok ülkede gazeteciler ve aktivistlerin dinlenilmesinde kullanıldığı iddialarına ilişkin tartışmalar ve bunların yankıları devam ediyor. İtalyan parlamentosuna bağlı Güvenlik Komitesi'nin (COPASIR) bugün açıklanan raporunda, İtalyan hükümetinin İsrailli casus yazılım şirketi Paragon Solutions ile yaptığı sözleşmenin feshedildiği bilgisi verildi.

Raporda, Meta firmasının, aralarında İtalya'dan kişilerin de bulunduğu onlarca kişiyi Paragon Solutions'ın 'Graphite' adlı casus yazılımı aracılığıyla hedef alındıkları konusunda uyarmasının ardından ortaya çıkan tepkiler nedeniyle İtalyan istihbarat kurumları AISE ve AISI'nin 14 Şubat'ta sözleşmeyi askıya aldığı belirtildi. Raporda, "Komitenin, istihbarat kurumlarında gerçekleştirdiği denetimler sırasında, askıya alma kararının ardından Paragon ile yapılan sözleşmenin feshedilmesine karar verildiği belirtilmiştir" ifadesi kullanıldı.

Raporda, ayrıca yasa dışı göçe yardımcı oldukları şüphesiyle Mediterranea Saving Humans isimli STK'nin kurucusu Luca Casarini ile İtalya merkezli Refugees in Libya adlı STK'nin başkanı David Yambio'nun yasal yollarla izlendiği belirtildi. COPASIR raporunda Meta'dan uyarı alan kişilerden tanınmış İtalyan gazeteci, Fanpage Genel Yayın Yönetmeni Francesco Cancellato'nun İtalyan gizli servisleri tarafından Graphite yazılımı kullanılarak dinlenilmediğini ifade etti.

"İtalyan yetkililer çözüm bulmamayı seçti"

Cancellato'nun başında olduğu Fanpage sitesinin haberine göre, Paragon Solutions ise sistemlerinin gazeteci Francesco Cancellato'ya karşı İtalyan yasaları ve sözleşme hükümleri ihlal edilerek kullanılıp kullanılmadığını belirlemenin yolunu İtalyan makamlarına sunduğunu savunarak, "Ancak İtalyan yetkililer bu konuda bir çözüm bulmamayı seçtiği için Paragon, İtalya'daki sözleşmelerini feshetti" açıklamasını yaptı.

"Şirketin güvenlik sunucularına kendi yazılımını kurma önerisi kabul edilemez"  

Paragon'un bu beyanatına, İtalyan istihbaratının çatı kuruluşu DIS ile COPASIR'den karşı açıklama geldi. DIS, kendi güvenlik sunucularına Paragon'un kendi yazılımını kurma önerisini "kabul edilemez" olarak nitelerken, COPASIR de Paragon'un açıklamasını "şaşkınlıkla" karşıladığını bildirdi. Cancellato ise yayın yönetmeni olduğu Fanpage'deki haberinde, taraflardan (İtalyan makamları ya da Paragon) birinin kendisinin de karıştırıldığı bu hikayede yalan söylediğini kaydetti. Muhalefetteki siyasiler, hükümete konuyu parlamentoda açıklığa kavuşturma çağrısı yaptı. Hükümetten ise son haberlere ilişkin henüz bir değerlendirme yapılmadı.

WhatsApp uyarmıştı

Meta şirketine ait anlık mesajlaşma uygulaması WhatsApp, ocak ayı sonunda yaklaşık 90 gazeteci ve sivil toplum üyesinin 'Paragon Solutions' adlı İsrail merkezli şirketin 'Graphite' isimli casus yazılımıyla hedef alınmış olabileceğini duyurmuştu. İtalya'da Başbakan Giorgia Meloni'nin partisi İtalya'nın Kardeşlerinin gençlik kollarındaki faşizm yanlılarını Haziran 2024'te ortaya çıkaran Fanpage haber sitesinin yayın yönetmeni Francesco Cancellato, 31 Ocak'ta WhatsApp'tan gelen uyarı mesajıyla siber saldırıya uğradığını öğrendiğini açıklamıştı.

İtalya Başbakanlığı, 5 Şubat'ta İtalya'dan 7 kullanıcının bu uygulamanın hedefi olduğunu, Ulusal Siber Güvenlik Ajansının harekete geçirildiğini duyurmuştu. Cancellato dışında Akdeniz'i geçmeye çalışan göçmenleri kurtarmak üzere faaliyetlerde bulunan "Mediterranea Saving Humans" adlı STK'nin kurucusu Luca Casarini de benzer şekilde hedef alındığını bildirmişti. Paragon Solutions şirketinin casus yazılımıyla takip edildiği ortaya çıkan "Mediterranea Saving Humans"ın kurucusu Casarini de kendisini izleme emrini kimin verdiğinin soruşturulması için 10 Şubat'ta suç duyurusunda bulunmuştu.

Başbakanlık, hükümetin İtalya'daki bazı kişileri bu casus yazılım üzerinden dinlediği iddiasını reddetmiş, İtalya dışında Belçika, Yunanistan, Letonya, Litvanya, Avusturya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Çekya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Portekiz, İspanya ve İsveç'ten de mağdur kullanıcıların bulunduğunu kaydetmişti. İngiltere'den The Guardian gazetesi 6 Şubat'ta yayımladığı özel haberinde, Paragon Solutions'ın İtalya ile olan sözleşmesini sonlandırdığını ileri sürmüş, İtalyan hükümeti ise 12 Şubat'ta bu haberleri yalanlamıştı.

Kaynak: AA


Los Angeles’ta göçmen krizi: Trump asker gönderdi, California dava açtı

Trump, Los Angeles’ta artan göçmen protestolarına karşı, California Valiliği’nin açık itirazına rağmen federal güçleri görevlendirdi. ABD Kuzey Komutanlığı 700 Deniz Piyadesi’ni Los Angeles’a sevk ederken, Savunma Bakanlığı 2 bin ek Ulusal Muhafız askerinin daha konuşlandırıldığını açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, California eyalet yönetiminin itirazlarına rağmen Los Angeles’ta artan göçmen protestolarına karşı federal birlikleri görevlendirdi. ABD Kuzey Komutanlığı’nın açıklamasına göre, Twentynine Palms Deniz Piyade Üssü’nden 700 asker, federal binalar ve çalışanları korumak üzere bölgeye gönderildi. Ayrıca Savunma Bakanlığı, 2 bin kişilik ek Ulusal Muhafız birliğinin daha Los Angeles’a sevk edileceğini duyurdu.

California eyaleti dava açtı: 'Bu anayasaya aykırı'

California Valisi Gavin Newsom, eyalet onayı olmadan gerçekleştirilen bu konuşlandırmaya sert tepki gösterdi. Kaliforniya Başsavcılığı ise, federal hükümetin yetkisini aştığını belirterek, anayasaya aykırılık gerekçesiyle dava açtı. Dava dilekçesinde, Ulusal Muhafızların yalnızca eyaletin izniyle görevlendirilebileceği ve bu adımın yargı tarafından durdurulması gerektiği savunuldu.

İç Güvenlik Bakanı: 'Göstericilere para ödeniyor'

İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, olayların “organize ve profesyonelce planlanmış” olduğunu iddia etti. Noem’e göre, protestocular para karşılığında eylemlere katılıyor, şiddet eylemleri ise belirli sinyallerle koordine ediliyor. Bakan ayrıca, güvenlik güçlerinin şehirde 400 ila 500 hedefin peşinde olduğunu ve bunların çoğunun “bilinen çete üyeleri” olduğunu söyledi.

Los Angeles Belediye Başkanı: 'Şehrimiz deneme sahasına dönüştü'

Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass, federal güçlerin şehirdeki huzuru bozduğunu vurguladı. Bass,

Trump yönetimini “şehri deney sahası gibi kullanmakla” suçladı ve çete tehdidi iddialarını asılsız olarak nitelendirdi.

“Los Angeles göçmenleri her zaman kucaklamış bir şehirdir. Bu bölünmeye izin vermeyeceğiz,” dedi.

Federal baskınlar protestoları tetikledi

Trump yönetiminin Cuma günü başlattığı göçmenlik operasyonlarında en az 44 kişi gözaltına alındı. Bu gözaltılar, şehir genelinde protestoların hızla yayılmasına neden oldu.

Belediye Başkanı Bass, “Perşembe günü şehir sakindi. Cuma günü federal baskınlarla birlikte kaos başladı,” diyerek operasyonları kınadı. Bass ayrıca şehirdeki korku atmosferine dikkat çekti:

“İnsanlar artık işe gidip gitmemesi gerektiğini, nerede uyuyacaklarını bilmiyor.”

Yargıçtan Trump’a sınır dışı freni

Göç politikaları tartışmaları sürerken, Teksas’taki bir federal yargıç Trump’ın 1798 tarihli Yabancı Düşmanlar Yasası’nı (AEA) yanlış uyguladığını hükmetti. Başkan Trump, bu yasa çerçevesinde Venezuelalı “Tren de Aragua” çetesini sınır dışı etmeye çalışmıştı.

Yargıç David Briones, “Bu yasa, toplu göç ya da organize suç için genişletilemez” dedi. Kararla birlikte, sınır dışı edilmek istenen kişilere en az 30 gün önceden resmi bildirim yapılması şartı getirildi.

Askerî varlık şehirde tartışma yarattı

Los Angeles Polis Şefi Jim McDonnell, federal birliklerin şehirle doğrudan koordinasyon kurmadan konuşlandırılmasının güvenlik açısından riskli olduğunu belirtti. McDonnell, karar alma süreçlerinin bu şekilde sekteye uğrayabileceğini ifade etti.

California Başsavcısı Robert Bonta ise, Deniz Piyadeleri’nin “gereksiz yere” seferber edildiğini savundu.

Sendikacı David Huerta’nın gözaltına alınması ulusal tepki yarattı

Göç baskınları kapsamında gözaltına alınan sendika lideri David Huerta, ülkedeki işçi ve insan hakları örgütlerinin tepkisini çekti. Los Angeles’ta düzenlenen protestolara binlerce kişi katılırken, New York, Boston, Connecticut ve Washington dahil birçok eyalette de eş zamanlı gösteriler düzenlendi.

Trump Tower’da eylem: 24 kişi gözaltında

New York’taki eylemler sırasında, protestocular Manhattan’daki Trump Tower lobisinde oturma eylemi düzenledi. Göstericiler, sınır dışı edilen göçmenlerin isimlerini okuyarak “Onları Geri Getirin” sloganları attı. Yaklaşık 40 dakika süren eylem sırasında, NYPD en az 24 kişiyi gözaltına aldı.

Eylemciler, El Salvador’daki CECOT hapishanesine gönderilen göçmenlerin yaşam koşullarına dikkat çekerek, “Bu bir insanlık krizidir” dedi.


Madleen aktivistleri, İsrail'den hemen ayrılmazlarsa gözaltı merkezine götürülecek

İsrail'deki Arap Azınlıkların Hakları Hukuk Merkezi (Adalah), İsrail'den ayrılmayı kabul eden Madleen gönüllülerinin bu gece ülkelerine gönderilebileceklerini, bunu reddetmeleri halinde ise Ramle kentindeki gözaltı merkezine götürüleceklerini açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Gazze'ye insani yardım taşıyan Madleen gemisinde alıkonulan 12 aktivistin İsrail'den "hemen ayrılmayı reddetmesi" halinde Ramle kentindeki gözaltı merkezine götürüleceği bildirildi İsrail'deki Arap Azınlıkların Hakları Hukuk Merkezi (Adalah), İsrailli yetkililerin aktivistlerin durumuna ilişkin Adalah'a bulunduğu bilgilendirmeyi kaynak göstererek açıklama yaptı.

Açıklamada, gönüllülerin tamamının Usdud (Aşdod) Limanı'nda olduğu ve İsrail Göç İdaresi yetkililerine teslim edileceği belirtildi. Açıklamada, İsrail'den ayrılmayı kabul eden Madleen gönüllülerinin bu gece Tel Aviv'deki Uluslararası Ben Gurion Havalimanı'ndan ülkelerine gönderilebilecekleri ifade edildi. "Hemen ayrılmayı reddeden" aktivistlerin ise Ramle kentindeki gözaltı merkezine götürüleceği belirtildi. Adalah avukatlarının sevk veya sınır dışı işlemine tabi tutulmadan önce aktivistlerle görüşme talebinde bulunacağı bilgisi verildi. Israel Hayom gazetesi, aktivistlerin Ramle kentindeki Givon Cezaevi'nde ayrı hücrelerde tutulacaklarını iddia etmişti.

Gemide 12 kişi bulunuyordu

"Özgürlük Filosu Koalisyonu (Freedom Flotilla Coalition)" adlı sivil toplum kuruluşunun Gazze'ye yönelik ablukayı kırıp bölgeye yardım götürme amacıyla düzenlediği son misyon çerçevesinde 18 metrelik gemi, 1 Haziran'da İtalya'nın Katanya kentindeki San Giovanni Li Cuti Limanı'ndan Gazze için yola çıkmıştı. Madleen gemisindeki aktivistler, İsrail ordusunun müdahale etmesi durumunda barışçıl tutumlarını sürdüreceklerini ve direniş göstermeyeceklerini duyurmuştu. İsrail ordusu, Gazze'ye yönelik ablukayı kırmayı amaçlayan Madleen gemisine müdahale etmişti.

Gemide, Avrupa Parlamentosunun Fransız üyesi Rima Hassan ve Almanya vatandaşı Yasemin Acar'ın yanı sıra Türkiye'den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya'dan Thiago Avila, İspanya'dan Sergio Toribio, Hollanda'dan Marco van Rennes, Fransa'dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad bulunuyordu.

Kaynak: AA


Hindistan: Provoke edilirsek Pakistan'a saldırı düzenlemeye hazırız

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, "terör saldırılarıyla provoke edilmeleri" halinde Pakistan'a saldırı düzenlemeye hazır olduklarını belirtti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, siyasi haber sitesi Politico'ya verdiği demeçte, geçen ay ülkesi ile Pakistan arasında çıkan çatışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Çatışmaların çıkmasına neden olan şartların değişmediğini ifade eden Jaishankar, Pakistan'ı "binlerce terörist eğitmekle" ve onları Hindistan'ın üzerine "salmakla" suçladı.

Jaishankar, Hindistan'ın, "terör saldırılarıyla provoke edilmesi" halinde Pakistan'daki "terör örgütlerine ve liderlerine" saldırı düzenlemeye hazır olduğunu söyledi. Saldırı düzenleyecekleri hedeflerin nerede olduğunu gözetmeyeceklerini belirten Jaishankar, "Pakistan'ın içlerindelerse o zaman Pakistan'ın içlerine gireriz" ifadesini kullandı. Jaishankar, ayrıca geçen ay iki ülke arasında süren çatışmalar sırasında Hindistan'a ait bazı uçaklarının imha edildiğini inkar etmedi.

Hindistan'ın saldırısı ve çatışmalar

Hindistan'ın, 22 Nisan'da Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde 26 kişinin öldürüldüğü terör saldırısına misilleme gerekçesiyle 6 Mayıs'ta Pakistan toprakları ve Pakistan'ın kontrolündeki Azad Keşmir bölgesine füze saldırıları düzenlemesiyle taraflar arasında çatışmalar başlamıştı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, başkanlık ettiği kabine toplantısında, askeri saldırıları "Sindoor Operasyonu" şeklinde adlandırmış ve operasyonu "gurur anı" olarak nitelendirmişti. Hintçe sözlüğe göre "Sindoor" kelimesi, "evli Hindu kadınların alınlarına sürdüğü kırmızı toz" anlamına geliyor. İki ülke, 10 Mayıs'ta ABD'nin arabuluculuğunda ateşkes ilan etmişti.

Kaynak: AA


Kolombiya'nın Cumhurbaşkanı Uribe'den kendisine yönelik suikast hazırlığı iddiası

Kolombiya eski Cumhurbaşkanı Alvaro Uribe, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Uluslararası istihbarat bana, şahsıma yönelik yeni bir suikast hazırlığı olduğunu bildiriyor" ifadelerini kullandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Kolombiya eski Cumhurbaşkanı Alvaro Uribe, uluslararası istihbarat kaynaklarına dayandırdığı açıklamasında, kendisine yönelik suikast planlandığını iddia etti. Uribe, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, hükümeti eleştirerek, kendisine yönelik suikast iddialarına dikkati çekti. Senatör Miguel Uribe Turbay’a 8 Haziran'da düzenlenen silahlı saldırıya işaret eden Uribe, "Miguel Uribe yaşam savaşı verirken, hükümet bambaşka konularla meşgul. Yeni katliamları önlemek için anlaşmalar yapılmasını öneriyor. Ancak uluslararası istihbarat bana, şahsıma yönelik yeni bir suikast hazırlığı olduğunu bildiriyor" ifadelerini kullandı.

Savunma Bakanı Pedro Sanchez Suarez ise X'teki açıklamasında, siyasi liderlere yönelik suikast hazırlığı içinde olan kişilerle ilgili bilgi paylaşanlara 240 bin dolara (yaklaşık 1 milyar Kolombiya pesosu) kadar ödül verileceğini duyurdu. Güvenlik önlemlerinin maksimum seviyeye çıkarıldığını hatırlatan Suarez, "Siyasi liderlerimize yönelik herhangi bir tehdidi önceden fark edip etkisiz hale getirmemizi sağlayacak doğru ve zamanında bilgi verenlere 1 milyar Kolombiya pesosuna kadar ödül verilecektir. İdeolojisi ya da partisi ne olursa olsun, bir siyasi lidere yönelik saldırı doğrudan demokrasimize yapılmış bir saldırıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Kolombiya'da 2002-2010 yıllarında iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Alvaro Uribe, geçmişte kendisine yönelik düzenlenen bombalı saldırılardan yaralı kurtulmuştu.

Senatör Miguel Uribe Turbay'a silahlı saldırı

Kolombiya'nın başkenti Bogota'nın batısındaki Modelia Mahallesi'nde vatandaşlarla bir araya gelen Uribe, konuşma yaptığı esnada silahlı saldırıya uğramıştı. Partililer tarafından özel kliniğe kaldırılan Uribe'nin ağır yaralandığı ve vücuduna 6 kurşunun isabet ettiği belirtilmişti. Hükümet, Uribe'ye yönelik saldırının ardından Acil Müdahale Planı'nın devreye alındığını duyurmuştu.

Kaynak: AA


Trump'tan Netanyahu'ya: İran'la müzakere etmelisin

ABD Başkanı Trump, İran'ı askeri operasyonla tehdit eden İsrail Başbakanı Netanyahu'dan müzakere seçeneğine yönelmesini istedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesi hakkında basın mensuplarına bilgi verdi. Netanyahu ile birçok konuyu tartıştığını belirten Trump, İran konusunda da müzakere yolunu önerdiğini söyledi ve "(Netanyahu’ya) İran ile müzakere etmelisin (dedim). Böyle daha iyi olabilirsin. Bu sana verebileceğim günün fikri olabilir. Haydi, kalk ve müzakere et" ifadelerini kullandı.

Trump, yıkım ve ölüm olmayacak bir anlaşma yapmaya çalıştıklarını kaydederek, “Bunu onlara da söyledim. Umarım bu yol işe yarar, yaramayabilir de yakında göreceğiz.” diye konuştu. ABD’nin perşembe günü İran ile görüşmesi olduğu bilgisini paylaşan Trump, “O zamana kadar bekleyeceğiz. Vazgeçmek istemiyorlar. Vazgeçmeleri gereken şey uranyum zenginleştirmesi. Biz de tam tersini istiyoruz.” dedi. Trump, İran’ın müzakerelerde henüz ABD’nin istediği yerde olmadığını belirterek, “Bunu söylemekten nefret ediyorum çünkü alternatifi çok, çok kötü ve onlar orada değiller. Anlaşma hakkındaki düşüncelerini bize ilettiler. Ve ben de bu kabul edilebilir değil dedim” ifadelerini kullandı.

Trump'ın İran'a müzakere çağrısı ve tehditleri

Fox Business Network'e 7 Mart'ta röportaj veren ABD Başkanı Donald Trump, İran lideri Ali Hamaney'e bir mektup gönderdiğini açıklamıştı. Trump, "Onlara, 'Umarım müzakere edersiniz çünkü askeri olarak girmemiz gerekirse bu korkunç bir şey olacak' diyen bir mektup yazdım" ifadesini kullanmıştı. Hamaney, 8 Mart'ta yaptığı konuşmada, ABD'nin müzakere talebiyle sorunları çözmek değil, kendi taleplerini dayatmak ve tahakküm kurmak istediğini belirterek, İran'ın bunu kabul etmeyeceğini söylemişti.

Uluslararası basında ise İran'ın Birleşik Arap Emirlikleri aracılığında ABD ile dolaylı görüşmeler yapma teklifini değerlendirdiği belirtilmişti. İki ülke daha önce de Umman aracılığında çeşitli düzeylerde dolaylı görüşmeler yapıyordu.


İsrail'in alıkoyduğu Madleen yelkenlisi Aşdod Limanı'na ulaştı

İsrail ordusunun Akdeniz açıklarında uluslararası sularda ilerlerken baskın yaparak alıkoyduğu Gazze'ye insani yardım götüren 'Madleen' gemisi, Aşdod Limanı'na ulaştı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Uluslararası sularda ilerlerken İsrail ordusunun 9 Haziran'da düzenlediği baskınla el koyduğu 'Madleen' gemisi, İsrail'in güneyindeki Aşdod Limanı'na getirildi. Haaretz gazetesinin haberine göre ise Madleen yelkenlisindeki aktivistleri temsil eden avukatlar, müvekkillerinin 17 saat boyunca alıkonulmasının ardından Aşdod Limanı'na getirildiğini belirtti. İsrail'deki Arap Azınlıkların Hakları Hukuk Merkezi tarafından temsil edilen 12 aktivistin büyük olasılıkla mahkemeye çıkarılacağı bildirildi.

Gemide 12 kişi bulunuyordu

"Özgürlük Filosu Koalisyonu (FFC)" adlı sivil toplum kuruluşunun, Gazze'ye yönelik ablukayı kırıp bölgeye yardım götürme amacıyla düzenlediği son misyon çerçevesinde 18 metrelik yelkenli, 1 Haziran'da İtalya'nın Katanya kentindeki San Giovanni Li Cuti Limanı'ndan Gazze için yola çıkmıştı.

Madleen gemisindeki aktivistler, İsrail ordusunun müdahale etmesi durumunda barışçıl tutumlarını sürdüreceklerini ve direniş göstermeyeceklerini duyurmuştu. İsrail ordusu, Gazze'ye yönelik ablukayı kırmayı amaçlayan Madleen gemisine müdahale etmişti. Gemide Avrupa Parlamentosunun (AP) Fransız üyesi Rima Hassan ve Almanya vatandaşı FFC Basın Koordinatörü Yasemin Acar'ın yanı sıra Türkiye'den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya'dan Thiago Avila, İspanya'dan Sergio Toribio, Hollanda'dan Marco van Rennes, Fransa'dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad olmak üzere 12 kişi bulunuyordu.

Kaynak: AA


İran'ın önde gelen din insanlarından Sadıki'nin oğlu ve gelini tutuklandı

İran'ın önde gelen din insanlarından Tahran Cuma İmamı Kazım Sadıki'nin oğlunun ve gelininin yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandığı bildirildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İran'ın önde gelen din insanlarından Tahran Cuma İmamı Kazım Sadıki'nin oğlu ve gelini yaklaşık bir hafta önce yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı. Haberi doğrulayan Sadıki, "yaptıkları suçlamalar doğruysa ve kanıtlanırsa" oğluyla ilgili olarak "herhangi bir yasal karara tabi olacağını" söyledi. Tutuklamaların iki sene önce ortaya atılan ve Tahran'da değerli arazilerin yasa dışı şekilde Sadıki'nin çocuklarına devredilmesiyle ilgili "arazi gaspı" davasına ilişkin olabileceği bildirildi.

"Haberin kaldırılması için baskı yaptı"

İddiaları ilk kez Mart 2023'te ortaya çıkardıktan sonra gözaltına alınarak hakkında savcılık tarafından soruşturma açılan gazeteci Yaşar Sultani, X hesabından paylaştığı mesajında, Sadıki'nin toprak gaspı davasını yayınladığı gün İstihbarat Bakanlığı tarafından kendisine haberin kaldırılması için baskı yapıldığını yazdı.

Öte yandan eski Kültürel Miras, Turizm ve El Sanatları Bakanı ve Siber Alan Yüksek Konseyi Üyesi İzzetullah Zergami, Sadıki'nin aile üyelerinin tutuklanmasına atıfta bulunarak X hesabından paylaştığı mesajında, "Bugün Sayın Sadıki'nin konuğuydum. Kendisine oğullarının hukuki davası çözülene kadar cuma namazını kıldırmamalarını önerdim. Kendisi de aynı görüşteydi" ifadelerini kullandı. İran'da cuma imamları bulundukları eyalette ülke lideri Ayetullah Ali Hamaney'in temsilcisi konumunda bulunuyor.


Trump'tan LA'deki göstericilere tehdit: Ulusal Muhafızlara tükürürlerse vururuz

ABD Başkanı Donald Trump, Los Angeles kentinde düzensiz göçmenlere destek amacıyla süren protestolarda göstericilerin Ulusal Muhafızlara tükürmeleri halinde vurulacakları tehdidinde bulundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social sosyal medya hesabından Los Angeles'taki protestolar hakkında paylaşım yaptı. "İsyancılar" olarak nitelediği protestocuların Ulusal Muhafız görevlilerinin yüzüne tükürme eğiliminde olduğunu öne süren Trump, "Tükürürlerse vururuz. Size daha önce hiç olmadıkları kadar sert vurulacaklarına söz veriyorum. Böyle bir saygısızlığa tahammül edilmeyecektir" dedi.

Trump, Ulusal Muhafız birliklerine yapılacak böyle bir hareketi kabul etmeyeceklerinin altını çizerek, "Bu, ABD Başkanı'nın Los Angeles'ta devam eden Gavin Newscum'dan ilham alan felaket niteliğindeki isyanlarla ilgili bir açıklamasıdır" ifadesini kullandı. ABD Başkanının paylaşımında, California'nın Demokrat Valisi Newsom'un soyadını "scum" (pislik) kelimesiyle yazması dikkati çekti.

Los Angeles'ta ICE karşıtı protestolar

ABD'nin Los Angeles kentinde Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) tarafından gözaltına alınan düzensiz göçmenlere destek amacıyla yapılan gösteriler devam ederken Trump yönetiminden sert açıklamalar gelmişti. ICE karşıtı protestolarda çok sayıda gösterici gözaltına alınmış, zaman zaman güvenlik güçleri ile protestocular arasında çatışmalar yaşanmıştı.

ABD Başkanı Trump, Los Angeles'taki durumu kontrol altına almak amacıyla Ulusal Muhafızları görevlendirdiğini açıklamış ve bölgedeki olaylardan dolayı Demokrat yöneticileri suçlamıştı.

Kaynak: AA


Trump 'Ulusal Muhafızlar' kararını savundu: Göndermesek Los Angeles tamamen yok olacaktı

ABD Başkanı Trump, Los Angeles'taki protestoları bastırmak için Ulusal Muhafızları görevlendirme kararını, "Harika bir karar aldık. Bunu yapmasaydık, Los Angeles tamamen yok olacaktı" sözleriyle savundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump,Los Angeles kentinde düzensiz göçmenlere destek amacıyla yapılan protestoları bastırmak için Ulusal Muhafızları göndermekle "harika bir karar" aldıklarını savundu Trump, Los Angeles'taki protestolara ilişkin Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, "California'daki şiddetli, kışkırtılmış isyanlarla başa çıkmak için Ulusal Muhafızları göndermekle harika bir karar aldık. Bunu yapmasaydık, Los Angeles tamamen yok olacaktı." değerlendirmesinde bulundu.

Demokrat Vali Gavin Newsom ve Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass'i "beceriksizlikle" suçlayan Trump, "Bana, 'Sayın Başkan çok harikasınız, siz olmasaydınız biz ne yapardık efendim!' demeleri lazımdı." ifadesini kullandı. Trump, Newsom ve Bass'in California ve ABD halkına protestoların "barışçıl" olduğu konusunda yalan söylediğini öne sürerek, olaylardaki şiddet ve yıkım görsellerinin her şeyi anlattığını, vatandaşları güvende tutmak için gereken her şeyi yapacaklarını belirtti.

"Ben Tom olsaydım, onu gözaltına alırdım"

Öte yandan, Trump, bugün Beyaz Saray bahçesinde gazetecilerin Los Angeles'taki protestolara ilişkin sorularını cevapladı. Vali Newsom'un Trump'ın sınır sorumlusu Tom Homan'a kendisini gözaltına alması konusunda meydan okumasıyla ilgili soruya Trump, "Eğer ben Tom olsaydım, onu gözaltına alırdım. Bu harika olurdu" yanıtını verdi. Trump, Newsom'u sevdiğini ancak onun "aşırı derecede beceriksiz" olduğunu ifade etti. Homan, cumartesi günü NBC'ye, Demokrat liderlere rağmen Los Angeles'ta göçmenlik karşıtı uygulamaların devam edeceğini, Newsom dahil bu operasyonları engelleyen herkesin gözaltına alınabileceğini söylemişti. Newsom da dün yaptığı açıklamada, Homan'a kendisini gözaltına alma konusunda meydan okumuştu.

"Sınır güvenliği ekonomik güvenliktir”

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Sınır güvenliği ekonomik güvenliktir. Los Angeles'taki şiddetli isyanlar bunu tartışmasız bir şekilde açık hale getirdi." ifadesini kullandı. Bessent, maskeli göstericilerin ellerinde yabancı ülke bayraklarıyla araçları ateşe verdiğine işaret ederek, Kongre'ye, düzensiz göçmenlerle mücadele için yeni personel alımı ve sınıra duvar çekilmesi için gerekli yasaları geçirmesi çağrısında bulundu.

Los Angeles'ta ICE karşıtı protestolar

ABD'nin Los Angeles kentinde Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) tarafından gözaltına alınan düzensiz göçmenlere destek amacıyla yapılan gösteriler devam ederken Trump yönetiminden sert açıklamalar gelmişti. ICE karşıtı protestolarda çok sayıda gösterici gözaltına alınmış, zaman zaman güvenlik güçleri ile protestocular arasında çatışmalar yaşanmıştı.

ABD Başkanı Trump, Los Angeles'taki durumu kontrol altına almak amacıyla Ulusal Muhafızları görevlendirdiğini açıklamış ve bölgedeki olaylardan dolayı Demokrat yöneticileri suçlamıştı. California Valisi Gavin Newsom da MSNBC kanalına, Trump'ın California eyalet yönetiminin rızası olmadan eyaletin Ulusal Muhafızlarını federal yetki altına almasına karşı duracağını dile getirmiş, federal hükümete karşı dava açacaklarını bildirmişti. Newsom, Trump'ın "Ulusal Muhafızları devraldığını açıkladığından beri yangına körükle gittiğini" savunarak, bu durumu "yasa dışı, ahlaksız ve anayasaya aykırı bir eylem" olarak nitelendirmişti.

Kaynak: AA


Trump'la Netanyahu 'çıkmaza giren' ABD-İran nükleer müzakerelerini görüştü

ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Netanyahu telefonda görüştü. İsrail basınına görüşmede, ABD ile İran arasında çıkmaza giren nükleer müzakereler ele alındı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump’ın, çıkmaza giren ABD-İran nükleer müzakerelerini ele aldığı bildirildi. Israel Hayom gazetesinin haberine göre, Trump ile Netanyahu telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede ABD ile İran arasında çıkmaza giren nükleer müzakerelerin masaya yatırıldığı belirtildi. Haberde görüşmenin, Donald Trump’ın İsrail’i, İran’a karşı askeri saldırı gerçekleştirmemesi yönünde uyarmasının ardından gerçekleştirildiğine dikkat çekildi.

Netanyahu’nun bu akşam Mossad Direktörü David Barnea, İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet Direktörü David Zini, Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in katılımıyla İran'a ilişkin güvenlik toplantısı düzenleyeceği de kaydedildi. İran ile ABD arasındaki nükleer müzakere sürecinde Washington'un İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurma ısrarının görüşmeleri çıkmaza soktuğu ifade ediliyor.

Kaynak: AA


Rutte'nin Rusya tahmini: NATO'ya karşı askeri güç kullanmaya 5 yıl içinde hazır olabilir

NATO Genel Sekreteri Rutte, Çin, Kuzey Kore ve İran'la birlikte hareket eden Rusya’nın askeri kapasite ve yeteneklerini artırdığını belirterek, NATO’ya karşı askeri güç kullanmaya 5 yıl içinde hazır olabilir. 5 yıl. Kendimizi kandırmayalım, hepimiz artık doğu kanadındayız" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Rusya'nın ordusunu yeniden yapılandırdığını ve beklenenden çok daha hızlı silah ürettiğini belirterek, "Rusya, NATO’ya karşı askeri güç kullanmaya 5 yıl içinde hazır olabilir" dedi. Londra'da İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House'ta düzenlenen söyleşide konuşan Rutte, Hollanda'nın Lahey kentinde 24-25 Haziran'da yapılacak zirvede, liderlerin, üye ülkelerin Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının (GSYH) yüzde 5’ini savunma harcamalarına ayırma hedefi konusunda anlaşmalarını beklediğini söyledi.

NATO’yu daha adil hale getireceklerini ve güvenlik yükünü daha dengeli dağıtacaklarını ifade eden Rutte, “Her müttefik üzerine düşeni yapmalı çünkü ABD bu yükün çok fazlasını taşıdı. Avrupa ve Kanada daha fazlasını yapacak, ABD de NATO’ya olan sarsılmaz bağlılığını sürdürecek” dedi.

"Beklediğimizden çok daha hızlı silah üretiyor"

Rusya’nın, Çin, Kuzey Kore ve İran'la birlikte hareket ederek askeri kapasite ve yeteneklerini artırdığını aktaran Rutte, şunları kaydetti: “Rusya, Çin teknolojisiyle ordusunu yeniden yapılandırıyor ve beklediğimizden çok daha hızlı silah üretiyor. Mühimmat bakımından, NATO’nun bir yılda ürettiğini Rusya 3 ayda üretiyor. Bu yıl 1500 tank, 3000 zırhlı araç ve 200 İskender füzesi üretmesi bekleniyor. Rusya, NATO’ya karşı askeri güç kullanmaya 5 yıl içinde hazır olabilir. 5 yıl. Kendimizi kandırmayalım, hepimiz artık doğu kanadındayız. Yeni nesil Rus füzeleri ses hızının kat kat üzerinde hareket ediyor. Avrupa başkentleri arasındaki mesafe artık sadece dakikalarla ölçülüyor. Artık doğu veya batı yok, sadece NATO var." Rutte, tarihin barışı korumak için savaşa hazırlanmak gerekliliğini öğrettiğine dikkati çekerek, “Hayalperestlik bizi güvende tutmaz. Tehlikeyi yok sayamayız. Umut bir strateji değildir” dedi.

Savunma harcamalarına GSYH’nin yüzde 5’ini harcama hedefinin rastgele seçilmediğinin altını çizen Rutte, savunmada bir sıçrama yapma gereğine işaret etti. NATO Genel Sekreteri, ittifakın savunma bakanlarınca geçen hafta uzlaşılan yeni hedefler hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu: “Hava ve füze savunmasında yüzde 400’lük bir artış gerekiyor. Rusya’nın Ukrayna’da yukarıdan nasıl terör estirdiğini görüyoruz. Ordularımızın ayrıca binlerce zırhlı araca, tanka ve milyonlarca top mermisine ihtiyacı var. Lojistik, tedarik, ulaşım ve sağlık desteği gibi destekleyici kabiliyetlerimizi iki katına çıkarmalıyız. Müttefikler daha fazla savaş gemisi ve uçak için yatırım yapacak. Sadece bir örnek vermek gerekirse, ABD'nin müttefikleri toplamda en az 700 adet F-35 savaş uçağı satın alacak. Ayrıca daha fazla insansız hava aracı (İHA) ve uzun menzilli füze sistemine yatırım yapacağız. Uzay ve siber yeteneklere daha fazla yatırım yapacağız. Açık olan şu ki, daha fazla yatırım yapmazsak, kolektif savunmamız inandırıcı olmaz."

Rutte, yapılacak harcamaların bir kişiyi memnun etmek için değil, 1 milyar insanı korumak için gerekli olduğuna vurgu yaptı. Ukrayna halkının adil ve kalıcı bir barışı hak ettiğini söyleyen Mark Rutte, NATO’nun Ukrayna’ya savaşı uzatması için değil, kendini savunabilmesi ve gelecekteki saldırıları önleyebilmesi adına siyasi ve pratik desteğinin süreceğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA


UAEA Başkanı: İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku, nükleer silah için gereken düzeye tehlikeli derecede yakın

UAEA Başkanı Grossi, İran'ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stokunun görmezden gelinemeyeceğini belirtti. Grossi, "Önemli bir ayrım yapmalıyım; bu malzeme doğrudan nükleer silah değildir ancak bir silah üretmek için gereken kritik miktarda" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Mariano Grossi, İran'ın yüzde 60 saflıkta 400 kilogramın üzerinde zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip olmasının görmezden gelinemeyeceğini belirterek, bunun nükleer silah yapımı için gerekli seviyeye çok yakın olduğunu ifade etti. Avusturya'nın başkenti Viyana'da düzenlenen UAEA Yönetim Kurulu Toplantısı sonrası Grossi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Grossi, Ajansın 2019-2020 yıllarında İran'da 3 yerde insan eliyle yapılmış uranyum parçacıkları tespit ettiğini belirterek, bu duruma ilişkin Tahran yönetiminin, Ajansın sorularına ya hiç yanıt vermediğini ya da teknik açıdan inandırıcı cevaplar sunmadığını, ayrıca söz konusu yerleri temizleme girişimlerinde bulunarak kurumun doğrulama faaliyetlerini engellemeye çalıştığını söyledi.

"İran anlaşmanın gereklerini yerine getirmedi"

İran ile yapılan anlaşmalar kapsamında bu ülkedeki her türlü nükleer malzeme ve faaliyetin Ajansa bildirilmesi gerektiğini ancak Tahran yönetiminin söz konusu 3 yere ilişkin tutumunun, buradaki nükleer malzemeyi beyan etmedikleri düşüncesine yol açtığını ifade eden Grossi, Tahran yönetiminin Kod 3.1 olarak adlandırılan denetim anlaşması ve Ek Protokol'ün gereklerini yerine getirmediğini belirtti. Grossi, "Bu durum, Ajansın İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olup olmadığını doğrulama yeteneğini önemli ölçüde azaltmıştır" ifadesini kullandı.

"Nükleer patlayıcı üretmek için gereken düzeye tehlikeli derecede yakın"

İran'ın yüzde 60 saflıkta 400 kilogramın üzerinde zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip olmasının mevcut sorunları daha da karmaşık hala getirdiğini vurgulayan Grossi, şöyle devam etti: "Ajans, 400 kilogramın üzerindeki yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stokunu görmezden gelemez. Dünyada bu seviyede zenginleştirme yapan tek ülke (nükleer silahı olmayan) İran ve bu seviye, nükleer patlayıcı üretmek için gereken düzeye tehlikeli derecede yakın. Bunu görmezden gelemeyiz. Önemli bir ayrım yapmalıyım; bu malzeme doğrudan nükleer silah değildir ancak bir silah üretmek için gereken kritik miktardadır. Tabii ki nükleer silah için sadece bu yetmez, detonatörler, karmaşık sistemler ve diğer bileşenler gerekir. Yine de raporumuzda da belirttiğimiz gibi bu stok ciddiyetle takip edilmesi gereken bir durumdur."

İşbirliği çağrısı

İran'a, UAEA ile acilen tam ve etkin bir şekilde işbirliği yapma çağrısında bulunan Grossi, "İran, çözüme kavuşturulmamış güvenlik meselelerinin çözümü hususunda Ajansa yardımcı olmadığı sürece Ajans, İran'ın nükleer programının yalnızca barışçıl amaçlarla yürütüldüğüne dair güvence veremeyecektir" dedi.

Grossi, ilerleme kaydetmenin yolunun UAEA'nın düzenlemeleriyle desteklenen diplomatik bir çözüm olduğunun altını çizerek, "ABD ve İran'ın bu süreci (nükleer müzakereler) başarıyla sonuçlandırmak için her türlü çabayı göstermesini, siyasi cesaret ve sağduyuyla hareket etmesini desteklemeye ve teşvik etmeye devam edeceğim. İran'ın nükleer programına ilişkin istikrarın sağlanmasına ilişkin etki anında hissedilecek ve bu Orta Doğu'yu barış ve refaha bir adım daha yaklaştıracaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ile UAEA arasında işbirliği

AA muhabirinin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile ilk kez yaptığı görüşmeye ilişkin sorusunu yanıtlayan Grossi, Suriye'nin kendileri için çok önemli olduğunu ve Şara'nın, Ajans müfettişlerinin burada çalışması ve bütün nükleer tesislere erişim için garanti verdiğini dile getirdi. Grossi, "Cumhurbaşkanı Şara'dan talep ettiğim ve onun da garanti verdiği, uygun gördüğü, Marj Sultan nükleer tesisine hemen erişim izni oldu. Çok önemli bir uranyum dönüştürme tesisiydi ve Deyrizor'daki reaktörlere yakıt üretimi yapıyordu" diye konuştu.

Bu tesise erişim sağlanmasının ve buradan alınacak örneklerin ileriye dönük atacakları adımları belirleyeceğini kaydeden Grossi, büyük ihtimalle bu yılın sonu ya da gelecek yılın başında uzmanların Suriye'de çalışmalarına başlayacağını ifade etti. Bu arada, cuma gününe kadar sürecek Yönetim Kurulu Toplantısı kapsamında İran'ın nükleer faaliyetlerine yönelik bir tepki kararı alınmasına ilişkin oylama yapılması bekleniyor.

Kaynak: AA


ABD'li ve Çin'li yetkililer bir araya geldi: Ticaret görüşmelerinin yeni turu Londra'da başladı

ABD ve Çin'in, karşılıklı tarife artışlarıyla tırmanan ticaret geriliminin çözümü için yürüttüğü müzakerelerin yeni turuna İngiltere'nin başkenti Londra'da başladığı bildirildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Çin'in Ekonomik İlişkilerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng, Çin-ABD ekonomi ve ticaret istişare mekanizması toplantısı için ABD'li yetkililerle Londra'da bir araya geldi. Her iki taraftan yapılan açıklamalarda müzakerelerde ABD tarafını Hazine Bakanı Scott Bessent, Ticaret Bakanı Howard Lutnick ve Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer, Çin tarafını ise Başbakan Yardımcısı Hı'nın temsil edeceği duyurulmuştu.

İngiltere'nin görüşmelere ev sahipliği yapsa da herhangi bir şekilde dahil olmayacağı belirtildi. Londra hükümetinden yapılan açıklamada, "Biz serbest ticareti savunan bir ulusuz ve bir ticaret savaşının kimsenin çıkarına olmadığını daima dile getiriyoruz, bu yüzden görüşmeleri memnuniyetle karşılıyoruz" ifadelerine yer verildi. İngiltere Maliye Bakanı Rachel Reeves, görüşme öncesinde Bessent ve Hı ile bir araya geldi.

ABD ile Çin arasındaki tarife restleşmesi ve ilişkilerde gerilim

ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan'da aralarında Çin'in de olduğu ticaret ortaklarına ek gümrük vergileri açıklamış, Çin'in karşılık vermesiyle iki ülke arasında başlayan tarife restleşmesi sonunda ABD, Çin'e uyguladığı gümrük tarifesini yüzde 145'e kadar çıkarmış, Çin de ABD'ye yüzde 125 gümrük tarifesi getirmişti. Tırmanan ticari gerilim sonrasında ABD'li ve Çinli yetkililer, 10-11 Mayıs'ta tarife müzakereleri için İsviçre'nin Cenevre kentinde bir araya gelmiş ve karşılıklı gümrük vergilerini 90 gün boyunca düşürme kararı almıştı. Görüşmenin ardından 14 Mayıs itibarıyla ABD'nin, Çin mallarına uyguladığı gümrük vergisini 90 gün için yüzde 145'ten yüzde 30'a, Çin'in de ABD mallarına uyguladığı vergiyi yüzde 125'ten yüzde 10'a düşürmesi kararlaştırılmıştı.

Trump, 30 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, Çin'i Cenevre'de varılan anlaşmanın büyük bölümünü ihlal etmekle suçlamış, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bunu konuşacağını ve sorunun çözülmesini umduğunu belirtmişti. Washington yönetimi, Pekin'in uzlaşmaya rağmen nadir metallerin ihracatına getirdiği kısıtlamaları kaldırmadığını ileri sürmüş, buna karşılık olarak yapay zeka çiplerinin ihracatına kontrol getirmiş, çip tasarımında kullanılan yazılımların Çin'e satışını durdurmuş ve Çin Komünist Partisi (ÇKP) ile bağlantılı veya kritik araştırma alanlarında çalışan Çinli üniversite öğrencilerinin vizelerini iptal edeceğini açıklamıştı.

ABD Başkanı Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi, 5 Haziran'da iki ülke arasında karşılıklı tarife artışlarıyla tırmanan ticaret geriliminin ardından ilk kez telefonda görüşmüş, görüşmede tarafların, iki ülkeden heyetlerin Cenevre'de varılan mutabakatın uygulanması için çalışmayı sürdürmesi konusunda anlaştığı bildirilmişti.

Kaynak: AA


İngiltere vize yolsuzluğu için harekete geçti: Danışmanlar göçmenlerden 22 bin sterlin ücret talep ediyor

İngiltere'de, vasıflı işçi vizeleri üzerinden yürütülen dolandırıcılık faaliyetleri hükümeti harekete geçirdi. Bazı danışmanlık şirketlerinin vasıfsız işçileri vasıflı göstermek için eğitim ve deneyim düzeylerinde sahtekarlık yaptığı ve göçmenlerden 22 bin sterline kadar para aldığı bildirildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İngiltere'de göçmenlere danışmanlık yapan bazı şirketlerin yüksek ücretler karşılığında vasıfsız göçmenlerin çalışma vizesi alınmasını sağladığı iddiaları hükümeti harekete geçirdi. Daily Mail’in haberine göre, bazı danışmanlar niteliksiz göçmenlere vasıflı işçi vizesi alabilmeleri için eğitim ve tecrübelerini abartmaları yönünde destek sağlıyor. Danışmanların, göçmenlerden “iş bulma ücreti” adı altında 19 bin ila 22 bin sterlin arasında para aldığı ve bu kişilerin İngiltere’ye geldikten sonra haftada 60 saatten fazla çalıştırıldığı, ücretlerinin ise asgari ücretin altında kaldığı iddia edildi.

Nisan 2024'te yürürlüğe giren yeni düzenlemeye göre, İngiltere'de çalışmak isteyen yabancıların kalifiye işçi vizesi alabilmesi için en az 38 bin 700 sterlin maaş teklifine sahip olmaları gerekiyor. Sağlık ve bakım sektöründeki işlerde ise daha düşük ücret eşiği uygulanıyor. Şirketlerin yurtdışından işçi getirebilmesi için İçişleri Bakanlığı’ndan sponsor lisansı alması gerekiyor ve bu lisansın ücreti kişi başına 525 sterlin.

Verdikleri maaşın çoğunu geri alıyorlar

Daily Mail’in ele geçirdiği gizli kamera görüntülerinde bir danışmanın, şirketlerin aslında kalifiye işçiye ihtiyaçları yokken sponsor lisansı almasını sağladığını ve yabancı çalışanlara asgari maaş sınırını göstermelik olarak ödeyip gerçekte maaşlarının üçte ikisini geri aldıklarını itiraf ettiği öne sürüldü.

Başbakanlık Sözcüsü, haberde adı geçen şirketin sponsor lisansının askıya alındığını ve soruşturmanın sürdüğünü belirtti. Ayrıca, geçen yılın son altı ayında rekor sayıda sponsor lisansının askıya alındığını ve vize suiistimalini önlemek için yeni tedbirler getirildiğini söyledi. Buna göre, kural ihlali yapan şirketler en az iki yıl boyunca sponsor lisansı alamayacak. Sözcü, “Yasa dışı çalışma baskınlarından yapılan tutuklamalarda da yüzde 50 artış kaydedildi” dedi.


Rusya: Ukrayna ile 25 yaş altı esir takasının ilk aşaması yapıldı

Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’daki müzakerelerde varılan anlaşmalar gereği Rusya ile Ukrayna arasında 25 yaş altı esir takasının ilk aşamasının gerçekleştirildiği açıklandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, İstanbul’da Rusya ile Ukrayna arasında gerçekleştirilen doğrudan müzakereler sonucunda varılan anlaşmalar uyarınca 25 yaş altı ilk Rus esir askerlerinin Ukrayna’dan iade edildiği belirtildi.

Bu esir askerlerin karşılığında yaklaşık aynı sayıda Ukrayna Silahlı Kuvvetleri mensubu esir askerlerin Kiev’e verildiği kaydedilen açıklamada, halihazırda Rus askerlerinin Belarus topraklarında bulunduğu, gerekli psikolojik ve tıbbi yardımı aldığı aktarıldı.

Açıklamada, tüm Rus askerlerinin bakanlığın tıbbi kurumlarında tedavi ve rehabilitasyon için Rusya’ya getirileceği bilgisi paylaşıldı. Bakanlık, esir takasında yer alan asker sayısına ilişkin bilgi paylaşmadı.

Zelenski'den konuya ilişkin açıklama

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de Telegram hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul'da varılan anlaşmaya göre Rusya ile esir takasının yapıldığını belirtti. Zelenski, esir takası sonucu Ukraynalı askerlerin evlerine geri getirildiğini aktararak, "Takas bugün başladı ve önümüzdeki günlerde birkaç aşamada devam edecek" ifadesini kullandı.

Söz konusu esir takasının oldukça hassas ve zor bir şekilde yapıldığını, konu ile ilgili her gün görüşmelerin gerçekleştirildiğini ifade eden Zelenski, "Şu anda geri getirdiğimiz kişiler arasında yaralılar ve ağır yaralılar ile 25 yaş altı kişiler de yer alıyor" açıklamasını yaptı.

Zelenski, tüm Ukraynalı esirlerin evlerine geri getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"İstanbul müzakerelerinde varılan insani konulardaki anlaşmaların tam olarak uygulanmasını bekliyoruz. Herkesi geri getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bunun için her düzeyde çalışıyoruz"

2 Haziran’da Türkiye’nin ev sahipliğinde Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul’da yapılan müzakereler sonucunda 6 bin Ukrayna askerinin dondurulan cesetlerinin teslimi, ağır yaralı ve hasta askerler ile 25 yaş altındaki esir askerlerin takası konusunda anlaşmalara varılmıştı.

Kaynak: AA


Liste yayınlandı: İşte Avrupa'da en fazla vatandaşlık veren ülkeler

Avrupa Birliği ülkelerinde en fazla vatandaşlık veren ülkeler belli oldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın verilerine göre, 2023 yılında Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında en fazla vatandaşlık veren ülke İspanya oldu. İspanya, geçtiğimiz yıl 240 binden fazla kişiye vatandaşlık vererek AB genelindeki toplam vatandaşlıkların %22,9’unu tek başına karşıladı.

İspanya’yı 214 bin ile İtalya, 200 bin ile Almanya, 97 bin ile Fransa ve 68 bin ile İsveç takip etti. Avrupa Birliği üyesi olmamasına rağmen Birleşik Krallık da aynı yıl 202 bin kişiyi vatandaşlığa kabul etti.

Nüfusa oranla en yüksek oran Lüksemburg'da

Veriler, vatandaşlık sayılarını ülke nüfusuna oranlayarak incelendiğinde sıralamanın değiştiğini gösteriyor. Bu ölçüte göre, 2023’te AB'de en fazla vatandaşlık veren ülke her bin kişi başına 8,8 ile Lüksemburg oldu. İsveç (6,4), İspanya (5), Belçika (4,7) ve İtalya (3,6) sıralamada ilk beşte yer aldı.

Öte yandan, Slovakya, Bulgaristan ve Litvanya gibi ülkeler her 1.000 kişide 0,5’in altında kalarak vatandaşlık verme oranı en düşük ülkeler arasında yer aldı.

İsveç doğallaşma alanında birinci sırada

Eurostat ayrıca, vatandaşlık verilen kişi sayısını ülkedeki yabancı uyruklu nüfusa oranlayarak doğallaşma (naturalizasyon) oranını da hesapladı. Bu orana göre 2023’te en yüksek doğallaşma oranı %7,9 ile İsveç’te gerçekleşti. İsveç’i %5,9 ile Romanya ve %4,1 ile İtalya izledi.

AB genelinde ise her 100 yabancı uyruklu yerleşik kişiden ortalama 2,6’sı vatandaşlık aldı.

Vatandaşlık şartları tartışılmaya başlandı

İtalya, 2023 yılında yaklaşık 214 bin kişiyi vatandaşlığa kabul etti. Ancak ülkede yabancıların vatandaşlık alabilmesi için en az 10 yıl boyunca kesintisiz yaşama şartı aranıyor. Bu durum, İtalya’yı Avrupa’daki en katı vatandaşlık politikalarına sahip ülkelerden biri haline getiriyor. Benzer şekilde, İsviçre, Litvanya ve Slovenya da sıkı koşullar uyguluyor.

Öte yandan Fransa, Finlandiya, İrlanda ve Portekiz gibi birçok Avrupa ülkesi, vatandaşlık başvurusu için yalnızca 5 yıl ikamet şartı arıyor.

İtalya'da vatandaşlık şartlarının yumuşatılması gündemde olsa da, bazı ülkeler daha sıkı uygulamalara yöneliyor. Birleşik Krallık hükümeti, vatandaşlık başvurusu yapabilmek için gerekli olan ikamet süresini 5 yıldan 10 yıla çıkarmayı planladığını duyurdu. Ancak başvuranlar, “ekonomiye ve topluma gerçek ve kalıcı bir katkı” sunduklarını kanıtlayabilirlerse bu süreden muaf tutulabilecek.

Belçika ise yakın zamanda vatandaşlık başvuru ücretini 150 eurodan 1.000 euroya yükselterek dikkat çekici bir değişikliğe imza attı.

Kaynak: Gazete Oksijen


Türkiye'den peş peşe Madleen tepkileri

Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan 2'si Türk 12 aktivistin bulunduğu Madleen gemisine İsrail ordusu baskın düzenledi. Türkiye'den peş peşe tepkiler geldi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in, Gazze'ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Madleen adlı gemiye saldırısının, ülkenin bir "terör devleti" olduğunu bir kez daha ispatladığını ifade etti. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "Gazze'ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan ve içinde vatandaşlarımızın da bulunduğu 'Madleen' adlı gemiye uluslararası sularda seyrettiği esnada İsrail güçlerince müdahalede bulunulması, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir" ifadesine yer verildi.

"Netanyahu hükümetinin, seyrüsefer serbestisini ve deniz güvenliğini de tehdit eden bu menfur saldırısı, İsrail’in bir terör devleti olduğunu bir kez daha ispatlamıştır" ifadeleri kullanılan açıklamada, Gazze'de açlığı bir silah olarak kullanan ve insani yardımların ulaştırılmasını engelleyen İsrail'in soykırım politikalarına karşı uluslararası toplumun haklı tepkisinin devam edeceği vurgulandı.

Açıklamada, İsrail'in saldırgan ve hukuk tanımaz tutumunun, insanlık değerlerine sahip çıkan sesleri susturamayacağı kaydedildi.

Peş peşe tepkiler

Özgür Özel: Gemide Özlem ve Şuayip kardeşlerimiz var. Ben Şuayip'i kendi yerime binmiş olarak görüyorum. Özlem'in canını kendi evladımın canı gibi sakınıyorum. Dışişleri Bakanlığının iki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hakkında şu ana kadar hangi girişimlerde bulunduğunu bilmek istiyorum. Madleen gemisine yapılan operasyondan sonra geminin konumu neresidir? İçerideki aktivistler ne durumdadır? Bunlarla ilgili her şeyin yapılması gerektiğini ve bunu 'Merak etmeyin, biz ilgili makamlarla görüşüyoruz.' şeklinde değil de dünya kamuoyu önünde İsrail'e gözdağı veren, Filistin'le dayanışan bir tonu duymak istiyorum. Filistin'e bedava makarna götürmeye bile izin vermeyen bir İsrail gözü dönmüşlüğü var. Bu konuda hükümet, Sayın Erdoğan ne kadar sert ve net olursa o kadar arkasındayım. En sert ve en net tutumuna teşekkür edeceğim. İsrail'e cesaret verip Filistin'i yalnız bırakacak her tutumun tümüyle karşısındayız. Artık 'mış' gibi yapmanın değil, Filistin'e sahip çıkmanın, İsrail'e haddini bildirmenin zamanıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş: Gazze’deki soykırıma dikkat çekmek için yola çıkan, içinde sadece sivillerin bulunduğu Madleen gemisine İsrail askeri güçlerinin uluslararası sularda düzenlediği terörist operasyon yalnızca bir insani yardım misyonuna değil, insanlık onuruna yöneltilmiş alçak bir saldırıdır. Filistin halkına karşı uygulanan sistematik cezalandırma, soykırım ve kuşatma politikası, hukuki ve insani hiçbir meşruiyet taşımamaktadır. İnsani yardımların engellenmesi uluslararası hukuka göre açık bir suçtur. Bugün karşı karşıya olduğumuz bu tablo, küresel düzenin adalet terazisinin kırıldığını, güçlünün zayıfı ezdiğini bir kez daha göstermektedir. Uluslararası toplumu, bu açık hukuksuzluk karşısında sesini yükseltmeye, insani değerleri savunmaya ve Madleen'in yanında olmaya davet ediyoruz. Bir kez daha ilan ediyoruz ki Gazze’nin, Madleen'in, adaletin, barışın ve insan onurunun tarafındayız.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz: İsrail’in uluslararası sularda “Madleen” adlı gemiye dönük müdahalesini lanetliyoruz. İnsani değerleri ve hukuku yok sayan, insani yardımları engelleyerek suçlarına yeni suçlar ekleyen Netanyahu yönetimi, uluslararası toplumdan gerekli karşılığı görmelidir. Bir an önce ateşkesin sağlanmasını, insani yardımların Gazze’ye kesintisiz ulaşmasını ve iki devletli kalıcı çözüm için somut adımlar atılmasını bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak her alanda mazlum Filistin halklının yanında olmaya devam edeceğiz. Tarihi bir direniş sergileyen Filistin halkı ve insani değerler er geç kazanacaktır. İsrail yönetiminin zulüm ve soykırım politikaları insanlık ittifakı karşısında kaybetmeye mahkumdur.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: Katil İsrail, bir kez daha hukuk tanımazlığını gözler önüne sermiştir. Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Madleen isimli gemiye saldıran İsrail, sadece silahsız sivil gönüllüleri değil, insanlığın ortak vicdanını da hedef almıştır. Madleen gemisinde bulunan insan hakları savunucularına yapılan saldırı tüm insanlığa yönelmiş bir saldırıdır. Soykırımcı İsrail, düzenlediği saldırıyla ahlakının ve vicdanının olmadığını tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. İsrail, yıllardır sürdürdüğü sistematik saldırılarla yalnızca Filistin halkını değil, uluslararası hukukun temel ilkelerini ve Birleşmiş Milletler kararlarını da çiğnemeye devam etmektedir. Çocukları öldüren, yardım taşıyan gemilere saldıran, gazetecileri ve sağlık çalışanlarını hedef alan bu alçaklık cezasız kalmamalıdır. Gazze'de 55 bin masum insanı şehit eden bebek katili İsrailli yöneticiler, hukuk önüne çıkarılarak hak ettikleri cezayı mutlaka almalıdır.

Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç: Gazze'de açlık ve yoklukla mücadele eden binlerce mazluma insani yardim ulaştırmak için yola çıkan ve içinde vatandaşlarımızın da bulundugu "Madleen" isimli gemiye İsrail askerlerinin müdahalesi asla kabul edilemez. Madleen isimli gemiye uluslararası sularda yapılan bu müdahale aynı zamanda uluslararası hukukun da açık bir ihlalidir. Uluslararası sularda gerçekleşen ve uluslararası hukuka aykırı bu müdahale, İsrail hükümetinin terör yanlısı tutumunu gözler önüne sermektedir. Dünyanın gözleri önünde açlığı bir savaş silahı olarak kullanan Netenyahu hükümeti, vicdan sahibi uluslararası toplumun tepkisini asla susturamayacaktır.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: İsrail’in “Madleen” adlı gemiye dönük müdahalesini şiddetle lanetliyoruz. Bu saldırı emrini verenlerin ve gerçekleştirenlerin de yargılanması için tüm dünya işbirliği yapmalıdır. Madleen gemisi insanlık vicdanı adına Gazze’ye yardım götürmeye çalışırken uluslararası sularda İsrail saldırganlığı ile karşılaştı. İsrail’in insani yardımları engellemeyi bir silah gibi kullandığı bir kere daha görüldü. Tüm dünya bu saldırganlık karşısında İsrail’i lanetlemeli ve somut tedbirleri hayata geçirmelidir.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun: İsrail’in Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan sivil Madleen gemisine yönelik saldırısı, uluslararası hukukun ve insan haklarının açıkça bir ihlalidir. Bu alçak saldırıyı en güçlü şekilde kınıyoruz. Siyonist İsrail yönetimi, temel insani yardımların dahi Gazze’ye ulaşmasına tahammül edemediğini bir kez daha göstermiştir. Gazze’de aylardır sürdürülen sistematik yıkım ve katliamlar, hiçbir ahlaki ve hukuki ölçü tanımayan bir terör devleti ürünüdür. Kadınların, çocukların, yaşlıların hedef alındığı bu pervasız saldırılar artık sadece Filistin’in değil, tüm insanlığın meselesidir. İsrail yönetimi, 20 ayı aşkın süredir uyguladığı vahşet ile bölgesel barışı tehdit eden, küresel güvenliği riske atan bir “miksere” dönüşmüştür. Bu gerçeği görmezden gelen, sessiz kalan veya tepkisiz kalan her tutum, bu suça ortak olmak anlamına gelir. Türkiye olarak bu vahşetin durdurulması, Gazze’ye insani yardımların kesintisiz ulaşması ve bölgede adil bir barışın tesisi için çağrımızı yineliyoruz. Uluslararası camiayı ve tüm insanlığı bu çığlığa kulak vermeye, somut adım atmaya davet ediyoruz.

AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala: Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan gemiye İsrail'in müdahalesi, Netanyahu hükümetinin insanlık dışı haydutluklarına bir yenisini daha eklemiştir. Bir toplumun topyekun katliama tabi tutulduğu acımasız soykırım, insanlık var oldukça unutulmayacaktır.

Madleen gemisine müdahale

Özgürlük Filosu Koalisyonu isimli sivil toplum kuruluşunun, Gazze'ye yönelik ablukayı kırıp bölgeye yardım götürme amacıyla düzenlediği son misyon çerçevesinde 18 metrelik "Madleen" yelkenlisi, 1 Haziran'da İtalya'nın Katanya kentindeki San Giovanni Li Cuti Limanı'ndan Gazze için yola çıkmıştı.

Özgürlük Filosu Koalisyonu'nun Telegram hesabından gece saatlerinde yapılan açıklamada, İsrail ordusunun Madleen gemisine müdahale ettiği belirtilerek, "Madleen ile irtibat kesildi. İsrail ordusu gemiye çıktı. Madleen gemisindeki gönüllüler, İsrail ordusu tarafından kaçırıldı" ifadesi kullanılmıştı.

Gemide, Avrupa Parlamentosunun (AP) Fransız üyesi Rima Hassan ve Almanya vatandaşı Yasemin Acar'ın yanı sıra Türkiye'den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya'dan Thiago Avila, İspanya'dan Sergio Toribio, Hollanda'dan Marco van Rennes, Fransa'dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad olmak üzere 12 kişi bulunuyor.


Rusya Afrikalı çiftçilerden ordu kuruyor | 'Şampuan yapacaksınız' deyip savaşa gönderdiler

Afrika’dan daha iyi bir yaşam umuduyla Rusya’ya giden gençler, kendilerini Ukrayna cephesinde ölümle burun buruna buluyor. İş vaadiyle kandırılan ve zorla askere alınan Afrikalılar, Kremlin’in insan kaybını telafi etmek için yürüttüğü yeni stratejinin parçası haline geldi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Kamerun’un başkenti Yaounde’de işsiz kalan ve üç çocuk babası olan 36 yaşındaki Jean Onana, Rusya’daki bir şampuan fabrikasında çalışma ilanını gördüğünde bu fırsatı kaçırmak istemedi. Uçak biletini alıp mart ayında Moskova’ya uçtu. Ancak onu bekleyen, vaat edilen iş değil, Ukrayna’nın doğu cephesinde ölümcül bir savaşın tam ortasıydı.

Rusya’ya vardığında Bangladeş, Kamerun, Zimbabve ve Gana’dan gelen 10 kişiyle birlikte gözaltına alındı. İş yerine, Rus ordusuyla bir yıllık sözleşme imzalayıp cephede savaşması istendi.

Onana’ya söz verilen maaş yerine, sadece beş haftalık bir askeri eğitim sunuldu. Eğitimin ardından cepheye gönderilen Onana, bir sığınakta sekiz kişiyle birlikteyken Ukrayna topçu ateşiyle vuruldu. Herkes öldü, sadece Onana ağır yaralı halde hayatta kaldı. Altı gün enkaz altında kaldıktan sonra Ukrayna askerleri tarafından yakalandı.

Cephenin yeni askerleri: Afrikalı göçmenler

Jean Onana’nın yaşadıkları, yüzlerce hatta binlerce Afrikalının aynı kaderi paylaştığını gösteriyor. Ukrayna'da savaşan Rus ordusu, artan insan kaybını telafi etmek için Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerden gençleri cephenin en ön saflarına sürüyor.

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ne göre, savaşın başladığı 2022'den bu yana yaklaşık bir milyon Rus askeri öldü ya da yaralandı. Artan kayıplar nedeniyle Kremlin, artık sadece yoksul Rusları değil, yabancıları da savaşa dahil ediyor. Hatta Kuzey Kore’den 10 bin asker getirildiği bildiriliyor.

Zorla gönderiliyorlar

Senegal’den Malik Diop adlı 25 yaşındaki bir öğrenci de benzer bir şekilde kandırılanlardan biri. Rusya’da eğitim gören Diop, bir alışveriş merkezinde karşılaştığı kişilerin kendisine Luhansk’ta bulaşıkçılık yapması karşılığında aylık 5.700 dolar teklif ettiğini anlattı.

Ancak birkaç gün içinde eline silah, el bombası ve miğfer verilerek cepheye gönderildi. “Ormana doğru yürüdükçe ölü insanlar görmeye başladık. Binalarda cesetler vardı. Bu beni çok etkiledi,” dedi. Fırsatını bulunca silahını atıp firar eden Diop, iki gün sonra yakalandı.

Kamerunlular ölü ya da kayıp

Kamerun’da sosyal medya, Rus ordusuna katılıp haber alınamayan gençlerin yakınları tarafından yapılan kayıp ilanlarıyla dolup taşıyor. Fotoğraflarla birlikte “Arkadaşım Rus ordusuna katıldı, dört aydır haber alamıyoruz. Yaşıyor mu ölü mü bilmiyoruz,” gibi mesajlar paylaşılıyor. Bazı paylaşımlar daha sonra “öldüğü öğrenildi” diye güncelleniyor.

Öne çıkan bir Kamerunlu sosyal medya hesabı, şimdiye kadar savaşta ölen Kamerunlu sayısının en az 67 olduğunu iddia etti. Havalimanlarında bazı kişilerin zorla askeri sözleşme imzalatıldığı da gelen bilgiler arasında.

Maaş farkı göçü teşvik ediyor

Kamerun ordusunda ikinci sınıf bir erin aylık maaşı yaklaşık 67 sterlin civarında. Oysa Rusya'nın vaat ettiği maaş 1500 sterlin civarında. Bu büyük fark, pek çok Kamerunlunun ordudan firar edip Rusya’ya gitmesine neden oluyor. Bir asker, maaş bordrosunu sosyal medyada paylaşarak, “İşte bu yüzden Rusya’da ölmeyi tercih ediyoruz,” dedi.

Güney Afrika merkezli Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Raoul Sumo Tayo, “Bu kişiler için mesele Rusya’yı desteklemek değil, ailelerini geçindirecek kadar para kazanmak,” açıklamasında bulundu.

Afrikalı kadınlar dron fabrikalarında

Afrikalılar sadece cephede değil, savaş sanayisinin üretim zincirinde de çalıştırılıyor. Geçtiğimiz ay yayımlanan bir rapora göre, çoğu Afrikalı genç kadınlardan oluşan yüzlerce kişi, Moskova’nın doğusundaki Yelabuga’daki Alabuga özel ekonomik bölgesinde, İran yapımı Shahed insansız hava araçlarının üretildiği bir fabrikada işe alındı.

İyi maaş ve eğitim vaat edilmesine rağmen, kadınlara fabrikanın askeri bir hedef olduğu ve ne üretileceği söylenmedi. Nisan 2024’te Ukrayna’nın düzenlediği drone saldırısında bazı Afrikalı işçilerin yaralandığı hali hazırda biliniyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Rusya: Ukrayna ile temaslar mutlaka sürecek

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov Ukrayna ile yeni tur müzakereler için henüz anlayış oluşmadığını belirterek “Temaslar mutlaka sürecek” dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov başkent Moskova’da gazetecilerin gündemdeki bazı konulara ilişkin sorularını yanıtladı. Ukrayna ile hafta sonu planlanmasına rağmen gerçekleşmeyen esir takası ve asker cenazelerinin iadesine ilişkin konuşan Peskov, “Uzmanlarımız, takasın yapılacağı yerdeler ve anlaşmaları uygulamaya hazırız. Bekleyelim ve Ukrayna’nın yaklaşımının nasıl gelişeceğini görelim” şeklinde konuştu.

Peskov, Rusya’nın Ukrayna ile İstanbul’daki müzakerelerde varılan anlaşmalara uyduğunu vurgulayarak, “Aynısı Ukrayna için geçerli değil. Rusya, İstanbul'da varılan anlaşmaları uygulamaya hazır olmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

"Afrika ülkeleriyle etkileşimi geliştireceğiz"

Rus ordusunun Donbas’ta Donetsk’in batıdaki idari sınırına ulaşarak Dnipropetrovsk bölgesi topraklarına yönelmesini değerlendiren Peskov, bu manevranın “tampon bölge” kurulması kapsamında yapıldığını söyledi.

Peskov, Ukrayna’nın hazırladığı memoranduma Rusya’nın nasıl yanıt vereceğine ilişkin, “Temaslar mutlaka sürecek. Durumun nasıl geliştiğine bağlı olarak, yapılacak istişarelerin, müzakerelerin devam etmesi, bir sonraki müzakere turu hakkında olması gerekir. Şimdilik bu konuda net bir anlayış yok” dedi.

Rusya ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerle alakalı da değerlendirmelerde bulunan Peskov, “Afrika'daki Rus varlığı, giderek artan bir ölçekte gelişiyor. Öncelikle ekonomik ve yatırım işbirliği üzerinden, Afrika ülkeleriyle etkileşimimizi kapsamlı şekilde geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bu işbirliği, savunma ve güvenlikle ilgili hassas alanlara kadar uzanıyor” diye konuştu.

Kaynak: AA




 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Ve vuruldu

CNN International analizi: Sıra İran'da | ABD'nin saldırısı sonrası Orta Doğu'yu neler bekliyor? ABD’nin İran’a düzenlediği hava...

 
 
 

댓글


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page