top of page

17

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 7 saat önce
  • 21 dakikada okunur

Savaşları bitireceğim' demişti: Trump'ın ilk 5 ayındaki saldırı sayısı, Biden'ın 4 yılını geçti

ABD Başkanı Trump, ikinci döneminde Yemen’den İran’a 529 hava saldırısı düzenleyerek Biden’ın dört yıllık bilançosuna yaklaştı. “Güç yoluyla barış” stratejisi MAGA tabanında bile tartışma yarattı.

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, ikinci başkanlık döneminin ilk beş ayında Joe Biden’ın dört yıllık görev süresince düzenlediği toplam hava saldırısı sayısına neredeyse yetişti. Trump’ın Yemen’deki Husilere ve Somali’deki İslamcı gruplar yönelik saldırıları Biden'ınkinden çok daha sert olurken, Irak, Suriye ve son olarak İran’a da hava operasyonları emri verdi.

Seçim kampanyasında Amerikan askerlerini yurtdışındaki çatışmalardan çekme sözü veren Trump, göreve geldiğinden bu yana ülkenin hava saldırılarını keskin bir şekilde artırdı. Silahlı Çatışma Konum ve Olay Veri Projesi (ACLED) verilerine göre, Trump göreve geldiğinden bu yana 529 hava saldırısı düzenlendi. Bu sayı, Biden’ın dört yıllık başkanlık döneminde kaydedilen 555 hava saldırısına neredeyse eşit.

Biden döneminde zaten hedef alınan Suriye, Irak, Yemen ve Somali’deki operasyonlar devam ederken, Trump İran’ın nükleer programına yönelik saldırılarla yeni bir cephe açtı.

Trump’ın hava saldırıları Biden’ı geride bıraktı

Trump’ın ikinci döneminde düzenlenen saldırıların büyük kısmı, Kızıldeniz’deki ticari gemilere tehdit oluşturan İran destekli Husi militanlarını hedef alan Yemen operasyonlarından oluşuyor. ACLED verilerine göre, Ocak ayından bu yana Yemen’de 470 saldırı gerçekleştirildi.

Mart ayında Somali’de DEAŞ ve Eş-Şebab unsurlarına yönelik saldırılar artırıldı. Beyaz Saray, Mart ayında Somali’de bir DEAŞ saldırı planlayıcısının öldürüldüğünü duyurdu.

Trump ayrıca, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarla da dikkat çekti. Haziran ayında Fordow ve Natanz’daki yeraltı zenginleştirme tesislerine, derin sığınakları hedef almak üzere tasarlanan 13 tonluk GBU-57 bombalarıyla saldırılar düzenlendi. Trump, operasyonu “tarihteki en başarılı askeri saldırılardan biri” olarak nitelendirirken, Pentagon’un ilk değerlendirmesi hasarın sınırlı olduğunu öne sürdü.

“Güç yoluyla barış” stratejisi

Trump, bu yoğun askeri yaklaşımının “güç yoluyla barış” stratejisini yansıttığını savundu. “Başarıyı sadece kazandığımız savaşlarla değil, önlediğimiz savaşlarla da ölçeceğiz. Bunun adı güç yoluyla barış,” dedi.

Ancak Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımını benimseyen destekçileri arasında dış askeri müdahalelerin doğru bir strateji olup olmadığı konusunda görüş ayrılıkları var. Cumhuriyetçi vekil Marjorie Taylor Greene, “Artık yabancı savaşlardan bıktım” diyerek Trump’a eleştiride bulunurken, son yapılan anketler Trump’ın çekirdek MAGA tabanının %84’ünün saldırıları desteklediğini gösterdi.

Saldırılar hızlandı, asker sayısı azaldı

Trump yönetimi, Suriye’deki Amerikan askerlerinin sayısını 2.000’den 500’e düşürürken hava saldırılarını artırdı. Irak’ta Mart ayında düzenlenen bir hava saldırısında DEAŞ'ın küresel operasyonlardan sorumlu iki numaralı ismi öldürüldü.

Prof. Raleigh, “Trump, ABD’nin ‘sonsuz savaşlarını’ bitirme sözü verdi ama bu sözünü yerine getirmenin yolunu nadiren açıkladı,” dedi ve ekledi: “İlk aylardaki tablo, çatışmaları başlamadan veya uzamadan önce ezici bir güçle bastırmayı tercih ettiğini gösteriyor.”

ABD ordusunun hızla ve sert biçimde hareket ettiğini vurgulayan Raleigh, bu yaklaşımın sivil kayıplar, müttefikler arasında koordinasyon endişeleri ve Amerikan Kongresi’nde yürütmenin yetkileri konularında tartışmaları alevlendirdiğini belirtti.

Kaynak: Gazete Oksijen


"Ülkede dilenci yok" diyen Küba Çalışma Bakanı istifa etti

Küba Çalışma Bakanı Marta Elena Feito, ülkede dilencilerin olmadığını, çöp karıştıranların ise sadece dilenci kılığına girmiş kişiler olduğunu söylemesinin ardından görevinden istifa etti. Ülkede ekonomik kriz hızla artan enflasyon, düşük ücretler ve gıda kıtlığı geniş çaplı bir krize yol açtı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Ekonomik sıkıntı içindeki Küba'da Çalışma Bakanı Marta Elena Feito, çöp tenekelerinde yiyecek arayan kişilerin aslında yoksul taklidi yaptığını ve gerçekte çaresiz olmadığını iddia etmesi üzerine salı günü görevinden istifa etti. Küba devlet medyası sosyal güvenlik sistemini de denetleyen Feito'nun "hatasını kabul ettiğini ve istifasını sunduğunu" belirtti. Açıklamada, bakanın "objektiflik ve hassasiyet eksikliği" gösterdiği ifade edildi.

"Küba'da dilenci yok" demişti

Uzmanlar, Küba'nın Kovid-19 salgını ve Trump yönetimi dönemindeki ABD yaptırımlarından sonra toparlanamadığını belirtiyor. Karayip ülkesi, son otuz yılın en kötü ekonomik kriziyle mücadele ederken, gıda, ilaç ve yakıt kıtlığı ile günlük elektrik kesintileriyle karşı karşıya. Gözlemciler, bu durumun ABD yaptırımları, ekonominin yerel yönetimindeki aksaklıklar ve ülkenin hayati turizm endüstrisini vuran Kovid-19 pandemisinin birleşimi olduğunu savunuyor.

Pazartesi günü parlamento komitesi toplantısında yoksullukla mücadele tedbirleri hakkında konuşan Feito, çöp tenekelerinde yiyecek arayan kişilerin aslında dilenci gibi giyinmiş kişiler olduğunu söylemişti. Devlet televizyonunda canlı yayınlanan konuşmasında, "Ellerine baktığınızda, o insanların giydiği kıyafetlere baktığınızda, dilenci kılığına girmişler. Onlar dilenci değil. Küba'da dilenci yok" demişti.

"Hassasiyet eksikliği"

Sosyal medya kullanıcıları bu açıklamalara öfkeyle tepki gösterdi ve çöp tenekelerinden yemek yiyen insanların fotoğraflarını paylaştı. Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel de salı günü X üzerinden Feito'nun "hassasiyet eksikliğini" eleştirdi.

Daha sonra bir parlamento oturumunda, "Hiçbirimiz kibirle, sahtekârlıkla, yaşadığımız gerçeklerden kopuk hareket edemeyiz" dedi. Diaz-Canel, dilencilerin "sosyal eşitsizliklerin ve Küba'nın karşı karşıya olduğu sorunların somut ifadeleri" olduğunu ekledi. Geçen yıl hükümet, 9.7 milyonluk nüfusun 189 bin ailesinin ve 350 bin bireyinin "savunmasız" koşullarda yaşadığını ve sosyal yardım programlarından faydalandığını açıklamıştı.

Ortalama maaş 20 doların altında

AFP (Fransız Haber Ajansı), son iki yılda, ortalama aylık maaşın resmi olmayan döviz kuruyla 20 doların altında olduğu bir ülkede evsizlerin ve dilencilerin sayısında belirgin bir artış gözlemledi. Birkaç yıl öncesine kadar, yoksulluğa rağmen, adada dilencilik veya evsizlik belirtileri görülmüyordu. Bu durum, şimdi büyük ölçüde azaltılmış olan sosyal yardımlar sayesinde mümkün oluyordu.

Bir emeklinin aylık maaşı yaklaşık 2 bin Küba pesosu, yani gayri resmi piyasada yaklaşık 5 dolar ve bir karton yumurtanın maliyetinden biraz daha az. Yurt dışındaki ailelerinden para transferi almayanlar için bu durum, aç kalmak anlamına geliyor. Küba ekonomisi, 2023'te yüzde 1.9 daraldıktan sonra, 2024'te yüzde 1.1 daralarak art arda ikinci yılda da küçüldü.

Kaynak: Gazete Oksijen



AB, İsrail'den doğalgaz alarak uluslararası hukuku ihlal ediyor"

Global Witness'ın edindiği hukuki görüşe göre, Filistin'in onayı alınmadan inşa edilen boru hattı uluslararası hukuku ihlal ediyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İklim odaklı sivil toplum kuruluşu Global Witness, İsrail'in Gazze açıklarındaki Filistin sularından geçen doğal gaz boru hattını kullanmasının uluslararası hukukun ihlal edilmesi anlamına geldiğini öne sürdü. Global Witness’a göre, AB’nin bu boru hattı üzerinden sağlanan enerjiyi satın alma kararı, söz konusu ihlallere ortak olmasına neden olabilir. 

Avrupa Komisyonu, 2022 yılında Ukrayna işgaline yanıt olarak Rus enerjisi alımını sonlandırmasının ardından İsrail’den doğalgaz ithal etmek üzere bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma kapsamında, İsrail gazı önce Mısır’a taşınıyor, burada sıvılaştırıldıktan sonra Avrupa’ya ihraç ediliyor. Bu işlem, İsrail’in Aşkelon kenti ile Mısır’ın El-Ariş kenti arasında uzanan 90 kilometrelik EMG boru hattı üzerinden gerçekleştiriliyor. 

Global Witness’ın edindiği hukuki görüşe göre, söz konusu boru hattı Filistin deniz yetki alanı üzerinden Filistin Yönetimi’nin onayı alınmadan inşa edildiği için büyük olasılıkla uluslararası hukuku ihlal ediyor. Birleşmiş Milletler’in deniz hukuku sözleşmesine göre, İsrail ve Mısır boru hattı inşaatına başlamadan önce Filistin Yönetimi’nin onayını almak zorundaydı. 

Hukuki görüş, Filistin’in 147 BM üyesi devlet ve uluslararası mahkemeler tarafından bağımsız bir devlet olarak tanındığını, dolayısıyla deniz yetki alanı üzerinde egemenlik hakkına sahip olduğunu öne sürüyor. 

Global Witness’ın ulaştığı Rystad Energy verilerine göre, 2020 ile 2024 arasında Mısır’dan Avrupa’ya yaklaşık 9 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihraç edildi. En büyük alıcılar yaklaşık 9 milyar dolar değerinde ithalatla İspanya, İtalya ve Fransa oldu. 

Bu gazın ne kadarının İsrail kaynaklı olduğu ise net değil; çünkü Mısır, İsrail'den ithal ettiği doğalgazın büyük bölümünü iç tüketimde kullanıyor. Ayrıca geçmişte Avrupa’ya kendi doğalgazını da ihraç etmişti. 2022 yılında imzalanan mutabakat zaptının, Haziran ortasında otomatik olarak uzatılması öngörülüyordu; ancak Avrupa Komisyonu anlaşmanın mevcut durumu hakkında kamuoyuna bilgi vermedi. 

AB’nin ‘yaptırım’ toplantısı devam ediyor 

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının, işgal altındaki Filistin topraklarında insan haklarını ihlal ettiği tespit edilen İsrail'e karşı muhtemel yaptırımları tartışmak üzere, Belçika'nın başkenti Brüksel'de gerçekleştirdikleri toplantı devam ediyor. AB, İsrail’in Ortaklık Anlaşması’ndaki insan hakları maddesini ihlal ettiğine dair “göstergeler” tespit etti. Bunlar arasında sivillere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar, Gazze ablukası, zorla yerinden etmeler ve sağlık sisteminin sistematik olarak yok edilmesi yer aldı. 

25 yıllık Ortaklık Anlaşması, AB ile İsrail arasındaki ticari, ekonomik, bilimsel ve kültürel ilişkileri düzenliyor. Anlaşmanın 2. maddesi, İsrail’i insan hakları ve demokratik ilkelere saygı göstermekle yükümlü kılıyor. 

Kaynak: The New Arab 



Yunan basını: Türkiye ve İsrail'in Suriye'deki gölge savaşı

Yunan medyasına göre Türkiye, yeni Şam yönetimini destekliyor; İsrail, Dürzilerin güvenliğini gerekçe göstererek saldırılarını artırıyor. ABD ise bölgedeki en önemli iki müttefiki arasında sıkışmış durumda

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Son günlerde Suriye'de Dürziler ile Bedeviler arasında gerilim arttı. 100 kişiden fazla can kaybının yaşadığı çatışmalarda Suriye ordusu kontrolü bir nebze sağladı. Kontrol tam sağlanmışken ise İsrail bugün Şam'ı vurdu. Yunan medyasından Ta Nea gazetesi ise yaşanan gelişmelerle ilgili bir analiz yayınladı. Söz konusu analizde Türkiye ve İsrail'in bölgede karşı karşıya geldiği belirtildi.

Ta Nea'nin yayınladığı analiz şöyle:

Suriye, halkının büyük bir kısmı ve pek çok yabancı hükümet için “istenmeyen” bir rejim olan Beşar Esad’dan kurtulmuş olabilir; fakat savaşın kabusu ülkeyi terk etmiş değil. Bunun en çarpıcı kanıtı, son günlerde Suveyda kenti ve aynı adı taşıyan eyalette patlak veren ve çok sayıda can kaybına yol açan yeni çatışma dalgası. Ülkenin güneydoğusunda yer alan bölge, Dürzi Müslüman azınlığın kalesi olarak biliniyor.Peki, gerçekte ne oluyor?

Konuyu basitçe ifade etmek gerekirse;

Türkiye ve İsrail, Suriye topraklarında kozlarını paylaşıyor; her iki ülke de Suriye’yi kendi nüfuz alanına dahil etme mücadelesi veriyor. 2011’de başlayan iç savaştan bu yana Suriye, büyük güçler ve bölgesel aktörler için doğrudan veya vekalet yoluyla hesaplaşmaların sahnesi haline gelmişti. Şimdi ise bu geleneğin devam ettiği görülüyor.

Vekalet savaşı mı?

Tarafların mevcut konumlanışı bu tabloyu doğruluyor: Şam’daki yeni yönetim, eski bir İslamcı grup olan ve artık geçici devlet başkanı olarak uluslararası toplumla müzakere masasına oturan Ahmed el-Şaraa’nın liderliğinde, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi ve askeri desteği altında hareket ediyor.

Buna karşılık, Dürziler geleneksel olarak İsrail’in müttefiki konumunda. İsrail, onların güvenliğini gerekçe göstererek “hükümet” güçlerini şiddetle bombalıyor ve hatta geniş çaplı bir müdahale tehdidinde bulunuyor.

Taraflardan gelen açıklamalar da bu tabloyu destekler nitelikte. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada yalnızca İsrail saldırılarını kınamakla kalmayıp, “Suriye hükümetinin ülke genelinde güvenliği tesis etmek ve varlığını güçlendirmek amacıyla attığı adımların desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.

Öte yandan İsrail Savunma Bakanı, Şam’daki yönetime “Dürzileri rahat bırakın” çağrısı yaparak, ülkesinin “onları asla yalnız bırakmayacağını ve Suriye’nin silahsızlandırılmasını kararlılıkla sağlayacağını” belirtti.

Bölgesel çatışma riski

Ortaya çıkan tablo, bölgedeki iki askeri güç olan Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir silahlı çatışma riskinin arttığına işaret ediyor. Pek çok analist, Esad rejiminin geçen Aralık ayında bir “kağıttan kule” gibi çökmesinin ardından, bu iki ülkenin bölgede mutlak kazananlar olarak öne çıktığını belirtiyor.

Washington için zor bir sınav

Bu durum, Suriye ve genel olarak Orta Doğu’da Rusya ve İran’ın etkisini önemli ölçüde zayıflatmayı başaran ABD için ise ciddi bir “baş ağrısı” yaratıyor. Zira İsrail ve Türkiye, Washington’un bölgedeki en yakın iki müttefiki konumunda. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Başbakan Benyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a doğrudan erişimi olan ve onun tarafından “iyi ve değerli dostlar” olarak tanımlanan liderler.

Şimdi ise gözler Washington’da; ABD, kartları olabildiğince eşit bir şekilde dağıtarak Türkiye-İsrail çatışmasını önleyebilecek mi? Yoksa ne kadar kısa sürerse sürsün, doğrudan bir savaş kaçınılmaz hale mi gelecek? Böyle bir çatışma, bölgedeki dengeleri kökten değiştirebilir ve kimin üstünlüğü ele geçireceğini belirleyebilir.

Tüm bölgeyi ilgilendiren gelişmeler

Yaşananlar yalnızca Suriye’yi değil, tüm Arap dünyasını ve Filistinlileri de yakından ilgilendiriyor. Zira artık hem Türkiye hem de İsrail, bölgenin en büyük “oyuncuları” arasında.

Bu tablo, Yunanistan için de önemli. Uzun süredir tarafını belli etmiş olan Atina, kimi “ateşli” açıklamalara rağmen, sıcak bir çatışmaya dahil olmamakta kararlı görünüyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Allianz CEO'su: Almanya, Avrupa'nın yeni hasta adamı

Allianz CEO’su Oliver Bäte, Almanya’nın sosyal güvenlik sisteminin 10 yıl içinde çökeceği uyarısını yaparak hükümeti harcamaları kısmaya çağırdı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Sigorta devi Allianz’ın CEO’su Oliver Bäte, Almanya’nın “Avrupa’nın hasta adamı” olarak anılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunarak, hükümet harcamalarında kesintiye gidilmezse ülkenin sosyal güvenlik sisteminin on yıl içinde çökebileceğini söyledi.

Çarşamba günü düzenlenen yıllık basın toplantısında konuşan Bäte, “1997’de olduğumuz yere geri döndük… Almanya’nın Avrupa’nın hasta adamı olarak anıldığı döneme” dedi. İşsizliğin o dönemki 5 milyon seviyesinin oldukça altında kalmaya devam ettiğini belirten Bäte, buna rağmen ülkenin özellikle sağlık ve sosyal yardım harcamalarındaki sürdürülemez artış nedeniyle ciddi risklerle karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

Tehlikeli kuşak: Baby boomerlar

“Benim öngörüm, 10 yıl içinde sosyal güvenlik sistemimizin diz çökeceği yönünde” ifadelerini kullanan Bäte, Almanya’nın “GSYH’sinin durağan kaldığı bir ortamda sağlık harcamalarının her yıl yüzde 6, 7 veya 8 oranında artmasını karşılayamayacağını” belirtti. “Matematiksel olarak bunun nereye varacağını görmek için dahi olmaya gerek yok” diye konuştu.

Almanya ekonomisi son iki yıldır daralırken, OECD ortalamasına göre sosyal korumaya yönelik kamu harcamaları hala yüksek olsa da artış oranı nispeten ılımlı kalıyor. Yine de ekonomistler, 1950’lerin ortası ile 1960’ların ortası arasında doğan “baby boomer” kuşağının emeklilik yaşına ulaşmasıyla birlikte emeklilik sisteminde büyük açıklar oluşabileceği uyarısında bulunuyor.

'Nvidia'nın 4 trilyon dolar değerinde olduğuna mı inanıyorsunuz?'

“Emeklilik sistemimiz işlemiyor ve yüksek getiriler elde etmemiz gerekiyor” diyen Bäte, ABD’li teknoloji devlerinin yüksek piyasa değerlemelerinden de endişe duyduğunu ifade etti. Nvidia ve Tesla’yı örnek göstererek, “Gerçekten Nvidia’nın 4 trilyon dolar değerinde olduğuna inanıyor muyuz? Ya da Tesla?” diye sordu.

“Portföyünüzün büyük bir kısmını bu tür varlıklara yatırmak ne kadar doğru? Yatırım tavsiyesi vermiyorum ama içinde bulunduğumuz dünyada biraz daha temkinli olurdum” dedi.

2014’ten bu yana Allianz’ı yöneten Bäte, Almanya’da açık sözlülüğüyle tanınıyor. Daha önce miras vergilerinin artırılmasını ve ücretli hastalık izni hakkının kısıtlanmasını savunmuştu.

Kaynak: Gazete Oksijen



Mısır basını: Gazze müzakerelerinde anlaşmazlık yaşanan dört konuda çözüme yaklaşıldı

Mısırlı yetkililer, Gazze'deki ateşkes müzakerelerinde "çözüme yaklaşıldığını" açıkladı. Kahire adlı haber kanalı Mısırlı yetkililerin, "taraflar arasında anlaşmazlık yaşanan dört konuda çözüme yaklaşıldığı bilgisi verdiğini" aktardı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Mısır'ın,İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de ateşkese ilişkin "tartışmalı meselelerin çözülmesi" konusunda iyimser olduğu ifade edildi. Kahire haber kanalının haberine göre, Mısırlı yetkililer, Gazze'de ateşkes sağlanması konusunda "tartışmalı dört meselede ilerleme sağlandığını" belirtti. Haberde, Mısır İstihbarat Başkanı Hasan Reşad ile Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin yanı sıra ABD'nin arabuluculuğunda görüşmelerin yapıldığı aktarıldı. Gazze'de ateşkes sağlanması konusunda "yoğun çabaların sürdüğü" ifadelerine yer verildi.

Gazze'de ateşkes müzakereleri

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkesin sağlanması için gerekli şartları kabul ettiğini açıklamış ve teklif ateşkes görüşmelerine arabuluculuk yapan Katar ve Mısır tarafından Hamas'a sunulmuştu. Hamas, Gazze'de İsrail ile ateşkes ve esir takası anlaşmasına ilişkin teklife "olumlu yanıtını" arabuluculara ilettiğini, ateşkesin uygulanması için müzakerelere hazır olduğunu duyurmuştu.

Tel Aviv yönetimi, Gazze'de ateşkes için Hamas'ın Katar önerisinde yaptığı değişikliğin kabul edilemez olduğunu savunmuş, buna karşın İsrail heyeti, müzakereler için Katar'ın başkenti Doha'ya gitmişti. Doha'da süren müzakerelerde anlaşmazlıkların büyük ölçüde çözüldüğü fakat İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah ve Han Yunus kentlerini ayıran Morag Koridoru'nda ve Refah kentinde işgali sürdürme ısrarının aşılamadığı kaydedilmişti.

Kaynak: AA


UCM'den İsrail'in talebine ret: Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirleri iptal edilmeyecek

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Ön Dava Dairesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emirlerini iptal etme ve soruşturmanın askıya alınması talebini reddetti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) bir numaralı Ön Dava Dairesi, bugünkü kararında İsrail'in 9 Mayıs 2025'te Başbakan Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emirlerinin iptali ve soruşturmanın askıya alınması talebini reddettiğini açıkladı. Mahkeme kararında, İsrail’in davaya ilişkin iki ayrı talepte bulunduğu belirtildi. Buna göre İsrail, ilk olarak Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirlerinin geri çekilmesini, iptal edilmesini veya geçersiz sayılmasını, ikinci olarak ise savcılığın Filistin’deki duruma ilişkin yürüttüğü soruşturmanın askıya alınmasını talep etti. Kararda, UCM’nin Filistin topraklarında işlenen suçlara ilişkin yargı yetkisi bulunmadığı yönündeki İsrail’in itiraz gerekçelerinin kabul edilmediği vurgulandı. Ayrıca, Temyiz Dairesi’nin 24 Nisan 2025 tarihli kararının, UCM’nin yargı yetkisine sahip olmadığı şeklinde yorumlanamayacağı ifade edildi.

"Askıya alma sadece kabul edilebilirlik itirazları için geçerli"

Daire, Roma Statüsü'nün 19(7) maddesi gereğince soruşturmanın askıya alınmasının sadece bir devletin davanın kabul edilebilirliğine itiraz etmesi durumunda geçerli olduğunu fakat İsrail’in soruşturmanın “kabul edilebilirliğine” itiraz etmediğini kaydetti. Mahkeme ayrıca İsrail'in talebinin olumlu olması durumunda Filistin'in de beyan sunma talebini reddederek, mahkemenin konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip bulunduğunu ve ek bilgi ve beyana gerek olmadığını belirtti.

Kararın arka planı

UCM, 5 Şubat 2021'de Filistin'in Roma Statüsü'ne taraf bir devlet olduğuna ve mahkemenin Filistin topraklarındaki yetki alanının 1967'den beri İsrail tarafından işgal edilen Gazze ve Batı Şeria'yı kapsadığına karar vermişti. Savcılık, 3 Mart 2021'de Filistin durumu hakkında soruşturma başlattığını duyurmuştu. İsrail, 23 Eylül 2024'te mahkemenin yetki alanına Roma Statüsü'nün 19(2) maddesi gereğince itiraz etmişti.

UCM Ön İnceleme Dairesi I, 21 Kasım 2024'te Netanyahu ve Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gerekçesiyle tutuklama emri çıkarmıştı. 24 Nisan 2025'te UCM Temyiz Mahkemesi, İsrail'in itirazının zamanından önce yapıldığına dair Ön İnceleme Dairesi'nin kararını yetersiz gerekçelendirme nedeniyle bozmuş ve konuyu yetki alanı itirazının esasına karar vermesi için daireye iade etmişti.

Kaynak: AA


Bir parti daha istifa etti: Azınlığa düşen Netanyahu hükümetinin imdadına meclis tatili yetişti

Netanyahu'nun koalisyonunda bir Haredi parti daha hükümetten istifa etti. Netanyahu hükümetinin 120 sandalyeli Mecliste 50 milletvekiliyle azınlık hükümeti konumuna düşmesine rağmen 27 Temmuz'da Meclisin tatile girmesiyle en az Ekim 2025'e kadar iktidarda kalabileceği belirtiliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail'de Başbakan Binyamin Netanyahu'nun koalisyonunda yer alan Ultra-Ortodoks Yahudi (Haredi) partilerden Şas, Haredilerin askerlikten muafiyetini sağlayacak yasa üzerinde yaşadığı görüş ayrılığı nedeniyle hükümetten istifa etme kararı aldı. İsrail basınına göre, Mecliste 11 milletvekiline sahip Şas Partisi'nin dini otoritesi Hahamlar Konseyi, Haredi cemaatin askerlik muafiyetini sağlayacak yasada yaşanan anlaşmazlık nedeniyle partinin hükümetten istifasına karar verdi. Bu kararla, yakın zamanda diğer bir Haredi koalisyon ortağını kaybeden Netanyahu hükümeti, 120 sandalyeli Mecliste 50 milletvekilinin desteklediği azınlık hükümeti konumuna düştü. Buna karşın, Şas Partisi'nin koalisyondan çekilmesine rağmen muhalefetin hükümeti devirme girişimlerini desteklemeyeceği açıklandı. İsrail Meclisinin 27 Temmuz'da tatile girmesiyle Netanyahu, rahat bir nefes alabilecek.

İsrail muhalefeti, Meclisin lağvedilmesi için haziranda bir teklif getirmiş ancak yeterli çoğunluğu sağlayamamıştı. İsrail yasalarına göre, muhalefet, Meclisin feshi yasasını 6 ayda bir oylamaya sunabiliyor. Netanyahu liderliğindeki koalisyonun, azınlık hükümeti konumuna düşmesine rağmen mevcut tabloda Meclisin yeniden açılacağı Ekim 2025'e kadar iktidarda kalacağı değerlendiriliyor.

Ana muhalefet liderinden 'seçim' çağrısı

Öte yandan, İsrail ana muhalefeti Gelecek Var Partisi Lideri Yair Lapid, yayınladığı görüntülü mesajında, "Netanyahu hükümetinin azınlık hükümeti konumuna düşmesiyle, askerleri savaşa gönderemeyeceğini, kimin yaşayıp kimin öleceğine karar veremeyeceğini" söyledi. Netanyahu hükümetinin Gazze'nin geleceğini belirleyemeyeceğini belirten Lapid, Suriye veya Suudi Arabistan ile anlaşma imzalayamayacağını, Netanyahu hükümetinin "iktidar, hakkının kalmadığını ve gayrimeşru bir hükümet olduğunu" dile getirdi. İsrail ana muhalefet lideri, "Şimdi seçimlerin vakti geldi" ifadesini kullandı.

Haredilerin askere alınması tartışması

İsrail yasalarına göre 18 yaşını geçen herkesin zorunlu askerlik hizmetini yapması gerekirken Haredilerin askerlikten muaf tutulması yıllardır ülkede tartışılıyordu. İsrail'in başta Gazze Şeridi olmak üzere 7 Ekim 2023'ten bu yana bölgede yükselen saldırganlığı nedeniyle asker ihtiyacının artmaya başlamasıyla Haredilerin askere alınması konusu gündeme gelmişti. İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran 2024'te Haredi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağının bulunmadığına ve askerliğe uygun olanların göreve alınması gerektiğine karar vermişti.

Hükümetin askere alınmaya uygun yaklaşık 80 bin Haredi erkekten yaklaşık 24 binine askerlik celbi gönderdiği, temmuz itibarıyla 2025-2026 askerlik yılı için "havuz" olarak tanımlanan grubun geri kalanına emir göndereceği kaydedilmişti. Haredilerin askerlikten muaf tutulmasını sağlayacak bir yasanın çıkarılmaması nedeniyle Netanyahu'nun Haredi koalisyon ortakları Meclisi boykot etmeye başlamış ve Meclisin fesih oylamasına kadar varan bir siyasi krize neden olmuştu. Sorunun çözülememiş olmasına rağmen fesih oylamasında yeterli çoğunluk sağlanamamıştı. İsrail Meclisi Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein'in son hazırladığı taslağın taleplerini karşılamadığını belirten "Degel HaTorah" ve "Agudat Israel" partilerinin oluşturduğu Birleşik Tevrat Yahudiliği ittifakı, 7 milletvekiliyle hükümetten istifalarını açıklamış, böylece Netanyahu hükümetini 61 milletvekiliyle bırakmıştı.

Kaynak: AA


İsrail Genelkurmay Başkanı Zamir'den Hamas'a: Anlaşma olmazsa savaşı daha geniş bir alana yayarız

İsrail Genelkurmay Başkanı Zamir, Gazze'de ateşkes müzakerelerine ilişkin "Anlaşma yapmamız durumunda askeri güçler siyasi iradenin belirlediği hatta uygun bir şekilde konuşlanacaktır. Ancak, anlaşmaya ulaşamazsak savaşın yoğunluğunu ve alanını olabildiğince genişletme konusunda talimatım olur" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Hamas Hareketi'ne birkaç gün içinde ateşkese ilişkin anlaşma olmaması durumunda saldırıların yoğunlaştırılarak daha geniş bir alana yayılması tehdidinde bulundu. İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, Genelkurmay Başkanı Zamir, Güney Komutanlığı Komutanı Tuğgeneral Yaniv Asor ile Gazze Şeridi'ndeki durumu değerlendirdi.

Gazze'deki gelişmeleri değerlendiren Zamir, yakın zamanda kesin bir dönemece ulaşmak üzere olduklarını ve Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin bir anlaşmanın yapılmayacağının birkaç gün içinde ortaya çıkacağını kaydetti. Birkaç gün içinde ateşkes olmaması durumunda Hamas'ı tehdit eden Zamir, şunları dile getirdi: "Anlaşma yapmamız durumunda askeri güçler siyasi iradenin belirlediği hatta uygun bir şekilde konuşlanacaktır. Ancak, anlaşmaya ulaşamazsak güneydeki komutanlığa savaşını yoğunluğunu ve alanını olabildiğince genişletme konusunda talimatım olur. Bu durumda yeni bölgelere gireriz ve bugüne dek yaptığımız gibi operasyonlarımızı sürdürürüz."

Kaynak: AA


Trump: Biden yönetimi ülkeyi dünyanın en kötü insanlarıyla doldurdu

ABD Başkanı Donald Trump, fentanil ile mücadele kapsamında çıkarılan yasanın imza töreninde, Eski Başkan Joe Biden yönetimini, "ülkeyi dünyanın en kötü insanlarıyla ve yasa dışı uyuşturucularla doldurmakla" suçladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da, Kongre'den geçen "Ölümcül Fentanil Kaçakçılığının Durdurulması Yasası" için imza töreni düzenledi.

Törende konuşan Trump, göreve geldiğinden bu yana rekor sayılabilecek 2 tondan fazla fentanil ele geçirdiklerini belirterek, önceki Biden yönetimini sınırlarda güvenliği sağlamamakla eleştirdi. ABD Başkanı, "O zamanki açık sınırlar ile ülkemizi fentanil, burada olmaması gereken dünyanın en kötü insanları ve yasa dışı uyuşturucularla doldurdu" dedi.

'Ülkemizin işgaline izin verildi'

Düzensiz göçmenlerin ülkeye girişini 'işgal' olarak niteleyen Trump, Biden yönetimi için, "Bu umursamayan veya aptal insanlar tarafından ülkemizin işgaline izin verildi, aptal insanlar." ifadesini kullandı.

Trump, haziranda sınırlardan geçen göçmen sayısının 'sıfır' olduğunu vurgulayarak, "Şimdi ben bile buna inanmıyorum. Yüz binlerce rakamdan sıfıra nasıl düşülür? Ama dedikleri bu" diye konuştu.

Daha sonra fentanil mağduru ailelere söz veren Trump, yapılan konuşmaların ardından yasayı imzalayarak yürürlüğe girmesini sağladı.

Yasa neyi amaçlıyor?

Kongre'den iki partinin desteği ile geçen 'Ölümcül Fentanil Kaçakçılığının Durdurulması Yasası', fentanil ile ilgili tüm maddeleri, özellikle de ilacın taklit versiyonlarını, ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin en tehlikeli uyuşturucular listesine almayı ve bu uyuşturucuyu bulunduran, ithal eden, dağıtan veya üreten herkese hapis cezalarını artırmayı öngörüyor.



yükseltildi, halk tepkili

Danimarka Parlamentosu, Mayıs ayında kabul edilen yasa ile emeklilik yaşını 2040 yılına kadar 70'e çıkarma kararı aldı. Böylece ülke, Avrupa’da yasal emeklilik yaşının en yüksek olduğu ülke konumuna yükseldi. Ancak hem kamuoyunda hem de sendikalarda bu karara yönelik ciddi tepkiler yükseliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Danimarka, emeklilik politikalarında radikal bir değişikliğe giderek 2040 yılı itibarıyla emeklilik yaşını 70'e çıkarma kararı aldı. Avrupa'da benzeri olmayan bu uygulama, yaşlanan nüfusa karşı sosyal refah sistemini sürdürülebilir kılma hedefiyle hayata geçirilirken, toplumun geniş kesimlerinden eleştiri aldı. Yasa Meclis’ten geçti ancak hem ağır işlerde çalışanlar hem de sendikalar, 70 yaşına kadar çalışma zorunluluğunun fiziksel ve sosyal açıdan adaletsizlik yarattığını savunuyor. Tartışmalı kararla birlikte Danimarka, emeklilik yaşında Avrupa’nın zirvesine yerleşti.

CNN’in haberine göre, yasa teklifi 81 “evet”, 21 “hayır” oyuyla Danimarka Parlamentosu’ndan geçti. Yeni uygulama, 31 Aralık 1970 sonrası doğanları kapsıyor. Mevcut yasal emeklilik yaşı 67 olsa da, 1 Ocak 1967 ve sonrası doğanlar için yaş sınırı 69’a kadar çıkabiliyor.

İstihdam Bakanı Ane Halsboe-Jørgensen, reformun nedenini “Gelecek nesillere uygun refah hizmetlerini sürdürebilmek için bu artış gerekli" ifadeleriyle açıklıyor. 

Sistem 2006’dan beri 5 yılda bir güncelleniyor

AFP’nin haberine göre, Danimarka’da emeklilik yaşı 2006'dan bu yana her 5 yılda bir yaşam süresine göre yeniden belirleniyor. 2030’da emeklilik yaşı 68, 2035’te 69 ve 2040’ta 70 olacak. 2070 yılında bu yaşın 74’e kadar çıkabileceği belirtiliyor.

Bu dinamik sistemin amacı, artan yaşam süresiyle birlikte sosyal devletin sürdürülebilirliğini sağlamak.

Halk memnun değil: 70 çok geç

Ancak yasa halk nezdinde geniş destek görmüyor. 53 yaşındaki banka çalışanı Kirsten Evans, AFP’ye verdiği demeçte, yasal hakkı 70 yaş olsa da 65-66 yaşında emekli olmayı planladığını söyledi.

“70 yaş çok geç. Hayatın geri kalanından da faydalanmak istiyorum,” diyen Evans, tam emekli maaşı almadan sistemden ayrılmayı göze alıyor. 2022 OECD verilerine göre Danimarka’da resmi yaş 67 olmasına rağmen, ortalama emeklilik yaşı 64. 

Ağır işlerde çalışanlar endişeli

Kopenhag Üniversitesi’nden etnoloji uzmanı Aske Juul Lassen, halkın %20’sinin sağlık sorunları veya işsizlik nedeniyle erken emekli olduğunu belirtti. Kopenhag’taki bir hastanede çalışan gastroenteroloji hemşiresi 37 yaşındaki Camilla Rasmussen ise 70 yaşına kadar çalışmanın “haksızlık” olduğunu ifade etti.

Danimarka Sendikalar Konfederasyonu başekonomisti Damoun Ashournia da aynı görüşte:

“Resmî yaşa kadar çalışmak çoğu insan için mümkün değil. Özellikle ağır iş yapan üyelerimiz için.”

Sendikalar otomatik artıştan rahatsız

Danimarka Sendikalar Konfederasyonu, otomatik 5 yıllık yaş artışlarının daha makul bir tempoyla ilerlemesini savunuyor. Önerileri:

“Yaşam beklentisi bir yıl artarsa, emeklilik yaşı sadece yarım yıl yükselsin.”

Sendikalardan gelen bu talepler, Başbakan Mette Frederiksen’in de dikkatini çekmiş durumda. Frederiksen, 2024’te Berlingske gazetesine yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

“Artık emeklilik yaşının otomatik olarak artırılmasına inanmıyoruz.”

Emekli olmak yerine çalışmaya devam edenler artıyor

Danimarka Emeklilik ve Sigorta Birliği (F&P), 2025 verilerine göre devlet emeklilik yaşını geçmiş 80 bin kişinin halen çalıştığını açıkladı. Bu artışın nedenleri arasında, ekonomik refah, işveren esnekliği, mali teşvikler ve çalışmaya devam etme isteği yer alıyor.

F&P Emeklilik Direktörü Jan V. Hansen, “Birçok Danimarkalı sadece sağlıklı değil, aynı zamanda çalışmaya da istekli,” ifadelerini kullandı.

Muhalefetten tepki: 'Bakanlar 60'ında emekli, vatandaş 70'ine kadar çalışıyor'

Karara karşı çıkan sosyalist Kızıl-Yeşil İttifakı, Facebook üzerinden yaptığı açıklamada “Bu anlaşılmaz, açıklanamaz ve savunulamaz. Fiziksel olarak yıpratıcı mesleklerde çalışanlar 70 yaşına kadar çalışamaz" dedi.

Milletvekili Pelle Dragsted ise “Bazı bakanlar 60 yaşında emekli olurken, öğretmenler, inşaat işçileri neden 70’e kadar çalışmak zorunda kalsın?” sözleriyle eleştirilerini sürdürdü.

Danimarka, emeklilik yaşını 70’e çıkaran ilk Avrupa ülkesi olarak, kıta genelinde en yüksek emeklilik yaşına sahip ülke oldu. Libya gibi bazı ülkeler dışında dünya genelinde bu yaşa ulaşan çok az ülke bulunuyor.

Ancak bu adım, sosyal adalet, sağlık koşulları ve iş güvencesi bağlamında hem kamuoyunda hem de siyasi arenada yoğun tartışmalara neden olmaya devam ediyor.

Kaynak: Gazete Oksijen



İsrail basını: Tel Aviv, Suriye'de 'özerklik' talep ediyor

İsrail basınında çıkan haberlerde Suriye'de yaşanan son gerilimlerle ilgili bir analiz yayınlandı. Yerel basına göre Tel Aviv kanadı Suriye'de olası bir özerkliği gündeme taşımak istiyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Güney Suriye’deki Druze toplumunu hedef alan şiddet olayları, İsrail’in Suriye’deki yeni liderlikle iş birliği kurma planlarını sekteye uğrattı. Ahmed Şara ile yürütülen temaslar, Süveyda ve Cebel el-Dürzi bölgesinde rejim güçlerinin sürpriz saldırıları sonrası ciddi bir çıkmaza girdi.

İsrail medyasından Maariv’e konuşan Hayfa Üniversitesi’nden Orta Doğu uzmanı Prof. Amatzia Baram, İsrail’in Şam ile güvenlik iş birliği kurma arayışı ile Dürzi azınlığını koruma yükümlülüğü arasındaki çelişkiye dikkat çekerek “Bu denklem tutmuyor,” dedi.

Baram, “İsrail-Suriye güvenlik iş birliği görüşmeleri ilerlerken, Dürzi meselesi büyük bir engele dönüştü,” ifadelerini kullandı.

Stratejik bir test

Baram’a göre dönüm noktası, rejim güçlerinin Druze topluluklarına yönelik beklenmedik saldırısıyla yaşandı. Başlangıçta Bedevi ve Druze grupları arasındaki yerel bir anlaşmazlık olarak başlayan çatışmalar, stratejik bir teste dönüştü

“Dürzi toplumu Suriye rejimin kontrolünü reddediyor,” diyen Baram, “Çoğu Dürzi, hafif ve orta ölçekli silahlarını teslim etmek istemiyor ve rejim askerlerini kendi bölgelerinde, örneğin Süveyda'da istemiyor.”

Baram, “Şimdi Suriye ordusu, bu çatışmalar üzerinden Dürzi kasabaları üzerinde tam hakimiyet sağlama fırsatı görüyor olabilir,” yorumunu yaptı.

Şara ve Batı ile ilişkiler

Baram, Şara'nın Batı ile ve İsrail’le iş birliği yapma konusunda istekli olduğunu belirtiyor. İsrail, özellikle Hizbullah’a karşı Şara ile koordinasyon fırsatını ciddi şekilde değerlendirmişti.

Ancak son yaşananlar, İsrail için Şam’daki yeni liderliğe ne kadar güvenilebileceği sorusunu gündeme taşıdı. Şam'ın bombalanması nedeniyle aynı durum Suriye kanadı için de geçerli.

İsrail’in stratejik ikilemi

Baram, İsrail’in hem Şara ile ortak düşmanlara karşı iş birliği yapmak istediğini hem de İsrail vatandaşı olan Dürzi toplumu nedeniyle Suriye’deki Druze’lere karşı ahlaki bir yükümlülüğü bulunduğunu öne sürerek şöyle devam etti:

“İsrail, Suriye’deki Dürzilerin İsrail yanlısı olmamasına rağmen, burada yaşayan ve IDF’de hizmet eden Dürzi vatandaşlarımız nedeniyle onlara karşı bir sorumluluk hissediyor.”

Ancak Baram’a göre, İsrail’in sınırlı askeri eylemler dışında büyük çaplı bir müdahaleye girmesi beklenmiyor.

Çözüm arayışları

İsrail kanadına göre en iyi çözüm özerklikten geçiyor. Yerel basında çıkan haberlere göre Tel Aviv kanadı Suriye ordusunun bölgeden tamamen çekilip yerine hafif silahlı polislerin gelmesini istiyor. Bu polisler ise elbette bölgedeki Dürzilerden oluşacak.

İsrail basını ayrıca Şara ve yönetiminin İsrail ile anlaşamama durumunda başta ABD olmak üzere batılı ülkelerden Suriye'ye yönelik yeni bir ekonomik yaptırım çağrısında bulunulacağını ifade ediyor.

Kaynak: Gazete Oksijen



Powell dolandırıcılık nedeniyle ayrılmak zorunda kalmazsa, görevden alınması pek mümkün değil"

Trump, Merkez Bankası'nın faiz oranlarını sabit tutma kararından rahatsız olduğunu defalarca kez dile getirmişti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, Fed Başkanı Jerome Powell'ı görevden alacağı iddialarını içeren ve Beyaz Saray kaynaklarına dayandırılan haberlere ilişkin bir açıklama yaptı. Powell'in görevden alınmasına dair istediğini defalarca dile getiren Trump ancak "Bunu planlamadığını" söyledi. Öte yandan Trump konuya dair açık kapı bırakmayı da ihmal etmedi: "Hiçbir şeyi masadan kaldırmıyorum ancak dolandırıcılık nedeniyle ayrılmak zorunda kalmadığı sürece bunun pek olası olmadığını düşünüyorum."

Trump, Powell'ın berbat bir iş çıkardığını, ancak neyse ki gelecek aylarda bir değişiklik yapacaklarını belirterek, Fed başkanının görev süresinin dolacağına işaret etti.  Powell'ın faizleri indirmekte geç kaldığını, bu yüzden de lakabının "çok geç" olduğunu belirten Trump, "Hiçbir şey yapmayı planlamıyoruz. Çok endişeliyiz." diye konuştu. 

Powell'ı kovma fikrini masadan kaldırmadığını dile getiren Trump, "Hiçbir şeyi masadan kaldırmıyorum ancak dolandırıcılık nedeniyle ayrılmak zorunda kalmadığı sürece bunun pek olası olmadığını düşünüyorum." dedi. 

Başkan Trump Merkez Bankası'nın faiz oranlarını sabit tutma kararından duyduğu hayal kırıklığını defalarca dile getirdi. Trump yönetiminde yer alan yetkililer de son günlerde, başkanlık görevinin Mayıs 2026'da sona ermesi beklenmeyen Powell'ın yerine bir halef seçme sürecinin başladığını belirtmişti. 

Fed’in bu ay faiz oranlarını değiştirmeden bırakması bekleniyor. Özellikle bu hafta açıklanan tüketici ve üretici enflasyon verileri, Haziran ayında fiyatların yapışkan kaldığını gösterdi. Bu durum doları destekledi. Dolar, son bir haftada istikrarlı kazançlar kaydettikten sonra üç haftalık zirvelere yakın seyretti. Perşembe günü açıklanacak olan perakende satışlar ve işsizlik başvuruları verilerinin de ABD ekonomisi hakkında daha fazla ipucu vermesi bekleniyor.  


Trump, Musk'ın biletini kesti: 9 milyar dolarlık ödenek buhar oldu

Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato, Trump’ın önerdiği ve kamu yayıncılığı ile dış yardımları hedef alan 9 milyar dolarlık kesinti paketini 51 oya karşı 48 oyla kabul etti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu ABD Senatosu, Trump’ın dış yardım ve kamu yayıncılığı fonlarını hedef alan tasarruf planını onayladı.

ABD Senatosu, Perşembe sabahının erken saatlerinde, Başkan Donald Trump tarafından önerilen ve 9 milyar dolardan fazla dış yardım programı ile kamu yayıncılığı fonunu iptal edecek kesinti paketini kabul etti.

Musk’tan DOGE hamlesi

Kongre’nin üst kanadı, teknoloji milyarderi Elon Musk’ın hükümetten olaylı ayrılığının ardından, Musk’ın başında olduğu Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) tarafından önerilen tasarrufların ne kadar kolay yasalaşabileceğine dair ilk sınav olarak görülen düzenlemeye onay verdi.

Her iki partide de bazı kesimlerde tepki çeken kesintilere rağmen, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato, paketi 51 “evet” ve 48 “hayır” oyu ile geçirdi. Oturum, gece yarısını iki saatten fazla aşarak tamamlandı.

Son Onay İçin Temsilciler Meclisi’ne DönüyorHaziran ayında Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarının versiyonu, sağlık programlarına ayrılan 400 milyon dolarlık fonu da ortadan kaldırmayı öngörüyordu.

Tasarı şimdi son onay için yeniden Temsilciler Meclisi’ne dönüyor. Kongre, zaten tahsis edilmiş olan bu paranın kesintilerini Cuma gününe kadar onaylamak zorunda; aksi halde Beyaz Saray bu fonları ilk planlandığı gibi harcamak zorunda kalacak.

‘Yetkilerin Devri’ endişesi

Yaklaşık bir düzine Cumhuriyetçi, Beyaz Saray’ın harcama kesintilerini dikte etmesine izin verme konusunda endişelerini dile getirerek, Trump’ın hedef tahtasına oturdu. Trump, geçen hafta, bu konuda direnen isimlere desteklerini çekeceği tehdidinde bulunmuştu.

Bu oylama, Cumhuriyetçilerin DOGE tarafından yapılan harcama kesintilerini yasalaştırmak için planladığı potansiyel bir dizi paketin ilki olarak değerlendiriliyor.

Musk ile Trump arasında gerilim

Trump, görev gücünün başına Elon Musk’ı getirmişti. SpaceX ve Tesla’nın patronu Musk, federal harcamalardan 2 trilyon dolar tasarruf edebileceğini iddia etmişti. Ancak Musk, Mayıs ayı sonunda Trump ile bütçe açıkları ve harcamalar konusunda yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle Beyaz Saray’dan gergin bir şekilde ayrılmıştı.

DOGE, vergi mükelleflerine şu ana kadar 190 milyar dolar tasarruf sağladığını öne sürüyor; ancak önceki hatalı hesaplamaları nedeniyle doğruluk kontrolü yapanlar bu iddiayı dahi şüpheli buluyor.

Kamu yayıncılığı ve dış yardımlar kesiliyor

Kesinti paketi, yaklaşık 8 milyar dolarlık dış yardımı hedef alıyor. Bunun büyük bölümü, DOGE’un ilk hedeflerinden biri olan insani yardım kuruluşu USAID için onaylanmıştı.

Ayrıca, Ulusal Radyo (NPR) ve Kamu Yayıncılık Servisi’ne (PBS) fon sağlayan ve 1.500’den fazla yerel radyo ve televizyon istasyonuna destek olan Kamu Yayıncılığı Kurumu’ndan (Corporation for Public Broadcasting) yaklaşık 1 milyar dolar geri alınacak.

Muhafazakârlar, sık sık PBS ve NPR’yi taraflı olmakla suçlarken, Trump Mayıs ayında her iki ağa da federal fonlamayı sona erdiren bir başkanlık kararnamesi imzalamıştı.

‘Anlamlı Bir Tasarruf Değil’ tepkisi

Demokratlar ise fon kesintisinin bütçe açığını anlamlı bir şekilde azaltmayacağını, bunun yerine milyonlarca Amerikalı için güvenilir bir bilgi kaynağını ortadan kaldıracağını savunuyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


İngiltere ve Almanya'dan milyarlarca sterlinlik anlaşma: Türkiye ve Eurofighter konusu listede

İngiltere ve Almanya’nın imzaladığı yeni anlaşma, Ankara’ya Typhoon jetleri ve Boxer zırhlı araçlarının satışındaki engelleri kaldırabilir

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İngiltere ve Almanya, ortak üretim silahların ihracatında daha yakın iş birliği yapmak için Perşembe günü bir anlaşma imzalayacak. Downing Street ( İngiltere Başbakanlığı) bu adımın “milyarlarca sterlin değerinde ek savunma ihracatının önünü açabileceğini” duyurdu.

Yıllardır iki ülke arasında gerilim yaratan ortak üretim savunma ekipmanlarının ihracatı, özellikle Almanya’nın Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelere satışları veto etmesiyle sık sık tıkanmıştı. Ancak İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Londra’da imzalayacakları anlaşmayla bu soruna çözüm getirmeyi hedefliyor.

“Liderler, dünya çapında İngiliz savunma ihracatını artıracak yeni bir anlaşmayı açıklayacak. İki ülke, ortak üretim ekipmanlar için birlikte ihracat kampanyaları yürütecek,” açıklamasını yapan İngiliz hükümeti, Almanya’nın Eurofighter Typhoon jetleri, Airbus A400M askeri nakliye uçakları ve Boxer zırhlı araçlarının bazı rejimlere satışına daha açık olacağını bildirdi.

Türkiye ve Suudi Arabistan'a satış yasağı kalkabilir

Bir önceki Almanya hükümeti, 2022’de Ankara’nın Typhoon jetleriyle ilgilendiğini açıklamasının ardından insan hakları ve siyasi kaygıları gerekçe göstererek satışlara engel olmuştu. Ancak 2024’te Suudi Arabistan’a satış yasağının kaldırılması, Berlin’in savunma ihracatında daha pragmatik bir yaklaşım benimsediğinin işareti olmuştu.

Yeni muhafazakar-sosyal demokrat koalisyon hükümeti, silah satışlarını “dış politika, ekonomi ve güvenlik çıkarlarıyla daha uyumlu” hale getirme sözü verdi. İngiltere de Almanya, Fransa ve İspanya arasında silah ihracatına ilişkin çok taraflı bir anlaşmaya katılacak.

Yeni bir Eurofighter Typhoon siparişi, İngiltere’deki iş gücünü canlandırabilir ve hava-uzay sektöründeki becerilerin kaybolmasına yönelik sendika endişelerini giderebilir. Typhoon jetlerinin İngiltere’deki son üretim hattı, Katar’ın 2017’de verdiği 5 milyar sterlinlik siparişin tamamlanmasının ardından durmuştu.

Anlaşmanın detayları

BAE Systems, Avrupa ve Orta Doğu’daki çatışmaların talebi artırması nedeniyle yeni ihracat siparişleri konusunda umutlu olduklarını açıkladı.

Ancak sendikalar, eğer kısa süre içinde yeni sipariş alınmazsa, İngiltere’nin İtalya ve Japonya ile yer aldığı yeni nesil savaş uçağı programında (Global Combat Air Programme – GCAP) gerekli sanayi becerilerinin kaybedilebileceği uyarısında bulundu.

Anlaşma sadece savunmayla sınırlı kalmayacak. Almanya’nın devlet kalkınma bankası KfW ile İngiltere’nin Ulusal Servet Fonu ve British Business Bank gibi kamu finansman kuruluşları arasındaki iş birliği de derinleştirilecek. İki ülke, büyüyen işletmelere yatırımı artırmak için ortak çalışacak.

Anlaşmaya İngiltere Maliye Bakanı Rachel Reeves ve Almanya Maliye Bakanı Lars Klingbeil’in Güney Afrika’daki G20 toplantısında onay vermesi bekleniyor.

Kaynak: Gazete Oksijen

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Dürziler

Muvafak Tarif, Suriye'de "Kararlı" Bir İsrail Harekatı Çağrısında Bulundu Mowafaq Tarif, İsrail'i Suriye'deki Dürzileri Korumaya Çağırdı...

 
 
 
16-2

ABD ile Endonezya ile ticaret anlaşması yaptı, Trump detayları paylaştı ABD Başkanı Trump, Endonezya ile ticaret anlaşması yaptıklarını...

 
 
 
Dünyadan

15 Temmuz 2025 CFR'nin Günlük Haber Özetine hoş geldiniz. Bugün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya-Ukrayna savaşı konusundaki tutumunu...

 
 
 

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page