Trump'ın danışmanı, Kongo ve Ruanda'nın barış teklifi taslağı sunduğunu söyledi
- mutlunecmettin
- 7 May
- 5 dakikada okunur
KINŞASA, 5 Mayıs (Reuters) - ABD Başkanı Donald Trump'ın Afrika Kıdemli Danışmanı Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Kongo ve Ruanda'nın, doğu Kongo'daki çatışmaları sona erdirmek ve Batı'dan milyarlarca dolarlık yatırım çekmek amacıyla başlatılan sürecin bir parçası olarak bir barış teklifi taslağı sunduğunu söyledi.
Bu, Trump yönetiminin tantal, altın, kobalt, bakır ve lityum gibi mineraller açısından zengin bir bölgede on yıllardır süren çatışmayı sona erdirme yönündeki iddialı girişiminin son adımı.
Reuters Tariff Watch bülteni, en son küresel ticaret ve tarife haberlerine yönelik günlük rehberinizdir. Buradan kaydolun .
Reklam · Devam etmek için kaydırın
Bu Reklamı Bildir
İki ülke dışişleri bakanları, geçen ay ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun da katılımıyla Washington'da düzenlenen bir törende , taslak önerinin 2 Mayıs'a kadar sunulması konusunda anlaşmışlardı.
Ancak ne Kinşasa ne de Kigali bunu kamuoyuna doğruladı ve Ruanda Dışişleri Bakanı Olivier Nduhungirehe Cumartesi günü X'te yaptığı açıklamada, iki tarafın katkılarının "henüz konsolide edilmediğini" söyledi.
Trump'ın Afrika ve Orta Doğu Kıdemli Danışmanı Massad Boulos, Pazartesi günü X'te yaptığı açıklamada, "Hem Kongo Demokratik Cumhuriyeti hem de Ruanda'dan gelen barış önerisi taslağını" memnuniyetle karşıladığını ve bunu barışa doğru "önemli bir adım" olarak niteledi.
Reklam · Devam etmek için kaydırın
Washington hızlı hareket etmek istiyor. Reuters'a verdiği röportajda, yeni sekme açarBoulos, geçen hafta Rubio'nun Mayıs ortasında Washington'da Ruanda ve Kongolu mevkidaşlarıyla bir araya gelerek nihai barış anlaşması taslağı üzerinde anlaşmaya varmayı planladığını söylemişti.
Boulos, söz konusu anlaşmanın imzalanmasından önce Ruanda ve Kongo'nun Washington ile ikili ekonomik anlaşmaları sonuçlandırması gerektiğini, bu anlaşmaya göre ABD ve Batılı şirketlerin Ruanda'daki minerallerin işlenmesi de dahil olmak üzere her iki ülkedeki madenciliği desteklemek için Kongo madenlerine ve altyapı projelerine milyarlarca dolar yatırım yapması gerektiğini söyledi.
Boulos, üç anlaşmanın da yaklaşık iki ay içinde, aynı gün Trump'ın da katılacağı bir törenle imzalanmasının umulduğunu söyledi.
MÜCADELE DEVAM EDİYOR
Diplomasi, Ruanda destekli M23 isyancılarının doğu Kongo'da binlerce kişiyi öldürüp yüz binlerce kişiyi yerinden ettiği ilerlemesinin ardından geldi.
Sudan'ın Port Sudan kentinde yükselen duman sütununun önünde duran Ordu Komutanı General Abdulfettah el Burhan, intikam yemini etti.
Birleşmiş Milletler ve Batılı hükümetler, Ruanda'nın M23'e silah ve asker sağladığını söylüyor. Ruanda, M23'ü desteklediğini reddediyor ve ordusunun, Kongo ordusuna ve 1994 soykırımını gerçekleştirenler tarafından kurulan bir milis gücüne karşı kendini savunduğunu söylüyor.
Kongo Devlet Başkanı Felix Tshisekedi'nin hükümeti, Katar'ın kolaylaştırıcılığıyla M23 ile ayrı görüşmeler yürütüyor.
Geçtiğimiz ay Kongo ve isyancılar barış için çalışma konusunda anlaştı ancak iki heyetteki kaynaklar müzakerelerin gidişatından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.
M23, Washington'daki görüşmelere dahil olmasa da, M23'ün de içinde bulunduğu isyancı ittifakın sözcüsü Lawrence Kanyuka geçen hafta Reuters'a yaptığı açıklamada "Herhangi bir barış girişimini destekliyoruz" dedi.
Bu arada, doğu Kongo'daki çatışmalar devam ediyor. Kongo ordusunun sözcüsü Mak Hazukay, Cumartesi günü M23'ü Lake Edward'daki Lunyasenge kasabasını ele geçirmekle suçladı ve Kongo'nun "misilleme hakkını saklı tuttuğunu" söyledi.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mürsel Bayram, Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti arasında yaşanan krizin arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) arasında yaşanan krizin altında yatan sebepler demografik, etnopolitik ve ekonomik olmak üzere 3 kategoride özetlenebilir. İlk olarak, iki komşu ülke arasında coğrafi ve demografik bir asimetrinin olduğunu belirtmek gerekir. KDC toprakları 90 adet Ruanda’yı ihtiva edecek kadar geniştir ve KDC nüfusu Ruanda nüfusunun 8 katı kadardır. Ruanda'da sınırlı kaynaklara sahip küçük bir alanda yoğun bir nüfusun varlığı, ülkeyi bir tür hayat sahası (Lebensraum) arayışına itmektedir. Bilhassa uluslararası piyasalarda kahve fiyatlarının dalgalandığı dönemlerde artan demografik baskı 1994’te ülkeyi soykırıma götüren faktörlerden biri olduğunu da hatırlamak gerekir.
Krizin tarihi arka planı
Ruanda’daki nüfus baskısını hafifletecek ilk yer KDC’nin verimli doğu bölgesiydi. Nitekim, 1994’te yaşanan soykırımın ardından yaklaşık 2 milyon Hutu, KDC’nin Kivu bölgesine yerleşti. Tutsilere yönelik soykırımın faili olan Hutular KDC’deki mülteci kamplarında Ruanda'nın Kurtuluşu İçin Demokratik Güçler (FDLR) çatısı altında yeniden örgütlenme fırsatı buldu. Buna mukabil Tutsiler de Halkın Savunması için Ulusal Kongre (CNDP) çatısı altında örgütlendiler.
Kısacası, Ruanda’da bitmiş görünen Hutu-Tutsi kavgası KDC’de kaldığı yerden devam etti. KDC ve Ruanda hükümetlerinin etnopolitik yaklaşımları da bu kavgayı büyüttü. Doğu Kongo’daki Hutu milislerine Kinşasa’daki Mobutu Sese Seko rejiminin göz yumduğunu iddia eden Ruanda bahse konu tehdidi bertaraf etme gerekçesiyle sınır ötesi harekat düzenledi. Bu harekat Angola, Burundi ve Uganda’nın da kendi çıkarları doğrultusunda müdahil olmasıyla 1996-1997 yılları arasında yaşanan Birinci Kongo Savaşı’nı tetikledi ve 32 yıllık Mobutu iktidarının yıkılmasıyla neticelendi.
Ruanda’nın Kinşasa’da ve Doğu Kongo’da devam eden siyasi-askeri etkisi Mobutu’nun halefi Laurent-Désiré Kabila’yı rahatsız etti. Nitekim Tutsileri hükümetten uzaklaştıran Kabila, Ruanda’nın Doğu Kongo’daki askeri nüfuzunu zayıflatmak için orada bulunan Hutu milislerin tekrar örgütlenmesine imkan tanıdı. Bunun üzerine Ruanda ordusu, KDC-Ruanda sınır hattında güvenli bir bölge oluşturmak amacıyla 1998’de bir kez daha Doğu Kongo’ya müdahale etti. Böylece 1998- 2003 yıllarında yaşanan İkinci Kongo Savaşı’nda Angola, Namibya ve Zimbabve destekli KDC ordusu ile Ruanda-Burundi-Uganda ittifakı karşı karşıya geldi. Savaş devam ederken Kabila suikaste kurban gitti. Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ile işbirliği halindeki Tutsi subayların ise bu suikastte dahlinin olduğu değerlendirilmektedir.
CNDP örgütü, 23 Mart 2009’da Laurent-Désiré Kabila’nın oğlu olan dönemin Cumhurbaşkanı Joseph Kabila ve hükümetiyle barış anlaşması imzaladı. Silah bırakmayı reddeden bazı Tutsiler, söz konusu anlaşmanın imzalandığı güne atıfla 23 Mart Hareketi’ni (M23) kurdular. Ruanda tarafından komuta edilen M23 örgütü 2012’de 1 milyon nüfuslu Goma şehrini ele geçirecek kadar güçlendi. Bilahare şehirden çıkarılan M23 milisleri 2022’de tekrar örgütlenince KDC yönetimi özel askeri şirketlere yöneldi.
Güney Afrika menşeli Wazalendo grubu ile çoğu Bulgaristan, Belarus ve Gürcistan’dan gelen Agemira RDC şirketinin paralı askerleri Doğu Kongo’da Kinşasa adına savaştı. Ayrıca, Asociatia RALF şirketinin topladığı Romanya vatandaşı 300 kadar eski asker ve polis Goma’da konuşlandı. KDC askerleri 100 dolar civarında maaş alırken yabancı paralı askerlerin 3 bin ila 8 bin dolar arasında aylık ücret almaları doğal olarak KDC ordusunun motivasyonunu düşürdü. Bundan güç alan M23 örgütü 2025 yılı başında yabancı paralı askerleri teslim alarak Goma’da kontrolü ele geçirdi. M23 milislerinin şehre girişi sırasındaki tepkilere bakıldığında örgütün yerel halktan kısmen destek bulduğu anlaşılıyor.
Ekonomik sebepler
Doğu Kongo’daki isyan hareketlerini ve Kigali-Kinşasa gerilimini besleyen temel ekonomik motivasyon bölgedeki madencilik faaliyetleridir. KDC, elektronik cihazların üretiminde kullanılan metaller ve nadir toprak mineralleri bakımından çok zengindir. Şarj cihazları ve elektrikli araçların bataryaları için hayati önem arz eden koltan madenlerinin yaklaşık yüzde 70’i KDC’de bulunuyor. Altın, elmas ve kobalt gibi kıymetli madenler açısından da zengin olan ülkede bu zenginliğin kayda değer bir kısmı Goma merkezli Kuzey Kivu vilayetinde yoğunlaşıyor. Burada yasal ve yasadışı maden faaliyetlerinden elde edilen gelirin yüksek olması gerek yerel silahlı grupları gerekse de kaynak fakiri komşu ülkeleri risk almaya teşvik ediyor. Nitekim Kinşasa’ya göre Ruanda, isyancı hareketleri kullanarak Doğu Kongo’daki maden zenginliğini yağmalıyor. KDC’de çıkarılan altının yüzde 90’ı Ruanda’ya ve diğer komşu ülkelere kaçırılıp Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ihraç ediliyor. KDC Maliye Bakanı Nicolas Kazadi, maden yönünden fakir olan Ruanda’nın son yıllarda milyarlarca dolar değerinde altın, kalay, tantal ve tungsten ihraç ettiğini, bunların KDC menşeli madenler olduğunu ifade etti. Ruanda ise KDC’nin bölgedeki otorite zafiyetine atıf yaparak “100’ü aşkın silahlı grubun Kongo ekonomisini yamyamlaştırmış olmasının sorumlusu biz değiliz” şeklinde karşılık verdi.
Arabuluculuk için muhtemel senaryolar neler?
Paul Kagame liderliğindeki Ruanda hem kendisinden 90 kat büyük KDC’yi hem de ona destek veren Güney Afrika Cumhuriyeti’ni karşısına almış durumda. KDC ile Ruanda arasında 2022’den beri Angola’nın başkenti Luanda’da devam eden barış görüşmelerinde henüz ciddi bir ilerleme kaydedilemezken geçtiğimiz günlerde Ankara’da resmi temaslarda bulunan Kagame, Somali ile Etiyopya’yı bir araya getirmeyi başaran Türkiye’nin Ruanda ile KDC arasındaki krizin çözümü için de aktif bir rol üstlenebileceğini ima etti.
KDC Dışişleri Bakanlığı ise “Afrikalıların sorunlarına Afrikalıların çözüm bulması” gerektiğini belirterek Luanda Süreci’ne bağlı kaldıklarını vurguladı. Dolayısıyla, Türkiye’nin arabuluculuğu konusunda KDC tarafı henüz ikna olmuş değil. Kigali ve Kinşasa barışa ikna edilse dahi Doğu Kongo’daki egemenlik zafiyeti ve talan ekonomisi kolaylıkla bertaraf edilecek gibi görünmüyor.
[Doç. Dr. Mürsel Bayram, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
留言