Liberal enternasyonel- Populist Milliyetçilik
- mutlunecmettin
- 28 Tem 2024
- 2 dakikada okunur
FT’nin dış politika başyazarına göre ABD ve Fransa’da merkezciler ve liberaller (özgürlük yanlıları) tam bir panik havasında. Üstelik milliyetçi popülizm artık geçici bir sapmadan ziyade Batı siyasetinin kalıcı, hatta belirleyici bir özelliği gibi görünüyor. Sağ-sol ayrımı yerini liberal enternasyonalistler ile popülist milliyetçiler arasındaki yeni ayrıma bıraktı.
Putincilik ve komplo severlik
Trump ve Le Pen, elitist “küreselcilerin” sınırsız göç nedeniyle uluslarının yok olmasına izin verdiğini savunuyor. Korumacılık ve “ulusal tercihler” talebi de temel taleplerdir.
Yeşil dönüşüm de popülist milliyetçilerin yeni hedeflerinden biri. Yeşile geçiş sıradan insanlar için fiyatları yükselten, woke, elitist bir meşgale olarak tasvir ediliyor. Hem Le Pen hem de Trump uzun zamandır Rusya lideri Vladimir Putin ile flört halinde. Kendi kamplarındaki pek çok kişi Putin'i geleneksel değerlerin ve ulus-devletin savunucusu olarak görüyor. Batı ittifakının Ukrayna'ya verdiği destek ulusal popülistler tarafından tehlikeli bir para israfı olarak görülüyor.
Ulusal popülistler aynı zamanda Covid-19 salgınından George Soros ya da Bill Gates gibi zenginlerin etkisine kadar her konuda komplo teorilerine meraklı.
Fransa ve ABD seçimleri, Trump ve Le Pen’in şu anda Batı’daki milliyetçi popülizmin en önemli taşıyıcıları olduğunu gösteriyor. Ancak benzer figürler Avrupa’da da çoğalıyor
Tüm Avrupa’dalar
Trump’ın dostu Nigel Farage ve Reform UK partisi, Birleşik Krallık seçimlerinde güçlü bir performans göstermeye hazırlanıyor. Geert Wilders’in Özgürlük Partisi geçen yılki Hollanda seçimlerini kazandı. Şu anda Le Pen için bile çok aşırı olan Almanya için Alternatif (AfD), Almanya’daki son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ikinci olurken Avusturya’nın Özgürlük Partisi anketlerde en üst sırada yer aldı.
Macar lider Viktor Orbán, ulusal popülist hareketin kilit figürlerinden biri haline geldi. Kendisini iktidara taşıma becerisi Trump’ın yakın çevresinde hayranlık uyandırdı ve Le Pen gibi diğer önemli Avrupalı popülistlere de yakın duruyor.
İtalya’nın başbakanı Giorgia Meloni de önemli ve muğlak bir figür. Kökleri “post-faşist” sağa dayanıyor ve hem Le Pen hem de Orbán ile uzun süredir devam eden bağları var. Ancak görevdeyken, Putin’in Rusya’sına hayranlık ve AB’ye düşmanlık gibi milliyetçi popülist gündemin bir kısmından kaçındı. Trump’ın kazanması halinde Meloni, AB ile Trump’ın Amerika’sı arasındaki hatları açık tutmaya çalışan kilit bir rol üstlenebilir.
Paniğe gerek var mı?
Trump’ın ve şimdi de Fransa’daki RN’nin yeniden yükselişi, Batı’da demokrasinin geleceğine ilişkin korkuları artırıyor. Trump’ın 2021’de bir darbe girişimini teşvik etmesi ve Fransız aşırı sağının savaş zamanı işbirlikçileriyle tarihsel bağları göz önüne alındığında bu endişeler haklı görünüyor.
Ancak liberaller paniğe kapılmamalı. Amerikan ya da Fransız demokrasisini yıkmak basit bir iş olmaz. Macron ve Obama’nın kışkırttığı, milliyetçi popülizme karşı kesin bir zafer kazanma umutlarının bir yanılsama olduğu ortaya çıktı. Ancak liberal, enternasyonalist davanın kesin bir yenilgiye uğrayacağı korkusu da muhtemelen abartılı.
Comments