top of page

İlk turda psikolojik ikinci turda stratejik

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 12 Tem 2024
  • 6 dakikada okunur

Fransa ne yaptı ne yapacak?

Macron siyasi yaşamının en hassas kararını vererek ülkeyi daha önce görülmemiş bir belirsizlik ve geleneksel yöntemlerle içinden çıkılmayacak duruma soktu. Peki Fransa için tarihi bir hata mı yaptı? Yoksa olan bitenler yaratıcı bir yeni yönetime mi evrilecek!

Nurdan Bernard / Paris

Fransa’da 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerini rakibi Marine Le Pen kazanınca Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron beklenmeyen bir kararla meclisi feshetti.

Aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi, cumhurbaşkanının Rönesans Partisi’nin iki misli oy alarak birinci parti pozisyonuna yükselince Macron güven oyu tazelemesi yapıp elini güçlendirmek istedi.

Aşırı sağın AP’deki zafer çığlıklarını, Macron’un erken seçim kararı bastırdı.

Neden seçime gitti?

Macron’un baskın genel seçime gitme kararının nedenleri şunlar: Ulusal politikayı da aşırı sağa kaptırmamak, 2027 yılında sona erecek başkanlık dönemini hayata geçirmek istediği reformlar açısından rahat geçirmek ve aşırı sağın önlenemeyen yükselişine bir süre daha set çekip demokratik güçlere zaman kazandırmak.

Seçim tarihini sadece 20 gün sonraya koyarak henüz ulusal çapta organize olamamış aşırı sağın mevcut sisteme göre kazanamayacağı hesabını Macron doğru yapmıştı: Oy sayısında açık ara birinci parti çıkan Ulusal Birlik sandalye sayısında sonunculuğa düştü.

Aşırı sağ iktidardan şimdilik menedildi ama oylarını 10 milyonun üzerine çıkartarak tek başına, 3 partinin oluşturduğu Macron Cephesi’nden de, 4 sol partinin oluşturduğu Yeni Halk Cephesi’nden de fazla oy aldı.

Faşizme karşı direnişin sembolü olan “No Pasaran” sloganı Paris sokaklarında sanki aşırı sağ yok edilmişçesine hâlâ yankılanıyor. Oysa 18 Temmuz’da açılacak yeni meclis oluşumu ile Fransa tarihinde görülmemiş bir belirsizliğe itildi. Burada bir kaos mu, yeni bir yönetim yolu mu doğacak? Hepsinin tek sorumlusu Macron olacak. Basında yozlaşan “tarihi” sıfatı Haziran 2024 Genel Seçimleri için tam yerinde! Macron kendisi ve ülkesi için büyük bir kumar oynadı.

İki turlu sistemin katkısı

İki turlu Fransız seçim sisteminde “Birinci turda seçerim, ikinci turda elerim” refleksi yerleşiktir. İlk turda kalben, ikinci turda mantıken oy verilir. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkelerine canlarını vererek ulaşmış bu toplum, 250 yıldır kendini cumhuriyetinin bekçisini addeder. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, bu aidiyet ve koruma dürtüsü sarsılmaz: Yaşadığı ülkede kendini yararlı ve önemli hissetmek asıl özgürlüktür!

Bu sisteme yakından bakalım:

İlk turda %50’nin üzerinde oy alan vekil adayı, daha ilk turda sandalyesini kapar. Bu kez meclisin 577 sandalyesinin sadece 76’sı ilk turda sahibini bulabildi.

İkinci tura yüzde 12.5 barajı ile çıkılsa da genelde bir seçim bölgesinde seçecek iki aday olurdu. Bu kez birbirine yakın oylarda 3 hatta bazan 4 aday kaldı. Halk “Hiçbirinizi tek başınıza iktidara getirmeyeceğim” diyordu!

İki tur arasındaki o altı günde inanılmaz iki tarihi başarı yaşandı:

•Fransız solu büyük uykusundan uyandı. Sadece iki günde dört sol parti birleşti. Kendilerine Avrupa’daki faşizme kafa tutan 1936 ürünü ve herkesin kalbinde yeri olan “Halk Cephesi” ismini verdi.  150 maddelik ortak hükümet programı hazırladı! 

•Diğer inanılmaz hamle, Cumhuriyetçi anlayışın faşizme set çekmesi oldu. 1945’ten bu yana Fransa’da aşırı sağ ilk defa iktidara bu kadar yaklaştı. Herkes tüm kurallarını unutup “şeytan”a karşı birleşti. İki turda en fazla oy alan demokratları seçtirmek için 134’ü sol, 82’si iktidar cephesinden toplamda 224 siyasetçi adaylıklarını geri çekti! Bu kendiliğinden gelişen son dakika ittifakı ile ilk turdaki sıralama ters yüz oldu. Birinci sıradaki Ulusal Birlik son sıraya düşüverdi.

Fransa yakın tarihinde solu ve lideri Mitterrand’ı iktidara taşıyan 1981 seçimlerinden bu yana hissedilen en büyük katılım sarsıntısı 7 Temmuz’da yaşandı. Yüzde 67’lik yüksek katılımın iki nedeni var:

•Gençler uzun süredir ilk defa politikaya ilgi duydu.

•İnternet ve vekâlet yolu ile oy verebilme, birkaç saniye alacak şekilde kolaylaştırıldı.

Fransa’daki bu demokratik canlanma umut verici.

Y ve Z kuşakları arenaya girdi

Apolitik Y ve Z kuşakları siyasi hesaplarda yok sayılıyorlardı. Aniden “Hop, biz de varız”, dahası “sonucu biz belirleriz” deyiverdiler.

Bu kuşakların en büyük özelliği, dünya ile iletişim halinde olmaları. Fransa seçimi ile başlayan gövde gösterileri X/Z kuşağını politize bir fenomen olarak önünüze koydu.

Bu gençler takım tutar gibi parti tutmuyor. Kendi değerlerine, çıkarlarına uygun davranmayı beceriyorlar. Bu kuşaklar sağ, sol, milliyet, din gibi etiketlerin hapsinde değiller. Miadını doldurmuş bu kavramlar silsilesine saplanıp kalanları, Fransa örneğinde Milli Birlik lideri Jordan Bardella’yı “içi kof ve kokuşmuş”;  Boyun Eğmeyen Fransa lideri Jean-Luc Mélenchon’u “soytarı” olarak görüyorlar. Onlar kendilerine benzeyen, ortak çıkar için uzlaşmaya hazır, soruna odaklı düşünenleri beğeniyorlar.

Bu değişimi gören veya ucundan da olsa aynı kuşağa mensup olduğundan içinden geldiği gibi beklenmedik kararlar alan bir devlet başkanı Macron. Bu pek iddialı teorim, kurduğu her hükümette baktıkça kafamda daha yıllar içinde netleşti: Liberal Macron’a siyasette şansı sosyalistler tanıdı. Çevresini zamanla tıpkı kendisi gibi siyasete girdiği partilerle anlaşamayıp rakip partilerde şans verilen, başaran ve yükselenleri etrafında topladı, aşırı uçlarda olmaması şartı ile...

Sokaktaki göstericiler gerçekten kim?

1981’de Mitterrand seçildiğinde ben de sabaha kadar kutlama yapan gençler arasındaydım. Kutlamalar ülke çapında, her şehirde, en büyük meydanlarda ve sabaha kadar sürmüştü. Tamamen pasifist bir şekilde… 40 yılı aşkın bir aradan sonra 7 Temmuz akşamı yeniden meydanlar doldu. Hatta ertesi gün Enternasyonal Marşı’nı yeniden duyduk. Ama heyecanlanamadım. Fark devasa! Sadece bazı kentler kutlama yaptı.

Meydanları dolduranların çoğunluğu Fransızlar değil, çifte vatandaş ve/veya yabancı asıllı Fransızlar. Oysa bizim gibi çifte vatandaşlar çok azınlıktı, 81’de. Fransa’da bugün her 4 kişiden biri yabancı asıllı. Ne var ki meydanlar ve gösteriler artık ancak yabancı asıllıları çekiyor. Gösteri için sokağa çıkmak modası geçmiş, huzur ve düzeni bozan, ölümlere neden olabilen barbarlık ve gereksiz bir nümayiş olarak niteleniyor, gençler arasında bile. Elindeki klavye ile para kazanan, eğitimini sürdüren, arkadaş bulan, tepkisini gösteren yeni kuşaklar için bu tür gösteriler gereksiz ve sıkıcı.

Faşizmi hükümete sokmamak için siyasilerin varoluşlarına aykırı inanılmaz ittifakları gözlerimizi kamaştırdı. Merkez ve sağ iktidar ile sol muhalefete mensup toplam 8 büyük ve çok sayıda küçük siyasi oluşum hep birlikte aşırı sağa karşı duvar ördüler. O sevinçle “Bunu başaranlar yeni mecliste de harika bir hükümet çıkarır” dedik. Ancak ertesi gün ağarırken romantik bir ufkun ahvalinde olmadığımızı anladık.

Başbakan Gabriel Attal istifasını cumhurbaşkanına sundu. Macron reddetti. Yakın takvimin yoğunluğuna bakınca doğal: Macron NATO Zirvesi için Washington’a uçmuştu bile seçimin ertesinde. 14 Temmuz Milli Günü için dünya liderleri Paris’e akacak. 20 gün sonra başlayacak Olimpiyat Oyunları hemen bütün kurumları eylül ortasına kadar meşgul edecek. Zaten yeni meclis 18 Temmuz’da ilk kez toplanacak... Anayasaya göre de cumhurbaşkanının eski başbakanı gerekçesiz ad vitam aeternam görevde tutma hakkı var!

Ya bundan sonra?

577 sandalyeli parlamentoda mutlak çoğunluk için gerekli 289 sandalyeye hiçbir parti ulaşamadı. Cumhurbaşkanı Cephesi zaten göreceli olan çoğunluğunu tamamen kaybetti. Yeni Halk Cephesi sözde “yeni çoğunluk” bloku oldu ama dile kolay, en az 107 sandalyesi eksik!  Fransa koalisyondan çok azınlık hükümetlerine alışıktır. İlk üç oluşumdan kim hükümet kurmayı denese diğer ikisinin hemen devirme gücü var. Azınlık hükümeti de mümkün görünmüyor.

Yeni Halk Cephesi’nin liderliğine soyunan Jean-Luc Mélenchon ile hiçbir grup işbirliği yapmaz. Sol cephe bilerek Mélenchon’un konuşmasına şimdilik göz yumuyor, onu merkez sağ ile pazarlık masasında koz olarak kullanacak. Bu ilk defa yaşanan belirsizlikte tarihi görev sola düşüyor. Nasıl iki günde mucizevi bir birlik cephesi kurduysa, sol değerleri temsil eden, kendi partilerinden olmayan, tüm merkez sağ ve solda kabul görecek, saygın bir isim bulmak zorunda. İş insanı, aydın, sanatçı, hükümet dışı bir örgüt lideri… Siyasetçi olmayan biri.

Adı sıkça geçen eski cumhurbaşkanı sosyalist Hollande’ın özellikleri yukarıdaki portreye uymuyor. Zaten kendisi de istemiyor.

Son derece vasıflı eski başbakan, Horizons Partisi (Ufuklar) lideri, kendini 2027 cumhurbaşkanlığı adalığına hazırlayan Edouard Philippe seçim akşamı konuşan onlarca lider arasında bana“Olabilir mi?” diye düşündüren tek kişi oldu.

“Ne Ulusal Cephe ne de İtaatsiz Fransa ile anlaşmamız mümkün” dedi. Bunların dışında kalan tüm siyasi oluşumlarla anlaşabileceğinin, mecbur kalırsa görevi kabul edebileceğinin sinyalini verdi.

Yeni hükümet kurmak geleneksel yollarla mümkün olmayacağından Macron uzunca bir süre Başbakan Attal’i görevde tutacak. Bu süre, çok yaratıcı bir çözüm çıkmazsa, cumhurbaşkanının anayasal hakkı olarak meclisi yeniden feshine kadar, yani 1 yıl bile sürebilir.

Macron bana göre 3 ay gibi bir süre kimseye görev vermeyecek.

Macron istifa eder mi?

Macron bir hafta önce Fransa vatandaşlarına seslendiği mektupta seçimi kim kazanırsa kazansın, 2027’de görev süresi dolana kadar görevde kalacağını belirtti.Ancak için bir sıkıntısı var: Eylülde bütçe oylanır. Çoğunluğu alması gereken bütçenin 31 Aralık’tan önce meclisten geçmesi lazım. 31 Aralık’a kadar bir koalisyon kurulup anlaşma sağlanamazsa ciddi bir sorun doğar. Bu da Macron’u da istifaya zorlayabilir. Bu nedenle geçici bir teknokrat hükümeti kurması da ihtimal dahilinde. Konvansiyonel şekilde Macron siyasilere görev verse 3-5 günlük yaşamı olacak sayısız hükümet kurma girişimi ülke için sonuçsuz ve daha yıpratıcı olur. Böyle bir istikrarsızlık yaşanırsa, cumhurbaşkanı siyasi kaos ile ekonomik kaos arasında seçim yapmak ve ülkeyi daha fazla zora sokmak yerine kendi istifasını sunma kararı almak zorunda da kalabilir. Ama Macron için bu intihar olur.

7 Temmuz’da mahallemdeki sandıkları  dolanırken epey yaşlı bir kadınla sohbet ettim. Muhtemelen savaş görmüş bu hanım, her şeyden şikayet eden Fransız dostlarıma hep söylediğimi söyledi: “ Şikayet edecek ne var ki! Her şey iyi gidiyor. Biraz başka ülkelerde neler oluyor görmeye çalışsak elimizdeki kıymetini anlarız.”

Batılı refah toplumlarında bu en önemli konu akıllarına dahi gelmiyor. İlk kez bir belirsizlik yaşıyorlar. Anti-demokratikleşmeye set çekme pahasına. Varsın bir süre egzersizleri yapsınlar. Belli mi olur, belki de ucundan Y Kuşağı Macron yepyeni bir yol açar demokrasinin içinde.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
18

Beyaz Saray: Rusya 50 gün içinde anlaşmaya varmazsa ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacak Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, Başkan Trump’ın...

 
 
 
17

Savaşları bitireceğim' demişti: Trump'ın ilk 5 ayındaki saldırı sayısı, Biden'ın 4 yılını geçti ABD Başkanı Trump, ikinci döneminde...

 
 
 

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page