top of page

Hava savunma- ABD SAVAŞ-

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 2 Eki 2024
  • 18 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Eki 2024

İsrail dünyanın en iyi hava savunma sistemlerinden bazılarına sahip olmakla övünüyor ancak bu milyar dolarlık sistemler sınanıyor. İran destekli Filistinli grup Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'le yeni bir savaşa başlamasından bu yana, İran'ın desteklediği diğer gruplar da İsrail'e roket, füze ve insansız hava araçları fırlatarak savaşa katıldı. İran'ın kendisi de en son dün gece yaklaşık 200 füzelik bir yaylım ateşiyle olmak üzere iki kez saldırdı.

İsrail'e yönelik tehditler neler?

İran ordusunun balistik ve seyir füzelerinin yanı sıra ucuz insansız hava araçlarından oluşan önemli bir stoğa sahip olduğu düşünülüyor. Nisan ayında Suriye'de birkaç İranlı subayın öldürüldüğü bir saldırıdan İsrail'i sorumlu tuttuktan sonra İsrail'e karşı büyük bir hava bombardımanı başlattığında üçünü de kullandı. İran'ın 1 Ekim'deki balistik füze saldırısı, Ortadoğu'daki İran müttefiki grupların en güçlüsü olan Hizbullah'ın üst düzey isimlerinin öldürülmesinin ardından geldi. 


Hizbullah ve İsrail 7 Ekim'den bu yana İsrail-Lübnan sınırı boyunca neredeyse her gün karşılıklı ateş açıyor. İsrail'in değerlendirmelerine göre Hizbullah, İsrail'in derinliklerine ulaşabilecek ve büyük şehirleri ve askeri üsler, havaalanları, elektrik şebekeleri ve hastaneler gibi stratejik varlıkları hedef alabilecek uzun menzilli ve hassas güdümlü olanlar da dahil olmak üzere önemli bir füze cephaneliğine sahip. Ayrıca İsrail'in yüksek teknolojili savunmasından kaçmakta füze ve roketlerden daha etkili olduğu kanıtlanmış patlayıcı insansız hava araçlarına da var. Yemen'deki İran destekli Husi isyancılar da İsrail'e balistik füzeler ve insansız hava araçları fırlatıyor.

İsrail'in hava savunmasında neler var?


Demir Kubbe: İsrail'in en aktif ve en bilinen hava savunma sistemi olan Demir Kubbe, 2011'den bu yana Hizbullah ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinli savaşçılar tarafından atılan binlerce roketi önledi. İsrail'in Rafael Gelişmiş Savunma Sistemleri tarafından geliştirilen ve 2014'ten bu yana ABD merkezli Raytheon Technologies ile ortak üretilen sistem, 4 kilometreden 70 kilometreye kadar kısa menzilli mermilere ve insansız hava araçlarına karşı koymak üzere tasarlandı. İsrail ordusu Demir Kubbe'nin nüfusun yoğun olduğu bölgelere yönelen bu tür mermilerin yüzde 90'ını engellediğini söylüyor. İsrail ordusu nisan ayında Demir Kubbe'nin C-Dome olarak bilinen mobil, deniz versiyonunun faaliyete geçtiğini duyurdu. Bu sistem Hizbullah'ın İsrail'in açık deniz gaz sahalarını ya da gemilerini hedef alan saldırılarını savuşturmak için kullanılabilir.


Davud Sapanı: 2017 yılında İsrail, Rafael ve Raytheon tarafından ortaklaşa geliştirilen ve Davud Sapanı (David's Sling) olarak bilinen orta-uzun menzilli bir önleme füzesi kurdu. Davud Sapanı, balistik ve seyir füzelerinin yanı sıra insansız hava araçlarını da 200 kilometreye kadar tespit ve imha etmek üzere tasarlandı. Bu menzil Güney Lübnan'ın yanı sıra Gazze'yi de kapsıyor.


Arrow: İsrail ayrıca Arrow 2 ve Arrow 3'ten oluşan gelişmiş Arrow füze savunma sistemine de sahip. Geliştiriciler Arrow sisteminin 2 bin 400 kilometreye kadar uzaklıktan ateşlenen füzeleri engelleyebildiğini ve bunu uzun menzilli balistik füzelerin uçuş sürelerinin bir kısmını geçirdikleri Dünya atmosferinin üzerinde yapabildiğini söyledi.


Demir Işın: İsrail ordusu, Demir Kubbe'den daha az maliyetle yakın mesafeden atılan mermileri engellemek için lazer kullanan Demir Işın (Iron Beam) adlı başka bir sistemi test ediyor. Ancak Demir Işın'ın 2025 ortalarından önce faaliyete geçmesi beklenmiyor.


Bu sistemlerin üstesinden gelinebilir mi?

Hizbullah, birçoğu İsrail'in savunmasını aşabilen kamikaze patlayıcı insansız hava araçlarını kullanarak ekim ayından bu yana İsrail'in kuzeyinde hasara ve düzinelerce can kaybına yol açtı. 


Husilerin 19 Temmuz'da Tel Aviv'e düzenlediği ve herhangi bir uyarı alarmı vermeyen insansız hava aracı saldırısında bir kişi öldü. İsrail ordusu insansız hava aracının tespit edildiğini ancak “insan hatası” nedeniyle önlenemediğini açıkladı. 


Dahası İsrail ordusu, Demir Kubbe de dahil olmak üzere hava savunma sistemlerinin çok sayıda merminin aynı anda ateşlenmesi halinde yetersiz kalabileceğini kabul etti. İsrail, Hizbullah'ın topyekûn bir savaş sırasında her gün 3 bin roket ve füze ateşleyebileceğini ve bunların önlenmesi için tasarlanan sistemlerin kapasitesini çok aşacağını düşünüyor.


İsrail'in yeni hava savunma sistemlerinden bazıları yakın zamanda muharebe testine tabi tutuldu. Israel Aerospace Industries ve Boeing Co. tarafından ortaklaşa geliştirilen Arrow 3, Kasım 2023'te Husi isyancılar tarafından İsrail'in güneyine atılan bir füzeyi düşürerek ilk savaş alanı başarısını elde etti.


 Davud Sapanı, Mayıs 2023'te patlak veren çatışmalarda Gazze'den atılan roketleri düşürdü. Her ikisi de İran'ın nisan ayında İsrail'e yönelik bombardımanında başarıyla kullanıldı. Bu saldırı sırasında İsrail ve aralarında ABD ve İngiltere'nin de bulunduğu müttefikleri, ülkeye atılan 300 insansız hava aracı ve füzenin yüzde 99'unu, çoğu İsrail hava sahasına girmeden önce engellemişti. ABD 1 Ekim'deki yaylım ateşinin önlenmesine yine yardımcı oldu. İsrail ve ABD bu saldırıdan kaynaklanan hasarın sınırlı olduğunu ancak gelen saldırıların video görüntülerinin bazılarının İsrail'in hava savunmasını aştığını gösterdiğini söyledi.



Orta Doğu'da uzun zamandır korkulan 'büyük savaş' geldi. Geçtiğimiz yıl 7 Ekim'de İsrail'de yaklaşık 1.200 kişinin katledildiği görüntülerin tüm dünyaya yayılmasından bu yana geçen 360 gün boyunca ABD Başkanı Joe Biden, Hamas'ın terörist saldırısının İran'ın diğer vekili Hizbullah'la ve nihayetinde İran'ın kendisiyle bir çatışmaya dönüşmesine izin verilmemesi konusunda her fırsatta uyarılarda bulundu.

İsrail'in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a suikast düzenleyip Lübnan'ı karadan işgal etmeye başlaması ve İran'ın salı günü İsrail'e yaklaşık 200 füze fırlatarak misilleme yapmasının ardından, 1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan bu yana bölgenin en tehlikeli dönemlerinden biri yaşanıyor. Şimdi asıl sorular çatışmanın ne kadar tırmanacağı ve ABD'nin daha doğrudan müdahil olup olmayacağı.

Biden'ın durduramadığı sarmal

Son birkaç gün bir dönüm noktası olabilir. İsrail'in cuma günü Nasrallah'ı öldürmesinden bu yana Biden yönetimi daha geniş çaplı bir savaşa karşı uyarıda bulunmaktan savaşı yönetmeye çalışmaya doğru kayıyor. Yetkililer İsrail'in İran'a karşılık verme hakkını savunurken, İran'ın nükleer tesislerine yönelik, çatışmayı kontrolden çıkarabilecek doğrudan saldırılara karşı tavsiyelerde bulunuyorlar. Biden'ın uyarıda bulunduğu ancak bölgedeki büyük Amerikan güçlerine rağmen durduramadığı sarmal budur.

Görev olduğunu savundu

İsrail'in eski ABD Büyükelçisi, tarihçi ve ülkenin en şahin diplomatlarından biri olan Michael Oren, “İsrail'in bakış açısına göre 7 Ekim'den bu yana bölgesel bir savaşın içindeyiz ve bu savaş artık topyekûn bir savaşa dönüştü. Ulusal bekamız için bir savaşın içindeyiz, nokta" dedi. Ardından önümüzdeki birkaç hafta içinde kazanmanın, “Holokost'un ardından yaratılan” bir ulus için bir “görev” olduğunu söyledi. Bilinmeyen ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İran'a karşılık verip vermeyeceğini değil ama nasıl karşılık vereceğini düşünürken bu varoluşsal misyonu nasıl yorumlayacağı.

Biden'ın uyarıları etkisiz kaldı

Biden'ın uyarıları, modern zamanların en korkunç terör saldırılarından birinin ardından dayanışma göstermek için 7 Ekim'den iki haftadan kısa bir süre sonra İsrail'e yaptığı ziyaretle erkenden başladı. Bu, Biden'ın Netanyahu ile yaptığı bir dizi hararetli görüşmedeki tavsiyesine rağmen İsrail'in Gazze Şeridi'ni havadan yok etmesinden ve ordusunu karadan göndermesinden önceydi. İsrail'in Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarına ve telsizlere bubi tuzağı kurarak Lübnan'ın dört bir yanında patlatmasından ve İsrail'in Nasrallah'ı öldürmekle kalmayıp Hizbullah liderliğinin çoğunun başını sistematik olarak kesmesinden önceydi. Yönetimin İsrail'in 21 günlük ateşkese katılacağını ima etmesinden, ancak Netanyahu'nun buna yine karşı çıkmasından ve Nasrallah'ı öldüren saldırıyı onaylamasından önceydi.

Sağ ve sol farklı eleştiriyor

Biden'ı eleştiren sağcılara göre tüm bunlar Amerika'nın tereddütlerinin, İsrail'i kayıtsız şartsız destekleme konusundaki isteksizliğinin, her yardım sözünü ABD'nin 11 Eylül saldırılarından sonra yaptığı hataları yapmaması için bir uyarı ile nüanslandırmasının sonucuydu. Sol kesimdeki eleştirmenlerine göre son 10 günde yaşananlar, Biden'ın Gazze'de 41.000'den fazla insan öldükten sonra İsrail'den Amerikan silahlarını çekme tehdidi de dahil olmak üzere Amerikan kozunu kullanmadaki başarısızlığının bir başka örneği.

Netanyahu'nun ABD'nin onayını aldığı açık

Pek çok İsrailli için bu tırmanış kaçınılmazdı; ulusun 1948'de kurulmasıyla başlayan hayatta kalma mücadelesinin bir başka bölümüydü. Netanyahu'nun misilleme yapmak için ABD'nin onayını aldığı açık. Salı günü Beyaz Saray'da Biden'ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, İran saldırısının büyük ölçüde, gelen füzeleri nasıl engelleyeceklerini planlamak için aylarca uğraşan ABD ve İsrail güçlerinin koordineli çabaları sayesinde yenilgiye uğratıldığını ve etkisiz hale getirildiğini söyledi. Sullivan gazetecilere yaptığı açıklamada “Bu saldırının ciddi sonuçları olacağını açıkça belirttik ve bunu sağlamak için İsrail'le birlikte çalışacağız” dedi.

Kritik seçim savaşı etkileyecek

Amerikalı yetkililer Netanyahu'yu tam anlamıyla bir savaşa yol açmadan ikna edebileceklerine inanıyorlar. Ancak İsrail başbakanının Amerikan başkanlık seçimlerine kadar geçecek beş haftayı, bu programı yıllarca geriye götürmeye çalışmak için uygun bir zaman olarak görebileceğini de kabul ediyorlar. Ne de olsa eski Başkan Donald Trump İran'ın askeri altyapısına yönelik büyük bir saldırıdan şikayetçi olmazdı ve Demokratlar da salı günkü füze saldırısından sonra İsrail'i dizginlemekle suçlanmayı göze alamazlar. NATO'nun eski yüksek müttefik komutanı General Wesley K. Clark salı günü CNN'de yaptığı açıklamada “İsrail orantısız olmak için elinden geleni yapacaktır” dedi. Beyaz Saray yetkilileri ise tam tersi bir görüşe sahip: Netanyahu'nun orantılı olmaktan başka bir şey yapamayacağını söylüyorlar.

Riskler var

Bu yeni dönem pek çok risk barındırıyor.


Füze gücünün İsrail ve Amerikan silahlarını geçememesi nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan İran'ın nihayet nükleer silah için yarışmanın zamanı geldiğine kendini inandırması ve bu riskli hamleyi iPhone'lara, çağrı cihazlarına ve bilgisayar sistemlerine sızmış bir düşmanı durdurmanın tek yolu olarak görmesi riski var.


Devrim muhafızları kanadı güçlenecektir !

İran'da ılımlı bir cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen Devrim Muhafızları'nın ülke içindeki tartışmaları kazanması ve füze programlarını ve nüfuz ajanlarını iki katına çıkarması riski var.


Atlantik Konseyi Scowcroft Orta Doğu Güvenlik Girişimi Direktörü Jonathan Panikoff, “Tam ölçekli bir savaş ya da daha sınırlı bir savaş bile Lübnan, İsrail ve bölge için yıkıcı olabilir. Ancak bundan beklenmedik fırsatlar da doğacaktır; örneğin İran'ın Hizbullah'ı yeniden yapılandırma çabalarını aktif bir şekilde engelleyerek bölgedeki kötü etkisini zayıflatmak gibi. Ve yeni yönetim bu fırsatlardan yararlanmaya hazır olmalıdır" dedi. Eski savaşlar ve sıcak savaşlar bunlar olur. Yeni güç dinamikleri, doldurulması gereken boşluklar yaratırlar. Ancak daha geniş çaplı savaşların bir kez başladıktan sonra tekrar kutuya konmasının yıllar alması tehlikesi devam eder. Nükleer silahların, balistik füzelerin ve tırmanma içgüdüsünün varlığı özellikle zehirli bir karışım yaratıyor.




İsrail ve Hizbullah daha önce de savaştı; en son 2006'da bir ay süren çatışma, Birleşmiş Milletler'in her iki tarafa da İsrail'in kuzey sınırı boyunca güney Lübnan'da 30 kilometrelik bir tampon bölgeden çekilme çağrısı yapan ateşkes kararıyla sona erdi.


Ancak Hizbullah bölgeden çekilmedi ve İsrail askerleri pazartesi günü geç saatlerde İsrail ordusunun sınırlı olarak nitelendirdiği bir operasyonla bölgeye girdi.

İsrail'in amacı ne?

İsrail ordusunun salı günü erken saatlerde doğruladığı saldırı, silahlı grubun güney Lübnan'da kontrol ettiği ve İsrail'e uzanan yeraltı tünelleri inşa ettiği bilinen bir bölgede Hizbullah'ın güçlerini ve altyapısını yıkmayı amaçlıyor. Saldırı, İsrail'in İran destekli Lübnanlı silahlı gruba yönelik iki hafta süren yoğun hava saldırıları ve çağrı cihazları ile telsizlerin patlatıldığı operasyonların ardından geldi. İsrailli yetkililer saldırıların kısmen grubun lider kadrosunu ortadan kaldırmayı amaçladığını söyledi. Cuma günü düzenlenen bir hava saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldürüldü. Ancak yetkililer saldırıların kara harekâtına olan ihtiyacı ortadan kaldırabileceğini de belirttiler.



Hizbullah geçen ekim ayından bu yana İsrail mevzilerine neredeyse her gün hava saldırıları düzenliyor. Grup, saldırılarının 7 Ekim'de İsrail'e saldırarak İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde savaşa girmesine neden olan Hamas ile dayanışma içinde olduğunu söylüyor.

İsrail neden Güney Lübnan'ı hedef alıyor?

Güney Lübnan, savunmacıların işgalci bir orduyu kolayca pusuya düşürebilecekleri sarp vadilerle dolu engebeli bir bölge ve bu İsrail'in askeri planlamasını şekillendirmiş olabilecek bir faktör. Zorlu arazi yapısı tarihsel olarak bölgedeki grupların kendilerini savunmalarına yardımcı olduve Hizbullah da İsrail ile geçmişte yaşanan savaşlarda bu coğrafyayı kendi lehine kullandı. 

İsrailli askeri liderler bölgede savaşmak üzere gönderilebilecek birlikler için aylarca hazırlık tatbikatları yaptı ve bu tatbikatları yaz boyunca ve sonbaharda duyurdu. İsrail kuvvetlerinin bu kara harekâtı sırasında güney Lübnan'ın ne kadar derinlerine ineceği belli değil. Salı günü İsrail ordusu, iki düzineden fazla kasaba ve köyde yaşayanlara, en yakın noktasında İsrail sınırına 25 km'den fazla mesafede bulunan Awali Nehri'nin kuzeyini boşaltmaları ve buraya taşınmaları çağrısında bulundu.

BM'nin 1701 sayılı kararı nedir?

BM 2006 savaşını sona erdiren 1701 sayılı karar, İsrail birliklerinin güney Lübnan'dan Golan Tepeleri'nde Mavi Hat olarak bilinen bölgenin altına çekilmesini ve Hizbullah'ın da Avali'nin güneyinden geçen Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini öngörüyordu. Litani Nehri ile sınır arasında kalan ve çatışmaların büyük bölümünün yaşandığı bölge tampon bölge olacaktı. Karar, bölgenin Lübnan ordusu ve BM barış gücü tarafından kontrol edilmesini öngörüyordu. Bölgede bir BM barış gücü kaldı ancak karar hiçbir zaman tam olarak uygulanmadı.



Hizbullah, İsrail'in Lübnan topraklarını hala işgal altında tutması nedeniyle tampon bölgedeki varlığının haklı olduğunu savunmaktadır. BM, İsrail'in 2000 yılında Lübnan'dan tamamen çekildiğini kabul etmesine rağmen İsrail, BM'nin Suriye'nin işgal altındaki bir parçası olarak gördüğü Şebaa Çiftlikleri olarak bilinen bölgede kalmaya devam etti. Lübnan ve Hizbullah ise bu toprakların Lübnan'a ait olduğunu söylüyor.  Karar Hizbullah'ın askerden arındırılmasını öngörüyordu ancak grup sadece siyasi ve askeri güç kazandı. İsrail 2008'de Lübnan hükümetiyle barış görüşmeleri yapmak istedi ancak büyük ölçüde Hizbullah'ın Lübnan hükümetiyle yaptığı bir anlaşmayla siyasi güç kazanmış olması nedeniyle reddedildi.

İsrail, Hizbullah'ın İsrail'in kuzey sınırını hedef alan füze cephaneliğini arttırdığını ve 2006'da olduğu gibi grubun İsrail'e sızmasına ve saldırmasına olanak tanıyacak daha fazla yeraltı tüneli inşa ettiğini savunuyor. 2018 yılında İsrail'in düzenlediği bir askeri operasyonda Hizbullah tarafından inşa edilen tüneller ortaya çıkarıldı ve İsrail uluslararası eylem çağrısında bulundu. Lübnan'daki BM güçleri tünellerin varlığını doğruladı.


Uzmanlara göre Hizbullah'ın, hükümetler hariç tutulduğunda dünyadaki silahlı gruplar arasında belki de en büyük cephaneliğe sahip olduğu düşünülüyor. Washington merkezli bir araştırma kuruluşu olan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nin mart ayında yayınladığı bir raporda Hizbullah'ın güdümlü balistik füzeler, kısa ve orta menzilli güdümsüz balistik füzeler ile kısa ve uzun menzilli güdümsüz roketler de dâhil olmak üzere 120 bin ila 200 bin arasında roket ve füzeye sahip olduğu belirtildi. 

Tartışmalar hangi noktaya geldi?

Geçen ay İsrail Hizbullah'a yönelik hava saldırılarını arttırırken, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz BM'ye bir mektup göndererek İsrail ordusunun silahlı grubun İsrail'e sızma planlarını engellemeyi amaçladığını savundu ve 1701 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulundu. İsrailli yetkililer uzun zamandır Hizbullah'ın Hamas'ın 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği ve yaklaşık bin 200 kişinin ölümüne yol açarak Gazze'deki savaşı başlatan türden bir saldırı gerçekleştirmesinden korkuyor. Hizbullah, liderini kaybetmenin ötesinde, hafta sonu Beyrut yakınlarında ve Beyrut'ta düzenlenen ağır hava saldırıları da dahil olmak üzere, mevcut işgalden önceki yoğun İsrail saldırılarında ciddi darbeler aldı. Ancak Hizbullah kuzey İsrail'e ve zaman zaman da orta İsrail'e roket atmaya devam ederek direncini kanıtladı.


İran'ın resmi haber ajansı IRNA tarafından yayınlanan görüntülü konuşmasında İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Ordusu'nun İsrail'e düzenlediği füze saldırısının ayrıntılarını anlattı.

Hamas lideri İsmail Haniye'ye Tahran'da düzenlenen suikast sonrası ABD, Avrupa ve bazı diğer ülkelerin Gazze'de ateşkes sağlanana kadar İran'a tansiyonu yükseltmekten kaçınmaları talebinde bulunduklarını ve bu nedenle karşılık vermekten geri durdukları zor bir dönemi geride bıraktıklarını dile getiren Bakıri, İsrail'in bu dönemde de ABD'nin desteği ve yeşil ışık yakmasıyla cinayetlerini; özellikle Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Gücü Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan'ın öldürülmesi başta olmak üzere Lübnan halkına yönelik saldırılarını arttırdığını belirtti.


Söz konusu duruma daha fazla tahammül etmenin mümkün olmadığını ifade eden Bakıri, Devrim Muhafızları Ordusunun füze operasyonuyla İsrail'in önemli üslerini hedef aldığını vurguladı.

"İsrail'in 3 ana hava üssü hedef alındı"

İsrail'in işlediği suçlara rağmen uluslararası hukuka bağlı kalınarak sivil yerleşim bölgelerini vurmaktan kaçındıklarına ve


HATZERİM VE NEVATİM HAVA ÜSSÜ

sadece askeri üslerin hedef alındığına değinen Bakıri, "İsrail'in 3 ana hava üssü hedef alındı. Hasan Nasrallah'a saldırının başlangıç noktası Hatzerim Hava Üssü, stratejik radarlar ve tank merkezi, F 35 ve Mossad karargahı, Gazze çevresindeki personel taşıyıcılar ve askerlerinin bulunduğu Nevatim Hava Üssü hedef alındı" dedi.



Söz konusu operasyonda vurulması mümkün olmasına rağmen İsrail rejimi ve halkının ekonomik altyapısını etkileyecek sanayi bölgelerine saldırı düzenlenmediğine dikkati çeken Bakıri, "Delirmiş İsrail'i, ABD ve Avrupa zapt etmez ve ülkemizin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırıda bulunursa, bu gece düzenlediğimiz operasyonun birkaç katı fazlasıyla cevap verir ve tüm altyapıları hedef alınır." ifadelerini kullandı.


"Umut ediyoruz ki, ABD tavrından vazgeçer"

Bakıri, "Umut ediyoruz ki, ABD önceki tavrından vazgeçer, bu suç makinasını (İsrail'i) durdurur da bölge huzur bulur" şeklinde konuştu.

Devrim Muhafızları Ordusu tarafından yapılan yazılı açıklamada, İran'ın "ulusal güvenliğini" hedef alan İsrail'e füze saldırısı düzenlendiği bildirilmişti. Saldırının Hamas lideri İsmail Haniye, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve İranlı Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan'ın öldürüldüğü İsrail saldırılarına karşılık gerçekleştirildiği belirtilmişti. İran devlet televizyonu daha sonra İsrail'e yaklaşık 200 füzenin atıldığını ve hipersonik Fettah-1 füzelerinin de ilk kez kullanıldığını duyurmuştu.


Kaynak: AA


Hizbullah'ın cephaneliğinin yarısının imha olmasına karşın yetkililer, Hizbullah'ın cephaneliğinin ülke çapında on binlerce mühimmata ulaştığı ve bu haliyle hala zorlu bir düşman olduğuna dikkat çekti. Yetkiller İsrail'in Demir Kubbe'sinin alt edebileceğini kaydetti.

İsrailli bir yetkili, Hizbullah'ın silahlarını Lübnan'ın dört bir yanına dağıttığını, ülkenin bu silahlarla “dolup taştığını” ve geçen Ekim ayından bu yana bu silahları özellikle İsrail'in kuzeyine saldırı gerçekleştirmek için kullandığını söyledi.

İsrail güney Lübnan'da saldırılar düzenliyor ve on binlerce Lübnanlıyı kaçmaya zorluyor. Ancak iki İsrailli yetkiliye göre İsrailli liderler 17 Eylül'de Hizbullah'a ait cephaneliğin mümkün olduğunca büyük bir kısmını imha etmeye karar verdi, böylece süregelen saldırılar nedeniyle kuzey İsrail'den kaçan 60 bin kadar İsrailli geri dönebilecekti. İsrail hava kuvvetleri, bir sonraki hafta yıkıcı saldırılara başladı.


Hizbullah'ın, İran'ın da yardımıyla, 120 bin ila 200 bin arasında olduğu tahmin edilen mermi stokunun büyük bir kısmını oluşturması 30 yılını aldı. İsrailli yetkililer ve bir ABD'li yetkili, ilk saldırılardan sonra Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın İran ve Suriye'den mühimmatları yenilemelerini istediğini söyledi. Bu da İsrail'in Nasrallah'ı öldürmeye karar vermesinde etkili olan bir faktördü.

ABD'li yetkililere göre Nasrallah'ın geçtiğimiz Cuma günü öldürülmesinden bu yana Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Beyrut'a uçmaya çalışan İran uçaklarını engellemeye çalıştı ve Lübnanlı yetkililerin İsrail'i dinlemesi, Hizbullah'ın hızlı bir şekilde silahlanma çabalarını zora soktu.Salı günü İsrail ordusu, İran'dan Lübnan'a silah transferinden sorumlu Hizbullah komutanı Muhammed Cafer Kasır'ı Beyrut'ta düzenlediği bir hava saldırısında öldürdüğünü açıkladı.ABD'li yetkililer, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'in güneyinde gerçekleştirdiği yıkıcı saldırıdan bir gün sonra başlayan Hizbullah'ın kuzey İsrail'e yönelik saldırılarının İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşına bir cevap olduğunu söylüyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Hamas lideri Yahya Sinvar'ın ateşkes konusunda anlaşmaları halinde Hizbullah'ın saldırılarını durdurabileceğini söylediler.

Ateşkes çabaları sonuç vermedi

Ancak Amerika Birleşik Devletleri, Katar ve Mısır bu yıl içinde yaptıkları pek çok diplomasi turundan sonra Gazze'de bir ateşkes anlaşmasına varmayı başaramadılar.

Pazartesi günü İsrail Lübnan'da kara operasyonlarına başladı. Yetkililer İsrail birliklerinin Hizbullah'ın füze depolarını ve fırlatma araçlarını imha etmeyi planladığını söyledi.

İki İsrailli yetkili, Hizbullah'ın cephaneliğini hedef almaya ve grubun komutanlarını öldürmeye hız kesmeden devam edeceklerini söyledi. Beyaz Saray yetkilileri ise kara harekâtının sınırlı kalmasını umduklarını söylerken ABD Başkanı Joe Biden her iki tarafa da ateşkes çağrısında bulundu. İsrail saldırılarında yüzlerce Lübnanlı sivil öldürüldü ve 1 milyon kişi yerinden edildi.

Netanyahu Salı günü yaptığı açıklamada “Kuzeydeki sakinlerimizi güvenli bir şekilde evlerine döndürmeye kararlıyız” dedi.

Hizbullah'ın hala elinde bulundurduğu büyük füze ve roket cephaneliğine rağmen, milis güçleri İsrail'in merkezine çok sayıda atış yapmadı.

Nasrallah'ın ölümü Hizbullah için büyük bir kırılım

ABD'li yetkililer bunu, üst düzey komutanlarla birlikte Nasrallah'ın öldürüldüğü hava saldırısına bağlıyor. Bu kritik ölümler örgütün işleyişine zarar verirken, alt düzey birliklere emir verecek çok az üst düzey yetkilinin kalması Hizbullah'ı güçten düşürüyor.

Yetkililere göre Hizbullah, İsrail'in İran'a yönelik olası bir saldırısına karşı caydırıcı bir unsur olarak mühimmatlarını geliştirmesine ve büyütmesine yardımcı olan İranlı yetkililerden de bir işaret bekliyor olabilir. Hizbullah, cephaneliğinin geri kalanının çoğunu kullanır ve yenileyemezse bu caydırıcılık ortadan kalkar.

Hizbullah, çok daha güçlü bir silah gücüne sahip olan İran'ın misilleme yapmasını da tercih edebilir. Nisan ayında İran, Suriye'deki bir İran diplomatik yerleşkesine düzenlenen ölümcül saldırıya misilleme olarak İsrail'e 300'den fazla insansız hava aracı ve füze fırlattı. İsrail, ABD ve bölgedeki ortak ülkeler bunların neredeyse tamamını düşürdü.

Salı gecesi Orta Doğu'da İran ordusu İsrail'e balistik füzeler ateşledi. Ülke genelinde hava saldırısı nedeniyle sirenler çaldı ve bölge sakinleri gökyüzünde Demir Kubbe'den fırlatılan ve İran'dan gelen füzeleri havada imha etmeye çalışan füzeleri gördü. İran'ın Birleşmiş Milletler misyonu sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada saldırının İsrail'in İran'ın “egemenliğini” ihlal eden “terör eylemlerine” yanıt olduğunu söyledi.


Bazı İsrailli ve ABD'li yetkililer, İsrail'in Nisan ayında İran'dan gelen yaylım ateşinin ardından gerçekleştirdiği saldırıyla İran'a karşı caydırıcılığını başarılı bir şekilde tesis ettiğini düşündüklerini söyledi. ABD'li yetkililer, İsrail'in bu saldırıda İran ordusunun İsfahan antik kenti çevresine yerleştirdiği bir ya da daha fazla S-300 uçaksavar bataryasına zarar verdiğini kaydetti.

Böyle bir saldırı, İsrail'in Temmuz ayında Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'yi bir devlet töreni için Tahran'da bulunduğu sırada öldürmesiyle birleşince, İsrail'in İran'ın kalbine saldırabileceğini ve muhtemelen İranlı liderleri öldürebileceğini gösterdi.

İsrail'ın ani harekatı Hizbullah'ı felç etti

Bazı ABD'li yetkililer Hizbullah'ın üst kademelerinin İsrail'in ani harekâtı nedeniyle felç olduğunu vurguluyor. Sadece Nasrallah'ın öldürülmesiyle değil, son üç hafta içinde üst ve orta düzey liderleri öldüren ve yaralayan çağrı cihazı patlamaları ve diğer saldırılarla da lider kadrosu çökertildi.

ABD'li yetkililer, Hizbullah'ın Rıdvan Gücü olarak bilinen özel operasyonlar komutanlığının tamamının 20 Eylül'de Beyrut'un güneyindeki bir banliyöde yok edildiğine dikkat çekti.

Pazartesi günü, Nasrallah'ın ölümünden sonra Hizbullah'ın geçici lideri olan Naim Kasım, grubun liderlerine bir şey olması durumunda alternatif komutanların devreye girmesini sağlamak için acil durum planları yapıldığını söyledi.

İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari, İsrail'in son dönemdeki en ağır hava saldırısı dalgasının 23 Eylül'de  1300 hedefi vurduğunu söyledi.

Yine de ABD'li yetkililer İsrail'in operasyonlarının stratejik bir kazanıma dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği noktasında net değil. İsrail'in güney Lübnan'da ne kadar kalacağı, İran'ın karşı saldırılara ne kadar derinlemesine girişeceği, Hizbullah'ın buna nasıl karşılık vereceği ve Beyrut'ta hangi siyasi güçlerin nüfuz sahibi olacağı uzun vadede sonucu belirleyecek faktörler olacak.




Liderler arası hesaplaşma sonrası İsrail vuruldu


Hükümetin üst kademelerinde günlerce süren sert tartışmaların ardından İran'ın üst düzey askeri komutanları galip geldi ve yaklaşık 200 balistik füze İsrail'in kalbine doğru hızla gönderildi. Üç İranlı yetkiliye göre salı günü yapılan doğrudan askeri saldırı, Devrim Muhafızları'nın üst düzey komutanlarının ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'i, İran'ın güçlü görünmek istemesi halinde izlenecek tek yolun bu olduğuna ikna etmelerinin ardından gerçekleşti.

İsrail ordusu, sürpriz saldırı sırasında İran'ın İsrail'e yaklaşık 180 balistik füze fırlattığını söyledi. İsrail, bazılarının yere düştüğünü ancak çoğunun engellendiğini söyledi. Ancak İran ordusu, İsrail'in ya da en büyük müttefiki ABD'nin karşılık vermesi halinde batı sınırlarından fırlatmak üzere yüzlerce füze hazırladı. Devrim Muhafızları'ndan yapılan açıklamada “Siyonist rejim İran'ın operasyonuna karşılık verirse daha şiddetli saldırılarla karşı karşıya kalacaktır” denildi

'Gücümüzün küçük bir göstergesi'

Açıklamada füzelerin İsrail'in geçen hafta Lübnanlı grup Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'a düzenlediği suikaste misilleme olarak fırlatıldığı belirtildi. Nasrallah İran'ın “direniş ekseni” olarak adlandırdığı bölgesel militan ittifakının en güçlü ismi ve Hamaney'in yakın bir sırdaşıydı. Açıklamada saldırının aynı zamanda Gazze Şeridi'ndeki militan grup Hamas'ın siyasi liderine ve o sırada Nasrallah'ın yanında bulunan üst düzey bir İranlı komutana yönelik suikastların intikamını alma amacı taşıdığı belirtildi. İran'ın yeni cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan itidal çağrısında bulunanlar arasındaydı, ancak salı günü füze saldırısının meşru bir nefsi müdafaa eylemi olduğunu söyledi. Pezeşkiyan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu “İran'ın savaş peşinde olmadığı ancak her türlü tehdide karşı kararlılıkla duracağı” konusunda uyardı ve "Bu bizim gücümüzün sadece küçük bir göstergesidir. İran ile bir savaşa girmeyin" dedi.


Hizbullah ve İsrail, 7 Ekim'de Hamas öncülüğünde İsrail'e düzenlenen saldırıdan bu yana yaklaşık bir yıldır kısasa kısas saldırılarla karşı karşıya. Çatışmalar Lübnanlı militanların Hamas'a destek gösterisi olarak sınır ötesine roket fırlatmaya başlamasının ardından başladı. Son günlerde İsrail Hizbullah'a yönelik saldırılarını yoğunlaştırırken, hamisi İran'ın buna nasıl karşılık vereceği ya da verip vermeyeceği belirsizdi. Bazı analistlere göre, dini lider de dahil olmak üzere İranlı liderlerden gelen ilk yorumlar, kendisini İsrail ile tam ölçekli bir savaşın içinde bulmamak için bunu en azından doğrudan saldırı yapmayabileceğine işaret ediyordu.

İranlı yetkililer, Pezeşkiyan'ın özel olarak ihtiyatlı olunması çağrısında bulunduğunu ve İsrail'in İran'ı daha geniş bir çatışmanın içine çekmeye çalıştığı uyarısında bulunduğunu söyledi. Kamuoyu önünde ise yeni cumhurbaşkanı yeni bir ses tonuyla konuşuyordu. Nasrallah'ın öldürülmesinden birkaç gün önce Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada gerilimi düşürme arzusunu dile getirmişti. İranlı muhafazakârlar sosyal medyada ve İran medyasında yürüttükleri sert kampanyada cumhurbaşkanına ve hükümete saldırarak itidal çağrılarının vatana ihanetle eşdeğer olduğunu söylediler. Salı günü İsrail'e yapılan balistik füze saldırısı, en azından şimdilik, tartışmanın hangi tarafının kazandığını açıkça ortaya koydu. İran'ın üst düzey askeri komutanları, Hizbullah'a yönelik saldırının gidişatını değiştirmek ya da en azından yavaşlatmak için İsrail'e karşı caydırıcılık oluşturmanın (hem de hızlı bir şekilde) elzem olduğu sonucuna vardılar. Daha da önemlisi, İran'ın İsrail'in dikkatini Tahran'a çevirmesini önlemek için harekete geçmesi gerektiğini savunuyorlardı. İranlı yetkililer füzelerin Karaj, Kirmanşah ve Azerbaycan'daki Devrim Muhafızları üslerinden fırlatıldığını söyledi. Yetkililer, kayıt altında konuşma yetkileri olmadığı için isimlerinin yayınlanmamasını istediler.

İtibarlarını düzeltmek istiyorlar

İranlılar ayrıca “direniş ekseni” üyeleri nezdinde itibarlarını yeniden tesis etmek ve İran'ın ya da bölgesel müttefiklerinin zayıf olduğu algısını tersine çevirmek istiyorlardı. Uluslararası Kriz Grubu'nun İran direktörü Ali Vaez füze saldırısından önce İran'da “İsrail'in son birkaç gündür kazandığı ivmeyi yok etmek için” İsrail'e karşılık verme yönünde bir uzlaşı oluştuğunu söyledi. Ancak bu kararın geri tepebileceğini söyledi. Vaez, “İran'ın tek taraflı bir karşılık vermesi hala son derece riskli çünkü bu, Hizbullah'ın diz çökmesi nedeniyle iyice açığa çıkan İsrail'in İran'a saldırması için gerekçe sağlayacaktır. Eğer İranlılar İsrail'i vurursa bu, eylemsizliğin maliyetinin İsrail'e karşı harekete geçmenin risklerinden daha ağır bastığını hesapladıklarını gösterir" dedi.

Strateji değişikliği liderler arası hesaplaşmadan kaynaklanıyor

Pezeşkiyan'ın üst düzey bir yardımcısı füze saldırısından önce yaptığı bir telefon görüşmesinde, Başkan'ın İsrail'le savaş konusundaki özel çekinceleri ne olursa olsun, salı günü yaptığı gibi Hamaney'in vereceği her kararı kamuoyu önünde destekleyeceğini söyledi. Yetkililer, İran'ın strateji değişikliğinin Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi de dahil olmak üzere liderleri arasındaki bir hesaplaşmadan kaynaklandığını söyledi. Temmuz ayında Hamas lideri İsmail Haniye'nin öldürülmesine ve yakın zamanda İranlı üst düzey komutan General Abbas Nilforuşan'ın öldürülmesine karşılık vermeyerek İran'ın yanlış hesap yaptığına karar verdiler. Onlara göre bu itidal, zayıflık olarak yanlış anlaşılmıştı. Üç yetkili, Araghchi'nin diğer yetkililere Batılı ülkelerin İran'dan itidalli davranmasını ve Gazze'de ateşkesin müzakere edilmesine izin vermesini istediklerinde İran'ı kandırdıklarını söylediğini aktardı.



NETANYAHU NASIL İKTİDARDA KALDI

Eylül ayının başında, altı İsrailli rehinenin, askerler rehinelerin tutulduğu tünelin yakınlarında operasyon yaparken Hamaslı savaşçılar tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkması İsrail'de büyük kalabalıkları sokaklara döktü. Dehşet ve öfkenin odak noktası: Binyamin Netanyahu hükümeti. İsrail'in ana işçi sendikası Histadrut kısa süreli ama önemli bir grev çağrısında bulundu. Muhalif politikacılar, başbakanın yaygın bir şekilde baltalamakla suçlandığı ateşkes için rehineler görüşmelerini ele alış biçiminden duydukları dehşeti dile getirdiler.

Anketlerde popülerliği arttı

Üst düzey askeri yetkililer ve Savunma Bakanı Yoav Gallant, Netanyahu'nun Gazze'nin Mısır'la olan sınır bölgesinin askeri kontrolünü elinde tutma konusundaki anlaşmayı bozan ısrarı yerine kalan rehinelerin serbest bırakılmasına öncelik verecek bir uzlaşmayı tercih ettiklerini hem özel olarak hem de kamuoyu önünde dile getirdiler. Ancak kendi sağ tabanı dışında hiç sevilmemesine rağmen, ay sonunda Maariv haber kuruluşu için yapılan bir kamuoyu yoklaması, birçok kişinin neredeyse bir yıl önce Hamas'ın sürpriz saldırısının ardından kişisel olarak ayakta kalamayacağına inandığı Netanyahu'nun Likud partisinin, şimdi seçim yapılsa en fazla sandalyeyi kazanacağını ortaya koydu. 


İsrail'in Hasan Nasrallah'ı öldürmesinin ardından analistler bu eğilimin en azından kısa vadede devam etmesini bekliyor. Hizbullah liderinin öldürülmesinden iki gün sonra pazar günü Kanal 12 için yapılan bir anket, koalisyonundaki diğer partilerin aleyhine olsa da, konumunda hafif bir iyileşme olduğunu gösterdi. Gerçek şu ki, Nasrallah'ın ölümünden önce bile, İsrail'in Gazze'de bir yıldır süren savaşı sürerken ve Lübnan'dan Yemen'e uzanan cephelerdeki çatışmalar son bir haftada keskin bir şekilde tırmanırken, Netanyahu'nun tüm fırtınaları atlatması şaşırtıcıydı.

Dünya sahnesinde Netanyahu ve onunla birlikte İsrail küçümseniyor ve dışlanıyor. İsrail Başbakanı geçen hafta Nasrallah'ın öldürülmesinden kısa bir süre önce BM genel kurulunda, birçok diplomat salonu terk ettiği için kendi hayranlarını, kendisini alkışlamaları için getirmek zorunda kaldı. 


İsrail'de çoğunluk hala onun istifa etmesi gerektiğine inanıyor, özellikle de 7 Ekim'e yol açan güvenlik zaafları nedeniyle. Yine de Netanyahu, paradoksal bir şekilde, kendi hükümeti de dahil olmak üzere önceki hükümetlerin sonunu getiren İsrail'in koalisyon sisteminin mekanizmalarıyla oynayarak ayakta kalmaya devam ediyor.

Eğer kamuoyu yoklamaları bir şey gösteriyorsa, bu Netanyahu'nun lehine sonuçlanan bir oylamadan ziyade İsrail muhalefetinin Netanyahu'nun sarsılan popülaritesinden faydalanmadaki başarısızlığından kaynaklanıyor. Siyasi analist ve anket uzmanı Dahlia Scheindlin, Netanyahu'nun siyasi hayatta kalma hikayesini birkaç ayrı aşamaya ayırıyor:


Birincisi, Netanyahu hala burada çünkü insanlar hükümet hakkında ne kadar kötü hissederse hissetsin, hükümet düşmediği takdirde seçimlere gitmek için yasal bir mekanizma yok.


7 Ekim'den sonraki ilk günlerde pek çok insan şiddetli bir savaşın ortasında seçimlerin yapılmasını istemiyordu. Ardından güvensizliklere rağmen ciddi bir muhalefetin olmadığı ikinci bir aşama yaşadık. Üçüncü aşamada, mart-nisan ayları civarında,


önemli protestoların geri döndüğünü gördük ama bu aynı zamanda İran'la bölgesel gerilimin başladığı döneme denk geliyor. Ve aynı zamanda anketlerdeki canlanmayı da o zaman görmeye başladık.


"Gerçek bir siyasi vizyon yok"

Netanyahu'yu 7 Ekim saldırısından sonraki haftalarda gözden çıkaranlar bile, ki bunlara eski başbakan Ehud Olmert de dahil, onun dayanıklılığını yeniden değerlendirmek zorunda kaldılar. Geçen kasım ayında Politico'ya konuşan Olmert, Netanyahu'yu ölümcül derecede zayıflamış olarak resmetmişti. Bugün Olmert, Netanyahu'nun hala görevde olmasını, tamamen ayakta kalmak için yatırım yapmasına, kişisel ve İsrail'in kurumları olmak üzere her şeyini bu çabaya bağlamasına bağlıyor. Olmert, "Netanyahu olağanüstü bir performans sergiledi. Gerçek bir siyasi vizyon yok. Bu bir performans" dedi.


Ancak Olmert, Netanyahu'nun herhangi bir seçimde 120 Knesset sandalyesinin 61'ine sahip olması gereken iktidar koalisyonu barajının altında kalarak zorlanacağını söyledi. 


Chatham House'un Orta Doğu programında yardımcı araştırmacı olarak görev yapan Yossi Mekelberg'e göre Netanyahu, İsrail'in bir çatışmanın ortasında olmasından faydalanmaya devam ediyor, her ne kadar bu çatışmanın ortaya çıkmasından sorumlu tutulsa da. Mekelberg, “Başından beri İsrail'de savaş zamanında başbakanın değiştirilmemesi geleneği de dahil olmak üzere bir dizi sorun var" dedi. Mekelberg ayrıca Netanyahu'nun Likud içinde ve daha geniş çapta muhalefet eksikliğinden faydalandığını düşünüyor.

İsrail'in gelmiş geçmiş en sağcı koalisyonu olan Netanyahu'nun mevcut koalisyonunun dinamikleri, koalisyonu alışılmadık bir şekilde istikrarlı hale getirdi. Gazze'de ateşkes sağlayacak herhangi bir anlaşmaya karşı çıkan Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich gibi aşırı sağcı isimlerin pozisyonu, Netanyahu'nun ateşkes için ABD baskısından kaçınmasına ve savaşı uzatmasına olanak sağladı. Bu da seçim olasılığını daha da öteledi. Aşırı sağdan koalisyondan ayrılabileceklerine dair sesler gelse de analistler bu tehdidi destekleyecek gerçek bir kanıt görmüyor.


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
18

Beyaz Saray: Rusya 50 gün içinde anlaşmaya varmazsa ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacak Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, Başkan Trump’ın...

 
 
 
17

Savaşları bitireceğim' demişti: Trump'ın ilk 5 ayındaki saldırı sayısı, Biden'ın 4 yılını geçti ABD Başkanı Trump, ikinci döneminde...

 
 
 

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page