Gündemden kısa kısa
- mutlunecmettin
- 10 Oca
- 12 dakikada okunur
Lübnan Anayasası'na göre Hristiyan Maruni olması gereken cumhurbaşkanının daha önce de siyasi grupların anlaşamaması nedeniyle uzun süre seçilmediği oldu. Eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn da 2016 yılında Mecliste düzenlenen 46'ncı oturumda seçilebilmişti.
Yine Anayasa'ya göre Meclisteki sandalyelerin dini ve mezhepsel temele göre dağıtıldığı Lübnan'da birçok farklı fraksiyon bulunuyor. Şii, Sünni, Maruni Hristiyan ve Dürzi gibi çok sayıda dini ve mezhebe dayalı partinin bulunması sebebiyle Mecliste çoğunluğun oyunu alabilecek ortak bir aday üzerinde fikir birliğine varılamıyor. Bu dini ve mezhepsel gruplardan birine ya da birkaçına yakın olan ABD, Fransa, Suudi Arabistan ve İran gibi dış güçlerin de müdahale etmesiyle durum daha da karmaşık hale gelebiliyor.
Lübnan'da 31 Ekim 2022'de 13. Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın görev süresinin dolmasından bu yana farklı siyasi kesimler birbirlerinin adaylarına karşı çıkarak cumhurbaşkanlığı seçimini bloke etmişti. Hizbullah yanlısı ve karşıtı siyasi blok arasındaki rekabetten dolayı yeni cumhurbaşkanı daha önce yapılan 12 oturuma rağmen bir türlü seçilmemişti.
İsrail'in 7 Ekim 2023'ten sonra Gazze'ye başlattığı saldırı ve Lübnan-İsrail sınırında yaşanan çatışmalar da Lübnan'da cumhurbaşkanlığı seçimi gündemini geri plana düşürmüştü. İsrail ile Lübnan arasında 27 Kasım 2024'te varılan ateşkes antlaşması cumhurbaşkanlığı seçimine yeniden odaklanılmasına imkan sağladı.
Ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bir gün sonra 28 Kasım 2024'te Meclis Başkanı Nebih Berri, cumhurbaşkanı seçimi için 13. oturumun 9 Ocak'ta yapılacağını duyurdu. Ateşkesin tam olarak uygulanabilmesi için işleyen bir hükümet ve görevi başında cumhurbaşkanı bulunmasına duyulan ihtiyaç tek aday üzerinde fikir birliği sağlanması konusunda itici güç oldu.
Lübnan'da yakın zamana kadar fiilen en büyük siyasi güç olan Hizbullah'ın İsrail ile arasında yaşanan çatışmalar ve Hizbullah'ın siyaseten de elinin zayıflamış olması cumhurbaşkanlığı seçimini kolaylaştıran bir etken olarak yorumlanıyor.
ABD Temsilciler Meclisi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail yönetimine yönelik eylemleriyle bağlantılı olarak kuruma yaptırım uygulanmasını öngören tasarıyı kabul etti. Komiteden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Bugün Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Brian Mast ve Temsilciler Meclisi Üyesi Chip Roy tarafından sunulan ve İsrail'e yönelik haksız kovuşturması nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yaptırım uygulanmasını öngören tasarı etrafında birleşti.
KÖRFEZ SURİYEDE ROL KAPMA PEŞİNDE
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de dahil olmak üzere pek çok Arap devleti El Kaide, Müslüman Kardeşler ve İslam Devleti gibi İslamcı grupların Orta Doğu'da yeniden canlanmasından korkuyor. Bu devletler 2011 yılında Tunus, Mısır ve Libya'da uzun süredir iktidarda olan liderlerin devrilmesiyle sonuçlanan Arap Baharı ayaklanmalarından bu yana bölgede siyasal İslam'ın yayılmasını engellemeye çalışıyorlar. Bu boşluk bazı durumlarda İslamcı gruplar tarafından dolduruldu; Mısır'da daha sonra askeri darbeyle devrilen Müslüman Kardeşler fraksiyonu da buna dahildir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri o zamandan beri Mısır'a milyarlarca dolar pompalayarak generalden cumhurbaşkanına dönüşen Abdülfettah El Sisi'yi destekliyor.
Analistler, Saddam Hüseyin sonrası Irak'ta nüfuz sahibi olma yarışında Tahran'a kaybeden Riyad'ın, yardımları kısmen Ankara'nın Suriye'deki hamlelerine karşı bir yol olarak kullanmaya çalıştığını söylüyor. Krallığın Türkiye ile olan rekabeti Osmanlı İmparatorluğu döneminden ve Arap Baharı'na kadar uzanıyor.
SUUDİ ARABİSTAN'LA BİR JEO POLİTİK REKABET MÜMKÜN DEĞİL !
Suudi Arabistan'ın “amacının Türkiye'nin yeni Suriye'deki önemli rolünü dengelemek olduğunu” söyledi
TÜRKİYE'Yİ DENGELEME ROLÜ SUUDİLERE VERİLMEK İSTENSE BİLE BU SENARYO TUTMAZ
1 AY ÖNCE :)
[01:16, 09.01.2025] Necmettin Mutlu: Bir ay önce, 2024'ün sonuna doğru Beşşar Esad'ın Moskova'daki bir daireye taşınacağını veya Türk dışişleri bakanının Şam'ı Qasioun Dağı'ndan izlerken yeni bir Suriye lideriyle kahve içeceğini tahmin eden çok az kişi vardı. Birkaç Suriye gözlemcisi (Orta Doğu Enstitüsü'nden Charles Lister ve eski ABD Suriye Temsilcisi Joel Rayburn dahil) dışında , çoğu, son dönem Esad yönetiminin kırılganlığını takdir edemedi.
[01:17, 09.01.2025] Necmettin Mutlu: Çoğu bölgesel aktör, Esad'ın hayatta kalacağını varsayarak stratejiler tasarladı. Körfez ve bazı Avrupa ülkeleri Suriye ile normalleşmeye doğru ilerliyordu . İsrail'deki birçok kişi Esad'ı meşhur "bilinen şeytan" olarak görüyordu ve devrim sonrası bir rejimin bilinmeyen ihtimaline karşı rejimini (ya da en azından muhalefetin kontrolünde olmayan parçalanmış bir devleti ) tercih ediyordu. Rusya ve İran, acımasız ama sadık bir diktatörün ebediyen var olma ihtimaline güveniyordu. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa , Suriyeli mültecilere palyatif bakım sunma, Şam'da İran yanlısı bir Esad'a tahammül etme ve kuzeydoğu Suriye'de solcu Kürt milislerle cihat karşıtı bir deney yürütme konusunda uzun vadeli bir uzlaşmaya varmıştı .
[01:18, 09.01.2025] Necmettin Mutlu: Sadece Türkiye, Suriye muhalefetinin hayatta kalabileceğini ve Suriye'nin siyasi kontrolünden bir pay alabileceğini düşündü ve Ankara yatırımlarını buna göre yaptı. Türkler, önemli bir iç siyasi maliyetle milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptı . Batı, Esad'ı devirmek istemediğini veya onu deviremeyeceğini söylediğinde silahlı Suriye muhalefetini eğitti ve koordine etti . Türkiye, siyasi muhalefete ev sahipliği yaptı ve Esad sonrası Suriye'nin ekonomik, siyasi ve diplomatik canlanmasını planladı. Türkler, diğer dış güçler onlarla ciddi bir şekilde etkileşime girmediğinde, muhalefetin en büyük iki kolu olan Hayat Tahrir el-Şam ve Suriye Milli Ordusu'nun çatışmasını çözmeye ve koordine etmeye yardımcı oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve danışmanları, Suriye'deki değişimin hızı ve zamanlaması karşısında şaşırmış olabilirler ancak nihai sonuca açıkça hazırlanmışlardı.
DANİMARKA GRONLAND KANADA MESELESİ
Trump ilk döneminde de sürekli pervasız fikirler ortaya atmış ama yakın çevresindeki gelenekçi Cumhuriyetçiler tarafından engellendiği veya dikkati dağıtıldığı için dünya onun ne kadar ciddi olduğunu görememişti. Bu seferki önceliklerinden biri, profesyonelliği ve Anayasa’ya sadakati sebebiyle Trump’a bağlılıkta kusur edebilecek yetkilileri yeni yönetimin dışında tuttuğundan emin olmak. Bu yüzden de Trump’ın en saçma planlarının yine başlamadan biteceğine güvenemeyiz.
Trump uzun süredir ABD’nin küçük ülkelerin doğal kaynaklarına el koyması gerektiğini, müttefiklerimizin bize himaye ücreti vermesinin şart olduğunu ısrarla söylüyor. Sanki onlar esnafmış, Amerika ise haraç kesen çete lideriymiş gibi davranıyor.
Trump’ın uluslararası zorbalıkla kendi tabanını coşturma isteği. (ÇÜNKÜ SEÇMEN ÇOĞUNLUKLA DIŞ POLİTİKA KONULARINI ARKA PLANDA TUTAR ) Yeni Trump döneminin gerçek ve somut politika ajandası çoğunlukla sıkıcı denetim ve vergi düzenlemelerinden oluşuyor. Ama bunlar zengin bağışçıların ve iş dünyasının lehine hamleler ve çoğu seçmenin umurunda bile değil. MAGA tabanını eğlendirmek için kamuoyu önünde biraz şov yapması gerektiğini düşündüğünden bu fırsatı kaçırmıyor.
Gövde gösterileri Trump’ın siyaset tarzında önemli rol oynuyor. Klasik örneklerden biri “Duvar dikelim” söylemiydi. Trump ülkenin güney sınırı boyunca dikeceğini söylediği “büyük ve güzel duvarı” asla yapmadı ama hayranları bunu onun yüzüne vurmadı. Çünkü esas mesele güney sınırında somut bir engelin varlığı değildi. Seçmenler güç ve meydan okuma ifadesi olarak duvar fikrine bayılıyordu. Trump eleştirilere “Siz böyle deyince duvar üç metre daha yükseldi” diyerek gövde gösterisi yapıyordu. Gerçekte yükselen, süreç boyunca savurduğu tehditler oldu.
Sırf müttefiklerinin gözünü korkutmak istiyor. Profesyonel uzmanlığı – eğer böyle bir şey varsa – Trump markasını paraya çevirmek olan Donald Trump Jr.’ı gerçek bir diplomatik veya askeri stratejiyi ilerletmek için görevlendiremezsiniz. Don Jr.’ı kendi tabanını eğlendirmeye gönderirsiniz. Bu arada Meksika Körfezi’nin adını değiştirmenin ekonomi veya toprakla ilgili hiçbir hedefle uzaktan yakından ilgisi yok.
Trump’ın müttefiklerini düşmanlaştırıp o ülkelerdeki seçmeni kendi milliyetçi liderlerini başa getirmeleri için kışkırtması. Sonrasında bu liderler ABD ile işbirliği yapmaktan ziyade ona karşı duracaktır. ( çok önemli ! )
Donald Trump Jr. Grönland’a giderken “Bu anlaşmanın gerçekleşmesi gerek diye konuştu. Trump Danimarka’dan sadece 57 bin kişinin yaşadığı, çoğunlukla buzla kaplı adayı 2019’da da satın almak istemiş ama reddedilmişti.
NATO üyesi Danimarka’nın bir parçası olan Grönland, ABD ordusu ve balistik füze erken uyarı sistemi için stratejik öneme sahip çünkü Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya giden en kısa yol buranın üzerinden geçiyor.
ABD ordusunun Grönland’ın kuzeybatısındaki Pituffik hava üssünde kalıcı bir üssü bulunuyor.
Rus donanma gemileri ve nükleer denizaltılar için bir geçit olan ada İzlanda ve İngiltere arasındaki suları izlemek için de ideal konumda. ABD buraya radarlar yerleştirmek istiyor. Grönland’ın başkenti Nuuk, New York’a Danimarka’nın başkenti Kopenhag’dan daha yakın.
Ada maden, petrol ve doğalgaz zenginliklerine sahip ama kalkınması yavaş. 2023’te yapılan bir araştırma, Avrupa Komisyonu tarafından “kritik hammadde” olarak kabul edilen 34 madenden 25’inin Grönland’da bulunduğunu ortaya koydu. Bu madenler arasında pillerde kullanılan grafit ve lityum gibi malzemeler, ayrıca elektrikli araçlarda ve rüzgar türbinlerinde kullanılan nadir elementler de yer alıyor.
Grönland’da çevresel nedenlerle petrol ve doğalgaz çıkarılması yasak. Madencilik sektörünün gelişimi bürokrasi ve yerli halkın muhalefetiyle karşılaşıyor. Bu yüzden ekonomi, ihracatın yüzde 95’inden fazlasını oluşturan balıkçılığa ve Danimarka’dan gelen sübvansiyonlara bağımlı. Danimarka Grönland için her yıl toplamda 1 milyar doların biraz altında harcama yapıyor. Grönland 600 yıldan uzun bir süredir Danimarka’nın parçası ancak şu anda Danimarka Krallığı altında yarı egemen bir bölge olarak kendi iç işlerinin çoğunda bağımsız. 1953 yılında Danimarka’nın resmi bir bölgesi haline geldi ve Danimarka anayasasına tabi. 2009 yılında adaya, referandum yoluyla Danimarka’dan bağımsızlığını ilan etme hakkı da dahil olmak üzere geniş bir özerklik tanındı. Bağımsızlık girişimlerini hızlandıran Grönland Başbakanı Mute Egede, defalarca adanın satılık olmadığını ve geleceklerine karar vermenin halka bağlı olduğunu söyledi. Grönland henüz koloniyken dönemin başkanı Harry Truman yönetimindeki ABD, Soğuk Savaş sırasında adayı stratejik bir varlık olarak 100 milyon dolar altın karşılığında satın almak istemiş, ancak Kopenhag satmayı reddetmişti. Grönland bağımsızlığını kazanırsa ABD’ye bağlanmayı seçebilir.
Grönlandlıların çoğunluğu bağımsızlık istese de ekonomik olarak zengin Avrupa Birliği’nin bir parçası olan Danimarka’ya bağımlı oldukları için tam bağımsızlığı mümkün görenlerin sayısı az.
Seçeneklerden biri, Pasifik ülkeleri Marshall Adaları, Mikronezya ve Palau’nun durumuna benzer bir şekilde ABD ile “serbest birlik” anlaşması yapmak olabilir. Reuters’a konuşan Grönland konusunda kıdemli araştırmacı Ulrik Pram Gad “Ancak hiçbir Grönlandlı yeni bir sömürge efendisine geçmek istemiyor” diyor.
Grönlandlı siyasetçiler 2019’dan bu yana defalarca ABD ile işbirliği ve ticareti güçlendirmek istediklerini söyledi. Ancak Danimarka parlamentosunun Grönlandlı üyesi Aaja Chemnitz, ABD’nin ülkeyi ele geçirmesi fikrinin kesin bir dille reddedilmesi gerektiği görüşünde.
Chemnitz “Trump’ın imparatorluğunu ülkemizi de kapsayacak şekilde genişletme hayallerinin bir piyonu olmak istemiyorum” diyor.
Geçen salı Trump’ın ilgisi kendisine sorulan Başbakan Frederiksen şöyle dedi: “Amerikalılarla çok yakın işbirliğine ihtiyacımız var. Öte yandan herkesi Grönlandlıların bir halk olduğuna, buranın onların ülkesi olduğuna ve Grönland’ın geleceğini sadece Grönland’ın belirleyip tanımlayabileceğine saygı duymaya davet ediyorum.”
Trudeau, ABD'nin Kanada ekonomisine zarar verebilecek bir güç olduğunu ancak ilave gümrük vergileriyle Kanada ürünlerinin önünün kesilmesi durumunda bundan Amerikalı tüketicilerin de zarar göreceğini söyledi.
Kanada Başbakanı, şöyle konuştu:
"Kanadalılar Kanadalı olmaktan büyük gurur duyuyor. Kendimizi en kolay tanımlama yollarımızdan biri de Amerikalı olmadığımızdır. ABD Başkanı'nın Kanada ekonomisine zarar vermek için yapacağı her şey aynı zamanda Amerikalı tüketicilere de zarar verecektir. Eğer birlikte çalışırsak daha iyisini yaparız, buna eminim"
Trump, açıklamasında, Rusya-Ukrayna Savaşı'na değindi ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in kendisiyle görüşmek istediğini belirtti.
"O (Putin) benimle görüşmek istiyor; bu görüşmeyi ayarlıyoruz. Devlet Başkanı Putin görüşmeyi istiyor, bunu açıkça da dile getirdi. Bizim bu savaşı sona erdirmemiz gerekiyor, çok kanlı bir savaş." diyen Trump, söz konusu görüşmenin ne zaman olabileceğine ilişkin detaya girmedi.
YANGINLAR
JPMorgan tarafından yayımlanan analizde, bölgedeki yangınlardan kaynaklanan ekonomik kayıplara ilişkin beklentilerin dünden bu yana iki kattan fazla artarak 50 milyar dolara yaklaştığı belirtildi.
Yangınlardan kaynaklanan sigortalı kayıpların 20 milyar doları aşabileceği ifade edilen analizde, bu rakamın, yangınların kontrol altına alınmaması halinde daha da artabileceği kaydedildi.
Söz konusu kaybın, ülke tarihindeki en maliyetli yangın olan 2018'deki Camp yangınından kaynaklanan yaklaşık 10 milyar dolarlık sigortalı kaybın üzerinde olduğu aktarılan analizde, "Yangınların şu ana kadar kontrol altına alınamamış olması ve yayılmaya devam etmesi, olası ekonomik ve sigortalı kayıplara ilişkin tahminlerin artabileceği anlamına geliyor" değerlendirmesi yer aldı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Morningstar DBRS'den yapılan açıklamada ise Los Angeles'daki yangınların sigorta sektörü için önemli kayıplara neden olacağı bildirildi.
Açıklamada, ilk tahminlerin, yangınlardan etkilenen mülklerin nihai sayısına bağlı olarak toplam sigortalı zararın 8 milyar doları aşacağına işaret ettiği aktarıldı.
Ayrıca analistler, milyarlarca dolarlık kayıpların California'nın halihazırda kırılgan olan konut sigortası piyasası üzerinde önemli bir baskı yaratabileceği konusunda uyardı.
Dünya çapında hava tahmini hizmeti veren AccuWeather tarafından dün yapılan açıklamada da California'daki yangınlarından kaynaklanan toplam hasar ve ekonomik kaybın ilk belirlemelere göre 52 milyar dolar ile 57 milyar dolar arasında olabileceğinin tahmin edildiği belirtilmişti.
Açıklamada, yangınların en kötüsünün Santa Monica'dan Malibu'ya kadar uzanan bir bölgede devam ettiği ve medyan konut değerlerinin 2 milyon doların üzerinde olduğu ülkenin en pahalı gayrimenkullerinden bazılarını etkilediği aktarılmıştı.
Pacific Palisades sakinlerinin birçoğunun ise sigorta şirketlerinin artık yüksek fiyatlı ve yüksek riskli bölgedeki gayrimenkuller için teminat sağlamaması nedeniyle konut sigortalarının olmadığını bildirdiği kaydedilmişti.
Los Angeles Belediye Meclisi Üyesi Traci Park da yaptığı açıklamada "Los Angeles kentinin, kamu altyapısına ve güvenlik ortaklarımıza kronik olarak az yatırım yaptığı bariz ve son 24 saattir görülüyor. Bu durumdan son derece endişeliyim." ifadelerini kullandı.
Eyalet yetkililerinin yaklaşık 100 bin kişi için tahliye emri verdiği yangının Hollywood bölgesine de sıçradığı, Paris Hilton, Mandy Moore ve Cary Elwes gibi birçok ünlünün de evlerini kaybettiği belirtilmişti.
Yangınlarla boğuşan Los Angeles Belediyesinin itfaiye bütçesinde kesinti yaptığı belirlendi
ABD'nin California eyaletinde bulunan Los Angeles kentinde yangınlar sürerken, belediyenin itfaiye departmanının bütçesinde Temmuz 2024'de 17 milyon dolardan fazla kesinti yaptığı ortaya çıktı
Hollywood ünlüleri, Los Angeles'ın Demokrat Belediye Başkanı Karen Bass'a tepki gösterdi. Aktris Sarah Michelle Gellar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, on binlerce insanın kaçmaya çalıştığı yangınlarla ilgili, "Los Angeles halkı, herkesin kentten tahliye edilmesini istiyorsunuz ama yollar tamamen kilitlenmiş ve yardım eden bir tane bile trafik polisi yok" yorumunda bulundu.
Ventura County'nin güneyindeki birçok bölge, son sekiz ayda yalnızca çeyrek inç ya da daha az yağış aldı. Los Angeles bölgesi, nisan ayından bu yana yalnızca az miktarda yağmur gördü. San Diego ve Riverside'da ise yağış miktarı daha da düşük kaldı.
Nemden yoksun bitki örtüsü ve güçlü rüzgarlar, salı günü başlayan ve çarşamba günü de devam eden yıkıcı yangınların iki temel nedeni olarak öne çıkıyor. Düşük bağıl nem seviyeleri ile Güney California’nın dağlar, kanyonlar ve vadilerle dolu coğrafyası da bu tehlikeli karışımın bir parçasını oluşturuyor
California’nın en yıkıcı ve ölümcül yangınlarının tamamı Temmuz ile Aralık ayları arasında meydana gelmişti.
ELON MUSK
.Kendisini first lady teriminden hareketle ‘first buddy’ (amiyane tabirle birinci kanka) olarak tanımlayan dünyanın en zengin insanı Musk, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve hükümetini sahibi olduğu sosyal medya platformu X’te bombardımana tutuyor.
Musk bu hafta yönettiği sanal hücumda Starmer’ın ‘Britanya’nın tecavüzünde suç ortağı’ olduğunu ve başbakanın ‘Britanya tarihinin en kötü toplu suçundaki ortaklığı nedeniyle hesap vermesi gerektiğini’ yazdı.
Musk mesaj sağanağında, Starmer’ın ve ilgili bakanların görevlerinden alınması ve Kral III. Charles’ın tek taraflı olarak parlamentoyu feshetmesi gerektiğini de söylerken hesabında hazırladığı ankette ‘Amerika, Britanya halkını despot hükümetten kurtarmalıdır’ önermesini evet ve hayır şeklinde oylamaya açtı. Yaklaşık 2 milyon kişinin oy kullandığı ankette yüzde 58 oranında Britanya’nın kurtarılması seçeneği seçildi.
Musk’ın Starmer ve hükümetine karşı yürüttüğü saldırının arka planını 1997-2013 yılları arasında kız çocuklarını cinsel anlamda sömüren çeteler oluşturuyor.
Bir rapora göre yaşları 11’e kadar düşen en az bin 400 kız çocuğunun mağdur olduğu organize suçla ilgili kovuşturmalar 2010 yılında başladı. Starmer 2008-2013 yılları arasında skandalın tam patladığı dönemde Kraliyet Başsavcısı olarak çalışıyordu.
Musk başlattığı bu sanal kavgada 100 milyon dolar bağış yapmayı planladığı Brexit’in mimarlarından aşırı sağcı lider Nigel Farage’la bile ters düştü.
Musk aşırı sağcı İngiliz Savunma Birliği’nin kurucusu Tommy Robinson’un (gerçek adı Stephen Yaxley-Lennon) göçmenler hakkında gerçekleri söylediğini dile getirmiş ve mahkumiyetini eleştirerek tahliye edilmesini istemişti.
Irkçı, İslam düşmanı ve neo-faşist fikirleri olan Robinson’u partisinde istemeyen Farage ise Musk’a katılmadığını söyleme ‘hatasını’ yaptı. Bunun üstüne Musk Farage’ın ‘gerekli niteliklere sahip olmadığı için parti liderliğini bırakması gerektiğini’ yazdı.
Musk’a göre AfD lideri Alice Weidel’in Sri Lanka’dan eşcinsel bir partneri olması partinin aşırı sağcı olamayacağının en önemli göstergesi. Almanya’nın iç istihbarat servisi AfD’yi ulusal düzeyde aşırıcı bir örgüt olarak sınıflandırıyor. Musk ise AfD’nin aşırılığı değil ‘siyasi bir gerçekliği temsil ettiğini’ savunuyor.
Musk’ın sallantıdaki Fransa’nın iç politikasına yakında el atacağına da kuşku yok. Hatta ilerleyen günlerde İtalya, Hollanda, Macaristan gibi ülkelerde kendisine sağlam müttefikler bulması da mümkün.
George Soros ve Bill Gates’in de Avrupa’daki pek çok ülke politikasına karıştığı ve kaynak sağladığı iddialarıyla savuşturma peşinde.
Musk’ın 360 milyar dolarlık kişisel servetinin yüzde 10’u ABD hükümetiyle yaptığı sözleşmeler ve desteklerden geliyor. Yüzde 15’i ise Çin pazarından. Gerisini yerli ve uluslararası müşteriler oluşturuyor.
FRANSA
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2007 seçim kampanyasını finanse etmek için eski Libya diktatörü Muammer Kaddafi’den yasadışı şekilde milyonlarca euro aldığı iddiasıyla başkent Paris’te hakim karşısına çıktı.
ABD DE DÜŞÜNCE KURULUŞLARI
“Quincy Institute for Responsible Statecraft” adlı düşünce kuruluşunda çalışan iki akademisyenin hazırladığı rapor, en büyük 50 düşünce kuruluşunun son beş yılda yabancı hükümetlerden ve ilgili kuruluşlardan yaklaşık 110 milyon dolar aldığını gösteriyor. En büyük yabancı bağışçı, bu sürede Washington’a yaklaşık 17 milyon dolar aktaran Birleşik Arap Emirlikleri. Önde gelen Pentagon müteahhitleri de aynı dönemde “think-tank” adıyla bilinen kuruluşlara yaklaşık 35 milyon dolar bağışta bulunmuş.
SCHENGEN VE ETIAS SİSTEMİ
40 yıl önce imzalanan Schengen Anlaşması, bugün AB üye ülkeleri arasında serbest dolaşımın temellerini attı. Schengen Bölgesi yıllar içinde genişledi, bu sene AB üyeleri Bulgaristan ve Romanya’nın da katılımıyla bugünkü halini aldı. AB, bunun dışında Schengen Bölgesi’nden olmayan 59 ülkenin vatandaşlarına 180 günün 90 günü vize muafiyeti hakkı tanıdı. Türkiye, bu ülkelerden biri değil. Yeşil pasaport gibi özel statülü pasaportlara sahip olmayan her Türk vatandaşı tek gün bile AB’ye girmek için vize almak durumunda.
AB hukuku uzmanı avukat Barış Kaşka yazdığı makalede ETIAS’ın AB’nin Akıllı Giriş Çıkış (EES) sisteminin bir parçası olduğuna dikkati çekerek 2025 yılının ikinci yarısından sonra sistemin aktif hale getirilmiş olacağını belirtti. Sistemin amacı bu 59 ülkeden gelecek vatandaşların biyometrik verilerini toplamak ve Schengen Bölgesi’ne giriş-çıkışlarını daha efektif biçimde takip etmek. AB böylece düzensiz göç, kimlik avı dolandırıcılığı ve küresel terörizmle mücadelede daha etkin olabileceklerine inanıyor.
İSRAİL ASKERLERİNE DÜNYA DAR - İSRAİL'İN İZOLASYONU- HİND RAJAB
Sao Paulo’daki İsrail Konsolosluğu Yuval’a, Brezilya’da savaş suçu işlediği iddiasıyla hakkında tutuklama emri olduğunu söyledi. İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın girişimleriyle asker gece yarısı bir uçağa bindirildi ve Arjantin’e kaçırıldı. İsrail gazetesi Jewish Insider’ın haberine göre son iki ay içinde Kıbrıs, Sri Lanka, Şili, Tayland, Fransa, Hollanda, BAE ve diğer ülkelerde tatil yapan ya da çifte vatandaşlığı olan birçok İsrail askeri de benzer durumlarla karşı karşıya kaldı. Tüm bu yaşananların arkasında ise Gazze’de kasıtlı bir şekilde, ailesiyle içinde bulundukları aracın içinde öldürülen 5 yaşındaki Hind Rajab’ın adını taşıyan vakıf var.
Vagdani örneğinde vakıf, Brezilya’da olduğunu tespit ettikleri İsrail askerinin Gazze’de sivil evlerin yıkımında yer aldığını gösteren video görüntüleri, coğrafi konum verileri ve fotoğraflara dayanarak Brezilya makamlarına delilleri içeren 500 sayfalık bir dosyayla şikayette bulundu. Bunun üzerine Brezilya yargısı, polise İsrailli asker hakkında Gazze’de savaş suçu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatma talimatı verdi. Ardından asker hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Bu, vakıf için önemli bir başarıydı çünkü peşinde oldukları 800’den fazla savaş suçlusu İsrailli asker için de emsal teşkil edecekti. Her ne kadar asker kaçırılmış olsa da karar Brezilya’nın da taraf olduğu Roma Anlaşması’nın bu alandaki ilk resmi uygulaması oldu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (ICC) kuran anlaşma 2002 yılında yürürlüğe girmişti.
Hind 29 Ocak’ta, yaşadıkları mahalle çatışmaların tehdidi altında olduğu için eşi ve çocuklarıyla birlikte arabayla Gazze’den kaçmakta olan amcasının bakımına emanet edilmişti. Küçük kızın annesi ve diğer kardeşleri yaya olarak yola çıktı. Kızın kuzeni 15 yaşındaki Layan Hamada yardım isteyen ilk kişi oldu. “Bize ateş ediyorlar, tank tam yanımda!” diye endişeyle Kızılay santraline durumu anlattı. Hind dışında diğer tüm yolcular Layan’ın yanında ölü olarak yatıyordu. Kurtarma görevlisi “Saklanabiliyor musun?” diye sordu. Layan arabada olduğunu söyledi, sonra aniden çığlık attı. Ağır silah sesleri duyuldu. Genç kız az önce öldürülmüştü.
The Jerusalem Post'a konuşan iki İsrailli yetkili, Savunma Bakanı Israel Katz'ın çarşamba akşamı Türkiye ile ilgili özel bir güvenlik toplantısı düzenlediğini söyledi. Toplantı, İsrailli yetkililerin Suriye'de Esad rejiminin yıkılması ve Türkiye tarafından desteklenen Heyet Tahrir Şam'ın yönetimi devralmasının ardından Türkiye'nin bölgedeki etkisinin artması ihtimaline ne kadar önem verdiğini ve hatta bundan korktuğunu gösteriyor.
Netanyahu da toplantı düzenleyecek
Raporda Türkiye'den 10'dan fazla kez bahsedilmesi, İsrail'in Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e yönelik söylemlerinden duyduğu endişenin bir işaretiydi. Jerusalem Post'a konuşan İsrailli bir yetkiliye göre Netanyahu'nun önümüzdeki günlerde Türkiye ile ilgili bir toplantı düzenlemesi de bekleniyor.
Almanya Başbakanı Scholz'un Ukrayna'ya yeni bir yardım paketine izin vermediği iddia edildi
Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Ukrayna'ya 3 milyar avroluk yeni bir yardım paketine onay vermediği öne sürüldü
Comments