Evgeny Morozov: Biden'ın Servet vergisi silikon vadisini Trump'a yanaştırıyor
- mutlunecmettin
- 27 Haz 2024
- 4 dakikada okunur
Neredeyse her hafta bir başka milyarder Donald Trump'ı destekliyor. Joe Biden'ın 100 milyon doların üzerinde varlığa sahip olanlara yüzde 25 vergi uygulanmasını önermesi hiç de şaşırtıcı değil. Asıl sürpriz ne? Trump yanlısı multimilyonerler kulübü artık giderek artan sayıda risk sermayedarını da içeriyor. Hedge foncuları ya da özel sermaye baronlarının aksine, risk sermayedarları geleneksel olarak ilerici kimliklere sahip. Kendilerini inovasyonun kahramanları olarak tanımlıyorlar ve Demokratlar onların ilerici imajlarını parlatmak için herkesten daha fazla çaba gösterdi. Peki neden şimdi Trump'a yakınlık gösteriyorlar?
Teknolojinin sunduğu ütopya
Risk sermayedarları ve Demokratlar uzun zamandır dijital teknolojiyle güçlendirilmiş piyasaların hükümet politikalarının başarısız olduğu yerlerde sosyal faydalar sağlayabileceği fikrine ortak bir inanç besliyordu. Geçen yirmi yıl boyunca bu ütopyanın yıkıntıları arasında yaşadık. Bize sosyal medyanın diktatörleri devirebileceği, kriptonun yoksullukla mücadele edebileceği ve yapay zekanın kanseri tedavi edebileceği vaat edildi. Ancak risk sermayedarlarının ilerici kimlikleri sadece derinliklerdeydi ve şimdi Biden Silikon Vadisi'ne karşı daha sert bir tutum benimsediği için, risk sermayedarları Trump'ın Cumhuriyetçilerini desteklemekten mutluluk duyuyorlar.
Demokratların tekno-çözümcülüğe olan aşkı 1980'lerin başında başladı. Demokratlar Silikon Vadisi'ni çevreciliği, işçi özerkliğini ve küresel adaleti güçlendirmenin anahtarı olarak görüyorlardı. Kapitalizmin bu yeni ve görünüşte iyi huylu biçiminin finansal destekçileri olan risk sermayedarları bu vizyon için çok önemliydi. Cumhuriyetçiler ne zaman sermaye kazançları vergisinde değişiklikler ya da emeklilik fonu mevzuatının liberalleştirilmesi gibi risk sermayesi endüstrisinin lehine tedbirler için bastırsa, Demokratlar sonunda buna razı oldular. Fikri mülkiyet gibi konularda Demokratlar sektörün gündemini aktif bir şekilde ilerletti.
Bu ittifak ABD'nin inovasyonu nasıl finanse ettiğini şekillendirdi. Ulusal Bilim Vakfı ve Ulusal Sağlık Enstitüleri gibi kamu kurumları temel bilimi finanse ederken, risk sermayedarları da bunu ticarileştiren girişimleri finanse ediyor. Bu girişimler de, uygulamalar, araçlar ve ilaçlar tasarlamak için kamu hibesi alanlardan lisanslanan fikri mülkiyet üzerine inşa ediyorlar. Doğal olarak bu kârların büyük bir kısmı, bu girişimlerde hissesi olan risk sermayedarlarına geri akıyor. Bu model sayesinde Amerikalılar şu anda dünyadaki en yüksek ilaç fiyatlarından bazılarını ödüyorlar ancak politikacılar bu korkunç sonuçları engellemeye çalıştıklarında, risk sermayesi endüstrisinin ilerlemeyi baltaladıkları yönündeki suçlamalarıyla karşılaşıyorlar.
Günümüzün yapay zekaya olan hücumu verimsiz ve mantıksız. Üretken yapay zekanın arkasındaki veri ve modellerin tek, yetkili, kamuya ait bir küratörü, para ve kaynak tasarrufu sağlayarak daha iyi bir iş çıkarabilir. Kamu medya kuruluşlarına ve kütüphanelere daha ucuz erişim sağlarken, erişim için şirketlerden ücret alabilir. Ancak Silikon Vadisi'nin tüccarları bizi tam tersi bir yöne götürüyor. Trump'ın Beyaz Saray'da olmasıyla birlikte, Demokrat seleflerinin neoliberal gündemlerine hizmet ettikleri kadar kolay bir şekilde otoriterliğe hizmet etmek için araçlarını yeniden tasarlamakta hiç vakit kaybetmeyecekler.
Biden ve müttefikleri risk sermayedarlarını bir çözüm olarak değil, bir sorun olarak görmeli. İlerici güçler Silikon Vadisi'ne olan hayranlıklarını ne kadar çabuk aşarlarsa o kadar iyi olur. Ancak bu yeterli olmayacaktır: Gerçekten ilerici bir tekno-kamu makinesi inşa etmek için, bir yandan bilim ve teknoloji ile diğer yandan demokrasi ve eşitlik arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmemiz gerekiyor. Eğer bu eski, görünüşte yerleşmiş tartışmaları yeniden açmak anlamına geliyorsa, açılsın.
The New York Times tarafından yapılan bir analize göre, Musk bu yıl ayda ortalama en az yedi kez Başkan Biden hakkında paylaşımda bulundu. Biden’ın yaşından sağlık ve göçmenlik politikalarına kadar çeşitli konularda mevcut başkanı eleştirdi ve “aşırı sol bir siyasi makinenin trajik paravanı” olarak nitelendirdi.
Sosyal medya gücü
The New York Times’ın analizi, aynı süre zarfında Musk’ın Trump lehine 20’den fazla paylaşım yaptığını ve Trump’ın karşı karşıya olduğu ceza davalarının medya ve savcılık önyargısının sonucu olduğunu iddia ettiğini gösteriyor.
Pertolcülerden 1 milyar dolar istedi
Kısa süre önce bir grup üst düzey petrol yöneticisinden kampanyası için 1 milyar dolar toplamalarını isteyen Trump, seçilmesi halinde Biden tarafından kabul edilen düzinelerce çevre kuralını ve yeşil enerji politikasını “derhal” tersine çevireceği sözünü verdi. Washington Post’a göre Trump, “kendisi sayesinde kaçınacakları vergilendirme ve düzenlemeler nedeniyle” bu parayı sağlamanın zenginler adına bir “anlaşma” sayılacağını yazdı.
ABD’nin en büyük ve en karlı bankası JPMorgan Chase’in yönetim kurulu başkanı ve üst düzey yöneticisi, dünyanın en etkili CEO’larından biri olan Jamie Dimon geçen ocak ayında İsviçre’nin Davos kasabasındaki Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada Trump’ın başkanlık dönemindeki politikalarına övgüler yağdırdı. Dimon “Bir adım geriden bakın ve dürüst olun. Trump ekonomiyi oldukça iyi büyüttü. Vergi reformu işe yaradı” dedi.
Saçma. Trump döneminde ekonomi 2.9 milyon iş kaybetti. Pandemi öncesinde dahi Trump dönemindeki istihdam artışı Biden dönemindekinden daha yavaştı.
Trump’ın vergi indiriminin faydalarının çoğu JPMorgan Chase gibi büyük şirketlere ve Dimon gibi zengin bireylere giderken maliyetler bütçe açığında dev bir delik açtı. Eğer Trump’ın vergi indirimleri, Bush’un vergi indirimleri ve bunların uzantıları olmasaydı, federal borcun ulusal ekonomiye oranı şimdi düşüşte olacaktı.
Komünizm dönüyor mu?
Eski nesil zengin Amerikalı muhafazakarlar Barry Goldwater gibi adayları desteklemişti çünkü Amerikan kurumlarını korumak istiyorlardı. Musk, Thiel, Murdoch ve bugünkü demokrasi karşıtı hareketi destekleyen diğer milyarderler pek bir şeyi korumak istemiyorlar. En azından sosyal güvenlik, medeni haklar ve hatta kadınların oy hakkı da dahil olmak üzere 1920’lerden sonra meydana gelen hiçbir şeyi korumak gibi bir dertleri yok. Thiel’in yazdığı gibi: “1920’ler Amerikan tarihinde siyaset konusunda gerçekten iyimser olunabilecek son on yıldı. 1920’den bu yana, refahtan yararlananların sayısındaki büyük artış ve kadınlara oy hakkının tanınması - ki bu iki seçmen kesiminin özgürlükçüler adına çetin olduğu bilinir - ‘kapitalist demokrasi’ kavramını bir oksimoron haline getirdi.”
Eğer “kapitalist demokrasi” bir oksimoron haline geliyorsa, bunun nedeni kamu yardımı ya da kadınların oy kullanma hakkına sahip olması değil. Musk ve Thiel gibi milyarder kapitalistlerin Trump ve etrafındaki neofaşistleri destekleyerek demokrasiyi öldürmeye niyetli olmalarından kaynaklanıyor.
Eğer Amerika Yaldızlı Çağ’dan ve 1930’larda bir kanser gibi büyüyen faşizmden bir şey öğrendiyse o da Musk, Thiel ve diğer milyarderlerin şu anda tam anlamıyla sergilediği gibi, gelir ve servetteki büyük eşitsizliklerin siyasi güçteki büyük eşitsizlikleri körüklediğidir. Güç eşitsizlikleri de hem demokrasiyi hem de özgürlüğü yok eden diktatörleri yaratır. Faşist diktatörlerin yönetiminde hiç kimse güvende değildir, oligarklar bile.
Özgürlüğümüzden artakalanları korumak istiyorsak demokrasi karşıtı hareketin karşısına, öz yönetim kurumlarını Musk ve Thiel gibi oligarklardan ve Trump gibi neofaşistlerden koruyan cesur bir demokrasi yanlısı hareketle çıkmalıyız.


Yorumlar