Almanya; Merz Sosyal Demokrat Parti ile hükümet
- mutlunecmettin
- 25 Şub
- 11 dakikada okunur
Merz, başkent Berlin'de düzenlenen basın toplantısında, CDU parti yönetiminde seçim sonuçlarını değerlendirdiklerini belirterek, "olağanüstü" bir seçim sonucu elde eden CDU/CSU'nun bir önceki seçimlere göre 3 milyon oy daha fazla aldığını ifade etti.
Hükümeti kurma görevinin CDU/CSU'da olduğunu vurgulayan Merz, meclisteki sandalye dağılımına bakıldığında CDU/CSU ve SPD'nin toplamda 328 milletvekili sayısıyla koalisyon hükümetini kurabileceğine işaret etti.
"Biz de tam da bunu istiyoruz" diyen Merz, gelecek günlerde bu konuda görüşmeler yapacaklarını kaydetti.
CDU lideri Merz, nisan ortasına denk gelen Paskalya Yortusu'na kadar hükümeti kurmayı hedeflediğini belirterek, "Sosyal Demokratlarla yapıcı, iyi ve hızlı görüşmeler yapmaya kararlıyım" şeklinde konuştu.
Almanya'nın hareket kabiliyeti olan bir hükümete ihtiyaç duyduğunu ifade eden Merz, mevcut durumun mümkün olduğunca hızlı şekilde sonlandırılması gerektiğini dile getirdi.
Merz, bu görüşmeler için de hazırlıklar yapıldığını aktararak, bugün SPD eş başkanlarıyla görüşeceğini, daha sonra da bir geçiş dönemini hazırlamak için Başbakan Olaf Scholz ile konuşacağını anlattı.
Bu geçiş döneminin birkaç hafta süreceğini belirten Merz, görüşmelerde öncelikle Seçim Yasası'nı, dış ve güvenlik politikası ile göç ve ekonomi konularını ele alacaklarını kaydetti.
CDU/CSU'nun savunduğu göç politikasının sertleştirilmesini SPD'nin kabul edeceğini düşünüp düşünmediğine ilişkin soruya Merz, bu konuda umutlu olduğunu ifade ederek, SPD'nin yönetimde bulunduğu Brandenburg eyaletinde yapılan koalisyon sözleşmesinde sınırların kontrol edilmesinin ve sığınmacıların sınırlardan geri çevrilmesinin yer aldığını belirtti.
Merz, "Ancak bir kez daha açık şekilde ifade etmek istiyorum. Hiçbirimiz sınırları kapatmaktan bahsetmiyoruz. Seçim kampanyası sırasında iddia edilmesine rağmen, hiçbirimiz sınırları kapatmak istemiyor. Ancak ülkenin sınırlarını daha iyi korumamız gerekiyor" dedi.
Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oy oranının seçimlerde iki kat yükseldiğine işaret eden Merz, "Bu gerçekten de Almanya'da merkezde yer alan demokratik siyasi partilere ortak çözümler bulmaları için son uyarı sinyalidir" ifadesini kullandı.
Merz, herkesin başbakanı olarak ülkeyi krizlerden çıkarmak ve Alman halkının demokratik partilere güveninin yeniden tesis edilmesini sağlamak istediğini söyleyerek, "Bu Federal Meclis'in 21. Yasama döneminde, bunu başarabilmemiz için son fırsatımız olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Almanya-ABD ilişkileri
Seçim gecesi ABD'yi eleştirdiği sözlerinin hatırlatılması üzerine de Merz, "ABD'den aldığımız tüm sinyaller, (ABD'nin) Avrupa'ya olan ilginin açıkça azaldığını ve Avrupa'da angaje olma isteğinin de azaldığını gösteriyor. Amerikalıları, iyi transatlantik ilişkilere sahip olmaya devam etmenin karşılıklı çıkarımıza olduğuna ikna edebileceğimizi umuyorum" dedi.
Merz, en kötü senaryoların üstesinden gelinmesi gerektiğini de vurgulayarak, "Amerika'da sadece 'Önce Amerika' değil, 'Yalnız Amerika' sloganını da benimseyenler hakim olursa, bu zor olacaktır. Ama yine de transatlantik ilişkinin sürdürülmesini ümit ediyorum" şeklinde konuştu.
Almanya'da kurulacak yeni hükümette başbakan olması beklenen Merz, transatlantik ilişkinin yok edilmesi durumunda, bunun sadece Avrupa'nın değil Amerika'nın da zararına olacağı uyarasında bulundu.
Merz, Avrupa'da birlik içinde olmanın da önemli olduğunu dile getirerek, dün akşam Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüştüğünü ve tüm konularda mutabık kaldıklarını aktardı.
Ele alınan tüm konularda Avrupa'nın ortak tutum sergilemesi gerektiğini vurgulayan Merz, gümrük vergileri konusunda Avrupa Birliği (AB) ülkelerine farklı davranılması imkanının bulunmadığını kaydetti.
Merz, NATO konusunda da umutlu olduğunu belirterek, "NATO’da transatlantik ilişkiyi sürdürme şansımız olduğunu umuyorum ve varsayıyorum" diye konuştu.
1- Merz muhtemelen yeni şansölye olacak
Almanya'da son on yılların en yüksek katılımlı seçiminde en çok oyu merkez sağ Hristiyan Demokratlar ve kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği aldı. Bu da neredeyse kesin olarak bir sonraki şansölyenin, kendi özel uçağını uçuran ve uzun süredir en üst düzey göreve talip bir iş adamı olan Friedrich Merz olacağı anlamına geliyor.
Merz, 2000'li yılların başında Hristiyan Demokratlara liderlik etmek için girdiği güç mücadelesini, 16 yıl boyunca başbakanlık görevini yürüten Angela Merkel'e karşı kaybetti. Ancak seçmenler, doğal gaz konusunda Rusya'ya daha fazla bel bağlama yönündeki talihsiz planı ve 2015 yılında Almanya'nın sınırlarını açık tutma ve Suriye, Afganistan ve başka yerlerden gelecek milyonlarca mülteciyi kabul etmeye başlama kararı da dahil olmak üzere, Merkel'in mirasına küstü.
Hristiyan Demokratlar 2021'de iktidardan düştükten sonra Merz partinin liderliğini üstlendi ve partiyi göç ile diğer konularda sağa çekti. Ekonomik büyümeyi yeniden canlandırmak amacıyla düzenlemeleri geri çekme ve vergileri azaltma sözü vererek ekonomi konusunda en rahat kampanyayı yürüttü.Merz uzun boylu, bazen sert ve sarkastik bir zekaya sahip. Anketler, ülkenin sadece üçte birinin onun iyi bir şansölye olacağına inandığını gösteriyor. Kendi seçmenlerinden bazıları bile pazar günü ona hayran olmadıklarını söyledi. Ancak hızlı bir şekilde bir hükümet kurabilirse, Başkan Donald Trump yönetiminde ABD ile ilişkilerindeki gerginliklerle mücadele eden Avrupa'da liderlik boşluğuna adım atma şansına sahip.
2- Trump ve NATO oy pusulasındaydı
Başkan Yardımcısı JD Vance geçen hafta Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa siyaset kurumunu aşırı partileri dışlamakla suçlayan bir konuşma yaptığında, bir zamanlar uykuda olan seçim kampanyasını uyandırdı. Trump'ın ticaret savaşı ve daha az askeri koruma tehditleri Almanları zaten endişelendiriyordu, bu konuşma ve ardından Başkan'ın Ukrayna konusundaki U dönüşü Almanya'da neredeyse paniğe neden oldu.
Pazar günü öğleden sonra yayınlanan bir ankete göre Alman seçmenlerin %65'i Almanya'nın Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin karşısında çaresiz kalmasından endişe ediyor.
3- Musk seçmenleri etkilemişe benzemiyor
Aşırı sağcı Almanya için Alternatif ya da AfD, büyük ölçüde göçten rahatsız olan seçmenlere hitap ederek oy oranını dört yıl öncesine göre iki katına çıkardı. Eski Doğu Almanya'da Merz'in partisinin önünde birinci oldu. Ancak AfD'nin oy oranı, bir yıl önceki anketlerdeki en yüksek destek oranının gerisinde kaldı. Pek çok analist, partiyi ve imza attığı konuyu yükselten bir dizi olayın ardından daha güçlü bir performans bekliyordu.
AfD, Vance'den kamuoyu desteği ve milyarder Trump danışmanı Elon Musk'tan destek aldı. Kampanyanın son günleri de dahil olmak üzere son aylarda göçmenler tarafından gerçekleştirilen bir dizi ölümcül saldırıdan siyasi kazanımlar elde etmeye çalıştı. Ancak bu kazanç hiçbir zaman gerçekleşmedi. Pazar günü yapılan röportajlarda bazı seçmenler, son saldırılara verilen tepkinin ve Trump yetkililerinden gelen desteğin, göçmen yanlısı bir platformda kampanya yürüten Almanya'nın aşırı sol partisi Die Linke'ye geç de olsa bir destek patlamasını harekete geçirmiş olabileceğini öne sürdü.
4- Gecenin sürprizi
TRUMP MUSK DESTEĞİ DİE LİNKE'Yİ PATLATTI !
İki ay önce Die Linke ölüyordu. En popüler üyesi Sahra Wagenknecht geçen yıl Rusya'ya daha dost ve göç konusunda daha sert olan yeni bir parti kurdu. Pek çok kişi geleceğin onda olduğunu düşünerek onu takip etti. Die Linke %3'te kaldı. Ancak Die Linke, karizmatik ve sosyal medya konusunda bilgili yeni bir çift lider ve birçok genç seçmenin ana akım partilere karşı hissettiği yabancılaşma sayesinde sadece birkaç ay içinde işleri tersine çevirmeyi başardı. Oyların yaklaşık %9'una ve parlamentoda 60'tan fazla sandalyeye ulaştı.
5-Scholz gitti ama partisi yoluna devam ediyor
Anketler üçüncü sırada bitireceğini öngörmesine rağmen, Şansölye Olaf Scholz son ana kadar bir şekilde görevini koruyacağı konusunda ısrar etti. Ama yanıldı. Sosyal Demokrat Partisi %16 gibi rekor bir oy oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Scholz, Merz yemin edene kadar geçici başbakan olarak görevine devam edecek olsa da aktif siyasetten çekilmesi bekleniyor.
Ancak partisi yaşamaya devam edecek. Büyük olasılıkla muhafazakarların liderliğindeki bir hükümetin küçük ortağı rolünü üstlenecek. “Büyük koalisyon” olarak adlandırılan bu parti Merkel'i dört döneminin üçünde destekledi ve Almanya'nın çalkantılı bir döneminde istikrarlı bir hükümet için Merz'in en iyi şansı olabilir.
New York Times analizi: Aşırı sağ neden Almanya'nın yeni hükümetinde yer alamaz?
Almanya'nın aşırı sağ partisi AfD'nin siyasetten dışlanması, partinin ana akıma doğru ilerlemesini engellemeye yönelik uzun süredir devam eden girişimin bir parçası. NYT'ye göre bu çaba, İkinci Dünya Savaşı sonrası aşırılıkları önlemek için uygulanan bir 'güvenlik duvarı'
Almanya'nın bir sonraki hükümetinin parlamentoda çoğunluğu oluşturmak üzere birden fazla siyasi partiden oluşan bir koalisyon olacağı neredeyse kesin. Ancak ne kadar iyi bir performans gösterirse göstersin, bir partinin bu koalisyonun dışında kalacağı neredeyse kesin: Aşırı sağcı Almanya için Alternatif ya da AfD.
SEÇMEN AVRUPA BOYUNCA SAĞ PARTİLERİ BİR DENGE MERKEZİ OLARAK KULLANIYOR !
Pazar günü yapılan ilk sandık çıkış anketleri AfD'yi büyük ölçüde kitlesel göçe karşı çıkması ve bazı göçmenleri sınır dışı etme vaadiyle ikinci sırada gösterirken, diğer tüm ana akım Alman partileri AfD'yi hükümete davet etmeyi reddediyor. Bu abluka Almanya'da “güvenlik duvarı” olarak biliniyor. "Güvenlik duvarı" Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası aşırı olarak etiketlenen partileri ve sesleri bastırma çabalarının doğrudan bir sonucu.
BENZERİ FRANSA'DA DA GÖRÜLDÜ ! SAĞ'I İZOLE ETTİLER
Rakip partiler AfD'yi aşırı olarak nitelendirmek ve güvenlik duvarının arkasında tutmak için çok
çeşitli kanıtlar öne sürüyor. AfD'nin bazı bölümleri Alman istihbaratı tarafından aşırılık yanlısı olarak sınıflandırıldı. Bazı üyeleri Nazi sloganlarının kullanılmasını yasaklayan Alman yasalarını ihlal etmekten hüküm giymiş, diğerleri ise federal hükümeti devirmeye çalışmaktan tutuklanmıştı.
Kısa bir süre önce bir AfD gönüllüsü, muhabirinin önünde seçim kampanyası yürüten arkadaşlarını Nazi selamıyla karşıladı.Almanya bugüne kadar, bir grup rakip partinin geçen yaz stratejik oylama yaparak aşırı sağcı Ulusal Birlik'in parlamentoda çoğunluğu elde etmesini engellediği Fransa ile birlikte, aşırı sağcı partiyi iktidardan uzaklaştırma konusunda en başarılı büyük Avrupa gücü oldu.
Güvenlik duvarları yıkılıyor
Hollanda, Macaristan ve İtalya da dahil olmak üzere Avrupa'daki bu tür diğer güvenlik duvarları son yıllarda yıkıldı ya da baskı altına girdi. Bu ay ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Almanlar da dahil olmak üzere tüm Avrupalıları, halkın göç konusundaki endişelerinin meşru temsilcileri olarak gördüğü aşırı sağcı partilerle birlikte çalışmaya çağırdı. Vance Münih'te yaptığı açıklamada “Güvenlik duvarlarına yer yok” dedi.Almanya'daki siyasi partiler AfD'nin güvenlik duvarını seçimden sonra da muhafaza edeceklerine dair söz verdiler; bu söz, sandık çıkış anketlerinin partisini önde göstermesinin ardından bir sonraki başbakan olmaya hazırlanan Friedrich Merz tarafından pazar gecesi yinelendi.
Ancak AfD beklenenden daha güçlü bir oy oranına ulaşırsa (%20'nin çok üzerinde), partilerin AfD etrafında çalışması zorlaşabilir ve ablukanın ne kadar sürebileceği konusunda yeni sorular ortaya çıkabilir.
Bundesbank: Almanya'da yeni hükümeti zorlu bir ekonomi ortamı bekliyor
Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), Almanya'da kurulacak koalisyon hükümetinin zorlu bir ekonomi ortamında göreve başlayacağını duyurdu
Bundesbank'ın ekonomiye yönelik şubat ayı raporu yayımlandı. Raporda, Alman sanayisinin geleceğinin belirsizliğini koruduğu belirtilerek, yüksek seviyedeki ekonomik belirsizlik ile şu anda çok düşük olan kapasite kullanımının yatırımlar üzerinde baskı oluşturmaya devam ettiği belirtildi.
Yılın ocak-mart döneminde ekonomide hafif bir toparlanma beklendiğine yer verilen raporda, "Devam eden zayıf ekonomik eğilime rağmen Alman ekonomisi 2025'in ilk çeyreğinde hafif bir büyüme kaydedebilir. Sanayi, kış çeyreğinde öncekine kıyasla büyümede daha az engelleyici olabilir ve inşaat sektörü bir önceki çeyrekle yaklaşık aynı seviyede kalabilir" ifadeleri yer aldı.
Bankanın raporunda, gelen siparişler açısından sanayi ve inşaat sektörlerinde talebin son zamanlarda bir miktar toparlandığı, ihracatın ise son aylarda ekonomik faaliyet üzerinde özellikle güçlü bir etkiye sahip olduğu ifade edildi.
Almanya'da kurulacak koalisyon hükümetinin zorlu bir ekonomi ortamında göreve başlayacağına işaret edilen raporda, "Temel eğilim açısından, Alman ekonomisi durgunluk içinde sıkışıp kalmaya devam ediyor." değerlendirmesine yer verildi.
Enflasyona yönelik değerlendirmelerin yer aldığı raporda, ülkede yıllık enflasyon oranının önümüzdeki aylarda düşmesinin ve yıl ortasından itibaren geçici olarak tekrar yükselmesinin beklendiği aktarıldı.
Bundesbank borç freninin "değişen koşullara" uyarlanmasını destekliyorBundesbank raporunda, ülkede yapısal zayıflıkların giderilmesi ve dirençli kamu maliyesinin sağlanmasının önemli olduğu vurgulanırken, buna karşın kamu borcunun düşük olduğu bir dönemde, altyapı ve savunma yatırımlarına ihtiyaç duyulması durumunda hükümetin bütçe açığı sınırının yükseltilmesinin haklı görülebileceği kaydedildi.
Raporda, kamu altyapısı ve savunma harcamalarının sürdürülebilir finansmanı gibi alanlarda harekete geçilmesi gerektiği belirtilerek, ülke borç freninin "değişen koşullara" uyarlanması için alan olduğu ifade edildi.
Siyasilerin hem yapısal zayıflıkların giderilmesi hem de sağlam kamu maliyesinin sağlanması gibi zorluklarla karşı karşıya kaldığına işaret edilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Kamu altyapısı ve savunma harcamalarının sürdürülebilir finansmanı gibi alanlarda harekete geçilmesi gerekmektedir. Vergi yükleri ve harcama oranları zaten nispeten yüksek kalıyor. Demografik gelişmeler kamu maliyesi üzerinde ek bir yük oluşturacaktır. Böylesine çelişkili bir durumda, borç freni gibi bağlayıcı mali kurallar, sağlam devlet maliyesinin sağlanmasına çok önemli bir katkıda bulunuyor. Ancak prensipte, kamu borç oranı düşük olduğunda borç freninin kredi limitini değişen koşullara uyarlamak tamamen haklı görülebilir."
Bu arada, küresel finansal krizin ardından 2009'da yürürlüğe giren ve bütçe açığının ülkenin GSYH'sinin yüzde 0,35'ini geçmemesi kuralı getirerek hükümetin borçlanmasını sınırlayan "borç freni" ülkede partilerin seçim kampanyalarının da en önemli konularından biriydi.
Borç freninin muhafaza edilmesi ya da gevşetilmesi konusundaki görüşler potansiyel koalisyon partileri arasında farklılık gösterirken, analistler, Alman ekonomisini canlandırmak ve daha yüksek savunma harcamalarının finansmanı için söz konusu anayasal mekanizmanın uzun olmayan bir süreçte gevşetileceğini tahmin ediyor.
Bu arada, Almanya ekonomisi, Çin ile artan rekabet ve yapısal sorunların ekonomiyi frenlemesiyle 2024'te yüzde 0,2 ile art arda ikinci yıl küçüldü.
Almanya Seçim Kurulu, genel seçimlerin geçici resmi sonuçlarını duyurdu. Buna göre, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış kardeş parti konumundaki
Hristiyan Sosyal Birlik Partisinden (CSU) oluşan CDU/CSU, oyların yüzde 28,6'sını alarak seçimi önde tamamladı.
Aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 10,4 puan artırarak yüzde 20,8 ile ikinci sırada yer alıyor.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yüzde 16,4 oy oranıyla üçüncü, Yeşiller Partisi ise yüzde 11,6 ile dördüncü sırada bulunuyor.
Sol Parti ise oyunu bir önceki seçime göre 3,9 puan artırarak yüzde 8,8 oy oranını yakaladı.
Hükümetten ayrılarak ülkede erken genel seçime gidilmesine neden olan Hür Demokrat Parti (FDP) bu seçimlerde yüzde 4,3 oy oranıyla, yüzde 5'lik barajın altında kaldı.
İlk kez genel seçimlere katılan "Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin" (BSW) Partisi de yüzde 4,9 oy oranıyla barajı aşmayı kıl payı kaçırdı.
Sandalye dağılımı
Almanya Federal Meclis'te sandalye dağılımı şu şekilde:
CDU/CSU 208
AfD 152
SPD 120
Yeşiller 85
Sol Parti 62
Bu sonuçlara göre hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor.
Almanya'da Federal Meclis'te çoğunluk sağlanması için en az 316 milletvekilini bulmak gerekiyor.
Bu durumda toplam 328 milletvekiline ulaşan CDU/CSU ve SPD arasında bir koalisyon hükümetinin kurulması en güçlü ihtimal.
Weidel, Hristiyan Demokratlarla koalisyon istiyor
Almanya'da yapılan genel seçimde ilk sonuçlara göre, aşırı sağcı AfD partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını kayda değer oranda artırarak yüzde 20 ile ikinci oldu. AfD'nin bir önceki seçime göre oylarını neredeyse ikiye katlaması dikkat çekerken, AfD'nin başbakan adayı Alice Weidel seçim sonucunu "tarihi bir başarı" olarak nitelendirdi. Weidel, "Bu, şimdiye kadar elde ettiğimiz en iyi sonuç. Son federal seçimlerde kazandığımız oyun iki katına çıkarmayı başardık. Halkın iradesini gerçekleştirmek için elimizi uzatıyoruz." ifadesini kullandı.
Koalisyon görüşmelerinde yer almak istiyor
Halkın iradesini gerçekleştirmek için seçimin galibi olan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerine ellerini uzattıklarını belirten Weidel, CDU/CSU ile koalisyon görüşmelerine açık olduklarını belirtti.
Seçim sonuçlarının seçmenlerin AfD-CDU/CSU koalisyonunu istediğini gösterdiğini dile getiren Weidel, CDU/CSU'nun SPD ve Yeşiller ile koalisyon kurması halinde seçim vaatlerinin hiçbirini gerçekleştirmesi mümkün olmayacağını savundu.
Weidel, ancak Friedrich Merz yönetimindeki CDU/CSU'nun bu eli tutmasını beklemediğini de belirterek, kendileri yerine trafik ışığı koalisyon hükümeti veya Sol Parti ile devam edilmesi durumunda, AfD'nin gelecek yıllarda Almanya'daki en güçlü siyasi hareket olacağını iddia etti.
Siyasi analistler de Weidel'in koalisyon hükümetinde yer almasını muhtemel görmezken, AfD'nin ana muhalefet olmasını bekliyor.
Alice Wiedel
Almanya'da son yıllarda "aşırı sağ popülizmin yüzü" olarak görülen 46 yaşındaki Alice Weidel, 1979’da Güterloh kentinde doğdu. AfD kurulduktan 8 ay sonra Ekim 2013’te partiye üye olan Weidel, 2017'deki genel seçimlerde ilk kez federal milletvekili oldu.
Weidel 2017'den beri AfD Meclis Grubu eş başkanlığını, 2022'den bu yana da Tino Chrupalla ile partinin eş başkanlığını yürütüyor.
Partisinin ilk başbakan adayı olan Weidel, Bayreuth Üniversitesi’nde ekonomi ve işletme eğitimi gördü, çeşitli büyük şirketler için çalıştı, doktorasını da Çin emeklilik sisteminin geleceği üzerinde yazdı.
AfD'nin "güçlü kadını" olarak da nitelendirilen Weidel, özellikle göçmen karşıtı söylemiyle dikkat çekiyor.
Dedesinin Hitler ile bağları ortaya çıktı
Eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’i örnek alan Weidel'in dedesi Hans Weidel'in Nazi Almanyası'nda Schutzstaffel (SS) adı verilen paramiliter oluşumun üyesi olduğu ve Hitler döneminde askeri yargıç olarak görev yaptığı ortaya çıktı.
Öte yandan, Weidel dedesiyle hiçbir teması olmadığını ve geçmişi hakkında hiçbir şey bilmediğini ifade etti.
Weidel, 9 Ocak'ta, ABD'li iş insanı Elon Musk'ın sahibi olduğu X sosyal medya platformu üzerinden canlı yayın yapmış ve buradaki açıklamaları eleştirileri oklarının hedefi olmuştu.
Özel hayatı dikkat çekiyor
Weidel, Sri Lankalı film yapımcısı Sarah Bossard ile eşcinsel ilişki yaşıyor ve hem Almanya'da hem de İsviçre'de evi bulunuyor.
AfD, eşcinsel evliliklere ve eşcinsel çiftler için evlat edinme haklarına karşı çıkmak da dahil olmak üzere muhafazakar görüşleriyle bilinmesine rağmen Weidel, Bossard ile iki evlatlık çocuk yetiştiriyor.
Geleneksel aile değerlerini savunmasıyla bilinen AfD'nin adayı olan Weidel'in özel hayatının partinin değerleriyle çatıştığına ilişkin tartışmalar sık sık gündeme gelse de Alman siyasetçi herhangi bir çatışma olmadığını savunuyor.
Rusya'ya yaptırımları eleştiriyor
Almanya'nın Rusya'ya yönelik yaptırımlarını eleştiren Weidel, bu yaptırımların ne Rusya'ya ne de Ukrayna'ya fayda sağlamadığını sadece ülke ekonomisine zarar verdiğini öne sürüyor.
Weidel, Ukrayna'da devam eden savaşın "Almanya'yı ilgilendirmediğini" belirterek ülkenin Ukrayna ile Rusya arasındaki "toprak anlaşmazlıklarına" müdahale etmemesi ve "taraf tutmaktan kaçınması" gerektiğine inanıyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nı sona erdirecek olası barış müzakerelerinin "önemli olduğunu" ifade eden Weidel, ABD Başkanı Donald Trump'ın barış görüşmelerini kolaylaştırma çabalarını destekliyor.
Kaynak: AA
Merz: Avrupa'yı güçlendirerek ABD'den bağımsızlığımızı elde edebiliriz
Almanya seçimlerinde zaferini ilan eden başbakan adayı Friedrich Merz yaptığı açıklamada “Mutlak önceliğim Avrupa'yı güçlendirmek olacak. Böylece ABD'den bağımsızlığımızı elde edebiliriz” ifadelerini kullandı
SPD Eş Genel Başkanı Klingbeil: SPD'nin hükümete katılması otomatik olarak gerçekleşmeyecek
ANLAMI: AYLAR SÜREN KOALİSYON GÖRÜŞMELERİ BAŞLIYOR
Burada düzenlenen basın toplantısında konuşan Klingbeil, koalisyon müzakereleri için önce davet olması gerektiğini belirterek, "SPD'nin hükümete katılması otomatik olarak gerçekleşmeyecek. Buna önümüzdeki birkaç hafta ve ay içinde karar verilecek." dedi.
Saskia Esken de beş yılı aşkın süredir partinin birliği konusunda büyük bir mutlulukla çalıştığını ifade ederek, "Bunu yapmaya devam etmeyi düşünüyorum." dedi.
Basın toplantısına katılan Başbakan Olaf Scholz ise hükümet başkanı olarak görevini son güne kadar "düzgün şekilde tamamlamak" istediğini söyledi.
Scholz, başbakanlık görevini devrettikten sonra milletvekili olarak mecliste çalışmalarını sürdürmek istediğini kaydetti.
Commentaires