top of page

31 Mayıs

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 31 May
  • 30 dakikada okunur

Ukrayna'da ateşkes için ikinci tur: Rus heyeti pazartesi İstanbul'a geliyor

Rusya-Ukrayna savaşında ateşkes çabaları devam ediyor. Kremlin'den yapılan açıklamada barış görüşmelerinin ikinci turunun İstanbul'da yapılacağı ve Rus heyetinin 2 Haziran'da müzakereler için şehre geleceği duyuruldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Rusya'nın Pazartesi İstanbul'da yapmayı önerdiği barış müzakeresinin ikinci turunda Ukrayna ile ateşkese yönelik koşulların görüşülmesini beklediğini söyledi.

Ukrayna katılıp katılmayacağı konusunda kesin bir yanıt vermezken, İstanbul'a heyet göndermeden önce barış anlaşmasına dair Rusya'nın yazılı taleplerini görmek istediğini belirtti.

Rus heyetinin İstanbul'a gideceğini ve Pazartesi sabahı Ukrayna ile görüşmelere hazır olacağını belirten Peskov, "Şu anda herkes Rusya ile Ukrayna arasındaki doğrudan müzakerelere odaklanmış durumda. Geçici bir ateşkes için şartlarımızın yer aldığı bir liste hazırlanıyor" dedi.

Reuters'in Çarşamba günkü özel haberinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'daki savaşı sonlandırmak için sunduğu şartlar arasında Batılı devletlerin NATO'nun doğuya genişlemesini durduracağını yazılı olarak beyan etmesi bulunuyordu.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg bugün yaptığı açıklamada NATO'nun doğuya genişlemesi konusunda Rusya'nın endişesinin makul olduğunu ve ABD'nin Ukrayna'yı NATO'da görmek istemediğini söyledi.

Kaynak: Gazete Oksijen


Reuters: Türk şirketleri Suriye pastasından en büyük dilimi kapmak istiyor

Reuters haber ajansı Suriye'ye yönelik ABD yaptırımlarının kaldırılmasıyla ülkenin ekonomisine yönelik girişimleri mercek altına aldı. Suriye'ye yatırım yapmayı planlayan bazı Türk şirketlerinden temsilciler, 400 milyar dolara mal olması beklenen sürecin Türkiye için bir fırsat olduğu görüşünde

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD'nin Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırma kararı bankacılık sistemi, güvenlik ve yasal altyapı gibi konularda devam eden endişelere rağmen, Türk şirketlerinin savaştan harap olmuş ülkenin bakir pazarına yönelik iştahını kabarttı.

Reuters haber ajansına göre Suriye hükümetinin en yakın müttefiklerinden biri olan Türkiye, ekonomik bağları derinleştirme ve Suriye'yi yeniden ayağa kaldırma sözü verirken; Türk şirketleri de bu süreçte aslan payını kapabilmek için girişimlerine hız verdi.

Bazı firmalar Trump'ın açıklamasının hemen ardından iş bağlantıları kurmak üzere şirket yetkililerini Suriye'ye gönderirken, bazıları da yatırım planları üzerinde çalışmaya başladı.

Ancak para transferinin zor, banknotun bile kıt olduğu bir ülkeye "yatırım akınının" hala riskler barındırdığını belirten şirketler, "ihtiyat" ile "fırsatı kaçırmama" arasında bir denge yakalamaya çalışıyor.

Suriye pazarına yönelik girişimlerine hız veren şirketlerden biri de, geçtiğimiz günlerde ihracat yetkililerini iş bağlantıları için ülkeye gönderen Formül Plastik. İlk siparişlerin gelmeye başladığını belirten Formül Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Hot, "Yaptırımların kaldırılması bir şehir efsanesi olarak konuşuluyordu. Ama bizim için kıymet-i harbiyesi yoktu çünkü açıklamalar resmi bir mecradan ya da oyun kuruculardan gelmiyordu. Fakat Trump'ın açıklamalarıyla beraber bir anda herşey değişti" dedi.

ABD Başkanı Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldıracağı açıklamasının ardından ABD Hazinesi geçen hafta Suriye'deki geçici hükümet, merkez bankası ve kamu şirketleri ile yapılan işlemleri yaptırım kapsamından çıkardı.

En büyük problem bankacılık sistemi

Suriye'nin yeniden inşası için 400 milyar dolarlık kaynak ihtiyacına işaret edildiği, orta-uzun vadede Türkiye'nin buradan dörtte bir pay alabileceğini söyleyen Hot, "Bu da Türk şirketler için ciddi bir potansiyel. Biz de bu pastadan en büyük şekilde dilim almak için çalışıyoruz" dedi.

Şu anda Suriye'de iş yapma konusunda en büyük problemin ise tahsilat konusu olduğunu belirten Hot, "Bankadan ziyade onların tabiri ile sarraf denilen, bizdeki döviz büroları gibi ticaretin tahsilatına aracılık eden yapılar var. İşler böyle bir yapı ile yürütülüyor. Bankacılığın düzenlenmesi gerek" diye konuştu.

Ziraat Bankası CEO'su Alpaslan Çakar, şartların uygun olması durumunda Suriye'de üzerlerine düşen sorumluluğu üstleneceklerini söylemişti.

Suriye yönetimi ile Türkiye arasında enerji ve inşaat başta olmak üzere pek çok alanda ülkenin yeniden imarı ve kalkınmasına yönelik görüşmeler yürütülüyor.

Bu kapsamda Suriye hükümeti, elektrik şebekesi kapasitesini 5,000 MW artırmak için aralarında Kalyon ve Cengiz Enerji'nin de bulunduğu dört şirketle anlaşma imzalayacak.

Suriye pazarının taşıdığı potansiyel ihracat rakamlarına da yansırken; ilk dört ayda Türkiye'nin toplam ihracatındaki %4 yükselişe karşın, Suriye'ye ihracat %37 artış kaydetti.

"Hesaplanmış risk alıyoruz"

Şam'da dün başlayan Buildex fuarı da Türk firmaların yoğun katılımına sahne olurken; katılımcılar Suriyeli muhataplarından yoğun talep aldıklarını belirtti.

Katılımcı firmalardan Entegre Harç'ın bölgesel ihracat yöneticisi Burak Serim Suriye'nin üç yıl içinde en büyük ihracat pazarları olmasını beklediklerini söyledi ancak bankacılık sistemi, tahsilat, vergilendirme ve gümrük işlemleri ile ilgili belirsizlklere de dikkat çekti.

Serim, "Hesaplanmış risk alıyoruz" dedi.

Öte yandan, Suriye'nin harap olmuş alt ve üst yapısı şirketlere ülkenin yeniden inşasında yer almak için büyük fırsat sunsa da, asıl soru bu projeleri kimin finanse edeceği.

"Finansmanı kim sağlıyorsa muhtemelen orada olmak isteyecektir. Dolayısıyla kimlerin finansman sağlayacağı önemli" diyen TürkÇimento CEO'su Volkan Bozay şöyle devam etti:

"Tahminde bulunmak için çok erken. Ancak şu da bir gerçek ki Suriye ile 911 km sınırımız var ve oradaki fırsatı bizim değerlendirmememiz gibi bir ihtimal olmaz. Mutlaka olacak ama ne kadar pay alırız onu söylemek şu anda zor."

Birleşmiş Milletler raporuna göre, Suriye'deki çatışmaların ekonomik maliyetinin 923 milyar dolar olduğunu tahmin ediliyor.

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar geçen hafta Şam'da Suriyeli mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında, kamu ve özel Türk şirketlerinin Suriye'de yatırım yapmakla ilgilendiğini söyledi.

Yatırım planları güvenlik koşuluna bağlı

Suriye pazarını yakından tanıyan Türkiye-Suriye İş Konseyi eski yürütme kurulu üyesi Hakan Bucak'a göre güvenliğin tam olarak tesis edilmesi ve bürokratik sistemlerin kurulması altı ayı bulabilir.

Trump'ın son adımını yatırımlar için bir "tetikleyici" olarak nitelendiren Bucak, "Yaptırımların kaldırılması çok önemli zira yaptırımlar iş yapma konusunda bürokrasiye neden oluyordu, aynı zamanda da para transferleri ve ödemeler önünde önemli bir engel teşkil ediyordu" dedi ve ekledi:

"Ancak güvenlik risklerinin tamamen ortadan kaldırılması ve yatırımcıların bunu hissetmesi gerekiyor. Kendimizi güvende hissedersek bizim de yatırım planlarımız var"

Halep'te taş ocağı yatırımı planladığını belirten Bucak ayrıca sınıra 40 km uzaklıkta Akçakale'de bulunan ve çoğunlukla Suriyeli alıcılara hizmet veren taş ocağını da yeniden açmaya hazırlandığını söyledi.

Türkiye'nin önde gelen tekstil şirketlerinden Kipaş da gerekli güvenlik koşulları sağlanması halinde Suriye'de yatırım yapmaya istekli olanlardan.

Suriye'de düşük üretim maliyetlerinin avantaj sunduğunu belirten Kipaş Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Öksüz, "Kapasitemizin %15-20'si atıl durumda. Özellikle eski teknolojiye sahip ancak hala çalışabilir durumda olan bazı makine ve ekipmanımızı oraya kaydırabiliriz" dedi.

Ancak firmalar için için güvenli bölgeler yaratılması gerektiğini vurgulayan Öksüz, "Özellikle emek yoğun sektörlerde şirketler için tamamen güvenli alanlar sağlayacak organize sanayi bölgelerinin kurulması gerek. İki devletin karşılıklı anlaşarak yatırımcıya zemin oluşturması lazım" dedi ve ekledi:

"Suriye'de birçok fırsat var ancak Türkiye'nin hızlı hareket etmesi gerekiyor"

Kaynak: Reuters


New York Times: Elon Musk, Trump'ın başkanlık kampanyasında yoğun şekilde uyuşturucu kullandı

New York Times’ın haberine göre, Elon Musk, Donald Trump’ın başkanlık kampanyası sırasında bilinenden daha yoğun şekilde uyuşturucu kullandı. Bu durum, Tesla ve SpaceX CEO’sunun yakın çevresinde endişelere yol açtı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

New York Times'ın haberine göre Elon Musk, Donald Trump’ın başkanlık kampanyası sürecinde bilinenden daha yoğun şekilde uyuşturucu kullanıyordu ve bu durum, milyarder iş insanının yakın çevresinde bazı kişileri endişelendiriyordu. 

Habere göre Tesla ve SpaceX’in CEO’su, yaklaşık 20 hap içeren bir ilaç kutusuyla seyahat ediyordu. Musk'ın ketamin kullanımının mesanesini etkilediği bildirildi. Ayrıca, zaman zaman ekstazi ve psilosibin mantarı da kullandığı ifade edildi.

Ortaya çıkan rapor, Trump'ın danışmanlık görevinden ayrılarak stres altındaki iş imparatorluğuna geri dönen Musk üzerindeki baskıları artırıyor. 

Tesla’nın satışları, Musk’ın siyasi faaliyetlerine ve abartılı kişiliğine gösterilen tepki nedeniyle düşüş yaşarken, SpaceX de bu hafta önemli bir roket programında bir aksilik yaşadı. Tesla hisseleri yıl başından bu yana yüzde 11 değer kaybetti ve ilk çeyrekteki sert düşüşün ardından kısmen toparlandı.

Wall Street Journal daha önce Musk'ın uyuşturucu kullanımının ortaklarını endişelendirdiğini yazmıştı. 


Almanya otoyollarında Google Maps kaosu

Almanya'da dört günlük resmi tatilin başlangıç günü trafik kaosuna sahne oldu. Google Maps'in birçok şehirlerarası yolu kapalı göstermesi nedeniyle sürücüler tali yollarda saatlerce bekledi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Perşembe günü Almanya’daki otoyollar ve otobanlarda büyük bir karmaşaya sahne oldu. Bu karmaşanın nedeniyse Google Maps’in birçok otoyolu yanlış bir şekilde kapalı olarak göstermesiydi.

Frankfurt, Hamburg ve Berlin gibi büyük şehir merkezleri çevresinde, batı, kuzey, güneybatı ve orta Almanya’daki otoyollarda navigasyon hizmetini kullanan kişiler, haritalarda dur işaretleriyle dolu kırmızı noktaların oluşturduğu bir görüntüyle karşılaştı.

Aynı sorun Belçika ve Hollanda’nın bazı bölgelerinde de görüldü.

Google Maps’e güvenen kullanıcılar, Almanya’nın büyük bölümünde trafiğin tamamen durduğu izlenimine kapıldı. Durumu daha da karmaşık hale getiren ise, Hz. İsa’nın Göğe Yükseliş Günü (Ascension) nedeniyle Almanya'da başlayan dört günlük tatil döneminde çok sayıda kişinin yollarda olmasıydı.

Kapanma bildirimi nedeniyle sürücüler alternatif rotalara yöneldi, bu da tali yolların tıkanmasına ve uzun gecikmelere yol açtı. İnsanlar alternatif güzergâhlar ararken trafik tamamen kaosa dönüştü. Polis ve trafik kontrol yetkilileri, yardım isteyenlerden gelen yoğun aramalarla baş etmek zorunda kaldı.

Apple Maps, Waze gibi alternatif uygulamalara geçen ya da radyodan trafik haberlerini takip eden sürücüler ise tamamen farklı bir tabloyla karşılaştı. Bu kaynaklarda, Google Maps’in kapalı gösterdiği güzergâhlarda trafiğin aslında büyük ölçüde akıcı olduğu görülüyordu.

Yani, Google Maps’teki arıza nedeniyle birçok sürücü gereksiz yere yön değiştirirken, diğer uygulamalar gerçeği yansıtarak sorunsuz güzergâhları göstermeye devam etti.

Sosyal medyada kullanıcılar yaşadıkları hayal kırıklığını dile getirdi. Bazı kullanıcılar büyük bir terör saldırısı olup olmadığını sorgularken, bazıları da yabancı bir devletin siber saldırı düzenlediğinden şüphelendi.

Dijital navigasyon sistemindeki bu çöküşün nedeni ise hâlâ belirsizliğini koruyor.

Google sözcüsü, Alman medyasına yaptığı açıklamada, ne olduğunu anlamak için ellerindeki verileri incelediklerini söyledi. Sözcü, kullanıcıların hata bildiriminde bulunmasının ardından, sistemin yanlış kapanış işaretlerini kontrol etmeye ve silmeye başladığını belirtti.

Harita verilerinin üç ana kaynaktan toplandığını vurgulayan Google sözcüsü, bunları 'üçüncü taraf sağlayıcılar, ulaştırma otoriteleri gibi kamu kurumları ve bireysel kullanıcı girdileri' olarak sınıflandırdı.

Kaynak: Gazete Oksijen


3,7 milyar dolar kaynak ayrılmıştı: Trump yönetimi 24 temiz enerji projesini sonlandırdı

Donald Trump yönetimi, 3,7 milyar dolarlık kaynak ayrılan 24 temiz enerji projesini sonlandırdı. İptal edilen projelerin ağırlıklı olarak karbon depolama ile sanayide karbon salımını azaltmaya yönelik girişimlere finansman sağlamayı amaçladığı belirtildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Enerji Bakanlığı, 3,7 milyar dolardan fazla kamu desteği ayrılan temiz enerjiye yönelik 24 projenin sonlandırıldığını duyurdu. Bakanlığın açıklamasında, yapılan incelemenin ardından bu projelerin Amerikan halkının enerji ihtiyaçlarına katkı sağlamadığının, ekonomik olarak sürdürülebilir olmadığının ve kamu için yeterli getiri sunmadığının belirlendiği aktarıldı. Açıklamada, 3,7 milyar dolardan fazla kamu desteği ayrılan 24 projenin sonlandırıldığı kaydedildi.

İptal edilen 24 projenin 16'sının ABD'de başkanlık seçimlerinin gerçekleştiği 5 Kasım 2024 ile ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık görevini devraldığı 20 Ocak arasında imzalandığı belirtilen açıklamada, projelerin ağırlıklı olarak karbon depolama ile sanayide karbon salımını azaltmaya yönelik girişimlere finansman sağlamayı amaçladığı aktarıldı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen ABD Enerji Bakanı Chris Wright, ABD eski Başkanı Joe Biden yönetimini milyarlarca dolarlık kamu kaynağını harcamadan önce kapsamlı bir mali inceleme yapmamakla eleştirdi. Trump yönetimi olarak vergi mükelleflerinin parasını en iyi şekilde değerlendirmek için gereken özeni gösterdiğini vurgulayan Wright, kaynak ayrılan 24 projeyi sonlandırarak Amerikan halkının çıkarına göre hareket ettiklerini ifade etti.

Kaynak: AA


Hamas'tan yeni açıklama: ABD'nin ateşkes önerisini Filistinli gruplarla istişare ediyoruz

Hamas, ABD'nin hazırladığı ve Tel Aviv yönetiminin onay verdiği ateşkes önerisi hakkında, "Arabulucular kanalıyla Witkoff'tan teslim aldığımız öneri hakkında Filistinli direniş gruplarıyla istişarelerde bulunuyoruz" açıklamasını yaptı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Hamas, ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un sunduğu ateşkes önerisi hakkında Filistinli direniş gruplarıyla istişarelerde bulunduğunu belirtti. Hamas dün, ABD tarafından hazırlanan, İsrail'in de destek ve onay verdiği ateşkes önerisini teslim aldığını duyurmasının ardından yeni açıklamalarda bulundu. Yapılan yazılı açıklamada, "Arabulucular kanalıyla Witkoff'tan teslim aldığımız öneri hakkında Filistinli direniş gruplarıyla istişarelerde bulunuyoruz" ifadesi kullanıldı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, dün düzenlediği basın brifinginde, "Özel Temsilci Steve Witkoff ve Başkan’ın (Donald Trump), Hamas’a, İsrail'in de destekleyip onayladığı bir ateşkes önerisini sunduğunu teyit edebilirim. Bu öneri Hamas'a gönderilmeden önce İsrail tarafından onaylandı. Bu konudaki görüşmelerin devam ettiğini de teyit edebilirim" demişti. Hamas'tan yapılan yazılı açıklamada ise söz konusu önerinin, Hareket'in ilgili birimlerince "sorumluluk bilinciyle" incelendiği belirtilmiş ve verilecek cevabın, "Gazze’deki Filistin halkının çıkarlarını koruyacak, insani yardımların ulaşmasına katkı sağlayacak ve kalıcı ateşkesin sağlanmasına hizmet edecek şekilde olacağı" ifade edilmişti.

Kaynak: AA


Trump: Gazze'de ateşkes anlaşmasına çok yaklaşıldı

ABD Başkanı Trump, İsrail'in onayladığı ve Hamas'ın cevabının beklendiği belirtilen ateşkes anlaşmasına ilişkin, "Anlaşmaya çok yaklaştılar. Bunun sonucunu bugün içinde ya da yarın size bildireceğiz. Bunun için bir şansımız var" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'de ateşkes anlaşmasına çok yaklaşıldığını vurgulayarak, "Bunun sonucunu bugün içinde ya da belki yarın size bildireceğiz. Bunun için bir şansımız var" dedi. ABD Başkanı Trump, Oval Ofis’te düzenlediği Elon Musk'a veda töreninde Gazze’de ateşkes ve İran’la müzakere sürecini değerlendirdi.

Trump, İsrail'in onayladığı ve Hamas'ın cevabının beklendiği belirtilen ateşkes anlaşmasında son durumun ne olduğuna ilişkin bir soruyu yanıtladı. ABD Başkanı, "Gazze konusunda bir anlaşmaya çok yaklaştılar. Bunun sonucunu bugün içinde ya da yarın size bildireceğiz. Bunun için bir şansımız var" ifadelerini kullandı.

"İran'la anlaşma yakın zamanda olabilir"

Öte yandan Trump, Gazze ile ilgili değerlendirmesinin hemen ardından İran'la nükleer müzakereler konusunda da bir açıklama yaptı. Trump, "İran'la bir anlaşma yapma şansımızın olduğunu düşünüyorum. Onlar da bombalanmak yerine anlaşma yapmayı tercih ederler. Bence bu anlaşma uzak olmayan bir gelecekte gerçekleşebilir. Orta Doğu'ya bomba yağdırılmadan da bir anlaşma yapabiliriz. Bu çok iyi olurdu." şeklinde konuştu.

Kaynak: AA


ABD'de Yüksek Mahkeme'den Trump yönetimine onay: 500 bini aşkın göçmenin yasal statüsü iptal edilebilir

ABD Yüksek Mahkemesi, Başkan Trump'ın 500 binden fazla göçmenin yasal statüsünü iptal etmesine izin verdi. Karar, ABD eski Başkanı Biden yönetimi altında geçici ikamet statüsü verilen Küba, Haiti, Nikaragua ve Venezuela vatandaşlarını etkiliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Yüksek Mahkemesi, Donald Trump yönetiminin Küba, Haiti, Nikaragua ve Venezuela'dan gelen 500 binden fazla göçmenin geçici yasal statüsünü iptal edebileceğine karar verdi. ABD Yüksek Mahkemesi, verdiği kararla, Trump yönetiminin düzensiz göçmenlerle ilgili politikasına önemli bir alan açtı. Mahkeme, daha önce eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi döneminde Küba, Haiti, Nikaragua ve Venezuela'dan gelen 500 binden fazla göçmene verilen geçici yasal statüsünün Trump yönetimi tarafından iptal edebileceğine karar verdi.

ABD Başkanı Trump, konuyla ilgili açıklamasında, söz konusu kararı "Amerika için bir zafer" olarak nitelendirdi. 2022’den itibaren Biden yönetimi tarafından verilen geçici yasal statü, bu ülkelerden gelen 532 bin kişiye ABD’de geçici ikamet ve çalışma hakkı tanımaktaydı.

Kaynak: AA


Trump'tan Elon Musk'a övgü: Amerika'ya hizmetinin modern tarihte eşi benzeri yok

ABD Başkanı Trump, danışmanlık görevinden ayrılan Elon Musk'ın maliyetleri azaltma çabalarını övdü. Trump, "Elon aslında gerçekten ayrılmıyor. Gidip gelecek. Bence bu onun bebeği ve birçok şey yapacak. Elon'un Amerika'ya hizmetinin modern tarihte eşi benzeri yok" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD BaşkanıDonald Trump, iş insanı Elon Musk'ın Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) ile Washington'daki eski iş yapma biçiminde "muazzam" bir değişim sağladığını belirterek, yapılan harcama kesintilerini kalıcı hale getirmeye ve israfı durdurmaya kararlı olduklarını ifade etti. Trump, Oval Ofis'te düzenlediği basın toplantısında, danışmanlık görevinden ayrıldığını açıklayan ABD'li milyarder iş insanı Elon Musk'a veda etti.

Musk'ı "dünyanın yetiştirdiği en büyük iş liderlerinden ve yenilikçilerinden biri" olarak tanımlayan Trump, "Çok büyük yeteneklerini ülkemizin hizmetine sunmak için öne çıktı ve bunu takdir ediyoruz. Elon'un yorulmadan çalıştığını, nesillerdir en kapsamlı ve sonuç odaklı hükümet reformu programına öncülük ettiğini söylemek istiyorum" dedi.

"Elon aslında gerçekten ayrılmıyor"

Trump, Musk'ın DOGE ile Washington'daki eski iş yapma biçiminde "muazzam" bir değişim sağladığını ifade etti. DOGE'nin Musk'ın rehberliğinde yolsuzluğun tespit edilmesine, israfın azaltılmasına, bozuk ve güncel olmayan sistemlerin modernize edilmesine yardımcı olduğunu anlatan Trump, "DOGE kesintilerini kalıcı hale getirmeye ve gelecek aylarda çok daha fazla israfı durdurmaya kararlıyız." diye konuştu. Trump, "Elon aslında gerçekten ayrılmıyor. Gidip gelecek. Bence bu onun bebeği ve birçok şey yapacak. Elon'un Amerika'ya hizmetinin modern tarihte eşi benzeri yok." dedi.

Milyarder iş insanı Elon Musk da özel hükümet çalışanı olarak görev süresinin sona ermesi gerektiğini, bunun baştan beri sınırlı süreli bir görev olduğunu söyledi. Musk, "Bu DOGE'nin sonu değil, aslında başlangıcı" diye konuştu. DOGE ekibinin zamanla daha da güçleneceğini ve etkisinin artacağını belirten Musk, bunu bir "yaşam biçimi" olarak tanımladı. Musk, zamanla trilyon dolarlık tasarruf sağlanacağından emin olduğunu dile getirdi. ABD Başkanı Trump'ın "dostu ve danışmanı" olmayı sürdüreceğini ifade eden Musk, Trump istediği sürece tavsiye vermeye devam edeceğini söyledi.

"Oval Ofis, Başkan sayesinde nihayet hak ettiği ihtişama kavuştu"

Öte yandan konuşmasında Oval Ofis'in güzelliğine ve tavanındaki altın detayına dikkati çeken Musk, "Oval Ofis, Başkan sayesinde nihayet hak ettiği ihtişama kavuştu." dedi. Bunun üzerine Trump da tavanın uzun zamandır alçıyla kaplı olduğunu ve orada bir kartal simgesinin olduğunu kimsenin görmediğini anlattı. Trump, 24 ayar altınla kaplayarak bu simgeyi öne çıkardıklarını aktardı. Ayrıca Trump, Musk'a özel hükümet çalışanı olarak yaptığı hizmetlerden dolayı Beyaz Saray'ın altın anahtarını hediye etti.

Kaynak: AA


Trump, Şi ile görüşecek: Çin anlaşmayı ihlal etti ama umarım çözeceğiz

ABD Başkanı Trump, Çin'in iki ülke arasında varılan ticaret anlaşmasını ihlal ettiğini belirterek, "Ama eminim ki Başkan Şi ile konuşacağım ve umarım bunu çözeceğiz" ifadesini kullandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, Çin'in kendileriyle olan ticaret anlaşmasını ihlal ettiğini belirterek, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile konuşacağını ve bunun çözülmesini umduğunu ifade etti. Trump, Oval Ofis'te düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çin'in ABD ile yaptığı ticaret anlaşmasını ihlal ettiğini söyleyen Trump, "Anlaşmanın büyük bir bölümünü ihlal ettiler. Ama eminim ki Başkan Şi ile konuşacağım ve umarım bunu çözeceğiz" dedi.

Trump, tarifelerin önemine işaret ederek, bu nedenle temyiz mahkemesinin gümrük vergilerinin devam etmesi kararından memnun olduklarını, aksi takdirde ABD'nin tehlikeye gireceğini dile getirdi. ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesinin tarifeleri engelleme kararının "başkanlık yetkilerini" elinden alacağını savunan Trump, "Bu korkunç bir şey olurdu ve en önemlisi bizi savunmasız bırakırdı" değerlendirmesinde bulundu. Trump, Kongre'nin gümrük tarifeleri konusunda anlaşmaya varmasının aylar sürebileceğini belirterek, hızlı ve çevik olmanın önemini vurguladı. ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesinin kararının kaldırılmasının "harika bir an" olduğunu kaydeden Trump, "Umarım şimdi mahkemeye gider ve bu savaşı kazanırız" dedi.

Kaynak: AA


New York Times: Trump ile ticaret savaşında Çin'in zayıf noktası ortaya çıktı

ABD ile Çin arasında yeniden alevlenen ticaret savaşında, Pekin’in en büyük kırılganlığı istihdam cephesinde yaşanıyor. Trump yönetiminin yüksek tarifeleri Çin’in ihracatına ağır darbe vururken, uzmanlar 9 milyona kadar üretim işinin kaybedilebileceği uyarısında bulunuyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Daisuke Wakabayashi, Meaghan Tobin and Amy Chang Chien/ New York Times

ABD Başkanı Donald Trump, ilk görev süresinde Çin’e yönelik tarifeleriyle övünmüş, bu politikaların Çin’de 5 milyon kişinin işini kaybetmesine yol açtığını iddia etmişti. Trump, 2019 yılında attığı bir tweette, ticaret politikalarının Çin’i “geri adım atmaya” zorladığını savunmuştu.

Ekonomistler, Trump’ın tarifelerinin Çin’e ne ölçüde zarar verdiği konusunda farklı görüşler öne sürse de, bu mesaj Çin’in ihracata dayalı ekonomisinde istihdamın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serdi.

Genç işsizlik çift hanelerde

Trump’ın ikinci başkanlık döneminin dördüncü ayında, ABD ile Çin yeniden tarifeler üzerinde müzakere yürütüyor. Bu kez Çin’in iş gücü piyasası, özellikle de fabrika istihdamı müzakerelerin odağında yer alıyor. Çin ekonomisinin şu sıralar zor bir dönemden geçmesi, işçileri daha kırılgan hale getirmiş durumda. COVID-19 pandemisi sırasında derinleşen gayrimenkul krizi iş kayıplarını artırdı ve halkın alım gücünü zayıflattı. Yeni mezunlar iş gücüne katılırken, genç işsizliği çift haneli seviyelerde seyrediyor.

Yatırım bankası Natixis’in Asya-Pasifik baş ekonomisti Alicia Garcia-Herrero, “Durum açıkça çok daha kötü” değerlendirmesinde bulundu.

Diğer sektörlerdeki iş fırsatları azalırken, Çin’in 100 milyon üretim işçisinin istihdamını koruma gerekliliğinin daha da önemli hale geldiğini belirtti.

Bu ay, Çinli ve Amerikalı yetkililer, kapsamlı bir ticaret savaşının iki ülkenin ekonomisini tehdit etmesini önlemek amacıyla, karşılıklı olarak uyguladıkları ağır tarifeleri geçici olarak düşürme konusunda uzlaştı.

Yarı yarıya azalma

Natixis’in hazırladığı bir araştırma raporuna göre, ABD tarifeleri mevcut %30 seviyesinde kalmaya devam ederse, Çin’in ABD’ye ihracatı yarı yarıya azalabilir ve bu durum 6 milyon üretim işinin kaybına yol açabilir. Ticaret savaşının tam anlamıyla yeniden başlaması durumunda iş kayıplarının 9 milyona kadar ulaşabileceği belirtiliyor.

Çin ekonomisi, Trump’ın ilk dönemindeki %6’nın üzerindeki büyüme oranlarına kıyasla pandemi sonrası toparlanmakta zorlanıyor. Çin hükümeti bu yıl için yaklaşık %5 büyüme hedefi belirlemiş olsa da, birçok ekonomist bu hedefe ulaşılamayacağını öngörüyor.

2018’in başlarında Çin, kentsel işsizlik oranının 15 yılın en düşük seviyesine gerilediğini ve rekor sayıda yeni iş yaratıldığını açıklamıştı. Ancak o dönemin ardından hükümetin teknoloji ve çevrimiçi eğitim gibi sektörlere yönelik düzenlemeleri, iş olanaklarının daralmasına yol açtı.

Bu süreçte özellikle gençler arasındaki işsizlik oranı yükseldi. Nisan ayında 16-24 yaş grubundaki işsizlik oranı %15,8 olarak gerçekleşti; bu oran bir önceki aya kıyasla daha düşük olsa da, bu yıl iş gücüne katılacak 12 milyon yeni mezun nedeniyle yeniden artması bekleniyor.

Rekor kırılınca güncelleme gelmedi

2023 yılında genç işsizliği %21,3 ile rekor seviyeye ulaşınca, Çin hükümeti bu verilerin açıklanmasını askıya aldı. O dönemde tanınmış bir ekonomist gerçek işsizlik oranının %50’ye yakın olduğunu iddia etmişti. Hükümet, geçen yıl verileri yeniden yayımlamaya başladı ancak işsizlik oranını düşüren yeni bir metodoloji kullandı.

Öte yandan, istihdam edilenlerin de iş güvencesi azaldı. Şirketler tam zamanlı istihdamdan ziyade, yiyecek teslimatı ve üretim gibi alanlarda daha esnek ancak güvencesiz çalışma modellerine yöneldi. Bu işler genellikle düşük ücretli ve sosyal güvenceden yoksun.

ABD’nin de zayıf olduğu noktalar bulunuyor. Amerikan sanayisi, büyük oranda Çin’in kontrol ettiği nadir toprak elementlerine ve kritik madenlere bağımlı. Çin’den yapılan ithalatın durması, ABD’de enflasyonu tetikleyebilir ve ürün kıtlığına yol açabilir.

Bir aylık süreç bile etkisini gösterdi

Eğer müzakereler, hangi ülkenin ekonomik sıkıntıya daha fazla dayanabileceği meselesine indirgenirse, Çin bu konuda avantajlı olabilir. Londra merkezli Çin odaklı araştırma kuruluşu Enodo Economics’in baş ekonomisti Diana Choyleva, Çin’in iş piyasasındaki şoklara karşı toplumsal hoşnutsuzluğu bastırma konusunda daha etkili olduğunu, buna karşın ABD’li siyasetçilerin boş raflar karşısında halkın öfkesine daha az dayanabileceğini söyledi.

Resmi verilere göre, ABD ve Çin’in en ağır tarifeleri askıya almasının öncesinde, Nisan ayında Çin’den gelen yeni ihracat siparişleri 2022’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Sadece bir aylık süreçte bile yüksek tarifeler istihdam üzerinde olumsuz etki yarattı.

Çin’in hazır giyim merkezi Guangzhou’da birçok işletme, yabancı alıcılardan gelen siparişlerin düşmesi nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Birçok üretici, siparişlerdeki düşüş nedeniyle daha az işçi istihdam ettiğini söyledi.

Şanghay’da ofis çalışanı olarak görev yapan Jane Hu, işini Trump’ın tarifeleri yüzünden değil, Çin’in ABD ithalatına %125 oranında uyguladığı karşılık tarifesi nedeniyle kaybettiğini ifade etti.

Hu’nun çalıştığı inşaat ekipmanları ithalatçısı şirket, ABD’den getirilen makineler üzerindeki tarifelerin maliyeti iki katına çıkarması nedeniyle bu ürünleri karşılayamaz hale geldi. Zaten gayrimenkul sektöründeki durgunluk nedeniyle satışları %40 düşen şirket, bu gelişmenin ardından işten çıkarmaları kaçınılmaz buldu.

Orta yaş yaşlı kabul ediliyor

33 yaşındaki Hu, deneyimi nedeniyle giriş seviyesindeki pozisyonlar için uygun görülmediğini belirtiyor. Evli ancak çocuğu olmayan kadınların, doğum izni maliyeti nedeniyle şirketler tarafından tercih edilmediğini söyledi. Bu yaş grubundaki kadınlar arasında, “Biz yaşlı ve pahalıyız. Neden bir şirket bizi işe alsın ki?” şeklinde bir deyişin dolaştığını belirtti.

Hu, bugüne kadar yalnızca iki iş görüşmesine katılabildiğini ve ek gelir sağlamak için zaman zaman araçlı ulaşım hizmetlerinde çalışmaya başladığını ifade etti.

Nisan ayı sonunda Çin İnsan Kaynakları ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilisi Yu Jiadong, özellikle ihracatçı firmalar için istihdamın korunmasına yönelik çeşitli önlemler alındığını duyurdu. Yu, şirketlere işçilerini elde tutmaları konusunda destek verileceğini ve işsizler için girişimciliğin teşvik edileceğini açıkladı.

İstihdamla ilgili hassasiyetler, bu süreçte daha da arttı. Güney Çin’de bir fabrika sahibi, müşteri siparişlerinde artış yaşandığı için işçi çıkarımını şimdilik ertelediğini belirtti. İsmini vermek istemeyen işletme sahibi, bir devlet görevlisinin, işten çıkarmaları dikkatli ve sessiz bir şekilde gerçekleştirmesi yönünde uyarıda bulunduğunu aktardı.

© 2025 The New York Times Company 

Kaynak: Gazete Oksijen


Trump çelik ithalatına yüzde 50 vergi getirdi

ABD Başkanı Donald Trump, çelik ithalatına uygulanan gümrük vergisi oranının yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkarılacağını açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Trump, US Steel'in Pennsylvania'daki tesisinde çelik endüstrisine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Çelik ithalatına uygulanan tarifelerin artırılacağını belirten Trump, "ABD'ye ithal edilen çeliğe uygulanan gümrük vergisini yüzde 25'ten yüzde 50'ye çıkaracağız." dedi.

Trump, çelik tarifelerinin artırılmasının ABD'deki çelik endüstrisini daha da güvence altına alacağını ifade etti.

ABD Başkanı Trump, 10 Şubat'ta çelik ve alüminyum ithalatına yüzde 25 oranında gümrük vergisi uygulanmasına yönelik kararnameleri imzalamıştı. Söz konusu tarifler, 12 Mart'ta yürürlüğe girmişti.

"Çelik endüstrisi bir ulusal güvenlik meselesi"

Trump, "çelik endüstrisinin baş tacı" US Steel'in, çelik işçileri için hiçbir koruma olmaksızın yabancılara satılmasına asla izin vermeyeceğini söylediğini anımsattı.

US Steel'in Japon çelik üreticisi Nippon Steel ile ortaklık anlaşmasına değinen Trump, şirketin genel merkezini Pittsburgh şehrinde tutacağını kaydetti.

Trump, Nippon'u iyi bir teklif alana kadar birçok kez reddettiğini ifade ederek, şirketin ABD'ye milyarlarca dolar yatırım yapacağını anlattı.

US Steel'i çelik ithalatına yüzde 25 tarife getirerek "kurtardıklarını" savunan Trump, böylece ABD'yi korkunç etkilerden koruduklarını öne sürdü.

Trump, çelik endüstrisine verdiği önemden bahsederek, "Güçlü bir çelik endüstrisi sadece bir itibar, refah ve gurur meselesi değil, her şeyden önce bir ulusal güvenlik meselesidir." dedi.

Çelik tarifeleri gelecek hafta artırılacak

Öte yandan Beyaz Saray'ın X sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, çelik tarifelerinin ABD çelik endüstrisini yabancı etkisinden ve haksız rekabetten daha fazla korumak amacıyla gelecek hafta yükseltileceği bildirildi.

Kaynak: AA


Gazze'deki olayları "insanlık dışı" olarak niteleyen Barselona Belediyesi, İsrail ile ilişkileri kesti

İspanya'nın doğusundaki Barselona kentinde Belediye Meclisi, Gazze'de yaşananları "insanlık dışı" olarak nitelendirerek, İsrail ile tüm kurumsal ilişkilerini kesme kararı aldı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Barselona Belediye Meclisi, "uluslararası hukuka saygı gösterene kadar İsrail ile tüm kurumsal ilişkileri kesme" ve "Barselona-Tel Aviv kardeş şehir anlaşmasını askıya alma" kararı çıkardı.

Gazze'de yaşananların "insanlık dışı" olarak vurgulandığı karara, Katalonya Sosyalist Partisi (PSC), Comuns ve Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) destek verirken, sağ görüşlü partiler çekimser oy kullandı.

Karar metninde, "Barselona'nın İsrail yanlısı şirketlerle çalışmayı durdurması, Barselona Fuarı'nda İsrail stantlarının açılmasına izin verilmemesi, silah ambargosu getirilmesi, Barselona Limanı'na İsrail hükümetine silah taşıyan gemilerin yanaşmasının yasaklanması" gibi maddeler de yer aldı.

Barselona Belediyesi, "Gazze'de yaşanan binlerce can kaybını ve insani yardıma uygulanan ablukayı, Batı Şeria'da yerleşim birimlerinin genişletilmesini, Filistin topraklarının ilhakını, nüfusun zorla yerinden edilmesini ve evlerin sistematik bir şekilde yıkılmasını" kınadı.

Belediye Başkan Yardımcısı Maria Eugenia Gay, yaptığı konuşmada, Gazze'deki durumu "insanlık dışı, barbarca ve tamamen dayanılmaz" olarak tanımlayarak, "Gazze'de yaşananlar Batı değerlerine karşı açık bir yara ve tam bir meydan okumadır. Barselona Belediyesi aldığı bu kararla, katliamın bitmesi için uluslararası baskıya destek vermektedir." ifadelerini kullandı.

Barselona Belediyesi Şubat 2023'te eski Belediye Başkanı Ada Colau döneminde İsrail ile ilişkilerin kesilmesini öngören benzer bir karar almış, ancak sonrasında göreve gelen yeni Belediye Başkanı Jaume Collboni, Tel Aviv ile ilişkileri bir kez daha başlatmıştı.

Katalonya özerk yönetimindeki yerel hükümet ise geçen haftalarda aldığı kararda, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden askeri operasyonlarını protesto etmek amacıyla Tel Aviv'deki dış ilişkiler ve ticaret temsilciliklerini kapatma kararı almıştı.

Kaynak: AA


The Guardian yazdı: Almanya'nın yeni askeri rotası Zeitenwende mümkün mü?

Almanya, Friedrich Merz liderliğinde savunma politikasında tarihi bir dönüşüme hazırlanıyor. Ancak silah sevkiyatı, ordu inşası ve NATO taahhütleriyle ilgili belirsizlikler, bu dönüşümün önündeki zorlukları gözler önüne seriyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’ya karşı başlattığı tam kapsamlı işgalin ardından yalnızca birkaç gün geçmişti ki, dönemin Almanya Şansölyesi Olaf Scholz tarihi bir “dönüm noktası” anlamına gelen Zeitenwende ilan etti.

Scholz, savunma harcamalarını artırarak, Ukrayna’ya daha fazla yardım göndererek, otoriter devletlere karşı daha sert bir tutum benimseyerek ve Almanya’nın Rus enerjisine bağımlılığını hızla azaltarak bir güvenlik dönüşümü sözü verdi. Bu, Nazi geçmişiyle yüzleşen Almanya için psikolojik bir kırılma anıydı. Kıtanın en büyük ekonomik gücü olarak artık Avrupa’daki tehdide karşı öncülük etmesi bekleniyordu.

Ancak her şey planlandığı gibi gitmiyor. Pazartesi günü Friedrich Merz, Britanya, Fransa, Almanya ve ABD tarafından Ukrayna’ya sağlanan silahlara artık kısıtlama getirilmediğini ve Ukrayna’nın “uzun menzilli atış” yapabileceğini duyurdu. Bu açıklama, Almanya’nın 500 km menzilli, sığınak delen Taurus füzelerini sonunda Ukrayna’ya vereceği anlamına geliyordu. Merz, muhalefetteyken bu sözü vermişti. Bu, Moskova’nın ve Kırım’daki stratejik köprülerin bu güçlü mühimmatlara karşı savunmasız kalması demekti.

“Tarihin bu insanlara hiçbir şey öğretmediği açık”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Almanya’nın mevcut liderinden, Almanya’nın Avrupa’nın önde gelen askeri gücü konumuna geri döneceğini duymak, Hitler’in mağlubiyetinin 80. yıl dönümünü kutladıktan hemen sonra oldukça manidar” dedi ve ekledi: “Tarihin bu insanlara hiçbir şey öğretmediği açık.”

Eski Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ise Merz’in babasının Nazi geçmişini hatırlattı ve bir kez daha üçüncü dünya savaşı tehdidine dikkat çekti.

Ancak Merz’in Ukrayna’ya sunduğu destek ve Almanya’nın NATO beklentilerini karşılama kapasitesi çok daha karmaşık. “Sınırsız destek” açıklamasından yalnızca bir gün sonra Merz, bunun aslında uzun süredir böyle olduğunu belirtmek zorunda kaldı ve Taurus füzelerini gönderme sözü konusunda net bir yanıt veremedi. Maliye Bakanı Lars Klingbeil’in bu girişimi engellediğinden şüpheleniliyor. Bu durum, önceki koalisyon hükümetinin karar verememe haliyle benzerlik taşıyor.

Taurus kullanımı için altı aylık eğitim

Merz göreve geldikten sonra, Ukraynalı askerlerin Taurus kullanımı için altı aylık bir eğitime ihtiyaç duyması ve Alman askerlerinin Ukrayna içinde eğitim vermesinin yaratacağı siyasi sonuçlar gibi karmaşık meselelerin daha fazla farkına varmış olabilir. Hükümet şu anda stratejik bir belirsizlik politikasına yönelmiş durumda ve odak noktasını Ukrayna ile ortak füze üretimi girişimine kaydırmış bulunuyor.

Merz’in müttefikleri bu süreci tamamen başarısız olarak görmüyor. Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) milletvekili ve Bundestag Savunma Komisyonu Başkanı Thomas Röwekamp, Frankfurter Allgemeine Zeitung’a verdiği demeçte, menzil kısıtlamalarının kaldırılmasının, Taurus füzelerinin teslimatını engelleyen bir gerekçeyi ortadan kaldırdığını söyledi. Bu henüz bir “taahhüt” olmasa da, önceki ret kararının dayanağı artık geçersiz sayılabilir.

Orduyu yeniden inşa etmek yıllar alacak

Ancak Merz için daha büyük risk, söylemlerinin gerçekte yapabilecekleriyle örtüşmemesi. On yıllardır ihmal edilmiş olan Alman ordusunu yeniden inşa etmek yıllar alacak.

Örneğin Almanya, 2021’de NATO’ya 2030 yılına kadar 10 tugay sağlamayı taahhüt etti (bir tugay yaklaşık 5.000 askerden oluşur). Şu anda sekiz tugaya sahip olan Almanya, dokuzuncu tugayı Litvanya’da kuruyor ve bu birlik 2027’de hazır olacak.

Halihazırda yaklaşık 182 bin aktif askeri bulunan Almanya’nın 60 bin de yedek askeri olduğu belirtiliyor. Karşılaştırmak gerekirse, Soğuk Savaş döneminde Almanya ordusunda 500 bin asker görev yapıyor, 800 bin yedek askere erişim bulunuyordu. 2031 yılına kadar bu sayı 203 bine çıkarılmak isteniyor.

Yine de bu süreç ne kadar uzun sürerse sürsün ve hangi hatalar yapılırsa yapılsın, Almanya’nın ortakları onu Avrupa’nın birincil askeri gücü olarak yeniden kabullenmiş durumda. Ancak iki yıl sonra, Alman Dış İlişkiler Konseyi tarafından yayımlanan bir rapor, Scholz’un vaat ettiği dönüşümün hâlâ “anlamlı bir değişim üretmediğini” ifade etti.

Yeni şansölye ile birlikte Zeitenwende bu kez gerçekten mümkün mü?

Eylem ve söylem eksikliği yok. Göreve geleli yalnızca üç hafta olan Friedrich Merz, Almanya’nın Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusuna sahip olacağına söz verdi, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi Berlin’de ağırladı ve Kiev’i ziyaret etti. Ayrıca Litvanya’daki Alman askerlerinin konuşlanma törenine katıldı. Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’nın yurtdışında ilk kalıcı askeri varlığı anlamına geliyor. En önemlisi, borç frenini kaldırarak, Alman ordusu Bundeswehr için ihtiyaç duyulan mali kaynağın önünü açtı.

Başbakan olarak yaptığı açılış konuşmasında, bu dönüşüm için gerekli tüm mali kaynakları sağlayacağını söyledi. “Almanya’nın müttefikleri bunu bekliyor” dedi Merz, “hatta neredeyse bunu bizden talep ediyorlar.” Almanya’yı “uyuyan bir orta güçten lider bir orta güce” dönüştürme niyetini açıkladı. Ve bu rolü şimdiden benimsedi bile.

Litvanya’da yaptığı konuşmada, “Vilnius’un savunulması Berlin’in savunulmasıdır. Ve ortak özgürlüğümüz coğrafi bir çizgide bitmez – onu savunmayı bıraktığımız yerde biter,” dedi. Bu sözler, yalnızca 2011 yılında, acil bir durumda çıkarlarımızı korumak için askerî güç kullanılabileceğini ima ettiği gerekçesiyle cumhurbaşkanının istifa etmek zorunda kaldığı bir ülkeden geliyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


ABD Savunma Bakanı, Asya ülkelerine seslendi: Çin'in yarattığı tehdit her an acil hale gelebilir

Singapur'da düzenlenen Shangri-La Diyaloğu'na katılan ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in hedefinde Pekin vardı. Hegseth, "Pekin'in Hint-Pasifik'te dengeleri değiştirmek üzere askeri güç kullanmaya hazırlandığı herkes için açık olmalı" diye konuştu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Çin'in Hint-Pasifik bölgesinde statükoyu güç yoluyla değiştirme niyetinin işaretlerini verdiği belirterek bölge ülkelerine, buna karşı ortak caydırıcılık oluşturma çağrısında bulundu.

Bakan Hegseth, Singapur'da düzenlenen Asya-Pasifik bölgesinin en önemli güvenlik forumlarından Shangri-La Diyaloğu'nda "ABD’nin Hint-Pasifik Güvenliğine İlişkin Yeni Hedefleri" başlıklı konuşma yaptı.

Konuşmasında Çin'in Hint-Pasifik'te statükoyu temelden değiştirme niyetinde olduğunu, dengeleri lehine değiştirmek üzere askeri güç kullanmaya hazırlandığını savunan Hegseth, ABD'nin bölgedeki müttefiklerinin ve ortaklarının ortak caydırıcılık için savunma konusunda daha fazla sorumluluk alarak harcamalarını artırmalarını ve kabiliyetlerini güncellemeleri gerektiğini vurguladı.

Hegseth, ABD Başkanı Donald Trump'ın NATO müttefiklerini savunma harcamalarını artırmaya ikna ettiğini, Almanya başta olmak ülkelerin harcamalarını gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 5'ine yükseltme sözü verdiğini hatırlatarak "Asya'daki müttefikler çok daha büyük bir tehditle karşı karşıya oldukları halde çok daha az savunma harcaması yaparken Avrupalı müttefiklerin bunu yapması anlamlı olmayacaktır." dedi.

Bölgede güçlü, kararlı ve gerekli kabiliyetlere sahip bir ittifak ve ortaklıklar ağına sahip olmanın Çin'e karşı kilit stratejik avantaj sağlayacağını vurgulayan Hegseth, ABD'nin Hint-Pasifik müttefiklerinin savunma kabiliyetlerini hızla güncellemesi gerektiğini belirtti.

"Güç aracılığıyla barışı sağlama"

ABD'nin kuruluşundan bu yana bir Hint-Pasifik ülkesi olduğunu ve öyle olmaya da devam edeceğini ifade eden Hegseth, bu bölgenin kendileri açısından "öncelikli harekat alanı" olduğunu vurguladı.

Hegseth, Başkanı Donald Trump liderliğinde ABD'nin "güç aracılığıyla barışı sağlama" stratejisine bağlı olduğunu, bunun yolunun da dünyanın her yerinde saldırganlığı caydırmaktan geçtiğini kaydetti.

ABD'nin Trump liderliğinde ordusunu yeniden yapılandırıp askeri kabiliyetleri artırarak caydırıcılığı inşa etmeyi hedeflediğine işaret eden Hegseth, hükümetin gelecek yıl savunma harcamalarını tarihte ilk kez 1 trilyon doların üzerine çıkarmayı planladığının, Altın Kubbe füze savunma sistemi, 6. nesil hayalet savaş uçağı F-47, yeni bombardıman uçağı B-21, yeni denizaltılar, muhripler, hipersonik silahlar ve insansız hava araçlarıyla dünyanın en gelişmiş silah donanımlarına sahip olmayı amaçladıklarının altını çizdi.

Hegseth, önceki Başkan Joe Biden yönetiminde dünyanın "zayıf ve beceriksiz" bir Amerika gördüğünü, Trump yönetimiyle bunun değişeceğini, dünya çapında caydırıcılık inşa edeceklerini bunu kendi sınırlarından ve yakın çevrelerinden başlayacaklarını belirterek "Kendi güvenliğimizi öncelemenin vakti geldi." dedi.

Panama Kanalı'nı Çin etkisinden kurtardıklarını, böylelikle batı yarım küredeki güvenliği artırdıklarını dile getiren Hegseth, "Burası, kilit bir bölge. Panama Kanalı'nı Çin inşa etmedi. Çin'in burayı kontrol etmesine ve silah haline getirmesine izin vermeyeceğiz. Caydırıcılık kendi arka bahçemizden başlayacak." ifadesini kullandı.

"Biz size vaaz vermek için burada değiliz"

Hegseth, Avrupa'daki müttefiklerine kendi güvenlikleri için daha fazla sorumluk üstlenmesini savunmaya daha fazla yatırım yapmasını istediklerini belirterek "Biz hala NATO'nun Kuzey Atlantik anlamına geldiğine, Avrupalı müttefiklerimizin kıtadaki göreli avantajlarını maksimize etmeleri gerektiğine inanıyoruz. Bir ittifak eğer tek taraflı olarak görülürse ne gerçekte ne algıda sağlam olabilir." diye konuştu.

ABD'li bakan, Avrupalı müttefiklerin kendi kıtalarında daha fazla sorumluk üstlenmesiyle ABD'nin buradaki yükünün hafifleyeceği​​​​​​​ni ve öncelikli harekat alanı olarak gördüğü Hint-Pasifik'e odaklanmasını artırabileceğini vurguladı.

Başkan Trump'ın Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yaptığı konuşmada, ABD'nin geçmişin ahlak vaaz eden dış politikasıyla artık ilgilenmediğini vurguladığını hatırlatan Hegseth, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz ülkeleri belirli siyaset ve ideolojileri benimsemeye veya uygulamaya zorlamak için burada değiliz. Biz iklim değişikliği veya kültürel sorunlara dair size vaaz vermek için burada değiliz. Biz siz irademizi dayatmak için burada değiliz. Hepimiz egemen ülkeleriz. Biz, sizin geleneklerinize ve ordularınıza saygı duyuyoruz. Barış ve refah yolunda çakışan çıkarlarımız için sizle birlikte çalışmak istiyoruz."

"Çin'in yarattığı tehdit gerçek ve her an acil hale gelebilir"

Hegseth, ABD'nin kendi sınırları ve yakın çevresinin ötesinde güç pozisyonunu Komünist Çin'in saldırganlığını önlemeye yönelik olarak yeniden yönlendireceğine dikkati çekti.

ABD'nin Çin ile çatışma arayışında olmadığını, Çin'i tahrik etmeyi, çevrelemeyi veya rejimini değiştirmeyi amaçlamadığının altını çizen Hegseth ancak Çin'in ABD'yi bölgeden uzaklaştırmasına, müttefiklerini ve ortaklarını korkutmasına ve boyunduruk altına almasına da izin vermeyeceklerini vurguladı.

Çin'in Asya'da hegemonik güç olmayı hedeflediğini, bölgenin en canlı ve hayati alanlarına hakim olmayı ve kontrol altına almayı umduğunu ileri süren Hegseth, bunun için ordusunu büyük ölçekte yapılandırdığı, gri alan taktikleri ve hibrit savaş yöntemleri dahil askeri güç kullanma niyetini daha fazla orta koyduğuna dikkati çekti.

Hegseth, Çin'in Güney Çin Denizi'nde resif ve adacıkları yasa dışı ele geçirip askerileştirdiği, komşu ülkelerin egemenliğini tehdit ettiği, seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü engellendiğini, Tayvan'ı işgal etme niyetini ortaya koyduğuna işaret ederek "Çin'in yarattığı tehdit gerçek ve her an acil hale gelebilir. Pekin'in Hint-Pasifik'te dengeleri değiştirmek üzere askeri güç kullanmaya hazırlandığı herkes için açık olmalı. Çin, bölgedeki statükoyu temelden değiştirmek istediğini açıkça gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.

Bölge ülkelerinin, coğrafi zorunlulukların da etkisiyle Çin ile ekonomik ilişkilerini geliştirirken ABD ile savunma alanında işbirliğini sürdürme yoluna gittiğine ifade eden Hegseth, Pekin yönetimini ekonomik bağımlılıkları amaçları doğrultusunda kullandığına ve bunun savunma alanında karar alma süreçlerini karmaşık hale getirdiğine dikkati çekti.

Hegseth, Başkan Trump'ın kendi iktidarında Çin'in Tayvan'ı işgal edemeyeceğini söylediğini hatırlatarak "Amacımız savaşı engellemek, onu çok maliyetli hale getirerek barışı tek seçenek haline getirmek. Bunu müttefiklerimiz ve savunma ortaklarımızla oluşturacağımız caydırıcılığın güçlü kalkanıyla yapacağız. Güç yoluyla barışın nasıl sağlanacağını birlikte göstereceğiz." dedi.

ABD'li bakan, caydırıcılığın başarısız olması halinde ise Başkomutan'ın savaşmaya ve kazanmaya hazır olacağını ifade etti.

Shangri-La Diyaloğu

Merkezi Londra'da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün (IISS) düzenlediği Shangri-La Diyaloğu, 31 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde Singapur'da yapılıyor.

Bu yıl 22'nci kez düzenlenen foruma, Asya-Pasifik, Kuzey Amerika, Avrupa ve Orta Doğu'dan hükümet yetkilileri, savunma bakanları, askeri yetkililer ve güvenlik uzmanları katılıyor.

Kaynak: AA


Ambargo altında karlı ticaret: Yunan armatörler Rus petrolüne geri döndü

Batı şirketleri Rusya’ya temkinli yaklaşırken, Yunan armatörler yeniden Rus limanlarına dönüyor. ABD ile Moskova arasında yumuşama sinyalleri bu geri dönüşü hızlandırırken, ambargo boşlukları yüksek kazançlar sunuyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Bu yılın başlarında Batılı enerji şirketleri, Ukrayna’da barış sağlanması halinde Rusya’ya nasıl yeniden dönebileceklerini hesaplamaya başladı. Ancak bir grup bu konuda beklemeye gerek görmedi: Son aylarda Yunan armatörler, Rus limanlarına onlarca gemi göndererek Moskova’nın petrolünü dünyaya taşıyan öncelikli aktörler arasındaki yerini yeniden aldı.

Wall Street Journal'da yer alan habere göre bu karlı ticarete dönüş, bu yıl petrol fiyatlarındaki düşüşün ardından geldi. Batı yaptırımları kapsamında, Rus petrolüyle çalışmak varil başına fiyat 60 doların altındaysa yasal sayılıyor.

Yumuşamanın işaretleri

Yunan armatörlerin hamlesi, aynı zamanda ABD ile Moskova arasında, Başkan Trump’ın göreve dönüşünden kısa süre sonra başlayan bir yumuşamanın işaretlerini de yansıtıyor. Ancak Trump’ın yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i eleştirmesi ve yeni yaptırımlar konusunda uyarması, diğer Batılı şirketlerin neden hala temkinli davrandığını ortaya koyuyor.

Dünya üzerindeki en büyük tanker filosunun kontrolü Yunan şirketlerinin elinde. Bu da onlara petrol piyasasında büyük bir güç ve Washington’da etkili bir erişim sağlıyor. Trump yönetiminden yetkililerle yapılan son görüşmeler, konuyu bilen kişilere göre bazı Yunan armatörlerin yeniden Rusya ile çalışmak konusunda daha güvende hissetmesini sağladı.

"İran’a hayır, ama Rusya’ya evet”

“Şu anda herkes geri dönmenin güvenli olduğunu düşünüyor” diyor Londra merkezli denizcilik analisti Michelle Bockmann. “Genel hava şöyle: İran’a hayır, ama Rusya’ya evet.”

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, diplomasinin bir şans verilmesini istediklerini belirtti ve “Putin’in müzakereye açık olmadığının tespit edilmesi durumunda başvurulabilecek çeşitli önlemlerin” masada olduğunu söyledi.

Gemi takip firması Vortexa’ya göre, Nisan ayında Baltık ve Karadeniz limanlarından taşınan Rus ham petrolünün yüzde 26’sı, Mart ayında ise yüzde 30’u Yunan gemileri tarafından taşındı. Bu oran, 2024 yılına kıyasla iki katından fazla artış anlamına geliyor.

Gölge filo

Avrupa ve ABD merkezli birçok tanker şirketi, Rusya'nın Batılı ülkelerin müttefiki bir ülkeyle savaş halinde olması ve uygulanan karmaşık yaptırımlar nedeniyle Rus petrolünü taşımaktan kaçınıyor. Yunan tanker sahipleri de 2023’ün sonlarına doğru, petrol fiyatlarının 60 doların üzerine çıkmasıyla birlikte bu ticareti büyük ölçüde durdurmuştu. Bu boşluğu, Moskova’nın yaptırımları aşmak için oluşturduğu, kimin sahip olduğu belirsiz yaşlı tankerlerden oluşan “gölge filo” doldurmuştu.

Yunanistan, NATO ve Avrupa Birliği üyesi olarak, Rusya’nın ekonomisini izole etmeyi hedefleyen yaptırımları 2022’deki Ukrayna işgali sonrası kabul etmişti.

Suudi Arabistan'ın üretim artışı endişe yaratmıştı

Ancak bu yıl Suudi Arabistan’ın üretim artışı ve ticaret savaşının küresel ekonomiye zarar vereceği yönündeki endişeler, Brent petrolünün fiyatını yüzde 14 düşürerek yaklaşık 64 dolara geriletti. Savaş sonrası indirimlerle Rus petrolü ise varil başına yaklaşık 50 dolardan işlem görüyor.

Aynı dönemde, Batılı yaptırımlarla işlevsiz hale gelen onlarca gölge filo gemisinin yerini alması için petrol tüccarları yeniden Yunan tankerlerine yöneldi.

Rus limanlarına gemi gönderen tanker sahipleri arasında, gemicilik verileri ve sektör yöneticilerine göre Ioannis Alafouzos, Andreas Martinos ve George Prokopiou yer alıyor.

140 kez Rus limanlarına uğradı

Alafouzos ailesi, New York borsasında işlem gören Okeanis Eco Tankers üzerinden bir düzineden fazla tankeri kontrol ediyor. Şirket, İskandinav yatırımcıların talebiyle 2023’te Rus petrolünü taşımayı bırakmıştı. Ancak aile, özel olarak sahip oldukları tankerlere bu faaliyeti sürdürdü. Bu yıl adını Kiklad Adaları’ndan alan bu özel tankerlerle Rusya’dan dokuz kez petrol alımı yapıldı.

Verilere göre, Alafouzos’a ait gemiler savaşın başlangıcından bu yana yaklaşık 140 kez Rus limanlarına uğradı. Bu seferlerin birkaç düzinesi, Rusya'nın Karadeniz kıyısından ihraç edilen Kazak petrolünü taşımaya yönelikti.

Alafouzos Panathinaikos'un da sahibi

Alafouzos, Yunanistan’da Panathinaikos futbol kulübü ile bir gazete ve televizyon kanalı da dahil olmak üzere çeşitli medya varlıklarının sahibi olarak tanınıyor. Oğlu Aristidis Alafouzos, Okeanis’in CEO’su.

Alafouzos Jr., geçen yıl analistlere yaptığı açıklamada, Karadeniz’de seyir yapmanın Basra Körfezi’nden daha tehlikeli olmadığını belirterek, “Arap Körfezi zaten herkesin gittiği bir yer” demişti.

Verilere göre, Prokopiou’nun şirketi Dynacom Tankers bu yıl altı kez Rus ham petrolü yükledi. Martinos’a ait Minerva ise, Mart ayında bir yılı aşkın bir aradan sonra ilk kez Rusya’dan ham petrol almak üzere bir tanker gönderdi. Bir başka Minerva gemisi ise önümüzdeki günlerde Baltık limanı Primorsk’ta yükleme yapacak.

Her iki şirket de yıl boyunca Rusya limanlarından dizel ve Kazak petrolü gibi çeşitli ürünleri onlarca kez taşıdı. Dynacom ve Minerva yetkilileri yorum taleplerine yanıt vermedi.

Daha yüksek navlun ücretleri

Rusya’dan petrol taşıyan tankerler, daha düşük rekabet ve artan yasal uyum maliyetleri nedeniyle standart seferlere göre daha yüksek navlun ücretleri alabiliyor. Ancak tüm Yunan armatörler bu yüksek ücretlerin, bu ticaretle gelen risklere değdiğini düşünmüyor.

Bu isimlerden biri de TMS Tankers filosunu yöneten George Economou. Economou, 2022 sonunda fiyat tavanı uygulandığında büyük miktarlarda Rus petrolü taşımıştı. Ancak konuya yakın kaynaklara göre, mevcut dalgada geri adım atmış durumda. TMS, Rusya bağlantılı faaliyetlerini yalnızca belirli bir yakıt türüyle sınırlıyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


İsrail onaylamıştı: ABD'nin ateşkes önerisine Hamas'tan da yanıt geldi

Hamas, ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ateşkes önerisine dair cevabını arabuluculara iletti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Hamas, ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un sunduğu ateşkes önerisine dair cevabını arabuluculara teslim ettiklerini bildirdi. Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, “Ulusal istişare turunun ardından ve halkımıza ve onun yaşadığı acılara karşı yüksek sorumluluğumuzdan hareketle, Hamas bugün, ABD'li temsilci Steve Witkoff’un son önerisine yönelik cevabını arabuluculara teslim etti” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada cevabın, kalıcı bir ateşkesin sağlanmasını, Gazze Şeridi’nden tam bir geri çekilmeyi ve Filistinlilere yönelik insani yardımların kesintisiz akışını temin etmeyi amaçladığı belirtildi. Bu anlaşma çerçevesinde, ellerindeki hayatta olan on esirin serbest bırakılacağı ve buna ek olarak on sekiz cenazenin teslim edileceği aktarılan açıklamada, buna karşılık, üzerinde mutabık kalınacak sayıda Filistinli esirin de serbest bırakılacağı kaydedildi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, önceki dün düzenlediği basın brifinginde, "Özel Temsilci Steve Witkoff ve Başkan’ın (Donald Trump), Hamas’a, İsrail'in de destekleyip onayladığı bir ateşkes önerisini sunduğunu teyit edebilirim. Bu öneri Hamas'a gönderilmeden önce İsrail tarafından onaylandı. Bu konudaki görüşmelerin devam ettiğini de teyit edebilirim" demişti. Hamas'tan yapılan yazılı açıklamada ise söz konusu önerinin, Hareket'in ilgili birimlerince "sorumluluk bilinciyle" incelendiği belirtilmiş ve verilecek cevabın, "Gazze’deki Filistin halkının çıkarlarını koruyacak, insani yardımların ulaşmasına katkı sağlayacak ve kalıcı ateşkesin sağlanmasına hizmet edecek şekilde olacağı" ifade edilmişti.

Kaynak: AA


SDG lideri Mazlum Abdi: Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmeye açığım

Omurgasını YPG'nin oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin lideri Mazlum Abdi, grup içinde yetkili kişilerin Türkiye'yle temas halinde olduğunu söyledi. Abdi ayrıca gelen bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmeye açık olduğunu belirtti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) lideri Mazlum Abdi, Cuma günü yaptığı açıklamada, grubunun Türkiye ile doğrudan temas halinde olduğunu ve ilişkileri geliştirmeye açık olduğunu, buna Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmenin de dahil olduğunu söyledi.

Abdi, bölgesel yayın kuruluşu Shams TV’ye yaptığı açıklamada, grubunun Türkiye ile temas halinde olduğunu ancak bu iletişim kanallarının ne zamandır açık olduğunu belirtmedi.

Abdi, "Türkiye ile doğrudan temaslarımız, doğrudan iletişim kanallarımız var; ayrıca arabulucular aracılığıyla da temas halindeyiz ve bu ilişkilerin gelişmesini umuyoruz" diye konuştu.

Türkiye, Abdi’nin açıklamalarına ilişkin henüz bir yorumda bulunmadı.

Abdi, kendi güçleri ile Türkiye bağlantılı savaşçıların "birbirlerine karşı uzun savaşlar verdiğini" ancak son iki aydır geçici bir ateşkesin bu çatışmaları durdurduğunu belirtti. SDG lideri bu ateşkesin kalıcı hale gelmesini umduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme planı olup olmadığı sorulduğunda Abdi, şu an böyle bir planının olmadığını ancak "Karşı değilim... Türkiye ile savaş halinde değiliz ve gelecekte aramızda ilişkiler gelişebilir. Bu konuda açığız" dedi.

Al-Monitor haber sitesi, Cuma günü yayımladığı haberde Türkiye'nin Abdi ile üst düzey bir Türk yetkili – muhtemelen dışişleri bakanı ya da istihbarat başkanı – arasında bir görüşme önerdiğini öne sürmüştü.

Ancak bir Türk diplomatik kaynak bu haberi yalanladı ve "Haberde yer alan Türkiye ve yetkililerimize dair iddialar doğru değildir" dedi, ancak detay vermedi.

Geçtiğimiz Aralık ayında, Türkiye ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD arabuluculuğunda, isyancı grupların Şam’a ilerleyip Beşar Esad’ı devirmesiyle başlayan çatışmalar sonrasında bir ateşkes üzerinde anlaşmıştı.

Abdi, Mart ayında Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şaraa ile, kuzeydoğu Suriye'deki yarı özerk yönetimin Şam merkezli devlet kurumlarına entegre edilmesini öngören bir anlaşma imzaladı.

Perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) bu anlaşmanın uygulanmasını "oyalamakla" suçladı.

Röportajda Abdi, SDG’nin İsrail ile temas halinde olduğu yönündeki suçlamaları reddederek, "Bu konuda bizi suçlayanlar oldu. Ancak bu röportajda açıkça söylüyorum: İsrail ile hiçbir bağımız yok" dedi.

Buna karşın, grubunun Suriye’nin komşularıyla iyi ilişkilerden yana olduğunu belirtti. Bu komşulara İsrail’in de dahil olup olmadığı sorulduğunda ise Abdi, "Herkesle" yanıtını verdi.

Kaynak: Reuters


Alman sanayi devi Thyssenkrupp'ta yeniden yapılanma: On binlerce kişi işini kaybedebilir

Almanya merkezli Thyssenkrupp, yeniden yapılanmaya gidiyor. CEO Miguel López’in açıkladığı plan kapsamında, şirketin dünya çapındaki yaklaşık 98 bin çalışanının yarısından fazlasının işini kaybedebileceği belirtiliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Almanya’nın en köklü sanayi şirketlerinden biri olan Thyssenkrupp, 200 yılı aşkın tarihinin en büyük yapısal dönüşümüne hazırlanıyor. CEO Miguel López’in açıkladığı plana göre şirket, holding modeline geçerek tüm iş birimlerini ya özelleştirecek ya da dış yatırımcılara açacak. Bu kapsamda, Essen’deki genel merkezde 500 olan çalışan sayısı 100’e düşürülecek; dünya çapındaki yaklaşık 98 bin çalışanın yarısından fazlası işini kaybedebilir. Yeniden yapılanma planının Eylül ayı sonuna kadar denetleme kuruluna sunulması bekleniyor. Uzmanlara göre bu dönüşüm, sadece Almanya değil, tüm Avrupa sanayi yapısını kökten etkileyebilecek nitelikte.

Ekonomist İsmail Akpınar, ANKA Haber Ajansı'na yaptığı değerlendirmede, sürecin tarihsel önemine dikkati çekerek, "Thyssenkrupp yalnızca Almanya’nın değil, Avrupa’nın sanayi omurgasını temsil ediyor. Şirketin küçülmesi veya parçalanması, sadece Ruhr bölgesini değil, tüm Avrupa üretim zincirini etkileyebilir" dedi. Akpınar, şirketin otomotivden inşaata, denizaltı üretiminden enerji sistemlerine kadar uzanan geniş yelpazesiyle stratejik bir dev olduğunu vurguladı.

Kâr değil zarar yazdı

Thyssenkrupp, 2023/2024 mali yılında 35 milyar euro ciroya karşılık 1,45 milyar euro zarar açıkladı. Akpınar’a göre, yüksek enerji ve finansman maliyetleri, zayıf iç talep ve küresel fiyat rekabeti, şirketi bu radikal kararları almaya zorladı.

Sendikalar temkinli

Dönüşüm süreci IG Metall sendikası ve işçi temsilcileri tarafından yakından izleniyor. Sosyal haklar ve istihdam güvenceleri için müzakereler sürerken, taraflar mevcut yapının sürdürülemez olduğunu kabul ediyor.

Çin ve Türkiye rekabeti artırıyor

Thyssenkrupp’un karşı karşıya olduğu baskı yalnızca iç kaynaklı değil. Çin, dünya çelik üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını gerçekleştirerek fiyat avantajını ortadan kaldırıyor. Türkiye ise artık sadece ucuz üretimle değil, teknolojiyle de sahada. Ekonomist Akpınar, "Tosyalı Holding’in hidrojenle çalışan yeşil çelik üretimi ve Ren Su Taşıma Boru Hattı projesi, Avrupa’ya iddialı bir girişin habercisidir. Savunma sanayi, üretimin ötesinde bir egemenlik konusudur. TKMS gibi stratejik varlıkların kontrolü, devletler için vazgeçilmezdir" dedi. Şirket, hidrojen bazlı yeşil çelik üretimine geçiş yaparak Almanya’nın karbon nötr hedeflerine katkı sunmak istiyor. Ancak Duisburg’daki tkH2Steel projesi için hükümetten alınan 2 milyar euro destek bile, bu geçişin tüm risklerini ortadan kaldırmaya yetmiyor.

Kaynak: ANKA


Netanyahu'dan 'müdahale' çağrısı: Uluslararası toplum İran'ı durdurmak için hemen harekete geçmeli

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Uluslararası Atom Enerji Kurumu'nun (UAEA) Tahran'ın nükleer programına ilişkin raporunu yayımlamasının ardından tehdit ettiği İran’a karşı uluslararası toplumu müdahaleye çağırdı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu,İran’ın nükleer programının barışçıl olmadığını öne sürerek uluslararası toplumun İran'a müdahale etmesi gerektiğini savundu. İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamaya göre Netanyahu, Uluslararası Atom Enerji Kurumu (UAEA) raporunun "İran'ın nükleer programının barışçıl olmadığı" yönündeki iddialarını desteklediğini iddia etti.

İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) kapsamındaki temel taahhüt ve yükümlülüklerine uymadığının raporla açığa çıktığını savunan Netanyahu, "Uluslararası toplum, İran'ı durdurmak için hemen harekete geçmeli” ifadelerini kullandı. UAEA'nin sivil ve askeri her türlü nükleer tesisi denetlemesine ve yapılan çalışmalara yönelik doğrulama faaliyetleri yürütmesine olanak sağlayan Kapsamlı Güvenlik Denetimi Anlaşması'nı Orta Doğu'da kabul etmeyen tek ülke olan İsrail, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (NPT) taraf değil.

UAEA'nın İran raporu

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran'ın, şubatta 274,8 kilogram olan yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum stokunun, 17 Mayıs itibariyle 408,6 kilograma yükselttiğini bildirdi. UAEA'nın her 3 ayda bir yayımladığı raporda görüşlerine yer verilen UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi, "İran, dünyada nükleer silaha sahip olmadan bu düzeyde zenginleştirme yapan tek ülke" ifadesini kullandı. Grossi, bir kez daha Tahran yönetimine seslenerek, "İran'ı UAEA ile tam ve etkili bir şekilde işbirliği yapmaya acilen çağırıyorum" dedi.​​​​​​​

Kaynak: AA


Filistinli doktor Neccar'ın hayatta kalan son çocuğu İtalya'da tedavi görecek

İsrail saldırısında 10 çocuğundan dokuzunu kaybeden Filistinli doktor Neccar'ın hayatta kalan son çocuğu Adem'in İtalya'da tedavi göreceği açıklandı. Dışişleri Bakanı Tajani, "Gerekli izinlerle ilgili sorunlar çözülür çözülmez, teyzesi ve teyzesinin 4 çocuğu ile birlikte İtalya'ya gelecek" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, geçen hafta İsrail'in Gazze'ye saldırısında 10 çocuğundan 9'unu kaybeden Filistinli kadın doktor Ala en-Neccar'ın hayatta kalan son çocuğu Adem'in tedavi için İtalya'ya geleceğini söyledi. Bakan Tajani, partisi Forza Italia'nın gençlik örgütünün kongresine girişinde gazetecilere yaptığı açıklamada, "Adem'in annesi, onun İtalya'ya gelmesine karar verdi. Gerekli izinlerle ilgili sorunlar çözülür çözülmez, en kısa sürede İtalya'ya gelecek. Teyzesi ve teyzesinin 4 çocuğu ile birlikte gelecek" dedi.

Tajani, "Mümkün olan en kısa sürede baba da yola çıkacak. Bu durum, Filistin halkının İtalya'ya bir umut ülkesi olarak baktığını gösteriyor" diye konuştu. Bakan Tajani, Adem'in 11 Haziran gibi İtalya'da ameliyat olabileceğini ama bunun henüz kesinleşmiş bir tarih olmadığını söyledi. İtalyan ANSA ajansı da Adem'in tedavisinin, Milano'daki tam teşekküllü Niguarda Hastanesinde yapılabileceğini belirtti.

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda, en az 1580 sağlık çalışanı yaşamını yitirmişti. 24 Mayıs'ta Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde bulunan Nasır Hastanesinde çalışan Filistinli kadın doktor Ala en-Neccar, İsrail'in saldırısında 10 çocuğundan 9'unu kaybetmişti. Bakan Tajani, 29 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, hayatta kalan Adem'i kabul etmeye hazır olduklarını bildirmişti.

Kaynak: AA

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Dünyadan

CFR'nin Günlük Haber Özetine hoş geldiniz. Bugün ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'a karşı olası askeri eylemlere hazırlığını ve......

 
 
 
13 ton

Fordow'u yok edecek silah sadece Washington'da: 13 tonluk bombaları getirdiler, İran'a 45 bin özel asker ABD Başkanı Donald Trump, Orta...

 
 
 

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page