top of page

28 29 Mayıs

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 30 May
  • 36 dakikada okunur

Trump duyurdu: AB toplantı tarihi belirlemek için aradı, bu önemli bir gelişme

ABD Başkanı Trump, AB'nin toplantı tarihi belirlemek üzere aradığını duyurdu. Trump, "Bu olumlu bir gelişme ve umuyorum ki, Çin'e yönelik talebimde olduğu gibi, sonunda Avrupa ülkelerini de ABD ile ticarete açarlar" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, tarifeler konusunda Avrupa Birliği'nin (AB) hızlı bir şekilde toplantı tarihleri belirlemek üzere aradığı bildirdi. Trump, Truth Social hesabından konuya ilişkin paylaşımda AB'ye yönelik belirlenen yüzde 50 gümrük vergisinin, özellikle müzakerelerde "yavaş" kaldıkları göz önüne alındığında kendisini çok memnun ettiğini vurguladı.

Eğer bir anlaşma yapamazlarsa ya da adil olmayan şekilde muamele görürlerse ABD'ye yönelik ticaret konusunda "bir anlaşma belirleme" yetkisine sahip olduğunu kaydeden Trump, "Az önce AB'nin hızlı bir şekilde toplantı tarihleri belirlemek üzere aradığı bilgisini aldım. Bu olumlu bir gelişme ve umuyorum ki, Çin'e yönelik talebimde olduğu gibi, sonunda Avrupa ülkelerini de ABD ile ticarete açarlar." ifadelerini kullandı. Trump, eğer bunu yaparlarsa, hem Çin hem de AB'nin çok mutlu ve başarılı olacağını belirtti.

ABD Başkanı Trump, geçen hafta AB ile ticaret görüşmelerinin bir yere varmadığını belirterek, 1 Haziran'dan itibaren AB'ye doğrudan yüzde 50 tarife uygulanmasını önermişti. Hafta sonu yaptığı telefon görüşmesinde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in ek süre talebinde bulunduğunu aktaran Trump, AB'ye yüzde 50 tarife uygulanmasına yönelik kararını 9 Temmuz 2025'e ertelediğini açıklamıştı.

Kaynak: AA


Reuters: İsrail ve Suriye yönetimleri yüz yüze görüşmeler gerçekleştirdi

Reuters haber ajansı İsrail ve Suriye yönetimlerinin sınır bölgesindeki gerilimi azaltmak için doğrudan görüşmeler yürüttüğünü yazdı. Resmi ilişkisi bulunmayan iki ülke arasındaki görüşmeler, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ahmed Şara'yla görüşmesinin ardından geldi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail ve Suriye yönetimleri son haftalarda doğrudan temasa geçerek, iki ülke arasındaki sınır bölgesinde tansiyonun düşürülmesi için yüz yüze toplantılar düzenledi.

Reuters haber ajansının konuya yakın beş kaynağa dayandırdığı habere göre, taraflar aralıkta Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından arka kanallardan iletişim kurmaya başladı.

Uzun yıllardır ihtilaflı durumda olan ve resmi ilişkileri bulunmayan iki ülkenin görüşmelerinde Suriye heyetine üst düzey güvenlik yetkilisi Ahmed Dalati'nin liderlik ettiği ifade edildi. Kuneytra Valisi olarak görev yapan Dalati bu hafta, Suriye'deki Dürzi azınlığın yaşadığı Süveyda'nın güvenlik şefliğine de atanmıştı.

Reuters, İsrail adına da görüşmelere güvenlik yetkililerin katıldığını yazdı.

Suriye'deki geçici hükümete liderlik eden Ahmed Şara, geçen haftalarda İsrail'le tansiyonu düşürmek için dolaylı şekilde temas kurulduğunu kabul etmişti. Reuters, bu dolaylı görüşmelere Birleşik Arap Emirlikleri'nin aracılık ettiğini aktarmıştı.

İsrail, uluslararası hukuka göre Suriye toprağı olan Golan Tepeleri'ni 1967'deki Arap-İsrail savaşının ardından işgal etmiş, aralıkta Esad'ın devrilmesiyle bu bölgedeki işgalini genişletmişti.

İsrail ordusu eş zamanlı olarak Suriye'deki birçok bölgeye hava saldırısı düzenleyerek, ülkenin askeri altyapısını vurmuştu.

Ancak Tel Aviv'in bu yaklaşımı 14 Mayıs'ta Riyad'da ABD Başkanı Trump'ın Ahmed Şara'yla görüşmesinin ardından değişmiş gibi görünüyor. Trump'ın görüşmesi İsrail'in aşırı sağ yönetimine Şam'la tansiyonu düşürme sinyali olarak görülmüştü.

Suriye'nin güneyinde tansiyon düştü

Mayıs ayındaki görece sakinlik, geçen ay bazıları İsrail tarafından desteklenen Dürzi silahlı gruplarla radikal İslamcı militanlar arasında kanlı çatışmaların yaşandığı Süveyda çevresindeki gerilimlerin azalmasına da yol açtı.

Şiddet olayları sırasında İsrail, Şam’a bakan cumhurbaşkanlığı sarayının hemen dışındaki bir yerin de dahil olduğu bir dizi hava saldırısı düzenledi. İsrail'in bu saldırıları, Suriye, Lübnan ve İsrail’de mensupları bulunan Dürziler'e yönelik tehditlere karşı bir uyarı olarak değerlendirildi.

Doğrudan görüşmeler şu anda çatışmaların önlenmesi ve İsrail’in Suriye sınır köylerine yönelik baskınlarının azaltılması gibi ortak güvenlik konularına odaklansa da, kaynaklardan ikisi bu temasların daha geniş siyasi anlayışların önünü açabileceğini söyledi.

Gizli görüşmelere aşina bir kaynak, “Şimdilik bu görüşmeler barıştan ziyade savaşsızlıkla ilgili, yani normalleşmeden çok çatışmasızlık söz konusu” dedi.

Trump, Şara ile yaptığı görüşmenin ardından, Suriye liderinin İsrail ile ilişkileri zamanla normalleştirmeye istekli olduğunu ifade etti, ancak bunun biraz zaman alacağını da sözlerine ekledi.

Şara ise bu açıklama hakkında yorum yapmazken, onun yerine Golan Tepeleri’nde BM gözetiminde bir tampon bölge oluşturan 1974 tarihli ateşkes anlaşmasına geri dönülmesini desteklediğini belirtti.

Suriye’nin yeni yöneticileri, İsrail’e tehdit oluşturmadıklarını göstermek için çeşitli adımlar attı. Şam’daki ve yurtdışındaki Yahudi toplumu temsilcileriyle bir araya geldiler ve 7 Ekim 2023’te Hamas öncülüğünde İsrail’e düzenlenen saldırıya katılan Filistin İslami Cihadı’na mensup iki üst düzey ismi gözaltına aldılar.

Reuters’ın gördüğü, Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından geçen ay ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen bir mektupta, “Suriye’nin herhangi bir taraf için, İsrail dahil, tehdit kaynağı olmasına izin vermeyeceğiz” denildi.

Daha yakın zamanda ise Suriye yönetimi, uzun zaman önce ölen İsrailli ünlü casus Eli Cohen’e ait bazı eşyaların iadesini onaylayarak iyi niyet gösterdi.

Kaynak: Gazete Oksijen


AB'den porno sitelerine soruşturma

Avrupa Birliği, çocukları zararlı içeriklerinden korumaya yönelik kuralları ihlal edip etmediklerini belirlemek için porno sitelerine inceleme başlattı. Komisyon, söz konusu sitelerin Dijital Hizmetler Yasası’nı ihlal ediyor olabileceğini açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Avrupa Komisyonu, pornografik internet sitelerinin, çocukları çevrimiçi zararlı içeriklerden korumak için oluşturulan yeni teknoloji kurallarını ihlal edip etmediğini araştırıyor. Komisyon'dan yapılan açıklamada bu sitelerin, yasa dışı zararlı içeriklere karşı kullanıcıları koruma yükümlülüğünü zorunlu kılan Dijital Hizmetler Yasası’nı (DSA) ihlal edebileceği belirtti. Bu yasa şirketlere yüksek düzeyde çocuk güvenliği sağlanmasını şart koşuyor. Bu da, çocukların yetişkinlere yönelik içeriklere erişimini engellemek için yaş doğrulama araçlarının devreye alınmasını gerektirebilir.

Komisyon, yetişkinlere yönelik siteler hakkında "öncelikli " soruşturma başlatacağını duyurdu. Ayrıca şirketlerin, düzenleyicilerin endişelerini gidermek amacıyla bazı tavizler verebileceği de belirtildi.

'Önceliğimiz çocukları korumak'

AB’nin dijital düzenlemelerden sorumlu yetkilisi Henna Virkkunen, yaptığı açıklamada, “Çevrimiçi alan, çocuklar için öğrenme ve bağlantı kurma açısından güvenli bir ortam olmalı. Önceliğimiz, çocukları korumak ve onların interneti güvenli bir şekilde kullanmasını sağlamak” dedi. Virkkunen, Komisyon’un ve üye ülkelerin çevrimiçi ortamda gençlere zarar verebilecek her türlü unsura karşı kararlı olduğunu da vurguladı.

Aynı zamanda Komisyon, Stripchat platformunun DSA kapsamında “çok büyük çevrimiçi platform” statüsünden çıkarılacağını da bildirdi. Bu karar, platformun yakında yasa kapsamında daha sıkı kurallara tabi olmayacağı anlamına geliyor.


AB Konseyi, güvenlik ve savunma için 150 milyar avroluk tedarik desteğini onayladı

AB Konseyi, savunma sanayi üretimini ortak tedarik yoluyla güçlendirmek amacıyla 150 milyar avroya kadar destek sağlayacak ‘Avrupa Güvenlik Eylem Planı’ (SAFE) yönetmeliğini kabul etti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Avrupa Birliği (AB) Konseyi’nden yapılan açıklamada ‘Avrupa Güvenlik Eylem Planı (SAFE) yönetmeliğinin kabul edildiği duyuruldu. Yönetmeliğin, üye devletlerin öncelikli savunma yeteneklerine odaklanarak, ortak tedarik yoluyla savunma sanayi üretimine yatırım yapmasını destekleyecek yeni bir AB finansal aracı olarak hayata geçirildiği bildirildi.

SAFE kapsamında AB, talep eden üye devletlere 150 milyar avroya kadar finansman sağlayacak. Bu finansman, ulusal planlar temelinde ve rekabetçi fiyatlarla uzun vadeli krediler şeklinde dağıtılacak.

Kredilerden yararlanmak için üye ülkelerin, prensipte en az iki ülkenin katıldığı ortak tedarik projeleri yürütmesi gerekecek. Ayrıca SAFE, Ukrayna’nın savunma sanayisini bu araca dahil ederek, Ukrayna’ya daha fazla destek sağlanmasına olanak tanıyacak.

"Bu tüm AB’nin başarısıdır"

Polonya AB Bakanı Adam Szlapka, “AB düzeyinde 150 milyar avro değerinde ilk büyük ölçekli savunma yatırım programını kabul ettik. Bu tüm AB’nin başarısıdır. Bu benzersiz araç, savunma yeteneklerimizi güçlendirecek ve savunma sanayimizi destekleyecektir. Güvenlik ve savunmaya ne kadar çok yatırım yaparsak, bize zarar vermek isteyenleri o kadar iyi caydırırız” ifadelerini kullandı.

 SAFE, AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanmasının ardından 29 Mayıs 2025’te yürürlüğe girecek.

Kaynak: DHA


Dünyanın konuştuğu an: Gazzeli kız alevlerin arasından canlı çıktı

Gazze'deki okul saldırısından mucizeyle kurtulan 5 yaşındaki çocuğun görüntüleri dünya medyasında gündem oldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail ordusu, yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı Fehmi el-Cercavi Okulu'nu Gazze'nin kuzeyine düzenlediği hava saldırısında hedef aldı. Gazze'deki sağlık yetkilileri, okul saldırısında yanarak yaşamını yitiren kişi sayısının 31 kişi olduğunu belirterek, ölenlerden 18'inin çocuk, 6'sının ise kadın olduğunu belirtti.

Yerel kaynaklar, pazartesi sabahından bu yana İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında en az 81 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Ambulans ve Acil Servis Müdürü Faris Afane, okulun içinde uyuyan çocuk ve kadınların "alevler tarafından yutulduğunu" söyledi ve ekledi:

Çocuk ve kadınlar yanan sınıfların içinde çığlık atıyordu. Alevlerin büyüklüğü nedeniyle onları kurtaramadık. Manzara çok rahatsız ediciydi. Gördüklerimizi tarif edecek kelimeler yok

Dünyanın konuştuğu görüntü

BBC'de yer alan ve dünya medyasında ses getiren haberde alevlerin arasında kalan çocuğun akıbeti belli oldu.İsrail'in katliamından mucizevi şekilde kurtulan Filistinli 5 yaşındaki Verd el-Şeyh Halil, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

Benim adım Verd (Gül). 5 yaşındayım. Ateş çok büyüktü. Kurtulmak için ateşin üzerinde yürümek zorunda kaldım. Ne olduğunu tam anlayamadım. Sadece yere düşen bir bomba sesi duydum. Sınıfın çatısı üzerimize düştü. Sınıfların çoğu alev almıştı. Kolumda yandı. Kız kardeşlerimin hepsi şehit oldu. Bu okulda kardeşlerim öldü. Onlarla birlikte dönmeyi istiyordum

Ailesini kaybetti

Annesi ve 6 kardeşini saldırıda kaybettiğini belirten Verd ölen kardeşlerinden birinin terliğini tutarak "Bu kardeşimin. Bunları da onlar giyiyordu." dedi. Verd'in bakımını ise ailesi olmadığı için amcasının üstleneceği ifade ediliyor.

Öte yandan görüntüyü BM'nin insan hakları raportörü Francesca Albanese de X hesabı üzerinden paylaştı. Albanese paylaşımında, "Diri diri yanan o kadar çok insanın, o kadar çok çocuğun görüntüsünü gördüm ki artık midem bulanmadan ateşe bakamıyorum" sözlerini kullandı.


Alevlerin içinden sağ çıktı, dünyanın konuştuğu an: BM raportörü: Midem bulanıyor bakamıyorum

Alevlerin içinden sağ çıktı, dünyanın konuştuğu an: BM raportörü: Midem bulanıyor bakamıyorum


Fidan ve Lavrov'dan ortak basın açıklaması: "Liderlerimiz arasında sağlam bir ilişki var"

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov, ikili görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Fidan, Türkiye'nin Rus-Ukrayna Savaşı hususunda müzakerelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu ifade ederken Lavrov ikinci müzakereler için istanbul'u işaret etti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ziyaret için geldiği Rusya'nın başkenti Moskova'da Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile basın açıklaması düzenliyor.

Lavrov, basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

  • "Rusya ve Türkiye dışişleri bakanlıkları olarak koordinasyon halindeyiz. Rus turistler Türkiye'yi tercih ediyor. Geçtiğimiz sene bir rekor kırıldı. Orman yangınları ile mücadele önemli bir işbirliğimiz olabilir. Uluslararası konulardaki yaklaşımlarımızı teyit ettik. Suriye konusunda temas halindeyiz. Gazze'de olup bitenlerin kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz. Rusya ve Türkiye olarak Filistin devletinin kurulmasından yanayız. Hayatını kaybedenlerin sayısı artıyor. Tüm imkanlarımızı kullanacağız.Bölgedeki ülkeler ile temas halinde olacağız."

Avrupa liderlerine suçlama

Toplantıda bulunan basın tarafından Lavrov'a şu soru yöenltildi:  Esir takası 3 gün sürdükten sonra Ukrayna tarafı sizin saldırıda bulunduğunuz yönünde açıklamalar yaptı. Sizin de hava sahanızı kapattığınız yönünde haberler var. Bu Rus tarafının savaşmak istediğinin göstergesi mi? Amerika Birleşik Devletleri'nin müzakereciniz Midinski'nin tutumundan dolayı değişmesini istediği yönünde haberler var. Sizin müzakerecinizi değiştirmeyi yönünde bir tavrınız söz konusu mu? Bir de ABD ile Rusya arasında esir takası olabileceği ifade ediliyor. Bu gerçekleşecek mi? Bunun için yer Türkiye olabilir mi? Zamanı var mı?

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov cevaben "Biz sadece askeri hedefleri vuruyoruz, saldırılara cevap verdik" ifadelerini kullandı.

 "Eğer savaş biterse, onların siyasi kariyerleri bitecektir. Çünkü egoistler, kendi halklarının kendi halklarının ulusal menfaatlerinden kendi menfaatlerinin daha önemli olduğunu düşünüyorlar" dedi.

Ukrayna ile süren savaşı değerlendiren Lavrov'un açıklamasının satırbaşları şöyleydi: 

  • "Bahsettiğiniz Trump'ın tutumu ve açıklamalarındaki değişikliklerle ilgili bunu biz açıklama değişiklikleri gibi görüyoruz. Son zamanlara kadar Avrupa tek sesli hiçbir ateşkes olmayacak diyorlardı, şimdi ne diyorlar, hemen bir ateşkes yapın ön koşul olmadan. Macron da bunu söylüyor ama ateşkes süresinde silah satışına devam edecekler."

  • "Avrupa, Rusya'yı yenme konusunda başarısızlığa uğradı."

  • "Eğer savaş biterse, onların (Batılı liderlerin) siyasi kariyerleri bitecektir. Çünkü egoistler, kendi halklarının kendi halklarının ulusal menfaatlerinden kendi menfaatlerinin daha önemli olduğunu düşünüyorlar."

 Gazze açıklaması

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Filistin'de süren savaşı değerlendirilen: "Türkiye'yle Filistin konusunda ortak görüşe sahibiz. Gazze ve Batı Şeria’da olanlar kabul edilemez" ifadelerini kullandı. 

"Liderlerimiz arasında sağlam bir ilişki var"

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Lavrov'un ardından yaptığı açıklamanın satırbaşları şöyleydi: 

  • "Sayın Lavrov'a teşekkürlerimiz sunuyorum. 1 yıl aradan sonra Moskova'da bulunmaktan memnunum. Dün önemli görüşmelerimiz oldu. Sayın Putin ile görüştük. Ziyaretim çok boyutlu ilişkilerimizi ele almamızı sağladı. Bugün de Sayın Lavrov ile bölgesel, ikili ilişkileri küresel sorunları ele alma şansımız oldu.

  • "Türkiye, Rusya arasındaki ilişkileri bölgenin istikrarı için her zamankinden daha önemli bir rol oynuyor. Liderlerimiz arasında sağlam bir ilişki var. Bu iletişim ilişkilerimizi sonuç odaklı yürütmemizi sağlıyor. Rusya ile son derece önemli bağlarımız var. Akkuyu'nun bir an önce faaliyete geçmesi için çaba gösteriyoruz. İkili ilişkilerimiz derinleştirme çabasındayız."

"Her türlü desteği vermeye hazırız"

  • "Sayın Putin bizzat yetkilendiriği bir heyeti İstanbul'a gönderdi. Görüşmelerde mutabık kalınan takasın tamamlanmasından memnuniyet duyuyoruz. Sayın Erdoğan'ın tüm taraflara söylediği gibi Türkiye her türlü desteği vermeye hazır. Karadeniz'de güvenliğe verdiğimiz önemin altını bir kez daha çizdim."

  • "Yaptırımların kaldırılması yönünde aldırılan kararlar çok önemli. Cumhurbaşkanımız ile yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük. Tüm bu konuları bugün ele alma imkanımız oldu. Suriye halkının refaha kavuşması için çaba harcamaya devam edeceğiz. Taraflar, 10 Mart mutabakatını uygulamalı."

"Müzakerelere ev sahipiğine hazırız"

  • "Dün yaptığımız görüşmede Cumhurbaşkanımızın hassas olduğu önemli konuları gündeme getirdik. Rusya-Ukrayna görüşmelerinin bir netice ile sonuçlanması önem kazanmakta."

  • "Esir takası tamamlandı. Karşılıkla şartların gönderilmesi konusunda da hazırlıklar sürüyor. Sayın Putin ile Akkuyu nükleer santralinin inşası ile ilgili süreçte karşılaşılan aksaklıklar gündeme geldi. Sayın Putin'in bu konuyu ne kadar yakından takip ettiğiniz bir kez daha görmüş oldu."

  • "BOTAŞ ve Gazprom arasında devam eden görüşmeler var. Bu konuda da Putin'in desteğini istedik. Verimli bir görüşme oldu. Biz ev sahipliğine her zaman hazır olduğumuzu ifade ettik. Bu dünya barışı için bir görev. Cumhurbaşkanımız savaşın başından beri güçlü barış çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Sayın Putin mutabık kaldıkları noktalarda gündemleri birlikte ilerletebilmekteler. Bizler bakanlar düzeyinde iki lider tarafından ortaya konan iradenin somut şekilde hayata geçirilebilmesi için çalışmaya devam ediyoruz." 


Dışişleri Bakanı Fidan, Moskova'da Rus mevkidaşı Lavrov ile bir araya geldi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile Moskova'da gerçekleştireceği toplantıyla ilgili basına konuştu. Hakan Fidan, Lavrov ile görüşmesinde iki ülke arasındaki çok boyutlu ilişkilerin tüm başlıklarına değinerek bölgesel konuların ele alacaklarını söyledi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkent Moskova'da bir araya geldi.

Başkent Moskova'daki buluşmada Lavrov ile Fidan, görüşmenin basına açık kısmında konuştu.

Bakan Fidan, yeniden Moskova’da bulunmaktan ve verimli programdan dolayı memnuniyet duyduğunu belirterek "Dün (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin tarafından kabul edildim ve kendisine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en içten selam ve iyi dileklerini, önemli mesajlarını iletme imkanım oldu." dedi.

Türkiye-Rusya ilişkilerine değinen Fidan, şunları kaydetti:

"İlişkilerimiz, liderlerimizin çizdiği yolda son derece sağlıklı bir şekilde hedeflerine ulaşarak ilerlemekte. Gündemin çok hızlı değiştiği coğrafyamızda Türkiye ile Rusya arasındaki köklü ilişkiler, bölgemizde istikrar ve güvenliğin sağlanmasında önemli rol oynamakta. Rusya’nın Ukrayna ile doğrudan müzakereler için İstanbul’u tercih etmesi, ülkelerimizin istikrar tesisine dönük ortak anlayışın tezahürüdür."

Hakan Fidan, Lavrov ile görüşmesinde iki ülke arasındaki çok boyutlu ilişkilerin tüm başlıklarına değinerek enerji, ekonomi ve başta Orta Doğu ile Afrika olmak üzere, bölgesel konuları ele alacaklarını söyledi.

"Ticaret ve yatırım alanındaki işbirliğimiz gelişiyor"

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da Fidan başkanlığındaki heyeti Moskova'da ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu dile getirdi.

Rusya ile Türkiye arasındaki yoğun ve kapsamlı gündemin Rusya Devlet Başkanı Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından belirlendiğinin altını çizen Lavrov, Fidan'ın dün Putin tarafından kabul edildiğine dikkati çekerek şöyle konuştu:

"Ortaklığımızın derinleştirilmesine yönelik karşılıklı iş ve sonuç odaklı yaklaşım, dünkü görüşmede teyit edildi. İkili işbirliği konusunda çok sayıda önemli planlarımız var. Ele alınan konularla, dışarıdan gelen yasa dışı engelleri kaldırmayı hedefliyoruz. Ticaret ve yatırım alanındaki işbirliğimiz gelişiyor ve gelişmeye devam edecek."

Lavrov, Fidan ile iki liderin ortaya koyduğu hedeflerin hayata geçirilmesi ile ilgili konuları ele alacaklarını belirterek "Rusya ve Türkiye, Kuzey Afrika ve Orta Doğu dahil birçok bölgede durumun iyileştirilmesine yönelik uluslararası girişimlerde yer alıyor. Putin'in de dün dediği gibi Türkiye'nin yeniden Ukrayna tarafıyla doğrudan müzakere imkanlarını sağlamasına değer veriyoruz." ifadelerini kullandı.


150 milyar dolarlık projeye Atina'dan veto sinyali

Yunanistan, Türkiye'nin 1995'ten bu yana geçerliliğini koruyan "casus belli" kararını kaldırmadan Avrupa Birliği savunma fonlarına erişimine izin vermeyeceğini açıkça ortaya koydu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Türkiye’ye yönelik yaptığı “casus belli” çıkışı Ankara'dan henüz resmi bir yanıt almadı. Miçotakis’in bu çıkışı, Avrupa Birliği’nin 150 milyar euroluk yeni savunma finansman mekanizması “SAFE” kapsamında yaptığı değerlendirme sırasında geldi.

Miçotakis, Türkiye’nin AB aday ülkesi olarak bu tür mali destek mekanizmalarından yararlanmayı talep ederken, aynı zamanda bir AB üyesi olan Yunanistan'ı savaşla tehdit etmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Özellikle Ege Denizi'nde karasularını 12 deniz miline çıkarma hakkını kullandığı takdirde Türkiye'nin bu durumu savaş sebebi (casus belli) sayması, Yunanistan açısından ciddi bir güvenlik sorunu olarak görülüyor.

Atina'dan veto sinyali

AB Genel İşler Konseyi’nin 27 Mayıs’ta "SAFE" planını oylamaya sunması beklenirken, Atina bu süreçte elindeki en güçlü koz olan “oybirliği” şartını kullanmaya hazırlanıyor.

AB hukukuna göre, aday ülkelerle yapılacak savunma iş birliklerinde tüm üye ülkelerin onayı gerekiyor. Yunanistan da bu bağlamda Türkiye’nin casus belli kararını kaldırmaması halinde veto hakkını kullanabileceğinin sinyallerini veriyor.

Helsinki formulü

Yunanistan, bu süreçte 1999 Helsinki Zirvesi’nde belirlenen ilkelere atıf yaparak Türkiye'nin AB adaylığı sürecinde uluslararası hukuka saygı göstermesini ve casus belli kararını geri çekmesini talep ediyor. Nihai hedefin ise Ege'deki kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) konularının Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmesi olduğu belirtiliyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis’in geçtiğimiz haftalarda İstanbul’a yaptığı ziyarette de bu konu gündeme geldi. Türk basınına göre Yerapetritis, Türkiye'nin Yunanistan'ı savaşla tehdit etmeye devam etmesinin, iki ülke arasında daha derin askeri iş birliklerini engellediğini ifade etti.

1995'den beri devam eden tehdit

Ankara'nın 8 Haziran 1995’te TBMM kararıyla aldığı ve Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarması durumunda askeri güç kullanabileceğini belirten casus belli kararı, Atina tarafından uluslararası hukuka aykırı ve AB müktesebatıyla bağdaşmaz olarak değerlendiriliyor.

Yunan kaynaklara göre bu tehdidin kaldırılması, bir "jest" değil, Türkiye’nin AB adaylık sürecindeki yükümlülüklerinden biri. Yunanistan, bu konuda herhangi bir taviz ya da karşılık sunmayacağının altını çiziyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Schengen vizesinde yeni dönem: Avrupa'dan Türkiye'ye 'Cascade' sistemi

Avrupa Komisyonu’nun 26 Haziran 2024 tarihli Vize Kodu El Kitabı güncellemesiyle birlikte Schengen vizelerinde "Cascade Kuralı" devreye girdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Almanya'nın İzmir Başkonsolosu Ralf Schröer, İzmir'de Yaşar Üniversitesi'nde düzenlenen bir seminerde schengen vizesine dair açıklamalarda bulundu. Schröer 'Türk hükümeti ile aldığımız karar gereğince vizede öncelik iş insanları ve öğrencilere tanınmaktadır" dedi.

Schröer ayrıca vize başvurularının kurumlar aracılığı ile değil bireysel de yapıldığını hatırlatarak değerlendirme sürecinde bir fark olmadığını ifade etti.

Schröer son olarak Schengen vizelerinin geçerlilik sürelerini kademeli olarak uzatan Cascade Kuralı'nı yakın gelecekte Türkiye'de daha etkin biçimde uygulayabileceklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Genellikle ilk başvuruda, tek girişli ya da kısa süreli çok girişli vize verilir. Ancak vizeyi doğru şekilde kullandığınız takdirde, bir sonraki başvurunuzda daha uzun süreli bir vize almanız mümkün olur. Bu zincirleme şekilde devam eder; daha sonra bir yıl, iki yıl hatta beş yıl süreli vize alınabilir."

Cascade Kuralı nedir?

Avrupa Komisyonu'nun vize başvuru süreçlerine ilişkin 26 Haziran 2024 tarihli Vize Kodu El Kitabı güncellemesinde, Cascade Kuralı'na da yer veriliyor. BBC'nin haberinde2024'teki el kitabında Cascade Kuralı'nın tanımlandığı bölümde, kademeli olarak vize geçerliliğinin nasıl artabileceği, örnekler üzerinden anlatılıyor.

Eğer bir başvuru sahibi iki yıl içerisinde üç kez vize almış ve bunları yasalara uygun şekilde kullanmışsa, bir sonraki başvurusunda bu kişiye çoklu girişe izin veren ve en az bir yıl geçerliliğe sahip vize verilmesi öneriliyor.

Başvuru sahibi iki yıl içerisinde bir yıl geçerliliği olan vizesini yasaya uygun şekilde kullandıysa, bir sonraki başvuruda bu kişiye iki yıllık vize verilmesi öngörülüyor.

Benzer şekilde, başvuran kişi üç yıl içerisinde iki yıllık vizesini yasaya uygun olarak kullandıysa, bir sonraki başvurusunda beş yıl geçerliliği olan vize verilmesi uygun görülüyor.

Tüm bunlar, başvuran kişinin pasaportunun geçerlilik süresinin, belirtilen sürelerde vize vermeye izin vermesi halinde geçerli oluyor. Belgede bazı örnek vakalar üzerinden, Cascade Kuralı açıklanıyor.

Örneğin bir Tunus vatandaşının, Schengen bölgesini son iki yılda üç kez ziyaret ettiğini düşünelim. Bu ziyaretleri Belçika, İspanya ve İtalya temsilciliklerinden tek girişli vizeler alarak yapmış olsun. Pasaportunun geçerlilik süresinin bitmesine daha dört yıl olan bu kişi, örneğin Çekya'yı ziyaret etmek için vize başvurusu yaptığında, Çek makamlarının çok girişli ve bir yıl geçerliliğe sahip vize vermesi bekleniyor.

Öte yandan belgede, her başvurunun kendi şartlarıyla değerlendirildiği de hesaba katılarak, Cascade Kuralı'nın istisnaları olabileceği de not ediliyor.

Eğer vize geçerliliğinin kısa tutulmasını gerektiren makul bir şüphe mevcutsa, bahsedilen sürelerden daha kısa geçerliliğe sahip vize verilmesi tercih edilebiliyor. Belgede bunun objektif kriterlere dayanması gerektiği söyleniyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Pikachu'dan Hello Kitty'e... Japonya, tuhaf bebek isimleri için yeni kurallar getiriyor

Japonya, çocuklara verilen Pikachu ve Kitty gibi alışılmadık isimlerin kamu hizmetlerinde yarattığı sorunlara karşı harekete geçti. Yeni yasayla yalnızca resmî olarak onaylanan telaffuzlara izin verilecek


Uzun ekran süreleri tarih oluyor: Telefon bağımlılığını önleyen app geliştirildi

Günde altı saat ekran başında geçiren, haftada yüzlerce kez telefonunu kontrol eden milyonlarca kullanıcı için umut veren çözümler geliştirildi


ABD'nin Philadelphia kentinde silahlı saldırı: 2 ölü 9 yaralı

ABD'nin Philadelphia kentindeki Fairmount Park'ta meydana gelen silahlı saldırıda ilk belirlemelere göre 2 kişi hayatını kaybetti, 9 kişi yaralandı


Suudi Arabistan alkol yasağının kaldırılacağı iddialarını yalanladı

Reuters'a konuşan Suudi Arabistanlı bir yetkili, ülkede 73 yıldır devam eden alkol yasağının kaldırılacağı yönündeki haberleri yalanladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Suudi Arabistanlı bir yetkili, krallıkta 73 yıldır yürürlükte olan alkol yasağını kaldıracağı yönündeki haberleri yalanladı. Alkolün serbest bırakılacağı iddiası, geçen hafta bir şarap blogunda yer aldıktan sonra bazı uluslararası medya kuruluşları tarafından da haberleştirilmişti.

Haberde, Suudi yetkililerin 2034 Dünya Kupası'na ev sahipliği hazırlıkları kapsamında turistik alanlarda alkol satışına izin vermeyi planladığı öne sürülüyordu. Ancak bu bilgiye dair herhangi bir kaynak gösterilmemişti.

Bir zamanlar aşırı muhafazakâr çizgisiyle tanınan Suudi Arabistan, ekonomisini çeşitlendirmek ve petrol bağımlılığını azaltmak amacıyla turistleri ve uluslararası yatırımcıları çekmek için bazı kısıtlamaları gevşetmiş durumda.

Alkollü içecekler hâlâ yasak olsa da, Suudiler ve yabancılar artık çöl partilerinde dans etmekten moda şovlarında manken izlemeye, sinemaya gitmeye kadar eskiden Körfez ülkelerinde hayal dahi edilemeyecek etkinliklere katılabiliyor.

Alkol düzenlemelerine ilişkin haber, Suudi Arabistan'da sert sosyal medya tartışmaları da beraberinde getirdi.

Suudi Arabistan’ın fiili lideri Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MBS), 2017’de kadınların araç kullanma yasağını kaldırmak, kamusal alanlardaki cinsiyet ayrımı kurallarını gevşetmek ve din polisinin yetkilerini sınırlandırmak gibi bir dizi reformu hayata geçirdi.

Alkol satışının yasak olduğu Körfez ülkeleri arasında yalnızca Suudi Arabistan ve Kuveyt yer alıyor.

Krallıkta alkollü içeceklerin tüketimine dair atılan en sembolik adımlardan biri, geçen yıl başkent Riyad’da yalnızca gayrimüslim diplomatlara hizmet veren ilk alkol mağazasının açılmasıydı.

Bundan önce ülkede alkol yalnızca diplomatik kuryeyle getirilebiliyor ya da yasa dışı yollarla, kara borsada temin edilebiliyordu.

Kaynak: Reuters


Fransız çiftçilerden parlamento kapısında traktörlü eylem

Çevre savunucuları ve küçük ölçekli ya da organik tarım yapan çiftçileri temsil eden bazı sendikalar, söz konusu yasa tasarısının bağımsız üreticiler aleyhine büyük ölçekli tarım sanayisini kayırdığını savunuyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Fransız çiftçiler, çevre düzenlemelerini gevşetmeyi amaçlayan bir yasa tasarısına muhalefet milletvekilleri tarafından sunulan değişiklikleri protesto etmek için pazartesi günü Paris çevresindeki otoyol trafiğini kapatarak traktörleriyle parlamento önünde toplandı.

Tasarı, hayvancılık tesisleri ve sulama barajlarının onay süreçlerinin basitleştirilmesini, ayrıca şeker pancarı üretiminde kullanılan yasaklı bir neonikotinoid pestisitin yeniden kullanımına izin verilmesini öngörüyor. Çevreci gruplar bu pestisitin arı nüfusunu tehdit ettiğini öne sürüyor.

Bu gelişme, Avrupa Birliği’nin birçok ülkesinde çevre yasalarının geri çekilmesine yönelik artan eğilimin bir parçası. Çiftçiler artan üretim maliyetleriyle ve yaşam pahalılığıyla mücadele ederken, çevre düzenlemeleri ikinci plana itiliyor.

Çevre savunucuları ve küçük ölçekli ya da organik tarım yapan çiftçileri temsil eden bazı sendikalar, söz konusu yasa tasarısının bağımsız üreticiler aleyhine büyük ölçekli tarım sanayisini kayırdığını savunuyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sol kanattaki siyasi rakipleri, tasarıya çok sayıda değişiklik önergesi sundu. Protestocu çiftçiler, bu değişikliklerin tasarının amacını tehdit ettiğini belirtiyor.

“Milletvekillerinden, bizim milletvekillerimizden ciddiyet bekliyoruz ve tasarının mevcut haliyle kabul edilmesini istiyoruz” diyen Paris yakınlarındaki Yvelines bölgesinden hububat üreticisi Julien Thierry, özellikle Yeşiller ve solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisinden milletvekillerini eleştirdi.

Geçtiğimiz yıl Fransa ve Avrupa genelindeki çiftçiler, ucuz yabancı rekabete ve "gereksiz" olarak nitelendirdikleri düzenlemelere karşı yükselttikleri sesin ardından çeşitli tavizler koparmıştı.

Pazartesi günü, çiftçiler Paris’e çıkan en az altı otoyolda traktörleriyle ilerleyerek sabah saatlerindeki trafiği yavaşlattı. Aynı saatlerde onlarca çiftçi, Seine Nehri kıyısındaki Ulusal Meclis binası önünde toplandı. Milletvekilleri içeride yasa tasarısını tartışıyordu.

Fransa’nın en büyük çiftçi birliği FNSEA, Fransız tarımının daha rekabetçi hale gelmesi için düzenlemelerin basitleştirilmesi gerektiğini savundu.

Birlik ve müttefikleri ayrıca, tartışmalı neonikotinoid pestisitlerden biri olan asetampirid’in AB’nin diğer ülkelerinde zaten izinli olduğunu ve Fransa’da da onaylanması gerektiğini söylüyor. Gerekçe olarak ise, bu maddenin diğer neonikotinoidlere kıyasla yaban hayatı için daha az toksik olduğu ve mahsulleri zararlılardan koruduğu öne sürülüyor.

Kaynak: Reuters


Hakan Fidan, Rusya'da Putin'le görüştü: İstanbul'daki barış müzakereleri ele alındı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. İstanbul görüşmelerinin ele alındığı görüşmede Suriye'deki son gelişmelerden de bahsedildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı kabul etti. Görüşmede Suriye'deki son gelişmeler ve Ukrayna savaşındaki "arabuluculuk" girişimlerinin ele alındığı öğrenildi.

​​​​​​​Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, yerel saatle 19.30'da başlayan görüşme sona erdi.

Görüşme yaklaşık 1 saat sürdü. 

Görüşmede, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşı sona erdirmek amacıyla son dönemde yapılan girişimlerin yanı sıra 16 Mayıs'ta İstanbul'da gerçekleştirilen müzakerelerin ardından yaşanan gelişmeler ele alındı.

Görüşmede, ekonomi ve enerji alanındaki ikili konular hakkında da fikir alışverişi yapıldı.

Fidan, Putin ile görüşmesinin ardından Moskova Büyükelçiliği’nde Rus- Türk İş İnsanları Birliği Yönetim Kurulu ile bir araya geldi.



Netanyahu: Kudüs daima İsrail'e ait olacak

İsrail Başbakanı Netanyahu, Kudüs'ün tamamının daima İsrail'e ait olacağını iddia etti. Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde Mescid-i Aksa'nın altına kadar uzanan tünellerden bir video paylaşan Netanyahu, "Eski ve yeni Kudüs bizim elimizde ve daima bizim elimizde kalacak" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Doğu Kudüs'ün 1967'de İsrail tarafından işgalinin İbrani takvimine göre yıl dönümünde, Kudüs'ün tamamının daima İsrail'e ait olacağını savundu. Netanyahu, X hesabından, İşgal altındaki Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde Mescid-i Aksa'nın altına kadar uzanan tünellerden bir video yayınladı.

Doğu Kudüs'ün Silvan beldesindeki tünelde çektiği videoda "Eski (Şehir) ve yeni Kudüs bizim elimizde ve daima bizim elimizde kalacak" iddiasında bulunan Netanyahu, Mescid-i Aksa'ya kadar uzanan ve arkeolojik kazı gerekçesiyle açılan tünellerde ortaya çıkan yapıların kendi atalarına ait olduğunu öne sürdü. Netanyahu, Doğu Kudüs'ün işgalinin İsraillilerce kutlandığı "Kudüs Günü"nde her yıl önemli kararlar aldıklarını dile getirerek işgal altındaki Doğu Kudüs çevresindeki yerleşimlere büyük kaynaklar aktardıklarını söyledi.

Kaynak: AA


İtalya'da kısmi yerel seçimlerde önemli kentleri merkez sol kazandı

İtalya'da kısmi yerel seçimlerde Cenova ve Ravenna belediye başkanlıklarını merkez sol kazandı. Kısmi yerel seçimlerde oy kullanılan diğer iki önemli kent Matera ve Taranto'da ise adaylardan hiçbiri yüzde 50+1'e erişemediği için 8-9 Haziran'da ikinci tur seçime gidilecek

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İtalya'da düzenlenen kısmi yerel seçimlerde, Cenova ve Ravenna gibi iki büyük kenti muhalefetteki merkez solun adayları kazandı. Ülkede, yaklaşık 2 milyon kişiyi ilgilendiren kısmi yerel seçimlerde, aralarında Cenova, Matera, Ravenna ve Taranto'nun da olduğu 117 belediye için halk dün ve bugün sandık başına gitti. İçişleri Bakanlığının verilerine göre, kısmi yerel seçimlere katılım oranı yüzde 56,2 oldu.

İki gün süren ve bugün oy verme işleminin yerel saatle 15.00'te tamamlandığı kısmi yerel seçimlerde gelen resmi olmayan ilk sonuçlara göre, Cenova ve Ravenna belediye başkanlıklarını merkez sol aldı. İtalyan ANSA ajansının haberine göre, Cenova'da merkez solun adayı Silvia Salis oyların yüzde 51,6'sını alarak, iktidardaki merkez sağ bloğun adayı olan ve oyların yüzde 44'ünü alan Pietro Piciocchi'yi geride bırakarak yeni belediye başkanı seçildi. Ravenna'da da merkez solun adayı Alessandro Barattoni oyların yüzde 58,1'ini alarak rakibi merkez sağın adayı olan ve oyların yüzde 25'ini alan Nicolo Grand'nin açık ara önüne geçerek yeni belediye başkanı oldu.

Kısmi yerel seçimlerde oy kullanılan diğer iki önemli kent, Matera ve Taranto'da ise merkez solun adayları rakiplerinin önünde bir oy oranı yakalasa da başkan seçilmek için yeterli olan yüzde 50+1'e erişemedi. Bu nedenle Matera ve Taranto’daki seçmenler, ilk turda en yüksek oyu alan iki isim arasında 8-9 Haziran'da ikinci tur seçime gidecek.

"Merkez sağ anket sonuçlarına seviniyor, biz ise seçimleri kazanıyoruz"

Seçim sonuçlarını değerlendiren ana muhalefet partisi Demokratik Parti (PD) lideri Elly Schlein da Cenova ve Ravenna'da olağanüstü başarılar elde ettiklerini belirterek, "Merkez sağ anket sonuçlarına göre seviniyor, biz ise seçimleri kazanıyoruz." dedi. Muhalefetteki Italia Viva Partisi lideri Matteo Renzi, kısmi yerel seçim sonuçlarını değerlendirirken, "Merkez sol birleştiğinde kazanıyor, hem de açık farkla kazanıyor. Özellikle Ravenna ve Cenova’daki gibi güvenilir adaylarla sahaya çıktığında. Bugün (Başbakan Giorgia) Meloni ciddi bir darbe aldı. 'Anketlerin onu çok gösterdiği' gibi söylemler artık geçerli değil. Büyü biraz bozuldu" ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA


Liverpool'un şampiyonluk kutlamalarında araç kalabalığın arasına daldı

İngiltere’de Liverpool’un şampiyonluk kutlamaları sırasında bir araç kalabalığın arasında daldı. Aracın sürücüsü gözaltına alındı. Olayın terör saldırısı olup olmadığı araştırılıyor


Almanya Başbakanı Merz'den ABD'li teknoloji şirketlerine 'misilleme' tehdidi

Almanya Başbakanı Merz, AB'nin ABD'li teknoloji şirketlerine tarife misillemesi yapabileceğini söyledi. Merz, "Şu anda Amerikan teknoloji şirketlerine vergi açısından da büyük bir tasarruf sağlıyoruz. Bu böyle kalmak zorunda değil, değiştirilebilir" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, ABD ile yaşanan gümrük vergisi anlaşmazlığına karşı Avrupalıları birlik olmaya ve özgüven göstermeye çağırarak, Donald Trump yönetimiyle ticaret anlaşmazlığının tırmanması halinde Avrupa Birliği'nin (AB), ABD'li teknoloji şirketlerine misilleme yapabileceğini belirtti. Friedrich Merz, Batı Alman Radyo Televizyon Kurumunun (WDR) düzenlediği Avrupa Forumu etkinliğinde yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın gümrük vergisi tehditlerine atıfta bulunarak, "Biz yalvaran değiliz. Kendimizi olduğumuzdan daha küçük göstermeyelim" dedi.

Avrupa'nın 500 milyon tüketicisiyle birçok ABD şirketi için ABD'den sonra en büyük ikinci pazar olduğuna dikkati çeken Merz, AB'nin kendi çıkarlarını koruması gerektiğini söyledi. Merz, "Şu anda Amerikan teknoloji şirketlerine vergi açısından da büyük bir tasarruf sağlıyoruz. Bu böyle kalmak zorunda değil, değiştirilebilir" diye konuştu. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yaklaşımını, ABD ile gümrük vergisi anlaşmazlığında tamamen desteklediğini belirten Merz, Almanya'nın yan anlaşmalara girmeyeceği ancak ticaret konularını AB'nin ele almasına izin vereceği yönündeki duruşunu yineledi.

Merz, "Dikkatsizce ve telaşla tepki vermemeliyiz. Bizim görüşümüze göre gümrük tarifeleri bize zarar verir. Ancak başka bir şey yapamazsak bu aracı (ABD'li teknoloji şirketlerine misilleme) kullanmamız gerekir.” ifadelerini kullandı. Trump'ın açıklamalarını "raf ömürlerinin uzun olmayacağını bilse de" çok ciddiye aldığını aktaran Merz, ek gümrük vergilerinin kimsenin yararına olmadığını sözlerine ekledi.

Kaynak: AA


Büyük bir hataydı: 2024'de 200 bin kişi Alman oldu | 'Turbo vatandaşlık' kaldırılıyor

Almanya, tartışmalı “turbo vatandaşlık” uygulamasını sona erdiriyor. İçişleri Bakanı Dobrindt, üç yıl ikametle vatandaşlık hakkının entegrasyon süreciyle bağdaşmadığını savunarak düzenlemenin iptal edileceğini açıkladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

 Almanya’da geçen yıl yürürlüğe giren ve üç yıl ikamet eden göçmenlere vatandaşlık hakkı tanıyan düzenleme geri çekiliyor. İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, tartışmalı uygulamanın iptali için harekete geçtiklerini açıkladı. Bild gazetesine konuşan Dobrindt, söz konusu düzenlemeyi yarın gerçekleştirilecek kabine toplantısında gündeme getireceğini söyledi.

Dobrindt, “Üç yıllık ikametin ardından vatandaşlık verilmesi büyük bir hataydı. Bu uygulamaya son veriyoruz. Alman vatandaşlığı, entegrasyon sürecinin başlangıcında değil, sonunda verilmelidir” ifadelerini kullandı.

Turbo vatandaşlık nedir?

Söz konusu düzenleme, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti'nin (FDP) oluşturduğu bir önceki koalisyon hükümeti tarafından hayata geçirilmişti. “Turbo vatandaşlık” olarak nitelendirilen uygulama, Almanca’yı C1 düzeyinde konuşabilen ve gönüllü faaliyetlerde bulunarak topluma katkı sağlayan bireylerin, ikametlerinin üçüncü yılı sonunda vatandaşlık başvurusu yapmalarına olanak tanıyordu.

Ancak bu uygulama, özellikle Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) tarafından en başından bu yana eleştiriyle karşılanıyordu. Muhafazakâr kanat, üç yılın vatandaşlık kazanımı için yetersiz bir süre olduğunu savunuyordu.

Muhalefetteki Yeşiller Partisi’nin Federal Meclis Grup Başkanı Katharina Dröge ise hükümetin geri adımına sert tepki gösterdi. Dröge, “Bu düzenleme, tüm koşulları sağlayan, topluma hızla entegre olan ve iyi düzeyde Almanca konuşan insanlara yönelikti. Bu kişilere verilen hakkın geri alınması mantıksız” şeklinde konuştu.

200 bin kişi vatandaşlık aldı

Geçtiğimiz yıl yaklaşık 200 bin kişi Alman vatandaşlığına geçti. Bu rakam, son 25 yılın en yüksek vatandaşlık geçişi olarak kayıtlara geçti.

Hükümet ayrıca, ikincil koruma statüsüne sahip göçmenler için aile birleşimini zorlaştırmayı planlıyor. Bakan Dobrindt’in aynı kabine toplantısında gündeme getireceği yeni düzenlemeye göre, bu statüdeki bireylerin aile üyeleri, Almanya’ya gelmek için iki yıl beklemek zorunda kalacak.

Almanya'da şu anda ikincil koruma statüsünde bulunan kişi sayısı 351 bin 400 civarında. Bu grubun büyük çoğunluğunu Suriyeliler oluşturuyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Rusya'dan gaz alan ülkelere yüzde 500 ek vergi: Türkiye ve AB listede

ABD Senatosu, Rusya’ya uygulanan baskıyı artırmak amacıyla yüzde 500’e varan gümrük vergilerini içeren yeni bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarı, Rus enerjisini tüketen ülkeleri de hedef alırken, Türkiye gibi stratejik ortakları zor durumda bırakabilir

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Göreve geldiğinde Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini sadece 24 saatte bitireceğini belirten ABD Başkanı Donald Trump, son günlerde yaptığı açıklamalarda Putin'in ne yaptığını anlayamadığını ifade etti. Dahası Trump, Putin'e yönelik söylediği olumlu ifadelerden de geri adım attı hatta Rusya'ya yönelik yeni yaptırım sinyalleri verdi.

Türkiye ve Avrupa Birliği kritik tasarıda listede

ABD Senatosu da savaşı durdurmak için hızla ilerleyen ve iki partiden de etkileyici bir destek toplayan bir yasa tasarısını çıkartmak için çabalıyor. Pakette, Putin'i barışa zorlamak için yeni yaptırımlar içeriyor.Güney Carolina'dan Cumhuriyetçi Lindsey Graham ve Connecticut'tan Demokrat Richard Blumenthal tarafından ortaklaşa desteklenen bu girişim sadece Rusya'ya yönelik değil, Türkiye ve Avrupa Birliği ülkelerini de yaptırım listesine dolaylı yoldan aslında içinde bulunduruyor.

Graham ve Blumenthal geçen hafta metnin 100 sandalyeli Senato'da 81 imza topladığını duyururken, "Yasamız Rusya'yı izole edecek. Bu zulümleri destekleyen diğer ülkelere sert gümrük vergileri uygulayarak onu bir ticaret adasına koyacak," dedi.

Rusya'dan gaz alana yüzde 500 vergi

Yasa tasarısı aslında çok net; Graham ve Blumenthal tarafından hazırlanan metin, "Rusya Federasyonu menşeli petrol, uranyum, doğal gaz, petrol ürünleri veya petrokimya ürünlerini bilerek satan, tedarik eden, transfer eden veya satın alan" herhangi bir ülkeye yüzde 500'den "az olmamak üzere" bir gümrük vergisi uygulanmasını öneriyor. Başka bir deyişle bu yasa, dünya üzerinde Rus enerjisini tüketen herhangi bir ülkeye yüzde 500 vergi uygulanmasını sağlıyor.

Analistler yüzde 500'lük gümrük vergilerinin uygulanmasının imkansız olmasa da lojistik açıdan zor olacağını düşünüyor. Ayrıca yaptırım listesinde Türkiye ve Hindistan gibi Amerika'nın stratejik ortaklarının yer alması da işleri karıştıran etmenlerden.

Türkiye-Rusya arasındaki enerji ilişkileri

Moskova hali hazırda Türkiye'ye Karadeniz'den geçen MaviAkım ve TürkAkım boru hatlarıyla doğal gaz sağlıyor. Rus gazını Avrupa'ya taşıyan hatlar ise Kuzey Akım 1, Kuzey Akım 2 ve Yamal-Avrupa ikinci planda yer alıyor.

TürkAkım projesi, Rusya'dan başlayıp Karadeniz üzerinden Türkiye'ye aktarılması planlanan doğal gaz boru hattı projesi olarak biliniyor.

TürkAkım, her biri yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki hat. Boru hattı ile Türkiye’ye 40 milyar metreküp, Avrupa’ya ise 53 milyar metreküpten fazla doğal gaz enerjisi sağlanıyor.Öte yandan Rus yakıtının Avrupa'ya tedariki için Türkiye’de bir doğal gaz merkezi kurulmasına yönelik çalışmalar hala devam ediyor.

Avrupa Birliği ne diyor?

Euronews'in haberine göre Brüksel'de ABD Senatosu'nun tasarısı iki ucu keskin bir kılıç olarak görülüyor.Bir yandan, Başkan Donald Trump'ın şimdiye kadar yapmayı reddettiği Kremlin'e yönelik baskıları sıkılaştırmak için memnuniyet verici bir girişim olarak görülüyor.

Öte yandan, transatlantik kargaşayı şiddetlendirebilecek ve ihracata bağımlı sektörleri bir gecede harap edebilecek bir kumar.

Eğer uygulamaya konulursa, ikincil gümrük vergileri Komisyon ile Beyaz Saray arasında devam eden ticaret görüşmelerine bir el bombası atmış olacak. Tek seferlik muafiyet tamamen Trump'ın takdirine bırakılacak. Başkan kimi kurtaracağını ve kimi cezalandıracağını kendi seçebilecek.

Kaynak: Gazete Oksijen


BYD’ye Brezilya’da dava: 220 işçiye yönelik 'insan kaçakçılığı' suçlaması yargı önünde

Aralık 2024’te yapılan denetimlerde, BYD’nin Brezilya’daki fabrika inşaatında çalışan Çinli işçilerin insan kaçakçılığına uğradığı ve kölelik benzeri koşullarda çalıştırıldığı tespit edilmişti. Brezilya savcılığı, BYD ve taşeronları hakkında 45 milyon dolarlık tazminat davası açtı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Brezilya işçi hakları savcıları, Çinli elektrikli araç üreticisi BYD ve taşeronları JinJiang ile Tecmonta hakkında, Aralık 2024’te ortaya çıkan kölelik benzeri çalışma koşulları nedeniyle resmî olarak insan kaçakçılığı ve işçi istismarı davası açtı.

Savcılık, şirketlerden yaklaşık 45 milyon dolar tutarında manevi tazminat ve ayrıca her ihlal için işçi başına yaklaşık 8 bin 900 dolar para cezası talep ediyor. Dava, Brezilya’nın Bahia eyaletinde BYD’nin inşaat halindeki elektrikli araç fabrikasında çalışan 220 Çinli işçinin mağdur edildiği tespitlerinin ardından geldi.

Aralık ayında ortaya çıkmıştı

Aralık ayındaki denetimlerde, işçilerin yasa dışı yollarla Brezilya’ya getirildiği, kendilerine vaat edilen çalışma ve yaşam koşullarının sağlanmadığı, bunun yerine ağır barınma ve iş yükü altında kölelik benzeri şartlara maruz bırakıldıkları belirtilmişti. İşçilerin tamamı daha sonra Çin’e geri gönderildi.

Suçlamaları reddetti

BYD, suçlamaları reddederken yaptığı açıklamada, insan haklarına ve işçi yasalarına bağlı olduğunu ve savcılık ile iş birliği içinde olduğunu bildirdi. Şirket, dava sürecine resmî yanıtını mahkeme belgeleriyle sunacağını açıkladı.

Soruşturmanın başındaki savcı yardımcısı Fabio Leal, şirketlerle aralık ayından bu yana yürütülen görüşmelerin başarısız olduğunu ve bir uzlaşma sağlanamadığını belirtti. Ancak davanın hâlâ mahkeme aracılığıyla çözülebileceğini, kapıların tamamen kapanmadığını da vurguladı. “Davamız çok iyi temellendirildi, elimizde kapsamlı ve güçlü kanıtlar var” dedi.

Mahkeme sürecinde işçilere yapılacak olası ödemelerin Çin’e ulaştırılması, şirketlerin yükümlülüğünde olacak. Savcılık, ödemelerin yapıldığına dair belgeleri talep edeceğini vurguladı.

Kaynak: Reuters


AB, Avrupalı şirketlerden ABD'deki yatırım planlarını istedi

Avrupa Birliği, Avrupa'nın önde gelen şirket ve genel müdürlerinden ABD'deki yatırım planlarına ilişkin ayrıntıları talep etti. Yatırım planlarının ABD-AB ticaret görüşmelerinin seyrine yön vermek için istendiği değerlendiriliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump'ın Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden ithal edilen mallara yönelik yüksek gümrük vergilerini ertelemesinin ardından AB, ABD ile ticaret görüşmelerini ilerletmeye hazırlanıyor.

Konuyla ilgili bilgi sahibi iki kaynağın aktardığı bilgiye göre AB yetkilileri Avrupa'nın önde gelen şirket ve genel müdürlerinden ABD'deki yatırım planlarına ilişkin ayrıntıları talep etti.

Trump, hafta sonu Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı görüşmenin ardından AB'ye yönelik %50 oranında ek gümrük vergilerinin uygulanma tarihini 1 Haziran'dan 9 Temmuz'a ertelemişti.

ABD ile görüşmeler öncesinde BusinessEurope olarak adlandırılan Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu üyelerinin Pazartesi günü Avrupa Komisyonu'ndan bir anket aldığı belirtildi. Kaynaklardan birine göre ankette ABD'deki gelecek yatırımlar hakkında bilgi istendi ve mümkün olan en kısa sürede yanıt verilmesi talep edildi.

AB'nin görüşmeleri başlatma hamlesinin olumlu olduğunu belirten Trump, dün kendi sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada "Az önce AB'nin hızlı bir şekilde görüşme tarihlerini belirlemek üzere aradığı bilgisini aldım. Bu olumlu bir gelişme ve umarım onlar da NİHAYET Çin'den talebime benzer şekilde Avrupa ülkelerini Amerika Birleşik Devletleri ile ticarete açarlar" dedi.

Kaynak: Reuters


Türkiye'den ihracat durduruldu: İsrail temel gıda için Asya'ya yöneldi

Türkiye’den yapılan ihracatın durması ve fiyatların artmasıyla İsrailli ithalatçılar gözlerini Moğolistan, Malta, Yunanistan ve Hindistan gibi alternatif ülkelere çevirdi. Ancak yeni tedarik kaynaklarında en büyük sorun ürün kalitesinde tutarlılık ve kalite olarak gösteriliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Türkiye’den İsrail’e yapılan ihracatın durması ve fiyatların artmasıyla birlikte, İsrailli ithalatçılar yeni tedarikçi ülkeler arayışına girdi. Azerbaycan’dan makarna ithalatının ardından, Willifood’un Moğolistan’dan ithal ettiği tereyağlarının Osher Ad perakende zincirinde satışa sunulduğu görüldü. Öte yandan, İsrail'deki popüler Victory marketler zinciri kısa süre önce Malta’dan ketçap ve mayonez satışına başladı.

Moğolistan gibi ülkelerden ithalat, maliyet açısından avantajlı. Örneğin, Moğolistan’dan ithal edilen tereyağı, Danimarka, Belçika veya Fransa’dan getirilen ürünlere göre çok daha ucuza mal oluyor. Son dönemde Litvanya’dan ithal edilen tereyağları da İsrail raflarında yerini aldı.

Malta menşeli 550 gramlık ketçap ise 1.35 dolardan satılıyor; bu da 100 gram başına 0.25 dolardan daha düşük bir fiyat anlamına geliyor. Karşılaştırıldığında, markalı ketçaplarda bu oran genellikle 0.45 ila 0.53 dolar arasında değişiyor.

Ancak bazı market zincirleri, yerel üretim olan özel markalar üzerinden fiyat rekabeti sunuyor. Örneğin Rami Levy, indirim dönemlerinde 750 gram ketçapı 1.32 dolara satarken, normal fiyatı 2.13 dolar. Bu özel marka ürünlerin İsrail'de üretildiği belirtiliyor. Özel markası olmayan marketler ise Ynet’e yaptığı açıklamada, “Victory’nin hamlesi güzel ama çocuklar her zaman Osem ya da Heinz tercih edecek” dedi.

Dondurma Yunanistan'dan

Daha önce Türkiye’de üretilen Twister marka dondurmalar, artık Yunanistan’dan ithal ediliyor. Bu ürünler, Unilever’in Strauss Dondurma markası altında satışa sunuluyor. Ürünlerin lezzetinde küçük farklar olsa da içerik ve üretim standardı büyük ölçüde aynı.

Şirket kaynakları, “Yunanistan, Türkiye’ye benzer tatlara sahip olduğu için İsrail’e yaptığı gıda ihracatını artırdı. Unilever’in dondurmaları için üretim yeri çok önemli değil; ürün dünya genelinde aynı, sadece fabrika değişiyor” dedi. Ancak Türkiye’den ithal edilen Magnum dondurmalarının, İsrail’de üretilenlerden biraz farklı tatta olduğu belirtildi. Bunun nedeni olarak da süt kalitesindeki farklılık gösterildi.

İthalatın önündeki engeller

Yeni ülkelerden ithalat yaparken karşılaşılan en büyük zorluklardan biri de kaşer (koşer) sertifikası almak. İsrail’de çoğunlukla kaşer ürünlerin tüketildiği göz önüne alındığında, bu durum ithalat sürecinde kritik öneme sahip. Bir ithalatçı, Ynet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“ABD ve İngiltere gibi ülkelerde hem yerel hem de uluslararası kaşer sertifikasyon kurumları bulunuyor. Bunlar İsrail Başhahamlığı tarafından tanınıyor ve süreci kolaylaştırıyor. Ancak Portekiz, Hırvatistan ya da Tayland gibi ülkelerde, genellikle yerel hahamlar ya da komiteler sertifika veriyor. Bu da süreci zorlaştırabiliyor."

Ancak her ülke bu konuda aynı değil. “Örneğin, Rusya’dan ithal edilen huş suyu sodası kaşer olabilirken, aynı ürün Almanya’dan geldiğinde kaşer olmayabiliyor. Bir keresinde, Fransa’daki bir Badatz kurumu, Almanya’da üretilen bir protein içeceğine kaşer sertifikası verdi; ancak İsrail Başhahamlığı bu kurumu tanımadığı için sertifikayı kabul etmedi.”

'Moğolistan'dan vazgeçtik Hindistan'a bakıyoruz'

Willifood’un sahibi Zwi Williger, Ynet’e yaptığı açıklamada, Moğolistan’dan tereyağı ithalatını durdurduklarını açıkladı: “Moğolistan’a haham göndermek zor olduğu için bu pazardan çekildik. Yakın zamanda çeşitli ülkelerin katıldığı bir gıda fuarına katıldım. Hindistan’dan süt ürünleri üreticileriyle tanıştım. Şimdi Hindistan’dan tereyağı ve peynir ithal etmeyi değerlendiriyoruz. Ürünlerinin uluslararası standartlara uygun olup olmadığını inceliyoruz.”

Williger, amaçlarının kaliteli ürünleri uygun fiyatla tüketiciye sunmak olduğunu vurguladı: “Rendelenmiş Gouda peynirini 3.94 dolara satıyoruz, rakipler ise aynı ürünü 6.58 dolara satıyor.”

Marka mı ticaret mi?

Bir başka şirket temsilcisi ise marka yönetimi ile ticaret arasında fark olduğunu şu sözlerle vurguladı:'Örneğin, Willifood ‘Euro’ markası altında peynir satıyor ama bu markada her zaman tutarlılık sağlanamıyor. Aynı markadaki tuzlu peynir bir seferinde Türkiye’den, başka bir seferinde Kıbrıs’tan gelebiliyor. Bu da ürünün her zaman aynı olmadığı anlamına geliyor.

Fiyat avantajı sağlasa da tüketici sadakati oluşturmakta zorlanıyor. Çünkü asıl mesele, tüketicinin ürüne tekrar dönüp dönmeyeceği ve ürünün her seferinde aynı lezzet kalitesini sunup sunamayacağıdır'

Kaynak: Gazete Oksijen


Yunanistan basını duyurdu: 'Türk mafyası' Selanik'te Yunan istihbaratçılara ateş açtı

Selanik'te dün öğleden sonra saatlerinde gerçekleşen olayda yabancı plakalı bir araçtan inen ve Yunan basını tarafından 'Türk mafyası' diye tanımlanan kişiler, kendilerini takip eden EYP ajanlarına ateş açtı. Yunanistan polisi olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı

Yunanistan basını duyurdu: 'Türk mafyası' Selanik'te Yunan istihbaratçılara ateş açtı

A+ Yazı Boyutunu Büyüt

A- Yazı Boyutunu Küçült

Yunanistan'ın Selanik kentinin güneydoğusunda yer alan Sedes (Termi) şehri dün öğleden sonra saatlerinde bir benzin istasyonunda meydana gelen silahlı çatışmayla sarsıldı.


Yunanistan basınında yer alan haberlere göre, olay dün 16.00 sularında gerçekleşti.


İddiaya göre Seres'teki bir benzin istasyonuna giren gümüş renkli cipin içinde üç Türk vatandaşı bulunuyordu. Yunanistan ulusal istihbarat örgütü EYP görevlilerini taşıyan bir başka araç da yabancı renkli gümüş renkli cipi takiben benzin istasyonuna girdi.


Arkalarından gelen aracı fark eden gümüş renkli araçtaki kişiler, Yunan istihbaratçıların bulunduğu araca ateş açtı.


Olayda şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı.


Türk vatandaşı olduğu iddia edilen kişiler hızla olay yerinden ayrılırken Yunan polisi bölgede geniş çaplı operasyon başlattı. Olayla ilgili 6 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.


Saldırganlar Yunanistan basını tarafından 'Türk mafyası' olarak tanımlanırken, Organize Suçlar polisinin olayı 'çok ciddi' diye nitelediği ve konuyla ilgili soruşturmayı devraldığı ifade edildi.


Yunanistan istihbaratının organize suçla bağlantılı kişileri takibe aldığı ancak bu kişilerin EYP ajanlarını rakip çete üyeleri sanarak ateş açtığı değerlendirmesi yapılıyor.


Kaynak: Gazete Oksijen


Trump ve Netanyahu arasında 7 saatlik gergin görüşme: İran'ın nükleer tesisleri ve saldırı planı

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında İran'a yönelik olası bir saldırı için 7 saatlik bir görüşme gerçekleştirildi

Trump ve Netanyahu arasında 7 saatlik gergin görüşme: İran'ın nükleer tesisleri ve saldırı planı

A+ Yazı Boyutunu Büyüt

A- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz hafta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde, ABD ile İran arasında süren nükleer anlaşma müzakerelerini tehlikeye atacak adımlardan kaçınması konusunda uyarıda bulunduğu bildirildi.


Konuya yakın üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi ile detaylara hakim bir başka kaynak, görüşmenin içeriğine dair bilgi verdi.


Yetkiliye göre Trump, Netanyahu’ya "Şu an durumu tırmandırmanın zamanı değil, sorunları çözmeye çalışıyorum" mesajını iletti. ABD Başkanı’nın ve diğer üst düzey yetkililerin, Netanyahu’nun İran’ın nükleer tesislerine askeri saldırı emri verebileceğinden ya da diplomatik süreci sabote edebilecek başka adımlar atabileceğinden endişe duyduğu ifade edildi.


7 saatlik kritik görüşme

İkilinin görüşmesinin ise 7 saat sürdüğü ifade ediliyor. İsrail merkezli Walla haber sitesinin geçen hafta yayımladığı bir habere göre, İsrail, ABD-İran müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanması ihtimaline karşı, İran’ın nükleer tesislerine yönelik ani bir saldırı hazırlığında.


İsrail’de, başarılı bir askeri operasyon için zamanın daraldığı düşünülüyor. Netanyahu’ya yakın isimlerden Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Mossad Başkanı David Barnea, pazartesi günü Washington’a giderek ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Özel Temsilci Steve Witkoff, CIA Direktörü John Ratcliffe ve diğer üst düzey Amerikalı yetkililerle İran müzakerelerini ele aldı.


Trump ile Netanyahu arasındaki telefon görüşmesinin, perşembe günü Washington’daki İsrail Büyükelçiliği’nde iki personelin öldürüldüğü silahlı saldırının ardından gerçekleştiği belirtildi.


Trump sert bir seçenek istemiyor

Beyaz Saray yetkilisine göre Trump, Netanyahu’ya “İkinci seçenek hala masada, ancak önce diplomatik çözüm şansını değerlendirmek istiyorum” dedi. Yetkili, “Başkan Trump, Netanyahu’ya temkinli davranması çağrısında bulundu” ifadelerini kullandı. İsrail Kanal 12 televizyonu, görüşmenin "gergin" geçtiğini bildirdi.


Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, perşembe günkü basın toplantısında, Trump’ın Netanyahu’ya “bir anlaşma görmek istediğini açıkça ifade ettiğini” belirterek, “Başkan, daha sert ve olumsuz seçeneği istemiyor. O bir anlaşma adamı ve diplomasiye güçlü şekilde inanıyor. Bu mesajı başbakana net şekilde iletti” dedi.


Netanyahu ile bir temas daha

ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, pazar günü Kudüs’te Netanyahu ile bir araya geldi. Bir İsrailli yetkiliye göre Noem, Trump’ın İran’la yürütülen müzakerelere zarar verecek adımlardan kaçınılması gerektiği yönündeki mesajını Netanyahu’ya tekrar iletti.


Pazartesi günü Fox News’e konuşan Noem, Netanyahu ile “açık ve doğrudan bir görüşme” yaptığını söyleyerek, “Birlik içinde olmalı ve bu sürecin ilerlemesine izin vermeliyiz” mesajını verdiğini belirtti. Noem’e göre müzakere süreci haftalarca ya da aylarca sürmeyecek; Trump, birkaç gün içinde karar verecek. İsrailli bir kaynak, Noem’in Netanyahu’ya “Bize bir hafta verin” dediğini aktardı.


Noem, “Başbakan ile görüştüm ve Başkan Trump ile birlikte akılcı kararlar almamız gerektiğini söyledim. Trump, Netanyahu ile aynı çizgide olmak istiyor” dedi.


Öte yandan Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff, cuma günü Roma’da İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile nükleer görüşmelerin beşinci turunu gerçekleştirdi.


Pazar günü açıklama yapan Trump, müzakerelerde “gerçek ilerleme” kaydedildiğini belirterek, “Bu hafta iyi haberler olacak” dedi.


İsrail, Refah'taki yardım merkezine saldırı düzenledi: 3 ölü, 46 yaralı

Gazze yönetimi, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde yer alan bir yardım dağıtım merkezine düzenlediği saldırıda 3 Filistinlinin hayatını kaybettiğini, 46 kişinin ise yaralandığını bildirdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Gazze yönetiminin medya ofisinden yapılan yazılı açıklamada, İsrail ordusunun, Refah'taki yardım dağıtım merkezine sivillerin toplandığı sırada saldırı düzenlediği belirtildi. Saldırıda 3 Filistinlinin öldüğü, 46 kişinin yaralandığı aktarıldı ve 7 kişinin ise halen kayıp olduğu kaydedildi.

Yardım dağıtımı yapılan bölgeler ve çevresinde konuşlanmış İsrail işgal güçlerinin, yardım almaya davet edilen ve acil yiyecek ihtiyacı nedeniyle bu bölgelere giden aç sivillere gerçek mermilerle ateş açtığı ifade edilen açıklamada, İsrail'in bu suçu tekrarlayarak daha fazla kişinin 'şehit olması, yaralanması ve kayıp olmasından' endişe edildiği aktarıldı.

'Açlıktan bitkin düşen sivillere karşı soğukkanlılıkla işlenmiş bir savaş suçu'

Refah'ta yaşananların, 'kuşatma ve açlıktan bitkin düşen sivillere karşı soğukkanlılıkla işlenmiş bir katliam ve savaş suçu' olarak nitelendirildiği dile getirilen açıklamada, bunun Netanyahu ve bazı bakanlarının da kabul ettiği açık bir soykırım ve zorla yerinden etme planının parçası olduğuna işaret edildi.

Açıklamada, İsrail'in yardım dağıtma planının, saha raporları, İsrail tanıklıkları ve onlarca uluslararası uzmanın belirttiği gibi başarısız olduğu kaydedilen açıklamada, binlerce aç insanın ölümcül açlığın baskısı altında buralara akın etmesiyle bu merkezlerin çökmesi üzerine trajik sahnelerin ortaya çıktığı daha sonra İsrail güçlerinin ateşle müdahalesinin katliamla sonuçlandığı bildirildi.

Yaşananların, İsrail'in sistematik bir kuşatma, aç bırakma, bombalama ve yıkım politikasıyla kasıtlı olarak yarattığı insani durumu yönetmedeki başarısızlığının kesin kanıtı olduğu vurgulanan açıklamada, bunun uluslararası hukuka göre tam teşekküllü bir soykırım suçunun devamı niteliğinde olduğunun altı çizildi.

'İsrail yardımları bir savaş silahı olarak kullanıyor'

Refah'ta açlıktan ölen sivillere yönelik katliamdan ve Gazze'deki gıda çöküşünden yasal ve insani açıdan tamamen İsrail'in sorumlu tutulduğu belirtilen açıklamada, İsrail'in yardımları bir savaş silahı ve siyasi şantaj aracı olarak kullanması, yardım malzemelerinin resmi sınır kapılarından ve tarafsız uluslararası ve BM örgütleri aracılığıyla geçişini sistematik olarak engellemesi kınandı.

BM ve BM Güvenlik Konseyi'ne sorumluluklarını üstlenerek katliamları durdurmak, sınır kapılarını kısıtlama olmaksızın derhal açmak ve insani yardım kuruluşlarının İsrail'in müdahalesi olmadan tam özgür bir şekilde faaliyet gösterebilmelerini sağlamak için acil ve etkili adımlar atmaları çağrısı yapıldı. 

Ofisin açıklamasında, Arap ve İslam ülkeleri ile dünyadaki özgür uluslardan derhal müdahale etmeleri ve kuşatmayı kırmak, İsrail'in kanlı savaşında yiyeceği silah olarak kullanmasını önlemek için bağımsız ve güvenli yardım yollarını harekete geçirmeleri istendi.

İsrail gözetiminde 'tampon bölgeler' veya 'insani koridorlar' oluşturulmasını öngören her türlü projenin tamamen reddedildiği belirtilen açıklamada, bunların "tecrit ve imhayı amaçlayan apartheid gettolarının güncellenmiş bir versiyonu olduğu, yardım veya koruma amaçlı olmadığı" dile getirildi.

 

Vakıf da eleştirilerin hedefinde

Bu yılın şubat ayında İsviçre'nin Cenevre kentinde "kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü" olarak kurulduğu söylenen "Gazze İnsani Yardım Vakfı"nın arkasında ABD ve İsrail basınında yer alan haberlere göre Tel Aviv ve Washington yönetimleri bulunuyor.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ve Gazze'deki Filistin hükümeti bu vakfın Tel Aviv yönetiminin amaçları doğrultusunda çalıştığını ifade ediyor.

Uluslararası basında çıkan haberlere göre, bu vakıf sayesinde Gazze'ye yardımlar konusunda BM ve diğer bağımsız yardım kuruluşlarının saf dışı edilmesi amaçlanıyor.

Kaynak: AA


ABD'den Rusya ile Ukrayna'ya 'gerilimi daha fazla artırmamaları' çağrısı

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik son saldırılarını yakından takip ettiklerini belirterek, hem Moskova'ya hem de Kiev'e "bölgede gerilimi daha fazla artırmamaları" çağrısında bulundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bruce, düzenlediği basın brifinginde, Rusya-Ukrayna gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Rusya'nın hafta sonu Ukrayna'ya düzenlediği saldırıları yakından takip ettiklerini ve sivil kayıplarından endişe duyduklarını söyleyen Bruce, "Bu hava saldırılarının, savaşın başlangıcından bu yana Ukrayna'ya yönelik en büyük hava saldırısı olduğuna dair haberleri takip ediyoruz. Dualarımız kurbanlar ve aileleriyle birliktedir. İtidal çağrısında bulunuyor ve tüm tarafları gerilimi daha da tırmandırmaktan kaçınmaya davet ediyoruz" şeklinde konuştu.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmeyi çok istediğini ve bu sürecin uzamasından dolayı rahatsız olduğunu kaydeden Bruce, Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i hedef aldığı sosyal medyadaki paylaşımlarına atıf yaptı.

Bruce, iki ülke arasında doğrudan görüşmeler için bir kez daha çağrıda bulunduklarını ifade ederek, "Başkan adil, kalıcı ve sürekli bir barışa götürecek her türlü mekanizmayı, Rusya-Ukrayna anlaşmazlığına askeri çözüm olmadığını ve diplomatik çözümün gerekli olduğu her türlü mekanizmayı desteklemektedir" değerlendirmesini yaptı.

ABD Başkanı Trump, Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Putin'e seslenerek, "Vladimir Putin'in fark etmediği şey şu, eğer ben olmasaydım, Rusya'nın başına çoktan çok kötü şeyler gelmiş olacaktı, yani gerçekten kötü şeyler. O, ateşle oynuyor!" ifadelerini kullanmıştı.

Trump, son dönemdeki bazı açıklamalarında Rusya'nın Ukrayna ile ateşkese ulaşma konusunda yavaş hareket ettiğini savunarak bundan memnuniyet duymadığını belirtmişti.

Kaynak: AA


İçme suyunda uranyum tespit edilmişti: Yunanistan'da 3 yerleşim biriminde OHAL kararı

Yunanistan'da içme suyunda tespit edilen uranyum nedeniyle Serres, Lefkonas ve Kristos'ta 26 Haziran'a kadar olağanüstü hal ilan edildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Yunanistan'ın kuzeyindeki Serres kentinde, içme suyunda tehlikeli seviyede uranyum tespit edilmesi nedeniyle 3 yerleşim biriminde olağanüstü hal ilan edildiği bildirildi. Yunan Devlet Televizyonu ERT'in haberine göre, Sivil Koruma Genel Sekreteri tarafından Serres, Lefkonas ve Kristos yerleşim birimleri için alınan olağanüstü hal kararı, suda tespit edilen uranyum sorunu ile mücadelede kolaylık sağlamayı amaçlıyor.

Serres Belediye Başkanı Varvara Bitlianga'nın talebi üzerine alınan olağanüstü hal kararı 26 Haziran'a kadar sürecek. Bu karar ilgili belediye ve kurumlara, olağanüstü hallerde kullanılabilecek finansal araçlara ulaşım ile sorunun çözümüne yönelik süreci hızlandırarak vatandaşa destek imkanı sağlanacak. Serres'te geçen hafta yapılan denetimlerde, içme suyunda tehlikeli seviyede uranyum tespit edilmiş, beş yerleşim bölgesinde suyun içilmesi ve yemek pişirme amacıyla kullanılması yasaklanmıştı.

Kaynak: AA


İsrail basını yazdı: Trump'tan Netanyahu'ya 'İran'la müzakereleri baltalama' uyarısı

İsrail merkezli haber sitesi Walla, geçen haftaki telefon görüşmesinde Trump'ın Netanyahu'ya İran'la diplomatik çözümün "hiçbir şekilde engellenmesini istemediğini" söylediğini yazdı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu İran ile yürütülen nükleer müzakereleri tehlikeye atabilecek adımlar atmaması konusunda uyardığı aktarıldı. İsrail'in Walla haber sitesine konuşan ve adı açıklanmayan kaynaklar, Trump ile Netanyahu arasında geçen hafta yapılan telefon görüşmesinde Washington ile Tahran arasında nükleer anlaşmaya varılması için yürütülen müzakerelerin gündeme geldiğini belirtti.

Trump ve diğer üst düzey ABD yetkililerinin son haftalarda İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini bombalayabileceği veya görüşmeleri baltalayabilecek başka adımlar atabileceği konusunda endişe duyduğu ifade edildi. Bunun yanı sıra bazı ABD'li yetkililerin, Netanyahu'nun Trump'tan yeşil ışık almadan bile İran'ın nükleer tesislerine saldırı emri verebileceğinden endişe duyduğu kaydedildi.

"Bize bir hafta verin"

Geçen haftaki telefon görüşmesinde Trump'ın Netanyahu'ya İran'la diplomatik çözümün "hiçbir şekilde engellenmesini istemediğini" söylediği aktarıldı. İsrail'i ziyaret eden ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem'in pazar günü Netanyahu ile yaptığı görüşmede, Trump'ın müzakereleri baltalayacak adımlardan kaçınılması gerektiği yönündeki mesajını ilettiği belirtildi. Noem'in ayrıca görüşmede, Trump'ın İran ile müzakereleri haftalarca veya aylarca uzatmayacağını, ancak birkaç gün içinde bir karar vereceğini söylediği ve Netanyahu'ya "bize bir hafta verin" dediği ileri sürüldü.

Umman'ın aracılığıyla ABD ile İran arasında nükleer anlaşmaya varılması için müzakereler yürütülüyor. Müzakerelerin 5. turu 23 Mayıs'ta İtalya'nın başkenti Roma'da yapılmıştı. Trump, 26 Mayıs'taki açıklamasında, İran ile nükleer müzakerelerde "önemli ilerleme" kaydedildiğini belirterek, kısa süre içinde görüşmelerden olumlu haberler gelebileceğini söylemişti.

Kaynak: AA


ABD'nin Texas eyaletinde fırtına nedeniyle 160 bini aşkın kişi elektriksiz kaldı

ABD'nin Texas eyaletine bağlı Houston kenti ve civarında şiddetli fırtına ve yıldırım düşmesi sonucu 160 binin üzerinde kişinin elektrik kesintisiyle karşı karşıya kaldığı duyuruldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Ulusal Hava Durumu Servisi'ne göre, Texas'ın Houston şehrinde sabahın erken saatlerinden itibaren, sağanak, dolu ve sert rüzgarlar etkili oldu.

Houston'un en büyük elektrik dağıtım şirketi CenterPoint Energy'nin kesinti takip sistemine göre, fırtınadan sonra şehirde en az 160 bin kişi saatlerce elektriksiz kaldı.

Saatte 110 kilometre hızla esen rüzgarlar nedeniyle bazı bölgelerde devrilen ağaçlar evlere zarar verdi.

Şiddetli rüzgarların ilerleyen saatlerde ülkenin güney doğusundaki Louisiana ve Mississippi eyaletlerine doğru ilerlemeye devam etmesinin beklendiği bilgisi paylaşıldı.

Ayrıca bugün öğleden sonra, Mississippi'nin orta kesimleri için ani sel uyarısı yayımlanmıştı.

Kaynak: AA


Trump'ı isim vermeden eleştirdi: Kral Charles'tan 'Kanada, Kanada olarak kalacak' mesajı

İngiltere Kralı 3. Charles, Kanada parlamentosunda konuştu. "Kanada'nın Kanada olarak kalacağını" vurgulayan Kral Charles "Demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, kendi kaderini tayin hakkı ve özgürlük, Kanadalıların değer verdiği ve hükümetin korumaya kararlı olduğu değerler" ifadelerini kullandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İngiltere Kralı 3. Charles, Kanada parlamentosundaki konuşmasında, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada'yı ilhak etme tehdidine tepkisini dile getirdi. İsim belirtmeden Trump'ı sakin bir dille eleştiren Charles, "Kanada'nın Kanada olarak kalacağını" ifade etti. Charles, "Demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, kendi kaderini tayin hakkı ve özgürlük, Kanadalıların değer verdiği ve hükümetin korumaya kararlı olduğu değerlerdir" dedi.

Kanada'nın "güçlü ve özgür" yapısına vurgu yapan İngiltere Kralı'nın, tahtında oturarak yaptığı konuşmada, "Kanada'nın Kanada olarak kalacağına" vurgu yapması parlamento üyeleri tarafından büyük alkış aldı. Yaklaşık yarım saat süren konuşmasında İngiltere Kralı, egemenlik vurgusunun yanı sıra, "uygun fiyatlı konut, çevre, Kanada yerlilerinin sorunları ve sınır güvenliği" gibi konulara da değindi.

Charles'ın konuşması, ABD Başkanı Trump'ın Kanada'yı 51. eyalet yapma konusunda birçok kez konuşmasına cevap olarak değerlendirildi. İngiltere Kralı 3. Charles, aralarında Kanada, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Karayipler ve Pasifik Okyanusu'ndaki diğer irili ufaklı birkaç ülke dahil olmak üzere 16 ülkenin devlet başkanı konumunda bulunuyor.

ABD Başkanı Trump, göreve başladığı ilk günlerden itibaren Kanada'nın eski Başbakanı Justin Trudeau ile iki ülke arasındaki ticari ilişkiler üzerinden tartışma yaşamıştı. Trump, ABD'nin her yıl Kanada'ya 100 milyarlarca dolarlık sübvansiyon sağladığını ileri sürerek, bu desteğin ancak Kanada'nın ABD'nin 51'inci eyaleti haline gelmesi durumunda "mantıklı" olacağına dair açıklamalarda bulunmuştu. Paylaşımında "yıllar önce yapay bir çizgiyle ayrılan" iki ülke arasında artık bir sınır olmaması gerektiğini savunan Trump, "Bu toprak kütlesinin nasıl da güzel olacağını düşünün. Her açıdan avantajlı, hiçbir dezavantajı yok. Bu, zaten olması gereken bir şeydi" ifadelerini kullanmıştı.

Kaynak: AA


ABD'de üç radyo istasyonundan fonlarını kesen Trump yönetimine dava

ABD'de yayın yapan üç radyo istasyonu, federal fonlarını kesme kararı alan hükümete karşı dava açtı. Ulusal Kamu Radyosu (NPR) CEO'su Maher "Yürütme kararı, Anayasa ve birinci maddesi ile güvence altına alınan ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğünü açıkça ihlal ediyor" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump'ın, ülkedeki birçok eğitim, medya ve yardım kuruluşunun fonlarını kesme kararının ardından açılan davalara yenileri eklendi. Hükümet tarafından fonlarının kesilmek istenmesine itiraz eden Ulusal Kamu Radyosu (NPR) ile Colorado Public Radio ve Aspen Public Radio isimli yerel radyo kuruluşları, Trump'a karşı dava açarak, fonlarının kesilmesini hedefleyen yürütme kararının "yasa dışı" olduğunu savundu.

"Emrin amaçları daha açık olamazdı"

NPR Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Katherine Maher, yaptığı açıklamada, "Yürütme kararı, Anayasa ve birinci maddesi ile güvence altına alınan ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğünü açıkça ihlal ediyor." dedi. Dava dosyasında, "(Trump’ın federal yardımları durdurma emri) Emrin amaçları daha açık olamazdı. Emrin amacı, NPR'yi Başkan'ın hoşlanmadığı haber ve diğer programların içeriği nedeniyle cezalandırmak ve NPR ile ülke genelindeki kamu radyo istasyonlarının Anayasa'nın birinci maddesiyle verilen haklarını özgürce kullanmasını engellemektir" ifadeleri yer aldı.

Başka medya kuruluşlarına karşı da benzer kararlar almıştı

Mayıs ayı başlarında NPR ve Kamu Yayın Servisine (PBS) verilen federal fonları, "taraflı yayın yaptıkları gerekçesiyle" durdurma talimatı veren Başkan Trump, daha önce de başta yönetimi tarafından finanse edilen "Amerika'nın Sesi" (Voice of America-VOA) isimli medya kuruluşu olmak üzere, diğer bazı medya kuruluşlarına yönelik kısıtlama ve kapatma kararları almıştı. VOA çalışanları, 22 Mart'ta, kurumla ilgili alınan söz konusu kararların "hukuka aykırı" olduğu gerekçesiyle Trump yönetimine dava açtıklarını duyurmuş, mahkeme 22 Nisan'da, medya kuruluşunun kapatılması kararını durdurmuştu. Trump yönetimi davayı temyiz mahkemesine taşırken, 16 Mayıs'ta medya kuruluşunun yaklaşık 600 çalışanının işine son vermişti.

Kaynak: AA


Trump yönetiminden yabancı öğrencilerle ilgili yeni hamle: Elçiliklere 'vize mülakatlarını durdurun' talimatı

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, büyükelçiliklere, öğrenci vizesi başvuruları için yeni mülakatları durdurmaları talimatını verdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, yurt dışından eğitim için ABD'ye gelmeyi planlayan öğrencilerin sosyal medya hesaplarında detaylı inceleme yapmak üzere vize görüşmelerini durdurduğu bildirildi. POLITICO'nun elde ettiği belgeye göre, Cumhuriyetçi hükümet, ABD'de eğitim görmek için başvuruda bulunan tüm yabancı öğrencilerin sosyal medya incelemesinden geçmesini zorunlu kılmayı planlıyor.

 

Haber kuruluşu, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun tüm büyükelçilik ve konsolosluk birimlerine, mevcut başvurularla ilgili "daha fazla sosyal medya bilgisi toplanıncaya kadar" öğrenci vizeleri için yeni randevu tarihi oluşturmayı durdurma talimatı verdiği bilgisini paylaştı. Rubio'nun imzaladığı belgede, vize başvurusunda bulunan öğrencilerin sosyal medya hesaplarında tam olarak nelerin inceleneceği belirtilmezken, "teröristleri uzak tutmayı ve antisemitizmle mücadeleyi amaçlayan" yürütme kararlarına atıfta bulunuldu.

ABD'de Donald Trump yönetimi, bir süredir özellikle Harvard Üniversitesi gibi "fazla liberal" bulduğu ve kampüslerinde "antisemitizme izin vermekle" suçladığı seçkin üniversiteleri hedef alan açıklamalar yapıyor. Söz konusu üniversitelere maddi yaptırımlar uygulayan yönetim, aynı zamanda Filistin gösterilerine destek verdikleri gerekçesiyle birçok yabancı öğrencinin göçmenlik polisleri tarafından gözaltına alınmasıyla sonuçlanacak uygulamalara izin veren kararları yürürlükte tutuyor.

ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri adlı kuruluş, nisan ayında Yahudi bireylere yönelik "antisemitik sosyal medya faaliyetlerini ve tacizi" göçmenlik haklarını reddetme gerekçesi olarak değerlendireceğini duyurmuştu. Kuruluş yetkilileri, sosyal medyada antisemitik terörizmi veya örgütleri destekleyen paylaşımları göçmenlik kararlarında olumsuz faktör olarak değerlendireceklerini belirtmişti.

Kaynak: AA


Trump: Putin ateşle oynuyor

ABD Başkanı Trump, Rusya Devlet Başkanı Putin için, "Fark etmediği şey şu: Eğer ben olmasaydım, Rusya'nın başına çoktan çok kötü şeyler gelmiş olacaktı, yani gerçekten kötü şeyler. O, ateşle oynuyor" ifadelerini kullandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, kendisinin başkan olmaması halinde Rusya'nın başına daha kötü şeylerin gelebileceğini savunarak, Rusya Devlet BaşkanıVladimir Putin için "Ateşle oynuyor" ifadesini kullandı. ABD Başkanı Trump, Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Putin'e yüklendi.

Trump, Rusya Devlet Başkanı'na seslenerek, "Vladimir Putin'in fark etmediği şey şu: Eğer ben olmasaydım, Rusya'nın başına çoktan çok kötü şeyler gelmiş olacaktı, yani gerçekten kötü şeyler. O, ateşle oynuyor!" değerlendirmesini paylaştı. Trump, son dönemdeki bazı açıklamalarında Rusya'nın Ukrayna ile ateşkese ulaşma konusunda yavaş hareket ettiğini savunarak, bundan memnuniyet duymadığını belirtmişti.

Kaynak: AA




 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
suriye yönetim modeli

Stratejik Gelecek Öngörüleri ve Türkiye Merkezli Yapılması Gerekenler 🧭 1. “Koridorlar Çağı” Başladı Öngörü : Hem İran hem İsrail farklı...

 
 
 
suriye

Suriye Enerji Bakanlığı, 20 Temmuz Pazar günü, ülkenin güneyindeki Süveyda ilinde kasıtlı olarak elektrik ve su kesintisi yapılacağı...

 
 
 
gazze

İsrailli bir yetkili Haaretz'e yaptığı açıklamada, İsrail'in Hamas ile devam eden müzakereler kapsamında Gazze savaşını ilk kez sona...

 
 
 

Commentaires


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page