top of page

17 09

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 17 Eyl
  • 37 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 18 Eyl

ABD’nin prestijli yayını yazdı:
Mısır’ın Türkiye’den KAAN savaş uçağı alması bölgede dengeleri altüst edebilir

The National Interest’e göre KAAN, savaş uçağı teknolojisinde Batı'nın hakimiyetine meydan okuyor. Türkiye ve Mısır gibi orta güçlerin büyük devletlerden bağımsızlıklarını ortaya koydukları “çok kutuplu” eğilimlerle de uyumlu. Gelişmeden en rahatsız olacak ülke ise İsrail

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD’nin uluslararası ilişkiler ve savunma yayınlarından The National Interest, Mısır’ın Türkiye'nin beşinci nesil savaş uçağı programı KAAN’a resmen katılmasını değerlendirdi.Prestijli yayının tecrübeli ulusal güvenlik editörü Brandon J. Weichert’e göre “Bu hamle tarihsel olarak karmaşık ilişkiler içinde olan iki bölgesel güç merkezi olan Kahire ve Ankara arasındaki stratejik ortaklığın derinleştiğini gösteriyor”.KAAN, Türkiye’nin 2019’da dışında bırakıldığı ABD’nin F-35 programına verdiği bir yanı. ABD merkezli yayına göre KAAN, Türkiye’nin F-35’in yanı sıra Çin’in Chengdu J-20’si gibi küresel liderlerle rekabet edebilecek yerli bir hayalet savaş uçağı geliştirme konusundaki iddialı girişimini temsil ediyor.Weichert “Mısır’ın KAAN programına katılımıyla, Türkiye önemli bir Arap ortak kazanarak Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki hava gücü dinamiklerini yeniden şekillendirme potansiyeli elde etti.”Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından yürütülen KAAN programı, gelişmiş gizlilik özellikleri, süper seyir, sensör füzyonu ve ağ merkezli özelliklerle donatılmış, her türlü hava koşulunda uçabilen, çift motorlu beşinci nesil bir savaş uçağı üretmeyi amaçlıyor.

Finansman için de önemli

2010 yılında başlatılan proje, Ankara'nın Rus yapımı S-400 hava savunma füzelerini satın almasına misilleme olarak ABD'nin Türkiye'yi F-35 programının dışında bırakmasıyla hız kazandı. KAAN, 2023 yılında ilk uçuşunu gerçekleştirdi ve içide bulunduğumuz on yılın sonlarında tam operasyonel kapasiteye ulaşması hedefleniyor.

Endonezya, KAAN programının ilk ortaklarından biri olmuştu. Mısır'ın katılımı ise teknoloji paylaşımı, ortak üretim ve potansiyel ortak finansman gibi önemli bir genişlemeyi işaret ediyor. Konuyla ilgili haberlerde göre Mısır, KAAN prototiplerini inceledikten sonra katılımını resmileştirdi. Gerekli anlaşmaların bu yılın ilerleyen döneminde imzalanması bekleniyor.The National Interest’e göre bu son ortaklık, “Türkiye'nin 10 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilen geliştirme maliyetlerini dengelemek için uluslararası ortaklar bularak bağımsız bir savunma sanayisi kurma stratejisinin altını çiziyor.”

Neden şimdi?

Mısır'ın KAAN’a katılma kararı aslen bazı askeri, ekonomik ve diplomatik zorunlulukların ortak sonucu. Askeri açıdan özellikle Libya, Sudan ve Sina Yarımadası'ndaki istikrarsızlıklar nedeniyle bölgedeki gerilimlerin tırmanmasıyla birlikte Mısır hava kuvvetlerini modernize etmek istiyor. Mısır'ın mevcut filosu ABD yapımı F-16'lar, Fransız Rafale ve Rus MiG-29'lardan oluşuyor. Ancak Kahire bu tedarikçilere bağımlılığın sınırlayıcı olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor. Özellikle, ABD'nin silah satışları genellikle Mısır'ın insan hakları siciliyle bağlantılı siyasi şartlara bağlı. Bu durum, Abdülfettah el Sisi liderliğindeki askeri yönetimi hayal kırıklığına uğrattı. Rusya’nın tedariği ise 2022'de Ukrayna'nın işgalinden bu yana yaptırım riskleriyle karşı karşıya.Kahire Türkiye ile girdiği bu ortaklıkla kaynaklarını çeşitlendirmek ve Batı'nın gözetimine maruz kalmadan en son teknoloji gizli teknolojilere erişim sağlamak istiyor. Bu tavır, Sisi'nin savunma sanayinde kendi kendine yeterlilik söylemiyle de uyumlu. Program, Mısır’ın bazı KAAN bileşenlerini yerel olarak üretmesine ve ithalat bağımlılığının azaltılmasına olanak tanıyabilir.Program ekonomik açıdan da taraflara karşılıklı faydalar sunuyor. Mısır, araştırma ve geliştirmenin yanı sıra üretime de katkıda bulunarak istihdam yaratabilir ve havacılık sektörünü canlandırabilir. Türkiye ise anlaşmayla istikrarlı bir finansman ortağı ve ihracat pazarı kazanmış oluyor. Mısır, zamanla eskiyen uçaklarını düzinelerce KAAN savaş uçağı ile yenileyebilir.

Ne anlama geliyor?

The National Interest’e göre bu işbirliği diplomatik açıdan 2021'den bu yana Mısır-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine dayanıyor. İki ülke arasında Müslüman Kardeşler konusu ve Libya çatışmasında karşıt tarafları desteklemeleri gibi yıllardır devam eden ayrışmalar vardı.Ancak bu sorunları geride bırakmak isteyen iki ülke karşılıklı olarak büyükelçi atadı, ticaret anlaşmaları imzaladı. KAAN anlaşmasının önünü de bu iyileşme açtı.The National Interest’e göre “KAAN'a katılmak, Mısır'ın giderek çok kutuplu hale gelen dünyada stratejik özerkliğini artıran, tarafsız ortaklıklara yöneldiğinin bir işareti. Türkiye için ise dünyasındaki etkisini genişleterek Ankara'yı önemli bir savunma ihracatçısı konumuna getiriyor. Mısır-Türkiye KAAN ortaklığı, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin jeopolitik manzarasını önemli ölçüde değiştirecek, yeni ittifaklar oluşturacak ve yerleşik güç yapılarına meydan okuyacak. Bu yeni ilişki, ortaya çıkan Türkiye-Mısır eksenini güçlendirerek, ABD ve Avrupa silahlarına büyük yatırımlar yapan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez monarşilerine karşı bir denge unsuru oluşturabilir.”

Mısır'ın hava kabiliyetinin gelişmesi, her iki ülkenin de çıkarlarının çatıştığı Libya vekalet savaşı gibi bölgesel çatışmalarda dengeleri değiştirebilir. Ancak, Amerikalı yayına göre ilişkiler geliştikçe, her iki ülkenin çıkarları da zamanla birbirine yaklaşacaktır: “Aslında, bu yeni Mısır-Türkiye işbirliği, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın dahil olduğu doğal gaz anlaşmaları nedeniyle Doğu Akdeniz'de ortak deniz ve istihbarat operasyonlarına da uzanabilir.”

“İsrail neden istemez”

Anlaşmanın engellemeyi isteyecek ülkelerden biri F-35I filosu sayesinde şu anda Orta Doğu'da hava üstünlüğüne sahip olan İsrail olabilir: “Mısır'ın KAAN alımı, bu avantajı azaltabilir ve İsrail yönetimini güvenlik duruşunu yeniden değerlendirmeye, muhtemelen kendi yerli savunma üretim programlarını hızlandırmaya sevk edebilir. İsrail ile Mısır arasında 1979'da imzalanan barış antlaşması hala geçerli olsa da KAAN'ın gizlilik özellikleri Mısır'ı Sina operasyonlarında veya Gazze ile ilgili gerginliklerde cesaretlendirebilir. Daha geniş kapsamlı etkileri arasında ABD'nin etkisinin zayıflaması da yer alıyor. NATO müttefiki olan Türkiye'nin KAAN'ı, F-35 ile rekabet halinde ve Mısır'ın katılımı, Pakistan veya Azerbaycan gibi diğer ülkeleri de katılmaya teşvik ederek Washington'un silah tekelini zayıflatabilir.”Anlaşma Körfez'de de mevcut rekabeti artırabilir. The National Interest’e göre “F-35'e sahip olma hedefleri bulunan Suudi Arabistan ve BAE, KAAN bloğunu bir tehdit olarak görebilir ve Çin veya Rusya sistemlerine yönelerek kendi çeşitlendirme çabalarını hızlandırabilir. Öte yandan, dengeli yetenekler saldırganlık eğilimini azalttığı için anlaşma caydırıcılık yoluyla gerilimin azaltılmasını teşvik edebilir.”ABD’li yayının küresel ölçekteki yorumu da şöyle:
“Program Batı'nın savaş uçağı teknolojisindeki hakimiyetine meydan okuyor ve Türkiye ve Mısır gibi orta güçlerin ABD, Rusya veya Çin gibi daha güçlü devletlerden bağımsızlıklarını ortaya koydukları çok kutuplu eğilimlerle uyumlu. 2030 yılına kadar Mısır, Türkiye'den gelişmiş beşinci nesil savaş uçaklarından oluşan bir filoya sahip olabilir, bu da askeri gücünü artıracak ve İslamcı ülke Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurmasını sağlayacaktır. Kahire bunu kısmen, İsrail'in Gazze'den gelen mülteciler ve Hamas militanlarıyla Sina Yarımadası’nı doldurarak Mısır'ın iç güvenliğini açıkça baltalamaya çalışması nedeniyle yapıyor. Kahire, İsrail'i etkili bir şekilde uyarmak için yollar arıyor ve KAAN bunu kesinlikle başaracaktır. Mısır'ın Türkiye'ye yakınlaşması, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi için önemli bir jeopolitik değişim. İsrail, birkaç önemli oyuncunun her zamankinden daha fazla gelişmiş askeri donanıma erişimi olduğu, giderek daha düşmanca bir bölgede buluyor kendini. İsrail, maksimalist dış politikasını sert bir şekilde sürdürdükçe, kendi savunma yetenekleri giderek daha da iyi hale gelen komşu ülkelerle çatışmaya girme riskini alıyor.”

Kaynak: Gazete Oksijen


Polonya’da Belweder Sarayı ve hükümet binaları üzerinde uçan dron etkisiz hale getirildi

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Belweder Sarayı ve hükümet binaları üzerinde uçan bir dronun Polonya Devlet Koruma Servisince (SOP) etkisiz hale getirildiğini ve 2 Belarus vatandaşının gözaltına alındığını duyurdu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Tusk, Amerikan X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, “SOP, Parkowa’daki hükümet binaları ve (Polonya Cumhurbaşkanının resmi konutlarından) Belweder Sarayı üzerinde uçan bir dronu etkisiz hale getirdi” ifadelerini kullandı.

Paylaşımında, olayla ilgili 2 Belarus vatandaşının gözaltına alındığını belirten Tusk, polisin incelemesinin devam ettiğini aktardı.


Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul: Putin bizi sınıyor, gerekli adımları atacağız

Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul, Rusya’nın Polonya ve Romanya hava sahasını ihlal etmesini “Putin bizi test ediyor” sözleriyle değerlendirdi. Wadephul, NATO’nun doğu sınırındaki savunma kapasitesinin artırılması gerektiğini vurguladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Rusya’ya ait insansız hava araçlarının (İHA) Polonya ve Romanya hava sahasını ihlal etmesi sonrası Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Moskova’ya karşı daha sert adımlar atılması çağrısında bulundu.Alman kamu televizyonu ZDF’e konuşan Wadephul, “Putin artık bizi sınıyor. Barış görüşmelerine yanaşmıyor, Ukrayna’daki savaşı bitirmek istemiyor” dedi.

Wadephul, Rusya’ya yeni yaptırımların doğru bir adım olduğunu vurgularken asıl önceliğin NATO’nun doğu sınırındaki savunma kapasitesini artırmak olduğunu belirtti. Özellikle hava savunma sistemlerinin hızlı ve etkili şekilde konuşlandırılması gerektiğine dikkat çekti.“Yunanistan ve İspanya’da savunma sistemlerimiz var. Bunları NATO’nun doğu sınırına göndermeyi ciddi şekilde düşünmeliyiz” ifadelerini kullandı.Wadephul, Rusya’nın Ukrayna savaşında İHA’lara ağırlık verdiğini, Polonya ve Romanya’ya yönelik hava sahası ihlallerinin de bu şekilde gerçekleştiğini söyledi. Ayrıca Moskova’nın “Sapad” adlı büyük bir askeri tatbikata hazırlandığını hatırlattı.Gelişmelerin ardından NATO, Polonya hava sahasının korunması için yeni önlemler aldı. İngiltere Savunma Bakanlığı, Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne (RAF) ait Typhoon savaş uçaklarının NATO’nun “Eastern Sentry” operasyonu kapsamında Polonya’ya gönderileceğini duyurdu. İngiliz uçakları, Almanya, Fransa ve Danimarka ile birlikte bölgede ortak uçuşlar yapacak.



IAEA'dan nükleer silah uyarısı: Riskler çok büyük, daha azını kabul edemeyiz

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Müdürü Rafael Mariano Grossi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Konferansı’nın 69. olağan oturumunun açılışına gönderdiği mesajında nükleer silah uyarısı yaptı ve "Riskler çok büyük, daha azını kabul edemeyiz" ifadelerini kullandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Genel Müdür Rafael Mariano Grossi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Genel Konferansı’nın 69. olağan oturumunun açılışına gönderdiği mesajda, küresel gerilimlerin arttığı ve nükleer tehdidin büyüdüğü bir dönemde ajansın “profesyonellik, tarafsızlık ve bilimsel mükemmellik” temelinde ayakta durduğunu vurguladı.

Genel Müdür mesajında, IAEA personelinin sağlık, tarım, enerji ve plastik kirliliği ile mücadele gibi alanlarda nükleer teknolojinin barışçıl kullanımını ilerletme çabalarını “umut ışığı” ve çok sesliliğin bir kanıtı olarak niteledi. Ajans çalışanlarının zor koşullarda gösterdiği özveri ve cesareti selamlayan Genel Sekreter, bu sorumluluğun yalnızca IAEA’nın omuzlarında kalamayacağını belirtti.

Üye devletlere uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirme çağrısı yapan Genel Sekreter, nükleer güvenlikte uyumun ve işbirliğinin önemine dikkat çekti. Mesajda, “İşbirliği ve diplomasi, kalıcı güvenlik ve barışa giden tek yoldur” ifadesi yer aldı.

Genel Müdür ayrıca, IAEA ile İran İslam Cumhuriyeti arasında denetimlerin yeniden başlatılmasına ilişkin yakın zamanda varılan anlaşmayı memnuniyetle karşıladığını belirtti ve anlaşmanın hızla uygulanmasını beklediğini kaydetti.

IAEA’nın nükleer bilimin ve teknolojinin yalnızca barışçıl amaçlarla kullanılmasını sağlama konusundaki hayati rolüne işaret eden Genel Müdür, bu araçların kalkınmayı ilerletmesi ve insanlığı koruması gerektiğini vurguladı. Mesajını, “Nükleer silahların yayılmasının hayaletini ortadan kaldırmak için çabalamaya devam etmeliyiz. Riskler çok büyük, daha azını kabul edemeyiz” sözleriyle sonlandırdı.


Netanyahu'dan Çin ve Katar'a sert tepki: Çin ve Katar İsrail’i siyasi abluka altına almaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Çin ve Katar'ın Batı basını ve sosyal medya platformları üzerinden, ülkesini "siyasi abluka altına almaya" çalıştığını ileri sürdü

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Dışişleri Bakanlığının ABD eyaletlerini temsil eden 250 siyasetçiyi ağırladığı Batı Kudüs'teki etkinliğinde konuşan Netanyahu, Çin ve Katar'ın Batı basını üzerinden müttefiklerinin desteğini aşındırmayı hedefleyen "kuşatma kampanyası" yürüttüğünü iddia etti.

İsrail’i ziyaret eden en kalabalık siyasi grup olarak kayıtlara geçen ABD'li heyete, "Desteğinize değer veriyor ve değer veriyoruz. (Bu desteği) aşındırma çabası var" diye hitap etti.

"İsrail'i kuşatma çabası, İran'ı destekleyen aynı güçler tarafından organize ediliyor." ifadelerini kullanan Netanyahu, İran'ın bölgedeki vekil güçleri aracılığıyla uygulama girişiminde bulunduğu askeri kuşatmayı bertaraf ettiklerini öne sürdü.

Öte yandan Tel Aviv yönetiminin bir başka abluka girişimiyle karşı karşıya olduğunu iddia eden Netanyahu, "Birkaç ülke tarafından organize edilen bu kuşatmadan kurtulmak için birkaç şey yapmamız gerekecek" dedi.

Netanyahu: İsrail'e saldırı düzenliyorlar, buna karşı koymamız gerekecek

Yapacakları "birkaç şeyin" ne olduğu konusunda bilgi vermeyen Netanyahu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biri Çin, diğeri Katar. Batı dünyasının ve ABD'nin sosyal medyası aracılığıyla İsrail'e bir saldırı düzenliyorlar. Buna karşı koymamız gerekecek ve kendi yöntemlerimizle karşı koyacağız"

Dışişleri Bakanlığındaki etkinlik sonrası i24News kanalına konuşan Netanyahu, "Şu anda Katar'ın başını çektiği, çeşitli kuruluşlar ve ülkeler tarafından İsrail'e abluka uygulama girişimi var. Her şeyden önce, hem Katar'dan hem de Çin gibi diğer ülkelerden gelen muazzam miktarda parayla finanse edilen bir basın ablukası" ifadelerini kullandı.

Söz konusu ülkelerin İsrail'e karşı global ölçekte tecrit uygulama konusunda başarılı olamadığını söyleyen Netanyahu, "Diğer pek çok ülke gibi ABD yanımızda. Ancak şu anda Batı Avrupa merkezli bir sorunumuz var ve bu ablukayı kaldırmak için çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. Askeri ablukada başarılı olduğumuz gibi, siyasi ablukada da başarılı olacağız" değerlendirmesinde bulundu.


Nepal’de yeni dönem: Başbakan Karki geçici yönetimine üç yeni bakan atadı

Nepal’in yeni geçici başbakanı seçilen Sushila Karki, mart ayında yapılacak seçimlere kadar görev yapacak geçici yönetimine üç yeni bakan atadı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Nepal'de sosyal medyaya erişim yasağı nedeniyle başlatılan hükümet karşıtı protestoların ardından, ordu komutanı General Ashok Raj Sigdel, Cumhurbaşkanı Ram Chandra Paudel ve gençlik protesto hareketi “Gen Z” temsilcileri arasında yürütülen yoğun müzakereler sonucu, 2016–2017 yıllarında Yüksek Mahkeme Başyargıcı olarak görev yapan ve yolsuzluğa karşı duruşuyla tanınan Rameshwor Karki'nin, Başbakan olmasına karar verilmişti.

Cumhurbaşkanı Ram Chandra Paudel'in geçici başbakan atadığı Karki, göreve ilişkin yaptığı açıklamada, Başbakanlığı istemediğini, ancak adının sokaklardan geldiğini söyledi. Hükümetinin, Z kuşağının taleplerine göre çalışacağını belirten Karki, gençlerin “yolsuzluğun sona ermesini, iyi yönetişimi ve ekonomik eşitliği” istediğini vurguladı.

Ekonomi ve altyapı öncelikli görevler dağıtıldı

Geçici Başbakan seçilen Sushila Karki, mart ayında yapılacak seçimlere kadar görev yapacak geçici yönetimine üç yeni bakan atadı. Ülkede uzun süredir yaşanan elektrik kesintilerini sona erdirmesiyle takdir toplayan Nepal Elektrik Kurumu’nun eski müdürü Kulman Ghising Enerji, Altyapı, Ulaştırma ve Kentsel Gelişimden sorumlu bakan olarak atandı. 


Eski Maliye Bakanı ve ekonomist Rameshwor Khanal, işsizlikle mücadele ve mali istikrarı sağlamakla görevli Maliye Bakanlığı'na getirildi. Kamu yararına açtığı davalarla tanınan hukukçu Om Prakash Aryal, geçici hükümetin İçişleri Bakanı oldu.

6 ay içinde ülkeyi seçimlere götürme yetkisi verildi

Ülkedeki protestoların ardından, gençlerin Discord üzerinden seçimle belirlediği Karki, Cumhurbaşkanı Ram Chandra Paudel tarafından geçici başbakan olarak atanmıştı. Başkanlık Ofisi'nde 12 Eylül'de düzenlenen törenle yemin eden Nepal'in ilk kadın Başbakanı 73 yaşındaki Karki'ye, 6 ay içinde ülkeyi seçimlere götürme yetkisi verilmişti.

Ne olmuştu?

Nepal'de, 4 Eylül'de Facebook, Instagram, WhatsApp, YouTube, X, Reddit ve LinkedIn platformlarına erişim, Nepal İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığına kayıt için verilen süre içinde başvuru yapılmadığı gerekçesiyle engellenmişti.

Bunun üzerine çoğunluğu gençlerden oluşan göstericiler, yolsuzlukların yanı sıra sosyal medya yasağını protesto etmek için parlamento binasına doğru yürüyüşe geçmişti.

Şiddetlenen protestolarda polis, göstericilere karşı tazyikli su, göz yaşartıcı gaz ve gerçek mühimmat kullanmıştı.

Nepal hükümeti, sosyal medya yasağının kaldırılacağını açıklamış, İçişleri Bakanı Ramesh Lekhak, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ramnath Adhikari ve Su Tedarik Bakanı Pradeep Yadav da görevlerinden istifa ettiklerini duyurmuştu.

Bu açıklamalara rağmen yatışmayan gösteriler, siyasi figürlerin ve bakanların evlerine saldırılar düzenlenmesi, Nepal Kongre Partisinin Sanepa bölgesindeki merkez ofisi, federal parlamento binası, yüksek mahkeme binası ve Nepal Başbakanı Khadga Prasad Sharma Oli'nin iki konutunun ateşe verilmesiyle sürmüştü.

Nepal ordusu, artan olaylar nedeniyle bakanları konutlarından helikopterlerle tahliye etmeye başlamıştı.

Nepal Başbakanlık Ofisinden 9 Eylül'de yapılan açıklamada, şiddetli protestolar ve hükümete gelen tepkilerin ardından Başbakan Oli'nin istifa ettiği bildirilmişti.

Diğer yandan, hapishane tesislerine baskın düzenleyen protestocuların idari binaları ateşe vermesi ve geçişleri açık bırakması sonucu ülke genelinde 25'ten fazla hapishaneden 15 bini aşkın mahkum firar etmişti.

Nepal'in eski Yüksek Mahkeme Başkanı Karki, 12 Eylül'de geçici başbakan olarak yemin edip göreve başlamıştı.


ABD'nin dron ikilemi: Dünyanın en iyi ordusu modern savaşta nasıl geride kaldı?

Ukrayna’daki savaş, küçük ve ucuz insansız sistemlerin modern savaşta belirleyici rol oynadığını ortaya koydu. CNN International'a göre ise Washington kanadı bu konuda oldukça geride. Peki milyarlarca dolarlık üretimleri rahatça yapabilen ABD, görece daha kolay bir alanda nasıl ilerleme sağlayamadı?

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Geleceğin savaşları, bir video oyunu oynamak gibi hissettiriyor. Askerler sanal gerçeklik gözlüklerini takıyor, avuç içlerindeki joysticklerle dronlarını kontrol ediyor. Küçük bir dron, parmak hareketlerine yanıt vererek havalanıyor.

CNN International'ın haberine göre geçen ay Texas’taki bir askeri üste, Amerikan askerleri küçük quadcopter dronlarının kullanımını öğrenmek için eğitim aldı. Ukrayna’daki çatışmalarda artık sahadaki belirleyici araç haline gelen ve dünya genelinde savaşçıların tercih ettiği bu sistemler, patlayıcı eklenirse bir tankı rahatlıkla yok edebilecek kapasiteye sahip.

Ukrayna’dan ders almak

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, dron savaşında hızlı bir evrim başlattı. ABD, dünyanın en gelişmiş ordularından biri olmasına rağmen, küçük ve ucuz sistemleri hızlı üretme konusunda geri kaldı. Çoğu Amerikan askeri, insansız sistemlerle savaşma deneyimine sahip değil. Büyük, pahalı silahları üretmede başarılı olan ABD, küçük ve ucuz dronları hızla üretme kapasitesine sahip değil.

ABD'li savunma yetkilileri durumu telafi etmek için harekete geçti. Savunma Bakanı Pete Hegseth, Temmuz ayında ABD ordusunun drone kullanımını hızlandırmak için üst düzey liderlere bir uyarı yazısı gönderdi.Son aylarda askerler, dron üretmeyi ve 3D yazıcı ile yapmayı, simülatörlerde video oyunu benzeri eğitimle hedeflere yönlendirmeyi öğreniyor.

General Curt Taylor konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Bu yarının problemi değil, bugünün problemi. Bir sonraki savaşta ilk çatışmada şimdiye kadar gördüğümüzden çok daha fazla dron olacak,” diyor.

Her asker için bir dron

ABD ordusu, her birim için insansız hava araçlarını standart hale getirmeyi hedefliyor. ABD ordusundan Albay Nick Ryan, gelişmeyle ilgili “Askerler dronları kendi silahları, telsizleri veya el bombaları kadar doğal bir parça olarak görecek,” değerlendirmesinde bulundu.

Texas’taki Fort Bliss’te başlayan iki haftalık eğitim, askerlerin dron yapmayı öğrenmesiyle başlıyor. Ardından bilgisayar simülatörleriyle uçuş pratiği yapıyor, FPV (birinci şahıs görüş) spor salonunda lastik halkalar veya kapılardan geçerek gerçek tank ölçülerinde maket araçlara drone sokmayı öğreniyorlar.

Benzer eğitimler, Avrupa’daki her ABD ordusu birimi için de uygulanıyor. Fort Benning’de başlatılacak yeni kurslar, temel dron eğitimini tüm yeni askerlerin almasını sağlayacak. Fort Bragg’de ise Gainey Company, dron inovasyonu ve eğitiminde öncülük ediyor.


Çin yüzünden 100 kat daha pahalı

Ukrayna’nın kullandığı dronların çoğu yerli üretim. Ancak savaşın başında ABD, Switchblade tipi hafif saldırı dronlarını özel birimler için Kiev'e gönderdi. Ukrayna ile Rusya arasındaki teknolojik yarış, yerli üretici şirketlere yabancı rakipler karşısında avantaj sağladı.

Neros ve Anduril gibi Amerikan drone üreticileri, dronlarını test etmek ve geliştirmek için Ukrayna’ya ekip gönderdi. Neros CEO’su Soren Monroe-Anderson, “Dronlarımızı Ukrayna’ya götürüp sahada test etmeden geliştirme yapmak mantıklı değildi,” ifadesini kullandı.

ABD’de maliyetler çok daha yüksek; Çin parçaları güvenlik nedeniyle kullanılamıyor, yerli üretim ise “100 kat daha pahalı.” Bu nedenle ABD dron üretiminde hacim yaratmakta zorlanıyor.


Geleceğin savaşı: Küçük, hızlı ve büyük ölçek

Ukrayna, başarılı saldırıların videosunu puan sistemine dahil ederek askerleri ve birimleri teşvik ediyor. Bu veri, yapay zeka sistemlerini eğitmek için diğer ülkeler tarafından talep ediliyor.

Dron savaşları, özellikle statik Ukrayna cephelerinde çok etkili oldu; ancak uzmanlar, bu teknolojinin gelecekte özellikle Hint-Pasifik bölgesinde çok farklı şekillerde kullanılabileceğine dikkat çekiyor.

Çin’in hali hazırda milyonlarca küçük dronen üretmesi de ABD için önemli bir uyarı.


Şansölye ilk sınavını verdi, AfD oyunu üçe katladı: Almanya'nın en büyük eyaletinde sandıktan "aşırı sağ" çıktı

Almanya’nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da yerel seçimlerde AfD oylarını üç katından fazla artırarak dikkat çekti. CDU’nun kazandığı seçimlerde, şansölye Friedrich Merz’in göç ve ekonomi politikaları kadar yerel dinamikler de belirleyici oldu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Almanya'nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da halk sandık başına gitti. Yaklaşık 14 milyon seçmenin bulunduğu eyalette, 320’den fazla şehir ve kasabada belediye meclis üyeleri ile belediye ve büyükşehir belediye başkanları belirlendi.

Tarım arazilerinden sanayi bölgelerine, çok etnik yapılı nüfusun yaşadığı kentlerden öğrenci yoğunluğunun yüksek olduğu şehirlere kadar farklı bölgeleri kapsayan eyalet, ülke genelindeki siyasi eğilimlerin göstergesi olarak görülüyor.

“Merz’in ilk sınavı”

Dört ay önce şansölye olan Friedrich Merz için seçimler, İngiliz The Guardian gazetesinin ifadesiyle “ilk ciddi sınav” oldu. Sandık çıkış anketlerine göre Merz’in partisi Hristiyan Demokratlar (CDU) yüzde 34 ile birinci sırayı aldı. Bu oran, 2020’deki tarihsel olarak en kötü sonuçlarına yakın.

Ana muhalefet Sosyal Demokratlar (SPD) yüzde 22,5 ile ikinci sırada yer alırken, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) büyük sıçrama yaptı. Beş yıl önce yüzde 5,1 oy alan AfD, bu seçimde oylarını üç katından fazla artırarak yüzde 16,5’e yükseltti.

AfD’nin yükselişi, özellikle Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oy kayıpları üzerinden gerçekleşti. Sol Parti (Die Linke) ise yüzde 5,5 ile oylarını artırdı.

Seçim sonuçlarını hangi etkenler belirledi? 

Oylama, zayıflayan Alman ekonomisi, artan işsizlik ve göç konusundaki huzursuzluk ortamında yapıldı. Göç, AfD’nin en önemli siyasi gündemi olurken, Merz ekonomiyi toparlama, göçü azaltma ve aşırı sağın yükselişini durdurma sözü verdi.

Şubat ayındaki federal seçimlerden bu yana ulusal anketlerde birinci sıraya yerleşen AfD, yerelde belediye başkanlıkları ve belediye meclislerinde güç kazandıkça, ana akım partilerin federal düzeyde AfD ile işbirliği yapmama yönündeki “ateş duvarını” koruması zorlaşıyor.

Kampanya sürecinde uluslararası gelişmeler de dolaylı biçimde yerel siyaseti etkiledi. Merz, selefi Olaf Scholz’a kıyasla Almanya’nın dış politikada daha iddialı bir temsilcisi olarak görülüyor. Özellikle Ukrayna’nın savunulmasında Avrupalı müttefikleri bir araya getirme çabası dikkat çekti. Ancak göç politikalarını sertleştirme vaatleri seçmeni ikna etmeye yetmedi; son aylarda göçmen sayıları azalmış olsa da güvensizlik sürüyor.

AfD ise kendisini özgüvenli bir alternatif olarak konumlandırdı. Enerji, eğitim ve özellikle göç konularında seçmenden destek topladı. Bu başlıklar doğrudan yerel yönetimlerin yetkisi dışında olsa da, seçmen tercihlerinde belirleyici oldu.

Aşırı sağın yükselişi Almanya için ne ifade ediyor? 

Kuzey Ren-Vestfalya’daki sonuçlar, AfD’nin yalnızca doğuda değil batıda da kalıcı bir taban oluşturduğunu gösteriyor. Reuters’ın seçim analizine göre, bu durum Almanya’nın siyasi dengeleri açısından kritik bir döneme işaret ediyor.

Uzmanlar, AfD’nin yerel yönetimlerde güç kazanmasının toplumsal kutuplaşmayı artırabileceğini ve federal düzeyde partiler üstü işbirliği mekanizmasını zorlayabileceğini vurguluyor. AfD’nin yükselişi ayrıca Almanya’nın Avrupa içindeki rolünü de etkileyebilir; göç karşıtı ve AB’ye mesafeli söylemleri, ülkenin Avrupa bütünleşmesi politikalarını sarsma potansiyeli taşıyor. 

Öte yandan AfD’nin güçlenmesi, göçmen toplulukları ve çokkültürlü şehirlerde toplumsal huzursuzluğu artırma riski taşıyor. Siyaset bilimciler, önümüzdeki dönemde aşırı sağın yükselişinin Almanya’nın demokratik kurumlarını ve ekonomik istikrarını test edeceğini belirtiyor. 

Şimdi ne olacak? 

The New York Times yazarı Christopher F. Schuetze'e göre seçimlerin doğrudan sonuçlarını ilk elden görmek mümkün olmasa da pazar günü batıda elde edilen sonuçlar, Berlin’de Friedrich Merz’e avantaj sağlayabilir.

Merz’in muhafazakâr partisi CDU, geleneksel olarak kırsal bölgelerde, küçük kasabalarda ve köylerde iyi performans gösteriyor. Ancak bu bölgelerdeki destek büyük ölçüde yerel politikacıların geçmiş performansına dayanıyor.

Bu nedenle, Merz’in göçü sınırlama, ekonomiyi yeniden canlandırma veya orduyu güçlendirme gibi politikaları, seçmenler için yerel konular kadar belirleyici olmayabilir.

Kaynak: Gazete Oksijen


Axios: "Nükleerin altın çağı başlıyor" | ABD ve İngiltere'nin ortak düşmanı Rusya

İki ülke, küçük modüler ve gelişmiş reaktör projeleriyle enerji güvenliğini güçlendirmeyi ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor. ABD ve İngiltere arasındaki anlaşmaların hedefinde ise Rusya var

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD ve Birleşik Krallık, kapsamlı bir nükleer enerji işbirliği anlaşmaları dizisi imzaladı.

Anlaşmalar kapsamında önde gelen Amerikan nükleer şirketleri, İngiltere’de yeni projeler hayata geçirecek. İngiltere Büyükelçiliği, anlaşmaların bu hafta Başkan Donald Trump’ın resmi İngiltere ziyareti sırasında imzalanmasının beklendiğini açıkladı.

Projelerin detayları

  • X-energy ve Centrica, kuzeydoğu İngiltere’de Hartlepool’da 12 küçük modüler reaktör kurmayı planlıyor. Bu projeyi İngiltere genelinde 6 gigavatlık enerji üretim kapasitesine ulaşmayı hedefleyen bir program izleyecek.

  • Holtec, EDF ve Tritax, Nottinghamshire’daki eski bir kömür santralini, küçük modüler reaktörlerle çalışan gelişmiş veri merkezine dönüştürmeyi amaçlıyor.

  • Last Energy ve DP World, DP World’ün London Gateway limanı ve iş parkının genişletilmesi için “dünyanın ilk mikro modüler nükleer santrallerinden biri”ni kuracak.

  • Urenco ve Radiant, ABD pazarına gelişmiş reaktörler için Yüksek Zenginleştirilmiş Düşük Zenginlikli Uranyum (HALEU) tedariki üzerine 4,6 milyon dolarlık anlaşma imzaladı.

Axios'un değerlendirmesine göre ortaklığın öncelikli hedeflerinden biri, 2028 yılı sonuna kadar Rusya’ya olan nükleer malzeme bağımlılığını ortadan kaldırmak. Şu anda ticari HALEU üretimi tek başına Rusya tarafından gerçekleştiriliyor.

Ayrıca, TerraPower ve KBR, Natrium adlı gelişmiş reaktör teknolojisinin İngiltere’de potansiyel kurulum alanlarını inceleyecek. ABD ise gelecek yıl uluslararası iş birliğini artırmak amacıyla “Küresel Füzyon Enerjisi Politikası Zirvesi”ne ev sahipliği yapacak.

Yetkililer ne dedi?

Başbakan Keir Starmer, anlaşmaların “uzun vadede hanelerin enerji faturalarını düşürürken, kısa vadede binlerce iyi iş imkânı sağlayacak bir nükleer altın çağın yolunu açtığını” söyledi.

ABD Enerji Bakanı Chris Wright ise bu anlaşmaların “ABD ve İngiltere’de ticari erişimi artıran bir çerçeve oluşturduğunu, küresel enerji güvenliğini güçlendirdiğini ve Atlantik ötesinde nükleer tedarik zincirlerini güvence altına aldığını” belirtti.

Anlaşmalar, sadece iki ülkenin ekonomik ve enerji çıkarlarını değil, küresel enerji piyasaları ve jeopolitik dengeleri de etkiliyor. Özellikle Rusya’nın HALEU üretimindeki tek hâkimiyeti göz önüne alındığında, projeler Avrupa ve ABD için enerji güvenliğini artırmayı ve Moskova’ya olan bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.

Küçük, modüler ve gelişmiş reaktör teknolojileri, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak karbon emisyonlarını düşürmeye ve yeşil enerji geçişini hızlandırmaya katkı sağlıyor. Projeler, kısa vadede binlerce iş imkânı yaratırken, uzun vadede ABD’nin enerji ihracatını ve uluslararası etkisini artıracak stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Washington Post: Charlie Kirk'ün katil zanlısı, tutuklanmadan önce suçunu itiraf etti

Washington Post, Charlie Kirk’ün katil zanlısı Tyler Robinson’ın tutuklanmadan kısa süre önce Discord’da suçunu itiraf ettiğini yazdı. Robinson’ın “Olanlar için üzgünüm” ve “Birazdan teslim olacağım” mesajlarını, polis baskınından yaklaşık 2 saat önce paylaştığı aktarıldı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Washington Post (WP) gazetesi, ABD'de Cumhuriyetçi aktivist Charlie Kirk'ün katil zanlısı Tyler Robinson'ın tutuklanmadan kısa süre önce, çevrim içi bir grupta suçuna ilişkin itirafta bulunduğunu iddia etti. FBI Direktörü Kash Patel ise şüphelinin Kirk'ü öldürme planına dair bir mektup yazdığının tespit edildiğini açıkladı. Öteb yandan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD’nin, Charlie Kirk’ün öldürülmesini kutlayan kişilerin vizelerini iptal etmeye başladığını açıkladı.

WP'nin haberinde, Kirk'ün katil zanlısı tutuklanmadan önce, aynı isimde bir kullanıcının, Discord isimli uygulama üzerinden itiraf niteliğinde açıklamalarda bulunduğu ifade edildi.

Haberde, Discord grubu üyesi iki kişinin paylaştığı ekran görüntüleri üzerinden yapılan incelemelerde, grupta Charlie Kirk'ün vurulduğu konusunun yazışmalara yansıdığı ve "Tyler Robinson" isimli kullanıcının bu yazışmalara yanıt olarak "Bütün olanlar için üzgün olduğu" şeklinde paylaşımda bulunduğu aktarıldı.

Robinson'a ait olduğu sanılan hesaptan gelen mesajda, "Hey millet, hepinize kötü bir haberim var. Dün UVU'daydım (Utah Valley Üniversitesi). Olanlar için üzgünüm" ifadelerinin yer aldığı belirtildi.

Söz konusu kişinin, Discord'daki son paylaştığı mesajda, "Birkaç dakika içinde şerif arkadaşım aracılığıyla teslim olacağım. Tüm güzel zamanlar ve kahkahalar için teşekkürler, hepiniz harikaydınız, her şey için hepinize teşekkür ederim" ifadelerine yer verdiği de haberde kaydedildi.

Ayrıca haberde, bu mesajın, yetkililerin Robinson'ı gözaltına almasından yaklaşık 2 saat önce gönderildiği bilgisine yer verildi.

WP'ye konuşan haber kaynağına göre ise Discord yetkilileri, itiraf niteliği taşıyan mesajın bir kopyasını kolluk kuvvetleriyle paylaştı. Söz konusu kaynak, mesajın, Tyler Robinson isimli kullanıcıdan küçük ve özel bir çevrim içi arkadaş grubuna gönderildiğini söyledi.

FBI Direktörü: Şüpheli, Charlie Kirk'e tehdit mesajı gönderdi

FBI Direktörü Kash Patel, Pazartesi günü yaptığı açıklamada saldırıdan önce şüphelinin Kirk’ü öldürmeyi planladığını yazdığı bir mesaj gönderdiğini söyledi.

Fox News’un Fox & Friends programına katılan Patel, soruşturmacıların Tyler Robinson’ın ayrıca “Charlie Kirk’ü ortadan kaldırma fırsatına sahip olduğunu” ve bunu yapacağını belirten yazılı bir not da hazırladığına inandığını aktardı. Patel, bu notun imha edildiğini, ancak adli deliller ve yapılan görüşmeler sayesinde varlığının ve içeriğinin teyit edildiğini açıkladı.

Patel, mesajın kime gönderildiğini ya da yazılı notun saldırıdan önce birilerinin eline geçip geçmediğini söylemedi.

Soruşturmacılar henüz bir motivasyon açıklamadı. Yetkililer, Robinson’ın saldırıyı tek başına gerçekleştirdiğini düşündüklerini, ancak başka kişilerin cinayetin planlanmasında rol alıp almadığını araştırdıklarını belirtti.

Kirk'ün ölümüne sevinenlerin vizeleri iptal edilecek

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD’nin, muhafazakâr aktivist Charlie Kirk’ün öldürülmesini kutlayan kişilerin vizelerini iptal etmeye başladığını açıkladı.

Rubio, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Amerika, vatandaşlarımızın ölümünü kutlayan yabancılara ev sahipliği yapmayacak. Vize iptalleri başladı. Eğer bir vizeyle buradaysanız ve bir siyasi figürün alenen öldürülmesini alkışlıyorsanız, sınır dışı edilmeye hazırlanın. Bu ülkede hoş karşılanmıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

ABD Başkanı Trump'a verdiği güçlü destekle bilinen aktivist ve sosyal medya fenomeni Charlie Kirk, 10 Eylül'de Utah Valley Üniversitesinde katıldığı etkinlikte uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmişti.

Gençler arasında oldukça popüler olan Kirk, muhafazakar fikirleri yaymak amacıyla kurduğu "Turning Point USA" adlı kar amacı gütmeyen kuruluşla tanınıyordu.

Sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan Kirk, özellikle Trump'a verdiği destek ve İsrail yanlısı duruşuyla biliniyordu.

Olayın ardından konuşan Trump, Charlie Kirk'ü "büyük ve hatta efsane" bir isim olarak nitelendirmiş ve "Charlie, seni seviyoruz." demişti.

Saldırıyla ilgili cinayet şüphelisi Tyler Robinson, ailesinin ihbar etmesi üzerine gözaltına alınmıştı.

Robinson, ağır cinayet ile diğer iki eyalet suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Kaynak: AA


ABD'li arabulucu: 'Trump Gazze savaşını bitirme konusunda daha ciddi, Netanyahu ise umursamaz'

Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah, Trump’ın Gazze savaşını bitirmekte kararlı olduğunu, Netanyahu’nun ise süreci sabote ettiğini söyledi. Bahbah, Hamas’a tüm esirlerin serbest bırakılması karşılığında ateşkes teklif edildiğini, ancak İsrail’in umursamaz davrandığını aktardı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail ile Hamas arasında esir takası amacıyla yürütülen dolaylı müzakerelerde arabuluculuk yapan Filistin asıllı Amerikalı iş adamı Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump'ın son saatlerde Gazze'deki savaşın sona ermesi konusunda daha ciddi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ise umursamaz davrandığını belirtti.

Bahbah, Filistin devlet televizyonuna verdiği röportajda, "Trump, artık savaşı sona erdirme konusunda her zamankinden daha ciddi. Son 24-48 saat içinde bana, bu savaşı sona erdirmeye kararlı olduğu söylendi" dedi.

ABD'de, Netanyahu'nun savaşı bitirme ve Gazze'deki İsrailli esirleri kurtarma konusunda umursamaz davrandığının düşünüldüğünü kaydeden Bahbah, "Ne zaman bir anlaşmaya varsak İsrail onu sabote ediyor. Ancak Trump, Netanyahu'dan savaşı bitirmesini istese (Netanyahu) bitirir" ifadesini kullandı.

Arabuluculuk için taraflarla temaslarını halen sürdürdüğünü dile getiren Babbah, Hamas'tan gelen bir mesajı Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'a ilettiğini, 2 hafta önce de Hamas'a mesaj iletmek için Witkoff'la iletişime geçtiğini hatırlattı.

Bahbah, "Witkoff, Trump ile 6 saat süren bir görüşme yaptı. Çıkan sonuç, Trump'ın, tüm esirlerin bir defada serbest bırakılması karşılığında Gazze'deki savaşın sona erdirilmesini istediği yönündeydi. Hamas, bu teklifin resmi olarak Mısır ya da Katar aracılığıyla gönderilmesini istedi" dedi.

ABD-İsrail çifte vatandaşı esir asker Idan Alexander'ın mayıs ayında serbest bırakılmasıyla ilgili de konuşan Bahbah, bu teklifin ABD tarafından ateşkes müzakerelerinde kilit nokta olması için önerildiğini belirtti.

Alexander'ın Hamas tarafından serbest bırakılmasını "iyi niyet jesti" olarak değerlendiren Bahbah, şunları kaydetti:

"ABD'nin talebini Hamas'a ilettim, karar onların kararıydı. Ancak (ABD) en az iki şeye söz verdi. Birincisi, Hamas'a ABD Başkanı tarafından alenen teşekkür edilecekti ki bu gerçekleşmedi. İkincisi, yardım ulaştırılacaktı ki bu da maalesef gerçekleşmedi."

Kaynak: AA


Trump’ın Fed hamleleri: Yeni üye Miran onay aldı, Cook görevde kaldı

ABD Başkanı Donald Trump’ın aday gösterdiği Stephen Miran, Senato’da 48’e karşı 47 oyla onay alarak Fed Yönetim Kurulu üyeliğine getirildi. Öte yandan Trump’ın Lisa Cook’u görevden alma girişimi Temyiz Mahkemesi tarafından reddedildi; süreç Yüksek Mahkeme’ye taşınabilir

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Merkez Bankası’nda (Fed) son günlerde peş peşe kritik gelişmeler yaşandı. ABD Başkanı Donald Trump’ın aday gösterdiği Stephen Miran, Senato’da yapılan oylamada 47’ye karşı 48 oyla kabul edilerek Fed Yönetim Kurulu üyeliğine atandı.

Böylece Miran, geçen ay görevinden ayrılan Adriana Kugler’den boşalan koltuğa oturdu. Trump’ın, Fed’e yönelik faiz indirimi çağrılarını sıklaştırdığı bir dönemde göreve başlayan Miran, salı günü başlayacak ve kararları çarşamba açıklanacak iki günlük Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısına da katılabilecek. Fed’in bu toplantıda Aralık 2024’ten bu yana ilk kez faiz indirimine gitmesi bekleniyor. Trump, geçen ay Miran’ı 31 Ocak 2026’ya kadar görev yapmak üzere aday göstermiş, bu süreçte kalıcı bir isim için çalışmaların süreceğini belirtmişti.

Mahkeme Cook'u görevden alma talebini reddetti

Diğer yandan, Washington’daki Temyiz Mahkemesi, Trump’ın Fed Yönetim Kurulu Üyesi Lisa Cook’u görevden alma talebini reddetti. Mahkeme, Fed üyelerinin yalnızca “haklı neden” ile görevden alınabileceğini hatırlatarak, Cook’un bilgilendirilme ve savunma hakkı olduğunu vurguladı.

Böylece Trump’ın Cook’u görevden almasını engelleyen alt mahkeme kararının durdurulması yönündeki başvuru da kabul edilmedi. ABD basını, Trump yönetiminin kararı Yüksek Mahkeme’ye taşımasının beklendiğini aktardı.

Ne olmuştu?

Trump, 25 Ağustos’ta Fed Yönetim Kurulu Üyesi Lisa Cook’u “mortgage sözleşmelerinde yanlış beyanlarda bulunmak” suçlamasıyla görevden aldığını açıklamış ve sosyal medya hesabından Cook’a yazdığı mektubu paylaşmıştı.

Fed Yasası’nın kendisine verdiği yetkilere işaret eden Trump, “Fed Yönetim Kurulu üyeliği görevinden derhal alınmış bulunmaktasınız” ifadesini kullanmıştı. Ancak Washington Bölge Yargıcı Jia Cobb, ortaya atılan mortgage dolandırıcılığı iddialarının görevden alınma için yeterli gerekçe teşkil etmediğine hükmederek Cook’un görevden alınmasını geçici olarak engellemişti. Trump yönetimi ise bu karara itiraz ederek Temyiz Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Bu gelişmelerle birlikte, Fed’de bir yandan Miran yeni koltuğuna otururken, diğer yandan Lisa Cook’un görevde kalıp kalmayacağına ilişkin hukuki süreç devam ediyor.


İsrail'den Gazze’ye kara harekâtı başladı: Tanklar kent merkezinde, patlamalar Tel Aviv’den duyuldu

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Kudüs temaslarının hemen ardından İsrail ordusu Gazze kent merkezine tanklarla girdi; gece boyunca İHA’lar ve savaş uçaklarıyla yoğun bombardıman yapıldı. Trump harekâtı desteklerken, rehine yakınları “son gece olabilir” uyarısı yaptı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail ordusu, Gazze kent merkezine yönelik yeni kara harekâtını başlattı. Axios, İsrailli yetkililere dayanarak tankların şehre girdiğini ve harekâtın Rubio–Netanyahu görüşmesinden saatler sonra başladığını bildirdi; aynı kaynaklar Trump’ın operasyonu desteklediğini ancak “hızlı tamamlanmasını” istediğini aktardı. AFP’ye konuşan Filistinliler ağır bombardımanı doğrularken, İsrail medyası patlamaların Tel Aviv ve ülkenin orta kesimlerinden dahi duyulduğunu, Netivot’ta camların kırıldığını yazdı.

Rubio, İsrail’den Katar’a hareket ederken, “İsrailliler operasyonlara başladı; anlaşma için aylar değil, günler (belki birkaç hafta) kaldı” dedi. Harekât, hükümetin 8 Ağustos’ta Netanyahu’nun önerisiyle onayladığı Gazze’nin kademeli işgal planının parçası olarak görülüyor.

Kara hamlesinden önce İsrail, Hamas tarafından kullanıldığını öne sürdüğü çok sayıda yüksek katlı binayı vurdu. Wafa ajansı, saldırıların doğuda Zeytun’daki yıkımla başlayıp güneyde Sabra’ya, ardından kuzey ve batıya yayıldığını; topçu ateşi ve İHA’larla aralıksız atış yapıldığını bildirdi. Gece boyunca birçok bölgede evler hedef alındı; resmî açıklamalarda geçmeyen sivil kayıplar bildirilirken bazı kaynaklar şimdiye kadar 14 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

'Gazze yanıyor'

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Gazze yanıyor; ordu terörist altyapıyı demir yumrukla vuruyor. Rehinelerin serbest kalması ve Hamas’ın yenilgisi için kahramanca savaşıyoruz; görev tamamlanana kadar durmayacağız” açıklamasını yaptı. Netanyahu, Doha’daki Hamas hedeflerine 10 Eylül’de düzenlenen saldırının ardından “gerekirse tekrar vururuz” mesajını yinelerken, ABD’yi “en büyük müttefik” olarak niteledi.

'Rehinelerin kaderi Netanyahu'nun elinde'

Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin ailelerinin çatı platformu, yoğun saldırılar sonrası “710. gece, hayatta kalan esirlerin son gecesi olabilir; cesetlerin bulunması için de son gece olabilir” diyerek Netanyahu’yu “rehineleri siyasi kaygılar uğruna kurban etmekle” suçladı ve sorumluluğun başbakanda olduğunu belirtti. Hamas ise “Gazze Şeridi’ndeki rehinelerin kaderi, terörist Netanyahu hükümetinin elindedir; sistematik yıkım rehinelerin hayatını doğrudan tehlikeye atıyor” açıklamasını yaptı.

Diplomasi sürüyor; ancak sonuç yok

Bölgesel diplomasi eşliğinde tansiyon artarken, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan Gazze ve bölgesel gelişmeleri görüştü; liderler Filistinlileri topraklarından sürme planlarına karşı olduklarını ve krizlerin egemenliği koruyacak siyasi-diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini vurguladı.

Netanyahu ve Rubio, çatışmanın ancak Hamas’ın ortadan kaldırılması ve hayatta olduğu düşünülen yaklaşık 20 kişinin de aralarında bulunduğu 48 rehinenin serbest bırakılmasıyla sona erebileceğini belirtti; geçici ateşkes çağrılarını reddettiler.

Hamas, rehineleri Filistinli mahkûmların serbest bırakılması, kalıcı ateşkes ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi karşılığında bırakacağını yineledi. Gazze’de savaş, 7 Ekim 2023’te başlayan saldırı ve karşı saldırıların ardından sürüyor; Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre en az 64.871 Filistinli öldü (BM’ye göre kayıpların üçte ikisinden fazlası kadın ve çocuk).

Kaynak: Gazete Oksijen


Trump’tan New York Times’a 15 milyar dolarlık dava: “Ülkenin en yozlaşmış gazetesi”

ABD Başkanı Donald Trump, The New York Times’a 15 milyar dolarlık 'iftira ve hakaret' davası açtı. Florida’da açılan davayı duyuran Trump, gazeteyi “Radikal Sol Demokrat Parti’nin sözcüsü” olmakla suçlarken, Epstein bağlantılı haberler ve Kamala Harris’e verilen desteği de hedef aldı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, ABD basınının önde gelen kuruluşlarından The New York Times’a 15 milyar dolarlık iftira ve hakaret davası açtığını duyurdu. Trump, Times’ı “ülkenin tarihindeki en kötü ve en yozlaşmış gazetelerden biri” ve “Radikal Sol Demokrat Parti’nin sanal sözcüsü” olarak niteledi.

Trump, gazetenin kendisi, ailesi, şirketleri, “Amerika Önce Hareketi” (America First Movement) ve MAGA hakkında on yıllardır “yalan haberler ve karalama kampanyaları” yürüttüğünü öne sürdü. Özellikle gazetenin 2024 başkanlık seçimlerinde Kamala Harris’e verdiği desteği eleştiren Trump, bunun “duyulmamış bir yasa dışı kampanya katkısı” olduğunu savundu.

New York Times’ın bir süredir Trump’ın, cezaevinde ölen cinsel suçlu iş insanı Jeffrey Epstein ile ilişkisine dair haberler yayınladığını hatırlatan Trump, geçen hafta da Epstein’a gönderdiği öne sürülen cinsel içerikli mektubun yayımlanması nedeniyle gazeteye dava açma tehdidinde bulunmuştu.

Trump, NYT'nin kasıtlı iftira ve karalama kampanyası yürüttüğünü söyleyerek, daha önce ABC News, George Stephanopoulos, CBS’in 60 Minutes programı ve Paramount’a açtığı davaları örnek gösterdi. Bu davaların, belge ve görsellerin değiştirilmesi yoluyla kendisini haksız yere karaladığını, bunun da kötü niyetli iftira niteliği taşıdığını belirten Trump, ABC ve Paramount ile açtığı davaların sırasıyla 15 ve 16 milyon dolarlık uzlaşmalarla sonuçlandığını hatırlattı.

Davanın Florida’da açıldığını duyuran Trump, “New York Times’ın çok uzun süredir beni özgürce yalanlarla karalamasına ve itibarımı zedelemesine izin verildi, ama bu artık sona eriyor” dedi.

Reuters’ın aktardığına göre, dava dosyası mahkemeye ulaştı ancak New York Times, mesai saatleri dışında yapılan yorum taleplerine yanıt vermedi.


Kaynak: Gazete Oksijen


McDonald’s Japonya’da 'Pokemon karaborsası' krizi: Happy Meal kampanyası iptal edildi

McDonald’s Japonya, çocuklara yönelik Happy Meal menülerinde verilen Pokemon kartlarının karaborsaya düşmesi ve yiyeceklerin çöpe atılması üzerine kampanyayı iptal etti. Şirket, “felsefemizle çelişen bir tablo” diyerek özür diledi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Japonya’da Happy Set adıyla satılan menüler, minik bir Pikachu oyuncağı ve Pokemon kartıyla birlikte sunuldu. Ancak kartların piyasada yüzlerce dolara yeniden satılması, menülerin bir gün içinde tükenmesine yol açtı. Mağaza önlerinde dağ gibi bırakılan yiyecekler kamuoyunda tepki çekti.

McDonald’s, yayımladığı açıklamada, “Yiyecekleri terk etmeye ve çöpe atmaya inanmıyoruz. Bu durum, çocuklara ve ailelere eğlenceli bir yemek deneyimi sunma felsefemizle çelişmektedir. Hazırlıklarımızın yeterli olmadığını kabul ediyoruz” dedi.

Şirket, yeniden satış amaçlı toplu alımların önüne geçmek için kişi başına menü sınırı getirmeyi, çevrim içi siparişleri kapatmayı ve kurallara uymayan müşterilere hizmet vermemeyi planladığını açıkladı.

Karaborsa milyonlara ulaştı

Koleksiyon kartları hem çocuklar hem de yetişkinler arasında popüler. Bazı nadir kartlar 1000 doların üzerinde alıcı buluyor. Japonya’da kartlı Happy Meal’ler satışa çıktığında mağazalara olağanüstü kalabalıklar akın etti; kartlar kısa süre içinde on binlerce yen karşılığında internette listelendi.

40 yıllık gelenek yara aldı

McDonald’s 40 yılı aşkın süredir Happy Meal satıyor. Japonya’da menü fiyatı 510 yen (yaklaşık 3,40 dolar). Şirket, bundan sonra “Happy Set’in özündeki amaca, yani ailelere gülümseme getirmeye ve çocukların sağlıklı gelişimine katkı sunmaya” odaklanacaklarını duyurdu.

Kaynak: Gazete Oksijen


İspanya, İsrailli şirketlerle yapılan 1 milyar euroluk iki sözleşmeyi iptal etti

İspanya Savunma Bakanlığı'nın, İsrailli şirketlerle yapılan yaklaşık 1 milyar euro değerindeki iki sözleşmeyi iptal ettiği açıklandı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İspanya resmi haber ajansı EFE, hükümetin 9 Eylül'de İsrail'e karşı açıkladığı 9 maddelik yaptırımdan biri olan, İsrail'e uygulanan silah ambargosunu yasal olarak pekiştiren Kraliyet kararnamesini henüz onaylamasa da uyguladığını yazdı.

EFE'nin hükümet kaynaklarına dayandırarak verdiği haberde, İsrail'e uygulanan silah ambargosunun yasal olarak pekiştirilmesini öngören Kraliyet kararnamesinin gelecek hafta onaylanmasının beklendiği ancak şimdiden somut adımların atıldığı belirtildi.

Hükümet kaynakları, Savunma Bakanlığının, her ikisi de Silahlı Kuvvetler için tasarlanan Silam yüksek hareket kabiliyetine sahip roketatarlar ve Spike L.R. tanksavar füze sistemi satın alma sözleşmelerini resmen iptal ettiği bildirildi.

Verilen bilgilerde, Rheinmetall Expal Muntions ve EM&E ortak girişiminden 700 milyon euro değerindeki Silam roketatar satın alma sözleşmesinin ve İsrailli Rafael şirketinin İspanyol iştiraki PAP Tecnos Innovacion SA'ya verilen 287,5 milyon euro değerindeki 168 Spike füzesi satın alma sözleşmesinin iptal edildiği bilgileri paylaşıldı.

Savunma Bakanlığı'nın İsrail ile askeri teknolojik bağların kesilmesi planı ve Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaç duyduğu yazılıma sahip olmasını sağlayacak alternatifler üzerinde çalışmaya devam ettiği de belirtildi.

Diğer yandan İsrail'e silah, mühimmat ve askeri teçhizat alım satımını yasal olarak yasaklayacak Kraliyet kararnamesinin şimdiye kadar onaylanmamasının arkasında metnin hazırlanmasının karmaşık olması ve içeriğinin Avrupa hukuk sistemine uyarlanması olduğu iddia edildi.

Kaynak: AA


İsrail Ordusu Gazze işgalini başlattı; BM, 'Gazze'de soykırım yapılıyor' dedi

Rubio–Netanyahu görüşmesinden saatler sonra İsrail Ordusu, Gazze'nin tamamen işgal edilmesine yönelik yeni bir kara harekatı başlattı. Operasyon Hamas'ın elinde bulunan rehinelerin aileleri tarafından da protesto edildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail ordusu, Gazze’ye yönelik saldırılarında “yeni bir aşamaya” geçtiğini duyurdu. Gazze’de gece boyunca yoğun hava bombardımanı yapılırken, İsrail ordusu kentin farklı bölgelerine doğru kara harekâtını genişletti. On binlerce askerin katıldığı operasyonla şehrin kuşatılması hedefleniyor. Gazze’de hâlâ yüzbinlerce sivilin bulunduğu belirtiliyor. Öte yandan Birleşmiş Milletler soruşturması, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşın bir soykırım olduğunu tespit etti. Bu, neredeyse iki yıldır süren savaşın ardından atılan kritik bir adım olarak değerlendiriliyor. 

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu Başkanı Navi Pillay, Al Jazeera’ya yaptığı açıklamada, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Başbakan Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın da aralarında bulunduğu isimleri sorumlu tuttuklarını belirtti.Pillay, “Cumhurbaşkanı, başbakan ve eski savunma bakanını, yaptıkları açıklamalar ve verdikleri emirler nedeniyle sorumlu gösterdik" açıklamasında bulundu.  Pillay “Bu üç kişi devletin temsilcisi olduğundan, hukuk açısından devlet sorumlu tutulur. Dolayısıyla, soykırımı işleyen tarafın İsrail devleti olduğunu söylüyoruz” diye ekledi.

BM raporuna göre, İsrailli yetkililerin açıklamalarıyla birlikte “dolaylı kanıtlar” da soykırım kastının varlığına işaret ediyor. Raporda “Komisyon, İsrail makamları ve güvenlik güçlerinin Gazze Şeridi’ndeki Filistinlileri tamamen ya da kısmen yok etme niyeti taşıdığı sonucuna varmıştır,” denildi.

Buna karşılık İsrail Dışişleri Bakanlığı bulguları X’te “sahte” olarak nitelendirdi ve rapor yazarlarını “Hamas’ın sözcüsü gibi davranmakla” suçladı. Paylaşımda “Rapor tamamen Hamas’ın yalanlarına dayanıyor, başkaları tarafından aklanıp tekrar ediliyor,” açıklamasında bulunuldu. “İsrail bu çarpıtılmış ve sahte raporu kesin olarak reddediyor ve bu Soruşturma Komisyonu’nun derhal feshedilmesini talep ediyor" ifadeleri kullanıldı.

İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Daniel Meron da raporu “skandal”, “sahte” ve “iftira dolu bir söylev” olarak nitelendirdi.

"Kasıtlı öldürmeler"

Raporda, İsrail askerlerinin Gazze’de sivilleri “geniş etkili mühimmat kullanarak kasıtlı olarak öldürdüğü” tespitine yer verildi. “Komisyon bu nedenle, İsrail makamlarının Gazze Şeridi’nde Filistinli sivilleri öldürerek insanlığa karşı işlenen yok etme suçunu işlediği sonucuna varmıştır. Bir eylemin soykırım sayılması için kurban sayısı belirleyici olmasa da, sayı soykırım kastının tespitinde dikkate alınabilir" tespitinde bulunuldu. 

İsrail’in Gazze’deki savaşı, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’in güneyine düzenlediği, 1.139 kişinin öldüğü ve 200’den fazla kişinin rehin alındığı saldırının ardından başlamıştı. Rehinelerden 48’i hâlâ Gazze’de tutuluyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, 7 Ekim'den bu yana İsrail’in yoğun saldırıları en az 64.871 kişinin ölümüne, 164.610 kişinin yaralanmasına yol açtı. 

İşgal operasyonu başladı

İsrail ordusu, Rubio–Netanyahu görüşmesinden saatler sonra Gazze kent merkezine yönelik yeni kara harekâtını başlattı. Günün erken saatlerinden itibaren en az 41 Filistinlinin öldüğü, bunlardan 37’sinin yalnızca Gazze kentinde hayatını kaybettiği bildirildi. 

Orduya göre iki tugaydan oluşan on binlerce asker, gece yarısından itibaren Gazze kentinde geniş çaplı kara harekâtına başladı. “Harp Arabaları B” adı verilen operasyonun ilk aşamaları haftalar önce başlamış, Hamas hedeflerine yönelik yoğun hava saldırılarının yanı sıra Gazze’nin batısındaki bazı mahallelerde ve kentin çevresinde kara operasyonları düzenlenmişti.

Times of Israel'de yer alan habere göre, Ordu, 162. ve 98. tümenlerin Gazze’deki operasyonlarını genişlettiğini, önümüzdeki günlerde 36. tümenin de katılmasıyla on binlerce askerin daha sahaya ineceğini açıkladı.

Gece boyunca Gazze kentine yoğun hava saldırıları düzenlenirken, kara birlikleri İsrail kontrolündeki bölgelerin ötesine doğru ilerlemeye başladı. Ordu, önümüzdeki gün ve haftalarda birliklerin şehri daha derinlemesine kuşatma altına alarak Hamas güçlerini yenilgiye uğratmayı hedeflediğini duyurdu.  Operasyonu Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir’in bizzat güney komutanlığından yönettiği açıklandı.

Yaklaşık 60 bin yedek askerin göreve çağrıldığı, hâlihazırda görevde olan 70 bin yedekle birlikte sahadaki toplam sayının artırıldığı belirtildi. Yorgunluk haberlerine rağmen yedek askerlerin katılım oranının birliklerin çoğunda yüzde 75-85 arasında olduğu aktarıldı. Bunun yanı sıra 99. Tümen’in Gazze’nin kuzeyindeki tampon bölgede savunma operasyonları yürüttüğü, Gazze Tümeni’nin ise kentin güneyinde faaliyet gösterdiği bildirildi.

İsrail Savunma Bakanı İsrael Katz, İsrail güçlerinin Gazze’yi “demir yumrukla” vurduğunu söyledi. Katz, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Gazze yanıyor. Görev tamamlanana kadar geri adım atmayacağız, durmayacağız” ifadelerini kullandı.

 ABD Dışişleri Bakanı: Anlaşma için ‘çok dar bir zaman penceresi’ kaldı

ABD Dışişleri Bakanı, Hamas’ı Gazze’de ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için sadece birkaç günü kaldığı konusunda uyardı. İsrail’den Katar’a hareket ederken gazetecilere bir demeç veren Rubio, “İsrailliler orada operasyonlara başladı. Dolayısıyla bir anlaşmanın gerçekleşebileceği çok dar bir zaman penceremiz olduğunu düşünüyoruz” dedi. “Artık aylarımız yok, muhtemelen sadece günlerimiz, belki birkaç haftamız var” diyen Rubio, "Bir numaralı tercihimiz, bunun Hamas’ın ‘Silahsızlanacağız, artık tehdit oluşturmayacağız’ dediği müzakere edilmiş bir çözümle sona ermesi" şeklinde konuştu. 

Pazartesi günü Kudüs’te Netanyahu ile görüşen Rubio, İsrail liderinin Gazze’deki saldırısını ve Hamas’ı ortadan kaldırma hedefine desteğini açıklamış, İsrail operasyonu bu görüşmenin hemen ardından başlamıştı. 

 

Rehinelerin aileleri protesto etti

İsrail'in Gazze'nin tamamen işgal edilmesine dair yeni operasyonu Hamas'ın elinde bulunan rehinelerin aileleri tarafından da protesto edildi.

İsrailli esirlerin aileleri, İsrail’in Gazze’ye başlattığı kara harekâtının yakınlarının hayatını tehlikeye attığını söyleyerek Başbakan Binyamin Netanyahu’nun resmi konutu önünde protesto düzenledi.

The Times of Israel’e göre, esirlerden Matan Zangauker, Matan Angriest ve Rom Braslavski’nin aileleri şu anda konutun önünde uyku tulumlarıyla nöbet tutuyor.

Esir ve Kayıp Aileleri Forumu, daha önce yaptığı açıklamada, “Rehinelerin aileleri, bu gece Gazze’de başlatılan büyük askeri operasyon haberlerini derin bir endişeyle karşılamaktadır” dedi.

Açıklamada, “Gazze kentinde hâlâ çok sayıda hayatta olan esir var. Başbakan Netanyahu, Genelkurmay Başkanı ve güvenlik birimlerinin değerlendirmelerini tamamen göz ardı ederek, siyasi hesaplarla onları feda etmeyi tercih ediyor” ifadeleri yer aldı.

Sınır Tanımayan Doktorlar'dan acil ateşkes çağrısı

Sınır Tanımayan Doktorlar’ın (MSF) Genel Sekreteri Christopher Lockyear, İsrail’in Gazze kentindeki yoğunlaşan saldırılarını kınayarak dünyaya acil ateşkes çağrısında bulundu.

Lockyear, Gazze’de birçok kişi için kaçışın imkânsız olduğunu belirtti. Bunlar arasında yaşlılar, ağır hastalar, hamile kadınlar ve yaralıların bulunduğunu vurguladı. Kentte kalanların “ölüm cezasına terk edildiğini”, kaçabilenlerin ise yoğun bombardıman altında yaşam mücadelesi verdiğini söyledi.

“Yolculuğu hayatta atlatabilenler, ne güvenliğin ne de temel ihtiyaçların bulunduğu, aşırı kalabalık orta ve güney Gazze bölgelerine ulaşacak. Neredeyse iki yıllık aşırı şiddetle uçurumun eşiğine sürüklenen bir nüfus felaketle karşı karşıya,” dedi.

Lockyear, “Gazze’de yaşanan sadece bir insani kriz değil, bir halkın sistematik olarak yok edilmesidir. MSF açıktır: İsrail, Gazze’de Filistinlilere karşı soykırım işliyor ve bunu mutlak bir cezasızlıkla sürdürüyor” ifadelerini kullandı.


Lüksemburg'dan Filistin’i tanıma kararı

Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden ve Dışişleri Bakanı Xavier Bettel, ülkelerinin bu ay yapılacak BM Genel Kurulu’nda Filistin'i tanımayı planladığını parlamentoya iletti

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden ve Dışişleri Bakanı Xavier Bettel, ülkelerinin bu ay yapılacak BM Genel Kurulu’nda Filistin devletini tanımayı planladığını parlamentoya bildirdi.

RTL Letzebuerg’in haberine göre Bettel ayrıca, Lüksemburg’un yaptırımlar gibi ek adımlar atabilmesi için parlamentoya yasa tasarısı sunacağını açıkladı.

22 Eylül’de New York’ta düzenlenecek BM Genel Kurulu kapsamında, Fransa ve Suudi Arabistan Filistin’in tanınmasına ilişkin ortak bir toplantıya ev sahipliği yapacak.

Avustralya, Kanada, Belçika ve Birleşik Krallık da koşullu olarak Filistin’i tanımayı planladıklarını duyurdu.

Nisan 2025 itibarıyla, BM üyelerinin yüzde 75’ine denk gelen 147 ülke Filistin devletini resmen tanımıştı.

Filistin devletini resmen tanıyan 147 ülke:

  • Bahreyn

  • Cezayir

  • Endonezya

  • Fas

  • Irak

  • Kuveyt

  • Libya

  • Malezya

  • Moritanya

  • Somali

  • Tunus

  • Türkiye

  • Yemen

  • Afganistan

  • Bangladeş

  • Birleşik Arap Emirlikleri

  • Katar

  • Küba

  • Madagaskar

  • Nikaragua

  • Pakistan

  • Suudi Arabistan

  • Sırbistan

  • Ürdün

  • Zambiya

  • Arnavutluk

  • BruneiCibuti

  • Mauritius

  • Sudan

  • Gambiya

  • Hindistan

  • Mısır

  • Nijerya

  • Kıbrıs Cumhuriyeti

  • Çekya

  • Slovakya

  • Seyşeller

  • Sri Lanka

  • Namibya

  • Belarus

  • Rusya

  • Ukrayna

  • Vietnam

  • Çin

  • Burkina Faso

  • Gine

  • Gine-Bissau

  • Kamboçya

  • Komorlar

  • Mali

  • Moğolistan

  • Senegal

  • Macaristan

  • Kuzey Kore

  • Nijer

  • Romanya

  • Tanzanya

  • Yeşil Burun Adaları

  • Bulgaristan

  • Maldivler

  • Gana

  • Togo

  • Zimbabve

  • Çad

  • Laos

  • Sierra Leone

  • Uganda

  • Kongo Cumhuriyeti

  • Angola

  • Mozambik

  • São Tomé ve Príncipe

  • Gabon

  • Umman

  • Polonya

  • Kongo

  • Botsvana

  • Nepal

  • Burundi

  • Orta Afrika Cumhuriyeti

  • Ruanda

  • Ruanda

  • Etiyopya

  • İran

  • Benin

  • Kenya

  • Ekvator Ginesi

  • Vanuatu

  • Filipinler

  • Esvatini

  • Kazakistan

  • Azerbaycan

  • Türkmenistan

  • Gürcistan

  • Bosna-Hersek

  • Tacikistan

  • Özbekistan

  • Papua Yeni Gine

  • Güney Afrika

  • Kırgızistan

  • Malavi

  • Doğu Timor

  • Paraguay

  • Karada

  • Kosta Rika

  • Lübnan

  • Fildişi Sahili

  • Venezuela

  • Dominik Cumhuriyeti

  • Brezilya

  • Arjantin

  • Bolivya

  • Ekvador

  • Şili

  • Guyana

  • Peru

  • Surinam

  • Uruguay

  • Lesotho

  • Güney Sudan

  • Suriye

  • Liberya

  • El Salvador

  • Honduras

  • Saint Vincent ve Grenadinler

  • Belize

  • Dominika

  • Antigua ve Barbuda

  • Grenada

  • İzlanda

  • Tayland

  • Guatemala

  • Haiti

  • İsveç

  • Saint Lucia

  • Kolombiya

  • Saint Kitts ve Nevis

  • Barbados

  • Jamaika

  • Trinidad ve Tobago

  • Bahamalar

  • İrlanda

  • İspanya

  • Norveç

  • Slovenya

  • Ermenistan

  • Meksika


Özbekistan'da yeni yasa: Kitap okuyan mahkumların hapis cezaları kısalacak

Özbekistan, mahkumların özel bir listede yer alan kitapları okuyarak hapis cezalarını yılda 30 güne kadar kısaltmalarına olanak tanıyan bir yasayı onayladı. Ancak bu yasa tüm mahkumlar için geçerli değil

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Özbekistan senatosu, tutukluların kitap okuyarak cezalarını kısaltmalarına izin veren bir yasayı onayladı. Ancak bunun belli kuralları var. Tamamlanan her onaylı kitap için, bir mahkum cezasını yılda üç günden 30 güne kadar azaltabilir.

Yeni yasa, müebbet hapis cezasına çarptırılanlar için geçerli değil. Ancak yetkililere göre ülke genelinde 13 bin 500'den fazla mahkum bundan yararlanabilir.

"Brezilya ve İtalya'yı inceledik"

Özbekistan İçişleri Bakanlığı yetkilisi Shakhrizod Shokirov, Euronews'e yaptığı açıklamada, ülkenin reformu benimsemeden önce uluslararası uygulamaları incelediğini söyledi.

Shokirov "Brezilya'da 2012'den bu yana mahkumlar okudukları her kitap için cezalarını yılda dört günden 48 güne kadar azaltabiliyor. İtalya ve Bolivya'da da benzer uygulamalar var. Özbekistan bu sonuçları inceledi ve bu uygulamayı hukuk sistemimize uyarlamaya karar verdi" dedi.

Sistem özel bir komisyon tarafından denetlenecek. Tutuklular bir kitabı okuduktan sonra, içeriği anladıklarını göstermek için bir sınava girecekler. Komisyonda yerel meclisler, sivil toplum ve cezaevi idarelerinin temsilcileri yer alacak. Sadece sınavı geçenler ceza indirimi almaya hak kazanacak.

Zorunlu okuma listesinde neler var?

Cumhuriyetçi Maneviyat ve Eğitim Merkezi uzmanı Begmat Ochilov yaptığı açıklamada kitap listesinin geniş bir alanı kapsayacak şekilde tasarlandığını söyledi.

"Okumak mahkûmların kendileri üzerine düşünmelerini ve başkalarını anlamalarını sağlar. Bunun ahlaki eğitimleri üzerinde doğrudan bir etkisi vardır ve gelecekteki suçları önlemeye yardımcı olur" dedi.

Resmi listede hem Özbek eserleri hem de uluslararası edebiyat klasikleri yer alıyor:

  • Ernest Hemingway - Yaşlı Adam ve Deniz

  • Karl von Clausewitz - Savaş Üzerine

  • Theodore Dreiser - Bir Amerikan Trajedisi

  • Erich Maria Remarque - Üç Yoldaş

  • Ray Bradbury - Fahrenheit 451

  • Franz Kafka - Dava

  • Jack London - Martin Eden

  • Abdulla Qodiriy - O'tkan kunlar

  • Yeni Özbekistan'ın Kalkınma Stratejisi

  • Liderler Kitabı

Özbekistan'da tepkiler

Özbekistan'daki avukatlar ve eğitim uzmanları yasayı memnuniyetle karşıladı. Begmat Ochilov yaptığı açıklamada yasanın mahkûmları "zamanlarını tembellik yerine öğrenerek geçirmeye" motive edebileceğini söyledi.

Yetkililer yasanın Özbekistan'ın adalet sisteminde rehabilitasyon ve eğitime yönelik bir değişimi yansıttığını söylüyor ve uygulamanın başarının anahtarı olacağının da altını çiziyorlar.


Rusya'nın drone ihlalleri stratejik bir planın mı parçası?

“Rusya sistematik test operasyonları yürütüyor" değerlendirmesinde buluna uzmanlara göre Rusya, sadece hava değil deniz dronlarıyla da Romanya’yı ve Karadeniz’deki enerji projelerini hedef alabilecek kapasite gösteriyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Rusya'ya ait bir insansız hava aracının Romanya hava sahasına girmesi, Moskova’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgale başlamasından bu yana yaşanan 10. ihlal olarak kayda geçti. Uzmanlara göre bu durum, sınır ötesi çatışmaların rastlantısal bir sonucu olmaktan ziyade, NATO’nun doğu kanadına yönelik bilinçli bir yoklama.

Balkan Inside'da yer alan habere göre, Rusya'ya Geran tipi bir drone, Polonya hava sahasının da birkaç gün önce benzer biçimde ihlal edilmesinin ardından, yaklaşık 50 dakika boyunca Romanya semalarında kaldı. Dört savaş uçağının takibine rağmen insansız araç Ukrayna’ya geçerek radardan kayboldu.

Bükreş merkezli New Strategy Centre düşünce kuruluşunun CEO’su George Scutaru, bunun tesadüf olmadığını savunuyor:

“Rusya sistematik test operasyonları yürütüyor.”

Benzer bir uyarı da emekli Korgeneral Virgil Bălăceanu’dan geldi. Ona göre Moskova, Romanya’nın istihbarat kapasitesini, erken uyarı sistemlerini, radar kapsamasını ve hava tehditlerini bertaraf etmekle görevli birliklerin hazırlık düzeyini ölçüyor olabilir.

Scutaru’ya göre Moskova’nın hedefi, güveni zedelemek, belirsizlik yaratmak ve bölgesel tansiyonun zaten yüksek olduğu bir dönemde NATO’nun dayanışmasını sınamak olabilir.

Olası yeni ihlaller ihtimaline dikkat çeken askeri uzman Claudiu Degeratu, Romanya’nın hava sahasını ihlal eden insansız hava araçları ya da diğer tehditler karşısında daha net ve işleyen bir karar alma mekanizması kurması gerektiğini söylüyor. Bunun, komuta zincirlerinin sadeleştirilmesi, angajman kurallarının açıklığa kavuşturulması ve pilotlara ile savunma sistemlerine tereddütsüz talimatlar verilmesiyle mümkün olabileceğini vurguluyor.

"Tehlike denizden gelebilir"

Bükreş, ancak bu yılın Mayıs ayında barış zamanında izinsiz giren dronların düşürülmesine yasal yetki tanıdı. Buna karşın, Yüksek Ulusal Savunma Konseyi (CSAT) gerekli uygulama kurallarını hâlâ onaylamadığı için, saldırı hâlinde düşman pilotlu uçaklarının imhası Romanya yasalarında mümkün değil.

“Her nesnenin koşulsuz şekilde vurulması konusunda yetkililerin çekincelerini anlıyorum,” diyor Degeratu, BIRN’e. “Ama böyle bir eylem zorunlu görülürse, karar hızlı alınmalı ve etkili şekilde uygulanmalı.”

Scutaru ise tehlikenin yalnızca havadan değil, denizden de gelebileceği uyarısında bulunuyor.

Polonya’nın hava sahasına giren bazı Rus dronlarını düşürmesi, Ukrayna savaşı başladığından bu yana NATO güçlerinin Rus hava araçlarıyla doğrudan karşı karşıya geldiği ilk olay olarak kayda geçti. Moskova ise Polonya’yı hedef aldığını reddetti.

Romanya ise kendi hava sahasını ihlal eden dronu vurmadı. Savunma Bakanı Ionut Mosteanu, pilotların angajman için yetkilendirildiğini ancak son anda ateş etmemeyi seçtiklerini açıkladı:“Pilotlar hedefi imha etmek için izin aldı. Ancak temas kurduklarında olası yan etkileri değerlendirdiler ve ateş açmamaya karar verdiler,” dedi Mosteanu, pazar günü yaptığı açıklamada.

Bükreş yönetimi, Rusya’nın büyükelçisini Dışişleri’ne çağırarak tepki gösterdi ve hava sahasının “sorumsuzca ihlali” konusunu BM Genel Kurulu’na taşıyacağını duyurdu.

Ancak Scutaru’ya göre tehdit yalnızca havadan değil. 28 Ağustos’ta yaşanan ve çok az gündeme gelen bir olayın altını çiziyor: yüksek hızlı bir insansız suüstü aracı (USV), Romanya sınırına sadece birkaç yüz metre mesafede bir Ukrayna keşif gemisine çarptı. Saldırıda iki denizci hayatını kaybetti, birkaç kişi yaralandı. Rusya nadiren yaptığı bir hamleyle saldırının görüntülerini yayımladı; kayıt kısa sürede internette dolaşıma girdi.

Scutaru’ya göre bu saldırı, Moskova’nın taktiklerinde değişime işaret ediyor. Rusya, iç su yollarında deniz dronları konuşlandırarak doğal engelleri ve deniz sınırlarını aşabilme kabiliyetini ortaya koyuyor. Bu da Romanya’nın ve NATO’nun doğu kanadındaki diğer üyelerin karşısına giderek büyüyen bir tehdit yaratıyor. 

Zayıf noktalar: Münhasır ekonomik bölgeler

NATO’nun ünlü 5. Maddesi, bir üyeye yapılan silahlı saldırının tüm ittifaka yapılmış sayılacağını hükme bağlıyor. Fakat bu koruma yalnızca ulusal topraklar için geçerli. Denizlerdeki münhasır ekonomik bölgeler gibi alanlar madde kapsamının dışında kalıyor. Romanya’nın enerji güvenliği açısından hayati öneme sahip bu alanların boşlukta kalması, ciddi bir hukuki ve stratejik belirsizlik yaratıyor.

Örneğin Avusturyalı OMV Petrom ile Romanya devletine ait Romgaz şirketinin yürüttüğü Neptun Deep projesi, 2027’de devreye girdiğinde Karadeniz’in en büyük denizüstü doğalgaz girişimi olacak. Yaklaşık 4 milyar avroluk yatırım öngörülen projeyi, Bulgaristan’ın 2030’ların başında üretime başlaması planlanan Asparuhan bloğu izleyecek.

“Ne Romanya ne de Bulgaristan, münhasır ekonomik bölgeleri hedef alabilecek krizlere ya da dron operasyonlarına hazır,” diyor Scutaru. Bu nedenle AB’nin Karadeniz’de bir deniz güvenliği merkezi kurma planlarının vakit kaybetmeden ilerletilmesi gerektiğini savunuyor. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas tarafından mayısta açıklanan bu girişim, erken uyarı sağlamak, istihbarat paylaşımını geliştirmek, mayın temizliği ve denizaltı altyapısının korunmasını desteklemek üzere tasarlanıyor. Ayrıca Ukrayna’da bir ateşkes sağlanırsa, merkez olası bir izleme aracı işlevi de görebilecek.

Scutaru’ya göre Romanya ve tüm Karadeniz hattı, Moskova için stratejik bir hedef olmaya devam edecek:

“Rusya bu bölgede istikrarsızlık ve belirsizlik üretmek istiyor. Bu nedenle Romanya ve ortaklarının, gelebilecek her türlü istikrarsızlaştırıcı hamleye karşı hazırlıklı olması kritik önem taşıyor.”


İsrail, Gazze'yi tam işgale başlamasından saatler sonra Yemen'i vurdu

Gazze’ye yönelik saldırılarında “yeni bir aşamaya” geçtiğini duyuran İsrail Ordusu, Yemen'deki Hudeyde Limanı'na hava saldırısı düzenledi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail, Yemen'deki Hudeyde Limanı'nda Husilere saldıracağını açıklamasının ardından bir süre sonra bölgeye saldırıda bulundu. Yemen ordu sözcüsü, "Hava savunma sistemlerimiz karşılık veriyor" dedi.

İsrail ordusu Arapça sözcüsü Avichay Adraee, Yemen'in Hudeyde Limanı için bir uyarı açıklaması yaptı. İsrail'in kısa süre Yemen’deki Husiler’i hedef alacağını bildiren Adraee, gemilerin limanı terk etmesi gerektiğini söyledi.

Adraee açıklamasında,  “İsrail ordusu, terörist Husi rejiminin bu bölgede yürüttüğü askeri faaliyetler nedeniyle, haritada belirtilen bölgede önümüzdeki saatlerde saldırı düzenleyecektir. Güvenliğiniz için, Hudeyde Limanı'nda bulunan ve limanda demirlemiş olan gemilerdeki tüm kişilerin derhal bölgeyi tahliye etmesi gerekiyor. Bölgede kalan herkes hayatını tehlikeye atmaktadır" ifadelerini kullandı.

Adraee'nin açıklamasından kısa süre sonra İsrail, Hudeyde Limanı'na bir hava saldırısı düzenlediği duyuruldu.

Yemen Silahlı Kuvvetler sözcüsü Tuğgeneral Yahya Saree ise saldırının ardından, "Hava savunma sistemlerimiz şu anda ülkemize saldırı düzenleyen İsrail uçaklarıyla çatışıyor" açıklamasını yaptı.

Yemen’in dünyaya açılan kapısı

Hudeyde limanı, Yemen'in Kızıldeniz üzerindeki batı kıyılarının orta kesimlerinde yer alıyor ve ülkenin başlıca dış ticaret limanı sayılıyor.

Bölgenin Doğu ile Batı arasındaki küresel ticaret hareketine yakınlığı nedeniyle liman, 1961 yılında dönemin Sovyetler Birliği’nin desteğiyle inşa edildi.

Önünden doğudan batıya çeşitli emtia ve petrol ticareti yapan gemiler geçen limanın yakınında da tam tersi yönde, doğu ile batı arasındaki uluslararası internet hatları, deniz alanının tabanından geçiyor.

Limandan, aynı zamanda, savaştan bu yana ülkeye ulaşan insani yardımların yanı sıra, çeşitli ihracat ve ithalat ürünleri ile Yemen'in geçmişte tanık olduğu ve halen devam eden büyüme ve gelişme sürecinin gerektirdiği her türlü emtianın geçişi gerçekleşiyor.

Hudeyde Limanı, Kızıldeniz kıyısındaki diğer limanlara göre stratejik konumu, uluslararası nakliye hatlarına yakınlığı, dalgalardan ve su akıntılarından doğal koruması ve muson rüzgarlarına maruz kalmaması gibi bir dizi avantaja sahip olması bakımından benzersiz sayılıyor.

Nakliye şeridi 10 bin 433 deniz mili uzunluğunda, 200 metre genişliğinde ve yaklaşık 10 metre derinliğinde olan liman, maksimum 31 bin ton yük kapasiteli konteyner gemilerini kabul etme kapasitesine sahip.

İsrail, Gazze işgaline başlamıştı

İsrail ordusu, bu sabah Gazze’ye yönelik saldırılarında “yeni bir aşamaya” geçtiğini duyurdu. Gazze’de gece boyunca yoğun hava bombardımanı yapılırken, İsrail ordusu kentin farklı bölgelerine doğru kara harekâtını genişletti. On binlerce askerin katıldığı operasyonla şehrin kuşatılması hedefleniyor. 

Kaynak: AA


Bir siyasi suikastın anatomisi

Oksijen'in podcast serisi Barış Kaygusuz ile Cesur Yeni Dünya'nın bu haftaki bölümünde Charlie Kirk suikastının anatomisi var. Trump’tan Demokratlara, medyadan sokaklara uzanan bu gerilim Amerika’yı nereye götürüyor?

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Amerikan sağının parlayan yıldızlarından, Donald Trump’a en yakın müttefiklerden biri olan Charlie Kirk, 10 Eylül’de Utah’ta bir üniversitede yaptığı konuşma sırasında suikasta kurban gitti. 31 yaşındaki Kirk, genç yaşında kurduğu Turning Point USA ile muhafazakâr gençlik hareketinin simge ismine dönüşmüştü. Ölümü, sadece Cumhuriyetçi tabanda değil, tüm ABD siyasetinde derin bir sarsıntı yarattı.

ABD, siyasi şiddetle uzun süredir iç içe bir ülke. 6 Ocak Kongre baskını, 2024’te Trump’a yönelik başarısız suikast girişimi, United Health CEO’sunun öldürülmesi ve Minnesota Temsilciler Meclisi Başkanı Melissa Hortman ile eşinin evlerinde vurulması, son yıllarda yaşanan kanlı dönüm noktalarından bazılarıydı. Kirk suikastı da bu zincirin son halkası oldu.

Saldırıyı gerçekleştiren 22 yaşındaki Tyler Robinson, Cumhuriyetçi bir aileden gelmesine rağmen radikal fikirlerle internette etkilendiği belirtilen bir isim. İlk saatlerde Cumhuriyetçiler saldırganı “radikal sol” ile ilişkilendirdi, Demokrat kanatta ise Kirk’ün “nefret söylemlerinin kurbanı olduğu” yönünde paylaşımlar yapıldı. Ancak kimlik bilgileri ortaya çıktıkça, tartışmalar daha da karmaşık bir hal aldı.

Trump yönetimi suikastı ülke gündeminin merkezine taşıdı. Beyaz Saray’da yas ilan edilirken, Başkan Yardımcısı JD Vance, sorumluluğu sol gruplara ve bazı medya organlarına yükledi. Trump ise Antifa’yı terör örgütü ilan edebileceğinin sinyalini verdi. Olay, aşırı sağ çevrelerde de “intikam” çağrılarını güçlendirdi.

Charlie Kirk’ün öldürülmesi, ABD’nin siyasi şiddet sarmalından çıkamadığını bir kez daha hatırlatıyor. Tırmanan kutuplaşma ve silahlanma ortamında, yeni saldırı ihtimalinin gündelik hayatın olağan bir parçası haline geldiği yorumları yapılıyor.

Barış Kaygusuz ile Cesur Yeni Dünya'nın Charlie Kirk suikastını ve ABD'yi saran şiddet sarmalını ele aldığı yeni bölümüne aşağıdaki bağlantıya tıklayarak erişebilirsiniz.



Netanyahu'dan Erdoğan'a Kudüs çıkışı: Sizin şehriniz değil, bizim şehrimiz

İsrail Başbakanı Netanyahu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2020’de TBMM’de yaptığı “Kudüs bizim şehrimiz” çıkışına yanıt vererek, “Burası bizim şehrimiz Erdoğan, sizin değil. Hep bizim olacak ve bir daha bölünmeyecek” dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı geçmişteki Kudüs açıklamaları üzerinden hedef aldı. Netanyahu, “(Kudüs) Bu bizim şehrimiz Erdoğan. Sizin şehriniz değil. Bizim şehrimiz. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha bölünmeyecek” ifadelerini kullandı.

İsrail başbakanı Netanyahu, Kudüs’te düzenlenen bir programda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef aldı. Erdoğan, 2020 yılında TBMM'de yaptığı bir konuşmada “Kudüs bizim şehrimiz, bizden bir şehir” diyerek Osmanlı döneminde kente verilen öneme dikkat çekmişti. Netanyahu bugün yaptığı konuşmada Erdoğan'ı Kudüs üzerinden hedef aldı. 

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bir toplantıda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a şöyle seslendi:

"Burası bizim şehrimiz Sayın Erdoğan. Sizin şehriniz değil, bizim şehrimiz. Hep bizim şehrimiz olarak kalacak. Bir daha asla bölünmeyecek. İşte bu yüzden, Başkan Trump’ın bu konudaki liderliğini çok takdir ettim; Kudüs’ü başkent ilan ettiğinde ve bunu dünyanın tüm liderleri kabul ettiğinde. Ardından da Amerikan büyükelçiliğini buraya taşıdı."

Erdoğan, Kudüs hakkında ne demişti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte, özellikle Ekim 2020’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada Kudüs’ün Osmanlı mirasına ve Müslüman dünyasına ait olduğunu savunmuştu. 

Erdoğan, “Kudüs bizim şehrimiz, bizden bir şehir” diyerek Osmanlı döneminde kente verilen öneme dikkat çekmişti. Ayrıca Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’nın İslam dünyası için kutsal simgeler olduğunun altını çizmişti.

Erdoğan, o konuşmasında Filistin halkının “binlerce yıldır Kudüs’te yaşadığını” vurgulamış, İsrail’in uygulamalarını eleştirmiş ve “Filistin davasını ve Kudüs meselesini sonuna kadar takip edeceğiz” demişti.


Trump baskıyı artırıyor: Avrupa, Rusya'dan petrol almayı durdurmalı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa ve NATO ülkelerine Rusya'dan petrol almayı durdurmaları konusunda daha fazla baskı uygulayacağını belirterek, "Onların Rusya'dan petrol almasını istemiyorum, bu bize karşı adil değil" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, İngiltere'ye gerçekleştireceği resmi ziyaret için Beyaz Saray'dan ayrılırken basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Daha önce Avrupa'ya yaptığı çağrıyı bir kez daha yineleyen Trump, "Avrupa, Rusya'dan petrol almayı durdurmalı" diye konuştu. Avrupa ve NATO ülkelerine Rusya'dan petrol almayı durdurmaları konusunda daha fazla baskı uygulayacağını ifade eden Trump, "Buradaki problem, onların Rus petrolünü satın alıyor olmasıdır. Onların Rusya'dan petrol almasını istemiyorum, bu bize karşı adil değil" değerlendirmesini yaptı.

Trump, Rusya ile Ukrayna liderlerinin halen bir araya gelerek olası bir barış anlaşması konusunda masaya oturmamalarından dolayı üzgün olduğunu ve savaşın bir an önce sona ermesi gerektiğini de söyledi.

"Zelenski anlaşma yapmak zorunda kalacak"

ABD Başkanı, "(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin ile (Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir) Zelenski birbirlerinden nefret ediyor, herhalde benim onları bir odada bir araya getirmem gerekiyor çünkü onlar bir araya gelemiyorlar" ifadesini kullandı. Ukrayna lideri Zelenski'e de çağrıda bulunan Trump, "Zelenski (Rusya ile) bir anlaşma yapmak zorunda kalacak" dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, savaşın gidişatıyla ilgili son açıklamasında, ülkesinin toprak bütünlüğü konusunda taviz vermeyeceklerini kaydederek, "Putin'e, savaşı durdursun diye Ukrayna'nın herhangi bir toprağı verilmeyecek. Bu bir çözüm değil." açıklamasında bulunmuştu.

Kaynak: AA


Trump duyurdu: TikTok anlaşması tamam, büyük şirketlerden oluşan bir grup satın alacak

ABD Başkanı Trump, TikTok'un satın alınması konusunda Çin'le anlaşmaya vardıklarını açıkladı. Çin lideri Şi ile cuma günü yapacağı görüşmede anlaşmanın sonuçlandırılacağını belirten Trump, "Tiktok'u satın almak isteyen büyük şirketlerden oluşan bir grup var, yakında alıcıları açıklayacağız" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, TikTok'un satın alınması konusunda Çin'le anlaşmaya vardıklarını ve büyük şirketlerden oluşan bir grubun TikTok'u satın almak istediğini açıkladı. ABD Başkanı Trump, İngiltere'ye gerçekleştireceği resmi ziyaret için Beyaz Saray'dan ayrılırken basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Trump, Çin merkezli sosyal medya platformu TikTok'un ABD'li firmalarca satın alınması konusunda sürecin sonuna geldiklerini, "Tiktok konusunda bir anlaşmaya vardık. Çin ile bir anlaşma yaptık. Cuma günü Çin Devlet Başkanı Şi ile görüşerek her şeyi netleştireceğim. İyi bir anlaşma yaptık ve umarım her iki ülke için de iyi olur" sözleriyle duyurdu. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile 19 Eylül Cuma günü görüşeceğini ve TikTok anlaşmasının sonuçlandırılacağını ifade eden Trump, "Tiktok'u satın almak isteyen büyük şirketlerden oluşan bir grup var, yakında alıcıları açıklayacağız" dedi. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Çin ile TikTok konusunda bir çerçeve anlaşmaya vardıklarını belirterek, bunun ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından onaylanması gerektiğini bildirmişti.

ABD'de TikTok yasağı

ABD Temsilciler Meclisi, 13 Mart 2024'te yaptığı oylamada, "Amerikalıları Yabancı Düşmanlarca Kontrol Edilen Uygulamalardan Koruma Yasası" başlıklı tasarıyı büyük çoğunlukla kabul etmişti. ABD Senatosu'ndan da geçen tasarı 24 Nisan 2024'te dönemin ABD Başkanı Joe Biden'ın imzasıyla yürürlüğe girmişti. "Ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğu" gerekçesiyle TikTok'un yasaklanmasının önünü açan yasa, ana ortak konumundaki ByteDance firmasının, platformu ABD'li bir şirkete devretmesini, aksi halde uygulamanın ABD'deki yasaklanmasını öngörüyor. ABD Kongresi, ByteDance'in 19 Ocak'a kadar kontrol hissesini devretmemesi halinde uygulamanın tüm ülkede yasaklanmasına yönelik kararı ABD Yüksek Mahkemesi tarafından da onanmış, ancak 20 Ocak'ta göreve başlayan yeni Başkan Donald Trump, son tarihin süresini başkanlık kararnameleriyle 3 kez uzatmıştı.

Kaynak: AA






 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
1710

1️⃣ COGAT ve Gazze Sonrası Plan İsrail’in COGAT birimi (Coordination of Government Activities in the Territories) Gazze sonrası “askeri-sivil geçiş modeli” kuruyor. • COGAT artık sadece “işgal koordin

 
 
 
410

Avrupa’nın aşırı sağcı partileri ekonomide solcu oldu Çünkü daha küçük devlet çağrısı, oylarının büyük bölümünü aldıkları işçi sınıfında...

 
 
 
4010

Trump, Hamas'ın Gazze Ateşkes Teklifine Yanıt Vermesi İçin Pazar Günü Son Tarihi Belirledi Anlaşma sağlanamazsa Trump, 'Daha önce hiç...

 
 
 

Yorumlar


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page