top of page

12-09

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 12 Eyl
  • 46 dakikada okunur

Küresel Sumud Filosu'na yeniden dron saldırısı düzenlendi

İsrail'in ablukasını kırmak için Gazze'ye doğru hareket eden Küresel Sumud Filosu'ndaki bir gemiye daha insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlendiği bildirildi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Küresel Sumud Filosu, Instagram'dan konuya ilişkin açıklamada bulundu. İsrail'in ablukasını kırmak için 31 Ağustos'ta İspanya'dan yola çıkan Küresel Sumud Filosu'ndaki bir gemiye daha İHA saldırısı düzenlendiği belirtilen açıklamada, kimsenin zarar görmediği aktarıldı.

Paylaşımlarda, saldırı nedeniyle çıkan alevlerin kısa süre sonra söndürüldüğü belirtildi. Teknedeki aktivistlerden Leyla Hegazy, saldırıya ilişkin "Gece nöbetim yeni bitmişti, bu yüzden yatmaya gittim çünkü saat ikide tekrar kalkmam gerekiyordu. Diğer nöbet yeni başlamıştı ve birinin 'dron' diye bağırdığını duyduk ve içeri koştuk, yeleğimi giydim" ifadelerini kullandı.

Teknede yangın çıktı

Küresel Sumud Filosu'nun Tunus Deklarasyonu İcra Üyesi Vail Nevvar da sosyal medya hesabından, konuya ilişkin açıklama yaptı. Filonun ikinci büyük teknesi olan Alma'ya Tunus'taki limanda İHA saldırısı gerçekleştirildiğini belirten Nevvar, "Teknedeki aktivistlerden aldığımız habere göre dronla yapılan saldırının ardından teknede yangın çıktı. Tekneye yaklaşan küçük bir drondan atılan yanıcı madde teknede yangın çıkmasına neden oldu. Yangın Tunuslu yetkililer tarafından söndürüldü." ifadelerini kullandı.

Küresel Sumud Filosuna saldırı gerçekleştirildiğini duyan Tunuslular, Sidi Busaid limanına gelerek filoya destek gösterisi düzenledi.

Küresel Sumud Filosuna yönelik ilk dron saldırısı 

Küresel Sumud Filosu yönetimi, dün gece saatlerinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Filoya katılan en büyük gemiye Siyonist bir İHA saldırısı düzenlendiğini" duyurmuştu.

Filo yönetimi tarafından yayımlanan bir videoda konuşan filonun yöneticilerinden Nebil Şenufi, "Gemide kimse zarar görmedi, yalnızca geminin ön kısmında küçük çaplı hasar meydana geldi. Bu beklenen bir durumdu ancak bunu Sidi Busaid’de değil, açık denizde öngörüyorduk" ifadelerini kullanmıştı.

Nevvar ise sosyal medya hesabından dün gece yaptığı canlı yayında, İspanya'dan gelen teknelerden birine dron saldırısı düzenlendiğini belirtmişti.

Yayında, "Tunus'un Sidi Busaid Limanı'nda Küresel Sumud Filosu'na ait İspanyol gemisine insansız hava aracıyla saldırı düzenlendi, geminin bir kısmı alev aldı. Teknedeki aktivistlerden aldığımız bilgi, bir drondan tekneye yangın çıkaracak bir maddenin fırlatıldığı yönünde" ifadelerini kullanmıştı.

Tunus İçişleri Bakanlığı ise, gemilerden birine insansız hava aracının düştüğüne dair dolaşan iddiaların asılsız olduğunu duyurmuştu.

Küresel Sumud Filosu Tunus'tan bugün hareket etmeyi planlıyor

Tunus’tan Küresel Sumud Filosu'na katılmak üzere, aralarında onlarca Türk’ün de olduğu farklı ülkelerden ve yaklaşık 150 Tunuslu aktivist, 1 Eylül'den bu yana teknelere binmek üzere hazırlanıyor.

Küresel Sumud Filosu Tunus Deklarasyonu’ndan yapılan açıklamada, filonun bugün Tunus'tan yola çıkacağı duyurulmuştu.

Arapça "kararlılık" veya "sarsılmaz azim" anlamlarına gelen Sumud, 1967’deki Altı Gün Savaşı'nın ardından Filistin halkı arasında baskı ve direnişi anlatan bir kavrama dönüştü. Sumud kavramı; Filistinlilerin topraklarında kalması, Filistin kimliğinin ve kültürünün canlı tutulması ile şiddet içermeyen sivil itaatsizlik gibi yollarla işgale direnip alternatif kurumlar inşa etmenin yollarını ifade ediyor. Filistin’de zeytin ağacı ve köylü hamile kadın, bu kavramı tasvir etmek için kullanılıyor.


ABD Başkanı Trump'a restoranda Gazze protestosu: 'Zamanımızın Hitler’i'

ABD Başkanı Donald Trump, Washington’da gittiği restoranda Gazze’ye verdiği destek nedeniyle protesto edildi. CodePink üyeleri, “Filistin’e özgürlük” ve “Trump bugünün Hitleri” sloganları atarken, Trump göstericilerin dışarı çıkarılmasını istedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, başkent Washington’da gittiği bir restoranda Gazze’ye verdiği destek nedeniyle protesto edildi.

Trump, ülkenin başkentinde suç oranlarını düşürmeye yönelik federal operasyonun işe yaradığını göstermek amacıyla salı akşamı Beyaz Saray’dan yalnızca birkaç yüz metre uzaklıktaki Joe’s Seafood, Prime Steak & Stone Crab adlı restorana gitti. Başkan Yardımcısı JD Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Savunma Bakanı Pete Hegseth ve diğer bazı üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin de eşlik ettiği yemekte Trump’ın amacı, “Washington artık güvenli” mesajı vermekti.

Ancak restorana girişinde Trump, savaş karşıtı kadınların kurduğu CodePink adlı sivil toplum örgütü üyelerinin protestosuyla karşılaştı. Göstericiler, “Filistin’e özgürlük, Washington’a özgürlük” sloganları atarken, Gazze’de insanların açlıktan öldüğünü hatırlattı. Protestocular, ayrıca Trump için “Bugünün Hitleri” ifadesini kullandı.

Kısa bir süre izledi

Trump, kısa bir süre göstericileri izledikten sonra eliyle dışarı çıkarılmaları talimatını verdi. Polis ve güvenlik görevlileri, CodePink üyelerini restorandan çıkardı ancak kadınlar dışarıda da Filistin ve Gazze lehine slogan atmaya devam etti.

'Zafer turu' gölgede kaldı

Trump’ın bu ziyaretini bir “zafer turu” olarak planladığı belirtiliyordu. Restorana girmeden önce gazetecilere, “Şu an D.C.’nin tam ortasındayız. Burası ülkenin en güvensiz şehirlerinden biriydi. Şimdi ülkenin herhangi bir yeri kadar güvenli” dedi. Ancak başkentte oldukça popüler olmayan Trump’ın bu çıkışı, protestolar ve sosyal medyada paylaşılan görüntüler nedeniyle gölgede kaldı.

Son haftalarda Saray'dan çıkmayı artırdı 

Trump’ın yeniden başkanlığa dönmesinden bu yana protestocularla bu kadar yakın bir temas yaşaması nadir bir durum oldu. Çünkü zamanının çoğunu Beyaz Saray’da ya da Florida, Virginia ve New Jersey’deki özel kulüplerinde geçiriyordu. Son haftalarda ise daha sık dışarı çıkmaya başladı. Geçtiğimiz pazar günü New York’ta ABD Açık Tenis Turnuvası erkekler finaline katılmış, hem yuhalanmış hem de alkış almıştı. Perşembe günü ise 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde New York Yankees maçına gitmesi planlanıyor.

Trump’ın Beyaz Saray’a Ocak ayında dönmesinden bu yana Washington’daki ilk restoran ziyareti olan bu yemekte, yengeç, karides, salata, biftek ve tatlı servis edildi. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, “Yemek harikaydı, hizmet mükemmeldi” açıklaması yaptı.

Suç oranı hâlihazırda düşüyordu

Trump, geçen ay başkentteki suç oranlarını azaltmak amacıyla Ulusal Muhafızları Washington’a konuşlandırmıştı. Oysa kentte suç oranları zaten geriliyordu. Beyaz Saray, Trump’ın ilan ettiği “suç acil durumu” sonrası yapılan çok sayıda tutuklamayı başarı olarak duyurdu. Ancak tutuklamaların çoğu küçük suçlara dayanıyordu ve Washington’daki ABD başsavcılığı, jüri kararı çıkaramadığı için birçok davayı düşürmek veya hafifletmek zorunda kaldı.

Beyaz Saray’ın kamuoyuna güvenlik mesajı vermek istediği bu ziyaret, Trump’ın Gazze politikaları nedeniyle protestocuların sert tepkisiyle birlikte kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.

Kaynak: Gazete Oksijen


Polonya ordusu Rus İHA'larını düşürdü: Varşova NATO'nun 4. maddesinin işletilmesini istiyor

Polonya, Rusya'nın Ukrayna'daki hedeflere düzenlediği saldırılar sırasında hava sahasını defalarca ihlal eden bazı insansız hava araçlarını düşürdüğünü duyurdu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Polonya, Çarşamba günü Rusya’nın batı Ukrayna’ya düzenlediği geniş çaplı saldırı sırasında İHA’ların defalarca hava sahasını ihlal ettiğini açıkladı. Başbakan Donald Tusk, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile sürekli temas halinde olduğunu belirterek sabah 08.00’de (TSİ 09.00) olağanüstü bakanlar kurulu toplantısı çağrısı yaptı.

Polonya Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı, radarların 10’dan fazla cisim tespit ettiğini, tehdit oluşturanların “etkisiz hale getirildiğini” duyurdu.

Açıklamada, “Bazı İHA’lar düşürüldü. Düşen parçaların bulunması için çalışmalar sürüyor” denildi.

NATO'nun 4. maddesi işletilmeli

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Polonya hava sahasının 19 kez ihlal edildiğini ve insansız hava araçlarının (İHA) büyük bir kısmının Belarus üzerinden ülkeye girdiğini belirterek, NATO anlaşmasının dördüncü maddesinin yürürlüğe sokulmasını talep ettiklerini söyledi.

NATO'nun dördüncü maddesi, üye ülkelerinden birisinin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı veya güvenliğinin tehdit altında olduğu düşünüldüğü zamanlarda ittifakta danışmaların yürütüleceğini öngörüyor.

Polonya meclisinde konuşan Tusk, Polonya'nın dayanışma mesajlarından fazlasına ihtiyacı olduğunu ve müttefiklerinden daha fazla destek istediğini söylerken ülkenin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa silahlı çatışmaya bu kadar yaklaştığını söyledi.

Tusk üç İHA'nın düşürüldüğünü, dördüncü bir İHA'nın daha düşürülmüş olabileceğini belirtti.

Tusk, Polonya'nın savaş halinde olduğunu söylemek için bir neden olmadığını söylerken, NATO üyelerinden gelen ilk sinyallerin durumun ciddiyetini anladıkları yönünde olduğunu ifade etti.

Halka uyarı yapıldı: Evlerinizde kalın

Komutanlık, Podlaskie, Mazowieckie ve Lublin bölgelerini en riskli alanlar olarak işaret etti ve halka evlerinden çıkmama çağrısı yaptı. Açıklamada, “Bu, vatandaşlarımızın güvenliği için gerçek bir tehdit oluşturan bir saldırı eylemidir” ifadeleri yer aldı.

Moskova’dan henüz açıklama yapılmazken, NATO da resmi bir yorumda bulunmadı.

Rusya'dan açıklama: Polonya'da bir hedef planlanmadı

Rusya Savunma Bakanlığı, Rus İHA'larının Polonya topraklarına saldırdığına dair Varşova'nın iddialarına yanıt verdiği açıklamada, "Ukrayna'nın savunma sanayi tesislerine yönelik bombardımanlarda Polonya'da vurulmak üzere hedefler planlanmadı" ifadelerini kullandı.

Rus ordusunun gece saatlerinde Ukrayna'nın İvano-Frankovsk, Hmelnitsı ve Jitomir bölgeleri ile Vinnitsa ve Lviv kentlerindeki savunma sanayi tesislerine yüksek hassasiyetli, uzun menzilli, kara, hava, ve deniz bazlı silahların yanı sıra SİHA'larla bombardıman gerçekleştirdiğini belirten bakanlık, "Bombardımanın amaçlarına ulaşıldı. Belirlenen tüm tesisler imha edildi. Polonya topraklarındaki tesislerin vurulması planlanmadı" ifadelerini kullandı.

"Rusya Savunma Bakanlığı, Polonya sınırını geçtiği iddia edilen İHA'lar konusunda Polonya Savunma Bakanlığı ile istişarelerde bulunmaya hazır" ifadelerinin kullanıldığı açıklamada "Bombardımanda uzun menzilli İHA'ların üretildiği Lviv Zırhlı Araç Fabrikası ve Lviv Uçak Tamir Fabrikası vuruldu. Bombardımanın hedeflerine ulaşıldı ve belirlenen tüm hedefler imha edildi" sözleri kaydedildi.

ABD ve NATO'dan yakın takip

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun bilgilendirildiği belirtildi. Washington’dan resmi açıklama gelmezken, Demokrat Senatör Dick Durbin, “Putin kararlılığımızı test ediyor. Bu ihlaller görmezden gelinemez” dedi.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Joe Wilson ise Rusya’nın NATO müttefiki Polonya’ya saldırdığını savunarak bunu “savaş eylemi” olarak niteledi ve Başkan Donald Trump’a Rusya’yı iflasa sürükleyecek yaptırımlar çağrısında bulundu.

Trump, geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada, Rusya’ya yönelik yeni yaptırımların ikinci aşamasına geçmeye hazır olduğunu söylemişti.

Varşova’da Havaalanı kapatıldı

Başkent Varşova’daki Chopin Havalimanı saatlerce hava sahasını kapatmak zorunda kaldı. Havalimanı yönetimi, gün boyu uçuşlarda aksama yaşanacağını duyurdu.

Ukrayna Hava Kuvvetleri de gece boyunca ülkenin büyük bölümünde, özellikle Polonya sınırındaki Lviv ve Volin bölgelerinde hava saldırısı alarmı verildiğini açıkladı.

Rusya-Belarus tatbikatları endişe yaratmıştı

Polonya, olaydan kısa süre önce Belarus ile olan sınırını Perşembe gecesi itibarıyla kapatacağını duyurmuştu. Karar, Belarus’ta Rusya ile yürütülen geniş kapsamlı “Zapad” askeri tatbikatları nedeniyle alındı.

Litvanya da Belarus ve Rusya sınırında güvenlik önlemlerini artıracağını açıkladı.

Kaynak: Gazete Oksijen


İspanya'da sigara yasağının kapsamı büyüyor: Sahiller, stadyumlar ve duraklarda içilmeyecek

İspanya hükümetinin hazırladığı yeni tütün yasa tasarısı, açık hava teraslarında sigara içmeyi yasaklamayı öngörüyor. Tasarı, turizm ve yeme-içme sektöründen tepki çekerken, her yıl 50 binden fazla kişinin sigaraya bağlı nedenlerle hayatını kaybettiği ülkede sağlık çevreleri düzenlemeyi destekliyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İspanya’nın azınlık sol hükümeti, salı günü açıkladığı yasa tasarısıyla sigara içmeyi açık hava alanlarında yasaklamayı hedefliyor. Tasarı, plajlar, bar ve restoran terasları, otobüs durakları ve stadyumlar gibi kamusal alanlarda tütün kullanımına yasak getirecek. Düzenleme ayrıca gençler arasında giderek yaygınlaşan elektronik sigara ve “vape”leri de kapsıyor. Ülkede kapalı alanlarda sigara içmek zaten 2011’den bu yana yasak.

Reuters'ın aktardığına göre yeni düzenleme, temmuz ayında Fransa’da uygulamaya giren benzer yasadan esinleniyor. Ancak Fransa, kafe teraslarını ve elektronik sigaraları yasağın dışında bırakmıştı. İspanya’daki tasarı ise bu alanlarda da kısıtlamalar öngörüyor. Yine de yasa, parlamentoda görüşülüp onaylanmadan yürürlüğe giremeyecek. Parçalı meclis yapısı nedeniyle tasarının değişikliğe uğrama ihtimali yüksek.

İspanya Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkede her yıl 50 binden fazla kişi sigara kaynaklı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor; bu da günde ortalama 137 ölüme denk geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Avrupa, dünya genelinde sigara içme oranlarının en yüksek olduğu bölge; yetişkinlerin yaklaşık dörtte biri sigara kullanıyor.

Sağlık çevreleri, yasa tasarısında “düz paket” uygulamasının da yer almasını talep etmişti. Bu uygulamada sigara paketlerinden marka logoları ve görsel tasarımlar kaldırılıyor, yalnızca sağlık uyarıları bulunuyor. Ancak hükümetin sunduğu nihai metinde bu adım yer almadı. DSÖ verilerine göre düz paket uygulaması şu anda 25 ülkede yürürlükte.

Kaynak: Gazete Oksijen


Trump Epstein'a gönderdiği öne sürülen mektup hakkında konuştu: Benim imzam ve konuşma tarzım değil

ABD Başkanı Donald Trump, reşit olmayan kız çocuklarına yönelik fuhuş ağı oluşturduğu iddiasıyla yargılanırken hapishanede ölü bulunan milyarder Jeffrey Epstein'a gönderdiği öne sürülen "cinsel içerikli" doğum günü mektubun "özgün olmadığını" savundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

NBC News haberine göre ABD Başkanı Donald Trump, gazetecilere yaptığı açıklamasında, Jeffrey Epstein'e yazdığı öne sürülen mektubun özgünlüğünü reddederek, bunun "saçmalık" olduğunu savundu. Trump, "Bu benim imzam değil ve konuşma tarzım bu değil. Uzun süredir beni takip eden herkes bunun benim dilim olmadığını bilir" dedi.

Epstein'e mektup gönderdiği iddialarını "Ölü bir konu" olarak nitelendiren Trump, "Bu saçmalık ve açıkçası, zamanınızı boşa harcıyorsunuz. Ölü bir konu hakkında yorum yapmam. Tüm yorumları personele ilettim. Bu ölü bir konu" diye konuştu.

"Cinsel içerikli" doğum günü mektubu

Trump'ın reddettiği "cinsel içerikli" doğum günü mektubu, kamuoyuna açıklanmıştı. ABD Temsilciler Meclisi Denetim Komitesi tarafından, Trump'ın reddettiği doğum günü mektubunun ABD Başkanı tarafından Epstein'e gönderildiği öne sürülmüştü.

Mektubun 2003 yılında Epstein'ın doğum günü için hazırlanan hediye paketinin parçası olarak gönderildiği iddia edilmişti. Trump'ın adının ve imzasının bulunduğu mektupta, el çizimi gibi görünen kıvrımlı bir kadının silüeti ile çerçevelenmiş bir metnin yer aldığı belirtilmişti.

Mektupta, Trump'ın Epstein'e hitaben, "Arkadaşlık harika bir şeydir. Doğum günün kutlu olsun. Her günün başka bir harika sır olmasını dilerim" ifadesini kullandığı iddia edilmişti.

Trump, söz konusu mektupla ilgili haber yayımlayan The Wall Street Journal gazetesine 10 milyar dolarlık dava açmış ve mektupla ilgili tüm iddiaları reddetmişti.


Brezilya'da yüzyılın davası görülüyor: İki başkan, bir suikast planı

Brezilya’da eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, seçim yenilgisinin ardından iktidarda kalmak için rakiplerini öldürmeyi de içeren “Yeşil-Sarı Hançer” adlı darbe planıyla suçlanıyor; Yüksek Mahkeme’de ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Brezilya’da eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun, seçim yenilgisinin ardından iktidarda kalmak için darbe ve suikast planladığı iddialarıyla açılan dava Yüksek Mahkeme’de görülüyor.

Wall Street Journal'a göre savcılar, “Yeşil ve Sarı Hançer” kod adlı planın, Bolsonaro’nun en yakınındaki generallerden biri tarafından hazırlandığını ve Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, Yardımcısı Geraldo Alckmin ve Yüksek Mahkeme Yargıcı Alexandre de Moraes’in öldürülmesini içerdiğini açıkladı.

Polisin iki yıldır yürüttüğü soruşturma kapsamında ele geçirilen belgeye göre plan, zehirleme, el bombasıyla saldırı ve ağır silahlarla suikast ihtimallerini içeriyordu.

Lula, planın ortaya çıkmasının ardından, “Hayatta olduğum için çok şanslıyım” dedi.

Darbe hazırlığı seçim yenilgisi sonrası başladı

Bolsonaro, Kasım 2022’de kaybettiği başkanlık seçiminin ardından Lula’nın göreve başlamasını engellemek için kurmaylarıyla çeşitli senaryolar üzerinde çalıştı. Planı hazırladığı itiraf eden General Mário

Fernandes, 9 Kasım’da üç sayfalık bir Word belgesi yazıp Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bastığını söyledi.

Fernandes, bunu sadece “kişisel bir risk analizi” olarak nitelediğini, kimseye göstermediğini ve daha sonra yırttığını iddia etti.

Ancak belgede, Yargıç de Moraes’in günlük güzergâhının izlendiği, kullanılacak silahların listelendiği ve operasyon için gizli hatlı telefonlar ile telsizlerin dahi not edildiği görüldü. Fernandes ayrıca Lula’nın hastane ziyaretleri sırasında zehirlenebileceğini, Alckmin’in ise öldürülmesinin “büyük bir kamuoyu tepkisi doğurmayacağını” yazdı.

Bolsonaro "bilmiyormuş"

Yargıç de Moraes, bu planı Bolsonaro’nun suçluluğunu kanıtlayan en önemli delillerden biri olarak değerlendirdi. “Böyle bir şeyin planlandığını en kötümserimiz bile hayal edemezdi” diyen Moraes, eski başkanın suçunun “açıkça ispatlandığını” vurguladı.

Bolsonaro ise planı bilmediğini öne sürüyor. Bir röportajında, “Birinin ölmesini dilemek suç değil. Düşünün, kaç kişi Trump için aynı şeyi söyledi” ifadelerini kullandı.

Ağır suçlamalar

Bolsonaro şu anda ev hapsinde ve başarısız darbe girişimine ilişkin beş ayrı suçlamayla karşı karşıya. Federal polis, planı “terörizm niteliğinde” olarak tanımladı. İddialara göre darbe girişimi, yalnızca dönemin kara kuvvetleri komutanının karşı çıkması nedeniyle hayata geçirilemedi. Donanmanın ise destek verdiği belirtiliyor.

8 Ocak 2023’te Bolsonaro yanlılarının Kongre ve devlet binalarına düzenlediği saldırılar da dosyada yer alıyor. Savcılar, bu saldırıların da eski başkanın kışkırtmalarıyla gerçekleştiğini savunuyor.

Yüksek Mahkeme’nin beş üyeli heyetinde iki yargıç Bolsonaro’nun suçlu olduğuna şimdiden hükmetti. Kalan üç üyenin Çarşamba ve Perşembe günkü oturumlarda oy kullanmasıyla karar netleşecek. Çoğunluk sağlanması halinde Bolsonaro, ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilir.

Kaynak: Gazete Oksijen


5 soruda İsrail'in Katar saldırısı

İsrail ordusuna ait 15 savaş uçağı dün öğleden sonra Katar'ın başkenti Doha'da içinde Hamas yöneticilerinin bulunduğu binayı vurdu. 6 kişinin öldüğü saldırı Orta Doğu'da tansiyonu bir kez daha artırırken, ABD yönetimini de iki yakın müttefiki arasında bırakmış durumda

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İsrail uçakları dün Katar'ın başkenti Doha'da Hamas yöneticilerinin içinde bulunduğu binayı vurdu. Yerel saatle öğleden sonra gerçekleşen saldırının ardından Katar yönetimi İsrail'i uluslararası hukuku çiğnemekle suçlarken, Tel Aviv ise hedef alınan kişilerin 7 Ekim saldırılarının arkasındaki isimler olduğunu iddia etti.

Hedef alınan binada İsrail'le ateşkes görüşmelerine katılan Filistinli müzakereciler de vardı. Katar ve Hamas'tan gelen açıklamalara göre bu kişiler saldırıdan kurtulmayı başardı.

Saldırıda Hamas'ın ateşkes görüşmelerindeki başmüzakerecisi Halil Hayya'nın oğlu Humam'ın da aralarında bulunduğu 6 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerden birinin Katar ordusu mensubu bir asker olduğu ifade edildi.

İşte 5 soruda İsrail'in Katar saldırısı ve sonrasında yaşananlar

1. Doha'da neler yaşandı, saldırı nasıl gerçekleşti?

Salı günü yerel saatle 15.00'te Katar'ın başkenti Doha'da güçlü patlama sesleri duyuldu ve kentten siyah dumanlar yükselmeye başladı.

İsrail medyasında yer alan haberlere göre operasyona toplam 15 İsrail savaş uçağı katıldı ve tek bir hedefe 10 saldırı düzenlendi. Saldırıyı gerçekleştiren uçaklar hava savunma sistemleri tarafından tespit edilemedi.

İsrail'in bölgede düzenlediği diğer saldırıların aksine Tel Aviv yönetimi operasyonun hemen ardından saldırıyı üstlenen bir açıklama yaptı. İsrail daha önce İran'da ve Suriye'de düzenlediği bazı saldırıları üstlenmekten kaçınıyordu.

Saldırının ardından bir paylaşım yapan Binyamin Netanyahu şu ifadeleri kullandı:

"Bugün Hamas’ın üst düzey terörist liderlerine yönelik gerçekleştirilen operasyon, tamamen İsrail’in bağımsız bir harekâtıdır. İsrail başlattı, İsrail yürüttü ve İsrail bunun tüm sorumluluğunu üstleniyor”


2. Katar neden Hamas yöneticilerine ev sahipliği yapıyor?

Körfez ülkesi Katar, uzun süredir hem Orta Doğu’da hem de ötesinde arabulucu rolü üstleniyor. Ülke, Amerika Birleşik Devletleri ve İran gibi birbirine karşı olan devletlerle iyi ilişkilere sahip ve bu nedenle ihtilaflı tarafların bir araya gelip görüşebileceği bir mekân işlevi görüyor.

Hamas, siyasi bürosunu ilk olarak 2012’de Katar’da açtı. Bu adım, aralarında Halid Meşal’in de bulunduğu liderlerin Suriye’deki savaşın başlamasından bir yıl sonra ülkeden ayrılmasının ardından atıldı.

Katar yetkilileri, Hamas liderliğini ağırlama kararının ABD’nin talebi üzerine alındığını defalarca dile getirdi.

Katar’ın ABD büyükelçisi Şeyh Meşal bin Hamad el Sani, 2023’te Wall Street Journal’da (WSJ) yayımlanan bir görüş yazısında, Washington’un bu ofisi ‘Hamas’la dolaylı iletişim kanalları kurmak için’ istediğini söyledi.

Hamas’ın birçok liderinin Doha’da bulunması ise kenti, İsrail’le yürütülen müzakerelerin merkezi haline getirdi.

3. ABD ve Katar'ın önceden haberi var mıydı?

İsrail'in Doha'da gerçekleştirdiği saldırının ardından en çok konuşulan konulardan biri Washington'ın saldırıya onay verip vermediğiydi.

ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, "Kararı ben değil Netanyahu verdi" derken, saldırı planından haberdar olur olmaz Özel Temsilci Steve Witkoff'u Katar'ı bilgilendirmek üzere görevlendirdiğini söyledi.

Trump paylaşımında, "Ben Katar’ı ABD’nin güçlü bir müttefiki ve dostu olarak görüyorum ve saldırının gerçekleştiği yer konusunda kendimi çok kötü hissediyorum" ifadelerine yer verdi.

Doha yönetimi ise kendilerine önceden haber verildiği yönündeki iddiaları kesin bir dille yalanladı. Katar'dan yapılan açıklamada ABD'li yetkililerin saldırı gerçekleştikten 10 dakika sonra kendilerine bir bilgi notu ilettiği kaydedildi.

4. ABD-Katar ilişkileri hangi seviyede?

Katar, Amerika Birleşik Devletleri'nin NATO dışındaki en önemli müttefiklerinden biri. 70'li ve 80'li yıllarda başlayan ilişkiler zaman içinde derinleşti.

Öyle ki ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük askeri üssü de bu ülkede yer alıyor. Doha'nın 40 kilometre batısındaki El Udeid Üssü'nde yaklaşık 10 bin ABD askerinin bulunduğu tahmin ediliyor.

Katar ayrıca, ABD yönetiminin İran'la sorun yaşadığı dönemlerde arabulucu rolü üstlenen ülkelerden biri.

Uzun yıllara yayılan, çok boyutlu görünümdeki ABD-Katar ilişkileri Trump yönetimi döneminde de ekonomik yatırımlarla gündeme geldi.

Mayısta ABD ve Katar arasındaki ticari işbirliğini 1,2 trilyon dolara çıkarak ekonomik anlaşimalar imzalanmıştı. Aynı dönemde Katar Havayolları, rekor bir anlaşmayla Boeing'den 96 milyar dolar değerinde uçak sipariş etmişti.

Doha yönetimi ayrıca Trump'a 400 milyon dolar değerinde lüks bir başkanlık uçağı hediye etmişti.

5. Saldırı Gazze'de ateşkes müzakerelerini nasıl etkileyecek?

Doha'da Hamas liderliğine yönelik düzenlenen İsrail saldırısının Gazze'de zaten kırılgan bir zemin üzerinde yürüyen ateşkes görüşmelerini zorlaştırması bekleniyor.

Birkaç gün önce Hamas, aracılar üzerinden iletilen ateşkes anlaşmasına ulaşmaya yönelik bazı Amerikan önerilerini memnuniyetle karşıladığını açıklamıştı. Örgüt, bu önerileri ‘halkımızın ihtiyaçlarını karşılayan kapsamlı bir anlaşmaya dönüştürmek’ için görüşmeler yürüttüğünü belirtmişti.

Hedef alınan Hamas liderlerinin, ABD’nin sunduğu bu fikirler hakkında resmi yanıtlarını tartışma aşamasında oldukları düşünülüyor.

Daha önce bir Filistinli yetkili BBC’ye yaptığı açıklamada, ABD planının, 60 günlük bir ateşkesin ilk 48 saati içinde Gazze’deki geriye kalan 48 rehinenin serbest bırakılmasını, bunun karşılığında İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkûmların tahliyesini ve kalıcı bir ateşkes konusunda iyi niyetli müzakerelerin başlatılmasını öngördüğünü söylemişti.

Ancak İsrail'in müzakere heyetini hedef almasının ardından, ABD'nin öncülük etmeye çalıştığı bu sürecin sekteye uğrayacağı tahmin ediliyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Financial Times analizi: Yapay zeka neden yeni ilaçlar üretemiyor?

2010’ların ortasında yapay zeka ile ilaç keşfi vaat eden start-up projeler yatırımcıların ilgisini çekmişti. Ancak yıllar geçti, klinik deneylerde başarı sınırlı kaldı ve henüz onaylanan bir ilaç yok

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

2010’ların ortasında, ilaç keşfi sürecini kökten değiştireceklerini iddia eden start-up’lar sahneye çıktı. Yapay zekanın yeni ilaç keşif süresini kısaltacağı ve ilaç geliştirme maliyetlerini milyarlarca dolar azaltacağı öne sürüldü.

Bristol Myers Squibb ve Sanofi gibi büyük ilaç şirketleri, ilaçlar onaylandıktan sonra milyar dolarlık anlaşmalar imzaladı. Basın bültenleri “çığır açan verimlilik artışları” ve “öncü araştırma iş birlikleri” ifadeleriyle doluydu.

Beklenen sonuçlar gelmedi

Ancak şimdi eleştirmenler soruyor; ilaçlar nerede? Ortalama 10 yıllık ilaç geliştirme süresinden uzun zaman geçti, ancak geç aşama klinik deneylerde AI tarafından keşfedilmiş aday ilaç sayısı çok az ve onaylanan tek bir ilaç yok.

Financial Times'a göre, başarısızlık oranını düşürme vaatleri çoğu şirket için hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Bazıları finansal zorluklarla karşılaştı; Britanya merkezli BenevolentAI, hisseleri %99’dan fazla değer kaybettikten sonra Mart ayında Japon bir şirketle birleşerek borsadan çekildi.

ABD’li Recursion ise rakibi Exscientia’yı geçen yıl 688 milyon dolara satın aldı; bu rakam şirketin bilançosundaki nakit miktarından sadece 180 milyon dolar fazlaydı ve 3 yıl önceki 2,9 milyar dolarlık halka arz değerinin çok altındaydı.

Uzmanlar ne diyor?

Insilico CEO’su Alex Zhavoronkov, şirketlerin vaatlerini kanıtlamak için gerçek ilaçları göstermeleri gerektiğini şu sözlerle anlatıyor:

“Altın bir kazınız olduğunu iddia etmek için birkaç altın yumurta bırakmanız gerekir. Yumurta yoksa, altın kazınız çok hızlı değer kaybeder.”

Insitro CEO’su Daphne Koller ise insan biyolojisinin karmaşıklığı nedeniyle temel olarak anlamadığımız bir şeyi çözmeye çalıştığımızı söylüyor:

“Eskiden en yüksek başarısızlık oranına sahip sektör bizdik; uzay keşfi hariç. Sonra uzay keşfi başladı ve işe yaradı.”

Yatırımcılar hala umutlu

Yatırımcılar, yavaş ve pahalı ilaç geliştirme süreçlerini bozabilecek bir alan olarak farmasötik sektörü cazip buluyor. 2013’te AI ilaç keşfi şirketlerine 30 milyon dolar yatırım yapılırken, 2021’de bu rakam 1,8 milyar dolara çıktı.

ChatGPT’nin 2022 sonundaki lansmanı sonrası jeneratif AI’nın yükselişi, ilaç tasarımında yeni bir heyecan dalgası yarattı. AI, aşırı hava tahmini gibi bilim alanlarında da potansiyelini gösteriyor ve yatırımcılar umutla geri dönüyor.

Sorun algoritmaların ötesinde

Ancak problem algoritmaların ötesinde. İnsan biyolojisi hâlâ büyük ölçüde anlaşılmış değil. Hücreler arasındaki etkileşimler ve vücudun kritik süreçlerini ölçmekteki zorluklar, AI modellerini ilerlemeye yeterli veri olmadan bırakıyor.

GSK’da 30 yılı aşkın deneyime sahip kimyager Darren Green, ilaç keşfini “insanlığın en zor işlerinden biri” olarak nitelendiriyor.

Geçmişteki büyük umutlar

AI, ilaç sektörünü dönüştüreceği düşünülen ilk teknoloji değil. 1950-60’larda yapısal biyoloji, 1980’lerde hesaplamalı kimya ve 2000’lerde insan genomunun keşfi benzer beklentiler yaratmıştı.

İlaç keşif sürecinde, bilim insanları hedefleri belirliyor ve bu hedeflere bağlanacak moleküller arıyor. Teorik olarak iyi görünen ilaçlar klinik deneylerde %90 oranında başarısız oluyor.

AI, moleküller veritabanında hızlı eşleşmeler yapabiliyor, fakat bu sürecin sadece en kolay kısmı. UCL’den Peter Coveney, toksisite ve yan etkilerin tahmininin özellikle zor olduğunu söylüyor.

Başarının sınırları

Insitro CEO’su Koller, günümüzde AI’nın başarılı uygulamalarının çoğunun “bits meet bits” olduğunu, yani dil veya oyun verisi gibi dijital veri ile çalıştığını belirtiyor. Oysa ilaç keşfi “bits meet atoms”, yani atomlar ve moleküllerle etkileşim alanında.

Recursion kurucusu Chris Gibson, dört potansiyel ilacın erken aşama denemelerde olduğunu, ancak henüz onay için kritik olan son aşamada hiçbir ilerleme olmadığını söylüyor.

Eski nesil şirketlerin mücadelesi

BenevolentAI kurucusu Kenneth Mulvany, erken yıllarda AI teknolojisinin hızla değiştiğini ve her yıl yeni bir çözüm geliştirmek zorunda olduklarını belirtiyor.

İlk jenerasyon şirketler genellikle belirli bir probleme özel AI modelleri geliştiriyordu ve bu modeller genelleştirilemiyordu. Bu da yatırımcıları etkilemekte zorlanmalarına yol açtı.

Ayrıca şirketler, yatırım yetersizliği nedeniyle başlangıç hedefini dikkatle seçmek zorundaydı. Kolay ve tanınmış hedefler seçenler, “me too” veya “me better” ilaçlar geliştirdi; ancak bu ilaçlar mevcut pazardaki ürünlerden çok daha üstün değildi.

Yeni nesil ve yeniden başlangıç

İki önemli gelişme, aslında bu alandaki durgunluğu bitirme noktasına getirdi. 2021’de Google DeepMind ve Isomorphic Labs tarafından yayımlanan AlphaFold2, proteinlerin katlanma yapılarını tahmin etmeyi mümkün kıldı.

Bir diğeri ise 2022’de generatif AI patlaması.

Yeni nesil şirketler veri oluşturma ve AI ile ilaç tasarımında hız kazanıyor. Insitro, laboratuvar makineleri ile hücreleri değiştiriyor ve her etkileşimi kaydediyor.

Recursion, insan hücreleri görüntülerinden oluşturduğu veri setinin en büyük halka açık veri tabanından 1000 kat büyük olduğunu iddia ediyor. Lila Sciences ise otonom laboratuvarlarla “AI bilim fabrikaları” oluşturuyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


WSJ: Türk ve Mısır istihbaratı Hamas'ı uyarmıştı

Hamas’ın üst düzey liderleri Doha’da bir araya gelirken, İsrail jetleri şehrin kuzey banliyösünde bulundukları binaya uzun menzilli füzelerle saldırdı. Türkiye ve Mısır'ın ise bu saldırıdan tam bir hafta önce Hamas'ı uyardıkları ortaya çıktı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Hamas’ın Orta Doğu’daki temaslarını sürdüren siyasi kanadının üst düzey liderleri, hafta sonu Katar’ın başkenti Doha’daki grup merkezine gitti. Gündemde, ABD’nin yeni bir Gazze ateşkes planı vardı ve planın İsrail tarafından desteklendiği belirtildi.

Dün öğle saatlerinde ise İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Doha’ya yönelik bir hava saldırısı için yeşil ışık yaktı. 

Saldırının ayrıntıları

İsrail, 10’dan fazla jet uçağıyla uzun menzilli mühimmat kullanarak saldırıya geçti; patlamalar başkent Doha’da duyuldu. Saldırı, Hamas’ın liderlerine yönelik bir egemen ülke topraklarında gerçekleştirilen bir başka uluslararası ihlal olarak kayıtlara geçti.

Hedefler arasında, Hamas'ın uluslararası ilişkilerini yöneten ve fon toplayan, savaş faaliyetlerine doğrudan katılmayan siyasi isimler Khalil Al-Hayya ve Zaher Jabarin yer aldı. Hamas’a göre saldırıda liderler sağ kalırken, beş alt düzey üye hayatını kaybetti. İsrail, saldırının sonuçlarıyla ilgili henüz yorum yapmadı.

Türkiye ve Mısır uyarmış

Söz konusu saldırı, İsrail’in birçok kırmızı çizgiye veya diplomatik sonuçlara çok az önem verdiğini gösterdi. Netanyahu, Salı akşamı yaptığı açıklamada, “Terörist liderlerin her yerde dokunulmazlığı olduğu günler sona erdi” dedi.

Wall Street Journal'in haberinde en dikkat çeken detay ise Türkiye ve Mısır istihbaratlarının Hamas yetkililerine benzer bir saldırının yapılacağını haftalar öncesinden söylemesiydi. ABD medyasına göre hem Ankara hem de Kahire Hamas'a güvenlik tedbirlerini artırmalarını ifade etti.

Kaynak: Gazete Oksijen


Paris savaş alanı, 295 kişi gözaltında: Fransa'da yeni Lecornu hükümetine tepki büyüyor

Fransa’da yeni başbakan Sébastien Lecornu göreve başlarken, ülke genelinde “Her Şeyi Durdur” protestoları başladı. 2026 bütçe tasarısı nedeniyle düzenlenen gösterilerde yollar kapandı, ulaşım aksadı ve polis yaklaşık 200 kişiyi gözaltına aldı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Fransa’da yeni başbakan Sébastien Lecornu, sabah saatlerinde görevine başlarken ülke genelinde düzenlenen geniş çaplı protestolarla karşılaştı. Gösterilerin ulaşım, eğitim ve diğer kamu hizmetlerinde aksamalara yol açması bekleniyor.

Le Parisien gazetesine göre, Fransa genelinde 100 bini aşkın kişinin protestolara katılması bekleniyor. Ülke genelinde Marseille, Montpellier, Nantes ve Lyon’da da trafik aksaklıkları yaşanırken, bazı otoyolların kapandığı bildirildi. İçişleri Bakanı Bruno Retailleau, ülke genelinde 80 bin güvenlik görevlisinin görevde olduğunu, bunun 6 bininin Paris’te bulunduğunu açıkladı.

Protestolar, “Bloquons Tout” (Her Şeyi Durdur) adlı sol kanat hareketi tarafından organize ediliyor. Paris’te de gece boyunca bazı eylemler gerçekleşti. Protestocular yolları kapatırken polis göz yaşartıcı gaz kullandı ve gösterilerin erken aşamalarında yaklaşık 295 kişi gözaltına alındı.

France 24'ün aktardığına göre, protestoların en dikkat çeken yönü liselilerin oynadığı aktif rol. AFP'ye konuşan lise son sınıf öğrencisi Yonah “Artık bıktık çünkü kendimizi feda edilmiş bir nesil gibi hissediyoruz; örneğin okulda hiçbir şey alamıyoruz, para yok” ifadelerini kullandı. Lise öğrencilerinin yanısıra kamu personelleri de protestolara destek veriyor. Paris'in güneyinde bulunan Tenon Hastanesi personeli de destek amacıyla grevde. 

39 yaşındaki Lecornu, Macron’un yakın müttefiki ve son üç yıldır savunma bakanı olarak görev yapıyordu. François Bayrou’nun parlamentoda güvenoyu kaybetmesinin ardından istifa etmesiyle boşalan başbakanlık koltuğuna Lecornu atandı. Resmi devir teslim ise öğle saatlerinde gerçekleştirildi.

Başbakanlık devir töreninden göze çarpanlar

Fransa'da 8 Eylül'de hükümeti düşen merkez sağcı Bayrou, törende yaptığı konuşmada, "Hükümete yardım etmek için ben ve ekibim elimizden geleni yapacağız." dedi.

 Lecornu, uzun bir konuşma yapmayacağını kaydederek, "İçinde bulunduğumuz bu istikrarsızlık ve siyasi kriz tevazu gerektiriyor." dedi.

Muhalefetle çalışma konusunda daha ciddi ve yaratıcı olunması gerektiğini ifade eden Lecornu, gelecek günlerde farklı siyasi ve sendika güçleriyle bir araya geleceğini duyurdu.

Muhalefet ne diyor?

Sebastien Lecornu'nun başbakan olarak atanmasına en büyük tepki ise sol cepheden geldi.

Mecliste en fazla sandalyeye sahip solcu Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakının en büyük partisi Boyun Eğmeyen Fransa'nın (LFI) Genel Koordinatörü Manuel Bompard, BFMTV'de katıldığı programda, yeni hükümetin de güven oylamasına gitmesi gerektiğini söyledi.

Bompard, Lecornu'nun kuracağı hükümeti güven oylamasına götürmemesi halinde LFI olarak hükümete karşı gensoru önergesi sunacakları uyarısında bulundu.

İttifakın ikinci en büyük partisi merkez solcu Sosyalist Parti (PS) liderleri de yeni hükümette yer almayacaklarını vurguladı.

Öte yandan aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Genel Sekreteri Jordan Bardella yeni Başbakan'ı "eylemlerine ve bütçe konusunda atacağı adımlara göre değerlendireceklerini" belirterek, hükümete karşı doğrudan gensoru önergesi sunmayacaklarının sinyalini verdi.

Muhalefet yeni hükümete tepkili

Ulusal basında yer alan haberlere göre, Macron'un solcu ittifakın en fazla sandalye elde ettiği 2024 erken genel seçimlerinin üzerine başbakanlık koltuğu için üçüncü kez merkez sağcı bir ismi denemesine tepkiler sürüyor.

Yaklaşık 8 yıldır hükümetin farklı kademelerinde yer alan eski Savunma Bakanı merkez sağcı Sebastien Lecornu'nun başbakan olarak atanmasına en büyük tepki ise sol cepheden geldi.

Mecliste en fazla sandalyeye sahip solcu Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakının en büyük partisi Boyun Eğmeyen Fransa'nın (LFI) Genel Koordinatörü Manuel Bompard, BFMTV'de katıldığı programda, yeni hükümetin de güven oylamasına gitmesi gerektiğini söyledi.

Bompard, Lecornu'nun kuracağı hükümeti güven oylamasına götürmemesi halinde LFI olarak hükümete karşı gensoru önergesi sunacakları uyarısında bulundu.

İttifakın ikinci en büyük partisi merkez solcu Sosyalist Parti (PS) liderleri de yeni hükümette yer almayacaklarını vurguladı.

Öte yandan aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Genel Sekreteri Jordan Bardella yeni Başbakan'ı "eylemlerine ve bütçe konusunda atacağı adımlara göre değerlendireceklerini" belirterek, hükümete karşı doğrudan gensoru önergesi sunmayacaklarının sinyalini verdi.

 

Protestocuların talepleri neler? 

“Her Şeyi Durdur” hareketi, Başbakan François Bayrou’nun 2026 bütçe tasarısına karşı ortaya çıktı. Tasarı, iki ulusal tatilin kaldırılmasını, emeklilik maaşlarının dondurulmasını ve sağlık harcamalarından 5 milyar euro kesilmesini içeriyor. Hareket, Temmuz ayında sosyal medyada başlatıldı ve 10 Eylül’de ülke genelinde protestolar çağrısı yaptı.

Hareket, 2018’de başlayan ve başlangıçta yakıt zamlarına karşı ortaya çıkan Sarı Yelekliler protestolarıyla karşılaştırılıyor. Sarı Yelekliler, kısa sürede Macron’a ve ekonomik reform planlarına karşı daha geniş bir hareket haline gelmişti.

 


 

Jean Jaurès Vakfı’nın araştırmasına göre, hareketin destekçileri Sarı Yeleklilerden farklı olarak politik açıdan daha bilinçli ve sola daha eğilimli. Destekçilerin neredeyse üçte biri 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sol lider Jean-Luc Mélenchon’a oy vermiş, yüzde 10’u anti-kapitalist aday Philippe Poutou’yu desteklemiş ve sadece yüzde 2’si Macron’u desteklemiş.

Destekçilerin yüzde 54’ü artan eşitsizliği öncelikli sorun olarak görüyor, çevre ve sağlık sistemi de diğer öncelikli konular arasında. Hareketin destekçileri daha çok üniversite mezunları, öğrenciler, profesyoneller ve yöneticilerden oluşuyor; mavi yakalılar ve emekliler nispeten azınlıkta.

Polis istihbarat raporları, hükümetin istifa olasılığının protestocuların kararlılığını artırdığını ve 10 Eylül’de ülke genelinde yoğun bir katılım beklendiğini ortaya koyuyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Reuters analizi: Batıya meydan okuyan otokratlar gerçekten ittifak halinde mi?

Çin’in Pekin’deki 3 Eylül askeri geçit töreninde bir araya gelen Şi Jinping, Vladimir Putin ve Kim Jong Un’un fotoğrafı, Avrupa Birliği tarafından “otoriter ittifak” olarak tanımlandı, peki bu ülkeler gerçekten bir ittifak halinde mi?

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Çin’deki geçit töreni, bazı dünya liderlerinde önemli bir jeopolitik değişimin işareti olarak endişe yaratsa da, kaynaklar Pekin, Moskova ve Pyongyang’ın henüz uyumlu bir blok oluşturmadığını söylüyor.

Diplomatlar, etkinlik sırasında resmi bir üçlü zirvenin olmamasına ve büyük ekonomik projelerdeki belirsizliklere dikkat çekiyor. Özellikle gaz hattı projesi gibi anlaşmaların belirsizliği, açıklanan yakın iş birliği taahhütlerinin daha çok ABD ile olası görüşmelerde pazarlık kozuna dönüştürülmüş olabileceğini düşündürüyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu CSIS’in jeopolitik ve dış politika bölümü başkanı Victor Cha, “Bunu yeni bir düzenin ilanı olarak görmüyorum. Bu, dar görüşlü çıkarlar temelinde kaos ve fırsatçılığın ilanı,” dedi.

Uzun süre Asya’da görev yapmış bir ABD diplomatı ise, “Optik önemlidir. Çin, Rusya ve Kuzey Kore’nin belirli politika alanlarında farklılıkları devam etse de, üçü de ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı birlik mesajı verdi,” ifadelerini kullandı.

Güvenlik endişeleri artıyor

Japonya’nın istifa eden Başbakanı Shigeru Ishiba, nükleer silahlı komşuların yan yana durmasının ciddi bir güvenlik riski oluşturduğunu belirtti. Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise toplantıyı “gelişen otokrat ittifak” olarak nitelendirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social paylaşımında Şi, Putin ve Kim’in kendisine karşı komplo kurduğunu iddia etti; Kremlin ise bu yorumu ironik buldu. Bir ABD yetkilisi, Trump’ın “bazı ülkelerin Çin’in yanında yer almasına üzüldüğünü” ve durumu “yeniden değerlendireceğini” söyledi, ancak ayrıntı vermedi.

Ekonomik anlaşmalar belirsiz

Tören, Şi için diplomatik bir zafer olarak değerlendirildi, Putin’in Ukrayna savaşı nedeniyle uluslararası izolasyon anlatısını kırmasına ve Kim’in yasaklı nükleer programına dolaylı destek sağlamasına olanak tanıdı. Ancak üç liderin resmi bir zirve yapmamış olması, askeri iş birliği gibi doğrudan adımların uzak bir ihtimal olduğunu gösteriyor.

Ekonomik cephede, zirvede Rusya ile Çin arasında dev bir gaz boru hattı için “bağlayıcı bir mutabakat” açıklansa da, Çin resmi kaynakları projeden bahsetmedi ve soruları geçiştirdi. Fiyat ve şartlar gibi uzun süredir çözülemeyen konular hâlâ gündemde.

Trump faktörü ve belirsizlikler

Şi'nin, altı yıl aradan sonra Kim ile ilk yüz yüze görüşmesinde Çinli üst düzey ekonomi yetkililerinin de yer alması, ticaretin de gündemde olduğunu gösteriyor. Çin’in resmi açıklamaları, yıllardır ilk kez “nükleer silahsızlanma” konusuna değinmedi; bu, Kim için önemli bir taviz olarak yorumlandı.

Güney Kore Dışişleri Bakanlığı, Pekin’den Kuzey Kore’yi nükleer programı üzerine diyaloğa çağırmasını istedi. Çin resmi medyasına göre Şi, zirve sonrası Kim’e yazdığı mektupta stratejik iletişimi güçlendirmeye hazır olduklarını belirtti.

Ancak Kuzey Koreli işçilerin Çin’deki durumu gibi zorlu meseleler çözülmediğinden, dostane dilin asıl amacının Washington ile pazarlık olduğu belirtiliyor.

Trump, Ekim sonunda Güney Kore’de yapılacak Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi için bölgeye gitmeyi planlıyor; bu, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki gergin ticaret müzakereleri sırasında Şi ile görüşme olasılığını da içeriyor.

Kuzey Kore lideri Kim, 2019’da çöken görüşmeleri yeniden başlatmak konusunda herhangi bir işaret göstermemiş olsa da, Güney Kore istihbaratı bu diplomatik hareketliliğin bir fırsat yaratabileceğini takip ediyor.

Kaynak: Gazete Oksijen


Yunanistan'dan Girit'in güneyine Washington takviyesi: ABD'li şirketlere ihale açtılar

Yunanistan’ın Girit Adası’ndaki Kandiye (Heraklion) kentinin güneyinde meydana gelen gelişme, bölgedeki güvenlik ve jeopolitik dengelere dair endişeleri artırdı. Atina kanadı bölgeye ABD'li şirketleri çekerek hem Ankara'nın etkisini kırmak hem de Trump'ın güvenini kazanmak istiyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Yunan hükümeti, Girit'in güneyinde “Kriti-1” ve “Kriti-2” adlı deniz bloklarında yapılacak hidrokarbon araştırmalarına Amerikan şirketlerinin katılımını jeopolitik oyun değiştirici olarak görüyor.

Yetkililer sessizliğini korusa da, kulislerde Chevron veya ExxonMobil’in muhtemelen Hellenic Energy ile konsorsiyum kurarak ihaleye ilgi gösterdiği konuşuluyor.

Bu katılım, Atina açısından 15 yıllık çabanın boşa çıkmaması anlamına geliyor. Aksi bir senaryo, diplomatik ve enerji stratejisinde ağır bir kayıp olarak görülüyor.

Türkiye-Libya ortaklığına dolaylı yanıt

Yunanistan, ABD’li şirketlerin katılımını, 2011 tarihli Maniatis yasasının belirlediği orta hat çerçevesinde, adaların MEB ve kıta sahanlığı haklarını fiilen teyit eden bir adım olarak değerlendiriyor. Bu durum, Ankara’nın 2019’da imzaladığı Türk-Libya mutabakatına dolaylı bir karşı hamle niteliği taşıyor.

To Vima gazetesinin haberine göre, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Gerapetritis, olası Amerikan katılımını “Yunan diplomasisinin büyük başarısı” sözleriyle nitelendirdi.


Ankara’nın Doğu Akdeniz'deki baskısı

Doğu Akdeniz’in enerjiyle birlikte jeostratejik çekim merkezi haline gelmesi, Ankara’nın müdahalelerini de artırıyor. Türkiye, Libya üzerinden gönderilen diplomatik notalarla Yunan girişimlerini engellemeye çalışıyor.

Yunan kanadına göre Türkiye, bölgede Amerikan şirketlerinin varlığını caydırmak için jeopolitik riski tırmandırma stratejisi izliyor. Ancak Yunan kaynakları, “Chevron veya ExxonMobil gelirse, Ankara’nın manevra alanı daralır” diyor.

Beyaz Saray’ın ilgisi

Atina için ihalenin sonucu, yalnızca enerji boyutunda değil, aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump’ın ilgisini çekmek açısından da kritik.

Washington’un odağı Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze krizine kaymışken, Güney Girit’te Amerikan çıkarlarının güçlenmesi, olası Türk-Yunan geriliminin de önüne geçebilir.

Diplomatik kaynaklara göre, Washington yönetimi için bölgede Amerikan şirketlerinin güvenliği öncelikli olacak. Bu durum, Atina’nın elini güçlendiren en önemli kozlardan biri.

Yıllar öncesine dayanan temaslar

ExxonMobil'in bölgedeki ilk gaz arama çalışmaları 2018 yılına dayanıyor. O dönem, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis, Amerikan enerji şirketi ExxonMobil için Doğu Akdeniz'de hidrokarbon arama çalışması yapacak geminin sondaja başladığını söyledi.

Lakkotripis, yaptığı açıklamada, GKRY tarafından 10'uncu parsel olarak isimlendirilen bölgede ExxonMobil-Qatar Petroleum tarafından gerçekleştirilen sondaj çalışmasının başladığını belirtti.

Mısır ve İsrail'i de ziyaret edecek olan Fannon ise ABD'nin GKRY'ye doğal kaynaklarından faydalanması konusunda desteğini sürdürdüğünü ifade etti.

Türkiye'den tepki

Rum kesiminin, KKTC ve Türkiye'nin hak iddia ettiği bölgelerde tek taraflı ihale ve arama çalışmaları çabası, Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'yi adeta denize ayak basamayacak hale getirmeyi amaçlayan çabalara asla izin vermeyeceğiz. Aynı şekilde Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların ülkemiz ve KKTC dışlanarak adeta gasp edilmesine yönelik girişimleri kesinlikle kabul etmeyeceğiz." demişti.

Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da "(Kıbrıs) Ada etrafındaki hidrokarbon zenginlikleri üzerinde Kıbrıs Türk halkının da hakkı vardır. Kıbrıs Türk halkının hakkını yedirmeyeceğimizi herkese çok net bir şekilde söylüyoruz." diye konuşmuştu.

Öte yandan Anadolu Ajansı'nın 2023'de yaptığı haberde Chervon'un bölgedeki olası faaliyetleri ile ilgili şu ifadelere yer verilmişti:

Associated Press'e (AP) konuşan ve güvenlik sebebiyle ismi verilmeyen GKRY yetkilisi, GKRY ile Chevron'un Aphrodite sahasından doğal gaz çıkarmak için anlaşmaya vardığını söyledi.

Yetkili, GKRY ve Chevron'un 4,2 trilyon fit küp doğal gaz rezervine sahip olduğu tahmin edilen bölgeden doğal gaz çıkarmasının iki tarafa da "karşılıklı yarar" sağlayacağı yorumunu yaptı.​Anlaşmanın ne zaman yapıldığına ilişkin ise bilgi verilmedi.

Kaynak: Gazete Oksijen


Portekiz'den Türk müteahhitlere çağrı

Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın, Portekiz Altyapı ve Konut Bakanı Miguel Pinto Luz ve beraberindeki heyetle bir araya geldi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Ticaret Bakanlığı, Türkiye ile Portekiz arasındaki ekonomik ilişkilerde yeni bir dönemin başladığını duyurdu. İkili ticaret hacmi 2024’te 3 milyar dolara yükselirken, 2025 için hedef 3,5 milyar dolar olarak belirlendi. Portekiz’in 75 milyar dolarlık altyapı yatırımlarında Türk firmalarının aktif rol alması bekleniyor.

Ticaret Bakanlığı, Türkiye–Portekiz ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan duyuruda, Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın, Portekiz Altyapı ve Konut Bakanı Miguel Pinto Luz ve beraberindeki heyetle bir araya geldiği bildirildi.

İkili ticarette yeni hedef: 3,5 milyar dolar

Açıklamaya göre, 2024 yılında önemli ölçüde artış göstererek 3 milyar dolara yükselen ikili ticaret hacminin, 2025 yılında 3,5 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor.

Görüşmede, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve farklı sektörlerde iş birliğinin derinleştirilmesi için atılacak adımlar ele alındı.

Portekiz’den Türk firmalarına yatırım çağrısı

Portekiz hükümetinin önümüzdeki yıllarda hayata geçireceği yaklaşık 75 milyar dolarlık altyapı, ulaştırma, havalimanı, hızlı tren, konut ve haberleşme projelerinde Türk firmalarının aktif rol üstlenmesi beklendiği vurgulandı.

Küresel projelerde elde ettiği tecrübe ve kapasiteyle öne çıkan Türk müteahhitlik sektörü, bu yıl ekim ayında Portekiz’e düzenlenecek iş heyeti programıyla yeni fırsatları değerlendirecek. Ayrıca, 2026 yılının başında Türkiye ve Portekiz arasında bakanlar düzeyinde JETCO Toplantısı yapılacağı açıklandı.

Yeşil ve dijital dönüşüm vurgusu

Bakan Bolat, görüşmede Türk iş dünyasının Portekiz ve Avrupa Birliği bölgesindeki faaliyetlerinin kolaylaştırılmasına dikkat çekerken, yeşil ve dijital dönüşüm alanlarındaki fırsatlara da işaret etti.

Türkiye’nin Portekiz ile siyasi, ekonomik, ticari ve savunma sanayii alanındaki ilişkileri güçlendirmeye kararlı olduğu ifade edildi.


ABD'nin konuştuğu cinayete idam cezası gelebilir

Kuzey Carolina’nın Charlotte kentinde, Ukraynalı mülteci Iryna Zarutska’yı tren yolculuğu sırasında öldüren saldırgan Decarlos Brown Jr, federal suçlamalarla idam cezası alabilir

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

34 yaşındaki Decarlos Brown Jr, bir tren yolculuğu sırasında 23 yaşındaki Iryna Zarutska’ya yönelik sebepsiz bir bıçaklı saldırı nedeniyle tutuklandı. Brown, birinci derece cinayetle suçlanırken, salı günü Adalet Bakanlığı tarafından toplu taşıma sisteminde ölüme sebebiyet verme suçlamasıyla da karşı karşıya kaldı.

Saldırı nedeniyle Zarutska olay yerinde yaşamını yitirdi.

ABD Başsavcısı Pamela Bondi, zanlının en ağır cezaya çarptırılacağını belirterek, “Bir daha asla özgür bir insan olarak gün yüzü görmeyecek” dedi.

Tepkiler ve tartışmalar

Bondi, “Zarutska’nın korkunç cinayeti, masum insanlar yerine suçluları koruyan başarısız ‘yumuşak suç politikalarının’ doğrudan bir sonucudur” dedi.

Kuzey Carolina’daki federal savcılar ise basın toplantısında bu davaya dair “politik gösteri” suçlamalarını reddetti.

ABD Ulaştırma Bakanı Sean Duffy, “Belediye başkanları trenlerini ve otobüslerini güvenli tutamıyorsa, vergi mükelleflerinin parasını hak etmiyorlar” açıklamasında bulundu.

Zarutska’nın hikayesi

Zarutska, 2022’de Rusya’nın saldırısı sonrası annesi ve kardeşleriyle birlikte Ukrayna’dan ABD’ye kaçmıştı. Ailesi, çevrim içi yayımlanan ölüm ilanında onun “ABD’deki yeni hayatına hızla uyum sağladığını” ve “yetenekli, tutkulu bir sanatçı” olduğunu yazdı.

Cinayet, Ukrayna’da da geniş yankı buldu; yerel medya olayın şokunu aktarırken, ABD’deki suç tartışmalarına dikkat çekti.

Zanlının geçmişi ve tartışmalı sicil

BBC'nin haberine göre Brown’ın eyalet kayıtlarına göre daha önce silahlı soygun, hırsızlık ve eve girme suçlarından mahkumiyetleri bulunuyordu. Cumhuriyetçiler ve muhafazakar yorumcular, bu geçmişine rağmen serbest olmasını eleştirdi.

Bazı sağ görüşlü isimler saldırının ırkçı motivasyonla işlendiğini iddia etti. Zanlı siyahi, Zarutska ise beyazdı; ancak yetkililer herhangi bir motivasyon açıklamadı ve Brown’a nefret suçu isnadı yöneltilmedi.

Brown’ın evsiz olduğu, akıl sağlığı sorunları yaşadığı ve annesinin daha önce zorla hastaneye yatırılmasını istediği belirtildi. Ocak ayında 911’i defalarca aradığı için gözaltına alınmış, ancak serbest bırakılmıştı.

 

Kaynak: Gazete Oksijen


Avrupa, Türk mafyasını konuşuyor

Oksijen'in podcast serisi Barış Kaygusuz ile Cesur Yeni Dünya'nın bu haftaki bölümünde Avrupa'da peş peşe gerçekleşen Türk suç gruplarıyla bağlantılı infazlar var. Türkiye'nin yeraltı dünyasından fırlayan suç örgütleri nasıl bu kadar güçlendi ve neden birbirlerine savaş ilan etti?

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

İtalya’nın Viterbo kentinde geçtiğimiz hafta düzenlenen operasyon, Avrupa’da Türk mafyasının yükselişini yeniden gündeme taşıdı.

Santa Rosa Festivali için on binlerce kişinin toplandığı şehirde, özel tim ekipleri festival güzergâhına birkaç yüz metre uzaklıktaki bir pansiyona baskın yaptı. Operasyonda iki Türk vatandaşı, otomatik silahlar ve mühimmatla birlikte yakalandı. İlk anda bir terör saldırısı şüphesi dillendirilse de kısa sürede bunun organize suç örgütleri arasındaki hesaplaşmayla ilgili olduğu anlaşıldı.

İtalyan basınına göre gözaltına alınan Barış Kaya ve Abdullah Atik, Avrupa’nın en bilinen Türk suç örgütlerinden Casperlar’ın lideri İsmail Atız’ı hedef almak için Viterbo’ya gelmişti. Atız kısa süre önce Almanya’da yakalanmış, ancak Türkiye’de adil yargılanma garantisi bulunmadığı gerekçesiyle iadesi reddedilmişti. Serbest kaldıktan sonra İtalya’ya geçen Atız, bu kez rakip çetelerin tetikçilerinin hedefi oldu.

Son aylarda Avrupa’nın farklı şehirlerinde peş peşe yaşanan olaylar, Türk mafyasının kıtadaki varlığını görünür hale getirdi. İspanya’nın Malaga kentinde Daltonlar çetesine mensup bir isim sokak ortasında öldürüldü; Atina’da altı Daltonlar üyesi infaz edildi; Londra’da Tottenham Türkleri ile Hackney Türkleri arasındaki çatışmalarda siviller de hayatını kaybetti. Avrupa polisi için bu olaylar, artık sınırları aşan bir güvenlik sorunu anlamına geliyor.

Bugün Avrupa’nın pek çok kentinde işlenen cinayetler, Türk mafyasının artık sadece Türkiye’nin değil, kıtanın da başlıca güvenlik sorunlarından biri olduğunu gösteriyor. Peki bu yükseliş durdurulabilecek mi, yoksa yeni nesil mafya Avrupa’nın kalıcı bir gerçeğine mi dönüşecek?

Bu sorulara daha geniş bir perspektiften yanıt aradığımız Barış Kaygusuz ile Cesur Yeni Dünya podcastinin son bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Kaynak: Gazete Oksijen


Nepal'deki protestolarda 13.500 mahkum cezaevinden firar etti

Nepal'de "Z Kuşağı isyanı" olarak adlandırılan protestolarda en az 25 kişi hayatını kaybetti, Başbakan Oli ise istifa etmek zorunda kaldı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Nepal polisi, bu hafta düzenlenen hükümet karşıtı protestolar sırasında ülke genelinde 13.500’den fazla mahkûmun cezaevlerinden kaçtığını duyurdu.

Polis sözcüsü Binod Ghimire, AFP’ye yaptığı açıklamada “Dün üç polis hayatını kaybetti, ülke genelinde 13.500’den fazla mahkûm firar etti” dedi.

Ordu, parlamentonun ateşe verilmesi ve başbakanın istifaya zorlanmasının ardından Katmandu sokaklarında devriye gezerek düzeni sağlamaya çalıştı. Protestolar, son yirmi yılın Nepal’de yaşanan en büyük şiddet dalgası olarak kayıtlara geçti.

Ne olmuştu? 

Nepal’de bu hafta başlayan hükümet karşıtı protestolar, kısa sürede ülke çapında büyük bir isyana dönüştü. Katmandu’da hükümetin sosyal medyayı yasaklaması ve yolsuzluk iddiaları üzerine başlayan gösteriler, güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle tırmandı ve en az 25 kişinin ölümüne yol açtı. Öfkeli kalabalıklar, parlamento da dahil olmak üzere birçok devlet binasını ateşe verdi ve başbakan istifaya zorlandı. Düzeni sağlamak için ordu Katmandu sokaklarında devriye gezmeye başladı ve 30 milyon nüfuslu ülkede istikrarsızlığa yol açabilecek eylemlerden kaçınılması yönünde uyarıda bulundu.

Kaynak: Gazete Oksijen


İsrail, Yemen'in başkenti Sana'ya saldırı düzenledi

İsrail, Yemen’in başkenti Sana'da bulunan Husilerin Savunma Bakanlığı'na saldırı gerçekleştirdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Yemen’deki İran destekli Husiler, saldırıya ilişkin yaptıkları açıklamada, İsrail savaş uçaklarının Sana’da birkaç bölgeyi hedef aldığını belirtti.

Husiler ayrıca hava savunma sistemlerinin karşılık verdiğini bildirdi. Saldırıda can ve mal kaybına dair henüz resmi bir bilgi paylaşılmadı.

İsrail medyası saldırıda Husi Savunma Bakanlığı'nın hedef alındığını ifade ediyor. 

Kaynak: Gazete Oksijen


AB Komisyonu Başkanı von der Leyen’e karşı yeni gensoru girişimi

Avrupa Parlamentosu’nda (AP) aşırı sağ ve sol gruplar, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen hakkında yeni bir gensoru önergesi vermeye hazırlanıyor

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu bu hafta boyunca yaz dönemi arasının ardından Strazburg'da toplanıyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bu sabahki Genel Kurul oturumunda yıllık Birliğin Durumu konuşmasını yaptı. Von der Leyen'in konuşması sırasında AP Genel Kurulu, en yoğun tartışmalardan birine sahne oldu. Konuşması sık sık muhalif siyasi gruplar tarafından bölünen von der Leyen kendisine yüksek sesle yöneltilen eleştirilere kürsüden yanıt verdi.

Ticaret politikası ve Gazze eleştirilerin odağında

Oturumunun ardından, AP'nin en sağ grubu Avrupa'nın Vatanseverleri (Patriots for Europe) ile Sol grup, von der Leyen hakkında ayrı ayrı gensoru önergesi vereceklerini duyurdu. Patriots for Europe tarafından yapılan açıklamada "Ursula von der Leyen ve AB Komisyonu hakkında resmi olarak bir güvensizlik oyu önergesi veriyoruz. Artık yeter! Brüksel hesap vermeli" ifadeleri kullanıldı. Grup, açıklamasında gerekçe olarak Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) ve AB-ABD ticaret anlaşmalarının Avrupa çiftçileri ile ekonomisine zarar verdiğini, çevre ve sosyal standartların hiçe sayıldığını belirtti. AB’nin ABD ile yaptığı ticaret anlaşmasını "teslimiyetçi" olarak nitelendiren grup, anlaşmanın AB Konseyi’nin onayı olmadan sonuçlandığını ve Avrupa çıkarlarının yeterince korunmadığını savundu.

Grup ayrıca, AB’nin Covid-19 aşı tedarik sürecinde Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Pfizer CEO’su ile yaptığı mesajları açıklamayı reddetmesi nedeniyle Avrupa basınında "Pfizergate" olarak adlandırılan tartışmayı ve AB fonlarının yönetiminde şeffaflıktan uzak davranıldığını ileri sürerek von der Leyen’in görevi bırakması çağrısında bulundu.

Diğer yandan Sol grubun da imza toplamayı sürdürdüğü, 72 vekilin imzasına ulaşıldığında gensoru önergesini bu gece yarısı itibarıyla sunmayı planladıkları öğrenildi. Sol grubun önergesi ise ağırlıklı olarak AB’nin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları karşısındaki tutumunu hedef alıyor. Sol’un eş başkanı Manon Aubry, X hesabından yaptığı açıklamada, "Gazze'deki soykırımın suç ortağı" mesajını paylaşarak, "Avrupalıların yüzde 60'ı gitmenizi istiyor. Sizi devireceğiz!" mesajını paylaştı.

Parlamento süreci ve önceki oylama

Von der Leyen daha önce de benzer bir süreçten geçmişti. Temmuz ayında yapılan güvensizlik oylamasında 360 milletvekili önergeye karşı çıkarken, 175 milletvekili destek vermiş, 18 milletvekili ise çekimser kalmıştı. Önerge, üçte iki çoğunluğa ulaşamadığı için reddedilmişti. AP kurallarına göre bir gensoru önergesinin sunulabilmesi için 72 imza gerekiyor. Önceki önergenin üzerinden en az iki ay geçmemişse, bu sayı 144’e çıkıyor.

Von der Leyen’e karşı son gensoru önergesi 10 Temmuz’da verilmişti. Bu nedenle yeni önergeler, iki aylık sürenin dolmasıyla birlikte bu gece yarısı sunulabilecek. Von der Leyen ve başkanlığındaki Komisyon, önerilerden birinin kabul edilmesi halinde istifa etmek zorunda kalacak. Ancak mevcut parlamento aritmetiği dikkate alındığında, girişimlerin sonuç vermesi beklenmiyor.

Kaynak: AA


Rus İHA'ları Polonya hava sahasına girdi, Trump 'İşte başlıyoruz' dedi

ABD Başkanı Donald Trump, Rus insansız hava araçlarının (İHA) Polonya hava sahasını ihlal etmesine ilişkin, "İşte başlıyoruz" açıklamasını yaptı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Trump, ABD merkezli Truth Social sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı açıklamada Rus İHA'larının Polonya hava sahasını ihlal etmesini değerlendirdi.

Trump, açıklamasında, "Rusya neden Polonya hava sahasını insansız hava araçlarıyla ihlal ediyor? İşte başlıyoruz" ifadesini kullandı.

Ne olmuştu?

Polonya Silahlı Kuvvetleri Operasyonel Komutanlığınca, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan yapılan açıklamada, Rusya'nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırısı sırasında, Polonya hava sahasında "eşi benzeri görülmemiş" ihlallerin yaşandığı bildirildi.

Savunma prosedürlerinin derhal devreye sokulduğuna vurgu yapılan açıklamada, "Polonya ve müttefik unsurlar onlarca cismi radar aracılığıyla izledi, tehdit oluşturabilecek olanların etkisiz hale getirilmesi yönünde karar alındı. Hava sahamıza giren bazı insansız hava araçları düşürüldü" ifadelerine yer verildi.

Komutanlık, operasyonun sona erdiğini, hava sahasını ihlal eden cisimlerin düşmüş olabileceği yerlerin tespiti için çalışmaların sürdüğünü bildirdi.


Ülkenin ulusal basınında yer alan haberlere göre, Polonya'nın doğusundaki Lublin'e bağlı Czosnowka köyünde polis ekiplerince hasarlı bir İHA bulundu.

Düşürülen bir diğer Rus İHA da Lublin'deki Wyryki köyünde bulunan bir eve isabet etti.

"Bu, NATO tarihindeki eşi benzeri görülmemiş bir an"

Polonya Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki, yaptığı açıklamada, süreç boyunca müttefik ülkelerin cumhurbaşkanları ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile düzenli temas halinde olduğunu belirtti.

NATO'nun Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 4. maddesinin işletilmesi olasılığının gündemde olduğuna dikkati çeken Nawrocki, "Bu, NATO tarihindeki eşi benzeri görülmemiş bir andır. Tüm Polonyalı askerlerimize, pilotlarımıza ve müttefiklerimize teşekkür ediyorum. Mekanizmalar işledi. NATO çerçevesinde, Polonyalı asker, Polonyalı pilot ve müttefikler sayesinde bu tür durumlara karşılık verebildiğimizi teyit ettik." diye konuştu.

Bu arada Nawrocki, 48 saat içinde Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısı yapma kararı verdi.

"Ordumuz, müttefiklerimiz ve prosedürlerimiz için ilk sınav geçildi"

Başbakan Donald Tusk da olağanüstü kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, ülke için "doğrudan tehdit" oluşturan İHA'ları etkisiz hale getirdiklerini söyledi.

Tusk, Polonya ordusunun hızlı şekilde verdiği tepkiyi överek, "Prosedürler işledi, karar alma süreci kusursuzdu ve tehdit, komutanların, askerlerin ve müttefiklerin kararlı duruşu sayesinde ortadan kaldırıldı. Ordumuz, müttefiklerimiz ve prosedürlerimiz için ilk sınav geçildi." ifadesini kullandı.

NATO müttefiklerinin Moskova'dan gelen "büyük ölçekli bir provokasyonla" karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Tusk, bunun bir üye devletin toprakları üzerinde Rus İHA'ların ilk kez düşürülmesi anlamına geldiğini vurguladı.

Tusk, vatandaşların paniğe kapılmasına gerek olmadığını belirterek, "Hayat normal akışında devam edecek. Şu anda vatandaşların günlük hayatını zorlaştıracak kısıtlamalar getirmemiz için bir neden yok." dedi.

Enkaz arama çalışmalarının sürdüğünü aktaran Tusk, olayda can kaybı olmadığını dile getirdi.

"Üç İHA'nın düşürüldüğü teyit edildi"

Polonya parlamentosunun alt kanadı Sejm'de de konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Tusk, en az 19 hava sahası ihlalinin teyit edildiğini ve ihlallerin gece boyunca sürdüğünü söyledi.

İHA'ların önemli bir kısmının Belarus'tan geldiğini belirten Tusk, "Üç İHA'nın düşürüldüğü teyit edildi, muhtemelen dördüncü de düşürüldü. Daha fazla düşürmenin gerçekleşmiş olması ihtimal dışı değil. Hava koşulları ve operasyonun niteliği nedeniyle doğrulama biraz zaman alacak" diye konuştu.

Söz konusu İHA'ların imhasına başlandığını vurgulayan Tusk, şöyle konuştu:

"Güvenliğimizi tehdit eden insansız hava araçlarının vurulması, hem Polonya hem de NATO'nun bir başarısıdır ve aynı zamanda siyasi durumu değiştirmektedir. Bu bağlamda, müttefikler arası danışmalar, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 4. maddesinin işletilmesine dair resmi bir talep niteliği kazanmıştır"

Öte yandan, Varşova Chopin, Varşova Modlin, Lublin ve Rzeszow-Jasionka havalimanlarının güvenlik gerekçesiyle geçici olarak kapatılmalarının ardından yeniden operasyonların başladığı ancak gün boyunca aksaklıklar ve gecikmeler beklendiği belirtildi.

NATO'dan açıklama

NATO Sözcüsü Allison Hart, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, çok sayıda İHA'nın gece boyunca Polonya'nın hava sahasına girdiğini duyurdu.

Polonya ve NATO hava savunma sistemlerinin birlikte karşılık verdiğini belirten Hart, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Polonya liderliğiyle temas halinde olduğunu ve yakın istişarelerde bulunduğunu aktardı.

Öte yandan, NATO Konseyinin Brüksel'deki karargahta yaptığı haftalık toplantısında konunun ele alınacağı öğrenildi.

NATO Genel Sekreteri Rutte: İhlalin münferit bir olay olmadığı açık

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de Kuzey Atlantik Konseyi Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, Polonya'da Rus İHA'larının düşürülmesinde Polonya, İtalya, Almanya ve Hollanda'dan teçhizatın kullanıldığını aktardı.

Müttefik ülkelerle Polonya'nın NATO antlaşmasının 4. maddesi uyarınca istişare talebi üzerine Rus İHA'larının bu ülkenin hava sahasını ihlalini görüştüklerini belirten Rutte, "Müttefikler Polonya ile dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler ve Rusya'nın pervasız davranışını kınadılar" dedi.

Rutte, olayın tam değerlendirilmesinin sürdüğünü kaydederek "Açık olan şey, dün geceki ihlalin münferit bir olay olmadığıdır. NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı, doğu kanadının tamamı boyunca caydırıcılık ve savunma duruşumuzu aktif olarak yönetmeye devam edecektir" diye konuştu.

Polonya'daki olayın müttefiklerin caydırıcı etki oluşturmak için savunmaya daha fazla yatırım yapması gerektiğini gösterdiğini belirten Rutte, müttefiklerin Rusya'nın "yıkım kampanyası karşısında" Ukrayna'ya verdikleri desteği artırmada kararlı olduğunu söyledi.

Rutte, Rusya'nın pervasızca davrandığını belirterek "Müttefiklerin hava sahasını ihlal etmeyi durdurun ve bizim hazır olduğumuzu, müteyakkız olduğumuzu ve NATO topraklarının her santimetresini savunacağımızı bilin" ifadesini kullandı.

Kremlin: AB ve NATO, her gün Rusya'yı kanıt sunmadan suçluyor

Öte yandan, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, başkent Moskova'da gazetecilerin gündemdeki bazı konulara ilişkin sorularını yanıtladı.

Batılı ülkelerin Ukrayna'ya asker konuşlandırmasının "korkunç sonuçlara" yol açabileceği uyarısında bulunan Peskov, "Bunu anlamayan ya da anlamak istemeyen ülkelerin yanı sıra, bu gerçekliği çok daha iyi anlayan ülkeler de var" ifadesini kullandı.

Polonya'nın hava sahasını ihlal eden İHA'lar konusunda Rusya'yı suçlamasını değerlendiren Peskov, "AB ve NATO, herhangi bir kanıt sunmadan her gün Rusya'yı provokasyonla suçluyor." dedi.

Peskov, Polonya'nın olay hakkında Rusya ile temasa geçmediğini de söyledi.

Rusya Savunma Bakanlığı: Polonya hedef alınmadı

Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada ise Rus ordusunun dün Lviv dahil Ukrayna'nın bazı şehirlerindeki askeri tesislere yönelik yoğun saldırılarında İHA üretim merkezleri de dahil tüm hedeflerin vurulduğu ifade edildi.

Saldırılarda kullanılan ve Polonya sınırını geçtiği iddia edilen İHA'ların azami 700 kilometre uçuş menziline sahip olduğu belirtilen açıklamada, "Ukrayna'daki tesislere yönelik yoğun saldırılar kapsamında Polonya topraklarındaki tesisler hedef alınmamıştır" ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, Rusya'nın olaya ilişkin Polonya tarafıyla istişarelerde bulunmaya hazır olduğu bildirildi.

AB'den Polonya'ya destek

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas da ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Polonya'nın hava sahasının Rusya tarafından ihlal edilmesi konusunda NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski ile irtibat halinde olduğunu bildirdi.

Polonya'daki olayı, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşın başından bu yana Avrupa hava sahasını "en ciddi şekilde ihlal etmesi" şeklinde niteleyen ve bunun "kasıtlı" olduğunu ifade eden Kallas, Varşova ile tam dayanışma içinde olduklarını belirtti.

Kallas, Rusya'nın "savaşı sona erdirmediğini aksine tırmandırdığını" kaydederek "Moskova'ya (savaşın) maliyetini artırmalı, Ukrayna'ya desteğimizi güçlendirmeli ve Avrupa'nın savunmasına yatırım yapmalıyız." ifadesini kullandı.

AB'nin savunma konusunda önemli rol oynadığının altını çizen Kallas, Polonya'nın Rusya ve Belarus'la olan sınırını güçlendirmek için planladığı "Doğu Sınır Kalkanı" olarak bilinen proje gibi girişimleri destekleyeceklerini açıkladı.

"Polonya'nın hava sahasının ihlali kabul edilemez"

AB Konseyi Başkanı Antonio Costa ise Amerikan X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Polonya'nın hava sahasının ihlal edilmesinin "kabul edilemez" olduğunu vurgulayarak "Dün geceki olaylar, birinin güvenliğinin herkesin güvenliği olduğunu açıkça hatırlatıyor." ifadesine yer verdi.

Costa, Rusya'nın AB üye ülkelerinin hava sahasına "pervasızca girme girişimlerinde" bulunduğunu, bunların tüm Avrupalıların güvenliği ve kıtadaki kritik altyapı için "tehdit oluşturduğunu" kaydederek Avrupa'nın savunmaya yaptığı yatırımı artırması gerektiğini belirtti.

 

Hollanda ve Almanya, Rus İHA'larının Polonya hava sahasına girmesini eleştirdi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, yaptığı yazılı açıklamada, "Rusya'nın bu saldırgan eylemini en şiddetli şekilde kınıyoruz" ifadesini kullandı.

Rusya'nın, NATO ve AB üyesi bir ülkede insan hayatını tehlikeye attığını kaydeden Merz, "Bu pervasız eylem, Baltık Denizi bölgesinde ve NATO'nun doğu kanadında uzun süredir devam eden provokasyonların bir parçasıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Merz, Polonya'nın NATO müttefikleriyle birlikte bu tehlikeyi zamanında fark edip ortadan kaldırmasını ise övdü.

"Rusya bu davranışıyla tehlikeli bir tırmanışa yol açmıştır"

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul da başkent Berlin'de Hollandalı meslektaşı David van Weel ile ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Rus insansız hava araçlarının Polonya hava sahasına girmesini eleştiren Wadephul, "Rusya bu davranışıyla tehlikeli bir tırmanışa yol açmıştır" dedi.

Wadephul, Avrupa güvenliği için ne kadar zorlu bir dönemden geçildiğini vurgulayarak, “Bunu Brüksel'deki NATO Konseyi'nde görüştük. Şu anda Polonya'nın haklı olarak talep ettiği NATO Antlaşması'nın 4. maddesi uyarınca daha ayrıntılı olarak inceliyoruz" diye konuştu.

Moskova yönetiminin Ukrayna ile barış için ciddi müzakerelere hazır olmadığını ifade eden Wadephul, "Aksine Kremlin, Ukrayna'yı tüm gücüyle boyun eğdirmek istiyor. Buna net bir cevap vermeliyiz ve vereceğiz. Buna Ukrayna'ya kararlı destek de dahildir. Aynı zamanda, yaptırım baskısını önemli ölçüde artırmak da buna dahildir. Bu konuda tamamen hemfikiriz" ifadelerini kullandı.

Wadephul, Polonya'da yaşanan hadisenin Almanya'da meydana gelmesi durumunda kendilerini savunmak için yasal imkanların bulunduğunu söyledi.

İHA'larla elektronik veya kinetik olarak mücadele için yasal değişikliklerin hazırlandığına işaret eden Wadephul, "Hava sahamızın bu şekilde kötüye kullanılmasına izin veremeyiz. Almanya için iç ve dış güvenlik arasındaki sınır çizgisi o kadar da net değildir. Bu nedenle bunu yasal olarak netleştireceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemleri nedeniyle AB'nin tüm ilgili ödemeleri durduracağını açıklamasına da değinen Wadephul, "Komisyon Başkanı'nın konuşmasını dikkate aldık" dedi.

Wadephul, AB Komisyonu ile ortak anlayışın İsrail'in Gazze'deki savaşının kabul edilemez olduğu ve ilhak girişiminin de bir çözüm olamayacağı yönünde olduğunu vurguladı.

"Rusya'nın eylemlerini kabul edemeyiz"

David van Weel ise Rusya'nın yaptığı hava sahası ihlalinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Weel, bunun Rusya'nın tehdidinin nasıl giderek arttığını açıkça gösterdiğini belirterek, "Rusya'nın eylemlerini kabul edemeyiz ve bu nedenle Ukrayna'yı desteklemek için daha fazla ne yapabileceğimizi kendimize tekrar tekrar sormalıyız. Bizim için bu, Rusya'nın NATO topraklarının egemenliğini ihlal etmesidir. Eğer durum böyleyse, o zaman net bir cevap vermemiz gerekir" dedi.

Polonya'nın NATO Anlaşması'nın 4. maddesini yürürlüğe koymasını desteklediklerini dile getiren Weel, "Bu durumu ayrıntılı olarak analiz edip NATO'nun atabileceği adımları değerlendireceğiz." diye konuştu.

İsrail'in, uluslararası hukuka uymak zorunda olduğunu vurgulayan Weel, "Gazze'deki durum şu anda felakettir. Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerinde de değişiklikler görüyoruz. Buna Avrupa'nın uygun bir yanıt vermesi gerektiğine inanıyoruz" ifadelerini kullandı.

Orta Avrupa ülkelerinden Polonya'ya destek mesajı

Avusturya, Macaristan, Çekya ve Slovakya, Rus insansız hava araçlarının (İHA) Polonya hava sahasını ihlal etmesinin ardından bu ülkeye destek mesajı verdi.

Orta Avrupa ülkeleri liderleri, Polonya hava sahasının ihlal edilmesinin ardından açıklamalarda bulundu.

Avusturya Başbakanı Christian Stocker, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, Rusya'nın İHA'larla Polonya hava sahasını ihlal etmesinin, kesinlikle kabul edilemez olduğunu belirtti.

Stocker, "Bunu en sert şekilde kınıyoruz ve Polonya'nın yanında tam bir dayanışma içinde olduğumuzu vurguluyoruz" ifadesini kullandı.

Avrupa'nın güvenliğinin ulusal savunma kapasitelerini güçlendirmeleriyle başladığına işaret eden Stocker, bu nedenle Avusturya ulusal savunmasına yoğun yatırım yaptıklarını, askeri tarafsızlıklarının pasiflik anlamına gelmediğini, egemenliklerini aktif şekilde koruma yükümlülüğü getirdiğini kaydetti.

Stocker, Rusya'yı saldırılarını derhal durdurmaya ve müzakere masasına oturmaya çağırdı ve Avrupa Birliği'nin (AB) baskısını sürdüreceğini aktardı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, X'teki hesabından yaptığı paylaşımda, Polonya'nın toprak bütünlüğünün ihlalinin edilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade ederek, Polonya ile tam bir dayanışma içinde olduklarını vurguladı.

Orban, savaşın gölgesinde yaşamanın risk ve tehlikelerle dolu olduğuna işaret ederek, artık buna bir son verme zamanının geldiğini belirtti.

Başbakan Orban, "barışın sağlanmasına yönelik" ABD Başkanı Donald Trump'ın çabalarını desteklediklerini aktardı.

Çekya Başbakanı Petr Fiala, X hesabından yaptığı açıklamada, Polonya topraklarına giren Rus İHA'larının, NATO ülkelerinin savunma kapasitelerinin bir sınavı olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Fiala, "Bunun sadece bir tesadüf olduğuna inanmak zor. Putin rejimi tüm Avrupa'yı tehdit ediyor ve sistematik olarak ne kadar ileri gidebileceğini yokluyor" ifadelerine yer verdi.

Polonya'nın hava savunma sistemlerinin etkili şekilde reaksiyon göstermesinin güven verdiğini aktaran Fiala, Rusya'nın diğer Avrupa ülkeleri sakinlerine zarar vermeye çalıştığını kaydetti.

Fiala, Polonya'nın yanında olduklarını, çünkü onların müttefik olarak ön saflarda yer aldığını belirtti.

Slovakya Başbakanı Robert Fico, ABD merkezli Meta şirketine ait Facebook platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, Polonya'nın hava sahasının ihlalinin ciddi bir olay olduğunun altını çizdi.

Fico, Polonya ile dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak, gerekli tüm cevapların bulunması konusunda işbirliği teklif ettiğini aktardı.

İngiltere, Polonya üzerindeki NATO hava savunmasını güçlendirmek için seçenekleri değerlendirecekİngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya'nın oluşturduğu "E5" grubu ülkelerinin savunma bakanları, İngiltere'nin başkenti Londra'da bir araya geldi.

İngiltere Savunma Bakanı Healey'nin ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya, Ukrayna Savunma Bakanı Denis Şmigal de katıldı.

Toplantıda, Fransa, Ordular Bakanlığı Uluslararası İlişkiler ve Strateji Genel Müdürü Alice Rufo tarafından, Almanya ise Dış ve Güvenlik Politikası Danışmanı Jens Plötner tarafından temsil edildi.

"Putin dün gece Avrupa'ya karşı düşmanlığını yeni bir seviyeye taşıdı"

İngiltere Savunma Bakanı Healey, toplantının ardından düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, Rus insansız hava araçlarının (İHA) dün Polonya hava sahasını ihlal etmesine değindi.

Healey, "İngiltere Silahlı Kuvvetlerinden, Polonya üzerindeki NATO hava savunmasını nasıl güçlendirebileceğimiz konusunda seçenekleri incelemelerini istedim" dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün gece Avrupa'ya karşı düşmanlığını yeni bir seviyeye taşıdığı değerlendirmesinde bulunan Healey, Rusya'nın eylemlerini pervasız, tehlikeli ve benzeri görülmemiş olarak niteledi.

Healey, ittifakın Polonya'yı korumaya ve Ukrayna için daha fazla adım atmaya yönelik taahhüdünü yineledi.

Konuşmasında Putin'e de mesaj gönderen Healey, şu ifadeleri kullandı:

"Putin'e şunu söylüyoruz, saldırganlığınız, NATO ülkeleri arasındaki birliği güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Saldırganlığınız, Ukrayna'nın yanında durma kararlılığımızı güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Saldırganlığınız bize, güvenli bir Avrupa için güçlü bir Ukrayna'ya ihtiyaç olduğunu ve Avrupa'nın güvenliğinin Ukrayna'da başladığını hatırlatıyor"

"Dünkü olay son derece ciddi"

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, E5 ülkeleri olarak, NATO ile bütünlük içinde ittifakın Avrupa ayağını güçlendirmek istediklerini dile getirerek, Avrupa açısından, savunma ve güvenlik yeteneklerinin caydırıcılığını artırma ihtiyacı olduğunu söyledi. Crosetto, bu taahhüdün Ukrayna'yı da kapsaması gerektiğinin altını çizdi.

Crosetto, konuşmasının ardından Polonya hava sahasının Rus İHA'larınca ihlali sırasında İtalyan uçaklarının görevde olup olmadığı sorusu yöneltildiğinde şu yanıtı verdi:

"Dünkü olay son derece ciddi çünkü 20'den fazla Rus İHA'sı Avrupa’nın bir parçası olan ve NATO'ya dahil egemen bir ülkenin topraklarına girmiştir. İtalyan uçakları da havalanmıştır. Her akşam devriye uçuşları yapılmaktadır. Bir radar uçağımız düzenli olarak havalanarak olası tehditleri tespit etmekte. Bu görev, ittifaka sunduğumuz imkanın bir parçası"

Crosetto, Putin'in dün geceki hadiseyle NATO'yu test edip etmediği ya da kasıtlı bir provokasyon yapıp yapmadığını bilmediğini ancak her NATO üyesinin birbirini korumaya hazır olduğunu vurguladı.

Bakan Crosetto, toplantıda Batı Balkanlar'ın da üzerinde durduklarını belirterek, "Tüm bölgenin NATO ve AB'ye tam entegrasyonuna giden yolda hızlı bir yol izlemeliyiz. NATO'ya ve Avrupa'ya sunulmak üzere, Balkanlar için kapsamlı bir strateji geliştirme konusunda ortak bir karar aldık." ifadelerini kullandı.

Rusya'nın kendilerine karşı hibrit savaş yürüttüğünü dile getiren Crosetto, Rusya kaynaklı bilgisayar korsanlarından siber saldırıların sürdüğünü, bu konunun ciddi şekilde ele alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.

"Bu, hedefli bir provokasyondur"

Almanya Federal Şansölyelik Dış ve Güvenlik Politikası Danışmanı Plötner de Rus İHA'larının Polonya hava sahasını ihlaline ilişkin, "Bu kabul edilemez. Bu, hedefli bir provokasyondur ve sadece Polonyalı komşularımıza, dostlarımıza ve müttefiklerimize değil, NATO'ya karşı da provokasyondur" dedi.

E5 grubunun aceleci eylemlerle kışkırtılmayacağının altını çizen Plötner, bugünkü toplantının ardından ülkelerin Ukrayna'ya destek için birlik mesajı verdiklerini söyledi.

Plötner, bu toplantının yeni fikirler için bir katalizör ve değişim için bir itici güç olduğunu belirtti.

"Ukrayna'nın savunmasını güçlendirmek için koordineli şekilde seçenekleri değerlendiriyoruz"

Fransa Ordular Bakanlığı Uluslararası İlişkiler ve Strateji Genel Müdürü Rufo da Rus İHA'larının dün Polonya hava sahasını ihlalinin "tamamen eşi benzeri görülmemiş ve kabul edilemez olduğu" ifadesini kullandı.

Rufo, "Fransa sizi (Polonya'yı) desteklemeye hazır ve biz de Ukrayna'nın savunmasını güçlendirmek için koordineli şekilde seçenekleri değerlendiriyoruz" diye konuştu.

"Bu birlik ve dayanışmanın en iyi örneğidir"

Polonya Savunma Bakanı Wladyslaw Kosiniak-Kamysz de dünkü hava sahası ihlalinin ardından NATO'nun ülkesi ile dayanışma sergilendiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"NATO olarak daha fazlasına ihtiyacımız olduğu, daha fazla tutarlılık, birliktelik gerektiği, sadece Polonya'nın değil, tüm ülkelerin karşı karşıya kaldığımız tehditlerle daha iyi başa çıkabilmesi için pratik açıdan da nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusunda ikna olduk. Daha önce de belirtildiği gibi hava sahası ihlaline yanıt, sadece Polonya'nın varlıkları ve uçakları değil, diğer bazı müttefiklerin varlıkları ve uçakları da devreye sokularak veya kullanılarak toplu şekilde verildi. Bu birlik ve dayanışmanın en iyi örneğidir. NATO olarak gelecekte bu tür tehditlere mümkün olan en iyi şekilde yanıt verebileceğimizden emin olmak için bu konuyu NATO çerçevesinde daha ayrıntılı olarak ele almak istiyoruz"

Kanada'dan Polonya'ya destek mesajı

Kanada Dışişleri Bakanı Anita Anand, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan, Rus insansız hava araçlarının Polonya hava sahasına girmesine ilişkin açıklamada bulundu.

Açıklamada, Rus insansız hava araçlarının Ukrayna topraklarına yönelik saldırıları sırasında Polonya ve NATO'nun hava sahasını ihlal ettiği belirtilerek, "Hiç şüphesiz Kanada, Polonya ve Ukrayna ile dayanışma içindedir" ifadesi kullanıldı.

Rusya'nın Polonya hava sahasını ihlal etmesinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in barış arayışını reddetmesinin bir başka örneği olduğu belirtilen açıklamada, "Rusya’ya, haksız ve yasa dışı savaşını sona erdirmesi yönündeki çağrımızı yineliyoruz" değerlendirmesi yer aldı.


İngiltere'de İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un yakalanması için mahkemeye başvuru yapıldı

İngiltere'de Filistin yanlısı gruplardan El-Aksa'nın Dostları, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog hakkında yakalama kararı çıkarılması talebiyle mahkemeye başvurdu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

El-Aksa'nın Dostları Başkanı İsmail Patel, yaptığı yazılı açıklamada, Herzog hakkında, Gazze'deki sivillere karşı ayrım gözetmeden yapılan saldırıları teşvik etmek suçlamasıyla ceza davası süreci başlattıklarını belirtti.

Başsavcılık makamına, Herzog hakkında yakalama kararı çıkarılması için başvurduklarını bildiren Patel, "Başvuru ve suçlamalar, Herzog'un 12 ve 15 Ekim 2023'te yaptığı iki açıklamaya dayanıyor. Gazze'deki sivillere ve sivil yapılara yönelik ayrım göstermeyen saldırılarla ilgili bu açıklamaların bir kısmı, İsrail askeri yetkilileri tarafından da sık sık tekrarlandı" ifadelerini kullandı.

Patel, Herzog'un tüm Filistinlileri suçlayan açıklamalarını da hatırlatarak, şunları kaydetti:

"İngiliz siyasetçiler, Filistinlileri savunmakta ve hukuka bağlılık konusunda başarısız oldular. Mahkemelerin artık İngiliz siyasetçilerin başarısız olduğu bir konuya müdahil olma fırsatı var. İngiliz kolluk güçlerinin Herzog'u yakalaması için başvuru yaptık. Ne kadar üst düzey olursa olsun her yöneticinin sivillere saldırı konusunda hesap vermesi gerekiyor. Bu tür büyük suçlarda Uluslararası Ceza Mahkemesinin de belirttiği gibi dokunulmazlık yoktur"

Herzog, 10-12 Eylül tarihlerinde İngiltere'de resmi temaslarda bulunacak.


ABD'de Yüksek Mahkeme tarife davasını hızlı bir şekilde görecek

ABD Yüksek Mahkemesi, Başkan Donald Trump yönetiminin Federal Temyiz Mahkemesinin tarifelere ilişkin kararına yaptığı itirazı hızlı bir şekilde inceleyeceğini bildirdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD'de Yüksek Mahkeme, Trump yönetiminin tarife davasında hızlı karar verilmesi talebiyle yaptığı başvuruyu kabul etti.

Sözlü savunma için süre tanıyan Mahkeme, davanın kasım ayının ilk haftasında görüleceğini belirtti.

Uzmanlar, bu tarihin alışılmadık derecede erken olduğuna işaret ederek, bunun Yüksek Mahkeme'nin davayı hızlı bir şekilde çözmeye çalışacağının göstergesi olduğunu kaydetti.

Trump'ın yasal yetkisini aştığına hükmedilmişti

New York'taki ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi, mayıs ayında Trump'ın diğer ülkelere getirdiği tarifelerde yasal yetkisini aştığına hükmederek, bu tarifelerin uygulanmasını engelleme kararı almıştı.

Kararda, Anayasa'nın ticareti düzenleme ve vergi koyma yetkisini yalnızca Kongre'ye verdiği aktarılmıştı.

ABD yönetimi karara itiraz etmiş, temyiz sürecinde kararın uygulanması geçici olarak durdurulmuştu.

Geçen ay da ABD Federal Temyiz Mahkemesi, Trump'ın küresel gümrük vergilerinin çoğunu yasa dışı bulmuştu.

Ancak mahkeme, bu kararın gümrük vergilerini derhal iptal eden kısmını reddederek, muhtemel temyiz sürecini göz önünde bulundurarak gümrük vergilerinin 14 Ekim'e kadar yürürlükte kalmasına izin vermişti.

Trump yönetimi geçen hafta, Yüksek Mahkeme'ye başvurarak kararın hızlı şekilde bozulmasını talep etmişti.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent de Yüksek Mahkeme'nin tarifelerle ilgili kararının gecikmesinin ekonomik riski artıracağını belirterek, alınan gümrük vergilerinin geri ödenmesinin önemli bir bozulmaya neden olabileceğini kaydetmişti.


Trump Irak'ta kaçırılan İsrailli akademisyen Tsurkov'un serbest bırakıldığını duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump, Irak'ta Şii milis güçleri tarafından 2023'te kaçırılan İsrailli araştırmacı Elizabeth Tsurkov'un serbest bırakıldığını bildirdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Trump, ABD merkezli Truth Social sosyal medya platformundaki hesabından Irak'ta kaçırılan İsrailli araştırmacı Tsurkov'a ilişkin açıklama yaptı.

Başkan Trump, açıklamada Tsurkov'un "Irak'taki Şii milis gücü Ketaib Hizbullah tarafından serbest bırakıldığını" duyurmaktan mutluluk duyduğunu kaydetti.

Tsurkov'un "aylarca işkenceye maruz kaldıktan sonra" şu anda ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğinde olduğunu aktaran Trump, "Adalet için her zaman mücadele edeceğim ve asla pes etmeyeceğim. Hamas rehineleri hemen serbest bırak!" ifadelerini kullandı.

Irak'ta İsrailli akademisyen kaçırılmıştı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Basın Ofisinden 5 Temmuz 2023'te yapılan açıklamada, İsrail-Rusya çifte vatandaşlığına sahip akademisyen Elizabeth Tsurkov'un, Irak'taki Şii milis grubu Ketaib Hizbullah tarafından aylar önce kaçırıldığı duyurulmuş ve vatandaşlarının "güvenliğinden Bağdat hükümetinin sorumlu olduğu" belirtilmişti.

Tsurkov'un Rus pasaportuyla Princeton Üniversitesindeki doktora çalışması için Irak'a gittiği aktarılmıştı.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN'ın haberinde ise Mart 2023'te kaçırıldığı düşünülen Tsurkov'un serbest kalması için ABD'nin konuyu takip ettiği kaydedilmişti.

Rusya'nın Bağdat Büyükelçiliği ise "Tsurkov hakkında bir bilgileri olmadığını" bildirmişti.


Trump: Katar'a saldırı Netanyahu'nun kararıydı, durdurmak için ne yazık ki çok geçti

ABD Başkanı Trump, İsrail'in Katar'a saldırı kararının tamamen Netanyahu'ya ait olduğunu belirtti. Saldırıya ilişkin bilgi alır almaz Özel Temsilcisi Witkoff'un Katarlıları bilgilendirmesini istediğini ifade eden Trump, "O da bunu yaptı ancak saldırıyı durdurmak için çok geç kalınmıştı" dedi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Katar'a yönelik saldırı kararının tamamen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ait olduğunu kaydederek, saldırıyı durdurmak için "yeterince zamanlarının olmadığını" savundu. ABD Başkanı Trump, İsrail'in Katar'da bulunan Hamas müzakere heyetine yönelik saldırısına ilişkin Truth Social hesabından açıklama yaptı.

Trump, "Barışı sağlamak için bizimle birlikte çok çaba sarf eden ve cesurca riskler alan, egemen bir ülke ve ABD'nin yakın müttefiki olan Katar'ı tek taraflı olarak bombalamak, İsrail'in veya Amerika'nın hedeflerine hizmet etmez" değerlendirmesini yaptı. "Bu karar Başbakan Netanyahu tarafından alınmış bir karardı, benim tarafımdan alınmış bir karar değildi" yorumunu yapan Trump, kendilerinin saldırıdan kısa bir süre önce ABD ordusu aracılığıyla bilgilendirildiklerini ifade etti.

ABD Başkanı, saldırıya ilişkin bilgi alır almaz Özel Temsilcisi Steve Witkoff'a Katarlıları "yaklaşan saldırı" hakkında bilgilendirmesini istediğini belirterek, "O da bunu yaptı ancak ne yazık ki saldırıyı durdurmak için çok geç kalınmıştı" ifadesini kullandı. Katar'ı ABD'nin güçlü bir müttefiki ve dostu olarak gördüğünü kaydeden Trump, saldırıdan sonra Netanyahu ile görüştüğünü dile getirdi.

"Bir daha olmayacağına dair güvence verdim"

İsrail'in saldırısını "talihsiz bir olay" diye tanımlayan Trump, "Katar Emiri ve Başbakanı ile de görüştüm ve ülkemize verdikleri destek ve dostluk için teşekkür ettim. Onlara, böyle bir şeyin kendi topraklarında bir daha olmayacağına dair güvence verdim" değerlendirmesinde bulundu. ABD Başkanı ayrıca Dışişleri Bakanı Marco Rubio'ya, Katar ile Savunma İşbirliği Anlaşması'nı sonuçlandırması talimatını verdiğini de açıklamasına ekledi.

Kaynak: AA


Türkiye'den Nepal'e yönelik seyahat duyurusu

Dışişleri Bakanlığı, Nepal'deki güvenlik durumu nedeniyle Türk vatandaşlarına, zorunlu olmadıkça bu ülkeye seyahat etmemeleri tavsiyesinde bulundu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Bakanlık, Nepal'e yönelik güvenlik ve seyahat duyurusu yayımladı. Duyuruda, Nepal'deki güvenlik durumunun, ülkede yaşanan son gelişmelerin ardından hassasiyet arz ettiği belirtildi.

Duyuruda, "Bu çerçevede vatandaşlarımızın zorunlu olmadığı sürece Nepal'e seyahat etmekten kaçınmaları, ülkede sürekli ikamet eden veya geçici olarak bulunan vatandaşlarımızın tedbirli olmaları ve yerel makamların yönlendirmelerine uymaları tavsiye edilmektedir." ifadesine yer verildi.

Öte yandan gelişmelere dair müteakip duyuruların Nepal'e akredite Türkiye'nin Yeni Delhi Büyükelçiliği resmi internet sitesinden ve sosyal medya hesaplarından takip edilmesinin faydalı olacağı vurgulandı.

Duyuruda, ayrıca ihtiyaç halinde, Türkiye'nin Yeni Delhi Büyükelçiliğine +91 920 532 12 35, Nepal Fahri Konsolosluğuna +977 980 812 56 96, Konsolosluk Çağrı Merkezine +90 312 292 29 29 numaralı telefonlardan ulaşılabileceği kaydedildi.

Nepal'de başbakanın istifasıyla sonuçlanan protestolarda 19 kişi öldü

Nepal'de, 4 Eylül'de Facebook, Instagram, WhatsApp, YouTube, X, Reddit ve LinkedIn platformları, verilen süre aralığında Nepal İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığına kayıt için başvurulmadığı gerekçesiyle erişime kapatılmıştı.

Bunun üzerine çoğunluğu gençlerden oluşan göstericiler, yolsuzluk iddialarının yanı sıra sosyal medya yasağını protesto etmek için parlamento binasına doğru yürüyüşe geçmişti.

Şiddetlenen protestolarda polis, göstericilere karşı tazyikli su, göz yaşartıcı gaz ve gerçek mühimmat kullanmıştı. Çıkan olaylarda 19 kişi hayatını kaybetmiş, 400'ün üzerinde kişi yaralanmıştı.

Ardından Nepal hükümeti, sosyal medya yasağının kaldırılacağını açıklamış, İçişleri Bakanı Ramesh Lekhak, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ramnath Adhikari ve Su Tedarik Bakanı Pradeep Yadav görevinden istifa ettiğini bildirmişti.

Söz konusu açıklamalara rağmen yatışmayan gösteriler, siyasi figürler ve bakanların evlerine saldırılar düzenlenmesi, Nepal Kongre Partisinin Sanepa bölgesindeki merkez ofisi, federal parlamento binası, yüksek mahkeme binası ve Nepal Başbakanı Khadga Prasad Sharma Oli'nin iki konutunun ateşe verilmesiyle sürmüştü.

Nepal ordusu, artan olaylar nedeniyle bakanları konutlarından helikopterlerle tahliye etmeye başlamıştı.

Nepal Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada, şiddetli protestolar ve hükümete gelen tepkilerin ardından Başbakan Oli'nin istifa ettiği duyurulmuştu.

Ülkenin batısındaki Lumbini vilayetindeki Gautam Buddha Uluslararası Havalimanı'nda yaklaşık 1000 gösterici, hükümete ait bazı araçları ateşe vermiş, ülke genelinde tüm havaalanlarının yarın öğle saatlerine kadar kapalı kalacağı aktarılmıştı.

Doğudaki Madhesh vilayetinde ise bir hapishaneden 572 mahkumun firar etmesi sonucu bölgede güvenlik amaçlı sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.


Polonya’dan Belarus ile olan sınır kapılarını kapatma kararı

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Rusya ve Belarus’un 12 Eylül’de başlatacakları "Zapad" askeri tatbikatları nedeniyle Polonya’nın Belarus ile olan sınır kapılarını kapatacaklarını duyurdu

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Polonya, Belarus ile olan sınır kapılarını kapatma kararı aldı. Polonya Başbakanı Donald Tusk, bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde basına yaptığı açıklamada, 12 Eylül’de Belarus’ta, Polonya sınırına çok yakın bir bölgede askeri doktrin açısından oldukça saldırgan nitelikte Rusya ve Belarus ordularının "Zapad" isimli askeri tatbikatlara başlayacaklarını bildirdi.Söz konusu tatbikatların çeşitli sonuçları olacağını belirten Tusk, Polonya ordusu ile müttefik güçlerin de Polonya tarafında tatbikatlar gerçekleştireceğini söyledi. Rusya ve Belarus tarafından artan sayıda provokasyonla karşı karşıya olduklarını ifade eden Tusk, "Devletin güvenliği gereği Zapad askeri tatbikatları nedeniyle Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece demiryolu geçişleri dahil Belarus ile sınır geçişlerini kapatacağız" ifadelerini kullandı.Başbakan Tusk, sınır geçişlerinin ne kadar süreliğine kapatılacağına ilişkin ise bilgi vermedi.Belarus Dışişleri Bakanlığı, ise Polonya Minsk Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Krzysztof Ozanna’yı Bakanlığa çağırarak söz konusu kararı protesto etti. Belarus Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Bir ülkenin hukuksuz eylemleri AB’nin Belarus’la olan sınırlarını temel olarak etkilemektedir, kişilerin ve malların uluslararası normal dolaşımı açısından ciddi zorluklar oluşturmaktadır" ifadeleri kullanılarak, Polonya’nın eylemlerinin coğrafi konumunu kötüye kullandığı ve AB-Avrasya Ekonomik Birliği sınırlarını "özelleştirdiğinin" göstergesi olduğu ileri sürüldü.


İsrail'in Doha saldırısının ardından Katar: Saldırıya yanıt verme hakkımız saklı

Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’daki Hamas müzakere heyetine yönelik saldırısını "kendisini bölgenin kabadayısı olarak gören İsrail’in devlet terörü olarak" nitelendirerek, "saldırıya yanıt verme hakkını saklı tuttuklarını" vurguladı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Al Sani, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Katar'ın egemenliğinin ihlal edilmesine müsamaha göstermeyeceğini ve bu açık saldırıya yanıt verme hakkını saklı tuttuğunu vurguluyoruz" dedi

Katar Dışişleri Bakanı, "İsrail, Doha’ya yönelik alçakça bir saldırı gerçekleştirmiştir ve bu ancak bir devlet terörü olarak ifade edilebilir. Saldırı, Hamas liderliğinin Gazze müzakerelerine ilişkin toplantısı sırasında gerçekleşti. Bugün yaşananlar devlet terörüdür, bölgesel güvenlik ve istikrarı bozma girişimidir" Şeklinde konuştu.

Gazze müzakerelerinin Washington’un önerisini görüşmek üzere Doha’da devam ettiğini belirten Al Sani, İsrail’in bölgede kabadayılık yaptığını vurgulayarak, " İsrail, barış için her fırsatı sabote ediyor." İfadesini kullandı.

Al Sani, İsrail’in Doha’ya yönelik saldırısıyla ilgili olarak dost ve kardeş ülkelerle temaslarda bulunduklarını ve atacakları adımları görüştüklerini kaydetti.



Haber Giriş: 09.09.2025 23:07 | Son Güncelleme: 09.09.2025 23:08

Paylaş

Sonra Oku

Makaleyi sesli dinle• 3:42

Fransa'da Lecornu'nun yeni başbakan olarak atanmasına muhalefetten tepki

Fransa'da muhalefet, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un yeni başbakan olarak Sebastien Lecornu'yu atamasına tepki gösterdi

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Muhalefet, Fransa Cumhurbaşkanı'nın, dün merkez sağcı François Bayrou hükümetinin düşmesinin ardından yaklaşık 24 saat sonra atadığı Lecornu'nun kendisi gibi Rönesans partili olmasına dikkati çekti.

Sosyalist Partisinden (PS) yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı'nın daha dün düşen Bayrou hükümetinin Savunma Bakanı olan Lecornu'yu başbakan olarak atadığına işaret edilerek, "Macron, hiçbir sosyalistin katılım göstermeyeceği bir yolda ısrar ediyor. Bu yol, krizi, güvensizliği ve istikrarsızlığı derinleştiren başarısızlığa ve karışıklığa yol açmıştı." ifadeleri kullanıldı.

Cumhurbaşkanı Macron'un toplumsal öfke ve kurumların işleyişinin tıkanması riskini göze aldığı belirtilen açıklamada, "Sosyal, mali ve ekolojik adalet sağlanmadan, satın alma gücü için tedbirler olmadan, aynı nedenler aynı sonuçlara yol açacak" denildi.

Yeşiller Partisi (EELV) lideri Marine Tondelier de ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, Lecornu'nun yeni başbakan olarak atanmasını "provokasyon" olarak niteleyerek, "Cumhurbaşkanı'nın, Fransızlara ve kurumlara zerre saygısı yok. Tüm bunların sonu kötü bitecek." ifadelerini kullandı.

Aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Partisinin kurucusu Jean Luc-Melenchon ise aynı platformdan yaptığı açıklamada, "Macron'un Bayrou'nun düşürülmesine yanıtı: artık her şey eskisi gibi olacak." yorumunu paylaştı.

Melenchon, "yalnızca Macron'un gitmesinin bu acı komediye son verebileceğini" savundu.

"Emmanuel Macron, nefret edilen bir cumhurbaşkanı"

LFI Grup Başkanvekili Mathilde Panot da Fransız BFMTV kanalına yaptığı açıklamada, partilerinin, yeni başbakanla müzakere etmeyeceğini söyledi.

Panot, "Macron, nefret edilen bir cumhurbaşkanı" diyerek, ülkede erken cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilerek siyasi değişim istediklerini vurguladı.

Aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) lideri Jordan Bardella ise ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan, "Emmanuel Macron'un sloganı: 'kaybeden bir takımı değiştirmiyoruz'. Cumhurbaşkanı'na sadık biri, 8 yıldır sürdürdüğü siyasetten nasıl vazgeçebilir?" paylaşımını yaptı.

Bardella paylaşımında, yeni başbakanı, icraatları, Fransa'ya bütçe verme konusundaki yönlendirmeleri ve partilerinin kırmızı çizgileri ışığında değerlendireceklerini ifade etti.

Bayrou ve Lecornu arasındaki devir teslim töreninin yarın yerel saatle 12.00'de düzenlenmesi bekleniyor.

Lecornu, Macron'un Cumhurbaşkanı olarak seçildiği 2017 yılından bu yana farklı bakanlıklarda görev alırken, 2022'de Savunma Bakanı olarak atanmıştı.

Fransa'da merkez sağcı Michel Barnier hükümeti, 3 aylık görev süresinin ardından 2025 bütçe görüşmelerinde yaşanan uzlaşmazlık nedeniyle 4 Aralık 2024'te muhalefetin sunduğu gensoru önergesiyle düşmüştü.

Ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, François Bayrou'yu 13 Aralık 2024'te başbakan olarak atamıştı.

Kamu borçları nedeniyle zor durumda olan ülkede yeni bütçe görüşmeleri hükümet ile muhalefet kanadı arasındaki temel anlaşmazlık konularından biriydi.

Bayrou, bazı resmi tatillerin kaldırılmasıyla 43 milyar avro civarında tasarruf yapılmasını içeren ve Fransızların tepki gösterdiği 2026 bütçesinin görüşülmesi öncesinde hükümeti güven oylamasına götüreceğini duyurmuştu.

François Bayrou hükümeti, dün yapılan oturumda güvenoyu alamayarak düşmüştü.

Oylamada, 194 milletvekili Bayrou hükümetinden yana oy kullanırken, 364 milletvekili güvensizlik oyu vermiş, 15 vekil çekimser kalmıştı.


Beyaz Saray: Saldırıdan haberdardık, Katar'ı bombalamak ABD ve İsrail'in çıkarlarına hizmet etmez

Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, Doha'da Hamas müzakere heyetine saldırı düzenleyen İsrail’in ABD'yi önceden bilgilendirdiğini belirterek, "ABD'nin yakın müttefiki Katar'ı tek taraflı olarak bombalamak, İsrail'in veya Amerika'nın hedeflerine hizmet etmez" yorumunu yaptı

A+ Yazı Boyutunu BüyütA- Yazı Boyutunu Küçült

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, İsrail’in Katar’da bulunan Hamas müzakere heyetine saldırısından önceden haberdar olduklarını ve saldırının "ABD ile İsrail'in çıkarlarına hizmet etmediğini" belirtti. Leavitt, düzenlediği basın brifinginde, İsrail'in, Katar'ın başkenti Doha'da bulunan Hamas müzakere heyetine yönelik saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Karoline Leavitt, "Bu sabah Trump yönetimi, ABD ordusu tarafından, İsrail’in, barışı sağlamak için bizimle birlikte çok çalışan ve cesurca riskler alan Katar'ın başkenti Doha'da Hamas’a yönelik bir saldırı düzenlediği konusunda bilgilendirildi" ifadesini kullandı.

"Trump, bir daha yaşanmayacağına dair güvence verdi"

Katar'ın İsrail tarafından bombalanmasını "talihsiz" bir olay şeklinde tanımlayan Leavitt, "Amerika Birleşik Devletleri'nin yakın müttefiki Katar'ı tek taraflı olarak bombalamak, İsrail'in veya Amerika'nın hedeflerine hizmet etmez." değerlendirmesini yaptı. Leavitt, saldırının ardından ABD Başkanı Donald Trump'ın Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'yi telefonla aradığını ve "böyle bir saldırının bir daha kendi topraklarında yaşanmayacağına dair güvence verdiğini" belirtti.

"Witkoff, saldırıdan önce Katarlıları bilgilendirdi"

Beyaz Saray Sözcüsü, Trump'ın talimatı üzerine Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un "yaklaşan saldırı" ile ilgili Katarlılara bilgi verdiğini sözlerine ekledi. Leavitt, İsrail'in söz konusu saldırı konusunda ABD ordusunu bilgilendirdiğini ve bunun ordu üzerinden sabah saatlerinde ABD yönetimine ulaştığını bildirdi. Trump'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile "saldırıdan sonra" bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini kaydeden Sözcü, "Netanyahu'nun, Trump'a 'barış istediğini' söylediğini" aktardı.

İsrail'in bu saldırısıyla ilgili nasıl bir tavır sergileyeceğine Trump'ın kendisinin karar vereceğini dile getiren Leavitt, ABD yönetimi olarak hem İsrail hem de Katar'ın bölgede güvenlik içinde yaşamasını istediklerini vurguladı. İsrail'in Hamas'ı hedef almasından memnun olduklarını kaydeden Leavitt, Trump'ın "saldırının konumunun Katar olmasından üzüntü duyduğunu" ifade etti. Sözcü Leavitt, Trump'ın Netanyahu'ya saldırı dolayısıyla kızgın olup olmadığı şeklindeki soruya ise "Başkan bu konudaki düşüncelerini ve endişelerini açıkça ortaya koydu" diye yanıt verdi.

Kaynak: AA

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
1710

1️⃣ COGAT ve Gazze Sonrası Plan İsrail’in COGAT birimi (Coordination of Government Activities in the Territories) Gazze sonrası “askeri-sivil geçiş modeli” kuruyor. • COGAT artık sadece “işgal koordin

 
 
 
410

Avrupa’nın aşırı sağcı partileri ekonomide solcu oldu Çünkü daha küçük devlet çağrısı, oylarının büyük bölümünü aldıkları işçi sınıfında...

 
 
 
4010

Trump, Hamas'ın Gazze Ateşkes Teklifine Yanıt Vermesi İçin Pazar Günü Son Tarihi Belirledi Anlaşma sağlanamazsa Trump, 'Daha önce hiç...

 
 
 

Yorumlar


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page