top of page

11 Mayıs

  • Yazarın fotoğrafı: mutlunecmettin
    mutlunecmettin
  • 11 May
  • 17 dakikada okunur

Kuzey Kore lideri Kim, Rusya'ya asker gönderme kararını savundu

Kuzey Kore lideri Kim, Rusya'ya asker göndermesinin 'meşru' olduğunu savundu. Kim, "Eğer ABD ve onun uyduları Rusya’ya karşı yeni bir saldırıya kalkışırsa, Kuzey Kore’nin askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğim" dedi


Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ülkesinin Rusya'ya asker göndermesinin 'meşru' bir adım olduğunu belirterek, bunun Moskova ile imzalanan karşılıklı savunma anlaşması çerçevesinde egemen bir hak olduğunu söyledi. Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansının (KCNA) haberine göre, Kim, dün, Pyongyang'daki Rusya Büyükelçiliği'nde Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nı yenilgiye uğratmasının 80. yıl dönümü kapsamında düzenlenen '9 Mayıs Zafer Günü' kutlamaları sırasında konuştu.

"Bu savaşa katılımımız meşru ve egemenlik haklarımız çerçevesinde"

Kim, geçen yıl Rusya ile imzalanan karşılıklı savunma anlaşması dolayısıyla Rusya'nın yanında savaşmaları için Kuzey Kore askerlerinin gönderilmesi emrini verdiğini vurgulayarak, "Bu savaşa katılımımız meşrudur ve egemenlik haklarımız çerçevesindedir." ifadesini kullandı. Ukrayna’nın Rus topraklarını ihlal ettiğini öne süren Kim, "Eğer ABD ve onun uyduları Rusya’ya karşı yeni bir saldırıya kalkışırsa, Kuzey Kore’nin askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğim" dedi. Kim, Ukrayna’yı "nükleer bir gücün topraklarına saldıran kukla devlet", Güney Kore'yi ise "ABD’nin en sadık uşağı” olarak niteleyerek, Seul'deki ABD birliklerinin de giderek "daha pervasız" hale geleceğini iddia etti.

Moskova-Pyongyang ilişkileri

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Moskova ile Pyongyang arasında Haziran 2024'te imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının, Aralık 2024'te yürürlüğe girdiğini duyurmuştu. Açıklamada, bu anlaşmanın, taraflardan birine saldırı halinde karşılıklı askeri yardımlaşmayı öngördüğü, Kuzey Doğu Asya ve Asya Pasifik bölgelerinde bölünmez güvenlik sistemi ile çok kutuplu dünya düzeninin inşasına katkıda bulunacağı belirtilmişti. Güney Kore Ulusal İstihbarat Servisi (NIS), Kuzey Kore'nin Ukrayna'da savaşmak üzere Rusya'ya 15 binden fazla asker gönderdiğini, bunlardan 600 kadarının öldüğünü 4 bin civarında askerin yaralandığını açıklamıştı.

Kaynak: AA


Hindistan, Pakistan'ı ateşkes ihlaliyle suçladı

Hindistan Dışişleri Bakanlığı Sekreteri Vikram Misri, Pakistan'ın taraflar arasında varılan ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini savundu. İddiayı reddeden Pakistan Enformasyon Bakanı Attaullah Tarar ise "Bizim tarafımızdan ateşkes anlaşmasının ihlali söz konusu değildir" ifadelerini kullandı


Papa 14. Leo, neden bu ismi seçtiğini açıkladı: Tam da onun çizgisinde devam etmek için çağrıldığımı hissettim

Kardinaller Meclisi'nde kardinallerle bir araya gelen Papa 14. Leo, 1878 ila 1903 yıllarında papalık yapan, sosyal adalet konusunda attığı adımlarla 'kilisenin modern sosyal doktrini'ni başlatan Papa 13. Leo’yu onurlandırmak için kendisine 'Leo' ismini seçtiğini söyledi


Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo, yapay zekanın, insan onurunun, adaletin ve emeğin savunulmasında yeni zorluklar yarattığını belirtti. Katoliklerin yeni papası olarak 8 Mayıs'ta seçilen Papa 14. Leo, Kardinaller Meclisi'nin toplantısına katılarak kardinallerine hitap etti. Papa 14. Leo, selefi Papa Francis'in devam ettirilmesi gereken "değerli bir miras" bıraktığını söyledi.

New York Times yazdı: Yeni Papa'nın isminde tarihsel bir mesaj saklı

Ortaya koyduğu bir dizi yeni içtihat ve getirdiği birtakım düzenlemelerle Roma Katolik Kilisesi’nin modern dünyaya açılmasını sağlayan 2. Vatikan Konsili’ne (1962-1965) de atıfta bulunan Papa 14. Leo, "Bugün, 2. Vatikan Konsili'nin ardından Kilise'nin onlarca yıldır izlediği bu yola olan tam bağlılığımızı, bu yolculukta da yenilememizi istiyorum" diye konuştu.

"Papa 13. Leo’yu onurlandırmak istedim"

Papa 14. Leo, kendisine 'Leo' ismini seçmesinin nedenini anlatırken, 1878 ila 1903 yıllarında papalık yapan ve iki yüzyıl arasında Sanayi Devrimi gibi bir dönemden geçen dünyada sosyal adalet konusunda adım atan ve "kilisenin modern sosyal doktrini"ni başlatan Papa 13. Leo’yu onurlandırmak istediğini belirterek, "Tam da bu çizgide devam etmeye çağrıldığımı hissederek, 14. Leo adını almayı düşündüm" ifadelerini kullandı.

"Yapay zeka, insan onurunun ve emeğin savunulmasında yeni zorluklar getiriyor"

Bu ismi seçmesinin nedenlerini açıklarken, Kilise'nin yapay zekadaki gelişmeler karşısında çalışanların korunmasına öncülük etmesine de işaret eden Papa 14. Leo, "En başta gelen nedeni şu: Papa 13. Leo, tarihi ‘Rerum Novarum’ adlı genelgesiyle, ilk büyük Sanayi Devrimi bağlamında toplumsal meseleyi ele almıştı. Bugün de Kilise, insan onurunun, adaletin ve emeğin savunulması açısından yeni zorluklar getiren başka bir sanayi devrimine ve yapay zeka gelişmelerine yanıt verebilmek amacıyla, herkese kendi sosyal öğreti mirasını sunuyor" değerlendirmesinde bulundu.

100'den fazla oy alarak seçildi

Bu arada basına yansıyan haberlerde, Papa 14. Leo'nun, seçilmesinden bu yana ilk kez Vatikan dışına çıkarak, Genazzano beldesinde bir mabede gittiği, ardından da selefi Papa Francis'in Roma'daki Aziz Büyük Meryem Bazilikası'nda bulunan kabrini ziyaret ettiği belirtildi. Diğer yandan, Papa 14. Leo’nun seçildiği Konklav'a (papalık seçimi) dair bazı bilgiler de basına yansımaya başladı. ANSA ajansının haberine göre, Konklav’a katılan Madagaskarlı Kardinal Desire Tsarahazana, Papa 14. Leo'nun 100'den fazla oy alarak Papa seçildiğini belirtti. Vatikan'da 7 Mayıs'ta başlayan Konklav'ın (papalık seçimi) 8 Mayıs’taki 4. oturumunda, 69 yaşındaki ABD'li Kardinal Robert Francis Prevost, seçici 133 kardinalin 3'te 2'sinin oyunu alarak Katolik Kilisesi'nin 267'nci papası olarak seçilmişti. Prevost, kendisi için 'Papa 14. Leo' ismini seçmişti.

Kaynak: AA

New York Times yazdı: Yeni Papa'nın isminde tarihsel bir mesaj saklı

New York Times'a göre Papa 14'üncü Leo'nun isim tercihi, Katolik Kilisesi’nin modernleşme sürecindeki önemli dönemeçlere ve 13'üncü Leo'nun sosyal adalet vurgusuna açık bir gönderme taşıyor


Elisabetta Povoledo / New York Times

Vatikan sözcüsü Matteo Bruni, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kardinal Robert Francis Prevost’un Papa olarak 14. Leo ismini seçmesinin bilinçli bir tercih olduğunu ve bu tercihin, Katolik Kilisesi’ni modern dünyaya taşıyan son Papa Leo’ya bir gönderme içerdiğini belirtti.

1878-1903 yılları arasında görev yapan Papa 13. Leo, en uzun süre görevde kalan papalardan biri olarak biliniyor. 1891 tarihli “Rerum Novarum” başlıklı genelgesiyle işçilerin yaşanabilir bir ücret hakkını savunmuş, Kilise'nin modern sosyal doktrininin temelini atmıştı. Bu yönüyle “işçilerin papası” olarak anılmıştı.

Brown Üniversitesi’nden Prof. David I. Kertzer, Leo XIII’ün selefi olan ve Papalık Devletleri'nin son egemen yöneticisi Papa 9. Pius’un rolünü incelediği “Vatikan’ın Tutsağı” adlı kitabında, 13. Leo'nun, 19. yüzyıl sonlarında Katolik Kilisesi’nin sosyalist tehdidi olarak gördüğü gelişmelere karşı işçi sınıfına ulaşmaya çalıştığını belirtiyor. Kertzer’a göre 13. Leo, kapitalizmin bazı hedeflerini yumuşatma ve sermaye ile emek arasında uzlaşmacı bir ilişki kurma çabasıyla dikkat çekmişti. Bu bağlamda, 13. Leo “modern öncesi Kilise ile modern Kilise arasında bir köprü” olarak görülüyor.

Francis'in çizgisinden gidebilir

Kertzer, isim tercihinin “ılımlı bir referans” olduğunu belirterek, 13. Leo'nun muhafazakâr yönleri olsa da yoksullara ulaşma çabasıyla bir geçiş figürü sayıldığını söylüyor. Ona göre 14. Leo ismi, “Papa Francis’in çizgisini sürdürme ama köşelerini yumuşatma” anlamına gelebilir.

Northwestern Üniversitesi’nden din ve tarih profesörü Robert Orsi de 13. Leo “döneminin meseleleriyle yakından ilgilenen, otoriter ve şefkatli bir lider” olarak tanımlıyor. Sanayi çağında işçi haklarını ve sendikal örgütlenmeyi savunduğunu hatırlatıyor.

Orsi, 14. Leo isminin tercih edilmesinin, yeni papanın da “kendi zamanının sorunlarına aynı derecede eğilme niyetini” gösterebileceğini belirtiyor. Papa 14. Leo, ilk konuşmasında “dünyaya açık bir küresel Kilise” fikrine atıf yaptı. Orsi, bunun, “yükselen milliyetçilik akımlarına karşı duracağının” bir işareti olabileceğini söylüyor.

Vatikan sözcüsü Bruni ise 13. Leo'nun modern Kilise doktriniyle özdeşleşen isminin tercih edilmesini, “erkek ve kadınların yaşamlarına, emeklerine — yapay zekâ çağında dahi — açık bir vurgu” olarak tanımlıyor.

Papa 13. Leo görevine başladığında, Papalık Devletleri’nin 1870 yılında İtalya tarafından ilhak edilmesiyle Kilise dünyevi gücünü yitirmişti. Ancak o, Kilise’nin ulusal sınırların ötesine ulaşan ahlaki bir otoritesi olduğunu vurgulamaya çalıştı. Tarihçi Roberto Rusconi’ye göre, 13. Leo aynı zamanda Meryem Ana’ya duyulan bağlılığı da derinleştirdi; tespihe dair 11 genelge yayımladı. 14. Leo, ilk konuşmasının sonunda tespih duası etti.

Ayrıca 13. Leo  filme alınan ilk papa olarak tarihe geçti. Bilimle diyaloğu simgelemek üzere Vatikan Gözlemevi’ni kurdu. “Kilise ve din adamlarının, gerçek ve sağlam bilime (ister beşerî ister ilahî olsun) karşı olmadığı, tam tersine onu tüm gücüyle desteklediği, teşvik ettiği ve sahiplendiği açık olmalıdır” ifadelerini kullanmıştı.



İsrail yanlısı İngiliz avukatlardan tepki çeken açıklama: Gazze'deki savaş şartları obeziteyi azaltmış olabilir

İngiltere'de İsrail haklarını savunan avukatların yer aldığı sivil toplum örgütünün, Gazze'deki İsrail saldırılarının "obeziteyi düşürmüş olabileceği" yönündeki açıklaması tepki çekti


İngiltere'de perakende satış işletmelerine sahip bir kooperatif olan Co-operative Group'tan (Co-op) yapılan açıklamada, marketlerinde İsrail mallarını boykot etme teklifinin yıllık toplantıda görüşüleceği ifade edildi. Ülkede İsrail haklarını savunan avukatların oluşturduğu İsrail İçin İngiliz Avukatlar (UKLFI) adlı sivil toplum örgütü ise Co-op'un boykotu görüşecek olmasıyla ilgili açıklama yaptı.

"Yaşam beklentisini artıracak faktörler göz ardı ediliyor"

Açıklamada, Co-op'un akademik dergi The Lancet'te yer alan bir makaleye dayanarak, "Gazze'de 186 bin kişinin İsrail saldırılarına bağlı sebeplerle öldüğü" ifadelerine şu şekilde yanıt verildi: "Teklif, The Lancet'e atıfta bulunarak Temmuz 2024 itibariyle çoğunluğu kadın ve çocuk 186 bin Gazzelinin bombardıman, sağlık tesislerinin yıkılması ve insani yardımların engellenmesi sonucu öldüğünü belirtiyor. The Lancet'teki makale ise 186 bin Gazzelinin öldüğünü söylemiyor. 186 bin Gazzelinin çatışmaların sonucunda dolaylı olarak ölebileceğini spekülatif olarak öne sürüyor. Bu tahmin, sağlam temellere dayanmıyor. Ayrıca, mevcut savaş şartlarından önce Gazze'deki en büyük sağlık sorunlarından birinin obezite olduğuna dikkat edecek olursak yaşam beklentisini artıracak faktörler göz ardı ediliyor."

Batı’nın Gazze sessizliği utanç verici

Açıklamada, olası bir boykotun Co-op'un kurallarına uygun olmadığı öne sürülürken Gazze'de İsrail saldırılarında öldürülen 13-17 yaşlarındaki çocukların yüzde 65'inin "muhtemelen Hamas savaşçısı" olduğu iddia edildi. UKLFI açıklamasında savaşçı - sivil ölüm oranlarının dünyanın başka yerlerindeki çatışmalardan daha düşük olduğu ve İsrail'in Lübnan ve Suriye topraklarını işgal etmediği de öne sürüldü.

"Değerlendirme mide bulandırıcı"

UKLFI'nın The Lancet'in İsrail saldırılarının başlamasının ardından Gazze'de obezitenin azalması dahil yaşam beklentisini artıracak faktörleri göz ardı ettiğini öne sürmesine İngiltere'deki Filistin destekçileri tepki gösterdi. İngiltere'de Filistin'e destek eylemlerinin organizatörlerinden Filistin Dayanışma Kampanyası (PSC) Başkanı Ben Jamal, The Guardian'a yaptığı açıklamada, "Gazze'deki çocuklar için artan açlık, hastalık ve ölüm riskinin UKLFI tarafından kilo vermelerine yarayacağı yönünde değerlendirilmesi mide bulandırıcı. Bu iğrenç yorumlar, 'İsrail için' olmanın ne anlama geldiğini ve İsrail savunucularının Gazze'deki soykırımı meşrulaştırmak için ne kadar alçalacağını gösteriyor." ifadelerini kullandı.

Gazze halkının ekmeğe erişimi tamamen kesildi: 65 bini aşkın çocuğun hayatı açlık nedeniyle tehdit altında

Arap-İngiliz Anlayış Konseyi Başkanı Chris Doyle ise X'te yaptığı açıklamada, "İsrail'in obezite seviyesini düşürmek için 2,3 milyon Filistinliyi zorunlu diyete tabi tutması ne kadar nazikçe. Herhangi bir mantıksal temelden ve yasal dayanaktan yoksun bir şekilde bu iğrenç görüşü dile getirmek inanılmaz bir şey" değerlendirmesini yaptı.

Kaynak: AA


Pakistan Başbakanı Şerif: Hindistan'a karşı tarihi başarı elde ettik

Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Hindistan'a karşı tarihi başarı elde ettiklerini söyledi. Ateşkes anlaşmasına varılmasının ardından ulusa seslenen Şerif, "Bu sadece silahlı kuvvetler için değil, tüm ulus için bir zaferdir" dedi


Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Hindistan'ın 7 Mayıs'taki füze saldırısıyla Yeni Delhi ile İslamabad arasında başlayan gerilimde Hindistan'a karşı "tarihi başarı" elde ettiklerini belirtti. Pakistan basınındaki haberlere göre, ateşkes anlaşmasına varılmasının ardından ulusa seslenen Şerif, iki ülke arasında günlerdir süren gerilime ilişkin açıklamalarda bulundu.

"Tüm ulus için bir zafer"

Şerif, Hindistan'a düzenledikleri son operasyonda ülkesinin elde ettiği "tarihi başarı" dolayısıyla güvenlik güçlerine teşekkür ederek "Bu, ilkelerimizin ve saygımızın zaferidir. Bu sadece silahlı kuvvetler için değil, tüm ulus için bir zaferdir" ifadelerini kullandı. Hindistan'ın askeri tesislere ve su kaynaklarına yönelik saldırılarının ardından karşılık verme kararı aldıklarını belirten Şerif, "Düşmana çok iyi anladığı bir dille cevap verme kararı aldık. Masada yapılacak görüşmelerin artık savaş meydanında yapılacağını açıkça ifade ettik" dedi. Şerif ayrıca, ABD, Çin, Türkiye, Suudi Arabistan, İngiltere ve Birleşmiş Milletler'e yapıcı rolleri için teşekkür etti.

"Barışçıl müzakere yolunun benimseneceğine inancımız tam"

Şerif, Hindistan'ın Pahalgam bölgesinde yaşanan olayı Pakistan'a "haksız bir savaş" başlatmak için "bahane" olarak kullandığını söyleyerek, ülkesinin konuya ilişkin tarafsız ve bağımsız soruşturma önerisinde bulunduğunu dile getirdi. Hindistan'a ait Fransız yapımı Rafale uçaklarının Pakistan Hava Kuvvetleri tarafından hedef alınarak düşürüldüğünü belirten Şerif, ülkesinin güvenlik güçlerinin ve jetlerinin Hint ordusunun kulelerini "birkaç saat içinde susturduğunu" ve "tarihin bunu her zaman hatırlayacağını" söyledi.

Şerif, düşmana ait askeri depoların, cephane depolama yerlerinin ve hava üslerinin harabeye döndüğünü de belirtti. Pakistan'ın "bölgesel barış ve on milyonlarca vatandaşının yaşamı için" ateşkese olumlu yanıt verdiğini kaydeden Şerif, "Cammu Keşmir de dahil olmak üzere su kaynaklarının paylaşımı ve tüm meselelerin çözümü için adalet ilkeleri doğrultusunda barışçıl müzakere yolunun benimseneceğine inancımız tam" dedi.



Putin'den Ukrayna'ya teklif: Barış için 15 Mayıs'ta İstanbul'da doğrudan ve ön koşulsuz görüşme

Rusya lideri Vladimir Putin, Ukrayna savaşının sona ermesi için 15 Mayıs'ta İstanbul'da ön koşulsuz ve doğrudan görüşmelere başlamayı teklif etti. Putin, konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ricada bulunacağını söyledi


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ile ön koşulsuz ve doğrudan görüşmelerin 15 Mayıs'ta İstanbul'da yeniden başlatılmasını önerdi.

Putin, 9 Mayıs Zafer Günü dolayısıyla yapılan etkinliklerin ve yabancı ülkelerin liderleriyle görüşmesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Ukrayna'da ABD'nin önerdiği enerji altyapısına yönelik ateşkesin yanı sıra kendisinin Paskalya Bayramı'nda ve Zafer Bayramı'nda önerdiği ateşkesin Ukrayna tarafından kabul edilmediğini hatırlatan Putin, Rusya'nın Ukrayna ile diyaloğu hiçbir zaman reddetmediğini belirtti.

Bu bağlamda, her şeye rağmen Kiev yetkililerinin 2022 yılı sonunda ara verdikleri müzakereleri yeniden başlatmalarını önerdiklerini vurgulayan Putin, "15 Mayıs Perşembe günü, müzakerelerin daha önce yarıda kesildiği yerde, İstanbul'da, doğrudan müzakerelerin özellikle de ön koşulsuz olarak yeniden başlatılmasını, hiç vakit kaybetmeden başlamasını öneriyoruz." ifadelerini kullandı.

Kremlin'de 3 saatlik zirve: Putin-Witkoff görüşmesinde 'yeniden doğrudan müzakere' de masaya geldi

"Müzakerelerin İstanbul'da yapılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ricada bulunacağım"

Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelerin düzenlenmesi için Türkiye'nin defalarca teklifte bulunduğunu hatırlatan Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu organizasyonu gerçekleştirmek için çok şey yaptığını dile getirdi.

Putin, İstanbul'da 2022'de yapılan müzakerelerin sonucunda taslak bir belgenin hazırlandığını ve Kiev'in bunu parafladığını anımsatarak, Batı'nın tavrı yüzünden bu belgenin çöpe atıldığını belirtti.

Rus lider Putin, "Yarın Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşmemiz var. Kendisinden Türkiye'de müzakerelerin yapılması için böyle bir fırsat sağlamasını rica ediyorum. Ukrayna'da barış arayışına katkıda bulunma isteğini teyit etmesini umuyorum. Ukrayna ile ciddi müzakereler yapmaya kararlıyız." değerlendirmesinde bulundu.

"Amacımız çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırıp kalıcı barışı tesis etmek"

Bu müzakere ile amaçlarının, "çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak ve tarihsel perspektif içinde uzun vadeli, kalıcı bir barışı tesis etmek" olduğunun altını çizen Putin, "Bu müzakereler sırasında sadece Rusya tarafından değil, Ukrayna tarafının da uyacağı yeni ateşkes ve gerçek bir değişim üzerinde anlaşmanın mümkün olabileceğini dışlamıyoruz. Bu, ilk adım olurdu." şeklinde konuştu.

"Teklifimiz masada, karar Ukraynalı yetkililerin"

Bu teklifin, uzun vadeli sürdürülebilir bir barış olduğuna işaret eden Putin, bunun Ukrayna ordusunun tam kadro donatılıp güçlendirilmesi ve ardından silahlı çatışmanın devam etmesine neden olmaması gerektiğine dikkat çekti.

Putin, "Bizim tekliflerimiz masada. Karar şimdi Ukrayna yetkililerine ve onların küratörlerine kalmış durumda." dedi.

Trump, İstanbul teklifinden memnun

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna ile ön koşulsuz ve doğrudan görüşmelerin 15 Mayıs'ta İstanbul'da yeniden başlatılmasını önermesinin ardından "Rusya ve Ukrayna için potansiyel olarak harika bir gün." değerlendirmesinde bulundu.

Trump, Putin'in Ukrayna ile "doğrudan müzakere" önerisinin ardından Truth Social sosyal medya hesabından açıklama yaptı.

"Rusya ve Ukrayna için potansiyel olarak harika bir gün." ifadesini kullanan Trump, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sona ermesiyle binlerce kişinin hayatının kurtarılabileceğini belirtti.

Trump, "Tamamen yeni ve çok daha iyi bir dünya olacak." değerlendirmesinde bulunarak, Rusya ve Ukrayna ile bu konuda çalışmalarını sürdüreceğini, bu ülkelerle ticareti geliştirmeye odaklanmak istediklerini kaydetti.

Başkan Trump, "Büyük bir hafta geliyor." ifadesini kullandı. 

Zelenski: Rusya'nın ateşkesi onaylamasını bekliyoruz

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya'dan yarın tam, kalıcı ve güvenilir ateşkes sağlanması yönündeki teklife onay vermesini beklediklerini, görüşmeye hazır olduklarını söyledi.

Zelenskiy, X hesabından yaptığı paylaşımda, savaşı sonlandırmak için Rusya'ya 12 Mayıs'tan itibaren ateşkesin sağlanmasını teklif ettiklerini hatırlattı.

Rusya'dan ateşkes teklifine onay vermesini beklediklerini kaydeden Zelenskiy, şu ifadeleri kullandı:

"Rusların nihayet savaşı bitirmeyi düşünmeye başlaması olumlu bir işaret. Tüm dünya bunu çok uzun zamandır bekliyordu. Herhangi bir savaşı gerçekten bitirmenin ilk adımı ateşkestir. Tek bir gün bile olsa öldürmeye devam etmenin bir anlamı yok. Rusya'nın yarın, 12 Mayıs'ta tam, kalıcı ve güvenilir ateşkesi onaylamasını bekliyoruz ve Ukrayna görüşmeye hazır."

Kaynak: AA


Senatörlerden destek yağdı: Rümeysa'nın serbest bırakılması ABD için bir zafer

ABD'de Filistin'e destek verdiği gerekçesiyle 6 haftadan fazla süredir gözaltında tutulan Türk doktora öğrencisi Rümeysa Öztürk, 45 gün boyunca özgürlüğünden ve eğitiminden mahrum bırakıldığını söyledi


Amerikalı Yargıç William Sessions'ın 9 Mayıs'taki duruşmada verdiği kararla serbest kalan Öztürk, yaşadığı Massachusetts eyaletine ulaştıktan hemen sonra Boston'daki Logan Uluslararası Havalimanı'nda düzenlenen basın toplantısında konuştu. Tufts Üniversitesinde Fulbright bursuyla doktora yapan Öztürk, "Son 45 günde doktoramın kritik zamanında özgürlüğüm ve eğitimimden mahrum kaldım." dedi.

Arkadaşlarına, öğretmenlerine ve öğrencilerine kavuşmak için heyecanlandığını söyleyen Öztürk, gözaltında geçirdiği süreyle ilgili, "Bu, şahsım, üyesi olduğum Tufts Üniversitesi topluluğu ve Türkiye'deki yakınlarım için çok zor bir zamandı ama tüm destek, nezaketiniz için hepinize çok minnettarım." ifadelerini kullandı.

Bu süreçte hukuki destek veren avukatlarına da özel teşekkürlerini sunan Türk öğrenci, onların sayesinde Amerikan adalet sistemine inancının devam ettiğini belirtti. Üst düzey politikacı ve temsilciler de Öztürk'e basın toplantısında eşlik etti.

Üst düzey yetkililer yanındaydı

Rümeysa Öztürk'ü havalimanında karşılamaya gelen ABD Senatörü Ed Markey, Kongre Üyesi Ayanna Pressley ve Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) avukatları da Türk öğrenciyi basın toplantısında yalnız bırakmadı. Öztürk'ün gözaltına alındığı günden itibaren hukuk mücadelesine öncülük eden ACLU avukatları, Türk öğrencinin en başta gözaltına alınmasının yanlışlığını ve Hamas'ı desteklediği iddialarının dayanaksız olduğunu vurguladı.

ACLU Massachusetts Direktörü Carol Rose, bu suçlamayla ilgili, "Bunlar, ortaya çıkıp kanıtlamaları için kendilerine (ABD hükümeti avukatlarına) bolca zaman tanındığı halde hiçbir şekilde kanıt gösterilemeyen, desteksiz iddialardır." dedi.

'Demokrasimiz için bir zafer'

Markey, "Bu, Rumeysa için, adalet için ve demokrasimiz için bir zaferdir." değerlendirmesinde bulundu. ABD Kongre üyesi Ayanna Pressley de Öztürk'e hitaben, "Seni asla unutmadık. Tamamen aklanana kadar dinlenmeyeceğiz." ifadelerini kullandı. Rümeysa Öztürk'ün avukatlarından Mahsa Khanbabai, bundan sonraki mahkeme süreciyle ilgili yaptığı bilgilendirmede, 22 Mayıs'ta Vermont'ta görülecek duruşmada Türk öğrencinin vizesinin "yasa dışı iptaline" karşı hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.

ABD hükümetinin, yabancı öğrencilere yönelik gözaltı ve vize iptali gibi uygulamalarını eleştiren Khanbabai, "Bunu yetki dışında, öğrencilerle ilgili göçmenlik hukuku tarihimizde hiç görmediğimiz bir şekilde yaptılar." dedi.

Öztürk'ün gözaltına alınması


ABD yönetiminin, Öztürk ve onun gibi birçok uluslararası öğrenciye yönelik katı tutumunu eleştiren Demokrat Senatör Ed Markey, "Konuşma özgürlüğü ve usulüne uygun yargılanma herkesin hakkıdır, hepimiz bu hakları paylaşıyoruz. Bu yüzden bu eve dönüş, tüm özgürlüklerimiz adına hepimizin üstlenmesi gereken mücadelenin sadece başlangıcıdır." diye konuştu.

Rümeysa Öztürk'ün doktora eğitimi aldığı Tufts Üniversitesi de öğrencilerinin serbest bırakılmasını talep etmiş, Rektör Sunil Kumar mahkemeye yaptığı açıklamada, Öztürk'ün tutuklanmasının "okulun uluslararası topluluğunu felç ettiğini" ve artık okulun güvenliği konusunda endişe duyduklarını kaydetmişti. ABD Vermont Federal Bölge Yargıcı William Sessions, Öztürk'ün kefaletle serbest bırakılmasına karar vermişti.

Kaynak: AA


İsrail basını, Katargate skandalında Netanyahu'nun çevresine akan paranın rotalarını paylaştı

İsrail basını, ülkeyi sarsan Katargate skandalına ilişkin yeni bilgiler paylaştı. KAN'In haberine göre İsrail'e aktarılan paranın Netanyahu'nun danışmanları Feldstein, Urich, ve Einhorn'la doğrudan ilgisi var


İsrail basını, Katargate davasında İsrail'e aktarılan paranın, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun sözcülerinden Eliezer Feldstein ve danışmanları Jonathan Urich ile Srulik Einhorn'a hangi rotalardan ulaştığını paylaştı.

İsrail devlet televizyonu KAN'ın haberinde, savcılık soruşturması neticesinde Netanyahu'nun çevresindeki isimlere Katar'dan aktarılan paranın yol haritasının ortaya çıktığı kaydedildi.

Katar hükümetinden uluslararası bir şirkete aktarılan paranın, oradan İsrail dış istihbarat servisi Mossad yetkilisine ve Netanyahu'nun yakın çevresindeki bir kişinin şirketine aktığı ileri sürüldü.

Banka hesapları, şüphelilerin telefon kayıtları, ifadeler ve diğer delillerin incelenmesi sonucunda soruşturma ekibinin bu rotalara ulaştığı aktarıldı.

Rotalardan birinde, Katar hükümeti tarafından istihdam edildiği öne sürülen ABD'li danışman Jay Potlik ve Gil Birger isimli İsrailli bir iş adamı üzerinden paranın Feldstein'a ulaştığı ifade edildi.

Diğer rota üzerinden para transferinin, 2022'de başlayıp 2024'e kadar devam ettiği ve Katar hükümetinden başka bir şirket aracılığıyla gelen paranın bir Mossad yetkilisine, oradan da Netanyahu'nun danışmanı Urich'in "Perception" şirketine transfer edildiği kaydedildi.

İlk para akışının, 2022 Dünya Kupası öncesi Katar'ın imajını iyileştirme çabaları için başlatıldığı öne sürüldü.

Haberde, para transferinin çok sayıda elden geçerek yapılması nedeniyle şüphelilerin inkar etmesine karşın, İsrail polisinin elinde yeterli kanıt olduğu belirtildi.

NYT inceledi: İsrail'i sarsan Katargate skandalı nedir?

"Katargate" skandalı

"Katargate" tartışmaları, Katar'dan milyonlarca dolar alınarak Netanyahu'nun seçim kampanyasına aktarıldığı iddiasıyla başlamış, İsrail Başbakanı bu iddiaların sahiplerine karşı dava açtığını kaydetmişti.

Bu iddialar, İsrail Başbakanı'nın sözcülerinden Eliezer Feldstein ve danışmanları Jonathan Urich ile Srulik Einhorn'un sanık sandalyesine oturduğu, Şabak'ın ise soruşturduğu bir soruşturmaya dönüşmüştü.

Feldstein'in Katar'ın imajını desteklemek için uluslararası bir şirketten maaş aldığı, Netanyahu'nun danışmanları Urich ve Einhorn'un da Katar için imaj danışmanlığı yaptığı belirtilmişti.

İsrailli iş insanı Gil Bilger'in Feldstein'e para aktardığını söylediği ses kaydı, İsrail devlet televizyonunda yayınlanmış, Feldstein de Bilger'in iddiasının doğru olduğunu kabul etmişti.

Başbakan Netanyahu'nun sözcüsü Feldstein ile danışmanı Urich, "Katargate" soruşturması kapsamında 31 Mart'ta tutuklanmış, Netanyahu da aynı gün polise "tanık" sıfatıyla ifade vermişti.

Kaynak: AA

Katargate” olarak adlandırılan bu dava, Netanyahu’nun medya danışmanlarının Katar adına çalışan bir temsilciden ödeme aldığı ve Katar çıkarlarını İsrail medyasında teşvik ettiği iddiasına dayanıyor. Bu iddia, Hamas liderlerini yıllardır barındıran Katar ile ilgili çıkar çatışması algısı yarattığı için birçok İsraillinin tepkisini çekti.

Netanyahu’nun İsrail iç güvenlik servisi Şin Bet’in başkanını görevden alma girişimi, tepkileri daha da artırdı. Soruşturmaları başlatan kurumun Şin Bet olduğu biliniyor.

Netanyahu Şin Bet şefini neden artık istemiyor?

Netanyahu, davayı kendisini iktidardan indirmeye yönelik bir “siyasi cadı avı” olarak niteleyerek reddetti. Katar hükümeti ise yaptığı açıklamada suçlamaların asılsız olduğunu bildirdi.

İddialar ne?

Mahkeme kayıtlarına göre, polis, Netanyahu’nun iki danışmanı Jonatan Urich ve Eli Feldstein’in İsrail medyasında Katar hakkında olumlu bir imaj yaratmaya çalışıp çalışmadığını araştırıyor. Bu iki kişinin, kayıtlarda adı geçmeyen üçüncü bir kişiyle birlikte hareket ettiği belirtiliyor.

2023 sonlarından bu yana, hem Mısır hem de Katar, Hamas ile İsrail arasında arabuluculuk yapıyor. Ancak bu iki ülke her zaman uyum içinde hareket etmiyor. Mahkeme belgeleri, söz konusu üç kişinin Katar’ın Gazze’de ateşkese yönelik diplomatik çabalarda Mısır’dan daha önemli bir rol oynadığı algısını yaratmaya çalıştıklarını ortaya koyuyor.

Katar hükümeti bu iddiayı reddederek, Mısır’ın “kilit rolünü” övdü ve iki ülkenin “yakın iş birliği içinde” olduğunu belirtti.

Urich ve Feldstein pazartesi günü gözaltına alındı. Bir yargıç, salı günü gözaltı sürelerini üç gün uzattı. Her iki kişinin avukatları da yorum yapmayı reddetti.

Danışmanlar kim?

Urich, daha önce İsrail ordusunda medya görevlisi olarak çalıştı ve Netanyahu’nun en güvendiği stratejistlerden biri haline geldi. Son yıllarda yapılan birçok seçimin iletişim stratejisini şekillendiren isimdi. Netanyahu, otobiyografisinde onu “bir nevi aileden” diye tanımlamıştı.

Urich, hükümetteki görevinin yanı sıra, Netanyahu’ya danışmanlık yapan bir diğer isim olan Srulik Einhorn’a ait Perception adlı halkla ilişkiler firmasında da çalışıyor. Einhorn, Perception firmasının Katar için hiçbir zaman çalışmadığını söyledi.

Feldstein de ordu basın biriminde görev yaptıktan sonra, savaşın başında başbakanlık ile askeri muhabirler arasında irtibat kurmak üzere görevlendirildi. Sonbaharda başka bir soruşturmada, yabancı bir gazeteye gizli bilgi sızdırmakla suçlanarak gözaltına alınmıştı.

Katar’ın rolü ne?

Mahkeme belgelerinde, Katar’ın doğrudan Netanyahu’nun danışmanlarıyla çalıştığına dair bir bilgi yok.

Bunun yerine, danışmanların, Katar’ı çeşitli ülkelerde temsil eden ABD merkezli bir lobi firması olan ThirdCircle tarafından yönlendirildiği belirtiliyor. Belgeler, ThirdCircle’ın Feldstein’e İsrailli bir aracı üzerinden ödeme yaptığını gösteriyor. Urich’in herhangi bir ödeme alıp almadığı ise belirsiz.

ThirdCircle’ın kurucusu ve eski Başkan Bill Clinton’ın danışmanlarından Jay Footlik, yorum yapmayı reddetti.

Katar hükümeti, suçlamaların “sadece arabuluculuk çabalarını baltalamak ve ülkeler arası ilişkileri zedelemek isteyenlerin gündemine hizmet ettiğini” belirtti.

Netanyahu’nun rolü ne?

Başbakan, soruşturmada şüpheli olarak yer almıyor. Ancak pazartesi akşamı polis tarafından bir saatten uzun süre sorgulandı.

Bu görüşme için Netanyahu, başka bir yolsuzluk davasındaki duruşmasından erken ayrılmak zorunda kaldı. Bu davada, iş insanları ve medya yöneticilerine düzenlemelerde kolaylık sağlamak ve olumlu haber yaptırmak karşılığında rüşvet almakla suçlanıyor. Suçlamaları reddediyor.

Şin Bet’in rolü nedir?

İsrail’in iç istihbarat teşkilatı Şin Bet, danışmanlarla ilgili soruşturmalarda aktif rol oynadı.

Netanyahu’nun geçen ay Şin Bet Başkanı Ronen Bar’ı görevden alma girişimi, bu girişimin Bar’a cezalandırma niteliği taşıdığı suçlamalarına yol açtı.

Netanyahu bu iddiayı reddetti. Gerekçe olarak, Bar ile aralarındaki güven sorunu ve Şin Bet’in Ekim 2023’te Hamas’ın saldırısından önceki saatlerdeki güvenlik açıklarını gösterdi.

Neden bu dava hassasiyet yarattı?

Katar, uzun süredir Hamas’ın üst düzey yöneticilerini barındırıyor. 2018’den bu yana Katar, Gazze’deki sivillere 1 milyar dolardan fazla yardımda bulundu.

ABD yetkilileri bu yardımları sessizce destekledi; İsrail hükümeti de doğrudan bu yardımı talep etti. Buna rağmen, Netanyahu’nun devlet sırlarına vakıf danışmanlarının, İsrail’in düşmanı sayılan bir ülkenin çıkarlarını da temsil edebileceği ihtimali, muhalifleri öfkelendirdi.

Netanyahu’nun Şin Bet ile çatışması da çıkar çatışması algısını pekiştirdi. Genel olarak, bu dava Netanyahu’nun çok sayıda kişisel mücadele yürüttüğü ve ülkeyi etkin biçimde yönetemediği yönündeki eleştirileri artırdı. Ayrıca, yargı sistemini dönüştürme çabasının kişisel nedenlere dayandığına dair endişeleri de derinleştirdi.


 

Yaşayan son Alcatraz mahkumundan Trump'a mesaj: O yeri gerçekten açmak istemiyor

Filmlere konu olan Alcatraz hapishanesinin yaşayan son mahkumu Charlie Hopkins, Trump'ın hapishaneyi yeniden açma planına dair BBC'ye konuştu. Trump destekçisi Hopkins'e göre "Trump orayı açmayı gerçekten istemiyor"


Charlie Hopkins, Amerika'nın en ünlü hapishanelerinden birinde geçirdiği üç yılı düşündüğünde, en çok hatırladığı şey “ölüm sessizliği”.

1955 yılında Hopkins, diğer hapishanelerde sorun çıkardığı için San Francisco açıklarındaki izole bir adada bulunan ünlü Alcatraz Hapishanesi'ne, adam kaçırma ve soygun suçlarından 17 yıl hapis cezası çekmek üzere gönderildi.

Adadaki hücresinde geceleri uykuya dalarken duyduğu tek ses, geçen gemilerin düdük sesiydi. “Bu yalnız bir ses” diyor Hopkins ve ekliyor: “İnsana Hank Williams’ın o şarkısını hatırlatıyor: Öylesine yalnızım ki ağlayabilirim.”

Şu anda 93 yaşında ve Florida’da yaşayan Hopkins, San Francisco Ulusal Arşivleri’nin ona muhtemelen hayatta kalan son Alcatraz mahkumu olduğunu söylediğini belirtti. BBC bu bilgiyi bağımsız olarak doğrulayamadı. Bu hafta BBC’ye verdiği röportajda, Hopkins 1996 yapımı The Rock filmine de konu olan Alcatraz’daki yaşamını anlattı. Burada gangsterlerle arkadaşlık kurduğunu ve başarısız bir kaçış planına yardım ettiğini söyledi.

Alcatraz onlarca yıl önce kapanmış olsa da, ABD Başkanı Donald Trump yakın zamanda burayı federal bir hapishane olarak yeniden açmak istediğini söyledi.

Hopkins 1955'te, Atlanta’daki bir tesisten yüksek güvenlikli Alcatraz’a transfer edildiğinde, hapishanenin temiz ama sade olduğunu hatırlıyor. O dönemde radyo yoktu ve kitap da çok azdı. Hopkins zamanının bir kısmını temizlik yaparak geçiriyordu. Alcatraz’ın zeminlerini süpürüyor ve “parlayana kadar” cilalıyordu.

Al Capone ile birlikteydi

1952’de Florida, Jacksonville’de soygun ve adam kaçırmalara karıştığı için hapse gönderildi. Engelleri aşmak ve araç çalmak amacıyla insanları rehin aldıkları bir grubun üyesiydi. Alcatraz’da Hopkins’in komşuları arasında bazı kötü şöhretli isimler de vardı. 30 yıl boyunca birçok şiddet suçlusuna ev sahipliği yapan hapishanede, Al Capone “Alcatraz’ın Kuşçusu” olarak bilinen katil Robert Stroud ve suç örgütü lideri James “Whitey” Bulger gibi isimler bulunuyordu. Bu nedenle Alcatraz birçok film ve televizyon yapımına konu oldu.

Deniz savunma kalesiydi

San Francisco’nun 2 km açığında, soğuk ve güçlü akıntılarla çevrili 22 dönümlük bir ada olan Alcatraz, başlangıçta bir deniz savunma kalesiydi. 20. yüzyıl başında askeri hapishane olarak yeniden inşa edildi. 1930'larda ise Adalet Bakanlığı tesisi devralarak dönemin yaygın organize suçlarıyla mücadele amacıyla federal hapishaneye dönüştürdü.

Hopkins, yüksek güvenlikli ortamda bile yine de sorun yaşadığını ve hapishanenin “D Bloğu” olarak bilinen, kuralları çiğneyen mahkumların neredeyse hiç dışarı çıkamadığı hücre hapsine birçok kez gönderildiğini söyledi.

Trump, Alcatraz Hapishanesi'nin yeniden açılması için talimat verdi

Kaçma girişimleri

Oradaki en uzun süresi diğer birkaç mahkumla birlikte, kötü şöhretli banka soyguncusu Forrest Tucker’ın da dahil olduğu bir kaçış girişimine yardım ettiği için oldu. Elektrik atölyesinden testere bıçakları çalarak mahkumların mutfaktaki demir parmaklıkları kesmelerine yardım ettiğini belirtti.

Ancak plan başarısız oldu ve gardiyanlar testere bıçaklarını diğer mahkumların hücrelerinde buldu. Ama bu, mahkumlardan birini durdurmadı.

1956’da Tucker, böbrek ameliyatı için hastaneye götürüldüğünde, gardiyanların ayak kelepçesini çıkarması için bileğine kalem sapladı. Ardından röntgen çekimine götürülürken hastane görevlilerini etkisiz hale getirip kaçtı.

Saatler sonra, hastane önlüğüyle bir mısır tarlasında yakalandı.

Güvenlik zaman içinde artmış

Yıllar içinde daha fazla mahkum kaçmaya çalıştıkça, yetkililer güvenliği artırdı, diyor Hopkins ve ekliyor: “1958’de oradan ayrıldığımda, güvenlik öylesine sıkıydı ki neredeyse nefes alamıyordun.” 

Ulusal Park Servisi’ne göre, yıllar boyunca toplamda 36 mahkumun karıştığı 14 ayrı kaçış girişimi yaşandı.

En ünlülerinden biri, Frank Morris ile Clarence ve John Anglin kardeşlerin 1962 Haziran’ındaki kaçışıydı. Yataklarına kağıt hamurundan kafa maketleri koyarak havalandırma kanallarından kaçtılar. Bir daha bulunamadılar, ancak FBI onların adayı çevreleyen soğuk sularda boğulduğu sonucuna vardı.

Bir yıl sonra, hükümet adadaki tesisin işletme maliyetinin çok yüksek olduğunu belirleyerek hapishaneyi tamamen kapattı.

Günümüzde, milyonlarca ziyaretçi çeken ve park ortaklarına yılda yaklaşık 60 milyon dolar (yaklaşık 45 milyon sterlin) gelir sağlayan halka açık bir müze.

Bina harap durumda

Bina harap durumda: boyaları dökülmüş, borular paslanmış, daracık hücrelerdeki tuvaletler parçalanmış. Ana bina 1907’de inşa edilmeye başlandı ve yüzyılı aşkın süre doğa koşullarına maruz kaldığı için artık yaşanabilir olmaktan çok uzak.

“Çok güçlü, çok etkileyici”

Ancak Trump bu hafta yaptığı açıklamada, ülkenin “en acımasız ve şiddet yanlısı suçluları” için adadaki hapishaneyi yeniden açmak ve genişletmek istediğini söyledi. Alcatraz “çok güçlü, çok etkileyici” bir şeyi, yasa ve düzeni temsil ediyor, dedi Trump.

Fakat uzmanlar ve tarihçiler, Trump’ın bu önerisinin gerçekçi olmadığını, tesisi onarmanın ve günümüz standartlarına uygun hale getirmenin milyarlarca dolara mal olacağını belirtti.

Hopkins de aynı fikirde: “Bu inanılmaz derecede pahalı olurdu” dedi. “O zamanlar kanalizasyon sistemi direkt okyanusa giderdi” diye ekledi. 

Başkanın önerisinin ciddi olduğuna inanmıyor

Hopkins, Alcatraz kalıcı olarak kapanmadan beş yıl önce ayrıldı. Missouri, Springfield’da bir hapishaneye nakledildi ve burada davranışlarını düzelten, psikolojik sorunlarını iyileştiren ilaçlar aldı.

Ancak Trump yanlısı olan Hopkins, başkanın önerisinin ciddi olduğuna inanmadığını söyledi.

“O yeri gerçekten açmak istemiyor” dedi Hopkins. Trump’ın kamuoyuna suçluları ve yasa dışı yollarla ülkeye girenleri cezalandırmakla ilgili bir mesaj vermeye çalıştığını ekledi.

1963’te tahliye edilen Hopkins, önce bir dinlenme tesisinde ardından çeşitli işlerde çalıştı. Florida’ya geri döndü, şu anda bir kızı ve torunu var. Alcatraz’daki yaşamı ve işlediği suçlar üzerine onlarca yıl düşündükten sonra, yaklaşık yarısı sorunlu davranışlarını anlatan 1000 sayfalık bir anı kitabı yazdı.

Kaynak: Gazete Oksijen

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
18

Beyaz Saray: Rusya 50 gün içinde anlaşmaya varmazsa ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacak Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, Başkan Trump’ın...

 
 
 
17

Savaşları bitireceğim' demişti: Trump'ın ilk 5 ayındaki saldırı sayısı, Biden'ın 4 yılını geçti ABD Başkanı Trump, ikinci döneminde...

 
 
 

Comments


©2023 copyright by MD all rights reserved

bottom of page